Angoria Bölüm 26: Satış…
İkisi
sersemlemiş bir şekilde dururken, aynı zamanda Demirkuyruk hızlıca birisinin
üstüne atlamış ve kendine göre uzun ve sivri dişlerini Yüzerkanat’ın boynuna
doğru geçirmeye çalışmıştı. Ancak ne kadar denerse denesin kahverengi tüylerin
içine doğru dişlerini geçirememiş ve aynı zamanda yüzerkanat pençeleri ile karnını
çizmişti.
Çizilen
karın bölgesi sert derisinden ötürü pek etkilenmemişti ancak, diğer bölgelere
nazaran daha narin olduğu için ufak izlere neden olmuştu. Postunda açılan minik
delikler ile birlikte derisi görünür bir hale gelmişti.
En
sonunda diğer yüzerkanat da kendisine gelmiş ve kanatlarının bir çırpması ile
birlikte hızla ileriye doğru atılmıştı. Kung Lao kısacık bir kanat çırpmasıyla
birlikte bu kadar hızlanmasını beklemediği için şaşırmış ve ağzı açık bir
şekilde izleye kalmıştı. Hızla ilerleyen yüzerkanat kendi türünden olan diğer
yüzerkanatın üstündeki Demirkuruğa doğru hızla ilerlemiş ve gagası ile güçlü
savunmaya sahip kürküne doğru gaga darbesi ile vurmuştu.
Vurmuş
olduğu darbe ile birlikte zavallı demirkuyruk daha fazla dayanamamış ve
kendisini rüzgara bırakma zorunda kalmıştı. Minicik gövdesinden ötürü uzun süre
uçmuş ve bir kuşun neler yaşadığını dahi anlayacak hale gelmiş olan demirkuyruk
yere indiği zaman şans eseri dört ayağının üstüne düşmüş ancak bu ilerlemesini
durdurmaya yetmemişti.
Çimenlerin
içinde sürüklenmeye devam eden minik sincap en sonunda bir taşa çarparak ancak
durabilmiş ve çarpmış olduğu taşta uzun süre kalmıştı. Nefes nefeseydi ve ne
yapacağını bilemez haldeydi.
Nefesleri
hiç kesilmeyen demirkuyruk, en sonunda kendisini toparlamış ve taştan kendisini
ayırmıştı. Ancak ayırdığı sırada arkasından dökülen minik taş parçaları
darbenin ne kadar etkili olduğunu göstermeye yetmişti.
Son
derece güçlü bir saldırıdan bile gayet rahat bir şekilde korunabilmişti…
Kung
Lao bu kadar dayanıklı olmasını asla ama asla beklememişti. En azından
bedeninin bir kısmının kanayacağını düşünmüş ve ona göre bir acıma belirtisi
göstermişti ancak en ufak bir değişim olmayınca bu acıma belirtisi yerine
suratında hafif bir morluk oluşmuştu.
Minicik
sincap bile son derece güçlüydü. Ya kendisi ? Bu sincabın yarısı kadar bile
dayanıklı değildi, Kung Lao bunları düşünürken içinden kendisine lanet
okuyordu.
Sanki
hiçbir şey olmamışta, sadece kendisini kızdırmış gibi Demirkuyruk dişlerini
daha da belirgin bir hale getirmiş ve ‘’Hcwikkk!!’’ diye çığlık atmıştı. Atmış
olduğu çığlık korktuğundan mı yoksa, sinirlendiğinden mi belli değildi. Ancak
hareket tarzında ufak bir değişikliğe yol açmıştı.
Yüzenkanat’a
koşmak yerine hızla Kung Lao’ya doğru koşan demirkuyruk, Kung Lao’nun kendisine
doğru geldiğini fark etmesine yol açmış ve ne olduğunu bile anlayamadan aynı
zamanda yüzerkanatlarında kendisine doğru gelmesine neden olmuştu.
Kung
Lao kendisine doğru gelen iki yüzerkanat ve bir demirkuyruğu gördüğünde ne
yapacağını şaşırmış ve apar topar elindeki kılıcı doğrultarak savunma
pozisyonuna geçmişti. Kılıcı şuan bir uzun kılıç kadar ağırlıktaydı ve bu onun
daha kolay hareket etmesine neden olmuştu.
Elinden
gelen en iyi savunma duruşunu alan Kung Lao omzuna doğru tünemiş olan
Demirkuyruğun ne yapmaya çalıştığını halen daha anlayamamış bir şekilde önüne
bakmaktaydı. Bu esnada ise iki
yüzerkanat Kung Lao’ya doğru pençelerini göstererek dalışa geçmişlerdi.
Kung
Lao bu olaya ne ara dahil olduğunu dahi anlayamamıştı ancak bu durumda
yapabileceği tek bir şey vardı oda kendisini savunmaktı. Gelen ilk saldırı daha
öncesinde Demirkuyruğun üstüne atlamış olduğu yüzerkanattan olmuştu ve Kung Lao
hayvana acıyarak bakmış ve kılıcını düzgün bir tek çizik ile aşağıya doğru
indirmişti.
Kılıcın
değmiş olduğu yüzerkanat tıpkı bir tafu kesiliyormuş gibi bir anda ortadan
ikiye bölünmüştü. Bunu yaparken daha çığlık atma fırsatı bile olmamıştı. Kung
Lao bir kez daha kılıcın muazzam gücü karşısında şaşkınlığa uğramış ve
tekrardan zihninde ‘’Benim için çok tehlikeli!!’’ diye bağırmıştı.
Tek
bir vuruşla bir kaynak canavarını ortadan ikiye ayırmak?! Bu nasıl mümkün
olabilirdi ki? Bunu bir başkasına anlatacak olsa büyük ihtimalle karşısındaki
kişi gülmekten ağlar ve hüzünün ne olduğunu unuturdu.
Eşinin
tek bir vuruş ile öldüğünü fark eden diğer yüzerkanat ise bir anda pike yapmış
ve saldırıdan vazgeçmişti. Hızlıca yukarıya doğru kanatlarını açış ve
yükselmişti. Ardından ise boğazından ‘’FROWW!!’’ diye acıklı bir ses çıkmış ve
bu ses tüm çevreye yayılmıştı.
Yüzerkanat
daha öncesinde hiç bu kadar sinirlendiğini hissetmemişti, ilk ve tek eşini bir
insanın kılıç darbesiyle kaybetmişti. Bu bir daha asla çiftleşemeyeceği
anlamına geliyordu, üstüne üstlük bunu zaten asla istemezdi. Onlara göre sadece
bir kişi hayatında olabilirdi.
Çığlığın
yayılması ile birlikte bir anda başka çığlıklar ortaya çıkmış ve benzer bir
sesten ötürü büyük bir koroya neden olmuşlardı. Sesleri güzel olmuş olsa belki de
Angoria’da ki en iyi şarkı söyleyen topluluk olacaklardı.
Bu
sırada Kung Lao sincaba doğru kafasını çevirdiğinde sincabın güldüğünü fark
etmişti. Bunu bilerek yaptığını işte o zaman anlayan Kung Lao ise sincabın bunları
düşünebildiğini fark etmesiyle birlikte ona daha fazla hayranlık duymuş ve aynı
zamanda saygı göstermişti. Bu esnada ise Kung Lao kafasını tekrar yukarıya
kaldırdığında önlerindeki Yüzerkanat’ın yaklaşık 500 metre gerisinde biriken
kahverengi buluta bakmış ve zor anlar geçireceğini o zaman anlamıştı.
Kung
Lao’nun aklına gelen ilk şey kaçmak olmuş ve sismik adımlar ile geriye doğru
hızla kaçmaya başlamıştı. Nasıl olurduda elindeki kılıç olmuş olsa bile bir
yüzerkanat ordusuyla baş edebilirdi ki? Eğer bunu yapan birisi olmuş olsa ismi
kesinlikle tarihe kazılırdı.
Ancak
bunu yapamayacağı için hızla kaçan Kung Lao omzunda bulunan demirkuyruk ile
hızla oradan uzaklaşmaya başladı.
Hızı
ne kadar yüksek olursa olsun Yüzerkanatlar bir çırpıda Kung Lao’nun arkasına
yetişmiş ve hızla Kung Lao’ya yaklaşmaya devam emişlerdi. Kung Lao ne
yapacağını şaşırmıştı. Daha öncesinde hiç bu kadar hızlı bir rakip le
karşılaşmamıştı. En son neredeyse kendisine yaklaşacak olan kişi Gun Chi’di ve
o bile bu kadar yaklaşamamıştı. Sağ omzundan kendisine doğru atılan bir
yüzerkanattan kıl payı kurtulan Kung Lao dengesini kaybetmemek için kendisini
çok zorlamış bunu başarmıştı. Aynı zamanda gelen bir başka saldırıdan da son
anda kaçınan Kung Lao derin derin nefes almak zorunda kalmış ve şakağından
aşağıya bir damla ter düşmüştü.
‘’Kesinlikle
çok hızlılar!’’ diye bağıran Kung Lao ne yapacağını bilemez bir halde hızla
elini omzuna götürmüş ve ‘’Bunu aramıyormuydunuz siz!!’’ diye bağırmıştı. Ancak
gözleri dönmüş olan Yüzerkanatlar sadece tek bir kişiyi görüyorlardı, oda
bizzat kendilerinden olan birisini öldürmüş olan Kung Lao’dan başkası değildi.
Kung Lao içinden sayısız küfür edip aynı zamanda elinde bulunan lanet sincaba
küfürlerini yağdırmıştı. Fırlatmak için hızla elini geren Kung Lao bıraktığı
zaman elindeki ağırlığın eksilmediğini görünce daha da sinirlenmişti.
Aynı
zamanda koşması gerekliydi ve bundan ötürü daha fazla zorlama cesaretini
gösteremeyen Kung Lao koşmaya aralıksız devam etmişti. Sürekli olarak manevra
yapan Kung Lao kendisine yaklaşmalarına genelde izin vermiyor ve bunu elinden
geldiğince en iyi şekilde yapıyordu.
Ancak
talihsizliği tanrısı Ehdü, bu gün onun yanı başındaydı ve muhtemelen
görünmediği halde elinde çayı ile Kung Lao’ya bakıp gülüyordu. Kung Lao koşmaya
ve manevra yapmaya devam ederken bir yüzerkanat arkadan son hız yaklaşmış ve gagasını
tüm gücüyle birlikte Kung Lao’nun sırtına doğru vurmuştu.
Kung
Lao arkasından gelen ani saldırı ile birlikte kıyafetsiz vücudunun bir anda
yandığını hissetmiş ve ardından ise dengesini kaybettiği için hızla yerde takla
atmaya koyulmuştu.
Kung
Lao sırtına gelen gaganın son derece derine indiğini anında fark etmişti. Ancak
daha vücudunun kontrolünü ele geçirememiş ve bundan ötürü de derinliğin ne
kadar etkili olduğunu anlayamamıştı. Kung Lao’nun yuvarlanmasını fırsat bilen
yüzerkanatlar hızla rakiplerinin üstüne doğru atılmış ve kimisi pençelerini
savururken kimisi ise gagasıyla dalışa geçerek Kung Lao’nun bedenine
saldırmıştı. Kung Lao derisi ne kadar sağlam olursa olsun kendisine doğru gelen
bu düzinelerce saldırıya engel olamamış ve sırt ve kafa bölgesine gelen pençe
ve gagalar yüzünden zor anlar geçirmek zorunda kalmıştı.
Sıtında
oluşan sayısını bilmeyeceği kadar kesik ve oyuklardan ötürü Kung Lao neredeyse
nefes alamayacak hale gelmişti. Ancak bunu yapan kaynak canavarlarının yanına
kar koymadan bunu bitirmesinin de anlamının olmayacağını çok iyi biliyordu.
Kendisine
gelebildiğinde bedeninin üstüne büyük beyaz su gergedanının oturduğunu hisseden
Kung Lao böylesine dayanılmaz acıdan ötürü neredeyse öleceğini hissetmişti.
Kırılan göğüs kafesi de yanına kar kalmış ve nefes almasını zorlaştırmıştı.
Bacağına
gelen ve pantolonunu paçavraya çeviren bir yarık ta Kung Lao’nun hareketlerinin
yavaşlamasına yol açmıştı. Kung Lao istemsiz olarak topalladığını fark
ettiğinde işinin daha zor olduğunu anlamıştı.
Tek
bir saldırı ile bir gurup yüzerkanat kendisini bu hale getirmişti. Kafasını
demirkuyruğa çevirdiğinde, demirkuyruğun omzunda olmadığını fark eden Kung Lao
yalnız kaldığını anladığında daha da küfür etmişti. Onun yüzünden bu anlara
düşmüştü ve tam savaşacakları sırada… Sırra kadem basmıştı!
‘’Seni
küçük orospu çocuğu!!’’ diye bağıran Kung Lao eline almış olduğu kılıcı ile birlikte
rakiplerine doğru ilerlemişti. (Yüzükten çıkardı nereden çıkardı diye sormayın)
Savaşacak
takati bile yoktu ancak kuru kuruya ölmek Kung Lao’nun en çok canını sıkan şey
olacaktı. ‘’En azından denedim…’’ diyebilmesi gerekiyordu ve bunu diyemeden
kendisine rahat yoktu!
Zihninden
halen daha o demirkuyruğa küfür etmeye devam ediyordu. Kendisini önce oyuna
getirmiş sonrasında ise bu kadar kaynak canavarının arasına kendisini atmıştı.
Bu nasıl bir alçaklıktı?!
‘’HAAA!!!’’
Bağırmış
olduğu çığlık ile birlikte kendisini gaza getiren Kung Lao yapabileceği en
yüksek hızda topallayarak rakiplerine doğru koşmuştu. Kayayı bile bir tofu gibi
ikiye ayıran kılıcı önüne çıkan ilk Yüzerkanata çarpmış ve hızla ikiye
ayırmıştı. İkiye ayrılan Yüzerkanat iki küçük patırtı ile birlikte yere
düşmüştü.
Bir
başka üyelerinin öldüğünü fark eden Yüzerkanatlar tekrar aynı kulak tırmalayan
çığlığı atmış ve daha da hızlı Kung Lao’ya doğru uçmuşlardı. Ancak geçen
seferki ile bir olmayan Kung Lao kendisine doğru gelen yüzerkanatlara minik bir
sürpriz yapmak istemiş ve doğrudan üstlerine doğru iki parçadan oluşan Rüzgar
kesiğini göndermişti.
Kılıcın
ucundan çıkan kesikler hızla yol almış ve yol alırken aynı zamanda kaplan
homurtusuna benzer bir ses çıkarmış ve doğrudan rakipleri ile temasa geçmişti.
‘’Bomm!’’
Oluşan
ses ile birlikte her iki taraftanda düşen ikişer Yüzerkanat ile birlikte grup
anında donakalmış ve hızlarını yavaşlatmıştı. Kung Lao bu kadar zeki oldukları
için lanetler okuyordu.
Kung
Lao’ya doğru aynı anda dalışa geçen Yüzerkanatlar Kung Lao’nun tekrar rüzgar
kesiği oluşturması ile birlikte hızla iki yana ayrılmış ve sağdan ve soldan
olmak üzere iki kanattan Kung Lao’ya doğru hücuma geçmişlerdi. Kung Lao iki
kanattan kendisine hücuma geçen Yüzerkanatlar karşısında istemsiz olarak bir
korku hissetmişti.
Hızlıca
iki farklı bölgeye tekrardan Rüzgar kesiği atan Kung Lao attığı anda arkasına
bile bakmadan hızlıca koşmaya başlamıştı. Koşmasının bir anlam ifade
etmeyeceğini biliyordu ancak, saldırılardan isabet alırsa öleceği kesindi.
Kung
Lao’nun saldırısından sonra iki bahtsız Yüzerkanat daha düşmüş ve oracıkta can
vermişti. Ancak bunu önemsemeyen Yüzerkanatlar can düşmanları ile bizzat çarpışmaya
devam edecekti. Yas zamanı daha sonra idi.
Kung
Lao’ya doğru gelen bir başka Yüzerkanat hızlıca atağa geçmişti. Ancak saldırıyı
fark eden Kung Lao kılıcını o tarafa doğru savurmuş ve tekrardan birisinin
ölümüne yol açmıştı.
Gelen
bir başka Yüzerkanat ile birlikte Kung Lao sol omzunda açılan bir yarığı
hissetmiş ve dişlerini sıkarak sadece kılıcını o tarafa doğru savurmuştu.
Kılıcının hızı önceden ağır kılıç kullanmasından kaynaklı olarak hızlıydı ancak
düzensizdi. Rakibini son anda yakalamış ve kılıcı ile son anda işini
bitirebilmişti.
Bunun
üstüne koluna gelen saldırı tesadüf eseri Kung Lao’nun atar damalarına gelmiş
ve kanı adeta bir şelale gibi akmaya başlamıştı. Bu durumdan ötürü Kung Lao’nun
bir anda başı dönmüş ancak yaşamış olduğu durumdan ötürü kendisine hakim olmaya
çalışmıştı. Ancak ne kadar başarılı olmaya çalışsa da gözlerinin hafifçe
kapandığını hissedebiliyordu. Kung Lao bu durumdan ötürü elini yüzüğüne
götürmüş ve dışarı çıkardığı bir tane kan donduran hapı hızlıca midesine göndermişti.
Hemen
ardından ise daha fazla dayanamamış ve yere yığılmıştı.
[1.775]
Birazda
Lao’nun canına okuyalım demi :D
Sincabı
şimdiden çok sevdim :D
BU
ARADA YORUM YAZIN LAN BÖLÜMÜN ALTINA OKUYAN KİŞİ SAYISI 800 YORUM YAPAN SAYISI
3-4 OLMUYOR BÖYLE OY BİLE ATMIYORSUNUZ ZATEN YORUM YAPIN!!
BİR
SONRAKİ BÖLÜMÜ EN AZ 20 YORUM OLDUĞUNDA YAZMAYA KARAR VERDİM! HAYDİ GÖRÜŞÜRÜZ…
[edit: 20 yorumu anında geçtiniz :D teşekkürler hep böyle devam edin he mi? ]
Eline Sağlık Aydecik
Bölüm için teşekkürler
Eline sağlık
Bölüm bizi tutmadı ha bu arada kılıç nereden çıktı
Ellerine sağlık yazarcığım, iyi harcadın bizimkini. Atarlanma hemen attık işte;d
Kim kurtarcak laoyu kim bilir
Eline saglik
Eline sağlık bu arada o küçük piç hoşuma gitti
O küçük piç.in Laoya yardım etmesi ve bundan sonra ikisinin gecen bölümde bahsettiği şekilde ortak olmaları gayet olası
Uuu mesin o küçük piç grubu toplayıp laoyu kurtarcak cmdmmd yani inş clsşödödld😂😂
Bölüm için teşekkürler
elinize sağlık
Eline sağlık
Eheheheh
Selam
Güzel bölümdü ellerine sağlık XD
Yeni bölümü bekliyorum
Niyeyse bi yorum yazasım geldi tüh
Bence o sincapcık kankalarıylada gelebilir güvenemiyorum
Aaaa 20 yorum olmuş nasıl olduki....
bölüm için teşekkürler :D ellerine sağlık :)
Efsaneydi
Vay be 23 yorum oldu bile :) eline sağlık
Eline sağlık. Bölüm için teşekkürler. Sincap yardım eder herhal. ...
Hadi at bölümü 25 oldu yorum
Ayde sincabi siktir et bi tane maymun koyalim lao nun yanina, KUNG DROF CANDIR
Hani 20 yorum nerde yaa
Pardon yanlış oldu
Bölüm nerde yaa
Eline saglik
Reissin sen reis
Yarın yazmaya başlayacağım işlerim fazla olduğu için ve o kadar yorum beklemediğim için aksatmıştım :)
Reis eline sağlık
Getti gozelim cocuk