Karanlık Algı: Bölüm 36- Zindanda Aydınlanma (2)


Sezon finali:

Lord Drasius derin bir nefes aldıktan sonra hikayesini anlatmaya başladı.
"Geçmişin geleceği etkilediği ve sonrada bir ıstırap zincirine dönüştüğü bir hikaye bu. Hikaye bir arkdaşım ile başlıyor ve en nihayetinde burası ile son buluyor.

Küçük yaştan beri birlikte olduğumuz ve kardeşim kadar değer verdiğim bir arkadaşım vardı. Adı Tooru'ydu. Birlikte büyüdük, birlikte güçlendik, birbirimize rakip olduk ve birbirimizin gelişimine yardım ettik. Ancak Tooru'nun özel bir gücü vardı. O, Dünya'nın yaydığı ruhsal enerjiyi hissedebiliyordu. Bu enerji hepimizin içindeki dengeli ve doğal güçten farklı 2. Bir şahıstan geliyor gibiydi.
Ve garip bir şekilde Tooru bunu hissedebildiğini söylüyordu.
 Zihni daima bu konu üzerine odaklanmış ve içindeki garip hissin sırrını çözmek için küçük de olsa bir ipucu arıyordu.

Bir gün hissettiği şeylerin ne olduğunu merak ettiğini söyledi ve ortadan kayboldu. Ben tam anlayamasam da o, bu konuda bir çok araştırma yaptı ve kendini geliştirdi. Kendini güçlendirmek yerine zamanını Kadim varlıklara ve Dünya'nın bütünlüğü hakkındaki araştırmalara harcadı. Ancak elde ettiği bilgi onu tatmin etmemişti. Daha yoğun bir bilgi arayışına çıkmak istiyordu ve bu yüzden tek başına ülkeden ayrıldı. Dünya'yı dolaşıyor, bulduğu tüm kitapları okuyor ve bilgi haznesini arttırmaya çalışıyordu.

Seyehatinin onu gizemli ve antik bir yapıya götüreceği aklının ucundan bile geçmemişti. Yolculuğunun sonunda bir dizi tesadüf sonucu değerli bir kütüphane ile karşılaştı. Kütüphane antik yazıtları ve son derece değerli bilgileri barındıran ruhani bir yapıdan meydana geliyordu.

Tooru, kütüphanenin ismini gördüğünde asla aklından çıkmadığını ve bir çivi gibi zihnine çakılı kaldığını söyledi. Değerli, lanetli ve kadim bir isim.
Ametres'in Kütüphanesi"

Ukon'un turuncu gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Daha sonra keskinleşti ve hatıraları zihninde canlandı. Şüphesiz ki bu ismi daha önce duymuştu.

"Ametres'in Kütüphanesi... Arkadaşın Ametres'in Kütüphanesini mi bulmuş?!"
Ukon, sesindeki heyecanın dışarı çıkmasına engel olamamıştı.

"Ne yazık ki gerçeğini değil. Gittiği kütüphanenin yalnızca gerçeğinden çalınmış bir minyatürü olduğunu söyledi. Asıl kütüphanede bulunan bilginin yüzde biri bile, o minyatürde mevcut değil. Ancak yine de içerdiği bilgiler bizim gibi sıradan ölümlüler için pahabiçilemezdi.
Verdiğin tepkiye bakılırsa bu kütüphaneyi daha önce duymuşsun. Bizzat içine girmiş olabilir misin?"

Ukon'un cevap vermek için düşünmesine gerek yoktu.
"İmkanı yok. Yalnızca bu konuda bazı bilgilere sahibim. Kütüphane'nin yaratıcısı hakkında bir bilgin var mı?"

"Hayır. Tooru okuduğu her şeyi bana anlattı. Açıkçası tek öğrenebildiğimiz, Tanrılar, ruh ve reenkarnasyon temelleri oldu. Gerekli ama bir o kadar eksik bilgilerdi" Drasius açıkladı.

"Öyleyse bu konuda biraz bilgi vermemin sakıncası olmaz. Kütüphanenin yaratıcısından başlamak gerekirse, cevabın sorunun içinde gizli olduğu söylenebilir. Kütüphaneyi yaratan kişi bizzat Ametres'in kendisidir. Ametres kesinlikle büyük bir gizemdir ve gerçekte kim olduğu hakkında bir bilgi bulabilmek için, Ametres'in Hazineleri'ni toplaman gerekir. Bu hazineler geçmiş yaşamımdaki benim için bile ulaşılmaz bir zorlukta oldu.

 Bu hazinelerden biri Ametres'in Kütüphanesi'dir. Efsaneye göre bu kütüphane ayaklıdır ve sürekli hareket halindedir. Sıradan gözler onu göremez. Sıradan zihinler onu algılayamaz, kulaklar onu duyamaz. Onu bulmak samanlıkta iğne aramak değilde, daha çok devasa iğnelerin içinde küçücük bir saman tanesini aramaya benzer.
Algıların dışında kalan bu kütüphane, derin bir bilgi içeriğine ve belirsiz bir lanete sahiptir."
Ukon açıklama yaparken zihninde geçmiş anıları şahlanıyordu.

"Anlıyorum. Tooru'nun edindiği bilgilere bakıldığında bu hiç de şaşırtıcı olmaz. Gerçek kütüphane gerçekten değerli olmalı"

Ukon sessizce kafasını salladı.

Drasius bir kez daha Ukon'un keskin turuncu gözlerine baktı. İçindeki ses, Ukon'un kütüphane ve Ametres hakkında bazı önemli bilgileri sakladığını söylüyordu. Ancak bunu sormaya cesaret edemedi. 6000 yaşındaki kadim bir zihin, kışkırtmak isteyeceğiniz son kişi olmalı.

"Hikayeye devam edelim. Tooru buradaki kitapları okuduğunda, sonunda yıllardır hissettiği o gizemli ruhun ne olduğunu anladı-"

Ukon burada araya girdi. "Düzlem Tanrısı"

Drasius bir süre şaşkınlıkla Ukon'a baktı. Daha sonra gülümsedi. "Evet. Hissettiği ruh düzlem Tanrısıydı. İçinde bulunduğumuz düzlem dünyası ile koruyucu Tanrı bir bütün haline gelmiş ve 4 katmanlı bir ruh çeperi ile farklı bir dalga oluşturarak Tooru'nun ruhu ile çakışmasına sebep oluyordu.

Tooru sonunda kendinde neyin farklı olduğunu anlamıştı. Onu ruhu-"

"Onun ruhu dünya ile kombine olmuştu değil mi?"

"Çıkarım yapmada epey yeteneklisin" Drasius, Ukon'u övmekten kendini alamamıştı.

"Yalnızca tümevarım. Ayrıca..." Ukon kısa süre sessiz kaldı. Bedenindeki tüylerinin diken diken olduğunu hissediyordu. Gözleri kapadı ve cevap verdi.
"Ruhumu dünya ile birleştirmek, 27 yaşıma kadar olan sürede geçirdiğim en zor adımlardan biriydi ve verdiği hissi iyi bilirim. Böyle bir şeye doğuştan sahip olmak... Arkadaşın eğer doğru bir eğitim alsaydı, zirveye çıkması oldukça kolay olurdu"

Lord Drasius hüzünlendi ve yere baktı. Gözlerinde yeniden bazı küçük damlalar oluşmuş ve gözleri hafifçe kızarmıştı. Derin bir nefes verdi ve anlatmaya devam etti.

"Okuduğu şeyler son derece gizli ve tehlikeli şeylerdi. Tehlikeli listesinin başında ise Tanrılar yer alıyordu. Düzlemleri kontrol eden ve insanlar adına karar veren Tanrılar.

 Onlar hakkında bir bilgi öğrenmek bile korkutucudur. Bahsedilene göre kibirleri, kendilerine muhattap olmaya çalışanları hoş karşılamaz ve karşılığında cezalandırıcılık kimliğine bürünür.

Tüm yazıtları es geçecek ve doğrudan gerekli bilgileri anlatacağım.
Tanrılar, kendilerine ait bir numaralandırma sistemi içerisinde güçlerini katagorize ederler. Oldukça basit bir mantık olduğunu söyleyebilirim.
En küçük sayı hangisi ise en güçlü odur.
Eksilere ve sıfıra inemeyeceğimiz için bildiğimiz en küçük sayı 1'i ele alalım.
1 numaralı Tanrı, bilinen her şeyin yaratıcısı, tüm Tanrı'ların babasıdır. Gücü belirsiz ve çok fazladır ancak gözlemcidir. Dengeyi sarsmaya çalışmaz ve sadece izlemekle yetinir.

Şimdi, 2 numaraya gelelim. 2 numara ise sistemdir. 1 numara tarafından yaratılmıştır, ancak bir takım değişikliklere uğramıştır. Diğerlerinden farklı olan bir bilince sahiptir. Evrendeki düzeni, dengeyi, derecelendirmeyi, güçleri, düzlemleri... Var olan denge hakkında aklına gelebilecek her şeyi düzenleyen ve kontrol eden odur.

Bu numaralandırma sistemi çok büyüktür ve Tanrıların sayısı onbinlercedir. Yeterli bir numaraya ulaşan Tanrıların, kendi düzlemlerine sahip olmasına izin verilir. Tıpkı bizim düzlemimizin Tanrısı gibi.

Kaçıncı numaraya sahiptir bilinmez. Ancak kendi bilinci olan oldukça güçlü bir Tanrı, ve biz bu bilgilere ulaşarak onun dikkatini üzerimize çektik. Senin gibi bir gücümüz yoksa, bir Tanrının dikkatini çekmek demek, şanssızlıklarla karşılaşacağın anlamına gelir. Bir şanssızlık dalgası Tooru'yu ve can dostu olan beni vurmak üzereydi.

Kütüphaneyi talan eden Tooru, sonunda arayışına devam etmesini sağlayacak bir bilgiyle daha karşılaştı. Burada bir yer ismi vardı.
'Ters Kule'
Ters Kule, gizemli bir figür tarafından dikilmişti ve Tanrıların düzlem üzerindeki eylemlerinin alametlerini gösteren karmaşık bir yapıya sahipti. Bu kuleye girenler, Tanrıların eylemlerini bizzat görebiliyordu!

Tooru bu bilginin ne kadar tehlikeli olduğunu anlamıştı. Tanrılar bile Ters Kule'nin varlığından haberdar değilken, onun böylesine derin bir bilgiye sahip olması deliceydi. Bu bilgi yanlış kişiye söylendiği takdirde Tanrıların öfkesi göklerin üstünde onu bekliyor olacaktı.
Ancak gücü, Ters Kule'ye girecek kadar güçlü değildi.

Böylece hayatta en güvendiği arkadaşı olan bana, şimdiye kadar edindiği bilgileri ve Ters Kule'ye girmek istediğini anlattı. Ters Kule'deki bilgiler insanlar için bir devrim niteliğindeydi ve biz bunun öncüsü olabilirdik. Sonunda Tanrıların üzerimizdeki etkilerini ortaya çıkarabilirdik.

Nihayetinde Tooru'nun isteğini kabul ettim. Gerçekten kendi kibirimiz içinde boğulmuştuk. Bizi yönlendiren şey merakımız değildi, güçlenme arzusu ve değerli hissetme kibriydi.

Ters Kule'yi bulmak yıllarımızı aldı ancak pes etmedik ve sonunda bunu başardık. Yaşam ve ölüm arasında geçen uzun bir zamandan sonra Ters Kule'yi, Ölüm Çağlayanı Vadisi'nde, zehirli bir vahadaki suyun yüzlerce metre altında bulduk. İçeri girerken birkaç kez ölümle burun buruna geldiğimizi söylemeden edemeyeceğim. Ancak buraları geçelim ve asıl şok edici gerçeğe gelelim.

Ters Kule hakkındaki yazılar doğruydu ve Ters Kule gerçekten de Tanrıların eylemlerinin alametlerini gösteriyordu!

Ve o gün şok edici bir gerçekle karşılaştık!

Tanrılar, bizim düzlemimize, keni düzlemlerinde son derece büyük izler bırakan 48 insanı getirmişti. 48 tehlikeli uzman düzlemimizde reenkarne olmuştu ve bunu bilen yalnızca bizdik!

Şu anda tam olarak seninle aynı gün doğan 48 son derece güçlü uzmanlar, ülkelere dağılmış durumda ve sağlam temellerle gelişiyorlar."

Ukon bu gerçeği öğrenince oldukça şaşırmıştı. Tanrıların ondan başka kişileri de reenkarne ettiği aklından bile geçmemişti. Neden 48 kişiydi ve neden hepsi bu düzleme getirilmişti?
Ukon bunu hemen anlayacak kadar zekiydi.

Muhtemelen Tanrılar, antik karanlığı bu düzlemde sıkıştırmanın bir yolunu bulmuştu ve ölümlü maddesel dünyaya kendileri giremedikleri için, kendi yerlerini tutacak insanlar gönderilmişti.

Tanrılar, bu 48 uzmanın, antik karanlığı yok etmesini istiyor olmalıydı!

"Ancak insanların reenkarne edilmesinin bir sebebi olmalı. Bu insanlara verilmiş bir amaç olmalı. Tanrılar sebepsiz yere böyle meşakatli bir işi yapmazlar. Kesinlikle buraya gelmenizde bir amaç olmalı!

 Bunu düşünmüş olsak bile, elimizde yeterli bilgi olmadıktan sonra gerçeğe ulaşmayı başaramadık" dedi Tooru.

Ukon gerçeği çoktan bulmuştu. Onlar karanlığı def etmesi için gönderilmişlerdi. Antik karanlığı birlikte yenecekler ve evreni kötücül bir canlıdan kurtaracaklardı.

Ancak Ukon'un keskin zekası bu kadar açık bir bilgiyi kabul etmedi!

Arada çok keskin pürüzler vardı!

 Birinci pürüz, Ukon'un kör olarak doğmasıydı. Böyle güçlü bir varlığa karşı, kör olarak savaşmak adaletli miydi?!

Ukon açıkça geride başlamıştı.

İkinci pürüz, antik karanlığın, onu reenkarne olduğunu bilmesine rağmen kenine karşı kışkırtmıştı! Bu çok saçma bir hareketti!

Üçüncü pürüz ise Ukon'un bu bilgileri öğrenmiş olmasıydı. Onu buraya gönderen kişi, antik karalığın ta kendisiydi!

Bu işte kesinlikle bir bit yeniği vardı. Antik karanlık olması gerekenden çok farklı davranmıştı!

Lord Drasius, Ukon'un yüzündeki ifadeye baktı ve nihayet Ukon'un zihninde bazı parçaları birleştirmeye başladığını anladı.
Ancak hikayesini sonunda bitirmeye karar verdi.
"Zaten tahmin etmiş olduğuna eminim ancak yine de doğrulayacağım. Tahmin ettiğin gibi Tooru, Ten Klanına bağlı Senqie ailesindendi.
İnanılmaz bilgilerle ailelerimize döndük ve yönetimi onların elinden aldık. Senqie ailesi arazisine gizli bir çalışma üssü kurduk ve reenkarne olan insanlar üzerine bir araştırma başlattık. Bilgimiz, hedeflerimiz, amaçlarımız, yaptığımız ve yapacağımız şeyler ülkeyi, hayır, dünyayı değiştirecek nitelikteydi."

Ne yazık ki Senqie ve Emperegia aileleri Ten Klanı tarfından katledilmişti. Geriye kalan tek kişi Sereina idi. Sonu iyi bitmeyen hikayelerden biriydi bu. İnsaların umutlarının yok olduğu ve sonsuzluğa savrulduğu bir hikaye...

"Ancak garip bir şekilde bu bilgi sızdırıldı. İmkansız bir olaydı. Gizliliğimiz aşılmayacak derecede fazlaydı. Ancak yine de bu bozuldu. Anlam veremediğimiz bir şekilde araştırmalarımız çalındı ve geride hiçbir iz kalmadı. Ne araştırmalardan ne de hırsızdan. Ertesi gün ise, inparatorluk beni savaşa çağırdı.
Gerçekten neler olduğunu anlayanamıştık. Dünya bir anda bizi reddetmiş gibiydi. Gitmekten başka çarem yoktu, çünkü ailem tehlike altındaydı.

Bir sınır çatışmasında yenilecek kadar güçsüz değilim. Ancak kendi ülkem bana tuzak kurmuştu. Savaş sırasında kendi adamlarım en kritik anda bana saldırdı ve beni esir aldı. Ülkeme ihanetten suçlu bulunduğumu söylediler ve beni zindana attılar. Ayrıntıları pas geçmiş olsam da, başıma gelen talihsizlikler fazla tesaüdfiydi. Zaman geçtikçe anladım ki bana bunu yapanlar Tanrılardan başkası olamazdı. Ancak artık burada esirdim ve hiçbir şey yapamazdım.

Bu odada ruhsal enerjimizi kullanamıyoruz. Duvarlar enerjiyi emerek geri yansıtan özel bir alaşımdan yapılı. Yemek ve su haftada bir kez verilir ve bina birkaç katmanlı kapılardan yapılır. Muhafızlara saldırarak kaçsak bile sonraki katmandaki kapı kapalı olacak. Yani buradan kaçış imkansız. Muhtemelen beni, gerektiğinde kullanılabilecek bir bilgi deposu olarak tutuyorlar. Ancak anlamadığım bir şey var...

... Sen neden burdasın?"

Ukon da kendine bunu soruyordu. Her hangi bir zindana atılabilirdi. Ancak buradaydı. İmparatorluk Şehri'ne getirilmiş ve Lord Drasius'un yanına bıraklımıştı. Buraya gelmiş ve bu bilgilere sahip olmuştu. Bunu sağlayan kişi antik karanlıktan başkası değildi.

Peki neden bunu yapmıştı?

Neden Ukon'u bu bilgilerle ödüllendirmişti?

Sereina'nın babasıyla neden tanıştırılmıştı?

Antik karanlık şu anda düşmanına yardım ediyordu. Daha öncesinde küstahça Ukon'u düşmanı yapmıştı.

Ancak bir anda tavırları değişmişti.

Ukon anlam veremiyordu. Eğer antik karanlığa karşı çıkacaksa, bu tam da Tanrıların istediği şeydi.
Antik karanlıkla ilk karşılaştığında, karanlık tam da Tanrıların olmasını istediği gibi davranmış ve Ukon'u kendine düşman etmişti.
Ancak bu çok saçmaydı. Neden Tanrıların istediği gibi davranmıştı?

Diğer reenkarne olanlar neredeydi? Onlar antik karanlığın varlığından haberdar mıydı?

Ukon neden kör yaratılmıştı?

Antik karanlığın amacı neydi?!

Ukon bir süre düşündü. Sonuca yaklaştığını hissediyordu. Gözlerini kapattı ve şimdiye kadar yaşadığı her şeyi düşünmeye başladı. Sadece bu hayatı değil, önceki hayatı da akan bir ırmak gibi ilerliyor ve zihin denizine boşalıyordu.

Keskin zekası, bu sefer de onu sonuca götürebilecek miydi? Tüm bu bilgileri öğrenmesinin bir sebebi olmalıydı. Drasius ile tanışmasının.

Ukon bir süre duraksadı. Bu hikayede Sereina'nın görevi neydi?

Ukon, Sereina ile köle arenasında tanışmıştı ve şu anki duruma kadar onu bir döngüye sokan Sereina idi.

Ukon sessizce düşündü. Yapboz parçalarının yavaşça birleştiğini ve yerine oturduğunu hissediyordu. Her bir parçanın bir görevi vardı. Ancak bir uyuşmazlık oluyordu. Parçalar yerleşirken sanki birisi müdahale ediyordu. Parçalar uyuşmuyor ve birbirleriyle çakışıyordu!

Ukon o anda anladı!

Bu yapbozu yapan iki el vardı!

İki farklı kişi olaylara müdahale etmişti!

Ukon bu olayı kavradıktan sonra olayları çözmesi fazla zamanını almamıştı.

Ve sonunda bu karmaşık hikayenin gerçeğini çözmeyi başardı.

"Sonunda her şeyi anladım. Öyle görünüyor ki, şu andan itibaren düşmanım olan kişi, Tanrılardan başkası değil!"

Ukon'un gözleri keskinleşmiş bakışları sertleşmişti. Kör gözleri parlıyor ve geleceğe bakıyor gibiydi. Bu kör gözler, görünenin ardındaki gerçeği görmeyi başarmıştı!

"Buradan, kaçacağız. Ve dünyayı, onların başlarına yıkacağız!"

".....!!!!?????'

------------ 0 ------------

Sezon finali bölümünün sonu.

**

Ulaştığı gerçek nedir?

Neden bu zindana atılmış ve Drasius ile tanıştırılmıştır?

Parçaları birleştirdiğinde ortaya ne çıkmıştır?

Ukon, tanrıları neden düşmanı olarak belirledi?

Kaçılması imkansız zindan, Ukon'u zapt edebilecek midir?

Sereina ne yapacak?

Lord Drasius ile Ukon, dünyayı değiştirecekler mi?

Reenkarne olan diğer 47 kişi nerede ve onlar Tanrıların tarafında ise, Ukon'un düşmanı mı?

Ukon neden kör yaratıldı?

Ters Kule'yi kim yarattı?

Antik Karanlık dost mu, düşman mı?

Sereina ile tanıştı mı, yoksa tanıştırıldı mı?

Ukon'un hikayesine müdahale eden iki el kimlere ait?

Ten Klanı gerçekte ne?

**

Ukon tüm bu soruların cevabına ulaştı.

Düşmanlar değişir.

Ukon yeni bir hedef belirler.

Yeni bir müttefik katılır.

Hikaye gidişatı değişir.

----------------------

Arkadaşlar uzuuun bir zamandır bölüm gelmiyordu. Geldi ve sezon finali çıktı. Biliyorum kızgınsınız.

Birkaç şey açılamama izin verin.

Öncelikle neden bölüm gelmiyordu?
4 sebep var.

1-Dürsütçe konuşmalı. Tembelliğim.

2-Draisus'un hikayesini yazarken çok düşünmem gerekti. Nedeni şu. Drasius'un hikayesi gerçekten önemliydi ve bağlanması gereken yerler vardı. Genel hikayeyi dikkatlice okuyup beyin fırtınası yapanlar, Ukon'un Tanrıları neden düşman edindiğini anlayabilir ve Ukon'un cevabını bulduğu soruları siz de bulabilirisiniz.
Bunu ayarlamak harbi zordu.

3- Sezon arasında koyacak diğer kitabı tasarlıyordum. Buradaki bilgiler, diğer kitapda da işinize yarayacak. Bu bölüm kelimesi az olsa da içerik çoktu.
Bu bölümü yazarken diğer kitabında yazıyordum. Diğer kitabın bölümleri baya uzun.
Diğer kitaba sevk etmek için birkaç şey söylememe izin verin.
Bana sorarsanız gerek hikaye, gerek karakter tasarımı, gerek konu, gerek işleyiş ve gerekse olay örgüsü diğer kitabımda bana göre çok daha güzel. Bir iki güne onu da yayımlıyorum.

4- Kitlenen çeviriler. Aynı anda birkaç şey çevirmek zorunda kalan yazar hikayeye ilgisini biraz kaybetti. Aslında sezon finaline girmeden önce zindanda bir bölüm daha geçecekti ancak dediğim gibi yapmayı başaramadım. Diğer kitabı bir süre yayımlayacak ve bu kitaba olan ilgimi yeniden toplayacağım.
Ancak hikaye devamı zihnimde tasarlı.

Bana küfür ediyor ve sövüyorsunuz.

Ancak bunu telafi edicem arkadaşlar.

Gerçekten diğer kitabıma büyük bir zaman ayırdım ve açıkçası konusu ilerde fazlaca karmaşıklaşıyor ve mühişli ana karakterimiz zekasıyla işin içinden çıkmayı başarıyor. Açıkçası yazmayı çok sevdiğim bir kitap. Umarım ki siz de seveceksiniz.

Bu kitap ne zaman devam edecek?

Söylemek zor.

Belki iki ay.

Uzun gibi gözükse de zaman hızlı geçiyor arkadaşlar.

Uzun bir süre bu bölümü beklediğiniz için teşekkürler.

Meraklananlar için. Aralar versem bile, bu kitabı bitirmek benim nihai hedefim. Merak etmeyin sonunu göreceksiniz.

Uzun bir bölüm sonu yazısı oldu.

Hepinizi diğer kitabım olan Tanrı'nın Hükmü adlı hikayeye bekliyorum.

Bu kitaba devam edeceğimi de unutmayın.

Sorularınız varsa yorum kısmına yazabilirsiniz ancak Ukon'un ulaştığı sonuç ile ilgili bir şey söylemeyeceğim. Parçaları birleştirmek için biraz hayal gücünüzü zorlayabilirsiniz. Sonuca ulaşmak gerçekten zor ve ben hikayeyi zaten tasarlamasam bunu başaramazdım. Ukon gibi bir karakter bile anlamak için uzun süre harcadı.

Sezon finali bitip hikaye devam ettiğinde çıkan bölümde Ukon'un ulaştığı sonucu açıklayacağım.

Diğer kitap yayımlanıca duyuru olarak bir bölüm bırakırım buraya

Hepinize iyi günler diliyorum, yazar hikayeyi okuyan herkesi çok seviyor ^^





Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

11 yorum

  1. avatar M.Sinan says:

    Yazar yapma yazar yapma bak evini basarız 2 ayyy ölümmmmm yapma yapma vallaha basarız billaha basarız

    • avatar Unknown says:

      Bence onu gönderen karanlığın ta kendisi.Kendini tanrı diye tanıttı ve onu reenkarne etti.Fakat karanlığın planını anlayan tanrılardan biri bir şekilde durumu farketti ve müdahale etti.Gelmesini engelleyemezdi belki fakat dezavantajli olmasını saglayabilirdi.

      Tanrılar artık karanlığı yoketmek istiyor çünkü tanrılarla ilgili bir Bilgi öğrendi sanıyorum. Aslında karanlığın burnunu sokmamasi gereken bir noktaya burnunu soktuğunu ve tanrılar tarafından yürütülen bir algı operasyonuna kurban gittiğini düşünmeye başladım.Karanlik ise reenkarne olmuş olanin ona guvenmeyecegini bildiğinden kendine düşman etti.Ve tam zamanında Ukon'u yenip hapishaneye yerleştirdi çünkü gerçekleri öğrenmesini istiyordu.Gercek düşmanın kim olduğunu öğrenmesini istiyordu.

      Tabi ukon hem tecrübeleri ile hem zekası ile en sonunda parçaları birleştirdi.Geri kalan 47 reenkarne insana karşı aslında tek başına.

      Neyse ben böyle düşündüm fakat görmek icin 2 ay bekleyeceğiz desene 😀

      • avatar Unknown says:

        Kardeşim Türkiye'de senin gibi okuyucular oldukça ülke gelişir. Değerli yorumun için sağol. Sonucu söyeyemiyorum kusura bakma ama gerçekten iyi düşünmüşsün, bunun için tekrardan teşekkürler ^^

        • avatar Unknown says:

          3.birinin parmağı olsaydı da az karışık olsaydı keşke

            • avatar Kitsuneonip says:

              Urd' u bu dünyaya gönderenin tanrılar olduğunu ama tanrıların Urd' un zekasından çekindiğini dolayısıyla Urd' u kör bir bedende var ettiklerini düşünüyorum. Karanlığa karşı olan savaşta dost gibi görünürken onu kullanıp sonunda ondan kurtulabilirler. Fakat neden bu kadar zahmete katlansınlar ki? Urd' un yok oluşu onları kötü bir yönde mi etkileyecekti? Bu yüzden mi onu reenkarne ettiler? Öteki reenkarnasyonların gücü karanlığa karşı yeterli olmaz mıydı? Öyleyse Urd' u kör yaratmaları Urd' un gücünü büyük miktarda düşüreceğinden bu onlar için oldukça kötü olmaz mı? Bu durumda Kazım arkadaşımızın dediği gibi reenkarnasyona sebep olanın karanlık olduğu geliyor akla. Serenayla karşılaşıp bu bilgileri öğrenmesinin nedeninin karanlık olduğu ortada. Karanlığın kendini düşman olarak tanıtmasının nedeni Urd' un şüpheci kişiliğinin kendi anlamadıkça bu duruma inanmayacak olması mıydı? Tanrılardan sakınarak düşman olduğunu söylediğini sanmıyorum çünkü aradan geçen yıllarda Urd güçlense bile şu anda hala oldukça güçsüz değil mi? Ters kule içinse... Kitapta şu ana kadar karşılaştığımız en güçlü karakterler Tanrılar ve Karanlık ise ve bu kulenin varlığından Tanrıların haberi yoksa oyumu Karanlık' tan yana kullanıyorum :D Ama kulenin işlevini tam anlamış değilim. Tanrıların eylemlerinin alametleri derken? Gelecek hakkında ip uçları mı veriyor? Ten klanı ise... Her şey çıkabilir :D
              Mükemmel bir kurgu. Her noktası ilmek ilmek işliyorsun. Kitabı okurken çok keyif alıyorum. Acele etmenin kaliteye zarar verebileceğini düşünüyorum zaten. Yeni kitabından da aynı mükemmelliği bekliyorum ;)

              • avatar Unknown says:

                Çok değerli ve kaliteli bir yorum daha. Gerçekten zeki ve hayal gücü yüksek okuyucularım olduğu için gurur duyuyorum. Değerli yorumun için çok teşekkür ederim.

                • avatar Unknown says:

                  Kardeş eline sağlık çok güzel olmuş
                  Bu de ikinci kitabın adı ne olacak ?

                  • avatar patetes says:

                    İlk başta ellerune saglik.
                    Benim fikrim şu urd'un bilgeligi ve ruhu 6000 yilda kaliplasmis ve en guclu olmus yani tabiri caizse en güclu olmus neyse bu tanrilarin bir dusmani var -kadim karanlik kardeşimiz oluyir- tanrilarla dusman anladigimiz kadariyla ee tanrilarda bos durmaz ve bunu yok etmek icin bir suru reenkarne yaptiriyorlar ama arasindan birinin gorme engeli var neden? Bu bolumdede yazdigin gibi eger ynlis anlamadiysam guclu olanlar tanri olabiliyor tabi tanri oluncada eski tanri ne yazikki emekli oluyor. Simdi hangi tanri guclerinden vazgeçmek ister ki bu yuzden urd uda kebdilerine dusman olarak belirlediler karanlik ve urdu kavga edip bu kavgadan tamamen avantajli kim cikar? Tabikide tanrilar.
                    Bunu telefondan yazdim harf eksiklikleri olabilir veyahut okudugumu yanlis anlayip yanlis teori yapmis olabilirim herkese iyi gunler