Karnındaki açlıkla Ren nefes almaya devam ettikçe havadaki enerjyi hızla çektiğini hissetti. Gözlerindeki fener misali parlayan ışık azaldı. Ren gözlerinin renklerinin yeşile dönüşü ile derin bir iç çekti.
Yorgun ve pis hissediyordu. Tüm vücudu ter, pislik ve kanla kaplanmıştı. Dantianın yerini almış olan girdabına emir verircesine fısıldadı.
"Vücudun uyumunu ayarla. Etsel dönüşümü kısa sürede bitir!"
Ren emir verdiği an siyah renkli dönen girdap biraz daha hızlanıp Ren'in vücuduna garip bir enerji daha göndermeye başladı.
Ren son gücü ile burnu ile ağzından giren enerjiyi kullanıp girdaba yolladı. Yeterli miktarda enerji birikmişçesine bir anda girdaptan titreme oldu. O titremeye kadar Ren bir dakika durmadan enerji çekmişti.
Ağzındaki enerji çekişini kesip biraz rahatlayarak vücudunun dönüşümünü
takip etmeye başladı.
...
Önce tüm parmak uçlarında hissettiği hoş bir serinlikle başladı. Tüm kaslarında, kılcal damarlar dahil tüm hücrelerinde serinlik yayıldı. Özellikle göğüs ve kalp bölgesinde buz tutmuşçasına bir ağırlık oluştu.
Ren birkaç dakika yerinde donakalırken vücudu artan bir şekilde dahada soğudu. Vücudunun tüm hücrelerinde Dnasına kadar işleyen bir değişim oluyordu.
Girdaptan her saniye sürekli siyah renkli enerji pompalanırken Ren sonunda vücudunda küçük bir hareket hissetti.
Bump!..Bump!.. (Kalp atışı )
Kalbi çalışmaya başladığı an eski görüntüler değişmeye başladı. Daha renkli, daha kokulu, daha hassas bir şekilde gördü, duydu kokladı.
Ren yumruğunu sıkıp ısınmaya başlayan vücuduna gülümseyerek baktı.
"Sonunda bir savaşçıyım!
Hemde otomatik olarak Dao seviyesinde bir fiziksel vücudum var. Hahahaha..."
Kolunu kaldırıp havaya doğru güçlü bir yumruk savurdu.
Boom!
Vurduğu an havada büyük bir patlama oluştu. Ren kontrol edemediği garip bir basıncın yumruğundan yayılıp havaya vurmasını izledi. Havada gözle görülür bir darbe ilerleyip toprağa çarptı.
Kolunu gerip bu sefer %50 lik kas gücüyle vurdu.
BOOM!
Darbenin şiddeti 50 metre ilerideki kocaman bir ağacı paramparça ederken Ren ikinci, üçüncü ve sonunda dördüncü bir ağacında parçalanışını gördü. Darbenin etkisi uzaklaşmaya devam etti ama Ren bakmayı kesmişti.
"Lanet olsun! Sonunda harbiden savaşçıyım lan!! Go abi gördün mü?..."
İçinde tutamadığı bağırtısı ile anında hatasını fark etti. Go'nun hislerini deneyim olarak içine çekmek, aralarındaki anlaşmayı tamamlamış oluyordu.
Ren
yeni bir eski kişiliğinde geleceğini bilsede...Go gibi olmayacağına da emindi.
Havaya zıplayıp sırtındaki kanatların yardımı olmadan yükselmeye çalıştı. İlk başta ne yapacağını anlamamıştı. Ama karnından vücudunun dışına doğru siyah renkli bir enerji yükselince Ren de gülümsedi.
Bu enerji Ren'in Dao enerjisi oluyordu. Aynı Giov'un ayşığı enerjisi gibi buda Ren'e ait bir enerjiydi. Adını tam olarak bilmiyordu ama uçmaya başlarken kendi kafasından bir isim verdi.
[Kara Girdabın Enerjisi!]
Ren vücudunun dışı bu enerji ile kaplı olduğu sürece havada uçabildiğini keşfetti. Gözlerinde garip bir muziplikle havaya tüm hızıyla yükseldi. Kilometrelerce mesafeyi onlarca saniyede ilerleyince de yüzü buruştu.
"Daha hızlı olmasını beklerdim. Bu ne abi..."
Birkaç saniye nefes alıp karnındaki girdaptan ürettiği enerjinin bir kısmını sırtına yolladı. Sırtındaki hala hissettiği iki küçük kristal depolara enerjiyi doldurduğunda yüzündeki muziplik bitmemişti.
Hadi deneyelim bakalım..
Sırtındaki kanatları yaratmak için emir verdiğinde sırtında bir saliselik acı hissetti. Eski kristallerin tekrar ortaya çıkmasını beklerken küçük siyah bir dumanın çıkışını gördü. Dumandan enerji birkaç saniyede sıvıya sonrada kristalleşerek kanatlara dönüştü. Ren kristalden kanatların eskisinden daha yavaş ama daha ilginç şekilde var olduklarını gördü.
Küçük bir bitkinin filizlenip hızlıca büyümesi ve dallanıp budaklanmasını izlemek gibiydi. Üstelik bu yeni kanatlar eskisinden en az iki kat uzun ve gösterişli gözüküyordu.
"Renginin siyah olması hoşuma gitti. Daha havalı."
Sağ elini sallayıp elindeki diş dövmesinde bir değişim olup olmadığını kontrol etti. Sonrada gülerek fısıldadı.
"Hadi bakalım Tanrı Usa! yarattığın kanatların neler yapabildiğini göster bana..haha...."
3.2.1..Go!
Ren havada sonik bir uçak gibi ilerlemeye başladı. Sadece iki veya üç saniyede kilometlelerce ilerleyip yerinde duruverdi.
"Lan?.."
Geri sayımdan sonra daha hızlanma fırsatı bulamadan rüzgar basıncıyla durmak zorunda kalmıştı.
"Fazla hızlıydım. Daha da hızlanabilir miyim yani.."
Ren bu sefer 10 saniye kadar tüm gücüyle ormanda uçuşa devam etti. Normal bir Daoyken sahip olduğu hızın neredeyse 3 katı hıza sahipti. Ama Ren'in beklemediği bir şekilde hızı maksimumda başlıyordu.
Ren ilk andan maksimum hızla uçabilmeyi çok ilginç bulsada nedenini anlayamadı. Eski şeffaf kristal l-kanatlarla maksimum hıza çıkmak için biraz ivma kazanması gerekiyordu. Aynı bir araba gibi yavaştan başlayıp hızlanmak mantıklı olandı.
"Benle ilgili herşey çok mantıksız. Zaten savaşçı olabilmemde çok şanstı."
Kendi kendine konuşurmuş gibi yaparken arkasına dönen Ren gülümseyip kızıl saçlı kıza baktı.
"Gel benle. Sana göstermek istediğim bir şey var."
Ren uzun zaman önce okuldaki çocukları kandırıp kristal biriktirmek için kullandığı küçük bir mağaraya doğru uçtu.
"Bir zamanlar burada küçük bir oyun sergilemiştim. Hala çocuklar burayı kullanıyorlar sanırım. Hahaha..."
Ren sağ elini sallayıp küçük bir yemek çantası çıkardı. Elinin tek bir hareketi ile malzemeleri dokunmadan yönlendirip küçük bir çimenliğe yaydı. Sofranın bir ucuna geçip kızıl saçlı kıza döndü.
"Oturabilirsin."
Gümüş gözler bir mağaraya birde Ren'in hazırladığı yemeklere baktı. Gözlerinde Ren'e bakarken değişik bir bakış vardı. Hatta kız Ren'in bakışlarındaki...ruhundaki bir şeylerin değişmş olduğunu hissetti.
Çocuğun eski konuşmasındaki tonlar daha özgüvensiz ve belki birazda muzipti. Ama şu an asil bir hava sesinden direk hissediliyordu. Taklit edilmesi imkansız bir his, bir titreşim Ren'in sesine, gözlerine ve ruhuna eklenmiş gibiydi.
Kız daha da merak etti. Ve meraklandıkça daha da susması gerektiğini düşündü. İçinde bir şeyler Ren'i yavaş yavaş keşfedip acele etmezse daha çok eğleneceğini söylüyordu.
Önündeki ucuz ölümlü yemeklerine bakarken iç çekip sofraya katıldı.
Bazen ölümlüleri anlamıyordu. Yeni kesilmiş kanlı canlı bir kölenin sıcak eti ile bu ucuz sebzeleri aynı kefeye koymak bu kıza göre değildi.
Yedikçe daha da eski yediği yemekleri özledi. Ve daha da iç çekti.
...
Günler geçtikçe Ren ve komutanları kristal toplamak için avlanma bölgeleri oluşturdular. Ren yanına sadece takipçisi olan kızıl kafayı alıp sabahları çıkıyor akşamları geliyordu.
Akşama doğru durum raporunu dinleyip yeni emirler vererek kampta teftişe çıkıyor, akşamda çay içerek meditasyon yapıyordu. Kızıl saçlı kızla günde en az 2 saat oturup sessizce gözlerini kapamayı alışkanlık haline getirmişti. Çay içerken sadece düşünmeden oturmak..Ren için tam bir rahatlama zamanı oldu.
Geçen bir haftada yeni vücudunu tanımaya başladı. Eskiden kalma işine yaramadığını düşündüğü tekniklere çalıştı. Meditasyon tekniğini kullandı. Ama en çokta kılıçları ile çalıştı.
[Bin Kılıcın Dansı] tekniği üzerine çalışmaları çok iyi sonuç vermişti.
Sadece bir haftada eskiden 150 civarı yarattığı kılıç ilizyonlarının sayısı 600 kadar oldu. 600 kılıç ile eskiden hayal bile edemediği savaş potansiyeline ulaşarak kendini bile şaşırttı.
Go'nun deneyimleri de sağolsun artık başka silahlarda da ustalaşmıştı. Eline aldığı herhangi bir şeyi ustaca kullanıp kılıç gibi kullanabiliyor, balta, yay veya mızrak sanatlarını tek gecede öğreniyordu.
Go'nun bıraktığı tüm deneyim sadece tanrıça ile ilgili değildi sonuçta. Bir sürü kişisel deneyimleride Ren'e kalmıştı. Ama en önemlisi Ren artık daha farklıydı.
Yürüdüğü zaman insanlar, yaratıklar ve hayvanlar ona bakma, etkilenme ihtiyacı duymaya başlamıştı.
Yüzündeki detaylar önceyle aynı bile olsa artık daha yakışıklı daha güzelmiş gibi bir his yaymaya başladı. Bir çeşit "şeytan tüyü" ya da kendini sevdirme ile ilgili garip bir etkiye sahip olmuştu.
Bunun sebebinin Go'nun kişiliği ve 8bin yıllık hayatı olduğuna emindi.
"Bir tanrıçayı bile aşık edebilecek kadar güçlü bir karizma..boru değil abi..."
Emmet ve Scarlete ders vermenin dışında arada sırada yüzüğün içindeki karanlık odaya girip Ezralara baktı. Ama hala kızların nasıl uyanacaklarını bulamadı. Üç kızda ne yaparsa yapsın uyanmadılar.
Ren de o işten umudu kesip sadece sarı saçlarına aşık olduğu Ezrayı izlemeye gitti. Uyanması veya öyle kalması birşeyleri değiştirmedi. Artık 17 yaşındaydı. Ve Ezra ile arkadaşlarına çok kötü şeyler yaptığını anlamaya başlamıştı.
İç çekerken Nanntiadaki yabancılar aklına geldi.
BU garip kafilenin farklı amaçlarla geldiklerine emindi. Ama aklına kesin bir çözümde gelmedi bir türlü.
Bazen bir grubun yaşadığı şehri basıp uzay gemilerini çalmayı planlıyordu. Ama o an bu fikir tekrar aklına girdiğinde Ren kafasını iki yana salladı.
"O Aijin çıkınca yenebilir miyim emin değilim. "
Ren en sonunda aklına gelen küçük bir fikirle yüzükten dışarı çıktı.Tüm kamp Nanntiadaki kötü durumdaki insanları toplamaya o günde devam ediyordu. Komutanları farklı işlerle uğraşıyor, Fiend uyuyori Giovda yüzükte geziyordu. O an en çok işi yapan yarasamsı kanatları olan Mei Xi ise Ren'e muhtemelen küfür ediyordu.
Ren gülerek seksi vücudunu sürekli göstererek giyinen kadının ne kadar meşgul olduğuna güldü. Bir alfa olmasına rağmen kadın insan olan Mher den bile daha iyi bir yöneticiydi. Ren de kafasını iki yana salladı.
"Şimdi aklımdaki ağırlığın bir kısmından kurtulma vakti."
Ren yerden süpermenin havaya kalkış sahnesi gibi yükselişe geçti. Gözlerindeki küçük muziplikle sağ elini yumruk yapıp önünde tuttu.
Birkaç saniye kahkaha atarken arkasından uçarak takip eden kızı fark etti. Sırtındaki kanatlar çıkarken hızı anında 3 kat arttı.
Ama kızın hızıda en ufak pürüz olmadan ona uymuştu. Ren kaşlarını çatıp merak etti.
Bu kız ne kadar güçlü olabilir ki?
Bu soruyu sesli sorma cesareti yoktu. Zaten merakta etmedi. Hızla Nanntianın güneyine ilerledi. Daha önce hiç gitmediği bir sınır bölgesinde aşağılardan uçtu. Sonunda güneye tamamen girdiğinde kafasında garip bir his oluştu.
Aşağılarda bir anda radarına girmiş gibi iki tane Zifu seviyesinde büyücünün varlığını hisseden Ren inişe geçti. Uzaktan ikilinin gerçekten orada olup olmadığını kontrol edince istemeden güldü.
"Gerçekten artık belli bir mesafede enerji yayan canlıları hissedebiliyorum.."
Dao seviyesine geçmenin faydası olarak Ren zaten bu yönünü keşfetmişti. Ama bunu güvenli bir kampla dış dünyada yapmak arasında çok büyük bir fark vardı.
Aksiyon sırasında bu tarz şeyler daha zevkliydi!
Ren kahkaha atarak tekrar havaya yükseldi. Hızla güney kralının evi olduğu söylenen yere doğru ilerledi.
"Aptal Weni geri almaya geliyorum Wen Xianxa. Namıdeğer Güney Kralı!"
Ren eski arkadaşları içinde şans eseri tek güvende olanın yanına uçmaya devam etti. Uzun zaman geçmiş olsada bu gezegeni terk etmeden önce yanına almak istediği şeylerden başında Wen vardı.
Unutmamıştı. Unutamazdı..
Arkadaşlarına verdiği sözü.Wen'i geri alma sözünü.
Ren kocaman bir düzlüğün olduğu araziye girdiğinde doğru yere geldiğini anladı. Uzun zaman önce dinlediği hikayelerde güney kralı kocaman bir dağı ortadan kaldırmıştı ve bu dağın yanındaki başka bir tepeye yeni bir ev yaptırmıştı.
Ren eski dağın yok olduğu söylenen düzlüğe bakarken ister istemez kabul etti. Toprak cetvelle çizilmiş gibi dümdüzken Ren anormal bir şeyler yaşandığını görebiliyordu.
İç çekerken yavaşça inişe geçti.
first
Ve eline sağlık
Ellerine emeğine sağlık😁
Eline sağlık
Eline sağlık.