ElementA 90. bölüm





Bölüm 90: Bir an için..


   
  Uyan…uyan..uyan…

Kulaklarımda ve vücudumun her hücresinde yankılanan sesle gözlerimi açmak istiyorum.

Ama şu an bu kulübenin içinde olmam lazım.

Gelip geçen insanlara tanıklık yapmam gerek.

 Eşyalarını ve duygularını saklamam…onları bir şekilde hatırlamam gerek.

“Ren, uyan!”

Kulaklarımdaki bu çınlama yüzünden yüzüm buruşuyor, ellerim terliyor. Vücudumu kıpırdatabilmek çok büyük bir rahatlık oldu. Yoksa bu ses yüzünden çıldırırdım.

Ah, belki de çoktan çıldırmışımdır ha. Karşıma geçip bana bir şeyler veren insanları izleyerek yüzyıllar geçirdim. Kafam sıkılmaktan patlasada bilincim sonuna kadar açıktı. Hep izledim.

HEP İZLEDİM!

Önce bu adam geldi.

Bana bir an için diyerek dindar bir giriş yaptı.

“Ve bir an için!”

Sonradan annesel bir tarifle anlatılacak sarışın kadın çıkageldi.

Altın saçlar, kemerli bir burun. Güzel bir gülümsemesi var.

“Ve, o an için!!”

Bu kadının bir hayalperest olması işleri kolaylaştırmıyor. Ne de olsa bana sadece bir çiçek veriyor.

Sonunda güzeller güzeli bir kız geliyor.

Gözleri hem mavi hem yeşil gibi. Gümüş denebilecek bir parıltısı var.

Üstünde bir gecelikle vücudu bile gözüküyor. Her seferinde nefesimi kesiyor görüntüsü.

Ve bana diğerlerinin verdiği gibi şeyler vermiyor. Sadece elime dokunuyor.

“Çünkü burası…
..”Zzzxzz’in” dünyası burası!..



Ren gözleri açılmadan vücudunun içindeki değişimi hissetmişti. Ölmeye ne kadar yaklaştığını da anlamıştı.

Hatta bir şekilde Ren öldüünü bile düşünüyordu. Ölümün kapısına yaklaşıp kapıyı açmıştı. Ama kapıdan geçmeden bir şekilde kendini bir komada buldu.

Yüzüğün içindeki alanda yatarken akan tüm kanı yavaşça kıpırdadı. Vücudu hızla iyileşmeye başladı. Kesilen gövdesi ayrılmaya bile fırsat bulmadan beliyle birleşmeye başladı.

Önce kemikler ve büyük kas kütleleri…

Sonra tüm kan ve enerji damarları birleşti.

Gözleri mavi bir parıltıyla parladı.

Ama Ren bunların farkında değildi.


“Ve “bir an”  için!” diyerek bana seslenen bir yaşlı adam!

Ren bilinci içindeki zincirleri koparıp hareket etmeye başladıkça daha düzgün düşünmeye başladı.

Bu adamın kim olabileceği ile ilgili aklındaki tek açıklama vardı. “Babam!” Babası ona seslendiği an göğsünde garip bir titreme hissediyordu.

“Ve bir an için!”

Sonra bir kadın geliyordu tabii. Ona çiçekler ve güzel bir çocukluk veren kadın. Sarışın ve çok şefkatli.

Ren kadının sonunda uzaklaşmasını hatırlayınca annesini hatırladı.

“Ve “o an” için!”

Sonunda Ren tüm vücudundaki uzuvlarında hissettiği bir sıcaklıkla Nureni izliyordu.

Gümüş gözlü, güzeller güzeli Pandora!

Ren vücudundaki 8 damla kanın tüm vücuduna yayılmasını bilmeden hissetti. Vücudunu komada olduğu için tam olarak hissedemese de imgesel yollarla anladı.

Mesela rüyasında, kapana kısıldığı kulübede vücudu ile hiçbir bok yapamıyordu. Başlarda nefes almak dışında hareketsizdi.

Ne göz kırpabilmiş, ne de parmaklarını kıpırdatmıştı.

Yüzyıllar gibi gelen saniyelerde Ren vücudunun iyileşmesi ile rüyasında da değişimler yaşadı.

Kopan gövdesi ile diğer kısımları birleşip vücudu tamir olurken önce gözlerini kırptı..Sonra da tüm uzuvları yavaşça özgürleşti. Belki imgesel bir şeydi ama Ren hissetmişti.

Sonunda Zzzxzz’in dünyası” dediği rüyasından uyandı.

Yüzünü durmadan yalayan hayvanlarını görerek gözlerini açtı.

Onun değil, her şeyin de değil, o anın, bir anın, her anın, kendi anının sonunun başlangıcı için.

Bir an için

O an için verilmiş bir hastalığın etkisi ile..

Ve Ren ağzını açtığında söylediği şeyde kuşkusuz;

   "ZzzxZzz in dünyası burası!.."


Mantıklı değildi. Kendide farkındaydı. Söylemesi gerekiyormuş gibi hissettiği kelimeler duyulurken içindeki bir parçanın artık orada olmadığını hissediyordu. Ren umursamadan neden ölmediğini merak etti.

Ölmemesi için iki mantıklı açıklama vardı;

Ya göğsündeki hastalık düşündüğü gibi kötü bir şey değildi. Ya da Nurenin verdiği kan o an etkisini göstermişti. Ren hangisi olduğunu umursamadı. Kafasında keşfettiği bilgi kırıntısına tutundu. Gülümsedi.

“Demek babamdan kalma bir şey bu göğsümdeki hastalık..”

Vücudunun durumunu anlamak için gözlerini iyice açıp korkarak aşağılara baktı. Tek parça olan vücuduna bakınca gülümsemesi büyüdü.

“Efendim, çok korktuk. İyi olduğunu görmek çok güzel..”

Sesler her taraftan Ren'i kutlarken genç adamın yüzü azıcık buruştu.

Ren kafasını kaldırıp başında dikelen bir sürü dostunu ve askerini gördü. Mher adlı okçu özellikle kırmızı bir burunla ve ıslak gözlerle başında bekliyordu. Kafasını çevirsede Ren gülmeden edemedi.

Demek aramızda sulugözler de varmış..

İkizler etkileyici vücutları ve parıltılı gözleri ile Ren’e pür dikkat bakıp dikkatini dağıttılar.

Ren aşık bile olsa henüz çok gençti. Kızlara biraz abartı ile bakıp iç çekti. Gözleri metrelerce boyuyla duvara yaslanmış Fiend’e kaydı. Hemen yanında sanki 40 yıllık kankasıymış gibi yaslanmış Giovu gözünce gülümsemesi büyüdü.
İkilinin iyi anlaşması Ren için şanslı bir olaydı.

Son olarak Ren başında bekleyip kıpırdamadan duran kızı gördü.

Kırmızı saçları ve nefes kesici güzelliği ile uğruna savaşlar çıkartıcak bir başyapıttı. Henüz ufak tefek ve küçük gözüksede orduları kudurtup peşinde savaştıracak bir cazibesi vardı.

Ren gümüş renkli gözlere bakıp içinden fısıldadı. “Ne alaka... Bu ne arıyor içeride..?”

Ayağa kalkmak için vücudunu kıpırdatıp kızın bakışları altında süründü. Vücudunda hiçbir gariplik olmayınca da birkaç kez zıplayıp bacaklarını test etti.

Gözleri kapıyı kapadığı yere kayınca mavi gözler birkaç saniye öldürme arzusunu saldı.

“O küçük velet ölücek!”

Ayakta birkaç tur atıp tüm komutanlarına tek tek sarıldı. Özellikle ikizlerle uzun uzun sarıldıktan sonrada odasına doğru yürümeye başladı.

Tam kapıdan geçecekken arkasını dönüp kızıl saçlı kıza baktı. “Gelsene. Çay yapıcam hem.”

Hiç soru sorup kafasını bulandırası yoktu. Kızın burda ne aradığını falan da merak etmeyi kesti. 

Odaya girip mutfakta sıcak su hazırladı. Saniyeler sonra özenle toplanmış yapraklar küçük bir çaydanlıkta demleniyordu.

Bir yandan çay yaparken bir yandan da gözlerini kapatıp göğsünü inceledi. Tahmin ettiği gibi göğsündeki hastalığı hissedemedi. Hatta Nuren’in verdiği kan bile tüm vücuduna eskisi gibi dağılmıştı.

Problem yoktu. Sadece bir sürü soru ile baş başaydı.

“Tek bir an için babanın verdiği ikinci şans!”

“O an için, cesaretli olmam için annenin gösterdiği gülümseme. Tebessüm oluşturan bir çocukluk!”

“İlk aşkı için kanını verip yardım eden bir ses. Bir an…..bu an için!”

Nurenin sesini duymamın sebebi kanı olmalı…

Ren hayal kırıklığı ile etkilenme arasında gidip geldi. Kafasının içinde yüzyıllarca süren bir şeyden yeni çıktığı için henüz yorgundu. Gözlerinin içinde her zamanki enerjik, oyunbaz bakışlar gözükmedi.

Çayı yaparken bile içinde garip bir yorgunluk, yaşlılık oluştu.

Bardaklara boşattığı çayı masaya taşırken kızın çoktan odaya girdiğini gördü. Umursamadı. 

Masaya oturup kızında karşısına geçmesini bekledi. Bardağını kıza uzatırken hafifçe iç çekti. 

“Sıcak, dikkat et içerken.”

Kızın adını sormayı düşündü. Sonra ağzını açmaya bile üşendiğini fark etti. Sakin bir an yaşamak istiyordu. Gerisini umursamadı.

Çayından içerken hiç ses çıkarmadı. Arada sırada iç çekerken de aklı bomboştu.

“Bir an” için!

“O an” için!

"Zzzxzz’in dünyası burası!”

Kafasının içinde bu üç cümle yankılandı durdu.


Bir saat kadar çaydanlıktan çayı boşaltıp sürekli tazeledi. Karşısındaki kızın varlığını unutmuş gibiydi. Hatta kızın kendi bardağına arada çay koyduğunu bile izlemedi.

Gözleri masada sabitlenerek düşünüyordu. Arada iç çekmek dışında hiçbir şey yapmadı.

“Babam benim böyle bir durumda öleceğimi öngörmüş olabilir mi?”

Saatler geçerken Ren biten çayına bakmadı bile. Kafasının içindeki ağırlıkla iç çekip durdu.

“Velet! Baban gerçekten gözüme güçlü gözüktü. Bence öleceğini öngörüp vücuduna bir şeyler koymuş olabilir.”

Ren Go’nun sesini ölümden döndüğünden beri duyuyordu. Ama önceki konuşmalar gibi umursamadı. Cevapta vermedi.

İç çekti. Gözlerini kaldırıp ilk kez dikkatle kızıl saçlı kıza döndü.

Kızın gözlerinde ciddi olarak konuşacakları umudu oluşurken şaşırtıcı bir cümle duyuldu.

 “Yeniden çay yapıcam ister misin?”

Ren’in garip hali ve iç çekişleri eşliğinde o gün olaysızca devam etti.

Arada gelip giden ikizler Ren’i kontrol ediyorken Ren sadece çay için Kızıl saçlı kızın eşliğinde masada oturdu.

Tepki vermedi!

Sormadı!

Umursamadı!

Sadece kıpırdamadan düşüncelere dalıp çay içti..


Ölmüştü!

Ve ölmemişti!

İkisi arasında o kadar yakın bir git gel yaşamışken Ren ölümü ne kadar tattığına emin değildi.

Masada uykuya dalana kadar da ağzını tekrar açmadı.

...




Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

11 yorum

      • avatar Lloyd Türkiye'nin en büyük yetişkin çizgi romanlarına sahip kişi says:

        Ren geldi

          • avatar Trololo says:

            O bir hastalık değil miydi ? Annesi ve babasının konuşmasında öyle geçiyodu sanki yoksa ben mi uyduruyorum.. Kafamda deli deli sorular!! ZzzxZzz'in dünyası burası!!

              • avatar hknsnyrt452 says:

                Önceki bolumler annesi babasi be nurenlemi alakaliudi?

                    • avatar Unknown says:

                      hocam fazlasıyla etkiledi 4 bölüm. yine de senin kafandan istiyorum 😅🤓