Uyan…uyan..uyan…
Kulaklarımda ve vücudumun her hücresinde yankılanan
sesle gözlerimi açmak istiyorum.
Ama şu an bu kulübenin içinde olmam lazım.
Gelip geçen insanlara tanıklık yapmam gerek.
Eşyalarını ve duygularını saklamam…onları bir
şekilde hatırlamam gerek.
“Ren, uyan!”
Kulaklarımdaki bu çınlama yüzünden yüzüm buruşuyor,
ellerim terliyor. Vücudumu kıpırdatabilmek çok büyük bir rahatlık oldu. Yoksa
bu ses yüzünden çıldırırdım.
Ah, belki de çoktan çıldırmışımdır ha. Karşıma geçip
bana bir şeyler veren insanları izleyerek yüzyıllar geçirdim. Kafam sıkılmaktan
patlasada bilincim sonuna kadar açıktı. Hep izledim.
HEP İZLEDİM!
Önce bu adam geldi.
Bana bir an için diyerek dindar bir giriş yaptı.
“Ve bir an için!”
Sonradan annesel bir tarifle anlatılacak sarışın kadın çıkageldi.
Altın saçlar, kemerli bir burun. Güzel bir
gülümsemesi var.
“Ve, o an için!!”
Bu kadının bir hayalperest olması işleri
kolaylaştırmıyor. Ne de olsa bana sadece bir çiçek veriyor.
Sonunda güzeller güzeli bir kız geliyor.
Gözleri hem mavi hem yeşil gibi. Gümüş denebilecek
bir parıltısı var.
Üstünde bir gecelikle vücudu bile gözüküyor. Her
seferinde nefesimi kesiyor görüntüsü.
Ve bana diğerlerinin verdiği gibi şeyler vermiyor. Sadece elime dokunuyor.
“Çünkü burası…
..”Zzzxzz’in” dünyası burası!..
…
Ren gözleri açılmadan vücudunun içindeki değişimi
hissetmişti. Ölmeye ne kadar yaklaştığını da anlamıştı.
Hatta bir şekilde Ren öldüünü bile düşünüyordu.
Ölümün kapısına yaklaşıp kapıyı açmıştı. Ama kapıdan geçmeden bir şekilde
kendini bir komada buldu.
Yüzüğün içindeki alanda yatarken akan tüm kanı
yavaşça kıpırdadı. Vücudu hızla iyileşmeye başladı. Kesilen gövdesi ayrılmaya
bile fırsat bulmadan beliyle birleşmeye başladı.
Önce kemikler ve büyük kas kütleleri…
Sonra tüm kan ve enerji damarları birleşti.
Gözleri mavi bir parıltıyla parladı.
Ama Ren bunların farkında değildi.
…
“Ve “bir an” için!” diyerek bana seslenen bir yaşlı adam!
Ren bilinci içindeki zincirleri koparıp hareket
etmeye başladıkça daha düzgün düşünmeye başladı.
Bu adamın kim olabileceği ile ilgili aklındaki tek
açıklama vardı. “Babam!” Babası ona seslendiği an göğsünde garip bir titreme
hissediyordu.
“Ve bir an için!”
Sonra bir kadın geliyordu tabii. Ona çiçekler ve
güzel bir çocukluk veren kadın. Sarışın ve çok şefkatli.
Ren kadının sonunda uzaklaşmasını hatırlayınca
annesini hatırladı.
“Ve “o an” için!”
Sonunda Ren tüm vücudundaki uzuvlarında hissettiği
bir sıcaklıkla Nureni izliyordu.
Gümüş gözlü, güzeller güzeli Pandora!
Ren vücudundaki 8 damla kanın tüm vücuduna
yayılmasını bilmeden hissetti. Vücudunu komada olduğu için tam olarak
hissedemese de imgesel yollarla anladı.
Mesela rüyasında, kapana kısıldığı kulübede vücudu
ile hiçbir bok yapamıyordu. Başlarda nefes almak dışında hareketsizdi.
Ne göz kırpabilmiş, ne de parmaklarını
kıpırdatmıştı.
Yüzyıllar gibi gelen saniyelerde Ren vücudunun
iyileşmesi ile rüyasında da değişimler yaşadı.
Kopan gövdesi ile diğer kısımları birleşip vücudu tamir olurken önce
gözlerini kırptı..Sonra da tüm uzuvları yavaşça özgürleşti. Belki imgesel bir
şeydi ama Ren hissetmişti.
Sonunda Zzzxzz’in dünyası” dediği rüyasından uyandı.
Yüzünü durmadan yalayan hayvanlarını görerek
gözlerini açtı.
Onun değil, her şeyin de değil, o anın, bir anın,
her anın, kendi anının sonunun başlangıcı için.
Bir an için
O an için verilmiş bir hastalığın etkisi ile..
Ve Ren ağzını açtığında söylediği şeyde kuşkusuz;
"ZzzxZzz in dünyası
burası!.."
…
Mantıklı
değildi. Kendide farkındaydı. Söylemesi gerekiyormuş gibi hissettiği kelimeler duyulurken içindeki bir parçanın artık orada olmadığını hissediyordu. Ren umursamadan neden ölmediğini merak etti.
Ölmemesi için iki mantıklı açıklama vardı;
Ya
göğsündeki hastalık düşündüğü gibi kötü bir şey değildi. Ya da Nurenin verdiği
kan o an etkisini göstermişti. Ren hangisi olduğunu umursamadı. Kafasında
keşfettiği bilgi kırıntısına tutundu. Gülümsedi.
“Demek
babamdan kalma bir şey bu göğsümdeki hastalık..”
Vücudunun
durumunu anlamak için gözlerini iyice açıp korkarak aşağılara baktı. Tek parça
olan vücuduna bakınca gülümsemesi büyüdü.
“Efendim,
çok korktuk. İyi olduğunu görmek çok güzel..”
Sesler her taraftan Ren'i kutlarken genç adamın yüzü azıcık buruştu.
Ren
kafasını kaldırıp başında dikelen bir sürü dostunu ve askerini gördü. Mher adlı
okçu özellikle kırmızı bir burunla ve ıslak gözlerle başında bekliyordu.
Kafasını çevirsede Ren gülmeden edemedi.
Demek
aramızda sulugözler de varmış..
İkizler
etkileyici vücutları ve parıltılı gözleri ile Ren’e pür dikkat bakıp dikkatini
dağıttılar.
Ren aşık
bile olsa henüz çok gençti. Kızlara biraz abartı ile bakıp iç çekti. Gözleri
metrelerce boyuyla duvara yaslanmış Fiend’e kaydı. Hemen yanında sanki 40
yıllık kankasıymış gibi yaslanmış Giovu gözünce gülümsemesi büyüdü.
İkilinin
iyi anlaşması Ren için şanslı bir olaydı.
Son
olarak Ren başında bekleyip kıpırdamadan duran kızı gördü.
Kırmızı
saçları ve nefes kesici güzelliği ile uğruna savaşlar çıkartıcak bir
başyapıttı. Henüz ufak tefek ve küçük gözüksede orduları kudurtup peşinde
savaştıracak bir cazibesi vardı.
Ren gümüş
renkli gözlere bakıp içinden fısıldadı. “Ne alaka... Bu ne arıyor
içeride..?”
Ayağa
kalkmak için vücudunu kıpırdatıp kızın bakışları altında süründü. Vücudunda hiçbir
gariplik olmayınca da birkaç kez zıplayıp bacaklarını test etti.
Gözleri
kapıyı kapadığı yere kayınca mavi gözler birkaç saniye öldürme arzusunu saldı.
“O küçük
velet ölücek!”
Ayakta birkaç
tur atıp tüm komutanlarına tek tek sarıldı. Özellikle ikizlerle uzun uzun
sarıldıktan sonrada odasına doğru yürümeye başladı.
Tam
kapıdan geçecekken arkasını dönüp kızıl saçlı kıza baktı. “Gelsene. Çay yapıcam
hem.”
Hiç soru
sorup kafasını bulandırası yoktu. Kızın burda ne aradığını falan da merak
etmeyi kesti.
Odaya girip mutfakta sıcak su hazırladı. Saniyeler sonra özenle
toplanmış yapraklar küçük bir çaydanlıkta demleniyordu.
Bir yandan
çay yaparken bir yandan da gözlerini kapatıp göğsünü inceledi. Tahmin ettiği
gibi göğsündeki hastalığı hissedemedi. Hatta Nuren’in verdiği kan bile tüm
vücuduna eskisi gibi dağılmıştı.
Problem
yoktu. Sadece bir sürü soru ile baş başaydı.
“Tek bir
an için babanın verdiği ikinci şans!”
“O an
için, cesaretli olmam için annenin gösterdiği gülümseme. Tebessüm oluşturan bir çocukluk!”
“İlk aşkı
için kanını verip yardım eden bir ses. Bir an…..bu an için!”
Nurenin
sesini duymamın sebebi kanı olmalı…
Ren hayal
kırıklığı ile etkilenme arasında gidip geldi. Kafasının içinde yüzyıllarca
süren bir şeyden yeni çıktığı için henüz yorgundu. Gözlerinin içinde her
zamanki enerjik, oyunbaz bakışlar gözükmedi.
Çayı yaparken
bile içinde garip bir yorgunluk, yaşlılık oluştu.
Bardaklara
boşattığı çayı masaya taşırken kızın çoktan odaya girdiğini gördü. Umursamadı.
Masaya oturup kızında karşısına geçmesini bekledi. Bardağını kıza uzatırken
hafifçe iç çekti.
“Sıcak, dikkat et içerken.”
Kızın
adını sormayı düşündü. Sonra ağzını açmaya bile üşendiğini fark etti. Sakin bir
an yaşamak istiyordu. Gerisini umursamadı.
Çayından
içerken hiç ses çıkarmadı. Arada sırada iç çekerken de aklı bomboştu.
“Bir an”
için!
“O an”
için!
"Zzzxzz’in
dünyası burası!”
Kafasının
içinde bu üç cümle yankılandı durdu.
…
Bir saat
kadar çaydanlıktan çayı boşaltıp sürekli tazeledi. Karşısındaki kızın varlığını
unutmuş gibiydi. Hatta kızın kendi bardağına arada çay koyduğunu bile izlemedi.
Gözleri
masada sabitlenerek düşünüyordu. Arada iç çekmek dışında hiçbir şey yapmadı.
“Babam
benim böyle bir durumda öleceğimi öngörmüş olabilir mi?”
Saatler
geçerken Ren biten çayına bakmadı bile. Kafasının içindeki ağırlıkla iç çekip
durdu.
“Velet!
Baban gerçekten gözüme güçlü gözüktü. Bence öleceğini öngörüp vücuduna bir
şeyler koymuş olabilir.”
Ren Go’nun
sesini ölümden döndüğünden beri duyuyordu. Ama önceki konuşmalar gibi umursamadı. Cevapta vermedi.
İç çekti.
Gözlerini kaldırıp ilk kez dikkatle kızıl saçlı kıza döndü.
Kızın
gözlerinde ciddi olarak konuşacakları umudu oluşurken şaşırtıcı bir cümle
duyuldu.
“Yeniden çay yapıcam ister misin?”
Ren’in
garip hali ve iç çekişleri eşliğinde o gün olaysızca devam etti.
Arada
gelip giden ikizler Ren’i kontrol ediyorken Ren sadece çay için Kızıl saçlı
kızın eşliğinde masada oturdu.
Tepki
vermedi!
Sormadı!
Umursamadı!
Sadece
kıpırdamadan düşüncelere dalıp çay içti..
…
Ölmüştü!
Ve ölmemişti!
İkisi arasında o kadar yakın bir git gel yaşamışken Ren ölümü ne kadar tattığına emin değildi.
Masada uykuya dalana kadar da ağzını tekrar açmadı.
...
Haha
İyiymiş ha 👻
Ren geldi
Ellerine sağlıık. :)
O bir hastalık değil miydi ? Annesi ve babasının konuşmasında öyle geçiyodu sanki yoksa ben mi uyduruyorum.. Kafamda deli deli sorular!! ZzzxZzz'in dünyası burası!!
Ell
Önceki bolumler annesi babasi be nurenlemi alakaliudi?
erine sağlık
Ellerine sağlık
hocam fazlasıyla etkiledi 4 bölüm. yine de senin kafandan istiyorum 😅🤓
yorum yok