Nihayet kimi zaman sakin kimi zaman olaylı geçen aylardan sonra iki yıllık süre geride kaldı. Haru enerji dönüşüm makinesinin kabininden çıktığında neredeyse yere düşecekti. Bedeninde ki güç iki yıl boyunca bu makine tarafından sürekli süzülmüştü. Haru her saniye biraz daha güçsüz kalmanın hissini yaşamıştı. Şunu da belirtmekte fayda var ki bu his hiçte iyi bir his değildi.
Haru enerji dönüşüm makinesinin deposunu kontrol ettiği zaman biraz şaşırdı.
Çünkü enerji dönüşüm makinesinin deposunda düşündüğünden daha fazla enerji vardı. Bu saf enerji özü etrafa güçlü bir mavi ışık yayıyordu. Haru son kontrolünü yaptıktan sonra bir köşeye oturarak dinlenmek zorunda kalmıştı.
Eski gücü yerine geri gelene kadar onu zor günler bekliyordu. Özellikle ilk ay boyunca oldukça zorlanacaktı. Şu anda bedeni sıradan bir insanın bedeninden daha güçsüz durumdaydı. Dinlenmeden on dakika kılıç sallayabileceğinden bile şüpheliydi. Şu haliyle Wulkar'ı aktif hale getirebilecek bir kaynak enerjisine bile sahip değildi. Sahip olduğu teknikleri bu haliyle kullanmayı düşünemezdi.
Haru üç saatlik bir dinlenme molasının ardından sonunda kendine geldi. Boyutsal yüzüğünden çıkardığı şeyleri yiyip karnını doyuran Haru çalışmaya koyuldu. Uzay gemisinin çalışmaya hazır hale gelmesi için enerji dönüşüm makinesinin deposunu yerinden çıkardı.
Daha sonrada bu depoyu uzay gemisinin içinde ki enerji motoruna bağladı.
Artık yakıt sorunu da çözüldüğüne göre uzay gemisi her an çalışmaya hazırdı. Fakat bu sefer Haru hazır değildi. En azından ilk bir ay için gücünü biraz toparlayana kadar bu yolculuğa çıkamazdı. Bunun için Haru her şeyi bitirdikten sonra Gevenor Düzlüğü'nden ayrıldı.
Ona zorlu gelen yorucu bir yolculuktan sonra imparatorluk sarayına varan Haru çevresinde ki insanların şaşkın bakışları ile karşılandı. Haru insanlardan böyle bir tepki beklediği için bunu önemsemeden doğrudan saraya girdi. Hem dinlenmek hem de Hotaru Lin ile birlikte Asuka'yı da görerek hasret gidermek istiyordu. Çünkü yaklaşık bir ay sonra onlardan çok uzun bir süre boyunca ayrı kalacaktı.
Haru'nun saraya döndüğü haberini alan Onüçler Konseyi generalleri hemen harekete geçerek bir bölük İntikamcı askeri ile Haru'yu karşılamak için imparatorluk sarayına doğru gittiler.
Usta Zhimu'da bu haberi alınca kendine bağlı olan İntikamcı askerlerinden bir bölüğü yanına alarak imparatorluk sarayına doğru harekete geçti.
Haru'nun yokluğu sırasında yaşanan olaylardan haberi yoktu. O gün üç büyük ordu imparatorluk sarayının önünde karşı karşıya geldikleri zaman büyük bir yıkıma yol açmaları son anda önlenmişti. Hotaru Lin ve ışık namanı doğrudan bu üç ordunun arasına girerek aracı olmuşlar ve herkesin silahlarını bırakarak kendi köşelerine çekilmelerini sağlamışlardı. Kimse namanlara kafa tutmak istemediği için onlara karşı gelmeyi düşünmemiş ve dediklerini uygulamışlardı. Alain Kurtuluş Ordusu askerleri ile birlikte kendi köşesine çekilmişti.
Kıtanın genelinde düzen tekrardan sağlansa da herkes tek bir kıvılcımla her şeyin karışabileceğinin farkındaydı.
Haru imparatorluk sarayına döndükten sonra ilk olarak Hotaru Lin tarafından karşılandı. Hotaru Lin Haru'ya yokluğu sırasında yaşanan olayları anlattığı zaman Haru oldukça öfkelendi. İlginç bir şekilde bu sefer öfkesi Alain'den ve Kurtuluş Ordusu'ndan ziyade Burain ve Onüçler Konseyi üyeleri ile İntikamcı askerlerineydi. Haru özellikle generallerine oldukça öfkelenmişti.
Çünkü bir anlamda onlara emanet ettiği Onüçler Konseyi'nin ve bütün kıtanın düzeninin parçalanmasına göz yummuşlardı. Haru bu durumda Usta Zhimu'ya kızamıyordu. Çünkü o doğru olanı yapmıştı. Onüçler Konseyi üyelerinin Usta Zhimu'ya olan tavırları affedilemezdi.
Neyse ki Usta Zhimu kendisini destekleyen askerlerle birlikte kontrolü bir anlamda ele almış ve büyük bir zararı engellemişti.
Haru Usta Zhimu dışından bütün İntikamcı askerlerine ve Onüçler Konseyi üyelerine oldukça öfkelenmişti. Çünkü sebep ne olursa olsun İntikamcı askerlerinin bazıları kendi içlerinde bölünmeyi seçmişti. Onüçler Konseyi ise kendi yokluğundan düşündüğü yeterliliği gösterememişti. Önü alınamayan olay ufacık bir noktadan iç savaşa kadar gelmişti.
Haru Hotaru Lin ve ışık namanının müdahalesi olmasa işlerin çok daha farklı bir noktaya ulaşacağından emindi.
Alain ve Kurtuluş Ordusu'nu zerre dert etmiyordu. Çünkü o meselenin çözümü oldukça basitti. Fakat Onüçler Konseyi ile ilgili mesele o kadar basit değildi. Haru uzun sürecek yolculuğu sırasında gezegende düzenin bozulmamasını sağlamalıydı.
Bunun için aklına gelen tek yol kıtanın üzerinde ki bütün yetkilerini yokluğunda başarıyla yerine getirebilecek yeterlilikte birilerine vermeliydi. Çünkü imparatorsuz bir imparatorluk düşünülemez bir gerçekti. Ayrıca halk arasında ki karşıt görüşlü insanlarında mutlu edilmesi gerekiyordu. Kıta birleşmiş olsa da asırlar süren eski düşmanlıklar hala devam ediyordu.
Kuzeyliler güneylilerden, batılılar doğululardan nefret etmeye devam ediyordu. Sonuçta yaşanan savaşlarda hepsi bir yakının karşı grup yüzünden kaybetmişti. Haru yokluğu sırasında tekrar bir iç karışıklık yaşanmasın diye bu soruna çözüm bulmak zorundaydı.
Uzun süre düşündükten sonra yokluğunda yapılabilecek en iyi şeyin emek vererek kurduğu imparatorluğun ikiye bölünmesi olduğunu gördü.
Kafasında ki plana göre kıtanın güney ve batı bölgelerine Siyah İntikamcı Krallığı, kuzey ve doğu bölgelerine ise Beyaz İntikamcı Krallığı denilecekti. Bu şekilde yapmasının sebebi karşıt bölgeler arasında ki düşmanlığı engellemekti. Aynı zamanda iki krallık sayesinde kıtanın güç dengesi daha iyi kontrol edilecekti. Çünkü Haru'nun planı bu krallıkların başına namanları geçirmekti.
Bütün kıtayı Hotaru Lin'e bırakmayı düşünse de bu fikirden vazgeçmişti. Çünkü bu fikir yetersiz kalıyordu.
Fakat kıtayı iki krallığa bölmek ve başlarına yönetici olarak namanları geçirmek oldukça güzel bir fikirdi. Çünkü kimse namanlara karşı gelecek kadar akılsız değildi. Doğal olarak halk anında onları benimseyecekti. Sonuçta namanların güçleri tartışılmazdı.
Karanlık namanı ve ışık namanı kıtada ki dengeyi ve barışı korumak istedikleri için doğal olarak iki krallık arasında asla savaş olmayacaktı. Halkta namanlara itiraz edemeyeceği veya karşı çıkamayacağı için ortada bir sorun kalmayacak ve barış ortamı korunacaktı. Ayrıca Haru'nun yokluğunda kıtanın düzeni namanlar tarafından idare altına alınacağı için Haru'nun tek yapması gereken şey arkasına yaslanıp izlemek olacaktı. Savaşmak konusunda oldukça yetenekli olsa da uzun vadede bütün bir gezegeni kontrol etmek onu biraz aşan bir şeydi.
Haru'da bunu yapabilecek kapasite olmasına rağmen bunu sıkıcı bulduğu için yapmak istemiyordu.
İntikamı gibi mükemmel bir bahaneye de kavuşunca üzerinde ki sorumlulukları namanlara paylaştırmaktan keyif alacaktı. Onüçler Konseyi üyeleri ve İntikamcı askerleri için mükemmel bir ceza bulmuştu. Tıpkı kıtayı iki krallığa böldüğü gibi ordusunu ve Onüçler Konseyi'nide bölecekti.
Usta Zhimu ve onu destekleyen İntikamcı askerleri Hotaru Lin'in emri altında Siyah İntikamcı Krallığı'nda kalacaklardı. Onüçler Konseyi'nin diğer üyeleri ve onları destekleyen İntikamcı askerleri ise ışık namanının emri altında Beyaz İntikamcı Krallığı'nda yaşayacaklardı. Haru bir anlamda onları Yaokai Bölgesi'nden sürgüne göndermiş gibi oluyordu. Yine de çok acımasız davranmak istemediği için görevlerini ellerinden almamıştı. Bunun yanında Usta Zhimu'yu destekleyen İntikamcı askerlerine de bir ceza vermek istediği için onların rütbelerini düşürerek krallığın yerleşim bölgelerinde ki düzen korumakla görevli POAD birliklerine katılmalarına karar vermişti.
Kıtanın iki krallıkta ortak olan tek gücü POAD birlikleri olarak kalmıştı.
Bu birlikler önemli konularda iki namanın ortak emri ile hareket edeceklerdi. Bunun dışında sıradan konularda o bölgenin kraliçesi olan namandan emir alacaklardı. Haliyle bütün bu unsurlarla birlikte düzen sağlanmış oluyordu.
Haru bunun dışında kıtanın bütün kaynaklarının herkese eşit kullanıma açılmasını sağlayacak bir ticaret anlaşmasını iki krallık arasında hazırlamış ve imzalamıştı. Yorgun olduğu için çekildiği inziva sırasında bir yandan da bu işleri halletmekten geri durmamıştı. Bunun sonucunda iki haftada kıta Siyah İntikamcı Krallığı ve Beyaz İntikamcı Krallığı arasında ikiye bölünmüştü.
Haru yasal olarak iki namanada kıtanın üzerinde ki yönetme hakkını geri alana kadar onlara verdiğini beyan ettiği bir belge imzalatmıştı.
Her şey bittikten sonra Alain'in Kurtuluş Ordusu dağıtılmış ve insanlara hangi krallıkta yaşamak istediklerine dair seçenek sunulmuştu. Krallıklar arası vatandaşlık özgür bir hale getirilmişti. Bunun sonucunda isteyen istediği krallıkta yaşayabilecekti.
Haru kıtanın güçlerinin hiçbirini böldürmemişti. Bütün hazine ve kaynaklar iki naman arasında ihtiyaca göre tahsil edilerek kullanılıyordu. Haru'nunda içinde bulunduğu Siyah İntikamcı Krallığı'nda bu olaylar olurken bölüşülen bölgeler yüzünden Beyaz İntikamcı Krallığı'nın topraklarında kalan Asuka ise kendini oldukça geliştirmişti. İki yıllık süre boyunca sürekli olarak çalışmıştı.
Ateş Takviyesi anlayışının yüzde yüzüne hâkim olmuş ve her bir teknikte mükemmellik seviyesine ulaşmayı başarmıştı.
Ateş Takviyesi'nin altıncı ve son tekniği olan Ateşin Formları tekniğini öğrenmiş ve onu da mükemmelleştirmişti. Bu sayede Asuka'nın alevlerinin gücü sıradan bir büyücünün alevlerinin sahip olduğu gücü yüzlerce kat aşmıştı.
Asuka on seviye büyücülükten iki yıl içinde seksen yedi seviye büyücülük seviyesine ulaşmıştı. Beş Büyücü Tarikatı'nda Ein'in öğrencisi olmuş ve karanlık büyü sanatlarında ustalık seviyesine ulaşmıştı. Artık on iki yaşına ulaşmış olan Asuka'yı annesi dışında karanlık büyüde geçebilecek bir büyücü yoktu. Asuka en gizli karanlık büyü tekniklerinden en güçlü büyü tekniklerine kadar her şeyi öğrenmişti.
Beş Büyücü Tarikatı'nda geçirdiği bir buçuk yılın ardından Ateş Takviyesi anlayışının yüzde yüzüne hâkim olunca bedeninde mühürlü olan büyü enerjisini serbest bırakmıştı. O zamana kadar mühürlü olan büyü enerjisi bir anda ortaya çıkmıştı.
Asuka büyü enerjisinin dantianına dolmasıyla birlikte büyücülük seviyelerini birbiri ardına aşmaya başlamıştı.
Fakat aniden öğrendiği çok eski bir karanlık büyü tekniği onun büyü enerjisini emmeye başlamıştı. Bu tekniğin ismi Mirin'in Açgözlülüğü'ydü. Kullanıldığı anda rakibinin bütün enerjisini emmeye odaklanan bir teknikti. Bu sayede rakibi ne kadar uzun süre savaşırsa yenilme olasılığı o kadar artıyordu. Asuka bu tekniği öğrendikten sonra sadece üç kez kullanmıştı. Fakat bedeninde mühürlü olan büyü enerjisi ortaya çıkınca bu teknik kendi kendine aktif hale gelmiş ve büyü enerjisini emmeye başlamıştı.
Asuka'nın büyü enerjisinin çok küçük bir bölümü dantianına ulaşmış geri kalanı ise Mirin'in Açgözlülüğü tekniği tarafından emilmişti.
Bunun sonucunda Asuka yirmi seviye bir büyücüden seksen yedi seviye bir büyücülük seviyesine ulaşmıştı. Mirin'in Açgözlülüğü tekniğini uzun süre inceledikten sonra kullanıldığı sırada karanlık büyüleri güçlendiren özel bir haleye sahip olduğunu fark etmişti.
Üstelik bu teknik enerji ile beslendikçe etrafında ki hale güçleniyordu. Hale güçlendikçe karanlık büyüleri daha güçlü oluyordu. Asuka bu tekniğe neden açgözlülük adının verildiğini anlamaya başlamıştı. Çünkü onun devasa büyü enerjisini emse bile bir türlü doymak bilmiyordu. Yeni doğmuş bir yavru gibi sürekli daha fazla büyü enerjisine açlık duyuyordu. En sonunda ona yetişemeyeceğini anlayan Asuka beslemeyi bırakmıştı. O tekniği çok zor bir durumda kalmadıkça kullanmamaya karar vermişti.
Çünkü tekniğin potansiyeli karşısında ki kişiyi tamamen kurutabilecek bir kapasitedeydi.
Haliyle Asuka böyle bir tekniği turnuvalarda veya eğitim dövüşlerinde kullanamazdı. Anca hayati bir tehlike anında kullanılabilirdi. Asuka karanlık büyünün birçok farklı kolundan birisi olan gizlilik kolunda tamamen uzmanlaşmıştı.
Onun için büyü enerjisi ile bedenini kaplayıp bu enerjisi karanlık enerjiye çevirmek ve gölgeye dönüşmek çocuk oyuncağıydı. Bir büyücüden çok bir suikastçı gibiydi. Siyah giyim tarzı ve karanlık büyü gücüyle birçok büyücünün tek görüşte kâbusu olabilecek potansiyeli vardı. Asuka iki yılı doldurduktan sonra geri dönmek istese de annesinden bir haber gelmediği için hala bekliyordu.
Kendini büyücülükte eğittikçe boynunda ki kolyenin ne işe yaradığını anlamıştı.
Çünkü ilk kez Mirin'in Açgözlülüğü tekniğini kullandığında tekniğin karanlık gücü kolyeye saldırmıştı. Fakat Hotaru Lin'in karanlık büyü gücü onun tekniğini tıpkı küçük bir lokma yutar gibi tek seferde yutmuş ve eski haline gelmişti. Karanlık namanının gücü tartışılmazdı.
Asuka boynunda ki kolyenin güçlerini bu sayede anlamış oldu. Bunun için kendini eğitime vermiş bir şekilde annesinden haber alana kadar Beş Büyücü Tarikatı'nın iç bölgesinde çalışmaya çekildi. İki yıl önce dış bölge öğrencisiyken bir anda iç bölge öğrencisi olmuştu. Bunun sebebi ise kendini güçsüz gösterdiği zamanlar sırasında tarikata yeni katılan bir büyücü adayının ona kafa tutmasıydı.
Bu büyücü adayı İntikamcı ordusunda ki komutanlardan birinin tek oğluydu.
Bunun içi şımarık büyütülmüştü. İsmi Gebor olan bu çocuk Asuka ile dalga geçme cesaretini gösteren tek kişi olmuştu. Babasının üst düzey tanıdıkları sayesinde Beş Mühür arka planına sahip olmayı başarmıştı. Bunun herkes tarafından bilinmesini sağlamıştı.
Haliyle güçsüz ve arka planı olmayan(!) bir büyücü adayından korkacak hali yoktu. Fakat sert bir taşa çattığının farkında bile değildi. Asuka onu önemsememeyi denese de Gebor ev arkadaşlarından ikiz olan Alin ve Alina kardeşlere çatınca daha fazla kendini tutamamış ve ona meydan okumuştu. O zamanlar sadece dört seviye bir büyücü olan Gebor dış bölgede en güçlü(!) büyücü adayı olarak görülüyordu.
Fakat o zamanlar çoktan Asuka on iki seviye bir büyücü olmayı başarmıştı. Haliyle Gebor'un karşısında en ufak bir şansı yoktu.
Meydan okuma günü geldiğinde Asuka ilk kez Ateş Takviyesi tekniğini ortaya çıkarmıştı. Gebor'a birbiri ardına yolladığı Ateş Dalgası tekniğinden sonra bitirişi Ateş Fırtınası tekniği ile yaparak Gebor'u tanınmaz hale getirerek ezmişti.
Sonrada kendi köşesine çekilerek eğitim yapmaya devam etmişti. Fakat bizzat Ein tarafından iç bölgeye davet edilmişti. Üstelik herkes Gebor'a zarar verdiği için Asuka'nın ceza alacağını sanıyordu. Fakat Asuka'nın Beş Mühür arka planı herkese açıklanmış ve iç bölgeye davet edilmişti. Asuka daha hızlı güçlenmek için bu daveti kabul etmiş ve gelişimine kaldığı yerden devam etmişti.
Tarikatta eğitim yaptığı bir gün daha fazla dayanamayacağına kanaat getirmiş ve tarikatta ayrılarak imparatorluk sarayına doğru yola çıkmıştı.
O sırada dış dünyadan uzun süre uzak kaldığı için imparatorluğun iki krallığa bölündüğünü öğrenmişti. Asuka bu haberden sonra başta endişelense de iki krallığın namanlar tarafından yönetildiğini öğrenince sakinleşmişti.
Hafıza sarayı ve analiz yeteneği sayesinde iki krallığa ayrılmanın yararlarını anında fark etmişti. Sonuçta eğitimi sırasında okumak ve yeni teknikler öğrenmek dışından neredeyse hiçbir şey yapmamıştı. Haliyle bilgi seviyesi yüksek bir seviyeye ulaşmıştı. Beş Büyücü Tarikatı'nın kaynakları sayesinde kendini neredeyse her alanda geliştirmeyi başarmıştı.
Siyah İntikamcı Krallığı'na doğru yola çıkmışken aklında sadece bir an önce eve ulaşmak ve annesi ile babasını görmek vardı.
Aloha yazar
First
Yazar please haru gitmeden hotaru hamile kalsın bir erkek çocuk ama bu olayı hotaru haru gittikten sonra öğrensin lütfen yazar artık bir kardeş istiyoruz sen ayarlarsın zaten güvenim tam. Bir tane çocuk yapacaksın sadece. :)
Eline sağlık
En yakın zamanda yeni bölümü bekliyoruz ����
bence ikiz olsun
Yok be ne çocuğu
Atlaya atlaya okuyorum.çok sıkıcı bir bölümdü bence.