Asuka'nın Beş Büyücü Tarikatı'na girmesinin üzerinden üç ay gibi bir süre geçti. Bu üç aylık süre Asuka için fazlasıyla verimli geçmişti. Birinci seviye büyücü olmayı başarmıştı. Meditasyon yaptığı sırada açılan dantian damarları ve dantianının kendisi büyük bir gelişim göstermişti. Asuka'nın bedeninde mühürlü olan büyü enerjisi doğrudan dantianının içine dolmuş ve onun gelişmesini sağlamıştı.
Sıradan bir insanın ilk kez meditasyon yaptıktan sonra birinci seviyeden başlamasının bir nedeni vardı.
Bunun nedeni bedenlerinde ki enerjinin ancak birinci seviyeye girecek kadar bulunmasıydı. Fakat Asuka'nın bedeninde ki fazlalık büyü enerjisi açıkça sıradan bir insanın enerjisinden binlerce kat daha fazlaydı.
Yaptığı ilk meditasyon sırasında bedeninde mühürlü olmayan büyü enerjisi bile onun onuncu seviye bir büyücü olmasını sağlamıştı. Diğer insanların ulaşmak için yıllar harcadığı seviyeye bedeninde ki büyü enerjisi ile tek bir meditasyonla ulaşmıştı. Bu sırada bedeninde mühürlü olan büyü enerjisi dantianını ve enerji damarlarını geliştirmişti. Bütün büyü enerjisi dantianının içine çekilmişti.
Haliyle artık mühürde Asuka'nın dantianının içindeydi.
Asuka tek bir atılımla on seviye bir büyücü olduktan sonra daha fazla meditasyon yapmakla uğraşmamıştı. Çünkü bedeninde ki mühürsüz olan az miktarda ki büyü enerjisi bile onun bu kadar gelişmesini sağladıysa mühürü kaldırdıktan sonra daha fazla gelişeceğinden kuşkusu yoktu.
Bunun için meditasyon yapıp gelişmek yerine Beş Büyücü Tarikatı'nın kütüphanelerinde ki her türlü kaynaktan faydalanmayı seçti. Üç aylık sürenin sonunda Asuka dış bölümde ki insanlara ayrılan kütüphanede ki büyücülük ve büyü teknikleri ile ilgili her türlü kitabı okumuştu. İlginç bir şekilde bir kez göz attıktan sonra büyü tekniklerini öğrenmeye çalışmamıştı.
Çünkü dış bölümde ki büyü teknikleri ona göre oldukça kötüydü.
Asuka gibi olan büyücü adaylarının büyük kısmı henüz birinci seviye büyücüydüler. Tabi ki ikinci seviye olan birkaç kişide vardı. Asuka üç ay boyunca sürekli büyü enerjisini kontrol etmek üzerine çalışmıştı. Üç ayın sonunda bu çalışmalarının meyvesini almıştı.
Bedeni artık çok küçük bir miktar bile olsa büyü enerjisi sızdırmıyordu. Ayrıca kendi büyü enerjisini kontrol etme hızı mükemmellik seviyesine ulaşmıştı. Bunun bir sonucu olarak Asuka'nın Ateş Takviyesi anlayışının sağladığı tekniklerde mükemmellik seviyesine ulaşmışlardı. Bu dört teknik sayesinde Asuka Ateş Takviyesi anlayışının yüzde seksenine hâkim olmayı başarmıştı.
Ne kadar denerse denesin daha fazlasına hâkim olamadığını fark etmişti.
Bunun sonucunda Ateş Takviyesi anlayışının beş teknikten oluştuğunu fark etmişti. Şu anda dördünü bildiği için beşinciyi öğrenmeden daha fazla gelişmesi mümkün değildi. Asuka buna rağmen sonuçta oldukça memnundu.
Çünkü anlayışı sayesinde elde ettiği güç kendi seviyesinde ki büyücüleri bile aşmıştı. Ateş Fırtınası artık elli metrelik bir alana yayılan ve bu alanda istenildiği zaman patlama oluşturan güçlü bir saldırı tekniğine dönüşmüştü. Ateş Dalgası ise üst üste binen yüz dalganın birleşiminden oluşan güçlü bir saldırı haline gelmişti. Asuka'nın yaptığı testlerde Ateş Dalgası'nı durdurabilecek bir bariyerin neredeyse olmadığını görmüştü.
Sıradan enerji bariyerlerinin ve tekniklerle oluşturulan bariyerlerin bu saldırıyı durdurması mümkün değildi.
Sadece farklı bir anlayışın mükemmellik seviyesinde ki bariyeri bu saldırı ile yarışabilirdi. Fakat anlayışların çok nadir olmasından dolayı Asuka neredeyse durdurulamaz bir saldırıya sahipti. Bunların dışında Ateş Bariyeri mükemmellik seviyesinde bir çeşit yansıtma özelliği kazanmıştı. Ateş Bariyeri'ne çarpan büyüler doğrudan saf büyü enerjisine dönüşerek rakiplerine ateş topu şeklinde fırlıyordu.
Asuka'nın en çok hoşuna giden şey ise Ateş Desteği'ydi. İlk başlarda sıradan nesnelerin üzerini kaplayan ve verilen hasarı arttıran bu destek mükemmellik seviyesinde çok daha güçlü olmuştu. Artık canlı cansız her şeyin üzerini kaplayabilen bir yapıdaydı.
Asuka Ateş Desteği'ni kendi bedeninde kullanarak bütün bedeninin alevler içinde kalmasını sağlamıştı.
Bu alevler Asuka'ya en ufak bir zarar vermezken aynı zamanda mükemmel bir kişisel savunma haline geliyordu. Çünkü Asuka'nın bedeninde ki alevler yok olmadan hasar alması imkansızdı. Haliyle Ateş Desteği ve Ateş Bariyeri gibi iki savunmaya sahipken korkmasına gerek yoktu.
Bunun için endişelenmiyordu. Onun üzüldüğü tek şey karanlık büyüye dair hiçbir şey öğrenememiş olmasıydı. Beş Büyücü Tarikatı'nın yaşlı kıdemlilerinden biri olan Kıdemli Ein karanlık büyü ile ilgili her türlü kaynağı kendine toplamıştı. Kıdemli Ein'in izni olmadan kimse bu kaynaklardan faydalanamıyordu. Asuka dikkat çekmek istemediği için bu konuda kendini hep geri planda tutmuştu.
Bu yüzden sadece Ateş Takviyesi anlayışına odaklanmıştı. Üç ayın sonunda gücü on beş seviye bir büyücüye denk bir hale gelmişti.
Fakat bu işin görünen yüzü tamamen farklıydı. Asuka kendini gizlemek istediği için tarikatın içinde bir seviye büyücü olarak biliniyordu. Sahip olduğu Ateş Takviyesi anlayışından kimsenin haberi yoktu. Asuka üç ay boyunca kimse ile doğrudan kavga etmemeye ve turnuvalara katılmamaya özen göstermişti. Haliyle Asuka diğerlerinin gözünde bir başarısız olarak gözüküyordu.
Kulübesinde ki arkadaşlarının hepsi iki seviye büyücü olan sayılı kişinin içindeydi.
Haliyle onlara dış bölümde tarikatın geleceği olarak bakılıyordu. Fakat Asuka için bu durum geçerli değildi. Dersler sırasında ustalıkla kontrol ettiği büyü enerjisi ile bilerek güçsüz bir enerji bariyeri oluşturuyordu. Bunun dışında enerji topu atmayı bile beceremiyordu(!).
Çoğu büyücü adayı enerji dalgası saldırılarını öğrenirken Asuka daha tam bir enerji bariyeri oluşturmakta zorlanıyordu(!). Bütün bunlar sayesinde kimliğini gizlemeyi başarmıştı. Gerçekte onun durumunda olan büyücü adayları diğerleri tarafından aşağılanırken kimse Asuka'ya dokunamıyordu. Bunun sebebi tarikatın dış bölümünde ki bütün kıdemlilerin Asuka'ya destek vermesiydi.
Bu durumu Asuka'da garip bulsa da işine geldiği için bir şey demiyordu.
Başka büyücü adaylarına karşı memnuniyetsiz ve aşağılar yüz ifadesine sahip olan bu kıdemliler Asuka'ya karşı sevecenlikle(!) ve üstün bir saygı ifadesiyle yaklaşıyorlardı. Aslında bunu yapmalarının sebebi Asuka'yı sevmeleri değildi.
Sadece onun bile haberi olmayan Beş Mühür arka planıydı. Bu arka plan sayesinde Asuka dış bölümde ki bütün kıdemliler tarafından kollanıyordu. Kıdemlilerden korkan büyücü adayları ise Asuka'yı aşağılamaya cesaret edemiyorlardı. İlk günlerde bir büyücü adayı kibirli bir biçimde Asuka'yı aşağılamaya cesaret etmişti. Bunun sonucunda kıdemlilerden oluşan bir ceza heyeti tarafından yüz kırbaçla cezalandırılmıştı.
Haliyle bu durum diğerlerinin gözünü korkutmuştu. Asuka dışarıdan çok güçsüz görünmesine rağmen birçok büyücü adayı kıdemlilerle yakınlaşmak umudu ile Asuka'ya saygı gösteriyordu. Asuka ise bunları hiç umursamadan sürekli kendini güçlendirmeye devam ediyordu.
Zaman zaman yapılan zorunlu büyülü dövüş eğitimlerinde Asuka sürekli yeniliyor ve yerlerde sürünüyordu.
Rakibi olan büyücü adaylarının öğrendiği büyülü saldırı teknikleri karşısında onun güçsüz(!) enerji bariyeri kolaylıkla parçalanıyordu. Hala saldırı yapmayı bilmediği için rakiplerinde kum torbası gibi görülüyordu. Buna rağmen onu aşağılamıyorlar ve bu duygularını kalplerine gömüyorlardı. Asuka bedenine aldığı her büyü darbesinde aslında kendini geliştiriyordu.
İnsanların düşüncelerini zerre umursamadığı için her büyülü dövüş eğitiminde yenilmek onu etkilemiyordu.
Çünkü içten içe gerçek gücünün sadece minik bir bölümünü kullansa bile onu yenen herkesi yenebileceğinin farkındaydı. Bunun için yenilmek hiç önemli değildi. Asuka bedenine aldığı her hasarla aslında bedeninin büyü enerjisine karşı dirençli hale gelmesini sağlıyordu.
Bu sistem savaşçılarda ki çok zor bir eğitim olan dayak eğitimi ile benzerdi. Daha güçlü bir beden için düzenli olarak hasar alan beden en sonunda kırılmaz bir dirence sahip oluyordu. Asuka ise bunun aynısını büyü enerjisine karşı uyguluyordu. Hiçbir büyücünün ona zarar veremeyeceği bir seviyeye ulaşmak istiyordu. Bedeni büyü enerjisine mutlak dirençli hale gelene kadar kendini gizlemeye devam edecekti.
Ateş Takviyesi anlayışının yüzde yüzüne hâkim olduğu zaman gerçek gücünü açığa çıkarmayı ve onu yenen herkesi elden geçirmeyi düşünüyordu. Asuka üç aylık sürenin sonunda ilk zamanlara göre oldukça az zorlanıyordu.
Artık büyülü saldırılar onda en ufak bir iç hasara neden olmuyordu. Yüzeysel dış hasarlarda ise kan akma durumu en aza inmişti.
Fakat bu Asuka için yeterli değildi. Bir anlayışa sahip olsa da hala yenilmez değildi. Kırılmaz bir büyü savunmasına sahip olana kadar bu duruma devam edecekti. Beş Büyücü Tarikatı'nda işler bu şekilde ilerlerken imparatorluk sarayında da farklı olaylar oluyordu.
Hotaru Lin Haru'nun Gevenor Düzlüğü'nde ne yaptığının farkındaydı. Zaten bir naman olarak bunu fark etmese tuhaf olurdu. Bunu engellemek istese de Haru kendini makineye bağlayıp iç enerjisini çektirmeye başladığı için geç kalmıştı. Haru'nun iki yıl sonra uyanacağını bildiği için hazırlanmaya başlamıştı. Evrenin ona yüklediği sorumluluğu yüzünden gezegeni terk edemese de Haru'ya yardımcı olmak istiyordu.
Bunun için büyü enerjisi ile üç tane pul oluşturmaya çalışıyordu.
Bu pullar Hotaru Lin'in sahip olduğu en güçlü karanlık tipi saldırıyı içeriyordu. Bütün gücü ile yapmaya çalıştığı bu pulları yapmayı bitirebilirse Haru'ya oldukça yardımcı olacağını düşünüyordu. Her pulun üzerinde farklı oluşumlar ve mühür çizimleri vardı.
Pulların hepsi siyah renkliydi. Üzerlerinde ki mühürlerde sarı renkliydi. Hotaru Lin bu pulları Haru için zor bir zamanında güçsüz düştüğünde kullanması için hazırlıyordu. Pul kırıldığı anda içinde hapsedilen büyü açığa çıkacak şekilde hazırlanmıştı. Hotaru Lin'in tahminlerine göre Haru'nun uyanacağı iki yıl sonra ki zamana kadar bu pulları yetiştirmesi imkânsız değildi. Sadece bunun üzerinde sürekli çalışması gerekiyordu. Çünkü çok meşakkatli bir işti. Kralın ailesinin ortalıktan çekilmesinden dolayı bazı kişiler bundan rahatsız olmuştu.
Ne prenses ne de kral ortada yoktu. Kraliçe ise çok nadiren ortalıkta gözüküyordu.
Haliyle bu durum bazı kesimden insanların karışıklık çıkarmasına neden olmuştu. İmparatorluk sarayının önünde binlerce insan birikmiş ve kralı görmek için bağırıp çağırmaya başlamışlardı. Burain komutasında ki İntikamcı askerleri bu insanları uzaklaştırmaya çalışmıştı.
Bunun sonucunda iki taraftaki insanlar arasında ufak çatışmalar çıkmış ve on kişinin ölümü ile sonuçlanmıştı. Ölen kişilerin üçü İntikamcı askeri olunca işler daha da karışmıştı. İntikamcı ordusunun kendi askerlerine verilen zarar karşısında ki tutumu herkes tarafından biliniyordu. Burain olayın büyüdüğünü fark edince askerlerini zorlukla dizginlemişti. Onüçler Konseyi olaya hemen müdahale etmişti.
Fakat büyük bir iç karışıklık bir kez başlamıştı. Artık durdurulması çok zordu.
Konseyde ki üyelerin yarısı ölen üç İntikamcı askerinin intikamı için meydanda yakalanan insanların öldürülmesini talep etmişti. Kalan yarısında ki Usta Zhimu dışında ki kişiler tarafsız kalmıştı. Fakat Usta Zhimu halkın arasından gelen ve doğrudan İntikamcı ordusuna katılmayan bir kişiydi. Bunun için o doğrudan öldürülen yedi kişiyi savunmuş ve meydanda ki İntikamcı askerlerinin cezalandırılmasını talep etmişti. Çünkü silahsız insanlara karşı silah çeken kişiler İntikamcı askerleriydi.
Haliyle bu karışıklıktan da onlar sorumluydu.
Usta Zhimu'nun bu düşüncesini başta Ayzu ve Burain olmak üzere birçok general kabul etmeye yanaşmamıştı. Haberlerin kıtaya yayılması ile birlikte büyük bir iç karışıklık kendini tekrar göstermişti. Sıradan halk askerlere karşı düşman olmuştu.
Bu durumdan en çok etkilenen kişilerde POAD birlikleri olmuştu. Şehirlerde düzeni sağlayan POAD birlikleri ile insanlar arasında bazı çatışmalar çıkmış ve daha fazla kişi ölmüştü. Açıkça halk ve askerler birbirine cephe almış durumdaydı. Sokaklarda özgürce dolaşmak imkânsız hale gelmişti. Onüçler Konseyi kendi içlerinde ki çatışmadan dolayı bu durumla ilgilenememişti.
Haliyle olaylar daha çok büyümeye devam etmişti.
Hotaru Lin haberleri aldıktan sonra bu olayları engellemek istemiş fakat geç kalmıştı. Halkı konuşma yapmak için bir araya toplamıştı. Fakat daha konuşma yapamadan halktan bir kişi ile onu koruyan bir asker arasında tartışma çıkmıştı.
Bunun sonucunda bir kez daha asker ve halk birbirine girmişti. Hotaru Lin askerlere silah kullanmamaları için emir vermesine rağmen bazı askerler bu emre uymamıştı. Bunun sonucunda yüz yirmi kişi daha ölmüştü. Bu yüz yirmi kişinin içinde ölen on altı kişi İntikamcı askeriydi. Haliyle iki taraf arasına sürekli kan girdikçe bir araya gelmek mümkün değildi.
Halktan bazı kesimler zenginlerin desteği ile Kurtuluş Ordusu adını verdikleri bir ordu toplamışlardı.
Birçok insan gönüllü olarak bu orduya katılmış ve silahlanmıştı. Hepsi içten içe silahlı askerler karşısında kasap gibi doğranmaktan korkuyorlardı. Haru'nun eksikliği kıtanın her yerinde açıkça hissedilmeye başlanmıştı.
Bütün bu olayların olması yeterince kötüyken bazı kişilerin dolduruşu ve kışkırtmasıyla Kuşatma Ordusu'nun komutanı olan halk kahramanı Alain emrinde ki orduyu imparatorluk sarayına doğru yönlendirmişti. Alain güçsüz krallığı tek darbede devirmeyi ve başa geçmeyi düşünüyordu. Yandaşlarının dolduruşu ile kendini şimdiden bir kral gibi görmeye başlamıştı.
İmparatorluk tehdit altında olmasına rağmen İntikamcı ordusunun durumu iç açıcı değildi.
Çünkü Usta Zhimu olan olaylar karşısında kimse kendini desteklemediği için Onüçler Konseyi'nde ayrılmıştı. Kendisini destekleyen insanları ve simyacıları da yanına alarak imparatorluk sarayından dört saatlik uzakta olan bir kasabaya çekilmişti.
İntikamcı ordusunda ki bazı kişiler yapılanları doğru bulmadıkları için Usta Zhimu'ya katılmaya karar vermişlerdi. Usta Zhimu'nun Haru'nun ustası olduğu ve aynı soyadı taşıdıkları da düşünülünce birçok kişi Usta Zhimu'yu Haru'nun halefi gibi görmeye başlamıştı. Bunun için üç aylık bir sürede Usta Zhimu'yu destekleyen on milyondan fazla İntikamcı askeri vardı. Zhimu içinde bulundukları kasabayı askeri kamp haline getirmişti. İnsanlara verilen zararı savundukları için Onüçler Konseyi üyelerine karşı kızgın olsa da sorumluluklarını unutmamıştı.
Ne olursa olsun imparatorluk sarayını koruyacaktı. Onun bu tutumu ve özellikle Haru'yu desteklediğini belirtmesi bazı kesimlerden destekçi bulmasına neden olmuştu. Kıta artık Onüçler Konseyi kontrolünde ki ordu,
Alain kontrolünde ki Kurtuluş ordusu ve Usta Zhimu kontrolünde ki ordu olmak üzere üç büyük gücün hakimiyetindeydi.
Hotaru Lin siyasi işlerden yeteri kadar anlamadığı için bu bölünmeyi engelleyememişti. Sadece birkaç kişinin ölümü bütün kıtada devasa bir karışıklığa neden olmuştu. Üstelik bunun mutlaka durdurulması gerekiyordu.
Çünkü olaylar kontrolden çıkarsa Haru'nun uğruna yıllarca emek verdiği şey yerle bir olacaktı. Alain imparatorluk sarayına dört kilometre uzaklıktayken aniden büyük bir ordu ile karşılaştı. Zhimu on milyon askeri toplamış imparatorluk sarayını savunmak için harekete geçmişti. İki ordu karşı karşıyayken Burain ve Onüçler Konseyi generallerinin kontrolünde olan orduda aynı alana gelmişti.
Bunun sonucunda üç büyük ordu karşı karşıya gelmişti. Usta Zhimu ordusuna savunma pozisyonu aldırarak saldırıya uğramadıkları sürece kimseye özellikle de diğer İntikamcı askerlerine zarar vermemelerini emretmişti.
Bununla da yetinmeyerek Burain'e iletişim cihazı ile haber göndermiş ve karşı taraftan saldırı almadıkları sürece saldırıya geçmemeleri gerektiğini söylemişti. Burain ise bu teklifi açıkça reddetmişti. Ona göre düşman karşısında savunmaya geçmek korkaklıktı. Özellikle imparatorluk sarayı tehlikedeyken bunu yapmak büyük ihanetti. Bunun için bütün düşmanları topluca yok etmeyi hedefliyordu.
Alain karşısında iki ordu görünce biraz tereddütte düşmüştü. Çünkü iki ordunun toplamı kendi ordusunu aşıyordu.
Şu anda sadece on beş milyon askeri vardı. Fakat karşısında ki iki ordunun toplamı yirmi milyondan biraz daha fazlaydı. Usta Zhimu'nun ordusu savunma pozisyonu alırken Burain'in ordusu saldırı pozisyonu almıştı. İki ordunun bölünmüş olduğu bariz ortadaydı.
Bütün bunların ortasında Hotaru Lin'in savaş meydanının ortasına inmesi ve saldırıya geçen herkesi yok edeceğini söylemesi işin tuzun biberi olmuştu. Hotaru Lin'in gelişinin ardından ortaya çıkan ışık namanıda onun karşısında durmuştu. Şu anda görünüşte Hotaru Lin İntikamcı askerlerinin yanındaydı. Işık namanı ise Kurtuluş askerlerinin yanında gözüküyordu. Zhimu tarafsız gibiydi.
Fakat gerçekte kimin ne tarafta olduğu tamamen bir muammaydı.
Asuka bütün bunlardan habersiz Beş Büyücü Tarikatı'nda eğitim alırken gerçekte tarihe damgasını vuracak Üç Ordu Muharebesi'nin temelleri çoktan atılmıştı. Anlaşılan bir kez daha kan bu kıtanın topraklarını sulayacak ve insanlar bencillikleri için birbirlerini öldüreceklerdi.
Yeter artık.Şahsen kendimi sıkarak okuyorum haru olmayınca kitabın bir anlamı kalmıyor bana göre.
Ellerine sağlık reis
Bölüm için teşekkürler
Bölüm için saol da hasan abi bir dahaki bölüm de haru uyanip mi savaşı durduracak
aynen ya haru uynsın artık harusuz bölüm bölüm değil kardeş
haru yu istiyoz kaptan ve çalınma meselesine üzüldüm .en kısa zamanda bu meselede çözülür
tarih tekerurden ibarettir insanlar hatalarindan ders almiyo ve hikayede ortalik karisiyor