Karanlık Algı: Bölüm 33: Şehir Lordu
Maskeli adam basitçe Ten Klanı lordlarından birini öldürdükten sonra yönünü değiştirmiş ve kalan 6 lorda dönmüştü. Bu lordların 4' ü Ten Klanına bağlı lordlardı. Aralarından biri yalnızca tek bir saldırıyla göçüp gitmiş ve onu öldüren adam aynı agresiflikle onlara dönerek düşman olduklarını bildirmişti.
Aslında Ukon için bu yalnızca bir bahaneydi. Öldürdüğü Ten Klanı lordunun ölmeden önce söylediği sözleri, bizzat onlara karşı kullanıyor ve bir düşmanlık yaratıyordu. Halkın gözünde haklı bir sebebi olan, maskeli bir kahraman gibi görünüyordu.
İnsanlar bilinçsizce bu maskeli adamın tarafını tutmaya başlamışlardı. Ten Klanı daima zorba ve acımasız olmuştu. Hiçbir zaman hoşgörülü davranmamış, kendinden güçsüzleri ayakları altında ezmekten keyif almıştı. Ve bu gün. Sanki ilahi adalet onlara bir tokat gibi çarpıyordu. Bir lordu tek bir saldırıda öldüren gizemli bir adam ortaya çıkmıştı ve Ten Klanı lordlarını açıkça tehdit etmişti. Ten Klanı lordları açıkça dezavantajdaydı. Nedeni ise, az önceki lordu öldürürken bu maskeli adamın gerçekte anlayışını ortaya çıkarmamasıydı.
Oradaki kimse, bu maskeli adamın gücü hakkında hiçbir şey bilmiyordu!
"Seni kibirli herif! Lord Terio' yu öldürdün diye fazla böbürlenme! Hepimizi birden yenebileceğini mi sanıyorsun ha?!"
Ten Klanı lordlarından biri gür sesiyle hiddetle bağırdı.
Toplanan insanların kalpleri titremişti. İçten içe bu maskeli kahramanın tarafını tutsalar da, şu anda seslerini çıkartabilecek kadar yeterli bir güce sahip değillerdi. Maskeli adam gerçekten 4 lordu karşısına alabilecek kadar güçlü müydü?
"Sanıyorum? Hahaha. Buna sanmak denmez. Sizin gibi haşereleri öldürebileceğime eminim!"
Maskenin ardından boğuk çıkan ses, inanılmaz bir kararlılık duygusu barındırıyordu. Zerre tereddüt yoktu ve kendisine yüksek derecede bir inanç barındırıyordu.
İnsanların kalpleri yavaşça yatışmaya başladı. Bu adamın sözleri ve ses tonu oldukça güven verici geliyordu.
Az önce konuşan Ten Klanı lordu bir süre sessiz kaldı. Henüz gücünü bile öğrenemedikleri bu gizemli adam gerçekte kimdi?! Neden maske takmıştı? Bu maskeden yayılan küçük çapta bir ruhsal enerji vardı.
Bu demek oluyor ki maske ruhsal efsun yeteneği ile efsunlanmış. Gerçekten değerli bir maske olmalıydı.
Kim bir maskeyi efsunlar ki? Bu daha da tuhafı. Kim efsunlanmış bir maskeyi satın almak için yüksek miktarda para harcardı?
Bu adam baştan aşağı tuhaf ve gizemliydi.
Maskeli adam elindeki mızrağı birkaç el döndürdü. Tek elinde döndürdüğü mızrak ruhsal enerji yayıyor ve dönerken ardında beyaz bir ardıl görüntü bırakıyordu.
"Ten Klanına bağlı olmayanlar gidebilir. Sizinle bir işim yok. Kalanlar ise burada can verecek!"
Maskenin çok değerli olmasına karşın. Bu adamın elinde tuttuğu mızrak satılmaya çalışsaydı, fiyat göklere yükselir ve sayılar astronomik rakamlara ulaşırdı. Sadece efsunlanmamış, bunun yanı sıra sahibini tanıyabildiği bir yapıya sahipti. Böyle bir silah... Ne kadar nadir!
Ten Klanı'na bağlı olmayan iki lord düşünceliydi. Eğer ayrılırlarsa Ten Klanı ile ilişkileri bozulacaktı. Eğer kalırlar ve bu adam beklediklerinden üstün çıkarsa hayatlarını kaybedeceklerdi. Kesinlikle zor bir seçim!
"Burada neler oluyor?!"
Gür, hiddetli, otoriter ve güçlü bir ses bir anda etrafta yankılandı. Ses etrafa yayılırken bir yandan ruhsal enerji dalgalanması olmuştu.
Bu güçlü sesin ardından yaklaşmakta olan bir siluet görüldü. Deri postalları ile birlikte adımlarını atarken oluşturduğu enerji insanları titretiyordu. Son derece dayanıklı ve ihtişamlı kıyafetler giymişti. Kıyafetten ziyade belki de zırh denmeliydi. Hem esnek hem sert bir yapıda olan zırhı hareketini kısıtlamayacak şekilde yapılmıştı. Bunun yanında ondan yayılan yoğun enerji kesinlikle sıradan birini olmadığını bağırır nitelikteydi.
Bu adamı gördüğünüzde edindiğiniz ilk izlenim şu olmalıydı: Tehlike!
Kalabalıktan biri şaşkınlıkla seslendi.
"Şehir Lordu!"
Hemen ardından başka biri:
"Şehir Lordu mu?!"
"Bu şehir lordu!"
Kısa bir şaşkınlık süreci oluşmuştu. Böyle bir anda şehir lordu bizzat ortaya çıkmıştı!
Bir adam hemen kendisini topladı ve saygıyla eğildi.
"Şehir lordu" dedi saygı dolu bir sesle.
Bunu gören diğer insanlar da eğilmeye başladı.
"Şehir Lordu"
"Şehir Lordu"
Şaşkınlık ve saygıyla insanlar sırayla eğilmeye başladı. Şehir Lordu, bir şehirde bulunabilecek en üst düzey mevkiydi. İmparatorluk şehrinde daha üst düzeylerde insanlar olsa da, Şehir lordları, bizzat imparatorluk tarafından verilen şehirlere, kendi birlik sancaklarını dikme yetkilerine sahiplerdi. Şehirdeki tüm muhafız ve askerler bu adama bağlıydı. Bir mezhep veya kilise bile şehirde bu adamın izni olmadan açılmazdı.
İsmi geldiği üzere, şehirdeki en üst mevkide bulunan insandı bu. Kendi gücünü göstermeyen gizli uzmanlar hesaba katılmadığında bu adamın şehirde rakibi yoktu.
Ten Klanı bile bu adama saygı göstermek zorundaydı!
Eğilme sırası lordlara geldiğinde 6 lord hiç tereddüt etmeden saygıyla eğilmişti. Güçlü rusal enerji dalgalanması her adım sesiyle artarak etraftaki insanları baskıladı.
Bu adamın verdiği hava çok otoriterdi.
Herkes eğilme işini bitirdiğinde sıra maskeli adama gelmişti. Ancak tuhaf bir biçimde maskeli adam eğilmeden öylece dikiliyordu!
İnsanlar göz ucuyla maskeli adama bakmaya başladı. Şehir Lordu'nun önünde eğilmemek! Bu adam kim böyle?! Böyle bir tabu işlemeye cesaret edebilir!
Bu kesinlikle normal ve doğal karşılanacak bir hareket değildi. Heleki Ten Klanı lordları bile eğilmişken bu adamın sakinlikle ayakta dikilmesi! Bu iş ölümle sonuçlanabilir!
Şehir Lordu sert adımlarla ilerliyordu. Kafasıyla etrafı süzdüğünde gözleri maske takan adamla kesişti. Daha sonra maskeli adama döndü ve o yönde ilerlemeye başladı. Yüzü sakin ve ifadesizdi. Her adımında artan baskı diğer tüm insanların gerginlik içinde bırakıyordu. Gözleri keskindi.
"O adam... Ölecek!" dedi biri gerginlikle.
"Şşt"
Diye susturdu yanındaki.
Ukon'un sert mizacı bu adam önünde eğilmeyi red ediyordu. Geçmiş yaşantısında bir süre boyunca hayatta kalmak için gerekeni yapması gerektiğini bildiği için bu yönde hareket ediyordu. Ancak yıllar geçtikçe değişti. Bir zamanlar istenildiği doğrultusunda hareket etmişti çünkü ölmek veya düşman edinmek istemiyordu. Ancak yıllarla bilrikte böyle yapmacık hareket ve tavırların değersizliğini fark etti. O doğal olacaktı. Kendi aklına estiği gibi yaşayacak ve gücü nedeniyle kimse onu boyun eğmeye zorlayamayacaktı! İnsanların yüzüne sert gerçekleri vurmaktan ve nefretleri üstüne çekmekten çekinmedi. Ucunda ölüm bile olsa tamamen doğal oldu.
Bu hareketleri onu defalarca güçlü düşmanlarla karşı karşıya getirmiş olsa bile, ancak bu şekilde pişmanlıklarından arınmış bir hayat yaşayabileceğini anladı.
Bu defa da önünde kim olursa olsun, ölüm meleği dikilse bile doğal tavırlarından ödün vermeyecekti! Belki de bu, onun ölümsüzlüğünün getirdiği kibrinden başka bir şey değildi...
Şehir Lordu, Ukon'un oldukça yakınına yaklaşmıştı.
"Kalkın!"
Dedi sakince. İnsanlar yavaşça kafalarını kaldırmaya başladı.
"Sen! Maske takan! İsmin nedir?"
"Bana Urd diyebilirsiniz" diye cevap verdi Ukon, Şehir Lordu'na sakin bir sesle.
"Urd. Diğer insanların aksine, sen neden eğilmedin?"
"Gurur ve kibrimin buna izin vermesi olanaksız"
Şehir Lordu şaşırdı. Böylesine dürüst bir cevap beklemiyordu. Tek bir bakışta maskeden ve mızraktan gelen yoğun enerjileri hissedebiliyordu. Bu maske takan adam sıradan biri değildi. Buna rağmen dengi de değildi.
"Sonunda ölümün olsa bile mi?"
"Olmadığım biri gibi davranmaktansa, bıraksın ölümün kendisi beni ele geçirsin, ne önemi var?!"
Şehir Lordu kesinlikle bir tuhaflık hissediyordu. Sesi boğuk çıksa da, sanki bu maskenin ardında bir yüz yok gibiydi. Sanki bir hayaletle konuşuyor gibi hissediyordu.
"Peki bu maske, seni olmadığın biri gibi göstermiyor mu?"
Şehir Lordu açıkça maskeli adamın sözlerini çürütmeye çalışmıştı. Herkes o anda anlamıştı. Maskeli adam sözlerinde açık verdiği an, bu hayatta yaşamaya izni olmayacaktı!
"Bu maske, beni olduğum kişi yapıyor"
Sözleri ağzından çıktığında herkes bu sözlerin derin ancak açıklanamayan bir takım anlamları olduğunu sezmişti.
Nitekim hiç kimse, bu maskeli adamın kendini tanıttığı ismin, önceki yaşamına ait olduğunu tahmin edemezdi. Sözleri, hareketleri ve mizacı tam olarak Urd'un kişiliğini yansıtıyordu. Bu bakımdan Urd'un sözleri doğruydu. Bu maske onu olduğu kişi yapıyordu.
"Ne demek istiyorsun? Yüzünü neden gizlediğini bana söyle!"
"Bir kurt bile olsa, avını yakalamak için kendini gizlemek zorundadır öyle değil mi?"
Maskeli adam kafasını Ten Klanı lordlarının olduğu yöne çevirmişti.
Şehir Lordu, Ten Klanı ile maskeli adam arasındaki kini ilk geldiğinde fark etmişti. Bunun yanı sıra parçaları birleştirmek kolaydı. Maskeli adamın elinde tuttuğu mızrağın ucu kanla kaplıydı ve yerde Ten Klanı lordlarından biri ölü olarak yatıyordu.
Maskeli adamın onu öldürdüğü çok açıktı!
Ukon karşısındaki adamın kim olduğunu biliyordu ve az çok gücünü tahmin edebiliyordu. Böyle üst düzey bir uzamana karşı kazamazdı. Klan Lordları ile Şehir Lordu arasında yeryüzü ve gökyüzü kadar fark vardı. Böylesine güçlü bir uzman düşman olmayı seçtiği takdirde, Ukon uzun süre yaşamayacağını biliyordu. Bu adam yürüyen bir canavardı...
Şehir Lordu kafasını salladı. Daha sonra kafasını Ten Klanı sınırlarına çevirdi ve devasa yaratıklara baktı. Biri yerde ölü bir şekilde yatıyordu. Şehir Lordu anında onu da maskeli adamın öldürdüğünü anlamıştı.
"Peki şunlar nedir?"
"Ten Klanı'nın gizli yer altı tünelinden şehre soktuğu yüzlerce yaratıktan birkaçı. Ellerinden kaçırdıkları için birçok inasanın ölümüne ve kargaşaya neden oldular"
Şehir Lordu sert bir ifadeyle Urd'a döndü.
"Yer altı tüneli mi?"
"Evet. Yasa dışı olarak sayısız devasa yaratığın yanında silah ve yabancı para birimleri de, tüm şehri dolanan ve şehir dışına açılan bu gizli tünellerden getiriliyor. Görmek ister misin?"
"Seni pis haydut! Fazla kibirlenme!" diye araya girdi Ten Klanı lordu.
"Sen...- " dedi Şehir Lordu. Son derece sakindi.
"Ondan önce şu ikisini halletmenizi isteyeceğim. Sonuçta benim sınırı ihlal etmeye yetkim yok" dedi Ukon, Şehir Lordu'nun sözünü bölerek. Üç devasa yaratığa doğru kafasını çevirdi.
Şehir Lordu tekrardan kafasını salladı. Urd'un kastettiği şeyi anlamıştı.
"Bu yaratıklar şehrin güvenliğini tehlikeye atıyor ve yok edilmeliler. İşlerini bitirdikten sonra konuşmaya devam edeceğiz"
Dedi sert bir tavırla Şehir Lordu.
Daha sonra döndü ve Ten Klanı sınırlarına doğru ağır adımlarla yürümeye başladı. Tek eliyle belindeki kılıcı tuttu. Bu olurken Ukon, kılıçtan yayılan ruhsal enerjiyi hissediyordu. Bu kılıç kesinlikle efsunluydu!
Kabzasını tuttuğu kılıçtan yayılan enerji ile birlikte sert adımları yere vurdukça hafif bir titreşim oluşuyordu. Kesinlikle korkutucu bir adamdı bu!
Ten Klanı sınırlarına iyice yaklaştı ve durdu. Önünde kendi boyutundan biraz daha uzun, kırmızı bir çatısı olan uzun, şerit halinde örülmüş bir duvar vardı.
Ukon bu yaratıkları kendisi de öldürebilirdi. Ancak şu anda yapmak istediği şey, Şehir Lordu'nun gücünü ölçmekti.
Ancak işler tahmin etmediği bir doğrultuda ilerleyecekti. Çünkü Şehir Lordu, Ten Klanı sınırlarını geçmiyordu. Kılıcını saldırgan bir tavır ve ustalıkla çekti.
Kılıcı ve bedeni mükemmel bir uyum halinde ruhsal enerji yaymaktaydı. İkisi sanki bir bütün olmuş gibiydi.
Kılıcını çektikten hemen sonra gözle takip edilemez bir hızda kılıcını savurdu. Kılıç mavi bir enerjiyle parlarken, Şehir Lordu saldırının hemen ardından kılıcını tekrardan kılıfına yerleştirdi.
*Hooop*
Kılıcı savurduğu anda masmavi bir ruhsal enerji dalgası belirmiş ve keskin bir rüzgar gibi son derece yüksek bir hızda ilerlemeye başlamıştı. Yaptığı temel ruhsal saldırılardan biriydi. Sereina bu saldırıyı 10 yaşında kullanabiliyordu. Bunun yanı sıra Gen adlı elit savaşçı ile dövüşürken de bu saldırıyla karşılaşmıştı.
Ancak şu an Şehir Lordu'nun yaptığı saldırı bambaşka bir seviyedeydi. Diğerlerine nazaran saldırı mavi bir renk almış ve ulaşılamaz bir hızda ilerlemişti.
Bu mavi enerji saldırısı mesafe kat ettikçe boyutu büyüyordu.
*Slash*
Saldırı ayakta kalan üç canavara ulaştığında saldırı çoktan birkaç metre boyuna gelmişti. Üç yaratığın göğsüne bir anda sertçe çarptı ve kesti.
Kocaman bir yarık üç yaratığın göğsünde meydana gelmişti. Devasa yaralardan kanlar boşalıyor ve yere damlıyordu.
"Ahhnnn"
Bir çığlık sesi duyulurken yaratıklar yavaşça yere devrildi.
Üç devasa yaratığı tek bir temel saldırıyla öldürmüştü. Bunu yaparken anlayışı hakkında herhangi bir ipucu bırakmamıştı.
Ukon böyle bir saldırıyla üç yaratığı birden öldürebileceğini hiç düşünmemişti. Bu adam düşündüğünden daha güçlüydü.
Bu saldırı açıkça insanlar için bir güç gösterisi halini almıştı.
Kalp Yiyen İblis, Kızıl Ogre ve Hymra Kurdu!
Bu üç devasa yaratığı bir anda katletmek! Üstelik bunu böylesine bir mesafeden başarmak.
Ukon kesinlikle bunu yapamazdı! Bu adam hafifife alınmamalı!
Üç yaratık oracıkta can vermişti...
"Çok güçlü!"
"Üçünü birden..."
"Şehir Lordu ünvanı kesinlikle boşuna değil!"
İnsanlar hayret ve şaşkınlık içerisinde şehir lorduna bakıyordu. Bu adamın yaptığı güç gösterisi fazlasıyla işe yaramış görünüyordu. Urd'un başarılarını kolayca geride bırakmıştı.
Şehir Lordu arkasına döndü. Sakince Urd'a baktı. Yavaş adımlarla ona doğru yürümeye başladı.
Şehir Lordu bir karar verecekti.
Eğer bu derece güçlü bir adam taraf olarak Ten Klanı'nı seçtiyse, Ukon'un sonu ölüm olacaktı...
------ 0 ------
Bölüm Sonu
Pek tatmin edici bir bölüm olmadığını biliyorum. Şu sıralar çok yoğunum. Bana kısa bir süre müddet vermenizi isteyeceğim. Sınavlarım bitene kadar bölümler eskisi kadar sık gelmeyecek. Ama tekrardan eski hızıma kavuşucam merak etmeyin.
bölüm için teşekkürler :D
elinize sağlık
Eline sağlık
Wattpad daha gelmicek demi
Haftaya salı wattpad yayınlarım
Eline sağlık. Bölüm için teşekkürler. Evet kendini Urd olarak tanıttı. ...
Ellerine sağlık yazar...
Ellerine sağlık kardeşim benim,tez den yb bekliyoruz
Olsun bölüm yine güzeldi
Oh May God Çok iyiydi bea
Çok iyi bölü
mdü.Çok mükemmel yerde kaldı.Aman Tanrım kendini Urd olarak tanıttı.