Grondia İkinci Kitap: Bölüm 18 Sezon Finali Part 1

Grondia İkinci Kitap: Bölüm 18 Sezon Finali Part 1


Ryuu görülmesinin bile zor olduğu bir hızla bir iki gün boyunca yolculuk etmişti ama hala çok uzak olduğunu biliyordu. Aralarındaki bağdan zayıfta olsa Met' i hissedebiliyordu. O gün Met' in farkında olmadan engeli kaldırdığı için aralarında Ryuu' yu kısıtlayan bir şey yoktu. Yorgun bedeni yüzünden bir ağacın dibinde yatıyordu. Pelerini kaybolmuştu bile. Üzerine cübbesini geçirmiş kendini toparlamaya çalışıyordu. O çoktan acele etmesinin mantıksız olduğunu fark etmişti. Acele etse de Met' i kurtarma şansı artmayacaktı. Onun yerine düşünerek mantıklı hareket etmeliydi. İlrik Tenal hakkında daha fazla bilgiye de ihtiyacı vardı. Büyük babası ile de konuşmalıydı. 
Ryuu duygusuzmuş gibi dursa da içinde patlamak üzere olan bir volkan duruyordu. Hem ağlamak istiyordu hem de her şeyi yok etmek. Kendi kendine yatarken duyduğu sesleri umursamadı. '' Hey sana diyorum velet! '' Yirmi iki-yirmi üç yaşlarındaki birisi bağırıyordu. Yakışıklı duran yüzü ve kaslı bedeni güçlü olduğunu gösteriyordu adeta. Arkasında aynı yaşlarda olan iki kişi daha vardı. '' Bırak dostum. Onun gibi birisinde ne olabilir ki?'' Zayıf duran gülerek konuşmuştu. Onun yanındaki arkadaşı da sırıtıyordu. '' Bana cevap vermemek de ne oluyor velet! '' İlk bağıran Ryuu' nun karşısına geldiğinde bağırarak Ryuu' yu üzerindekinden tutup havaya kaldırdı. Ryuu adeta ruhunu kaybetmiş gibiydi. '' İsmin ne? '' Yorgun sesini duyunca üçlü kahkaha atmıştı. '' İyi bir ders ver şuna Kelman. '' Zayıf olan tekrar konuştuğunda Ryuu ismini öğrenmişti. 
'' Sana unutamayacağın bir ders vereceğim velet! Beni umursamamak da ne demek?! '' Bağırarak Ryuu' ya bir yumruk savurdu. Ryuu hiç bir tepki vermeden yüzüne çarpan yumrukla yere yığılmıştı. '' Hahaha tek yumruk da ne hale geldi ezik! '' Zayıf olanın yanındaki kahkaha atarak Ryuu' ya bakıyordu. O ve yanındaki Kelman' a yancılık yaptıklarından genelde onu pohpohlarlardı. Şimdi de Ryuu' yu gördüklerinde onu ezdirerek Kelman' ın kendine olan güvenini arttırmak istiyorlardı. '' Kelman demek... Ne kadar basitsin. '' Ayaklanan Ryuu ölü bakışlarıyla üçlüye baktı. Herhangi bir hareket gerçekleştirmeden sadece duruyordu. '' NE DEDİN SEN?! '' Kelman bağırarak suratına geçirdiğinde Ryuu tekrar yeri boylamıştı. '' Hiç dayak görmedin mi sen? Biraz erkek ol ve sert vur. '' Ryuu tekrar ayağa kalktığında kışkırtıcı sözlerini çekinmeden yüzlerine fırlatmıştı.
Üçlü Ryuu' nun ölmek istediğini düşünüyordu. Kelman onun ne kadar salak olduğunu fark etmişti. Biraz eğlendikten sonra hayatını sonlandıracaktı. Öne çıkıp Ryuu' nun karnına bir tekme attıktan sonra arkadaşlarına bir işaret çaktı. İkili yanına gelirken yere düşmüş Ryuu' yu dövmeye başladılar. Ryuu' ya kan kusturana kadar durmamışlardı da. En sonunda Ryuu kan kustuğunda bir iki adım gerileyerek nefeslenmeye başladılar. Şaheserlerine bakarken mutluydular. Ryuu' nun dudağı patlamıştı. Gözü dahil yüzünde bir sürü morluk vardı. Saçları toprak içinde kalmıştı. Vücudunda da bir sürü çürük ve morluk vardı. Bir kırığı veya hayati yarası olmasa da  durumu da çok iyi değildi. 
'' Bitti mi? '' Ryuu' nun aynı umursamazlıkla konuşması üçlüyü hem şaşırtmış hem öfkelendirmişti. '' S-s-seni! '' Kelman bağırarak Ryuu' ya bir tekme daha attı. Ryuu' nun karnına gelen tekme en azından beş metre yuvarlanarak uçmasını sağladı. Dirseklerinin üzerinde hafifçe doğrulurken bir miktar daha kan kustu. '' Ölmek istemiyorsan kapa çeneni pislik! '' Zayıf olanın bağırarak konuşması karşısında Ryuu alayla kahkaha attı. '' Şimdiye kadar çoktan sabrettik zaten ama artık geber! '' Kelman' ın öfkeli sesiyle arkasını döndü. '' Mırak kılıcımı getir! '' Zayıf olan koşarak ayrılırken Ryuu' ya döndü. '' Bir sözün var mı? '' Biraz merhametli davranmaya karar vermişti.
'' Var.'' Ryuu dirseklerinden destek alırken ayağa kalkmıştı. '' Siz üç aptal büyük bir hata yaptınız. '' Kılıcı alması için yollanan Mırak geldiğinde Ryuu ifadesiz halinden bir şey kaybetmemişti. '' Seni velet ne cüretle! Ben Doğal Kaynak Alemine girmiş bir dahiyim!'' Kelman bağırdığı gibi gücünü salmıştı. Ryuu' nun ifadesi biraz değişirken alayla sırıttı. '' Kendine dahi diyerek acınası gücünle hava mı atıyorsun? '' Salınan güçten etkilenmezken sanki gücü 1.Seviye Doğal Kaynak Alemindeymiş gibi göstererek enerjisini yaydı. Üçlü onun gerçek gücünü fark edememiş olsa da yakındaki okullarındaki tüm eğitmenler ayaklanmıştı. Onlar Ryuu' nun gücünü hissetmişlerdi ve aceleyle harekete geçmişlerdi.
Ryuu' nun seviyesini fark eden üçlüden Kelman harici diğerleri korkmuştu. Onlar daha Doğal Kaynak Aleminin sınırını aşamamışlardı. Kelman ise Ryuu' nun bunca zaman dayak yemesinden kendisiyle kafa tutamayacağına emindi. Ryuu gerçek gücünü göstermediği için kibirli yapısı değişmemişti. Eğer Ryuu gerçek gücünü biraz gösterseydi bile yere yatıp ayaklarına kapanarak af dilenirdi. Eline aldığı kılıcıyla birlikte Ryuu' yla alay etmeye başladı. '' Kaçacak mısın yoksa kılıcını çıkartıp dürüstçe dövüşecek misin? '' Sorusu karşısında Ryuu alaylı ifadesini bozmadı. ''Kılıcımı çıkartmak için yeterli olduğunu kanıtlamalısın. '' Kelman' ı tahrik etmeye devam etmesi diğerlerinin gözünde açıkça intihara eş değerdi. Ryuu ise bunu defalarca kez yapmıştı zaten. '' SENİ ÖLDÜRECEĞİM! '' Kelman kılıcını Ryuu' nun kafasına doğru savurarak saldırıya geçti. Son derece basit bir saldırıydı. Ryuu gıdam umursamadan elinin arkasıyla kılıca vurdu. Ryuu' nun saf beden gücü bile çok fazlayken bir de Gko enerjisiyle beslenmiş hali normal bir kılıcın kesebileceği bir şey değildi. 
'' Çtonk! ''
Metalle metalin çarpışmasına benzer bir ses duyulurken Kelman' ın kılıcı geriye sekti. Kelman savurduğu kılıcının geriye sektiğini görünce ağzının şaşkınca açılmasına engel olamadı. Ryuu' nun böyle bir şey yapabilmesine anlam verememişti. Kaşları birazcık çatılırken bir kez daha kılıcını savurdu. Ryuu aynı şekilde eliyle vururken hızlı bir adım atıp Kelman' ı en az on metre uçuracak güçte bir avuç içi gönderdi. Kelman karnına gelen darbeyi umursamazken tüm gücüne kılıcına aktararak Ryuu' nun kolunu kesmek istedi. Lakin Ryuu' nun savunmasını aşmayı bırak bir çizik bile atamamıştı. Ek olarak karnına çarpan avuç içi şiddetle kan kusmasını sağlamış ve Ryuu' nun tahmin ettiğinden çok uçmasına sebebiyet vermişti. Kelman yıkıldığı yerde kalırken yandaşları korkuyla yanına koşturdular.
'' Yanıma gelmeden önce güç seviyemi anlamaya çalışmış olmalısınız ama bunu beceremediğiniz belli. Ya beni güce sahip olmayan biri ya da özel bir hazineyle gelişimini gizleyen biri olarak düşündünüz. Peki hiç gücümün ölçemeyeceğiniz kadar çok olduğunu düşündünüz mü? '' Yeryüzü Kaynak Alemindeki gücünü ölümcül olmayacak şekilde saldı. Koca bir alanı kaplayan gücü üçlüyü nefes bile aldırmayacak kadar korkutmuştu. Üçü de yere yatarak yalvarmaya başladılar. '' Kafamı biraz dağıttığınız için teşekkürler ama canımı sıktınız. Sessizce ölün. '' Elini hafifçe sallayarak üçünü de öldürecek güçte bir saldırı yaptı. Arkasını dönüp ilerleyecekti ki durdu. '' Nereye gidiyorsun? '' Duyduğu sesle kafasını çevirdi. Yaşlı bir adam üçlünün önünde elini kaldırmış bekliyordu. Açıkça saldırısını engellemişti.
'' Asıl ben neden saldırımı engellediğinizi sorabilir miyim? '' Ryuu' nun karmakarışık kafası yüzünden dengesiz hali iyice belirginleşiyordu. Kalbi Met' in yanına gitmek için acele etse de zihni düşünmeyi bırakmıştı. Sadece o an ne yapacağını söylüyordu. Ve şimdi açıkça o üçlüyü öldürüp buradan ayrılmak istiyordu. '' Ben bu üçlünün okuduğu okulun müdürü Gohee' yim. Öğrencilerimi korumak bana düşer. Aranızdaki anlaşmazlığı konuşarak çözmeye yanaşmazsanız güç kullanmak zorunda kalırım. Bunu istemezsin değil mi genç adam? '' Yaşlı adam Gohee sözleri üzerine gücünü salmıştı. 7. Seviye Yeryüzü Kaynak Alemi. Aslında Ryuu' dan bir seviye yüksekti bu adam ama Ruhsal Kaynak Alemindekileri rakip belleyen Ryuu karşısında bu gücü açıkça işe yaramazdı.
'' Yeterince konuştum zaten yaşlı adam ama son bir şey soracağım. Sen kaç yaşındasın? '' Yaşlı adam Gohee soruya şaşırsa da bozuntuya vermeden yanıtladı. '' Altmış üç yaşındayım. '' Ryuu' nun yüzünde alaylı bir sırıtma belirdi. '' Ben ise on altı yaşındayım ama çoktan sizi yakaladım. Sizce bugün buradan ayrılırsam ileride geldiğimde okulundan bir kişiyi bile sağ bırakır mıyım? '' Ryuu' nun konuşması yaşlı adam Gohee' yi biraz germişti. Doğru söylüyordu Ryuu. Aralarındaki yaş farkına rağmen neredeyse aynı seviyedeydiler. '' O zaman bugün burada varlığını sona erdireceğim! Senin gibi tecrübesiz biri bakalım neler yapabiliyormuş! '' Yaşlı adam Gohee açıkça Ryuu' yu zengin birinin kibirli ve şımartılmış oğlu olarak görüyordu. Onun gibi savaşı gerçekten tatmış birisi karşısında bir ana kuzusundan farksızdı.
Ryuu bir dengesiz hareket daha yapmaya karar vermişti. Bu okulu yıkıp geçecekti. Havadan devasa kılıcı yere düşerken büyük bir göçük oluşturdu. '' Seni yok ettikten sonra bu okulu haritadan sileceğim! '' Bir adım ileri atarken elinde mızrak beliren yaşlı adam Gohee' ye doğru kılıcını savurdu. Havayı inleten bu savuruş güçlü bir enerji dalgasını beraberinde sürükleyerek yaşlı adam Gohee' ye çarpmıştı. 
'' Güüüm! '' 
Patlamanın ardından oluşan dumanın içinden fırlayan yaşlı adam Gohee Ryuu' nun yıkıcı gücünü fark ettiği anda saldırıdan sıyrılmıştı. '' Öğrencilerimi incitemezsin! ''  Ryuu' ya karşı hızlı iki saldırı yaptığı gibi arkasından acı çığlıklar gelmişti. '' O bariyerin dayanacağını mı sanıyordun? '' Ryuu' nun şeytani sırıtışıyla birlikte iki saldırısı da engellenmişti. Ryuu havaya kaldırdığı kılıcını acımasızca savurarak yaşlı adam Gohee' yi ikiye bölmeyi hedefledi. Yaşlı adam Gohee hızlıca sıyrılırken Ryuu' nun dizine doğru mızrağını savurdu. Ryuu kılını bile kıpırdatmadan saldırıya izin vermişti. Dizine çarpıp seken mızrakla birlikte hızlı iki adım atarak yaşlı adam Gehoo' nun dibine girdi. Yerde sürükleyerek salladığı kılıcı acımasızca savurdu.
'' Güüüm!! '' 
Öncekine nazaran kulakları sağır eden patlama ile yaşlı adam metrelerce uçmuştu. Elindeki ikiye ayrılmış mızrağa ek olarak Ryuu' nun saldırısının izlerini bileklerindeki parçalanmış kıyafetleri taşıyordu. Yaşlı adam içine dolan korkuya engel olamıyordu. Ryuu' nun az önce yaptıkları öfkesini körüklese de yıllarca kazandığı tecrübeler sayesinde tuzağa düşmemişti. Ryuu' da tuzağa düşmediğini fark etmişti. Bilerek gücünü daha yıkıcı tutuyor ve çevrede ikiliyi izleyenlere zarar vermeye çalışıyordu. '' Sen ne kadar aşağılık birisin! Eğer bugün seni öldüremezsem çoktan sonumuz gelmiştir! '' Yaşlı adam Gohee bağırarak en güçlü tekniğini kullanmaya karar vermişti. Kaldırdığı elleriyle birlikte bedenine delicesine bir enerji giriyordu. Ryuu çevresindeki insanların da aynı şekilde ellerini kaldırdığını görünce neler olduğunu fark etmişti. Güç aktarımı.
Yaşlı adam Gohee' nin güç aktarımını tamamlamasına karar veren Ryuu kıpırtısız durmuştu. Yaşlı adam Gohee onun bu davranışını beklemiyordu. '' Neden bana saldırmadın? Güç aktarımı sırasında rahatça bana kalıcı bir zarar verebilirdin. '' Ryuu alaylı halini bırakırken kılıcını yere sapladı. '' Gereksizdi. Nasıl olsa bugün elimde can vereceksin. '' Sağ elinde simsiyah bir duman belirirken Gko enerjisinden oluşma eldiveni oluşmaya başladı. Yaşlı adam Gohee daha önce hiç hissetmediği derecede korku hissederken Ryuu' nun ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. 
'' Ne yaptığımı anlamak mı istiyorsunuz? Açıkça inek öldürmek için kullanılan bıçakla tavuğa girişiyorum! '' Yere sağladığı kılıcı kaldırdığı gibi hızla fırlattı. Yaşlı adam Gohee üzerine gelen devasa kılıçtan kaçınmak için eğilmişti ki aniden önünde beliren Ryuu' nun alttan çıkardığı yumrukla birlikte havaya fırladı. Devasa kılıç neredeyse önüne geldiğinde aniden havaya yükseldiği için göğsüne denk gelen Draken bedenini parçalayarak içinden geçti!/Draken: içinden geçeceğim hihih :D/ Bedeni yere düşerken ağzına gelen kan yavaşça çenesinin kenarından sızdı. O kadar acınası bir ölümdü ki bu çevredekiler bakamamıştı. Göğüs kafesini ve kaburgalarını tamamen bedenden söken Draken yere düştüğünde büyük bir gürültü oluşturmuştu. Üzerindeki kan ve çevresine saçılan kan yüzünden oldukça korkutucu görünüyordu. Ryuu' da parçalanan bedenden saçılan kanlardan gerektiği kadar nasibini almıştı. Tamamen kan olmuş yüzü ve şeytani sırıtmasıyla bir iblisten farkı yoktu. Oradaki herkes biraz daha dururlarsa sıradaki olacağını hissetmişti. Çoğu hızla kaçışmaya başlamıştı bile. Geriye ise müdürlerinin ölümünü atlatamayan eğitmenler ile üç dangalak kalmıştı.
Ryuu elini kaldırdığında Draken sanki onu çağırdığını hissetmiş gibi sahibine çekilmişti. Üzerindeki kan Ryuu' nun eliyle temas ettiği anda tamamen yok olmuştu. Ryuu temiz kılıcına baktıktan sonra üçlüye döndü. '' Bölünen işimi de halledip gideceğim. '' Kılıcını savururken zaten yaralı olan üçlüye karşı acımasız bir saldırı yaptı. O an tüm bölge onun kuralları altına girmişti. Kimse sesini çıkartıp karşı koyamazdı. İsterse okulu yok etmeyi planlasın. Okul müdüründen daha güçlü birisi yokken kim karşı koyabilirdi?
Ryuu' nun engellenmeyen saldırısı zaten yaralı olan üçlüyü ikiye bölmüştü. Kan yeri kaplarken Ryuu gözünü bile kırpmadan eğitmenlere döndü. Yaklaşık on eğitmen korkuyla Ryuu' ya bakıyordu. '' Size iki soru sormama izin verin. Eğer beni tatmin edecek yanıtlar verirseniz yaşamanıza izin vereceğim. '' Kılıcını yere saplarken elindeki eldiven yok oldu. '' Birinci soru: Hayatınızı vererek milyonlarca tanımadığın masum insanın hayatını kurtarmayı mı seçersiniz yoksa çok sevdiğiniz ailenizi mi? '' Ryuu' nun sorusuyla birlikte en sağdaki eğitmen bir adım öne çıktı. '' Ben ailemin hayatını seçmezdim. Masumları korumak bir savaşçının görevidir! '' Ryuu sadece kafasını sallayarak yanındakine baktı.
Öne çıkan adam da aynı kelimeleri sarf etmişti. Ondan sonra çıkanda. Sıra dördüncüye geldiğinde en genç duranları bir adım öne çıktı. '' Ben ailemi seçerdim. Ne kadar masumları seçmek istesem de ailemin hayatına önem verirken başkalarını düşünemem. '' Ryuu tepki vermeyip diğerine döndü. O da milyonları seçmişti, ondan sonrakilerde. Ryuu kılıcına dayanmayı bırakarak on kişiye baktı. '' Çöpler. Kılıcımı savurmaya bile değmezsiniz. '' Parmağının tek işaretiyle birlikte dokuz kişi acı çığlıklarla yanmaya başladı. Hayatta kalan gence bakarken kılıcını boyutsal yüzüğe koymuştu. '' Benim için en önemli şey aile sadakatidir. Milyonlara karşı bile aileni seçmek cesaret ister. Seni takdir ettiğim için ek olarak bir ödül vereceğim. Müdürünüzün tüm eşyalarını sana bırakıyorum. Okulu da sen kontrol edeceksin. '' Genç, Ryuu' nun sözleriyle birlikte kafasını salladı. '' Teşekkür ederim kidemlim. Gitmeden önce size bir şey sorabilir miyim? '' Ryuu kaşlarını kaldırırken elini buyur anlamında salladı. '' Aile sevgisini bana anlatır mısınız? Ailesini bebekken kaybetmiş bu küçüğünüzün isteğini kabul edin lütfen. '' Kafasını yere kadar eğerken neredeyse secde etmişti. 
Ryuu arkasını dönerken gitmeden önce söyleyeceklerini düşündü. '' Eğer yeterli sevgi görmüş olsaydım isteğini kabul edebilirdim.'' Sözlerini söylediği gibi hızla gözden kaybolmuştu. Arkasındaki şaşkın genci unutmaya çalışarak sakin bir yer arıyordu. Boş boş bir süre dolaştıktan sonra bir ağacın yanında durdu. Gözlerinden akan bir kaç yaşla birlikte hızla kıyafetlerini çıkardı. Tüm kanlı kıyafetlerden kurtulduktan sonra hızlıca giyinmişti. '' Ne yapıyorum ben? Met' in yanına gitmem gerekirken uğraştığım şeye bak! '' 
Harekete geçmek için gölge adımlarının dördüncü adımını kullanmak istedi. Bir adım atacaktı ki fark ettiği gariplikle durdu. Neden gölge adımlarının dördüncü adımını kullanamıyordu? Zihnine Karanlık Lordun sözleri akarken talihine küfürler etmeye başladı. O bunu unutmuş ve Gko enerjisini fazla kullanmıştı. Şimdi ise bedel olarak gölge adımlarının dördüncü adımını kullanamamaya başlamıştı. Düşüncelerinin bir sefer daha karmaşaya düşmesini istemediği için sadece hareket etmeye başladı. Met' i hissettiği yere doğru koşuyordu...
Ryuu ayrıldıktan sonra hiç kimse ne olduğunu anlamamıştı. Yura aramak için ayrılmak istese de diğerleri izin vermemişti. Ryuu' nun önemli bir sebebi olmadan ayrılmayacağını düşünüyorlardı. Kendi eğitimlerine devam ederlerken bir yandan da Mircha' yla çalışıyorlardı. Kendi hallerinde devam ederlerken izlendiklerinden habersizdiler. Hepsini öldürmek için sinsice bekleyen birisi öfkeyle her hareketlerini izliyordu. Çok yetenekli birisi olsa da İhtiyar Lo gibi bir uzmandan saklanamamıştı. Ryuu' nun gittiğinden haberdar ustası art niyetle Ryuu' nun dostlarını izleyen kişiyi fark ettiğinde işlerini bırakmıştı. Öğrencisi geri döndüğünde arkadaşlarını canlı bulmalıydı...
Ryuu günlerce hareket ettikten sonra sonunda devasa sarayı görmüştü. Sarayın etrafındaki ejderhaları gördüğünde psikopatlaşmış yanı katliam yapmasını söylese de sakin kalmaya çalıştı. Boyutsal yüzüğünden çıkardığı maskesini takarken kılıcını da eline aldı. Sessizce hareket etse de fark edileceğinden emindi. Direk bodoslama dalmak bin kat daha mantıklıydı. Gko enerjisi kullanmak istemese de mecburdu. Bedenine yavaşça dolan enerjiyle birlikte Zihinsel Bulut kuyruğunu etkinleştirdi.Arkasından sallanan kuyruklarına baktıktan sonra harekete geçme zamanı gelmişti.
Büyük bir patlamayla birlikte sarayı koruyan ejderler bağırarak saldırganı aramaya başladılar. Hepsi sağır edici seslerle kükrerken Rezian' a haber vermeye çalışıyordu. Oradaki çoğu ejder Ruhsal Kaynak Aleminde birinci seviyeydi. Bir iki tane üst seviye muhafızda ikinci seviyeyle üçüncü seviye arasındaydı. Ryuu' nun amacı onlara kafa tutmak değildi. Onlarla uğraşma niyetinde bile değildi.. Bir karışıklık yaratıp içeri sızmaktı. Yerlerinden fırlayarak Ryuu' yu arayan ejderler kurnaz davranıp enerjilerini yaymışlardı. Ryuu bu hamleleri karşısında soğukça sırıttı. Maskesinde mavi bir sembol bir iki saniyeliğine parlarken sanki yok olmuş gibi tüm enerjisi gizlenmişti. Kendisinden o kadar üstün olan ejderler bile enerjisinin kırıntılarını fark edemiyordu. Draken' la saldırarak parçaladığı duvardan içeri atlarken gölge adımlarının ikinci adımını kullanabildiği kadar sık kullanarak ejderlerden uzaklaşmaya ve Met' e adım adım yaklaşmayı planlıyordu.
Ryuu güvenle saraya sızdığında gölge adımlarını sık sık kullanmaya başladı. Sarayda alarm verildiğinden her koridorda insan formunda dolaşan muhafızlar ile her an karşılaşabilirdi. Ufak bir ses duyduğunda bile saklanmaya çabalıyordu. Saraya girmeden önce oluşturduğu dumandan yararlanmıştı ama içeri de pek saklanma şansı yoktu. En mantıklı olan hızlı hareket etme yöntemine başvuruyordu mecbur. Bu şekilde ilerlemeye devam ederken bir iki kez yakalanma tehlikesi atlatsa da kıl payıyla kurtulmuş ve kaçabilmişti. Artık Met' le aralarında bir en fazla iki koridor vardı. Bedeninden salınan ateş enerjisiyle koridoru gözlemeye başladı. Bir iki saniye sonra iki kişinin geldiğini hissetmişti. Biraz geriledikten sonra gelen kişilerin seslerini duydu. Birisi yüksek sesle yanındakini azarlıyordu. '' Nasıl olurda onu bulamazsınız?! Bu kadar rezil duruma düştüğümüzü mü göstermeye çalışıyorsunuz siz! '' 
Rezian muhafızlardan birisine bağırırken öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. Met' in sebebsiz yere bayılmasının üzerinden geçen zamanda zaten aşırı gerilmiş ve kontrolsüzleşmişti birde üzerine saraya saldıran birinin bir türlü bulunamaması eklenince birilerini öfkesine daha fazla hakim olamamıştı. '' Üzgünüm efendim. Tekrar arama ekiplerini harekete geçireceğim hemen. '' Yanındaki muhafız koşarak yanında uzaklaşırken derin bir nefes alarak düşünmeye başladı. '' İSYANCI BURADA! '' Az önce yanından ayrılan muhafızın bağırışıyla kafasını çevirmişti ki üzerine atılan maskeli figürü fark etti. Devasa kılıç hızla kafasına doğru ilerlerken kaşlarını çatmıştı. Tek elini kaldırırken baş parmağı ve işaret parmağıyla kılıcı havada durdurdu. '' Nasıl yaptığını anlamadım ama enerjini güzel saklamışsın. Dibimde olsan da fark edemiyorum. Ama böyle zayıf bir saldırıyla bana zarar verebileceğini düşündüren ne? '' 
Ryuu maskenin altından bile öfkesini belirtiyordu. Dışarı adeta taşan öldürme arzusunu dizginlemeden kılıcına yüklendi. '' YERYÜZÜNÜ AĞLATAN ÖFKE! '' Bağırırken Draken' ı korkutucu bir aura sarmaladı. Normalde bu aurayı fırlatıyordu ama şimdi doğrudan Rezian' a yöneltmişti. Bu auranın gücü basitçe aşırı şiddetliydi. Rezian' ın kaşları çatılırken elinde patlayan enerjiyle dört beş adım geriye uçtu. '' Efendim! '' Muhafız bağırarak Ryuu' ya saldırmak istemişti ama Ryuu' nun yönlendirdiği ikinci ' Yeryüzünü Ağlatan Öfke' ile geriye uçarak duvara çarptı. '' Sana olan öfkemi bu kadar çabuk unutmanı beklemiyordum Rezian. '' Buz gibi sesi Rezian' ın kulaklarına dolduğunda bedenini buz kestirmişti. '' G-genç e-e-fe-endi! '' Rezian' ın şaşkın bağırışını umursamadan saldırıya geçti. Her saldırısı şiddetliyken Rezian sadece kendini savunuyordu. Şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışsa da becerememişti. Üst üste gelen olaylar o kadar fazlaydı ki ne yapacağını bilemez hale gelmişti.
Bir iki hamle sonra Ryuu daha fazla dayanamamıştı. '' NEDEN HA NEDEN! NEDEN BANA OLAN SÖZÜNÜ TUTUP SESSİZ KALMADIN! '' Draken' ı simsiyah Gko enerjisi kaplarken az önceki darbelerini bine katlayan güçle kılıcını savurdu. 
'' GÜÜÜM!'' 
Rezian metrelerce geriye uçarak arkadaki kapıya gömülürken Ryuu' da en az on metre gerilemişti. Patlamanın etkisiyle maskenin sağ tarafı biraz parçalanmıştı. Ryuu' nun açığa çıkan gözü kontrol edilemez bir öfkeyle Rezian' a kilitlenmişti. Adımları adeta yeri parçalarken tekrar saldırdı. Kılıcını çevreleyen siyah Gko enerjisi gittikçe yoğunlaşıyordu. Kapıya gömülmüş Rezian' a kılıcını savurduğunda devasa kapı parçalandı. İçeri uçan Rezian acıyla bağırdı. Karşısında Ryuu olmasaydı bu yaptığını kesinlikle acı yöntemlerle ödetirdi ama Ryuu' nun önünde hayatını teslim etmek üzere olan bir köleden farksızdı. 
Ryuu parçalara ayrılmış kapıya tekme attığında kapıyı tutan bir iki çivi de kırılmış ve devasa çift taraflı kapı kırılarak yere düşmüştü. Oda gürültüye boğulurken Ryuu bir yerde kan kusmuş Rezian'a birde yanındaki yatakta ölü gibi yatan Met'e baktı. Gözlerinden kararsızlığı okunurken kalbi kontrolü eline alarak Met' e doğru ilerlemesini sağladı. Draken elinden kayarken sertçe yere saplandı, maskesini de çıkartırken umursamadan yere attı. Titreyen elleri yavaşça Met' in kar tanesi gibi bembeyaz eline uzandı. Soğuk elini tuttuğu anda tüyleri diken diken olmuştu. Yavaşça bir yaş gözünden akarak yanağını ıslattı. '' Met... '' Duyulamayacak kadar kısık sesiyle fısıldadı. Bacakları daha fazla ağırlaşmış bedenini taşıyamazken yatağa çökmüştü. Gözlerindeki yaşlar artarken sürekli aynı şeyi fısıldıyordu. ''Özür dilerim Met. Lütfen beni affet. ''
Ryuu transa girmiş gibiyken Rezian' da kendini toparlayabilmişti. Kırık kapıdan içeri dalmak üzere olan muhafızları elinin bir işaretiyle durdururken sorun yok anlamında bir iki hareket yaparak uzaklaşmalarını sağladı. Kafasını çevirirken Ryuu' nun yere saplanmış kılıcına bakmaktan kendini alıkoyamadı. Az önce simsiyah bir enerjiyle kaplanmış kılıç şimdi normal dursa da Rezian kılıcın zor zamanlar geçirdiğini fark etmişti. O enerjiyi muhtemelen zar zor kaldırıyordu. Kılıcı daha fazla incelemeyi bırakarak Ryuu' ya baktı. Öyle bir transa girmişti ki çevresindeki hiç bir şeyden habersizdi. Sürekli aynı şeyi tekrarlaması Rezian'a Met' in durumu hakkında Ryuu' nun bir fikri olduğunu düşündürmüştü. İkiliyi biraz yalnız bırakmaya karar vererek sessizce odadan çıktı. Hızlı bir iki hareketle kırılmış kapıyı tamir ederken ileride tek sıra halinde bekleyen muhafızlarına döndü. '' Bir sorun yok. İsyancı sandığımız kişiyi tanıyorum. '' Muhafızlar kafa sallayarak onayladılar. '' Gidip hasarı onarmaya yardım edin ve gözcüleri uyarın. Güvenliği iki kat arttırmamız lazım. ''
Rezian biliyordu ki saldırıya uğradıkları haberi kısa sürede duyulacaktı. Zaten bir açık vermelerini bekleyen onlarca düşmanları varken güvenliğin düşmesine izin veremezdi. Ryuu' nun yaptıklarını taklit eden birisinin içeri sızabileceğini fark etmişti çoktan. '' Tüm muhafızlar görev başına! '' Bağırmasına karşılık muhafızlar ellerindeki mızrakları yere vurdular. '' EVET EFENDİM! '' Koşarak görevlerinin başına dönerlerken Rezian yalnız kalmıştı. Zihni düşünmek istemediği şekilde Ryuu' yla olan tanışma anınını aklına getirip duruyordu...
Ryuu beş yaşındayken...
Rezian heyecandan yerinde duramıyordu. Babası onu çağırdığında ve bir ortak isteyip istemediğini sorduğundan beri heyecandan çatlıyordu. Yanında onun gibi bekleyen üç türdaşı ile birlikte yarı ejder formlarında bekliyorlardı. Hepsi heyecanlıydı. Heart ailesinden birisiyle ortak olmak hepsinin hayaliydi. Hiç bir şekilde köle muamelesi görmedikleri Heart ailesine büyük saygı duyuyorlardı. Normalde hepsi belli bir gelişim seviyesine ulaşmadan ortak seçemezlerdi. Sadece Heart ailesinden birisi geldiğinde istisna olarak ortak seçmelerine izin veriyorlardı.
Kapı yavaşça açılırken küçük bir çocuk sakin adımlarla içeri girdi. Her adımından asalet akan bu çocuk siyah saçlara ve tatlı bir yüze sahipti. Buz mavisi gözleri parlayarak çevresine bakınıyordu. '' Merhaba. Ben Ryuu Heart. '' Kafasını sallayarak dört kişiye baktı. Rezian dışında diğer üçlü karşılarında Ryuu' yu gördüğünde hayal kırıklığına uğramıştı. '' Çocuk sanırım sen değil baban gelecekti. Hadi git de onu çağır. '' Rezian' ın yanındaki alayla konuştuğunda çocuğun bakışlarında bir değişiklik olurken yavaşça kaşlarını çattı. ''Böyle konuşabildiğine göre gerçekten gücüne güveniyor olmalısın. Heart ailesini karşına alacak kadar hem de. '' Ryuu' nun net konuşması herkesi şaşırtmıştı. Bir çocuk olmasına rağmen böyle kesin konuşabiliyordu! Ne kadar şaşırtıcı!
Rezian açıkça Ryuu' ya hayranlık duymaya başlamıştı. Ejderha formunda olan kendisi ve türdaşlarından hiç korkmamış üzerine onlara yanıt vermişti. '' Çocuk sen ne deme- '' Yanındaki tekrar konuşmak istemişti ama çöken bacakları ve açık kalan ağzıyla birlikte yere yığıldı. Ryuu' nun buz mavisi gözleri değişmiş ve bir gözünde siyah alevimsi bir hareketlilik belirirken diğeri de bembeyaz olmuştu. '' Ben Heart ailesinin varisiyim. Kendinizi benden üstün görmenizi anlarım ama asla beni aşağılayamazsınız! '' O an sanki Ryuu bir çocuk değilde güçlü bir kraldı. Bakışlarındaki parlaklık bile oradakileri korkutacak kadar güçlüydü. O gün diğer iki kişi Ryuu' yla ortak olmak istemezken Rezian delicesine bir tutkuyla Ryuu' nun ortağı olmak istiyordu.
Diğer ikisi odadan çıkarken Ryuu karşısında duran Rezian' a baktı. Gözleri normale dönmüştü çoktan. '' Bu tutumum yüzünden sanırım sen de gideceksin. '' Yüzü biraz düşerken ne yapacağını düşündü. Sırf davranışlarından dolayı ortak seçemeyeceğini düşünüyordu. '' Hayır genç efendi. Ben sizin ortağınız olmak istiyorum! '' Rezian' ın ciddi sesiyle kafasını kaldırdı. Yüzünde büyük bir sırıtma oluşmuştu. '' Gerçekten mi? '' Annesinin sözlerine göre güçlü olmak isteyen birisinin iyi bir ortağa sahip olması gerekiyordu. Ryuu' da güçlü olmak istediği için bu yaşında ortak istemişti. Ona anlatılan masallarda bile her zaman kahramanın ortağı büyük işler başarmasında rol oynuyordu. Nasıl hayalini kurmasın?
'' O zaman hemen anlaşma yapalım! '' Ryuu' nun çocukça hareketlerini görünce Rezian kahkaha atmıştı. '' Daha erken olduğunu bilmiyor musunuz genç efendi? Biraz daha büyümeniz lazım. '' Rezian eğilerek Ryuu'yla boyunu eşitledi.'' Ama zaten zar zor bir ortak bulmuşum neden? '' Ryuu' nun mızmızlanması gülmesini sağlamıştı. '' Elimizde olan bir şey değil bu ama size söz verebilirim. Kesinlikle ortağınız olacağım! '' Ryuu' nun yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. '' O zaman asıl bana şu konuda söz ver. Benden önce kendi hayatını düşüneceksin. Ben öldürülsem bile kendi hayatını riske atmayacaksın. Söz mü? '' Ryuu' nun sözleri Rezian' ı şaşırtsa da onayladı. '' Söz veriyorum. Ortak olana kadar dediklerinizi dinleyeceğim... ''
Şimdiki zaman
Rezian anıların içinde kaybolmamaya çalışırken odasına yöneldi. Biraz kafasını toplamak için zamana ihtiyacı vardı. Odasına girdiğinde gördüğü manzarayla donakaldı. Duvar tamamen yıkılmıştı! Ve karşısında ölü bir toprak ejderi yatıyordu. Başında ise simsiyah saçlara sahip, çıplak üst bedeni yaralarla dolu birisi duruyordu. Üst bedeni gibi yaralarla dolu olan yüzünde küçümseyici bir bakış vardı. Altındaki ejdere baktıktan sonra daha da geniş sırıtarak Rezian' a baktı. '' Cidden eğlenemeyecek miyim? '' Bedeninden yayılan enerji dalgaları o kadar güçlüydü ki Rezian korkudan kıpırdayamıyordu. '' N-n-e istiyorsun?'' Zar zor duyulan sesiyle konuştuğunda karşısındaki adam küçümseme dolu bakışlarını atmayı kesti. '' Ben ne mi istiyorum? Cehennem tanrısı olduğuma göre ölüm istiyor olabilir miyim? '' 
Rezian duyduğu sözlerden sonra yere düşmemek için son derece zorlanmıştı. O mistik seviye yaratıkların bile karşısında boynunu eğerek gezdiği tanrılardan birisi karşısında ne yapabilirdi ki? '' Diğerlerinden daha güçlü olduğun doğru ama benim için çöpten başka bir şey değilsin. Sadece öl. '' Sakin konuşmasından sonra görülmesi imkansız bir hızla Rezian' ın önünde belirdi. Boğazından tutarak Rezian' ı havaya kaldırdı. Eli öyle güçlü kenetlenmişti ki Rezian' ın tüm gücünü toplayarak vurması hiç bir şeyi değiştirmiyordu. Rezian normalde nefes almadan bir saati geçik yaşamını sürdürebilirdi ama Cehennem Tanrısının baskısı yüzünden bir kaç saniye içinde nefes almak için çırpınmaya başlamıştı. Artık daha fazla dayanamayacağını düşünmeye başlamıştı ki sağındaki duvar patlarken devasa bir kılıç cehennem tanrısına doğru uçuşa geçti. Simsiyah enerjiyle kaplı kılıç korkutucu bir hızla cehennem tanrısının yanına ulaşmıştı. Cehennem tanrısı kılıcı tutmak için Rezian' ın boğazını bırakırken bir adım geri çekilerek kılıcı havada tek eliyle yakaladı.  Ortasına doğru bir noktadan yakalamıştı. Ellerini bastırdığı yerden gıcırtılar gelirken beş parmağının izi kılıçta belirmişti.
Ryuu tozun içinden uçarak çıkarken öfkeyle hareket etti. Sağ ayağını kaplayan simsiyah enerjiyle cehennem tanrısına hızlı bir tekme attı. Cehennem tanrısı yanağına çarpan tekmeyle elindeki kılıcı bırakmış ve bir iki adım gerilemişti. Yüzünde korkutucu bir hırs ifadesi belirirken gözleri kıpkırmızı parladı. '' Bu kadar çabuk fark etmeni beklememiştim velet! '' Ryuu yere indiği yerde dururken kılıcının kabzasını kavradı. '' Git buradan Rezian. '' Sakin gibi dursa da öfkeden kudurduğu belliydi. Draken' ın üzerindeki ize baktıkça öfkesi alevleniyordu. '' Olmaz Ryuu! O- '' Ryuu' nun gözlerini ona çevirmesiyle dondu. Ryuu' nun gözleri buz mavisi falan değildi. Tamamen siyahtı! Rezian hızlı hareket ederek odadan çıktı. Endişe tüm benliğini kaplasa da ne yapacağını bilemiyordu. Babasına haber vermeliydi. Koşarak ilerlerken babasıyla iletişim kurmaya çabaladı...
Rezian odadan çıktığında Ryuu gerileyerek karşısındaki adama baktı. Hiç tanıdık gelmiyordu. '' Kimsin sen? '' Öfkesine hakim olmaya çalışsa da sesi başaramadığını gösteriyordu. Draken' ın üzerindeki parmak izleri ve zihninde duyduğu Draken' ın öfkeli bağırışlarına dayanmak imkansızdı. '' Ben kim miyim? Cehennem Tanrısı Allowe desen yeterli velet. Karanlık tanrı sana hiç anlatmadı mı? '' Ryuu' nun öfkeli ifadesi kaybolmasa da yüzünde küçümseme dolu bir sırıtış belirmişti. '' O göğsündeki şaheseri yapan kişiden mi bahsediyorsun? '' Açıkça Allowe' nin göğsündeki işarette gko enerjisi kalıntıları bulunuyordu. Karanlık tanrı dediği kişi de muhtemelen karanlık lordtan başkası değildi.
'' Sen! '' Allowe dişlerini sıkmadan edemedi. Bu yara onun için büyük bir utanç kaynağıydı. Son derece cesur biçimde karanlık tanrıya meydan okumuştu. O kadar kibirliydi ki onu herkesin içinde alaya almıştı. Sonuç ise dövüş bittiğinde arkasına bile bakmadan topuklamasıydı. O gün dışında hiç bir dövüşten kaçmamış olsa da hala kibrine ve gururuna bunu yediremiyordu. Ortadan kaybolurken Ryuu' nun önünde belirdi. O bir tanrıydı yani nasıl Ryuu onun hareketlerine karşı koyabilirdi? Karnına yediği yumrukla birlikte duvarı parçalayarak uçan Ryuu son anda Draken' ı kaldırmasaydı kesinlikle ikiye bölünürdü. 
Ryuu yere yıkıldığı yerden kalkmayı becerdiğinde karnı inanılmaz ağrıyordu. Ne kadar yumruk Draken' a çarpsa da ona da etkileri sekmişti. Ayrıca Draken' ın üzerinde yeni bir iz oluşmuştu. Kabzasının hemen üzerindeki yumruk göçüğü öfkesini daha da alevlendirse de onun ne kadar güçlü olduğunu da gösteriyordu. '' Zihinsel Bulut Kuyruğu,Ağlayan Kalbin Yanan Yakarışı! '' İkinci kuyruk ve Ruh zırhı bedenini sarmalarken gözlerindeki siyahlık daha da koyulaştı. Tüm gücünü kollarına aktarırken zıpladığı yeri parçalayarak atıldı. Kırdığı duvarı geçerek Allowe' nin karşısına dikildi.  Kılıcını  hiç duraksamadan savurmaya başladı. Her savuruşunda havayı inletiyor ve rüzgarı ağlatıyordu lakin Allowe' yi gıdam etkilemiyordu. Her defasında kılıç darbelerine avuç içiyle vurarak Ryuu' yu geriye ittiriyordu. 
Bir süre Ryuu sürekli saldırsa da Allowe' de ufak bir yara bile açamamıştı. Öfkesi durmadan arttıyor ve gözleri daha da koyulaşıyordu. Fark etmese de yavaşça Göksel kuyruğun rengi siyahlaşmaya başlamıştı. Draken' ı kaplayan siyahlık kadar koyu bir renge dönüşüyordu. Zihinsel bulut kuyruğu siyahlıktan etkilenmemiş olsa da belli olmadan hareket eden siyahlıktan etkileneceği kesindi. '' Sanırım seni gözümde fazla büyütmüşüm. İşe yaramaz! '' Allowe biraz sesini yükselterek Ryuu' nun kılıcını havada tuttu. Draken' ın gövdesine yeni bir iz ile bir sürü çatlak eklenirken Ryuu durmak zorunda kalmıştı. Hızlı hızlı nefesler alırken devasa bir ateş şeridi fırlayarak Allowe' ı çevreledi. 
Allowe çevresini saran alevleri umursamadan elindeki gücü biraz daha arttırdı. Yavaşça Draken' ın gövdesi yamulmaya başlamıştı. Çatlaklarda büyürken zihninden Draken çığlıklar atıyordu. Draken' ın her çığlığıyla Ryuu' nun bedenini kaplayan kuyrukları daha da koyu bir siyaha bürünüyordu. Ryuu öfkeden düşünmeyi bile bırakmıştı. Birbiri ardına kozlarını kullanmaya başladı. 
'' ALEV SANATLARI: ÖLÜ EJDERİN HÜKMÜ! ''
'' YERYÜZÜNÜ AĞLATAN ÖFKE! ''
''ALEV SANATLARI: İKİZ EJDERLERİN ÖFKESİ''
'' ALEV SANATLARI: ALEVİN YIKIMI ''
Sahip olduğu neredeyse tüm teknikleri sıralamaya devam etse de hiç bir işe yaramıyordu. Nefes nefese dururken karar vermişti. '' GÖKSEL KUYRUK! GÖĞÜN ACIMASI! '' Göksel Kuyruğun ilk tekniği durdurulamayacak bir saldırı gibiydi. Ryuu' nun gücünü binlerce kat arttırıyordu. '' HAAAAA! '' Bağırarak Draken' ı savurdu. Darbenin gücü kesinlikle saldırılarının toplamını bile aşıyordu. Yinede Allowe umursamamıştı. Elini açarak kaldırdığında kırmızı bir enerji yayılırken bariyerimsi bir yapı oluştu. Ryuu' nun saldırsını karşılayan bu yapı titrememişti bile! '' Bu gücünle ancak Ruhsal alemdekilerle oynarsın. '' Allowe' nin küçümseyen sesine karşı Ryuu kükremeye başladı. 
'' HAAAAAAAAAAAAAAAAA! ÜÇÜNCÜ KUYRUK! '' Zihinsel Bulut Kuyruğu kör edici bir ışıkla birlikte parlarken Ryuu' nun tüm bedeni güçle titredi. Üçüncü bir kuyruk tamamen yakuttanmış gibi arkasında belirdi. '' YIKIMIN KUYRUĞU! '' Zihninde beliren isimle birlikte kılıcına abanmaya başladı. Gücü öyle bir artış geçirmişti ki Allowe' ı geriye kaydırmaya başlamıştı! Hala elindeki kırmızı bariyeri kıramamış olsa da onu geriletebiliyordu! Cehennem Tanrısı olarak gücü düşünüldüğünde bu çoğu tanrı için bile mümkün değildi!
Ne kadar Ryuu aşırı güç kazansa da bedeni bunu kaldıramıyordu. Ruh zırhı paramparça olmuştu ve ağzına dolan kanı kusmamak için zorlanıyordu. '' SENİ YOK EDEC-AHHH! '' Daha fazla dayanamazken kan kusmaya başladı. Draken' ı zar zor tutarken yere saplanmasına engel olamadı. Bu kadar fazla güç Gko ile güçlendirilmiş olsa da bedeninin kaldırmakta zorluk çekmesini sağlıyordu. '' RYUU! ''  Milena' nın endişeli bağırışının hemen ardından Gökyüzünün Kralı' nın sesi zihninde yankılandı. '' Ryuu ona karşı kazanamayacağını anlayamıyor musun? PES ETMEK ZORUNDASIN! '' 
Ryuu kan kusmayı bıraktığında çenesinin kenarından sızan kanı bileğine sildi. '' Asla, asla. ASLA PES ETMEYECEĞİM! '' Tüm gücüyle bağırırken aşırı solmuş üç kuyruğu da garip siyahlıkla kaplandı. Bedeninden yayılan aura bile korkunç bir değişikliğe uğrarken sadece göz bebeği değil tüm gözü gece gibi siyahlaşmıştı! Az önceki gücünü bile aşan bir güçle fırladı. Draken' ı savurduğunda gene kızılımsı bariyere çarpmış olsa da Allowe' ı en az iki metre geriye sürüklemişti! Bastığı zemin bile parçalara ayrılırken odadaki hava da ağırlaşmıştı. İki gözündende gözyaşı gibi kan akarken dudağının kenarından da kan sızmaya başlamıştı. Kendini o kadar zorluyordu ki bedeni altüst olmuştu. 
Allowe Ryuu' nun ortaya çıkardığı güçten biraz çekinmişti. İlk başlarda ufak bir saldırı bile yapamayan çocuk çoğu tanrının yapamayacağı bir şey başarmış ve onu ittirmişti. Şimdi de gittikçe gücü artıyordu. Devamlı artan gücünün bedenini zorladığını fark etse de durmayacakmış gibi duran Ryuu endişelenmesini sağlıyordu. Endişelenmekte de sonuna kadar haklıydı. Ryuu' nun artan gücü o kadar fazlaydı ki Gökyüzü Kaynak Aleminin sınırlarını kırmıştı bile. Savaş anında gücü hızlı bir yükselişe geçmiş ve tam beş seviye atlayarak Gökyüzü Kaynak Alemine girmişti! Bu düşünülemez bir şey olsa da Ryuu' nun zaten Hükümdar alemindekilere kafa tutan gücü bunu önemsenmeyecek kadar küçük bir olay haline getiriyordu.
Ryuu' nun dudaklarından sızan kan bir türlü durmuyordu. Gözlerinden akan kan da durmaksızın devam ediyordu. Böyle giderse çok dayanamayacağı belliydi ama hala kızılımsı bariyeri kıramamıştı. Gözlerinin kenarında damarlar belirirken tüm bedenindeki güç kıyaslanmayacak hızla artmaya devam etti.  '' HAAAAAAA! '' Bağırırken sonunda bariyer çatlamaya başlamıştı. Allowe dişlerini sıkarken bariyeri biraz daha güçlendirdi ama nafileydi. Küçük çatlaklar hızla artarken sonunda bariyer parçalanmıştı. Allowe bir adım gerilerken üzerine inen devasa kılıçla dişlerini sıktı. Tek eliyle kılıcı kavrarken zorla havada durdurdu. Ayakları zemine gömülmüştü. Gömüldüğü yerden ayağını parçalayarak çıkartırken Ryuu' nun karnına aşırı güçlü bir tekme attı. Ryuu uçarken parçaladığı duvarı geçip diğer duvara gömüldü. Ağzından kırmızı bir kan sütunu fışkırırken zayıfça yere düştü.
Allowe derin bir nefes alırken anlamıştı. Ryuu gerçekten şu haliyle kendisine kafa tutmaya çabalamıştı. Eğer yakın seviyelerde olsaydılar kazanma şansı kesinlikle yoktu. '' Pes e-etmicem! '' Duyulamayacak kadar kısık çıkan sesiyle birlikte Ryuu fısıldadığı anda üç kuyrukta siyahlaştı. Bedeni sanki kontrol ediliyormuş gibi yavaş hareketlerle doğrulurken gözlerinin içinde aşırı koyu mor bir yuvarlak belirmişti. Üzerindeki cübbe yırtılarak yere düşerken bedenini kaplayan siyahlık daha da arttı. İşte bu cübbesindeki son efsun evrim' in gücüydü! 
Ryuu' nun tekrar ayağa kalkmasını ne Allowe, ne Gökyüzünün Kralı ne de Milena bekliyordu. Üçüncü Kuyruğun etkilenmesi hele Gökyüzünün Kralını bedenindeki lanetin gücüne rağmen kafesini titrecek şekilde ayağa fırlattı. Kafesin üzerindeki mühür öyle bir ışıkla parlıyordu ki göreni kör edecek güçteydi. '' RYUU! YALVARIRIM DUR! '' Ryuu, Milena' nın bağırışını göz ardı ederek bir adım attı. Bastığı yer tamamen parçalanırken çevresindeki duvarlar bile parçalanıyordu. '' Ölümün Sembolü. '' Zihninde beliren isimle birlikte aşırı şeytani bir gülümseme yüzünde belirdi. Kılıcını kabzasından kavradığı anda adeta yok olmuştu. Allowe' nin önünde belirirken kılıcını alttan hızlıca savurdu. Havayı inleterek ilerleyen kılıç Allowe' nin sağ eliyle buluştuğunda gıcırdayarak durdu. Allowe' nin taşan gücü sonunda kendini göstermeye gerçek anlamında başlamıştı. Elindeki kılıç kabzasına yakın bir yerden bükülürken diğer elini kılıç gibi kullanarak Draken' a vurdu!
'' GÜÜÜM! ''
Devasa kılıç vurulduğu yerden kırılırken sanki ölüme giden bir dev gibi sessizdi. Draken' ın zihnindeki bağırışları da durmuştu. Sadece kırılmadan önce '' Üzgünüm ortak... '' diyen hüzünlü sesi devamlı Ryuu'nun zihninde yankılanmaya başlamıştı. Kırılan parçası yere düşerken Ryuu sadece açık ağzıyla bakabilmişti. İçinden birbiri ardına duygular geçerken geriye sadece ebedi bir öfke kalıcı kalmıştı. Öyle ki bu öfke bedeninin tüm parçalarında hissedilebiliyordu. Öyle ki bu öfke belki de tüm dünyanın sonunu getirecek kişiyi yaratacaktı! Öyle ki bu öfke zihin sınırlarını aşıyor, düşünceleri tek tek parçalıyordu. ÖYLE Kİ bu öfke kaybedilmiş dostun acısıydı...
Draken kırıldığı an Ryuu acıyla bağırarak ağlamaya başladı. Drakenla aralarındaki ruh bağı hızla solarken elindeki kılıcın enerjisi de dağılıyordu. Bağırışları yavaşça azalırken hızlı hızlı nefes almaya başladı. Gözleri donuk ve ruhsuzmuş gibi sadece elinde kalan kabzaya ve küçük bir parçasına bakıyordu. Gözlerinin kenarındaki damarlar parlamaya başlarken tıpkı bir dostuymuş gibi gördüğü Draken' ın intikamını almak istiyordu.
" D-r-raken..." Kısık sesiyle Draken'ın kırık parçasını eline aldı. " Asıl ben üzgünüm dostum. Seni her zaman zorlasam da sesini bile çıkarmadın. B-b-ense..."  Kırık parçayı iki eliyle sıkıca kavrayarak göğsüne bastırdı. "SENİ KORUYAMADIM BİLE!" Gözlerindeki koyuluk daha da artmıştı. Kaldırdığı bakışları haince sırıtan Allowe'ye kilitlendi.
Draken ile Ryuu'nun arasındaki ruh bağı çok az kılıcın yapabileceği türden bir şeydi. Aralarındaki yakınlıkta bağın etkisiyle devamlı artıyordu. Ayrıca Draken'ın zalimane savunması defalarca Ryuu'nun hayatını kurtarmıştı. Ryuu Draken'ın gücüne güvenirken Draken da Ryuu'nun kendine değer verdiğini fark etmiş ve kontrolünü Ryuu'ya bahşetmişti. AMA RYUU ONUN GÜVENİNİ BOŞA ÇIKARMIŞTI! Kendine olan öfkesi de Allowe'ye olan öfkesi kadar fazlaydı.
Elindeki kırık parçayı özenle yüzüğüne koydu. Soğuk bakışlarıyla ayağa kalkarken Draken'ın elinde kalan kabzası ve küçük kısmını beline astı. " Söz veriyorum intikamını almanı sağlayacağım dostum." Gözlerinde kararlılık belirirken tüm gücünü elinde toplamaya başladı. Bir adım attığında eli belli olmayacak kadar yoğun bir enerjiyle sarmalanmıştı. "Emin ol seni öldüreceğim. GEREKİRSE TÜM TANRILARI YOK EDECEĞİM!" Elindeki güç yüzünden kolu zonklasa da duraksamadan yumruğu geçirdi. Patlamayla birlikte ikisi de kıpırtısızdı. Allowe yumruğu küçümsese de içindeki saklı olan güç yüzünden dudaklarının kenarından hafifçe kan sızdı. Ryuu yanında dururken Allowe tarafından bileğinden yakalanmıştı. Yumruğu karnına çarpmış hatta dudaklarının kenarından kan sızmasını sağlamıştı ama bileğinden tutulmuş ve yumruğu aynı şekilde iade edilmişti. Kıpırtısız dururlarken Allowe'nin yumruğu Ryuu'nun karnına çarptıktan sonra daha fazla hareket etmemişti. Ryuu'nun yumruğunu da Allowe tutuyordu. İkisi de kimin hareket yapacağından emin değildi. Kuşkusuz ilk saldırıya geçen zor duruma düşebilirdi.
Ryuu daha fazla sabredemedi. Karnındaki yumruğu boştaki eliyle ittirirken kurtaramadığı yumruğu yüzünden sol ayağıyla tekme atmayı denedi. Tekmesi geri çekilen Allowe yüzünden boşa çıksa da en azından elini kurtarmıştı. Duraksamadan birbiri ardına yumruk, tekme ve kafa atmaya başladı. Düzensiz şekilde hareket ediyor ve Allowe'nin adımlarını takip etmesine izin vermiyordu. Az saldırısı başarılı olsa da Allowe'ye saldırı şansı vermiyordu. Her vuruşunda işler gittikçe daha da kötüleşiyordu. Çatlaklar büyüyor, kırılmaya yaklaşıyordu. Çok az kalmıştı. Geri dönüşü olmayan bir yola girmesine çok az kalmıştı...
Ryuu'nun hareketleri fevri ve umursamazdı. Devamlı bedenine Gko enerjisi çekiyor ve saniyeler içinde tüketiyordu. Öyle ki ellerinin üzeri tamamen sertleşmiş kandan bir katmanla kaplamıştı. Gko enerjisini fevri kullanmasının bedelini bedeni ödüyordu. Ayakları veya gövdesinin herhangi bir bölümünde birleşen ve toplanan Gko enerjisi o yeri parçalayarak hücreleri öldürüyordu. Devamlı kanasa da Ryuu fark etmiş gibi değildi. Ya da fark etse de umursar mı tartışılırdı. İntikam hırsı ve öfke gözünü kör etmişti. Kendine ne olduğunu düşünmüyordu sadece intikam istiyordu. Met'i kaybettiğini düşünürken üzerine son olanlar dayanma sınırını kırıp geçmişti. Dayanabileceğine dair inancı kalmamıştı ki kendine ne olduğunu düşünsün! Sadece o anı yaşıyordu. Ne bedel ödemek zorunda olduğunu bilmeden girmişti bu yola ve geri dönüşü yoktu. Ya ölecekti ya da hayatta kalacaktı. Bir kere hayatını ortaya atmıştı, hiçbir kurtuluş yolu yoktu.
Ryuu daha fazla saldıramayacak hale geldiğinde nefes nefese durdu. Tüm bedeni ağrıyla ve acıyla kıvranıyordu. Cübbesinin verdiği güç olmasaydı üçüncü kuyruğu bu kadar uzun süre kullanamazdı. Ne kadar cübbesinin gücüyle üçüncü kuyruğu kullansa da bedenine azımsanmayacak bir zarar vermişti. Yavaşça kuyrukları solmaya başladı. En sonunda tamamen kaybolduklarında Ryuu yaralı ve güçsüz biçimde yere diz çöktü. Sınırlarına ulaşmıştı. Daha fazla bedeni dayanamazdı. " Bu kadarcık mı? O kadar seçilmiş kişi olarak görülüyorsun ama basit bir çöp müsün?" Allowe kesinlikle Ryuu'nun güçlü olduğunu biliyordu ama onun yapısı aşağılamak üzerineydi. Acıma gibi bir kavram onun sözlüğünde yoktu. " A-a-a-asla! " Ryuu kalan son gücüyle ayağa kalktı. Bedeni titrerken zorlukla dengesini kurmayı başarmıştı. Gözü normal rengine dönerken daha fazla Gko enerjisi kullanamayacak haldeydi. Normal bir insana bile zor zarar verecek güçte bir yumruk attı. Önceki yumruklarıyla kıyaslandığında bu yumruktan bile  sayılamayacak kadar acizdi. Allowe karşılama gereği duymadan Ryuu'nun göğsüne tekmeyi geçirdi. Bir kan şeridi havaya sıçrarken Ryuu metrelerce geriye uçmuştu.
Savaş Tanrıçası daha fazla izlemeye dayanamamıştı. Ryuu' nun durumu o kadar içler acısıydı ki kalbini sızlatmıştı. Parçalara ayrılmış duvardan yavaşça süzülürken Cehennem Tanrısının yanına indi. '' Fazla abartıyorsun Allowe. '' Duygusuz tuttuğu sesiyle konuşmaya çabalamış olsa da çok az da olsa Ryuu' ya acıdığı anlaşılabilirdi. '' Eğlenceme karışma Savaş Tanrıçası. '' Allowe çabuk sinirlenen bir yapıya sahipti. Uzun zamandır eğlenceli olaylar olmadığından Ryuu'yla olan küçük dövüşü bile eğlenmesini  sağlamıştı. '' Beni sinirlendirme Allowe. Daha önce yaşadıklarını düşün. '' Savaş Tanrıçası sinirle kasılan Allowe' yi umursamadan Ryuu' nun yanına doğru ilerledi. Elinde gri bir enerji belirirken Ryuu' nun bedenini incelemeye başladı. Gözlerini çevirdiği her yerde yaralar vardı. Uzun bir savaştan çıkmış olsa da bu kadar kötü duruma gelemezdi. '' Biraz daha zorlasaydın da öldürseydin seni aptal! '' Bağırırken hızlı hareketlerle Ryuu' nun bedenine enerjisini aktarmaya başladı.
Allowe somurtarak odadan çıktı. Buraya asıl gelme amaçlarını neredeyse unutuyordu. Hızlı adımlarla ilerlerken ufak bir gürültü duydu. Gözleri sesin kaynağını ararken üzerindeki duvar parçalanmış ve devasa boyutlarda simsiyah bir ejderha üzerine atlamıştı. Ejderhanın devasa pençesi üzerine kapanırken zemini parçalayarak bir alt kata düştüler. Ejderha sağır eden kükremesiyle beraber Allowe' ı yere gömmeye çalışıyordu. Ejderhanın öfkeli olduğu belliydi. '' Seni alçak tanrı! Burada ne işin var? '' Derinden gelen korkutucu sesine karşın Allowe' in kahkahası duyuldu. Pençesi zorla havaya kaldırılırken devasa Ejderha kükreyerek geri çekildi. '' Öldüğünü sanıyordum Karanlık Tanrının köpeği! '' Allowe öfkeyle bağırırarak enerjisini saldı. Kırmızı bir enerji bedenini çevrelerken aşırı ağır bir zırh üzerinde belirmişti. Elinde devasa bir kılıç belirdi. Kılıcın sadece görünüşü bile korkutucuydu. Kabzası kuru kafa şeklinde tasarlanmıştı. Kılıcın tam ortasında da gerçek kemiklerden yapılma ikinci bir kuru kafa daha vardı. İki buçuk metre civarı bir uzunluğa sahipti. Ağırlığı ise 5 tonu geçiyordu. Onu taşımak bile başlı başına muazzam bir güç istiyordu.
Allowe saldırı pozisyonu alırken beklemeye başladı. Önceliği ejderhaya tanıdığı belliydi. '' Kibrin eskisinden bile fazlalaşmış alçak tanrı. O günü unuttun sanırım. '' Ejderhanın yüzünde alaya benzer bir ifade belirmişti. Bahsettiği günü tabiki de cehennem tanrısı unutmamıştı. Nasıl unuturdu ki? '' Unutmadım Karanlık Tanrının köpeği! Ortağımı katlettiğin günün intikamını bugün alacağım! '' Devasa kılıcını kaldırırken zıplayarak ejderhaya atıldı. '' Yerini bil velet!'' Ejderha kükrerken tek bir pençesiyle cehennem tanrısını metrelerce uzağa fırlattı. '' Sen daha tanrıların peşinde koşarken ben onları katlediyordum! '' 
Allowe gömüldüğü duvardan kayarak yere yığıldı. Dudağının kenarından sızan kanı silerken ne yapacağını düşünüyordu. Kesinlikle ejderhanın bu kadar güçlü olmasını beklememişti. Eğer fırsatı olsaydı kesinlike ejderhayla ölümüne savaşırdı ama asıl görevleri Met' i ve Ryuu' yu kaçırmaktı. Başarısız olurlarsa kesinlikle sıkıntıya girecekti. Yinede birazcık dövüşmesinde sıkıntı yoktu. Doğrulurken heyecanla sırıttı. '' Kıyasıya bir dövüşe girmeyeli baya oldu. Eğlenceli bir dövüş çıkarman dileğiyle! '' Fırlarken acımasızca kılıcını savurdu. Devasa kılıç ejderhanın kaldırdığı pençesine çarparken büyük bir patlama oluşturmuştu. '' Oohohoho demek güçlendin. O zaman gel ve şansını dene velet! '' Ejderha konuştuktan hemen sonra ağzını açarak simsiyah alevleri püskürttü. Alevler o kadar güçlüydü ki duvarları eritmeye başlamıştı.
Allowe alevleri hiç umursamadan hareket ediyordu. Onun cehennem alevlerine karşı direnci varken bir alevden korkmasına imkan yoktu. Bu umursamazlığı siyah alevin koluna değmesiyle bir anda değişmişti. Bedeni acı içinde kıvranırken tüm gücünü alevleri söndürmek için kullanmaya başladı. Hızlı hareket etmiş olsa da kolunda yeni bir yaranın oluşmasına engel olamamıştı. '' Bu kadar aptal olacağını düşünmemiştim. Karanlığın alevleri senin cehennem alevlerinle kıyaslanabilecek kadar güçsüz değil. Kendi kendini ölüme sürüklüyorsun velet! '' Ejderha kaldırdığı pençesiyle hazırlıksız yakaladığı Allowe' yi bir kez daha duvara mıhladı. Çevreyi eriten alevlerini söndürürken küçümsemeyle Allowe' nin ayaklanmasını beklemeye başladı.
Savaş Tanrıçası sesleri ve bağırışları duysa da sadece Ryuu' nun yaralarıyla ilgilenmeye devam etmişti. Ryuu' nun bilinçsizce sayıklamaları üzülmesini sağlıyordu. '' Özür dilerim dostum...'' Bir kez daha fısıldayarak sayıklarken Savaş Tanrıçası yaralarını iyileştirmeyi bitirmişti. '' Nerede kaldı bu aptal? '' Kendi kendine konuşurken Ryuu' yu omzuna aldı. Onun gücü karşısında Ryuu tüy kadar hafifti. Savaş Tanrıçası hızlı hareket ederken cehennem tanrısını ve ejderhanın dövüşünü fark etti. Cehennem tanrısının yenildiğini gördüğünde soğukça gülmeden edememişti. Bu artık kibrini biraz yatıştırır diye bekliyordu.
Savaş Tanrıçası, Met' in odasına yaklaştığında karşısına dikilen yüzlerce ejder ve Rezian' a baktı. Onu gören herkesin bakışlarında aşırı belli olan bir arzu belirirken çoğu zar zor yerinde durabiliyordu. '' Muhtemelen bir tanrıçasınız. Sizden rica etsem Ryuu' yu bırakır mısınız? '' Rezian' ın kibarca konuşması ve ona bakmaktan kaçınması Savaş Tanrıçasının tutumunu hiç değiştirmemişti. '' Çekilin yolumdan. '' Buz gibi bir sesle konuşması herkesin titremesini sağlamıştı. Sadece sesi bile hepsini korkutmuştu. '' Üzgünüm ama bunu kabul edemem. Hayatımı kaybedecek olsam da genç efendiyi koruyacağım! '' Rezian' ın bedeni irileşmeye başlarken sırtından iki kanat fırlamıştı. Yüzü daha da sivrileşmiş ve simsiyah pullarla kaplanmıştı. Elleri gittikçe uzamış ve en sonunda pençeleşmişti. Yarı ejder formu!
'' Saldırın! '' Rezian en önden saldırırken hiç bir umudu olmadığını bilse de içinde korku yoktu. Ryuu için ölmekten asla ama asla korkmazdı! Simsiyah pençelerini savururken Savaş Tanrıçasına ilk hamleyi yapan oldu. Savurduğu pençesi Savaş Tanrıçasının geri bir adım çekilmesi yüzünden boşa çıkarken karnına nefesini kesen bir tekme geldi. Aynı anda yoldaşlarının onlarca saldırısı da savaş tanrıçasına yöneltilmişti. Savaş tanrıçası en azından dört beş metre geriledikten sonra Ryuu' nun baygın bedenini yere bıraktı. '' Şimdi sizinle rahatça ilgilenebilirim. '' Sakince konuşurken hiç kimse tepki bile veremeden aralarına daldı. Fark edilemeyecek kadar hızlı hareket ediyordu ve geçtiği yerlerden acı çığlıklar yükseliyordu. Her yaptığı saldırı en azından birisinin ölümüne sebeb veriyordu. Yüzlerce ejderin arasında dolaşırken ufak bir karşı koymaya bile maruz kalmamıştı.
Rezian yoldaşlarının katledilişini görse de ne yapacağını bilemiyordu. Bir yanı şiddetle Ryuu' yu kaçırmak için harekete geçmesini söylese de bunun sadece kendi ölümüne yol açacağını da biliyordu. Hızlıca düşünürken aklına gelen tek planı uygulamaya karar verdi. '' Hazırlanın! Özel tekniği kullanacağız! '' Rezian' ı duyan herkes tüm tedbirlerini bıraktılar. Bedenlerini son derece sert pullar kaplasa da savaş tanrıçasının elleri altında savunmasızlardı ama eğer bu tekniği kullanırlarsa ufak bir şansları olabilirdi. Hepsi gözlerini kapatırlarken ne olursa olsun ufak bir ses bile çıkarmadan enerjilerine odaklandılar. Aynı anda ellerini kaldırıp hızlı bir el mührü yapmaya başladılar. Parmaklarını bükerek kapatırlarken iki ellerini birleştirdiler önce. Bir iki saniye bu hareketi ellerini açıp kapayarak tekrarladıktan sonra ellerini açarak düz bir şekilde birleştirdiler. Bu sefer kıpırtısız dururlarken savaş tanrıçası merakla ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya çalışıyordu. 
Savaş Tanrıçası onların zayıf gücünden korkmuyordu. İstese hepsini tek hamleyle yok edebilirdi ama fazla güç kullanıp ejderhanın dikkatini çekmek istemiyordu. Beklerken yaptıkları değişik hareketlerin amacını görmek istiyordu. Rezian ellerini açarken parmaklarını da açarak ellerini yan yana tuttu. İşaret parmakları ve baş parmakları yukarıyı gösterirken diğer parmakları paralel olarak karşı karşıyaydılar. Bu sefer beklemek yerine hemen diğer harekete geçtiler. Sol ellerini yumruk yaparlarken aşağı bakacak şekilde tuttular. Sağ ellerini açık olarak diğer elin üzerine koyduktan sonra iki saniyelik bir bekleme yaşandı. Hemen ardından daha da hızlanarak sıradaki harekete geçtiler. Sağ ellerini parmaklarının arası açık ve yukarı bakacak şekilde tutarlarken sol ellerinin işaret parmağını sağ elin işaret parmağı ile orta parmağı arasındaki boşluğa ve yüzük parmağını da serçe parmağı ile yüzük parmağı arasındaki boşluğa yerleştirdiler. Diğer parmakları havada kalırken sağ elin orta parmağını sol elin orta parmağı ile yüzük parmağı arasına sıkıştırmıştılar. Bu hareketten sonra kıpırtısız beklemeye başladılar.
Savaş Tanrıçası neler olduğunu anlamaya çalışırken onu bile ürkütecek güçte bir ejderha kükremesi duyuldu. Öyle ki bu kükreme tüm sarayı sallamaya başlamıştı! '' EFENDİMİZE TÜM GÜCÜMÜZÜ BAHŞEDİYORUZ'' Aynı anda gözlerini açan tüm ejderler aynı şeyi bağırmıştı. Bedenlerinden taşan mavi enerji Rezian' ın üzerinde toplanmış ve Rezian' ın bedenini değiştirmeye başlamıştı. Siyah pulları yerini narin duran masmavi pullara bırakırken gözleri yavaşça değişmeye başladı. Göz bebeği kaybolurken tamamen mavileşmiş gözleri ortaya çıktı. Saçları bile dipten uca mavileşmişti. Sivrilmiş yüzündeki pullar nadir mücevherler gibi parlıyordu. Pençeleri rahatlıkla binlerce yıllık kayaları un ufak edebilecek güçteydi. Simsiyah kanatları sanki mavi kristallerle döşenmiş gibiydi. İşte bu onlara bahşedilmiş en değerli yetenekti. Yüzlerce ejderin birleştiği gücün tamamladığı teknik ' EJDERHA TANRISININ MERHAMETİ!' Tam olarak Savaş Tanrıçasının karşısındaydı!
Simsiyah ejderha ile Cehennem Tanrısının savaşı sarayı titreten kükremeyle birlikte durmuştu. Ejderha kulaklarını dikerken garip bir korkuyla kafasını kaldırmıştı. '' Bu teknik... Bunu kullanabilecek kadar güçlü bir bedene sahip birisi olduğunu hatırlamıyorum. Neler oluyor? '' Kendi içinden düşünürken cehennem tanrısını dikkate almamıştı ama bu büyük bir hataydı. Allowe bir fırsat yakaladığını düşündüğü için devasa kılıcını hazırlarken fırlayarak ejderhanın sırtına atıldı. Havadayken tüm gücüyle savurduğu kılıç ejderhanın aşırı güçlü pullarından sekse de baskıladığı kuvvet azalmamış ve kısa bir süreliğine ejderhayı yere gömmüştü.
Ejderha yere gömülse de şaşkınlığını çabucak üzerinden atmıştı. Silkelenerek gömüldüğü yerden çıkarken yere yeni inen cehennem tanrısına doğru pençesini yere sürüyerek savurmuştu. Devasa pençe yerdeki taşların bir kısmını parçalayarak bir kısmını da peşisıra sürükleyerek cehennem tanrısına çarptı. Cehennem tanrısı sinirle homurdanırken kendisini duvara zorla ittiren pençeye karşı direnmeye başladı. Bir iki adım daha gerilerse kesinlikle duvara yapışacaktı. Dövüşün başından beri defalarca duvara yapışması zaten gururunu zedelemişti. Sürpriz bir saldırı sonrası bir kez daha duvarla iç içe geçerse kesinlikle gururu yok olurdu. Kırmızı enerji ellerinde birikirken kaldırdığı yumruğuyla devasa pençeye vurdu. 
Ejderha acıyan pençesine rağmen daha da güçlü ittirmeye devam etti. Cehennem tanrısının bugün kibrini ve gururunu ayaklar altına almaya kararlıydı. '' LANET OLSUN AGHH! '' Cehennem tanrısı daha fazla dayanamazken kayan ayaklarıyla birlikte duvara gömüldü. Üzerine bastıran pençe yüzünden gömüldüğü yerden kurtulamıyordu da. Yakın mesafeden bir iki yumruk atmaya çalışsa da sürekli duvara takılıyor ve başarısız oluyordu. Öfkesi iyice tavan yakarken daha fazla dayanamadı. '' Cehennemin öfkesi! '' Ejderhanın pençesi patlayan güçle geriye sekerken duvar paramparça olmuştu. Cehennem tanrısı çevresini saran kızıl haleyle birlikte öfkeden kudurmuş gibiydi. '' İşte şimdi canımı gerçekten sıktın ejder bozuntusu! ''
Rezian bedenini sarmalayan ebedi güçle yerinde durmakta zorlanıyordu. Enerjisini ona bağışlayan tüm yoldaşları kaybettikleri bilinçleriyle yere yığılırken devasa koridora zor sığmışlardı. '' Demek Ejderha Tanrısının Merhameti sadece efsane değilmiş. Böyle bir tekniği kullandıktan sonra yaşayacağına inanıyor musun? '' Rezian bir adım öne atarak hafifçe eğildi. '' Yaşamak umrumda değil. Genç efendiyi kurtardığım sürece hayatımı seve seve veririm. Şimdi gel! '' Rezian bedeninde dolup taşan güçle kendine güvenmeye başlamıştı. Bu kadar üstün bir tekniği kullanmaya uygun olduğunu öğrendiğinde yılarca denemek istemişti ama sonuçlarını duyduktan sonra isteği kaybolmuştu. Bu tekniği kullanan kişi kesinlikle ruhunu ejderha tanrısına belli bir amaç uğruna satmış oluyordu ve ebedi bir ruh zırhına gücünü devrediyordu.
Savaş tanrıçası fark edilmeyi umursamadan ellerini sarmalayan açık mor enerjiyle Rezian' a saldırdı. Avcu Rezian' ın göğsünü hedefleyerek ilerliyordu ki Rezian Savaş Tanrıçasının zor fark ettiği bir hızla yana kaydı ve aşırı hızlı bir sol tekme çıkardı. Tekmenin hızı da gücü de kesinlikle tanrıları şaşırtacak güçteydi. Savaş tanrıçası kaldırdığı koluyla saldırıyı bloklasa da bir iki adım tökezlemeden edememişti. Hemen harekete geçmek istese de arkasına geçen Rezian' ın attığı yumrukla bir kez daha gerilemek zorunda kalmıştı. Karşı koymakta zorlandığı hızıyla Reian şimşek gibi saldırılar yapmaya başlamıştı. Çoğu saldırısını engellese de savaş tanrıçası bir iki yumruk yemekten kaçınamamıştı.
Rezian' ın yıldırım gibi saldırıları nefes bile aldırmayacak kadar güçlüydü. Savaş tanrıçası gittikçe daha fazla saldırısını engelleyememeye başlamıştı. '' YETER! '' Bedenini başlangıç noktası olarak alan enerji birden patlarken Rezian'ı uzaklaştırdı. Bu hamlenin Rezian' a zarar vereceğini Savaş tanrıçası düşünse de ortaya çıkan toz dağıldığında Rezian' ın pullarında ufak bir çizik bile yoktu! Ne kadar güçlü bir savunmaydı bu? Savaş tanrıçası kaşlarını çatarken hızla Rezian' ın göğsüne bir yumruk attı. Önceki hamlelerinden kat kat hızlı olan yumruğu Rezian' ın göğsüne çarptığında Rezian dişlerini bile sıkmadı. Kaldırdığı yumruğunu acımasızca geçirirken savaş tanrıçasını bir iki adım geriye savurmuştu...
Cehennem tanrısı ile ejderhanın savaşı eşit devam ediyordu. İkisi de birbirine karşı bir üstünlük kuramamıştı. Cehennem tanrısı öfkesinden fevri saldırılara başvursa da gücü kuşkusuz çok yüksekti. Ejderha ise aşırı gücüne ek olarak zekasını kullanıyordu cehennem tanrısının aksine.  Her saldırısını planladığı için çoktan bir tuzak kurmuştu. Sadece bir iki hamle takası sonra cehennem tanrısını acımasız bir yenilgiye uğratacaktı.
Allowe kaldırdığı kılıcını çevreleyen alevlerle saldırıya geçti. '' Cehennemin Yıkımı! '' Korkutucu güçteki saldırı karşısında ejderha kuyruğunu savurarak cehennem tanrısını metrelerce uzağa uçurdu. '' Bu iş bitiyor velet! '' Allowe' yi pençelerinin arasına sıkıştırırken kaçmasına izin vermemek için tüm gücünü kullanmaya başladı. '' AHHH BIRAK BENİ! '' Cehennem tanrısı boş yere bağırıyordu. Kurtulması çok zordu. '' Kara Hüküm! '' Ejderha kükrerken kocaman açtığı ağzından simsiyah bir enerjiyi avuçlarına doğru üfledi...
Rezian ve savaş tanrıçası kıyasıya savaşıyordu. Rezian' ın gücü gerçekten takdire şayandı. Savaş tanrıçası bile ona zarar vermekte zorlanıyordu. '' Tüm gücümle savaşamıyorum ama onun da tüm gücünü kullanamadığına eminim. Etraftakinler işimi zorlaştırıyor. '' Savaş tanrıçası hızlı bir durum değerlendirmesi yaparken kafasına gelen tekmeyi elinin üstüyle engelledi. '' Gücün çok fazla ama alışkın olmadığın belli. Kaybetmene bir bahane bulmak istersen bunu yeterince çalışmadığını öne sür! '' Savaş tanrıçası ani bir adımla öne çıkarken Rezian' ı yakalarından yakaladı. Yere doğru kafasını eğerken burnuna güçlü bir diz geçirdi. Ejderha pulları saldırısının gücünü aşırı düşürse de gene de Rezian' a dengesini kaybettirmişti. Hızla havaya zıplarken sol ayağını savurarak güçlü bir tekme attı. Rezian kafasına gelen tekmeyi fark ettiği anda eğilmişti. Üzerinden geçen tekmeyle saldırıya geçmeye hazırlanıyordu ki savaş tanrıçası yere indiği gibi duraksamadan sağ ayağıyla yüzüne tekmeyi yapıştırmıştı!
Rezian ikinci tekmeden kaçamadan yere yığılmıştı. Gözlerini acı yüzünden kaparken ne yapacağını düşünmeye çalışıyordu. Gerçekten dediği gibi tecrübesi olmadan rahatça dövüşemiyordu. Fazla yıkıcı olupta Met ve Ryuu'ya da zarar verme riskine de giremiyordu. Kollarından destek alarak kalkarken artık bir şeyler yapması gerektiğine inanıyordu.'' İçeri de rahat savaşamayabilirim ama dışarı da işler değişir! '' En yüksek hızıyla atılırken savaş tanrıçasını omuzlayarak sarayın duvarına çarptı. Paramparça olmuş duvardan dışarı uçarlarken savaş tanrıçası hızlı hareketlerle Rezian' ı yumrukluyordu. '' Bırak beni! '' En sonunda Rezian kollarını gevşetirken savaş tanrıçası uçarak kaçmıştı. Rezian' da kanatlarını çırparak havada durmaya başladı. 
İkili uçarak birbirlerine bakıyorlardı. Dışarıya çıktıklarına göre işler biraz daha yıkıcı bir hal alacaktı. '' Ejderha Tanrısının Kükremesi! '' Rezian açtığı ağzıyla masmavi bir enerji gönderdi. Havanın akışını bozan enerji karşısında savaş tanrıçası sadece soğuk bir bakış atmıştı. '' Tanrıçanın Kesiği. '' Fısıldarken elinde beliren ince kılıçla havaya hızlı bir kesik açtı. Koyu mor renklerde bir yarık açılırken Rezian' ın saldırısını tamamen emerek yok oldu! Rezian kaşlarını çatarken işlerin gittikçe çığrından çıktığını fark etmişti. Kazanma şansı gerçekten var mıydı? Rakibinin normal bir tanrıdan bile üstün olduğu belliydi. '' Aklından bile geçirmeni tavsiye etmem. Kazanma şansın yok. '' Savaş tanrıçasının kendinden emin sesine karşı dişlerini sıktı. '' Genç efendi için zaten hayatımı vereceğim. En azından seni yanımda götürmeliyim! ''
Rezian beklerken hızlı bir karar vermişti. Ejderha Tanrısının Merhameti uygulandığında zihninde nasıl kullanacağı beliren iki teknik vardı. İlk teknik olan ' Ejderha Tanrısının Kükremesi' işe yaramamış olsa da ikinci teknik kesinlikle ondan daha güçlüydü. Son hızıyla yukarı uçmaya başladı. Yeterli mesafeye geldiğinde kaldırdığı ellerinden korkutucu derecede fazla mavi enerji gökyüzüne saçılmaya başladı. '' EJDERHA TANRISININ YILDIRIM YAĞMURU! '' Rezian bedenindeki tüm gücü aktardığı tekniği duraksamadan savaş tanrıçasına odakladı. Gök adeta acıyla gürlerken onlarca yıldırım korkutucu bir hızla yere düşmeye başladı. Her bir yıldırım kuşkusuz yıkıcı bir gücü de beraberinde getiriyordu. Savaş tanrıçası bile tedbirsiz davranamazdı.
Ejderha bilincini kaybetmiş cehennem tanrısını önemsiz bir eşyaymış gibi yere fırlattı. '' Hiç akıllanmayacaksın velet. Her zaman yenemeyeceğin rakipler vardır. Bu değişmez kuralken kibrine hakim olamaman... Çöp. '' Uçmak için hazırlanmıştı ki kanatlarındaki acıyla durdu. '' Lanet velet kanatlarıma zarar vermeyi başarmış. Nasıl fark edemedim bunu? '' Kendi kendine mırıldanırken, ejderha zıplayarak kırık tavanları geçerek sarayın dışına çıktı. Dışarı çıktığı anda ilk gördüğü manzara Rezian' ın gökyüzündeki silüetiydi. Gözleri kocaman açılırken ejderha tanrısının tekniklerini kavrayabilecek yeterliliğe sahip olan Rezian' ı incelemeye başladı. Anında onun ölümü kabullendiğini fark etmişti. Üzgünce kafasını indirdi. Böyle bir dahinin kaybolması hoş değildi.
Kafasını indirdiğinde kırmızı saçlarıyla dikkatleri üzerine seçen savaş tanrıçasını fark etmişti. Ejderha bedeninin endişeyle titremesine engel olamadı. Savaş tanrıçasının ününden haberdardı. 6 Kutsal Tanrıdan birinin gücünü kullanabilen Rezian bile ona karşı kazanamazdı. Derin bir nefes alırken önünde açılan simsiyah boyutsal deliğe girdi. Yapabileceği bir şey kalmamıştı...
Savaş tanrıçası yıldırımlardan kaçmaya çabalıyordu. Eğer vurulursa hafif bir yarayla kurtulamayacağına emindi. Önüne düşen yıldırımdan son anda kaçınırken patlama yüzünden geriye savruldu. Bedenini mor bir bariyer kaplarken tam üzerine düşen yıldırımı engellemeye çalıştı. Büyük gürültüyle birlikte bariyer çatlaklar içinde kalmış ve savaş tanrıçası yere gömülmüştü. Bariyeri olmasaydı ne yıldırımdan kurtulabilirdi ne de yere çarpınca alacağı hasardan. Yıldırımlar yeri dövmeyi devam ederken gömüldüğü yerden çıkmaya çalışıyordu. Çünkü bir yıldırım çukuru vurduğunda direk üzerine geliyorduç Kaçma şansı olmayan bir yerde durması mantıksızdı.
Savaş tanrıçası çukurdan çıktığı anda şimşeği kıskandıracak bir hızla koşmaya başladı. Koşarken yanına düşen yıldırım yüzünden bedeni savrulurken son yıldırımda düşüşe geçmişti. Diğer yıldırımların gücünü aşan bu yıldırım büyük bir hızla savaş tanrıçasının düştüğü yere çarptı. 
'' GÜÜÜM! '' 
Devasa patlamayla birlikte daha fazla havada duramayan Rezian' ın bedeni düşüşe geçmişti. '' Özür dilerim genç efendi. Size karşı hiç bir sözümü tutamadım... Lütfen beni affedin...'' Son sözleriyle birlikte gözleri daha fazla dayanamamış ve bir daha uyanmamak üzere ebedi uykuya hoşgeldin demişti...
Savaş tanrıçası toplayabildiği tüm gücü bariyerine aktarırken devasa yıldırım tarafından vuruldu. Sadece bir iki saniye içinde bariyer parçalanmaya başlamıştı. Kaşlarını çatarken kendini zorlayarak bariyere daha fazla güç aktarmaya başladı. Hayatı bu bariyere bağlıydı. Kırılırsa muhtemelen kalıcı hasara maruz kalacaktı. '' Aughh! '' Bağırmamak için dişlerini sıkarken bedenine çektiği tüm gücü bariyere aktarmaya başladı. Sol eli bariyerin enerjisini dengelemesini sağlarken diğer eliyle de enerjiyi iletiyordu.
Bir kaç saniye sonunda yıldırımın gücü kaybolmuştu. Nefes nefese elini indirirken bariyerin parçalanmasını izledi. En son ne zaman bu kadar zorlandığını kesinlikle hatırlamıyordu. Bakışları yere doğru düşmekte olan silüete kilitlenirken kıpırtısızca yatmaya devam etti. Onun hayatını kaybettiğini fark etmişti. Daha rahat görebilmek için hafifçe doğrulttuğu kafasını geri yatırırken biraz dinlenmeye başladı. Kesinlikle kendine gelmek için zamana ihtiyacı vardı. '' Gerçekten takdir edilesi bir rakipti. Uzun zamandır bana bu kadar güçlü birisi meydan okumamıştı. Teşekkür ederim...''
/Evet 9000 kelimelik nur topu gibi olan bölümümüz bitti. Şimdi neden yukarda sezon finali diyora gelirsek. Sınavlarım başlıyor falan fırsatım olmayacak. Ayrıca kurgu defterimi kaybettim bundan sonraki bölümler için kurguyu yeniden tasarlıcam. Yani en az üç hafta yokum ortalarda. Leon-Draw' a elimdeki bölümleri yazıcam. Gene fırsatım olursa sizin için bir iki bölüm yazmayı planlıyorum. İkinci part bu kadar uzun olmaz tabiki ama onu da elimden geldiğince uzun yazıcam. Tahmini 3000 kelime.
Leon-Draw' a bölüm bekleyenler yarın ya da pazartesiye gelmiş olur. İkinci partta çarşamba veya perşembeye gelmiş olur muhtemelen. Ne zaman geleceği hakkında kesin bir şey  demiyorum. İkinci parttan sonra bir de etkinlik yapıcam işte bana sorduğunuz soruları falan yanıtlıcam. O zamana kadar beklemede kalın...


Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm



Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

2 yorum

  1. avatar Unknown says:

    Yazar eline sağlık bölüm dehşet güzel ve yeni bölüm bugün atar mısın