Angoria Bölüm
9:Kung Lao vs Tengri Mei
Kung Lao bir
anda karşısına rakip olarak atanan Tengri Mei’ye bakıp gülümsemiş ve babasına
dönerek ‘’Sadece bir el kullanıcam ‘’ demişti. Kung Liu oğlunun bu derece
havalı olmasını anlayabiliyordu. Vücudunun hemen sağ tarafından öylece sallanan
koluna söz geçiremiyordu ve bunu gizleyebilmek için bu şekilde bir hava atma
yöntemine başvuruyordu. Bu oyunu Kung Liu’nun da devam ettirmesi gerekiyordu ve
oğlunu böylece yalnız bırakma lüksü bulunmuyordu.
‘’Gel bakalım
evlat müstakbel gelinimize iyi davranman için en çok kullandığın eli arkadan
bağlayalım.’’
Kung Lao
babasının kendi oyununa dahil olduğunu fark ettiğinde hızlıca kafa sallamış ve
doğruca babasının yanına doğru ilerlemişti. Kung Liu oğlunun sallanan koluna
bakmış ve kısa süreli de olsa acıma belirtisi göstermişti. Hemen ardından pot
kırdığını anlamış ve bu seferde müstakbel gelini Tengri Mei’ye acıma belirtisi
göstermişti.
Tengri Mei,
Kung Liu’nun kendisine gösterdiği acıma belirtisine ukala bir tavır ile
karşılık vermiş ve aynı şekilde Kung Lao’ya küçümseyici bir bakış ile karşılık
vermişti. Tabi ki babası Tengri Enyum da ikisine de küçümseyici bir bakış atmış
ve iğrenirmiş gibi burnunu kırıştırmıştı.
Bir patatese
benzeyen burnunu kırıştırınca neredeyse soğana dönüşmüş olan burnu Kung Lao’nun
neredeyse gülmesine neden olacaktı. Ancak son anda kendisini tutabilmiş ve
gülmesini bastırabilmişti. Nitekim aynı şekilde Kung Liu’da bunu çok komik bulmuştu
ancak o Kung Lao gibi gülümsemesini bastırmak için uğraşmamış ve ‘’Gününü
göster müstakbel karına!’’ diyerek oğluna doğru gülmüştü.
Kung Lao
kararlı bir ifade ile babasına bakmış ve ‘’Emin olabilirsiniz.’’ Demiş hemen
ardından ise ‘’Müstakbel eşim umarım sana fazla sert davrandığım için beni
suçlamazsın…’’ diye yalandan mahcup bir tutum sergilemişti. Tengri Mei bu
yalandan mahcup duruşu gördüğüne suratını kurmuş bir armut gibi yapmış ve
‘’Aynı şekilde bende sana sert davranırsam beni suçlama…’’ demişti.
Bu iki
çocuğun arasındaki ufak çatışma aynı şekilde büyüklerde de yaşanmıştı. Ancak
onların atışması sözler ile değil gözlerle olmuştu. Bunu ikisi de çok iyi
anlıyor ve zevk alıyordu.
Kung Lao’nun
kolu sol omzundan sağ elinin ters düşeceği şekilde bağlanmıştı. Bağlanması son
derece sıkıcı olmasına rağmen hiçbir şey hissetmeyen Kung Lao içinden bunu
yapan kadına lanetler okumuştu. Eğer onu ilerde yakalarsa yapacaklarını aziz
bile görse şaşırırdı.
Kung Lao’nun
kolu iyice sıkıldığında Kung Liu kafasını Tengri Enyuma doğru çevirmiş ve
‘’Başlasınlar bence’’ diyerek kişisel görüşünü sunmuştu. Tengri Enyum kendisine
çevrilen kişisel görüşü aynı şekilde onaylamıştı. ‘’Başlasınlar aynen kızımın
oğlunu bir bok parçası gibi ezmesini dört gözle bekliyorum.’’
Kung Lao bu
sözleri çok fazla duyduğu için önemsememiş ve sadece önündeki rakibe bakmıştı.
Tek kolunu kullanıyor olabilirdi ancak bu ona herhangi bir dezavantaj
yaratmıyordu şimdilik. Kung Liu kafasını sallamış ve ‘’Başlayın o zaman!’’
diyerek müsabakayı başlatmıştı.
Kung Lao sesi
duyduğu anda sismik adımlar ile gözden kaybolmuştu. Kung Liu ve Tengri Enyum,
Kung Lao’nun bu kadar yüksek hızla ilerlemesini sağlayacak tekniği nereden
bulduğunu merak etmişlerdi. Sonuçta Kung Liu bile böylesi bir tekniği bilmiyordu.
Oğlunun nereden öğrendiğini düşündüğü sırada bir anda aklına bir kasabada
dövüştüğü adam gelmişti. Adam son derece güçlüydü ve ilk kez Tengri Bo’dan
başkası ile kafa kafaya dövüştüğü için Kung Liu kendisine saygı göstermişti.
Oğlunun ona
usta diye seslenmesi ile birlikte kafasında oluşmuştu. Ona öğreten kişi elbette
ki o adamdı başka türlü nasıl olurda öğrenebilirdi ki?
Tengri Mei,
Kung Lao gözden kaybolduğu anda gülmeye başlamıştı. ‘’Kaçma konusunda bu kadar
ileri seviye olduğunu bilmiyordum!’’
Kung Lao daha
öncelerinde de bu sözleri duyduğu için önemsememişti. Ustasından çalmış olduğu
hareket her savaşta o kadar işine yarıyordu ki ustasına tekrar minnettar
olmuştu. Öğretmemiş olmasına rağmen en azından ona gösterecek kadar ileriye
gitmişti.
Kung Lao
gülümsemiş ve hemen ardından ise Tengri Mei’nin arkasına geçmişti. Dövüşün
uzamasını istemiyordu. Bu yüzden bir an önce bitirmek onun hedefiydi. Arkasına
geçtiğini Tengri Mei dışında herkes görmüştü ancak karışmalarına müsaade
edilmiyordu. Kung Lao bunu fırsat bilerek sol eli ile Tengri Mei’nin ensesine
sert bir tokat vurmuştu.
Tokadın
etkisi ile bir adım ileriye doğru sendeleyen Tengri Mei daha ne olduğunu
anlayamadan Kung Lao’nun yanında bittiğini fark etmiş ve ona engel olabilmek
için dengedeki ayağı ile Kung Lao’dan bir iki adım uzağa doğru süzülmüştü.
Kung Lao,
Tengri Mei’nin bu kadar çevik olacağını düşünmemişti bu yüzden kısa süreli bir
şaşkınlık geçirmişti. Bu şaşkınlıktan faydalanmak isteyen Tengri Mei ise hızla
Kung Lao’nun üstüne doğru ilerlemiş ve Kung Lao’nun sağ omzuna ve karnına iki
tane yumruk savurmuştu.
Kung Lao
kendisine doğru gelen minicik yumruklara sadece gülümsemişti. Sağ omzunda ve
karnında sadece ufacık bir yanma belirtisi hisseden Kung Lao ne ileriye doğru
gitmiş nede geriye doğru çekişmişti. Yumrukların etki etmediğini göstermek için
ağzını açabildiği kadar açmış ve sırıtmıştı. Tengri Mei bu sırıtma ile birlikte
yumruklarının hiçbir etki bırakmadığını anlamış ve kahrından telef olmuştu. Son
zamanlarda yetişimini öyle çok boşlamıştı ki yaşıtları çoktan başlangıç kaynak
aleminin sonlarına gelirken kendisi yedinci seviyede kalmıştı.
Ancak ne
şekilde olursa olsun başlangıç kaynak alemi karşısındaki çöp için son derece
yeterli olmalıydı. Nasıl olurdu da hiçbir etki bırakmazdı ki? Tengri Mei
bunları düşünürken Kung Lao ise sırıtmış ve ‘’Bu yumruklar ile çok değil sekiz
ay öncede vurmuştun hatırladın mı? Hem de ne için? Sırf güçsüz olduğum için… O
zaman neredeyse öldürüyordunuz beni. Çok eğlenmiştin değil mi?’’ diye
fısıldayan Kung Lao gözleri intikam ateşi ile yanar bir şekilde bu kelimeleri
söylemişti.
Tengri Mei
sırf bu kelimeler ile bile Kung Lao’dan korkmuştu. Söylediklerinin hepsi son
derece doğruydu. O gün oda onu yumruklamıştı ve bundan son derece zevk almıştı.
Hatta öyle çok zevk almıştı ki tekrar tekrar onu yumruklamış ve dudağının bir
köşesinin kanamasını bile sağlamıştı. Ayrıca bunları yaparken ilk kuzen Tengri
Yan’ın gözüne de girmişti. O zaman bunlar onun için bir taşla iki kuş
mantığındaydı.
Kung Lao daha
fazla beklemesinin anlamsız olduğunu düşünmüş ve karşısındaki Tengri Mei’nin
boğazına doğru elini açıp düz bir çizgi haline getirerek vurmuştu. Bu ani
hareket ile birlikte Tengri Mei içiinde çatıştığı için bir anda nefessiz kalmış
ve zihnini o ana döndürebilmişti. İki eli ile boğazın tutarak nefes almaya
çalışan Tengri Mei çığlık atmak istemiş ancak atabilecek kuvveti kendisinde
bulamamıştı. Sadece öksürebilen Tengri Mei her öksürmesi ile birlikte boğazının
daha da acıdığını hissetmiş ve en sonunda öksürmekten de vazgeçmişti.
Bu esnada ise
Kung Lao bir babasına birde müstakbel kayınbabasına bakmış ve surat ifadelerine
göre devam etme isteğini ayarlamıştı. Tengri Enyum’un suratında hem büyük bir
şaşkınlık hem de büyük bir sinir vardı ve sırf bu yüzden Kung Lao’ya ateş saçarak
bakıyordu.
Tam tersi
şekilde olan Kung Liu oğluna gurur ile bakıyor ve kendisi gibi oda sırıtıyordu.
Elinde bulunan bir papatyaya da aynı şekilde bakıyor ve bir şeyler
fısıldıyordu. Kung Lao bu hareketten sonra babasının kim ile muhatap olduğuna
emin olamamıştı.
En iyisinin
devam etmek olduğunu düşünen Kung Lao Tengri Mei’nin saçlarından tuttuğu gibi
kendisine doğru çekmiş ve boyun eğmesini sağlamıştı. Bu sırada ise bacaklarına
kaynak enerjisi göndererek zıplamış ve havada bir tur dönerek tekrar yere inmişti.
Bu sırada ise kız havada dönen Kung Lao’nun etkisiyle takla atmış ve bir anda
sırtının Kung Lao’ya dönük olmasına neden olmuştu. Kung Lao çevik bir hareket
ile saçlarını bırakmış ve hemen üstüne çıkmıştı.
Bedenini bir
ağırlık olarak kullanan Kung Lao sol yumruğunu gerdirmiş ve hemen ardından ise
yere vurmuştu.
Tengri Mei en
sonunda nefes alabilir hale gelmiş ve ses tellerini kopartacak kadar yüksek
sesle ‘’Pes ediyorum!!’’ diye bağırmıştı. Tam bu esnada ise Kung Lao’nun
yumruğu sert zemine inmiş ve ufak bir krater oluşturmuştu. Gözleri ile o tarafa
bakan Tengri Mei ise yerdeki çatlağı gördüğünde daha da fazla korkmuş ve
kendisine vurmadığı için şükretmişti. Sadece sekiz ay içerisinde nasıl olurdu
da bu kadar güçlenebilirdi?
Tengri Enyum
bu sesi duyduğu anda kulaklarına kadar kızarmış ve sinirlenmişti. Kung Klanının
içinde olduğu için kendisini tutmaya çalışsa da kızının bu kadar kolay bir
şekilde yenilmesi ile birlikte aşağılanmış ve tükürdüğünü yalamak zorunda
kalmıştı. Bu onun en nefret ettiği şeydi ve önündeki Kung Lao denen çocuk
tarafından bu gerçekleştirilmişti.
‘’Bu
sayılmaz!!’’ diye bağıran Tengri Enyum’un sesi ile tüm salon titremiş ve salon
dışında bulunan Tengri klanının hizmetkarları ile birlikte Kung Klanındaki
herkes bu ses ile irkilmişti.
Kung Liu
karşısındaki adama sakince bakmış ve ‘’Söz sözdür değilmi? Yemin ise sözün
üstündedir. Erkek adam bir kez yemin ettiğinde sonuna kadar gitmelidir.
Özellikle de tanrılara yemin ettiyse bu yolda ölse bile yemininden
dönmemelidir. Adil bir maçta oğlum Kung Lao tek eli ile kazandı ve bunu tek
damla ter dökmeden başardı. Önümüzdeki ay düğün zamanını konuşmamız gerektiğini
düşünmüyor musun sende Enyum?’’
Tengri Enyum
bu sözler ile birlikte içindeki nefreti boğazında bırakmıştı. Erkek adam bir
kez yemin ettiğinde bunu yapmalıydı. Yoksa bir daha asla insanlar içine
çıkamazdı ve erkek olarak görülmezdi. Küçük bir yemin olsaydı üstünü
kapatabilirdi ancak özellikle klanlar arası bir yemin edildiğinde bunu nasıl
olurdu da kapatabilirdi ki? Bu hiç şüphesiz güneşi balçık ile kapatmaya
benzerdi.
‘’Haklısın
verilen bir yemin sonuna kadar tutulmalı, bu ne kadar zor olsa da devam etmeli
düğün tarihimizi konuşmamızın en iyi olacağı konusunda hem fikirim. Siz iki
küçük şimdi büyükleri yalnız bırakınız. Mei kızım müstakbel kocan ile etrafı
gezmeni istiyorum senden.’’ Demiş ve sert bakışlarını Tengri Mei’ye doğru
yönlendirmişti.
Tengri Mei
evlerine döndüklerinde başına nelerin geleceğini çok iyi biliyordu ve bu yüzden
babasına korku dolu gözler ile bakmış ve hemen ardından ise kafasını eğerek
‘’Nasıl isterseniz.’’ Demişti.
Bu durum Kung
Lao’nun işine gelmiyordu ve belli bir sürenin ardından Tengri Mei’nin
gideceğini çok iyi biliyordu, oysa ki onun ile ilgili planları çok ama çok daha
fazlaydı. Hızlıca babasının yanına doğru koşmuş ve ‘’Babacığım, senden bunu
istemeye utanıyorum ancak oğlunun bu isteğini geri çevirme…’’ diye masumane bir
ses ile konuşmuştu.
Kung Liu
oğlunun aklından neler geçtiğini bilmiyordu ancak bunun son derece sahte bir
masumluk olduğunu çok iyi biliyordu. Kafasını Kung Lao’ya doğru çevirmişti ve
‘’Söyle bakalım.’’ Konuşmuştu.
Kung Lao,
babasının oyuna düşmediğini anladığı anda sırtında ufak bir ter damlasının aşağıya
inmeye başladığını hissetmişti ancak bunu önemsememiş ve ‘’Müstakbel eşimin
düğün gününe kadar benim yanımda kalmasını istiyorum. Hem bu sayede onu daha
iyi tanımış olurum değil mi?’’ diye bir kedi edasıyla mırıldanmış ve hemen
ardından yavru bir köpeğe benzeyen gözleri ile Tengri Enyum’a bakmıştı. ‘’Size
de sormaktayım Saygıdeğer Tengri Enyum. Lütfen benim yanımda kalmasına izin
verin, emin olunuz ki kızınızı kendi evinde olduğu gibi ağırlayacağım.’’ Demiş
ve gözlerine yalandan bir sulanma katmıştı.
Tengri Enyum,
Kung Lao’nun son andaki sulu gözlerini görmemiş olsa direkt olarak red edecekti
ancak nedendir bilinmez son ağlamalı gözleri gördüğünde kızının üç döngülük
zamanları aklına gelmiş ve içinden ister istemez kabul etme dürtüsü gelmişti.
‘’Pekala
kalabilirsin, hem böylesi sizin içinde son derece hayırlı olur. Birbirinizi daha
iyi tanırsınız ve evlendiğinizde de yabancılık çekmezsiniz.’’ Demiş ve hemen
ardından ise kafasını Kung Liu’ya doğru tekrar çevirmişti.
Kung Lao bu
haberden sonra küçük bir çocuk gibi havaya zıplamış ve çözülmeye unutulmuş sağ
kolu ile birlikte hızlıca Tengri Mei’nin yanına ilerlemişti. Sol eli ile kızın
sol elini kapmış ve ‘’Gel sana klanımızın son derece güzel manzaralarını
göstereyim!’’ demiş ve hemen ardından ise pis bir sırıtma ile Tengri Mei’ye
bakmıştı.
Tengri Mei
iki ucu keskin kılıçtan en keskinine gittiğini hissettiği anda hayatına lanet
okumuş ve Kung Lao’nun kuvveti ile sürüklenerek odadan dışarıya çıkmıştı.
[1772]
***
Bir bölümün
daha sonuna geldik şimdi 300 kelime falan az ama olsun bu bölüm biraz aksiyon
gördük…
Kung Lao’nun
Tengri Mei ile ilgili düşünceleri ne?
Kung Lao’nun
sağ kolu ne zaman iyileşecek?
Düğün ne
zaman yapılacak?
Düğün pastası
çikolatalı mı yoksa meyveli mi olacak?
Bölüm 63 ile 64 arasında bir kopukluk yok mu?