Angoria Bölüm 64

Angoria Bölüm 9:Kung Lao vs Tengri Mei


Kung Lao bir anda karşısına rakip olarak atanan Tengri Mei’ye bakıp gülümsemiş ve babasına dönerek ‘’Sadece bir el kullanıcam ‘’ demişti. Kung Liu oğlunun bu derece havalı olmasını anlayabiliyordu. Vücudunun hemen sağ tarafından öylece sallanan koluna söz geçiremiyordu ve bunu gizleyebilmek için bu şekilde bir hava atma yöntemine başvuruyordu. Bu oyunu Kung Liu’nun da devam ettirmesi gerekiyordu ve oğlunu böylece yalnız bırakma lüksü bulunmuyordu.

‘’Gel bakalım evlat müstakbel gelinimize iyi davranman için en çok kullandığın eli arkadan bağlayalım.’’

Kung Lao babasının kendi oyununa dahil olduğunu fark ettiğinde hızlıca kafa sallamış ve doğruca babasının yanına doğru ilerlemişti. Kung Liu oğlunun sallanan koluna bakmış ve kısa süreli de olsa acıma belirtisi göstermişti. Hemen ardından pot kırdığını anlamış ve bu seferde müstakbel gelini Tengri Mei’ye acıma belirtisi göstermişti.

Tengri Mei, Kung Liu’nun kendisine gösterdiği acıma belirtisine ukala bir tavır ile karşılık vermiş ve aynı şekilde Kung Lao’ya küçümseyici bir bakış ile karşılık vermişti. Tabi ki babası Tengri Enyum da ikisine de küçümseyici bir bakış atmış ve iğrenirmiş gibi burnunu kırıştırmıştı.

Bir patatese benzeyen burnunu kırıştırınca neredeyse soğana dönüşmüş olan burnu Kung Lao’nun neredeyse gülmesine neden olacaktı. Ancak son anda kendisini tutabilmiş ve gülmesini bastırabilmişti. Nitekim aynı şekilde Kung Liu’da bunu çok komik bulmuştu ancak o Kung Lao gibi gülümsemesini bastırmak için uğraşmamış ve ‘’Gününü göster müstakbel karına!’’ diyerek oğluna doğru gülmüştü.

Kung Lao kararlı bir ifade ile babasına bakmış ve ‘’Emin olabilirsiniz.’’ Demiş hemen ardından ise ‘’Müstakbel eşim umarım sana fazla sert davrandığım için beni suçlamazsın…’’ diye yalandan mahcup bir tutum sergilemişti. Tengri Mei bu yalandan mahcup duruşu gördüğüne suratını kurmuş bir armut gibi yapmış ve ‘’Aynı şekilde bende sana sert davranırsam beni suçlama…’’ demişti.

Bu iki çocuğun arasındaki ufak çatışma aynı şekilde büyüklerde de yaşanmıştı. Ancak onların atışması sözler ile değil gözlerle olmuştu. Bunu ikisi de çok iyi anlıyor ve zevk alıyordu.

Kung Lao’nun kolu sol omzundan sağ elinin ters düşeceği şekilde bağlanmıştı. Bağlanması son derece sıkıcı olmasına rağmen hiçbir şey hissetmeyen Kung Lao içinden bunu yapan kadına lanetler okumuştu. Eğer onu ilerde yakalarsa yapacaklarını aziz bile görse şaşırırdı.

Kung Lao’nun kolu iyice sıkıldığında Kung Liu kafasını Tengri Enyuma doğru çevirmiş ve ‘’Başlasınlar bence’’ diyerek kişisel görüşünü sunmuştu. Tengri Enyum kendisine çevrilen kişisel görüşü aynı şekilde onaylamıştı. ‘’Başlasınlar aynen kızımın oğlunu bir bok parçası gibi ezmesini dört gözle bekliyorum.’’  

Kung Lao bu sözleri çok fazla duyduğu için önemsememiş ve sadece önündeki rakibe bakmıştı. Tek kolunu kullanıyor olabilirdi ancak bu ona herhangi bir dezavantaj yaratmıyordu şimdilik. Kung Liu kafasını sallamış ve ‘’Başlayın o zaman!’’ diyerek müsabakayı başlatmıştı.

Kung Lao sesi duyduğu anda sismik adımlar ile gözden kaybolmuştu. Kung Liu ve Tengri Enyum, Kung Lao’nun bu kadar yüksek hızla ilerlemesini sağlayacak tekniği nereden bulduğunu merak etmişlerdi. Sonuçta Kung Liu bile böylesi bir tekniği bilmiyordu. Oğlunun nereden öğrendiğini düşündüğü sırada bir anda aklına bir kasabada dövüştüğü adam gelmişti. Adam son derece güçlüydü ve ilk kez Tengri Bo’dan başkası ile kafa kafaya dövüştüğü için Kung Liu kendisine saygı göstermişti.

Oğlunun ona usta diye seslenmesi ile birlikte kafasında oluşmuştu. Ona öğreten kişi elbette ki o adamdı başka türlü nasıl olurda öğrenebilirdi ki?

Tengri Mei, Kung Lao gözden kaybolduğu anda gülmeye başlamıştı. ‘’Kaçma konusunda bu kadar ileri seviye olduğunu bilmiyordum!’’

Kung Lao daha öncelerinde de bu sözleri duyduğu için önemsememişti. Ustasından çalmış olduğu hareket her savaşta o kadar işine yarıyordu ki ustasına tekrar minnettar olmuştu. Öğretmemiş olmasına rağmen en azından ona gösterecek kadar ileriye gitmişti.

Kung Lao gülümsemiş ve hemen ardından ise Tengri Mei’nin arkasına geçmişti. Dövüşün uzamasını istemiyordu. Bu yüzden bir an önce bitirmek onun hedefiydi. Arkasına geçtiğini Tengri Mei dışında herkes görmüştü ancak karışmalarına müsaade edilmiyordu. Kung Lao bunu fırsat bilerek sol eli ile Tengri Mei’nin ensesine sert bir tokat vurmuştu.

Tokadın etkisi ile bir adım ileriye doğru sendeleyen Tengri Mei daha ne olduğunu anlayamadan Kung Lao’nun yanında bittiğini fark etmiş ve ona engel olabilmek için dengedeki ayağı ile Kung Lao’dan bir iki adım uzağa doğru süzülmüştü.

Kung Lao, Tengri Mei’nin bu kadar çevik olacağını düşünmemişti bu yüzden kısa süreli bir şaşkınlık geçirmişti. Bu şaşkınlıktan faydalanmak isteyen Tengri Mei ise hızla Kung Lao’nun üstüne doğru ilerlemiş ve Kung Lao’nun sağ omzuna ve karnına iki tane yumruk savurmuştu.

Kung Lao kendisine doğru gelen minicik yumruklara sadece gülümsemişti. Sağ omzunda ve karnında sadece ufacık bir yanma belirtisi hisseden Kung Lao ne ileriye doğru gitmiş nede geriye doğru çekişmişti. Yumrukların etki etmediğini göstermek için ağzını açabildiği kadar açmış ve sırıtmıştı. Tengri Mei bu sırıtma ile birlikte yumruklarının hiçbir etki bırakmadığını anlamış ve kahrından telef olmuştu. Son zamanlarda yetişimini öyle çok boşlamıştı ki yaşıtları çoktan başlangıç kaynak aleminin sonlarına gelirken kendisi yedinci seviyede kalmıştı.

Ancak ne şekilde olursa olsun başlangıç kaynak alemi karşısındaki çöp için son derece yeterli olmalıydı. Nasıl olurdu da hiçbir etki bırakmazdı ki? Tengri Mei bunları düşünürken Kung Lao ise sırıtmış ve ‘’Bu yumruklar ile çok değil sekiz ay öncede vurmuştun hatırladın mı? Hem de ne için? Sırf güçsüz olduğum için… O zaman neredeyse öldürüyordunuz beni. Çok eğlenmiştin değil mi?’’ diye fısıldayan Kung Lao gözleri intikam ateşi ile yanar bir şekilde bu kelimeleri söylemişti.

Tengri Mei sırf bu kelimeler ile bile Kung Lao’dan korkmuştu. Söylediklerinin hepsi son derece doğruydu. O gün oda onu yumruklamıştı ve bundan son derece zevk almıştı. Hatta öyle çok zevk almıştı ki tekrar tekrar onu yumruklamış ve dudağının bir köşesinin kanamasını bile sağlamıştı. Ayrıca bunları yaparken ilk kuzen Tengri Yan’ın gözüne de girmişti. O zaman bunlar onun için bir taşla iki kuş mantığındaydı.

Kung Lao daha fazla beklemesinin anlamsız olduğunu düşünmüş ve karşısındaki Tengri Mei’nin boğazına doğru elini açıp düz bir çizgi haline getirerek vurmuştu. Bu ani hareket ile birlikte Tengri Mei içiinde çatıştığı için bir anda nefessiz kalmış ve zihnini o ana döndürebilmişti. İki eli ile boğazın tutarak nefes almaya çalışan Tengri Mei çığlık atmak istemiş ancak atabilecek kuvveti kendisinde bulamamıştı. Sadece öksürebilen Tengri Mei her öksürmesi ile birlikte boğazının daha da acıdığını hissetmiş ve en sonunda öksürmekten de vazgeçmişti.

Bu esnada ise Kung Lao bir babasına birde müstakbel kayınbabasına bakmış ve surat ifadelerine göre devam etme isteğini ayarlamıştı. Tengri Enyum’un suratında hem büyük bir şaşkınlık hem de büyük bir sinir vardı ve sırf bu yüzden Kung Lao’ya ateş saçarak bakıyordu.
Tam tersi şekilde olan Kung Liu oğluna gurur ile bakıyor ve kendisi gibi oda sırıtıyordu. Elinde bulunan bir papatyaya da aynı şekilde bakıyor ve bir şeyler fısıldıyordu. Kung Lao bu hareketten sonra babasının kim ile muhatap olduğuna emin olamamıştı.

En iyisinin devam etmek olduğunu düşünen Kung Lao Tengri Mei’nin saçlarından tuttuğu gibi kendisine doğru çekmiş ve boyun eğmesini sağlamıştı. Bu sırada ise bacaklarına kaynak enerjisi göndererek zıplamış ve havada bir tur dönerek tekrar yere inmişti. Bu sırada ise kız havada dönen Kung Lao’nun etkisiyle takla atmış ve bir anda sırtının Kung Lao’ya dönük olmasına neden olmuştu. Kung Lao çevik bir hareket ile saçlarını bırakmış ve hemen üstüne çıkmıştı.

Bedenini bir ağırlık olarak kullanan Kung Lao sol yumruğunu gerdirmiş ve hemen ardından ise yere vurmuştu.

Tengri Mei en sonunda nefes alabilir hale gelmiş ve ses tellerini kopartacak kadar yüksek sesle ‘’Pes ediyorum!!’’ diye bağırmıştı. Tam bu esnada ise Kung Lao’nun yumruğu sert zemine inmiş ve ufak bir krater oluşturmuştu. Gözleri ile o tarafa bakan Tengri Mei ise yerdeki çatlağı gördüğünde daha da fazla korkmuş ve kendisine vurmadığı için şükretmişti. Sadece sekiz ay içerisinde nasıl olurdu da bu kadar güçlenebilirdi?

Tengri Enyum bu sesi duyduğu anda kulaklarına kadar kızarmış ve sinirlenmişti. Kung Klanının içinde olduğu için kendisini tutmaya çalışsa da kızının bu kadar kolay bir şekilde yenilmesi ile birlikte aşağılanmış ve tükürdüğünü yalamak zorunda kalmıştı. Bu onun en nefret ettiği şeydi ve önündeki Kung Lao denen çocuk tarafından bu gerçekleştirilmişti.

‘’Bu sayılmaz!!’’ diye bağıran Tengri Enyum’un sesi ile tüm salon titremiş ve salon dışında bulunan Tengri klanının hizmetkarları ile birlikte Kung Klanındaki herkes bu ses ile irkilmişti.

Kung Liu karşısındaki adama sakince bakmış ve ‘’Söz sözdür değilmi? Yemin ise sözün üstündedir. Erkek adam bir kez yemin ettiğinde sonuna kadar gitmelidir. Özellikle de tanrılara yemin ettiyse bu yolda ölse bile yemininden dönmemelidir. Adil bir maçta oğlum Kung Lao tek eli ile kazandı ve bunu tek damla ter dökmeden başardı. Önümüzdeki ay düğün zamanını konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun sende Enyum?’’ 

Tengri Enyum bu sözler ile birlikte içindeki nefreti boğazında bırakmıştı. Erkek adam bir kez yemin ettiğinde bunu yapmalıydı. Yoksa bir daha asla insanlar içine çıkamazdı ve erkek olarak görülmezdi. Küçük bir yemin olsaydı üstünü kapatabilirdi ancak özellikle klanlar arası bir yemin edildiğinde bunu nasıl olurdu da kapatabilirdi ki? Bu hiç şüphesiz güneşi balçık ile kapatmaya benzerdi.

‘’Haklısın verilen bir yemin sonuna kadar tutulmalı, bu ne kadar zor olsa da devam etmeli düğün tarihimizi konuşmamızın en iyi olacağı konusunda hem fikirim. Siz iki küçük şimdi büyükleri yalnız bırakınız. Mei kızım müstakbel kocan ile etrafı gezmeni istiyorum senden.’’ Demiş ve sert bakışlarını Tengri Mei’ye doğru yönlendirmişti.

Tengri Mei evlerine döndüklerinde başına nelerin geleceğini çok iyi biliyordu ve bu yüzden babasına korku dolu gözler ile bakmış ve hemen ardından ise kafasını eğerek ‘’Nasıl isterseniz.’’ Demişti.

Bu durum Kung Lao’nun işine gelmiyordu ve belli bir sürenin ardından Tengri Mei’nin gideceğini çok iyi biliyordu, oysa ki onun ile ilgili planları çok ama çok daha fazlaydı. Hızlıca babasının yanına doğru koşmuş ve ‘’Babacığım, senden bunu istemeye utanıyorum ancak oğlunun bu isteğini geri çevirme…’’ diye masumane bir ses ile konuşmuştu.

Kung Liu oğlunun aklından neler geçtiğini bilmiyordu ancak bunun son derece sahte bir masumluk olduğunu çok iyi biliyordu. Kafasını Kung Lao’ya doğru çevirmişti ve ‘’Söyle bakalım.’’ Konuşmuştu.

Kung Lao, babasının oyuna düşmediğini anladığı anda sırtında ufak bir ter damlasının aşağıya inmeye başladığını hissetmişti ancak bunu önemsememiş ve ‘’Müstakbel eşimin düğün gününe kadar benim yanımda kalmasını istiyorum. Hem bu sayede onu daha iyi tanımış olurum değil mi?’’ diye bir kedi edasıyla mırıldanmış ve hemen ardından yavru bir köpeğe benzeyen gözleri ile Tengri Enyum’a bakmıştı. ‘’Size de sormaktayım Saygıdeğer Tengri Enyum. Lütfen benim yanımda kalmasına izin verin, emin olunuz ki kızınızı kendi evinde olduğu gibi ağırlayacağım.’’ Demiş ve gözlerine yalandan bir sulanma katmıştı.

Tengri Enyum, Kung Lao’nun son andaki sulu gözlerini görmemiş olsa direkt olarak red edecekti ancak nedendir bilinmez son ağlamalı gözleri gördüğünde kızının üç döngülük zamanları aklına gelmiş ve içinden ister istemez kabul etme dürtüsü gelmişti.

‘’Pekala kalabilirsin, hem böylesi sizin içinde son derece hayırlı olur. Birbirinizi daha iyi tanırsınız ve evlendiğinizde de yabancılık çekmezsiniz.’’ Demiş ve hemen ardından ise kafasını Kung Liu’ya doğru tekrar çevirmişti.

Kung Lao bu haberden sonra küçük bir çocuk gibi havaya zıplamış ve çözülmeye unutulmuş sağ kolu ile birlikte hızlıca Tengri Mei’nin yanına ilerlemişti. Sol eli ile kızın sol elini kapmış ve ‘’Gel sana klanımızın son derece güzel manzaralarını göstereyim!’’ demiş ve hemen ardından ise pis bir sırıtma ile Tengri Mei’ye bakmıştı.

Tengri Mei iki ucu keskin kılıçtan en keskinine gittiğini hissettiği anda hayatına lanet okumuş ve Kung Lao’nun kuvveti ile sürüklenerek odadan dışarıya çıkmıştı.

[1772]

***
Bir bölümün daha sonuna geldik şimdi 300 kelime falan az ama olsun bu bölüm biraz aksiyon gördük…

Kung Lao’nun Tengri Mei ile ilgili düşünceleri ne?

Kung Lao’nun sağ kolu ne zaman iyileşecek?

Düğün ne zaman yapılacak?

Düğün pastası çikolatalı mı yoksa meyveli mi olacak?


Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin :D 

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

1 yorum: