Angoria Bölüm 35

Angoria Bölüm 35: Kuruyan Güller
Yaşanan bu hadiselerden sonra Mirza Bo karşısındaki rakibe bakıp teşekkürlerini sunmuş ve ''İzin verirseniz şimdi ayrılıyorum!'' diyerek ağır adımlar ile sis bulutunun içinden çıkmıştı. Kırmızıya dönmüş olan bu sis bulutu tek bir şeyi ifade etmekteydi. İkilinin arasındaki kavga o kadar şiddetliydi ki Phialamlarındaki Qi dışarıdan içeride neler olduğunu görmelerine izin vermemişti.
Mirza Bo'nun çıkmasının ardından ise Kung Liu daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığını düşünmüştü ve ''Daha da güçlen bakalım evlat geri döndüğünde nasıl bir şey olacağını çok merak ediyorum...'' diye mırıldanmış ve kaşla göz arasında varlığını silerek yok olmuştu.
İki gün sonra...
Kung Lao yaşanan hadiselerden sonra kendisini bir anda canını çıkartacak antrenmanların ortasında bulmuştu. Ustası Mirza Bo su molası dışında tek bir mola dahi vermiyor ve sürekli kılıçla talim koşu ve kas çalıştırmaları yaptırıyordu. Üstelik meditasyon yapmasına bile izin yoktu!
Kung Lao on altı yemek süresi süren ve elli turdan oluşan koşusunun sadece yarısına gelmişti ki daha fazla ilerleyemeyeceğini hissetmişti. Boğazı susuzluktan ötürü kurumuştu ve her nefes alışında canının yanmasına sebep oluyordu. Ustasına ara sıra göz atıyor ve nerede olduğunu bulmaya çalışıyordu. Etrafta bulamadığını fark ettiğinde ise kalçasını yumuşak çimenlere doğru koymaya çalışmıştı.
Ancak daha kalçası yer ile temas etmeden, sert bir cisme çarptığını fark etmişti. Ne olduğunu anlamak için arkasını döndüğünde ise bir ayak ile karşılaştı. Kung Lao daha kendisini toparlayamadan kıçına yemiş olduğu tekme ile birlikte yükselen çığlık o kadar gürültülüydü ki karşı tarafta bulunan ormanın içindeki kuşlar bu gürültüden ürkmüş ve kondukları dallardan apar topar ayrılmışlardı.
''Sana kim izin verdi lan Bok Çuvalı!!'' diye bağıran Mirza Bo arkasını dönmüş ve ''Elli Beş tur oldu!'' diye seslenmişti. Kafasında ise tek bir düşünce vardı 'Ayağımada ne güzel oturdu...' Tüm bu süre boyunca tek bir hareketini bile gözden kaçırmayan Mirza Bo daha Qi'sinin yarısını bile kullanamadan vücudunun bittiğini fark ettiğinde durumun içler acısını olduğunu anlamış ve Kung Lao'nun vücudunu mutlak zorluktaki eğitimde kullanmaya başlamıştı.
Yediği tekmenin acısı yüzünden kıçında büyük ir yanma hisseden Kung Lao tekmenin etkisi ile üç nefes süresi kadar havada süzülmüş ardından ise iki takla atarak ancak durabilmişti. Dahası yerde dinlenmesi için bile bir izni yoktu. Eğer bunu yaparsa çok iyi biliyordu ki kıçına bir kez daha tekme yiyecekti!! Etrafta koştururken insanlar Kung Lao ve zalim ustasına bakıyordu bir çoğu bu küçük çocuğa acıyordu. Böylesine bir ustaya sahip olmak onların gözünde intihardan farksızdı sonuçta...
Ancak tek bir kişi vardı ki o gıpta ile bakıyordu... Chi İcidebzec'nin üvey Ağabeyi Nou Fen Lan'dan başkası değildi. Kendisi gelişim sanatına başladığında ve ilk kez Kung Lao'yu gördüğünde sadece Başlangıç Aleminin beşinci seviyesinde olan birisiydi. Ancak sonrasında Mirza Bo denen şifacı kendisini eğimeye başladığı andan itibaren bütün işler değişmişti. Kendisi son iki aydır Altıncı aşamaya girmeye çalışıyordu ve halen o dar boğazını bir santim bile aşamamıştı. Ancak Kung Lao denen çocuk kısacık bir sürede aşmakla kalmayıp kendisini ikiye katlamış ve Temel Kaynak Alemine yarım merdiven dayamıştı. Nasıl olurdu da böylesine bir ezilmeyi kabul edebilirdi ki?
Nou Fen Lan aynı zamanda üveş kız kardeşi için üzülüyordu. Kendisini en son gördüğünden bu yana altı ay geçmişti. Bu süre zarfının içinde elbetteki kulağına birkaç bir şey çalınmıştı ancak hiç birisine ihtimal vermeyi düşünmüyordu.
''Keşke böylesine büyüleyici bir usta beni de eğitmiş olsa'' diye fısıldadı. Fısıldaması sadece kaynak gücü çalışmayan insanlar için duyulması imkânsız bir şeydi. Kung Lao ve Mirza Bo çoktan söylediklerini duymuşlardı.
Mirza Bo çenesini okşamış ve sonrasında ise kolunu saat yönü doğrultusunda ilerletmişti. Bir anda mermi gibi fırlayan bir parmak doğruca Nou Fen Lan'a doğru işaret etmiş ve ''Sen Başlangıç Kaynak Aleminin Beşinci seviyesindeki hayta gel ulan buraya!'' demişti.
Herkes işaret parmağı ile gösterilen kişinin kim olduğunu merak ediyordu. Herkes pür dikkat izliyordu, aralarında birkaç tane sivri zekalı bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüş ve hızlıca öne çıkmışlardı ancak; Herkes biliyordu ki bu kasabada başlangıç aleminin beşinci seviyesinde sadece bir kişi bulunuyordu ve oda Nou Fen Lan'dan başkası değildi...
Nou Fen Lan çok heyecanlanmıştı heyecanını dinleyebileceği hiçbir şeyin olmadığını düşünüyordu. Esmer derisinde al al olmuş suratı görenleri bir pancar kafalının geçtiğine inandırıyordu. Adımlarını ağırdan bile alamıyordu, apar topar neredeyse koşarak Şifacı Mirza Bo'nun yanına doğru ilerledi. Mirza Bo insiyatifini bomamış ve neredeyse yetişkinlik ayinine katılacak olan çocuğu incelemişti. Güçlü ve yapılı birisi gibi duruyordu kafasında bir merak dönüp dolaşıyordu. Çocuğa doğru bakarak ''Söyle bana çocuk benden senin ustan olmamı mı istiyorsun?'' demişti.
Nou Fen Lan ise gözlerini dört açmıştı ağzı öyle çok açılmıştı ki sevinçten gören inşaların kulaklarna deydiğini söylememeleri için en az üç yeşil kaynak gümüşü rüşvet almaları gerekirdi. Nou Fen Lan heyecanını bir türlü yenemiyor ve aynı zamanda gülümsemesini kesemiyordu en sonunda aklına sadece kafa sallamak gelebilmişti. Mirza Bo karşısında ki öğrencinin ne kadar istekli olduğunu görmüştü, 'En azından bir test edelim' diye aklından geçiren Mirza Bo koşarak önlerinden geçen Kung Lao'ya el salladı. ''Gel lan buraya bok parçası!!'' diye seslendikten sonra Kung Lao kendisine seslenildiğini anladı ve apar topar dayak yememek için ustasının yanına döndü.
Mirza Bo, Kung Lao'yu göstererek ''Şu gördüğün çocuk benim öğrencim ve şuan neredeyse götünden solumakta... Omzunda asılı duran kılıcı görüyorsun değil mi? '' Diye konuşan Mirza Bo Nou Fen Lan'ın konuşmasını dinlemek için sustu. Nou Fen Lan o kadar heyecalıydı ki ''Elder Bo öğrencinizin sırtındaki kılıcı görmekteyim'' diyebilmişti.
Mirza Bo çenesini okşamış ve ''Çok güzel en azından kör değilsin'' demiş ve sonrasında Kung Lao'ya dönerek ''Bir miktar soluklan bakalım bok parçası heh!... gerçi senin yaşındayken ben aralıksız otuz yemek süresi koşardım ya... Peh!! Çıkar omzundaki kılıcı ve dinlenmene bak!!'' demişti. Tabi bu lafı duyan Kung Lao ustasının surat ifadesine bakmış ve emin olduktan sonra apar topar kılıcı sırtından çıkarmış ve bir anda koşarak kaybolmuştu. Kaynak sanatlarını çalışmayan bir insan Kung Lao'nun sadece görünmez olduğunu fark etmişti...
''Şimdi iyi dinle çocuk! Bu çocuk bunu savurmaya başladığında daha senin seviyendeydi ve bu kılıç ile ortalama iki yemek süresi koşabiliyordu. Senden bu kasabanın çevresini bu kılıcı sırtına geçirerek on defa turlamanı istiyorum. Eğer başarabilirsen seni öğrencim olarak kabul edeceğim eğer başaramazsan...'' Demiş ve susmuştu.
Nou Fen Lan'ın içini bir miktar korku salmıştı Mirza Bo'nun son söylediği sözleri istemsiz olarak taklit etmeye başlamıştı ''Eğer başaramazsam...'' Mirza Bo bu çocuğun gereğinden fazla saftirik olduğunu düşünmüş ve ses tonunu değiştirmeden ''Bundan sonra benim çırağımı abin olarak göreceksin ve kaybolan üvey kız kardeşin bir gün eve geri dönerse ve bu çocuk onun ile evlenmek isterse hiç düşünmeden evet diyeceksin!'' diye şartını sunmuştu.
Nou Fen Lan kendisinin tekrar etmş olduğu sözcüklerden sonrasını sadece kulak arkası etmişti. Sonuçta o çocuğun giyipte kendisinin giyemeyeceği veyahut taşıyamayacağı ne olabilirdi ki? Elini bir anda kılıcın deri kemerine doğru attı. Ağır olmasını hiç beklemeyen Nou Fen Lan bir anda kılıcı kaldırmaya çalıştı.
Ancak orada bulunan demirci bile çok iyi biliyordu ki bu beş yüz elli kiloluk kılıç öyle herkesin kolayca kaldırabileceği türden bir şey değildi. Halen anlayaman demirci o çocuğun insanmı olduğundan şüphe duyuyordu...
Nou Fen Lan önce ayaklarından güç alamadığını zannetmişti. Sonrasında ise belini tam doğru tutamadığını... Bu şekilde bir tütsü süresi kadar uğraştı. En sonunda kaynak gücünü kullanarak tüm vücudunu doğru hizada tutarak kaldırmayı başarabilmişti. Apar topar sırtına geçiren Nou Fen Lan kendisini bir anda dağı sırtlanmış bir tanrı gibi hissetmişti...
(Yani burda sıçtığını söylüyor arkadaşlar yoksa güçlü görmekten değil...)
''Oh demek sonunda kılıcı kıçından yumurta bırakmadan kaldırabildin demek evlat ha!! Hadi şimdi kasabayı on tur koşta gücünü görelim'' diye dalga geçerek talimat veren Mirza Bo bu sırada ise kendi pok parçasının nereye kaçtığını incelemek için Qi'si ile çevreyi araştıyordu...
Nou Fen Lan koşmaya başladığı anda bacaklarının ufak niltiler çıkardığını fark etmişti. Bir dağ gibi ağır olan bu kılıç ne zaman görse o ufacık çocuğun sırtındaydı ve hiç etki etmiyormuş gibi sürekli koşturmaktaydı. Peki Nou Fen Lan nasıl olurda yapamazdı ki? Kaynak gücünün yardımı ile son sürat koşmakta olan Nou Fen Lan ilk turu fşek gibi bitirmiş ve ikinci tura geçmişti.
Bu sırada ise Mirza Bo, Kung Lao'yu bulduğu yer karşısında şaşırmış ve istemsiz olarak ikisinede hayret nidalarını göstermişti. Hayret Nidalarından güç alan Nou Fen Lan ise daha fazla hırslanmış ve önceki ile aynı zamanda turu btirmişti.
Bu hızda üç ve dördüncü turuda geride bırakan Nou Fen Lan beşinci turun ortalarında iken nefesinin tıkanmaya başladığını hissetmişti. Phialamının içinde duran ve sürekli kullanılan Qi'si yavaşça solmaya yüz tutmuş bir güle benzemekteydi. Her adımı ile gülden günler geçiyordu. İlk yaprağı tamamen kuruyup düştüğünde ise beşici tur bitmişti. Bir sonraki yaprak beşinci turun ortalarında ve bir diğer yaprak ise beşinci turun sonu altıncı turun başında yere düşmüştü. Dişlerini sıkan Nou Fen Lan başarabileceğini biliyordu.Altıncı turun ortasında üç tane daha yaprak yere düşmüştü, Nou Fen Lan'ın dişleri sonuna kadar kilitlenmişti. Bacakları tir titriyor ve mengene ile sıkılmış gibi duran dişlerinden köpürcükleşarek küfürcükler fışkırıyordu.
Altıcı turun sonuna gelindiğinde ise geriye kalan beş yaprağın dördü de bir anda düşüp parçalanmıştı. Nou Fen Lan'nın artık bacakları her adımda depremler yaşıyor gibiydi. Her saniyesi ona bir zulm gibi geliyordu. Ayak bilekleri bu ağırlıktan ötürü öyle çok acıyordu ki her adımında yüz bin iğne giriyor gibi hissediyordu.
Yedinci turun başında sadece yirmi beş adım atabilmişti ki Nou Fen Lan'ın görüşü hafiften kararmaya başlamıştı. İkinci bir adımında ise görüşündeki siyahlık bir anda üstüne çökmüş ve geceden bile daha karanlık bir görüntüye sahip olmasını sağlamıştı. Ardından ise büyük bir ''Krack!'' sesi duyulmuş ve Nou Fen Lan ise yüz üstü yere yığılmıştı.
Mirza Bo bir anda öfkeyle dolmuştu. Dudakları tiriyordu. Ayağa kalmış ve ''Ulan kodumun salağı!! Sen kimsin de beş yüz elli kiloluk kılıcı taşımaya çalışıyorsun! Bu kılıç beyaz saçlı salak için yapılmış neyine güveniyorsun geri zekalı!! '' öfke kusmaya başlamıştı. Dibine kadar gelerek hıncını alamamış olan Mirza Bo bir anda kırık olan omuz bölgesine tekme atmış ve tekrar ''Krack!!'' sesinin duyulmasını sağlamıştı. Etrafı kolaçan eden Mirza Bo ''Kim ulan bunu anasu babası! Alın bu boku ayağımın altından 3 hafta yatakta istirahat etsin!! Bir boku kalmaz bu hayvanın!!'' diye böğürmüş ve sonrasında ise kılıcı tuttuğu gibi omzuna vurarak evinin yolunu tutmuştu...
***

Bu sırada ise Kung Lao derin nefes tekniği ile birlikte lotus pozisyonunda oturmaydı. Gözlerini açtığında ise etrafında oluşan sarımsı bir sis bulutunun dağılması ile birlikte ''Sonunda!..'' demişti.

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

1 yorum: