Ve böylece kumaşı taşıyan undead et ve kemik yığınına döndü şimdi ikez
"Efendim"
Niye bu bohça bu kadar önemli bu anlamamış kişiye açıklarmısın acaba
"Hmph sen çok cahil olduğun için açıklamalıyım sanırım ama istediğimden olduğunu sanma sakın BAKA "
Hey bu "tsundere" tavırları nerden çıktı
"Bu bebek tam üç kutsamaya sahip sen sadece iki tanesine sahip olmana rağmen bu güce sahipsin ama üç kutsama için yok edilemez bir ruh ve vücut lazım yoksa çok acı verici bir şekilde ölebilirsin dünyada üç kutsamaya sahip bildiğim iki kişi var birincisi slime lordu Fırtına Yıkım Urumir ve diğeri bu küçük kertenkele insan daha dün doğmasına rağmen vücudu bir aylık bir bebeğiniki gibi üstündeki kutsamalar ise
(zaman durgunluğu) bu ilk başlarda çok hızlı büyümesini sonra ise sonsuz gençliği vericek bir kutsama kısaca zayıf ölümsüzlük (yani yaşlılıktan ölemez ama kafası koparsa ölür)
ikincisi (uygunluk) bunun sayesinde bu bebegin bünyesi her şeyi kabul edip kendisi için kullanabilmesini sağlıcak kısaca zehir, hastalık yada bünyesine uygun olmayan şeyler onu öldüremeyecek"
Vay be ikincisi baya iyiymiş keşke bendede olsa
"Lafımı kesme geri zekalı neyse ne diyo-"
Bir saniye ikez bir bildirim geldi
[Bedeniniz güçlü olsada ruhunuz "şanslı ipine" seviyesinde olduğu için bu işlem gerçekleştirilemez]
BU NE LANN!!!!
"Ahahahahahaahahahaaha iste lafımı kesersen boyle olur neyse bu bebegin sahip olduğu son kutsama ise
(İlahi potansiyel) kısaca aşırı hızlı güç geliştirebilecek ama başlarda sağlam bir temel oluşturamaz ise en fazla senin kadar güçlü olabilir sağlam temel oluşturursa bir tanrı bile olabilir"
Az önceki şeyin şokunu daha atlatamadım ikez o yüzden sana sadece bir soru soracağım bu bebek tehlikeli olabilir gibi niye hala yaşamasına izin vermemi istedin
"Basit onu evlat edin eğer kanınla beynine yüklediğim bu sembolü çizersen bu bebek senin soyunu alabilir ve varisin olabilir eğer tehlikeli bir duruma düşersen bir güvencen oluyor ayrıca şuna bak çok tatlı ve masum değil mi ?"
※ le sembol
Birincisi iğrenç bir düşünce yapın var ikez ikincisi bu tuhaf fikir nerden aklına geldi anlatırmısın
"Öncelikle istek listende harem kurma var ve ikincisi pek çok kıza sulanyo-"
O değil diğeri evlat edinme fikri
"B-a-s-i-t sen üstün bir ırka sahipsin ama diğer üstün ırklardan birini bile görmedin değil mi"
Aslında düşününce doğru lan ben diğer üstün ırk sahibi birini hiç görmedim
"Bunun sebebi sayılarının çok az ama güçlerinin çok olması bunlardan biri çocuk sahibi olmak isterse çocuğun yaşaması için gücünün belli bir kısmını o çocuğa aktarması gerekir buda orjinal güçte kalıcı bir düşüş yaratır bu yüzden çok sık çocukları olmaz ama bunun gibi işaretlerle soylarını geçirebilirler. Bende sana söylüyorum o çocuğu halefin yap sen bir tanrının çağırdığı kırk dokuz tane kahramana kafa tutacaksın bu o tanrıyı kızdırabilir ve henüz bir tanrıya kafa tutamazsın"
Ahhhh pekala bu çocuğu evlat edinince kafamın içinde yarim saat vaaz vermeyi bırakacakmısım başım ağrımaya başladı
..........................................
Matsunun İkez ile konuştuğu o bir iki dakika içinde bir maceracı sinsi bir sırıtışla Matsuya doğru ilerliyordu. O deneyimiydi nerdeyse yirmi yıldır bir maceracıydı ve bu çocuğun bu iste yeni olduğunu düşündü. Bir undead ona yaklaşınca ilk baş umursamadı ama oraya bakmıyorken bir ses duydu ve undeadin olduğu yerde bir kemik yığını ve bohça vardı. Deneyimli maceracı hemen olayı anladı (en azından anladığını sandı) bu genç maceracı bohça için meleğin undeadlerinden birini parçalamıştı eğer ona şantaj yapabilirse güzel hazineler elde edebilirdi.
※Bu arada matsu hala maceracı görüntüsünde
"Merhaba genç arkadaşım bu savaşta iyi savaştığını söylüyorlar adın ne acaba"
Matsu adama öyle bir baktı ki bu tiksinme ifadesi sadece politika ve sosisin nasıl yapıldığını bilen yaşlı adamların kusucak kadar tiksinmesi ile karşılaştırılabilir ve onu on kat ezer geçerdi
※yukarıdaki paragrafı yazarken ne içtim bilmiyorum oyüzden sormayın
"Kaybol yoksa ölürsün"
Matsu sadece bunu söylemiş ve hareket edip bohçayı yerden almak için eğilmişti
"Seni p*ç bir undead hakladın diye götün mü kalktı bu undeadler savaşta bize yardımcı olan meleğin eğer bu haber ona ulaşırsa seni ihanetten suçlamaz mı ha ? Eğer bunun olmasını istemiyorsan bütün değerli şeylerini ve o bohçayı bana ver hemen"
Matsu bunu söyliyen adama bu sefer öyle bir baktı ki bu ifadeyi tanımlamak için kelimeler yetmez ancak küçümseme ve tiksintisi bıçakla kesilebilirdi
"KÜZİM!!"
Küzim Amrıtsap istemeye istemeye yeni efendisinin yanına gitti. Bunu gören deneyimli maceracı korksada belli etmedi.
"Bu adamı canlı canlı ye Küzim ama ölmesin onunla bir kaç deney yapmak istiyorum"
Matsunun yüzünde muhteşem bir sırıtış belirmişti bu evlatlık olayı canını ilk başta sıkmıştı o kendi kız çocuğunu kucağına almak ve onu büyütmek istiyen biriydi ama şimdi bu tipini bile bilmediği ırkın üyesi olan çocuğa bakacaktı ve kesinlikle buna karşı değildi savaş alanına bırakılmış bir bebek ona kendisi bakmasada en azından Nucamhal'a baktırırdı.
Küzim duygusuz yüzüyle deneyimli maceracıya baktı ve onu kapıp götürdü daha sonra olanlarıysa sadece Ekalis- sama bilir
Bu olaylar üzerine kış uykusuna yatmış gibi derin uyuyan bebek uyandı ve ağlamaya başladı. Matsu derin bir iç çekti ve bohçayı eline aldı. O sırada hayatında gördüğü en güzel bebeği gördü buz mavisi gözleri yaşlanmış ve kusursuz küçük göz yaşı damları gözlerinin dibinde birikmişti ince kaşları o bilye gibi parlayan gözlerini tamamlamış ve mükemmel dudakları ile burnun uyumuna gözlerini eklemişti. Yeni çıkmaya başlamış saçları yeşil mor ve turuncunun en güzel tonlarına sahipti. Daha bu kadar küçükken bile her kızın kıskanacağı bir güzel olacağı söylense kimse buna itraz etmezdi. Tanrı(lar)'ın(※çarpılmam inşallah) bu kızı özene bezene yaratığı belliydi bir insandan tek farkı kollarındaki ve bacaklarındaki beyazın en saf tonuna sahip pulları ile kuyruksokumundan çıkan o minik kuyruktu. Matsu bu bebeği görünce bir an afalladı nefes almayı unuttu ve hatta bir an kalbi bile durdu. Daha sonra ölüm hissi yaklaştığı için Matsu tekrar kendine geldi ve yüzünde hafif bir tebessüm belirdi kertenkele insan dendiğinde tüm vücudu pullarla kaplı çirkin bir oğlan beklemişti öyle olsaydı onu yine sevmeye çalışırdı ama hep bir soğukluk hissederdi Matsu gibi hep kızı olsun istemiş biri için şu an onu gerçek çocuğu gibi sevmek hic zor olmayacaktı. Matsu elini kesti ve ince bir yaprağın ucuyla dikkatli bir bicimde, ağlayan bebeğe sembolü çizdi
"Onun bir adı yok bu yüzden ona bir ad verirsen iyi olur"
Matsu zihninde İkezin sesini duyunca düşünmeye başladı ve kucağındaki ağlayan mükemmel bebeği nasıl bir isim vermeliydi.
Tink eski yaşam hatıraları en gerekli isimleri hatırlamasada gereksiz bir sürü isim hatırlıyordu ve bunlardan biri bu bebeğe çok uyuyordu Matsu eğildi ve bebeğin kulağına fısıldadı :
"Senin adın Lacertilia Hiyodeku a
Arshender Koyakin benim yani Matsurinin Hiyodeku a
Arshender Koyakin'in kızısın ailen seni terk etsede ben seni terk etmeyeceğim"
Bebek bu nazik sesi duyunca ağlaması yavaşladı ve bir süre sonra durdu neden bilmiyordu ama içini bir sıcaklık kaplamıştı bu sıcaklık hissi onu sakinleştirdi ve tekrar uykusunu getirdi kısa sure içinde uykuya daldı
O gün Tusi ve Noseb arasındaki savaş başladı ve bitti Noseb krallığı Tusi'den yüklü bir tazminat aldı ve Matsunun tavsiyeleri üzerine krallıkta büyük bir yenilik dönemi başladı ama hepsinden öte bir şey oldu Matsu artık baba olmuştu
※Şu ana kadar yazdığım en uzun bölüm ve en sevdiğim bölüm bu oldu çünkü Lacertilia kısaca Lia hikayeye girdi ve olayların temeli atıldı
Comment Now
0 yorum