Karanlık Algı: Bölüm 29- Maskeli Kahraman
Ten Klanı' nın bazı gizli işlerle uğraştığından ve agresifliğinden tüm şehir haberdardı. Ancak bir yeraltı tüneli!
Bu kesinlikle normal değildi!
"Kymiran!"
Az önceki planın suya düşmesiyle birlikte, az önceki kız yardım için Kymiran' ın yanına koşmuştu.
Planın uygulanabilmesi için, Kymiran' ın kaçarak yılanı istenilen bölgeye çekmesi gerekliydi. Ne var ki, kaçmayı balaramadan, Kymiran duvara bir sümük gibi yapıştırılmıştı.
"Gelme!"
Devasa yılan bu defa kıza dönmüş ve hedef olarak onu belirlemişti.
Ancak Kymiran' ın reaksiyonu ondan çok daha hızlı olmuştu. Bedeninde kalan son gücü topladı ve hızla kıza doğruldu.
Aynı anda, yılan da saldırıya geçmişti!
Kymiran, yılandan önce harekete geçmiş ve yarışa önde başlamıştı. Kızın yanına ulaştığı anda kolundan yakaladı ve zerre duraksama göstermeden tekrar zıpladı.
Az önce açılan, küçük oyuktan kız ile birlikte içeri atladı.
Hemen ardından gelen şiddetli kuyruk darbesi duvara çarptı ve düşen yıkıntılar oyuğun üzerini kapayarak gizledi.
İkisi aşşağı doğru düşerken yüksekten gelen ışık kesilmiş ve etrafı karanlığa boğmuştu.
Ten Klanı' nın Güney şubesinin altında devasa bir yeraltı tüneli olacağı kimin aklına gelirdi?
Sadece bu kadar da değil, bu yer altı tüneli fazlaca sınırlarını aşıyor ve şehrin altından geçiyordu.
Bu kesinlikle illegal ve art niyetti!
İkili birkaç on metre kadar aşşağı düştü.
Düşüşlerini yavaşlatan kişi kız olmuştu. Kymiran' ın artık kendini taşıyacak gücü bile kalmamıştı.
Yere yavaşça indikten sonra kız, Kymiran' ın yaralarını inceledi.
"Ölecekmişsin gibi durmuyor."
"Vücudum dayanıklıdır"
Kymiran bir bandaj çıkardı, ve göğsündeki yarayı kapatacak şekilde kendini bandajlamaya başladı.
Bu sırada kız, elini kaldırdı ve ruhsal enerjisini dönüştürerek bir alev haline getirdi. Etraf artık daha aydınlık görünüyordu.
Kymiran artık nefes alabiliyordu. Ölümcül savaşı atlatmış gibilerdi ve nedense yılanın onları takip etmek ister gibi bir niyeti yok gibiydi. Burada güvendelerdi. Ancak ne yazık ki yılanı yeteri kadar oyalayamamışlardı.
Kymiran etrafına bakındı. Duvarlar, güvenlikliydi ve yalnızca kazılmamış sert betonlarla kaplanmıştı. Sadece düştükleri yerdeki beton kısmı aşınmıştı ve koca bir delik vardı. Ancak bu deliğin de üstü yıkılan moloz yığınları ile kapatılmıştı. Duvarıb yüksekliğ düşünüldüğünde yukarı tırmanmak oldukça zor olurdu.
Bunun yanında duvarı kırmak, göçük altında kalmalarına sebebiyet verebilirdi. Ayrıca burdan yukarı çıksalar bile koca bir yılanla karşılaşacaklardı.
En mantıklı hareket bu yeraltı tünelini araştırmaktı.
"Bu arada adın nedir?" diye sordu Kymiran ayağa kalkmaya çalışarak.
"Fyeria"
Kymiran kafasını salladı ve duvardan destek alarak ayağa dikildi. Tüm bedeni ağrıyordu.
"Burası neresi?"
"Ten Klanı' nın yeraltı tünelleri olmalı"
Diye cevap verdi Kymiran.
"Burada ayak izleri var"
Dedi Fyeria yeri göstererek.
Kymiran bir süre düşündü. Bu çatlak kesinlikle doğal değildi. Az önceki patlama ile birlikte mi oluşmuştu? Bu pek olası gözükmüyordu.
Yılanın burada ortaya çıkması bir tesadüf olamazdı.
Ancak o buradaki çatlaktan geçebilecek kadar büyük değildi.
Ayrıca bu adım izleri tam olarak çatlağın altında başlıyordu. Başka bir seçenek mümkün olamazdı!
Onlardan hemen önce gelen biri bu oyuğu açmış ve tünellere girmişti.
Kymiran biraz daha yaklaşıp ayak izlerine yakından baktı. Gerçekten de ayak izleri eski görünmüyordu.
Ancak ayak izleri çok yüzeyseldi. Sanki biri yere değmek ile değmemek arasındaki ince bir çizgide hareket etmişti. Yere bir tüğ gibi yumşak basmak.
Bu ayak izleri böyle açıklanabilir.
'Peki neden?
Hızlı oldu için mi?...'
"Takip edelim"
Diye yanıtladı tekrardan Kymiran.
İkisi birlikte yerde oluşan tek tük ve fazla belirli olmayan adım izini takip etmeye başladılar. Aslında yol iki yönr uzuyordu.
Biri Ten Klanı'nın sınırına doğru, biri aksi yöne doğru.
Çatlağın altından başlayan adımlar Ten Klanı sınırlarına doğru ilerlemekteydi ve Kymiran bunu çoktan fark etmişti.
Şu anda girişi kesinlikle yasak olan Ten Klanı sınırlarını ihlal etmişlerdi!
Bu oldukça tehlikeli bir şeydi ancak bu devasa yılan tam anlmıyla anormak bir durumdu. Çıkış noktasını bulmak, bir koruyucunun göreviydi.
Bu alan oldukça büyüktü. Eğer tünelin çıkışı şehir dışına kadar ilerliyorsa, o zaman şehre bazı tehlikeli yaratıkların girişi mümkün hale gelecek ve yılanın neden burada olduğu açığa çıkacaktı.
Yılan ortaya çıkalı, henüz birkaç dakika olmuştu ve kimse fark etmeden buraya gelmeyi başarmışlardı. Kymiran' ın tahminine göre, onların düşüşlerinden birkaç saniye sonra Ten Klanı savaşçıları gelmiş olmalıydı. Hemen ardından şehir güçleri durumu çoktan kontrol altına almış olmalı.
Kymiran' ın olay yerine bu kadar yakın olması ve saniyeler içinde Yılan' ın karşısına dikilmesi ve birbaşka saniyeler içinde bu tünele düşmesi, inanılmaz bir hızda gerçekleşmişti!
Belki de yılanın yanına 30 saniye geç vardığı takdirde bu çatlaktan ve yeraltı tünelinden asla haberi olmayacaktı.
Geçmişe dönüp baktığında çok hızlı bir şekilde yenildiği için utanç duymaktaydı...
Ama aynı şekilde kendini hızlı toparlamış ve ayağa kalkmayı başarmıştı.
"Kaçıyor!"
Gür bir ses, bir anda duvarlarda yankılandı. Öfkeli ve hiddetliydi.
"Kaçmasına izin vermeyin!"
"Ölürün!"
*Tap* *Tap* *Tap*
Bu sesler üzerine, bazı adım sesleri de beraberinde etrafta yankılanmaya başladı. Ritim uyumsuzdu ancak yüksek hızdaydı.
Seslerden anlaşıldığı kadarıyla biri kaçıyor, diğerleri kovalıyordu. Ve öldüemekten bahsedildiğine göre, kesinlikle tehlikeli bir olaydı.
Kymiran, kaçan kişinin onlarla aynı çatlaktan giren kişiyle aynı kişi olduğunu tahmin etti. O da, sınırı gizlice aşmıştı.
İlerdeki köşeden bir silüet belirdi.
Uzun ve çevik bir vücudu olan biriydi. Kafasında bir maske vardı ve siyah kıyafetleri ve pelerini hızıyla birlikte geriye doğru savruluyordu. Pelerinin alt kısmında küçük parçalanmalar veya yırtılmalar vardı.
Uzun siyah saçları vardı. Maskeden dolayı ne gözleri, ne de yüzünün herhangi bir kısmı gözükür durumdaydı.
"Çok hızlı!"
Dedi Fyeria.
Maske, siyah kıyafetler ve yüksek bir hız. Kesinlikle havalı bir görüntü oluşturuyordu.
Maskeli adam kafasını hafifçe kaldırdı. Artık Kymiran ve Fyeria' yı fark etmişe benziyordu.
Ancak vücudu herhangi bir şaşırma belirtisi göstermedi. Göstermiş olsa bile yüzü gözükmediği için bunun farkına varamadılar.
Maskeli adamın döndüğü sapaktan bir anda insanlar çıkmaya başladı. Hızla maskeli adamın ardından koşuyorlardı ve herbirinin elinde kılıçlar vardı. Niyetleri kesinlikle iyi değildi!
"Orada birileri daha var"
"Arkadaşları mı?"
"Onları da öldürün!"
Maskeli adam bir anda elini savurdu. Elinden çıkan ruhsal enerji dalgası hızla önünden ilerledi. Nazikçe Kymiran' ı geçti ve Fyeria' nın elindeki ateşi kapladı.
Ateş söndü ve Kymiran, Fyeria ikilisi karanlıkta kaldı.
Şu anda, sadece ellerinde kılıçlarla maskeli adamı kovalayan savaşçıların elinde ışık vardı. Maskeli adamın belirli belirsiz silüeti gözüküyordu ve Fyeria, Kymiran ikilisi karanlıkta kalmıştı.
Maskeli adamın hızı yükseldi. Arkalarındaki savaşçılar ile olan farku açtı ve onların ışığının etkisinden kurtularak karanlığa karıştı.
Kymiran hemen Fyeria' ya döndü.
"Kaçmalıyız!"
Tam o anda maskeli adam ikisinin ortasında belirmişti. Kafasını döndürdü.
Yalnızca bir saniyeliğinde Kymiran ile yüz yüze gelmişti. Kymiran ne yüzünü nede gözlerini göremiyordu. Ancak garip bir şekilde maskenin ardında tuhaf bir dalgalanma vardı. Maske gerçekten tuhaftı. Gözleri aşşağı bakan hilal şeklindeydi. Ağız kısmı ve kaşlar yoktu.
Maskeye bakan kişinin duygularını kendine yansıtıyor gibiydi.
Eğer mutluysan, maskede gördüğün yüz mutlu, üzgünsen, maskede gördüğün yüz üzgün. Maskenin yapısı tam olarak böyleydi.
Ve garip bir şekilde maskenin ardını hissedemiyordu. Sanki maskenin ardında bir insan yok gibiydi. Bir boşluk var gibiydi.
Kymiran daha ne olduğunu anlamadan maskeli adam ikisinin de kolundan tuttu.
#
Maskeliyi takip eden savaşçılar kısa süre içinde maskeliye yaklaşmışlardı. Öndekilerden biri kılıcını savurdu ve uzun menzilli bir saldırıyı, pelerini geriye doğru dalgalanmakta olan maskeli adama yöneltti.
*Slash*
Saldırı maskeli adama ulaştı.
*Hoop*
Bir anda maskeli adam karanlık bir sise dönüştü ve bir duman gibi dalgalanmaya başladı. Gelen saldırı bu karanlık dumanın içinden geçti ve ilerlemeye devam etti.
O anda karanlık duman bir sise dönüşerek dağıldı. Dağılan duman kısa süre içerisinde yokluğa karıştı.
Az önce koşuştutup durmakta olan maskeli adam, bir anda ortadan kaybolmuştu.
"Bu da ne?!"
"Nereye gittiler?!"
3' ü birden yokluğa karışmıştı. Az önce saldırdıkları şey bir aldatmaca olmalıydı.
Ancak nereye kaybolmuşlardı?
Sanki yer yarılmış, içine girmişlerdi.
Savaçılar durdu ve etraflarına bakınmaya başladılar. Hiçbir yerde yoklardı.
Ve ayak izleri tam olarak burada bitiyordu!
Ne olmuştu böyle?!
17 kişilik savaşçı grubunun hiçbiri anlam veremedi. Tepelerine baktılar ancak duvar tamamen aynıydı. Hiçbir kırık izi yoktu. Yukarı kaçmaları imkansızdı! Eğer kaçsalardı mutlaka duvarı kırmak zorunda olmaları gerekiyordu.
Ancak fark edemedikleri nokta, az önce Kymiran ve Fyeria' nın içeri girdikleri çatlağın tam altında duruyorlardı.
Ancak çatlak artık orada değildi!
#
Maskeli adam, Kymiran ve Fyeria yer altından çıkmıştı. Maskeli adam bir kez daha zıpladı ve binanın üstüne çıktlar. Diğerlerine göre biraz dahs yüksek olan bir binaydı burası.
Ten Klanı' nın sınırları buradan gözğkebiliyordu.
Sınırın dışında, az önce devasa yılanın olduğu yerde büyük bir hasar vardı. Yerde yılan ölü bir şekilde, kanlar içinde yatıyordu ve bir dizi güçlü uzman yılanın yanında dikiliyordu. Bunlae lordlar olmalıydı. Ancak Kymiran' ın tahmin ettiği gibi, 7 lordun 5' i Ten Klanı' na bağlıydı. Bunun dışında büyük bir insan kalabalığı orada dikilmiş, uzmanları alkışlamakta ve tezahurat yapmaktaydı.
Üçü aşşağıdaki görüntüleri ve insanların toplaşmalarını izledi.
Kymiran, yılan ile karşılaşalı belki 10 dakika kadar olmuştu ancak yılan çoktan öldürülmüştü. Üstelik bu kadar güçlüyken.
Kymiran bir kez daha güçsüzlüğüne lanet okudu.
"Sen de kimsin?" diye sordu Fyeria, maskeli adama.
Siyah eldivenler giymişti. Belinde kılıç yoktu. Ancak Kymiran, ondan gelen güçlü enerjiyi hissedebiliyordu.
Az önce yaptıkları kaçış tam anlamıyla inanılmazdı.
Bu adam karanlığı bir ilüzyon olarak kullanabiliyordu. Ayrıca çok çevikti. İkisinin kolundan tutarak atlamasına rağmen ondan fazla metre yukarı zıplamıştı. Bunun yanında çatlağı tekrardan açmış ve ilüzyonu ile kapamıştı.
Bu gerçekten sıradışı bir yetenekti.
Sanki bir şekilde karanlığın efendisi gibiydi.
Maskeli adamın kıyafetleri kıpraşmaya başladı. Bir anda vücudunu kaplayan pelerinin ardından küçük bir şey çıktı.
Kymiran çıkan şeye baktı.
Bu küçük, tatlı, turuncu ve pofuduk bir tilkiydi. Gözleri zeka ve kurnazlıkla parlıyordu.
Tilki yere indi ve maskeli adamın ayaklarının yanında durdu. Kafasını güneye çevirdi. Şu anda Ten Klanı' nın sınırlarına bakıyordu.
Kymiran kafasını kaldırıp maskeli adama baktığında, onun da kafasını Ten Klanı'nın sınırlarına doğru çevirdiğini gördü.
Sessizlikle bekliyordu. Fyeria' nın sorusunu görmezden gelmişti.
'Bir şeyi mi bekliyor?'
Kymiran da aynı şekilde kafasını Ten Klanı sınırlarına çevirerek bakmaya başladı. O ikisinin baktığı şeyi bulmaya çalışıyordu.
Meraklı Fyeria da aynı şekilde kafasını çevirdi.
Birkaç saniye boyunca sessizlik sürdü.
Kymiran bunun anlamsız olduğunu düşündü.
"Sen-"
*Booom*
Bir ses, Kymiran' ın konuşmasını bölmüştü.
Kymiran hızla kafasını Ten Klanı' nın sınırlarına çevirdi.
Kocaman bir patlama olmuş ve etrafı kahverengi dumanlar çevrelemişti. Az öncekinden çok daha büyük bir yıkım olduğu belliydiydi. Ve bu defa tam olarak Ten Klanı' nın sınırlarının içinde olmuştu.
Daha sonra ayakların altındaki duvarı titreştirecek kadar güçlü bir dizi ses aynı anda yükselmeye ve etrafı kaplamaya başladı.
*Rooooaaaaaarrr*
"Neler oluyor?!"
Kymiran hemen dumanların ardındaki yaratıkları görmeye çalıştı. Daha sonra ağzından şu sözler döküldü.
"Kalp Yiyen İblis. Kızıl Ogre. Hymra Kurdu ve bir Grendel!"
Devasa 4 yaratık bir anda, Ten Klanı Sınırlarında ortaya çıkmıştı!
Bu yaratıklar da en az Koriuant Yılanı kadar tehkikelilerdi. Her birinin boyutu en az 6 metreydi! Zeka seviyeleri fazla yüksek olmasa da yıkıcılıkları son derece fazlaydı.
Kymiran şu anda, aşşağıdaki 7 lordun bile bu devasa yaratıklara karşı kazanacağından emin değildi.
*Znnn*
Küçük, turuncu tilki bir anda değişmeye başladı. Maddesel ve cisimsel hali yok oldu. Sanki soyutlaşıyor gibiydi. Kısa süre içinde tamamen bir ruhsal enerji halini almıştı.
Hemen ardından bu ruhsal enerji toplandı ve maskeli adamın eline doğru ilerlemeye başladı.
Bu olduktan sonra inceldi ve uzadı.
Göz açıp kapayıncaya dek tekrardan cisimleşti.
Az önceli tilki şu anda, maskeli adamın elinde duran ihtişamlı ve parlak bir mızrağa dönüşmüştü.
Maskeli adam, mızrağı elinde birkaç tur döndürdü.
"Adımı sormuştun değil mi? Bana Urd diyebilirsiniz"
Tek adımını öne, tek adımını geriye attı. Omzunu geriyr çekti ve kaslarını gerdi. Şu anda bir cirit fırlatıyor gibiydi.
Ancak kasları öyle gerilmişti ki, sanki bir yay sonuna dek gerilmişti.
Daha sonra arka adımını ilerleterek ileri doğru sürdü. Aynı hızda elini de ilerletti ve muaazzam bir hızda, elindeki mızrağı bıraktı.
Mızrak, bir oktan çok daha hızlı gibiydi. Gözle takip edilmesi çok çok zordu.
Mızrağın ilerlediği yön ise, Ten Klanı sınırlarının içi, 4 devasa canavarın olduğu yerdi.
*Hoop*
Mızrak müthiş bir hızda ilerledi ve Ten Klanı Sınırlarını geçti.
Bu olduğunda, Kymiran, mızrağın hedefini anlamıştı.
Mızrak, Grendel' i hedefliyordu!
Grendel, devasa bir canavardı ve kahverengi kalın tüğlerle bezenmişti. Bir maymuna benzese de, insanı da bir o kadar andırıyordu. Ne var ki kocaman ağzı, sivri dişleri ve öfkeli gözleri, her iki canlı kategorisine de girememesini sağlıyordu. İki ayağının üstünde duruyordu ve göğsü kürkünün ardında bir insanınki gibi kaslıydı. Kulakları hafifçe yarasayı andırıyordu. Bunun yanında oldukça sivri dişlere de sahipti.
Vahşi ve ölümcül bir canavardı!
*Tak*
Herkesin gözü şaşkınlıkla açıldı. Az önce. Fırlayan mızrak tam olarak Grendel' in boğazını nişan almıştı. Aradaki mesafe çok büyüktü ve tam olarak orayı vurmayı başarmıştı.
Ancak şaşırtıcı kısmı hedefi değildi. Mızrağın hızı Grendel' in hızından daha hızlıydı ve Grendel kendini koruyamamıştı. Mızrak tam olarak boğazını vurmuştu.
Ayrıca yüksek hızı, boğazını delmiş ve içeriye girmişti.
Kendine göre mırağın boyutu küçük de olsa, hedef tam olarak yaşamsal bir noktayı vurmuştu.
*Ahhnnnn*
Acıyla çıplık atmaya çalışan Grandel, bu konuda da yeterince başarılı olamamıştı. Boğazı delinmişti ve kanlar akıyordu.
Devasa yaratık tek bir mızrak saldırısı ile devrilerek ölürken, orada bulunan herkes şaşkınlıkla bu olayı seyrediyordu.
Boğazı delinmiş ve soluğu kesilmişti. Ten Klanı' nın sınırının dışından yapılan tek bir saldırı, onu öldürmüştü!
"Nasıl?!"
Kanlar, Grendel' in boğazından şiddetle akıyordu. Devasa canavar yere devrilmiş, gözleri kapanmıştı.
Kymiran ve Fyeria' nın yanında duran ve maske takmış olan bu adam... Tam olarak ne kadar güçlüydü?!
Aşşağıda, olayı seyretmekte olan herkesin kafası, mızrağın atıldığı yöne doğru döndü.
Herbiri, siyah kıyafetler giymekte olan maskeli adama bakıyordu.
"Tek vuruşta..."
"O bir Grendel' di öyle değil mi?"
"Müthiş"
"Çok güçlü"
İnsanlar çeşitli reaksiyonlarda bulunuyor ve bunu yanındakilere söylüyordu.
Aşağıda bulunan 7 lord dahil herkes, maske takmış olan adama bakıyordu.
Devasa bir Grendel' i tek vuruşta deviren adam!
Kim bilebilirdi sadece 15 yaşında bir çocuk olacak...
------ 0 ------
Bu bölümün sonu.
Normalde tek bölüm atacaktım.
Ama anlam veremediğim bir şekilde dünden bugüne kadar takipçi sayım 2 katına çıktı.
Bende gaza geldim 2 bölüm atayım dedim.
Umarım hoşunuza gitmiştir.
Lütfen hikayeyi oylamayı ve yorumlamayı unutmayın ^^
Comment Now
0 yorum