Karanlık Algı: Bölüm 27- İntikamının Zamanı Geldi


Urd geçmişte her zaman içinden düşünen ve gölgelerden entrikalar planlayarak daima hedefine ulaşan biriydi. Ancak zaman onu değiştirmişti. Artık bu gizlilik ve yapmacılıktan sıkılmıştı. Aklındaki şeyi çekinmeden, kararlılıkla ve büyük bir cesaretle söylerdi. Açıksözlülük kavramının yaşayan bir gösterimi ve belki de temsilcisi olacak kadar iyiydi bu konuda.

Şimdi de, aynı açıksözlülükle Lord Kineon' u hedef almıştı. Bu adamın kimin nesi olduğu umrunda değildi. Suçlu biri, kim olursa olsun suçluydu.
Yapısı, bunun aksini söylemesine ve kendisinden istenildiği gibi yapmacık konuşulmasına izin vermezdi.

"Mezhep Müdürü Yodan öğrencilerini pek iyi eğitemiyor anlaşılan. Büyüklerine saygı göstermek hakkında bir şey bilmiyora benziyor. Böyle giderse başına kaldırabileceğinden daha büyük işler alacaksın kör arkadaşım"

'Büyüklere saygı mı? 50. Nesil torunlara sahip bile olsan, bana saygıyla seslenecek kadar küçüksün ve sen benden saygı duymamı mı istiyorsun? Seni kibirli velet!'

"Bir mezhep sınırına izinsiz girerek bir öğrenciye kılıç çekmekle kalmamış, üzerine iki savaşçısını da öğrencilere saldırması için göndermiş olan sen, karşımda bu şekilde laflar söyleyebildiğine göre hayli utanmaz bir adamsın. Girişte duran muhafızların amacı, açıkça izinsiz giren herkesi infaz etmek.
Yani bu sınırların içerisinde izinsiz bulunan herkesi infaz etme yetkim bulunuyor. Sen bununla da kalmamış, öğrencilerin can güvenliğini tehdit ediyorsun. Ve bunun yanında yüzsüzce ayrılmayı talep ediyorsun.
Ten klanı mıdır, değil midir? Beni ilgilendirmez! Bana ve Sereina' ya tehdit oluşturan herkes, ölüm meleğinin tırpanıyla erkenden tanışacak!"

Ukon' un sözleri öyle keskindi ki, cevap verecek kelimeler bulmak imkansız derecesindeydi. Söylediği her şey sonuna kadar doğruydu ve bunu sert bir dille açığa vurmaktan hiç çekinmemişti.

Kineon' un yüzünde farklı bir ifade oluşmuştu. Sadece kör bir çocukta bu kadar özgüven nedereden geliyordu?
Gen' in bahsettiği çocuğun bu olduğunu anında anlamıştı.
Belki de çocuk, ustasının gücüne güveniyordu.

"Küçük bir velet için fazla kibirlisin! Görünüşe göre, durumu kavrama yetin henüz gelişmemiş. Şimdi dizlerinin üzerinr çöküp secde ederek özür dilersen yaşamana izin vereceğim! Aksi halde tırpanı görecek ilk kişi sen olacaksın!"

Mezhep müdürünün yüzü, oldukça çirkinleşmişti. Az önceki duruma bakarak bu kör çocuğun dahiler arasında bir dahi olduğunu söyleyebilirdi. Ve şimdi, olabilecek en kötü durum senaryosu olarak Lord Kineon' u kışkırtmıştı.
Lord Kineon  sadece güçlü değildi, arkasında Ten Klanı bulunuyordu!
Ten Klanı, şehirdeki en güçlü 2 klandan biriydi. Kimse bu aile ile yüz yüze gelmeyi cesaret edemezdi.
Bu aile son derece agresifti ve kendine karşı tehdit unsuru olarak gördüğü her şeyi geride hiçbir şey kalmayana kadar yok ederdi.

Şu anda Lord Kineon' u kızdırmak demek, Ten Klanını kızdırmak demekti. Ve sonuçlarından etkilenen kişi sadece Ukon değil, tüm mezhep olurdu.

Mezhep müdürü oldukça gerginleşmişti. Lord Kineon daha aklı başında ve sakin biriydi. Bu nedenle onu ikna etmek çok zor olmazdı. Öte yandan bu kör çocuk fazla agresifti. Ondan geri adım atmasını istemek, bir böbreğini istemeye eşdeğerdi. Onunla uzlaşmak çok zordu ve bu yapısı tüm mezhebi bir felaketle yüzleştirmek üzereydi!

"Biraz ağırdan alalım. Lord Kineon. Genç Ukon oldukça tecrübesiz. Bulunduğu durumu anlaması için biraz daha zamana ihtiyacı var.
Ve Ukon.
Lord Kineon şu andan itibaren burada benim tarafımdan izinli olarak bulunuyor. Hiçbir öğrenciye elini sürmesine izin vermeyeceğim. Şimdi bu konuyu kapatalım mı?"
Dedi mezhep müdürü yumşak bir sesle. Aslında gücü hafife alınmaması gereken biri olsa da bazen insiyatifi almak daha önemlidir.

"Saçma! O kaçan ikisinin amacı Sereina' yı kaçırmaktı.
Çoktan buraya art niyetli geldiler! Tolerans gösterilemez ve geri dönüşü yok!"

"Sereina da kim?" diye sordu Lord Kineon.

"Az önce arkalarına bakmadan kaçan ikilinin sana söyleyecek fırsatı olmadı öyle değil mi?
Sizin açınızdan bakarsak onun, önemli bir adamın kızı olduğunu söyleyebilirim"

'Drasius' un kızı mı? Bu kör velet onu aradığımızı nasıl anladı?! Ve çekinmeden ismini veriyor. Beni kışkırtmaya çalıştığı açık. Şu veledin ustası hakkında bir-iki şey öğrenmeden tehlikeli bir hamle yapmak sıkıntı olur'

"Diğer ikisinden güçlü müsün?"

"Evet" dedi Lord Kineon düşünmesine bile gerek duymadığı hızlı bir cevapla.

"Güzel."

"Güzel olan nedir?"

"Az önce bir şeyi yanlış anlamış gibisin. Şu kaçan ikilinin korktuğu kişi, mezhep müdürü değildi. O ikisi, benden kaçmaya çalışıyordu.
Ve belki sen beni daha fazla eğlendirebilirsin"
Dedi gülümseyerek.

*Slash*

Ukon beklenmedik bir anda mızrağını yüksek bir hızla savurdu.

*Clang*

Lord Kineon gelen saldırıyı kolayca savundu. Ancak tam o anda yüz ifadesi değişti.

*Boom*

Kineon onlarca metre geriye savruldu.

"Ne yaptın sen?!!" diye sordu kızgınlıkla mezhep müdürü Yodan. Aslında bir sorudan çok kızgınlık belirtisiydi.

"Senin yapmaya korktuğun şeyi!" dedi afresif bir tonda. Söyledikleri gerçeği yansıtmaktaydı.

Lord Kineon dengesini toparladığında yüzü şaşkınlık içerisindeydi. 15-16 yaşlarındaki bir çocuktan böylesine güçlü bir saldırıyı beklememişti. Heleki gözleri görmeyen biri için. Gerçekten de ne canavardı ama...
Gin daha önce onun hakkında bazı şeyler anlatmış olsa da, şu anda Ukon' un ortaya çıkardığı güç Gin' in söylediğinden daha fazlaydı.
İnanmak istemese de, Gin ve Mieri ikilisinin kaçtığı kişinin Ukon olduğu hakkında tereddüte düşmekten kendini alamadı.

Ustasını boş vermek yapılacak en iyi işti. Ukon yılanın başını ezmekten bahsetmişti. Yılanı gençken öldürmek çok daha mantıklı bir karardı. Eğer yaşamaya devam eder ve yıllar sonra intikam için geri gelirse büyük bir sıkıntı çıkarabilecek potansiyele sahipti.

*Znnn*

Mezhep müdürü tarafını değiştirmeden bu işi hızlıca bitirmek en iyi çözümdü. Lord Kineon bunun için anlayışını kullanmaya karar verdi.

Mavi bir enerji bir anda Lord Kineon' un etrafında dalgalanmaya başladı. Gittikçe cisimleşti ve maddeleşti. Ruhsal enerji somut bir hal aldı.

Onun anlayışu su temelleri üzerine atılmıştı.

Etraf yapay bir göle dönüşüyordu ve havada, yerçekimine karşı gelen bir su kütlesi bulunuyordu. Bir insanı yutabilecek büyüklükte bir dalga gibiydi. Havada öylece dalgalanmaktaydı.

Lord Kineon, enerjisini biraz daha odakladı. Bir anda havadaki su kütlesi, Ukon' a karşı bir iğne gibi sivrildi. Yatay doğrultuda sarkıtlara dönüşen sular bir anda sertleşmeye başladı. Az önce ruhsal enerjisini dönüştürmüş olduğu bu sivrilmiş sular yarı buz, yarı su haline dönüşmüştü ve ilk bakışta oldukça tehlikeli olduğu anlaşılmaktaydı.

Böyle güçlü bir anlayış oluşturmak, temelde çok zordu.
Bunun yanında ruhsal enerji yoğunluğu hayki fazlaydı. Kafa kafaya çarpışmak kesinlikle tehlikeli bir iş olacaktı.

Bu kısa anlık sürede çoktan Ukon' un elinde beyaz kartlardan biri belirmişti. İki parmağı arasında demir bir levha gibi dik bir şekilde duruyor ve parlıyordu.

Az önceki dövüş hakkında hiçbir şey bilmeyen Lord Kineon' un, bu kartın ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
Ancak bilseydi kesinlikle çok daha temkinli yaklaşırdı.

Lord Kineon kılıcını hızla savurdu. Kılıç ile birlikte, buz-su sarkıtları da hızla Ukon' un üzerine doğru gelmeye başladı.

Ukon önündeki saldırıya tam anlamıyla odaklanmıştı. Ancak bir anda kafasını farklı bir yöne çevirdi.

Lord Kineon, Ukon' un dikkatini dağıtan şeyin ne olduğunu merak etse de gözlerini düşmanının üzerinden ayırmak ölümcül bir hata olabilirdi.

Ukon kartını zerre odaklanmadan kendine gelen saldırının üzerine fırlattı. Ardından bacaklarını gerdi ve hızla kafasını çevirdiği yöne doğru zıpladı. Yüzü öfkeli görünüyordu.

Tam o anda beyaz kart, kendine yönelen saldırıya ulaştı. Bu olay gerçekleştiği anda, Lord Kineon' un fırlattığı sarkıtlar bir anda ortadan kayboldu. Tamamen boşluğa karışmıştı. Bir patlama yada çarpışma göüntüsü olmamıştı. Sarkıtlar öylece yok olmuş, yerine havada süzülen bir kart almıştı.

Saldırı ona ulaşmayınca Ukon' un önü açılmıştı ve hızla ileri atıldı.

Lord Kineon şaşkınlıkla donup kalmıştı. Geliştirmesi yıllar süren anlayışı nasıl öylece yok olabilirdi?! Kendi yarattığı saldırıyı tanırdı ve bu saldırı kendinden güçlü bir saldırı ile karşılaştığında yok olmaz, patlardı. Ancak sanki ruhsal enerji kesilmiş gibi, saldırısı yok olmuştu.

Kendini toparlamaya çalıştıktan hemen sonra Ukon' un peşinden zıpladı.

Ukon ilerleyen senelerde oldukça sıkı idmanlar yapmıştı ve vücudu oldukça atletik ve çevik bir yapıdaydı. Ruh arındırması, enerji aktarımı, hareket tekniği ve içsel salınımı da aynı şekilde hareket hızını yüksek bir oranda arttırmıştı.
Tüm bunların sıkı bir eğitimin sonunçları olduğu söylenebilirdi.

Öyle ki Lord Kineon, Ukon' un hızını görünce oldukça şaşırmıştı.

Ancak Lord Kineon' un merak ettiği şey Ukon' un nereye gittiğiydi. Savaştan kaçıyor gibi gözükmüyordu. Daha çok zorunda olduğu için gidiyor gibiydi.

İkisi hızla uzaklaşırken, mezhep müdürü Yodan de peşlerinden gitmeye başladı.

Bu kısa çarpışma karşısında o da şaşkınlığını dizginleyememişti.

Ukon elinden tekrardan bir siyah kart çıkardı ve ileriye doğru fırlattı. Kart hızla doğruldu ve havada keskin bir parabol şeklinde falso alarak yönünü değiştirdi.

*Clang*

*Booom*

*Znnn*

Bir çarpışma ve patlama sesinin ardından tekrardan yoğun bir ruhsal enerji dağıldı. Dağılan ruhsal enerji oldukça karanlık bir görüntüye sahipti.

Ukon hemen ardından elini çevirdi. Bu defa bir beyaz kart belirmişti. Bu beyaz kartı da aynı şekilde falsoyla, görüş alanının dışına, binanın diğer tarafına doğru fırlattı.

Hemen arkasından kendi de ilerledi.

İlerleyen parlak kart bir anda yok oldu. Yerine buz ve sudan meydana gelen sivri sarkıtlar oluştu ve büyük bir enerji ve hızla ileriye doğru saldırdı.

*Boom*

Saldırı büyük çaplı bir patlama yaratmıştı.

O anda Lord Kineon şaşkınlığı kat kat daha artmıştı. Bu çocuk sadece anlayışını yok etmemiş, onu kendi himayesine de geçirmişti.
Bu çocuk başkalarının anlayışlarını çalabiliyor muydu? Hemde kör gözleriyle?!
Bu mümkün mü!!

"Bu kadar utanmaz olacağınızı düşünmemiştim. Müdürü ve beni oyalayan bu Kineon denen adamı perde olarak kullanıp Sereina' yı kaçırmaya çalışmak...
Kesinlikle affedilemez!"

Lord Kineon' un anlayışının patlamasının ardından bir süre sonra iki silüet görünür hale gelmişti. Bunlar Mieri ve Gen ikilisiydi. Kaçmamış ve tekrardan gizlice Sereina' yı kaçırmaya çalışmışlardı. Ancak beklenmedik bir şekilde Lord Kineon' un anlayışı tarafından vurulmuşlardı. Bu saldırı beklenenden çok daha şiddetliydi ve ikisini de kanlar içerisinde bırakmıştı. Zorlukla doğrulmuşlar ve zar zor nefes alabiliyorlardı.

Bu saldırı açıkça onlara büyük hasar vermişti.

"Lord Kineon! Bir açıklama bekliyorum!"
Bu defa agresif hareket eden mezhep müdürüydü.

Ukon ondan böyle bir hareketi beklemiyordu ve bu olunca oldukça şaşırmıştı.

'Bir açıklamam yok çünkü ben de bu ikisinin kaçtığını sanıyordum. Gizlice geri gelmelerini beklemiyordum. Öte yandan... Bu kör çocuk onları nasıl fark etti? Ben bile bunu hissedemedim.'

Bu durumda Lord Kineon' un bir açıklama yapması çok zordu. Bu ikilinin onun emri altında olduğunu çoktan söylemişti ve kaçar yol bulmak hiç kolay olmayacaktı.

Mezhep müdürü az önce Ukon' un gücü hakkında kaba bir fikir sahibi edinmişti ve böyle dahi bir öğrenciyi kaybetmek istemiyordu. Şu anda Lord Kineon kesinlikle haksızdı ve bu durumda Ukon' u savunmak hem daha kolay hem de daha avantajlıydı.

"Açıklama yapamıyor musunuz?" dedi üsteleyerek Yodan, Lord Kineon' un sessiz kaldığını görünce.

"Az önce gitmelerine izin vermeme rağmen geri dönüp bir öğrencimi kaçırmaya çalıştılar. İkinci kez sınırda izindiz bulunuyorlar. Açıkça bu büyük bir tehdit içeriyor.
İki defa öğrencilere karşı art niyet beslediler.
Bu kesinlikle bir yasağı görmezden gelmek demektir!"

Ukon kafasını mezhep müdürüne çevirdi. Bu adamın ne yapmaya çalıştığını merak etti. İçinden bir ses mezhep müdürünün oluşan fırsattan yararlanmaya çalıştığını söylüyordu.

"Siz Ten Klanı' nın bir temsilcisisiniz! Yaptığınız ihlal sadece sizi değil klanı da ilgilendiriyor. Bu nedenle, bundan sonra Ten Klanı' nın, mezhep sınırlarına izinli veya izinsiz her ne koşulda olursa olsun girişini yasaklıyorum. Eğer sınır ihlali yapılırsa bir düşman olarak görülecek ve saldırıya geçilecektir. Lütfen mezhebi şimdi terk edin!"

Daha sonra Ukon' a döndü.
"Savaşını devam ettirmek hayatını riske sokar. Ayrıca mezhebe zarar gelmesini göze alamam. Öğrencimi ve mezhebimi korumalıyım. Bu nedenle gitmelerine izin veriyorum. Sana temin ederim bundan böyle mezhenin sınırını kontrol eden kişi ben olacağım.
Oluşacak sorunları mezhep dışında halledebilirsin. Ancak burada, benim ve mezhebimin koruması altındasın.
Şimdilik bir sorun oluşmaması için gitmelerine izin vermeye ne dersin?"

Bu defa daha nazik bir tavırla Ukon' dan rica etmişti. İki tarafın da düşmanlığını kazanmak kötü bir fikirdi ve Ukon, gelecekte mezhebin gücünü önemli ölçüde arttıracak biriydi. Onu korumak önemliydi.
Ve şu anki durum göz önünde bulundurulduğunda Ten Klanı eğer mezhebe saldırısa kesinlikle haksızdı. Buraya bu durumda saldırmak onurlarını mahveder ve şehirdeki tüm güçleri onlara karşı kışkırtırdı.

Yanlış bir hareket yapamazlardı.

Lord Kineon oldukça sinirlenmiş görünüyordu. Mezhep müdürü Ukon' un ve dolaylı olarak Sereina' nın korumasını şahsen üstlenmiş ve açıkça düşmanlığını belirtmişti.

"Hmph! Mezhebin senin olsun!
Ama çocuk, unutma ki dışarı çıktığın anda kellenin bedeninde olacağının bir garantisi yok. Sonsuza kadar burada kalmazsın!"

"Haklısın. Buradan çıktığım anda kellenin bedeninede kalacağının bir garantisi yok!" diye karşılık verdi hiddetle.

Kafasını mezhep müdürü Yodan' a çevirdi. "Kabul ediyorum"

Ten Klanı' nı çoktan düşmanları bellemişlerdi ve şehirde güvenli bir kaleye sahip olmaları oldukça iyi olmuştu. Şu anda Lord Kineon' u öldürmek, gerçekte politik bir hata demekti ve Ukon bunun farkındaydı. Sadece sabırlı olması ve Sereina' nın intikamını gerçekleştirmesi için adım adım hareket etmesi gerekiyordu.

Ukon az önce kurduğu karanlık bariyeri yavaşça geriye çekti.

"Ancak sözünüzü unutmayın" dedi Ukon tekrardan mezhep müdürü Yodan' a.

"Elbette"

Lord Kineon Mieri ve Gen ikilisi ile yürüyerek ayrılmaya başladı. Mezhep müdürü göstermese de oldukça güçlü bir adamdı. Bunun yanında mezhepte bazı gizli ve güçlü eğitmenler bulunuyordu. Şu anda mezhebe karşı yapılacak bir düşmanlık oldukça can sıkıcı sorunlar açardı.

İkisinin ayrılışını Yodan ve Ukon sabit bir şekilde beklediler.

"Umarım mezhepte kalmaya devam edersin. Gelecekte senden büyük başarılar bekliyorum. Seni destekleyeceğim"

Mezhep müdürü gerçekte Ukon' u sevmişti. Ne var ki Ten Klanı' nı kızdırmak, mezhebin sonu demek olurdu.
Bu nedenle arada bir uzlaşma yapması gerekmişti.

"Mezhep beni koruduğu sürece. Ben de mezhebi koruyacağım. Ne var ki beni satmaya karar verirseniz. O zaman düşmanınız olmaktan çekinmem" dedi Ukon karalılıkla kafasını sallayarak.

"İzninizle ayrılıyorum" dedi ve mezhep müdürünün yanından yavaşça yürüyerek uzaklaştı.

#

"Oh. Bu bu yeni kızın gücü fena değilmiş. Aynı seviyedeki birini tek vuruşta yere sermek... Ama biraz acımasız..."

"Güzel ve güçlü. Ama dediğin gibi gerçekten acımasız..."

'Ne?! Bana acımasız mı diyorsunuz?! Ukon denilen o canavarla tanışın. Sizin yaptığınız şey kaplanın yanındaki bir kediyi tehlikeli görmek! Lütfen resmin bütününe bakın!'
Diye düşündü Sereina içinden.

İlerleyen senelerde Ukon' u çok daha iyi tanımış ve onun bazı karakteristik özelliklerini istemeden kendine geçirmişti.
Ancak Ukon' un sert eğitimi düşünüldüğünde...

Bu çocuklar acımasız kavramı ile henüz tanışmamıştı...

Bunları düşünse de, elinde ve yerde yatan çocuğun yüzünde yoğun miktarda kan yavaşça yere damlıyordu. Ve Kılıcının kabzasında, ona dokunmadığını kanıtlar nitelikte tek bir damla kan yoktu.
Sadece elini kullanmışa benziyordu.
Öte yandan yerde yatan çocuğun birkaç metre ötesine fırlamış olan bir kılıç daha vardı.

Sereina' nın gözleri Ukon' u görünce ona doğru yürümeye başladı. Bir kez daha bu turuncu gözleri görmek iyi bir his veriyordu. Garip bir şekilde, bu gözlerin onu koruduğunu hissediyordu.

"Usta!" diye seslendi Ukon' a. Artık ona böyle demek bir alışkanlık haline gelmişti. Ona yaklaşırken elindeki kanı pantolonuna silerek temizledi.

"Neredeydin?" diye sordu Ukon' a.

"Sadece vakit öldürüyordum."

"Oh"

"Bu bir yana.
Sereina, artık intikamını almaya başlamanın zamanı geldi!"

------ 0 ------

Bölüm sonu.

Merak edenler için 2043 kelimeydi bu bölüm de.

Lütfen hikayeyi oylamayı ve yorum atmayı unutmayın. ^^

Bu arada, beni aralarına aldıkları için buradan konsey üyelerine bir kez daha teşekkür ederim.

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum