Karanlık Algı: Bölüm 21- Lanetli Mezarlık


"Sonunda geldik"
Ukon, kendisine devamlı olarak vuran uğursuz aurayı hissedebiliyordu.

Sereina önüne baktı. Gece karanlığı bastırmıştı ve etraf pek iyi görünmüyordu. Bugün ay yoktu. Gökyüzü kara bulutlarla kaplanmıştı. Yıldızlar, yeryüzünü aydınlatabilecek kadar ışık saçamıyordu. Ve tüm bu karanlığın üzerine önlerindeki ağaçlar ve çitlerle kaplanmış alanın içerisi daha da karanlık olacak gibiydi.

"Bir koruluk var gibi."

"Ölü ruhları hissedebiliyorum. Burası gerçekten de bir mezarlık"

"Neden yarın sabah girmiyoruz?"

Sereina tüğlerinin diken diken olduğunu hissediyordu.

Ukon kafasını çevirdi. "Burada beni bekle. İçeri girmek senin için tehlikeli olabilir" dedi.

Kırılmış çitlerin ardında ağaçların kapattığı karanlık bir mezarlık vardı. Sereina bu şartlar altında önünü bile göremeyecekti.
Ancak zaten görme yetisi olmayan Ukon için bu fark yaratmazdı.

Ancak Sereina direndi.  "Ben de geleceğim"

Ukon sessizce kafasını salladı ve koruluğa yaklaştı. Dalgalanan ruhsal gücü hissedebiliyordu. Oldukça uğursuz bir ruhtan geliyordu. Ölümcül bir hissi vardı.
Tüm bu alanı kaplayacak kadar yoğun olmasından ruhsal enerjinin sahibinin ne kadar güçlü olduğu hakkında kısa bir söz söyleseydik, kullanacağımız kelime 'güçlü' olurdu.

"Hayalet iblisi nasıl geçeceğiz?"

"Bu bir hayalet iblis olsaydı, onu atlatmanın bir yolunu biliyordum. Ancak bu enerjinin kaynağı olan ruha baktığımda çok daha farklı bir şey hissediyorum."

"Yani içerde hayalet iblisten farklı bir şey mi var?"

" İçerde hayalet iblisten farklı 'bir şeyler' var"

Birden fazla yaratık! Bu gerçekten kötü!

Ukon çitin üzerinden atlayarak ağaçların arasına daldı.
Yalnız kalmak istemeyen Sereina hızlıca peşi sıra içeri girdi.

"Orasa bizi neyin beklediği hakkında bir fikrin var mı?" diye fısıldadı Sereina. Karanlık ağaçların arasında hızlı adımlarla ilerlemekteydiler.

"Daha fazla ipucuna ihtiyacım var"

Bir anda hem Sereina, hem de Ukon' un üstüne bir baskı çöktü.
Sereina, içinde sürekli olarak korku duygusunun kabardığını hissetti.

"İç katmana girdik gibi. Burada çok daha yoğun bir ruhsal enerji var. Bu yaratıklar korku aurası üretebiliyor gibi. Hem de ruhsal enerjiden farklı bir yolla." Bunları söyledikten hemen sonra aniden duraksadı. Yüznde şaşkın bir ifade vardı.
"Bu kötü"

"Ne oldu?" diye fısıldadı kısık sesle Sereina. İçindeki korku o anda kat kat dahs artmıştı.

"İkimizin varlığını gizleyerek, bizi bulmalarını imkansız hale getirmeye çalışıyordum. Ama bunu fark etti"

"Ne yapmalıyız?"

"Koş!"

Ukon bir anda Sereina' nın elinden tuttu ve çekmeye başladı. İkisi hızla koşarken ağaçların arasından grçmeye başladılar.
Sereina hiçbir şey göremese de Ukon, sanki tüm bu yolları biliyormuş gibi hiçbir şey çarpmadan hızla onu sürüklüyordu.

Sereina, buraya neden gece girdiklerini merak ediyordu. Gündüz açık havada girmek daha mantıklı olmaz mıydı?
O, önünü görebildiği bir zaman...

Dakikalar boyunca hızla koşmaya devam ettiler. Tâki ağaçların seyrekleşmeye başladığı yere kadar.

Ukon' un adımlarıyla birlikte Sereina' nın da adımları yavaşlamaya başladı.
Kısa bir süre sonra Ukon durdu.
Sereina tereddütle Ukon' a bakıyordu.

"Bu korku aurası..."

"Başka bir şey deneyeceğim"

Ukon iki elini açtı. Ruhsal gücünü odakladı. İçinde yavaş ve dengeli bir şekilde döndüğünü hissedebiliyordu. Enerjisini sıkıştırdı ve topladı. Daha sonra eline odakladı ve bir anda dışarı yaydı.

"Duygu kontrolü 4: Cesaret"

*Znnn*

Açığa çıkan ruhsal enerji, okyanusa düşen bir su damlası hareketi gibi dalga halinde etrafa yayıldı.

Bu, etrafa yayılan korku aurasına yapılan bir karşı saldırıydı. Bu mezarlığın derinlerine inildikçe korku aurasının tabakası daha da kalınlaşıyor ve ilerlemeyi zorlaştırıyordu.
Ukon ise, bu sahiplenilmiş bölge içerisinde yeni bir bölge oluşturdu ve bu uğursuz, karanlık aurayı bölgesinin dışına sürdü. Şu anda karanlığın ortasında duran parlak ve dairesel bir alanın içerisinde duruyorlardı.
Burası hakimiyetin Ukon' da olduğu bölgeydi.

"Yeterli değil. Bunu kullanmak istemiyordum ama başka şansım yok gibi"

Ukon ayaklarını bükerek dengeli bir duruş aldı. Daha sonra avuç içlerini açarak birini önüne diğerini arkasına bakacak şekilde doğrulttu. Biri aşşağı biri ise yukarı bakıyordu. Mükemmel bir uyum içinde ve dengeli görünüyordu. Sereina oluşan ilginç aurayı hissedebiliyordu.

"İç Salınım"

Bir anda Ukon' un ruhu bedeninde ayrıldı. Urd' un suileti Ukon' un hemen yanında ve Ukon ile aynı duruşu almış bir pozisyonda duruyordu.
Ancak önceki sefere göre bir farklılık vardı.

Sereina gözlerini ovuşturda da farklılık hala yerinde gibiydi.
Ukon' un ruhunun karın bölgesininin içinde turuncu renkte yanan bir alev vardı. Alev kıpraşıyor ve garip bir enerji salınımı yapıyordu.
Ruhunun içindeki enerji.
Bu kesinlikle ruhsal enerji değildi.

Urd ve Ukon yan yana dengeli bir pozisyonda durmuş gözleri kapalı bir şekilde garip bir aura salınımı yapıyordu.

Bir anda ellerini geri çekerek doğruldular. Dik bir şekilde durduktan sonra ellerini kaldırdı ve yavaşça aşşağı indirdi. İkisinin aynı zamanlarda yapmış olduğu bu hareket, oldukça ihtişamlı bir görüntü ortaya çıkarmıştı. Ellerini indirmesiyle birlikte yavaşça nefes veren Ukon' un gözleri hala kapalı bir durumdaydı.
Sereina bunu garip bir meditasyon tekniğine benzetmişti.

Nefesini verdiği anda ruhu, Ukon' un bedenine yeniden girdi.

*Znnn*

Sereina dalgalanma üzerine hemen etrafına bakındı. Önceden Ukon' un etraflarına koyduğu bariyer, gittikçe küçülüyordu.
Sereina başta bu tuhaf fenomen karşısında ürktü. Bu çemberin içinde güvende hissediyordu ve bu çember küçülmeye başlamıştı.
Ancak çember tam Sereina' nın boyutlarına geldiğinde küçülmeyi kesti.
Çember bir kıyafet gibi Sereina' nın bedenini kaplamıştı. Şu anda beyaz bir aura katmanı Ukon ve Sereina' nın bedenini kaplamış durumdaydı.

Sereina hareket ettiğinde bu tuhaf tabaka da onunla birlikte hareket ediyordu.
Bunun onu dış karanlık auradan koruyacak bir tabaka olduğunu anlamak için bir dahi olmaya gerek yoktu.

"Bunu nasıl yaptın?"

"Bedenimizdeki tek enerjinin ruhsal enerji olduğunu mu sanıyordun?"

"Bedenimizde ruhsal enerjiden başka enerjiler de mi var?"

"Sonra açıklarım"

Ukon sessizce yürümeye başlarken Sereina da peşinden takip etmeye çalışıyordu.
Errafa bakındığında buranın gerçekten de bir mezarlık olduğunu anladı. Etrafa dikilmiş birçok mezar taşı vardı.

Karanlık bir gecede buraya geldikleri için Sereina içinden Ukon' a lanet okudu.

Etraf tam anlamıyla sessizdi. Sessizlik sinir bozucuydu çünkü bu karanlık perdesinin arkasında yaşayan yaratıkların var olduğu bir gerçekti.

"Burası çok büyükmüş" Dedi Sereina etrafına bakınarak. Gözleri oluşan sisten dolayı fazla ileriyi göremese buraya geldiklerinden beri uzun bir yol almışlardı.
Burada sayısız meazar vardı.
Tam anlamıyla lanetli bir yer gibi görünüyordu.

Etrafta bazı demir çitler vardı. Ancak büyük kısmı yıkıntıydı. Aslında etrafta yıkıntı durumuna gelen birçok mezar taşıda mevcuttu.
Terk edilmiş ve bir daha kimsenin uğramadığı bir yer gibiydi.

Sereina, durmaksızın sabit adımlarla ilerleyen Ukon' a baktı.
"Nereye gideceğini nereden biliyorsun?"

"Karanlık auranın yoğunlaştığı yöne doğru gidiyorum. Fark etmedin bi. Kurduğum bariyer gittikçe daha da zorlanıyor."

"Hey bak. Şurda bir patika var. Yolu takip edelim mi?"

O ana dek hiçbir yolu takip etmeden ilerlemişlerdi. Ancak bir patika gördüğünde Sereina heyecanlanmıştı.

"Şuradaki mi?" diye sordu Ukon.

"Eve-" Sereina kafasını çevirdiği anda Ukon' un göremediğini ve onunla kafa bulduğunu anlamıştı.

"Her neyse. Bizim gittiğimiz yönle aynı doğrultuda. Belki de onun üstünden gitmek daha güvenlidir"

"Katılıyorum. Ben de olsam hazinemi çalacak hırsızlar için güvenli bir yol yapardım"

"Bir hazine gerçekten de var mı?" diye sordu Sereina, Ukon' un dalaşmalarından kaçınmak için.

"Büyük ihtimalle. Buranın koruması gerçekten çok katı. Muhtemelen patika bir şaşırtma ve bizi tekrardan girişe yönlendiriyor. Sen fark etmemiş olsan da burası bir labirent maiyetinde tasarlanmış. Yönümü bulabilmek için yoğun çaba sarf etmem gerekiyor. Ayrıca yaptığım bariyer, çok gizli bir teknik. Karanlık auradan etkilenmeden ve varlığımızı gizleyerek ilerlemek çok güç. Bu bileşenleri düşündüğümüzde sıradan insanların yolu bulmasına ve yakalanmadan ilerlemesine imkan yok"

"Bir diğer ayrıcalığımız ise, benim görme sakatı olmam. Gözleri yanıltmak çok kolaydır. Ama bubun aksine zihni yanıltmak akla hayale sığmayacak derecede zordur. Senin gözlerin yanıltılamıyor çünkü tek yaptığın beni takip etmek. Benim gözlerim yanıltılamıyor çünkü daha önümü bile göremiyorum. Bu nedenle beni yanıltarak yönümü saptıramıyorlar."

"Ha..."

"Ancak sona ulaşmak gerçekten güç. Burası katmanlara ayrılmış. Şuanda 2. Katmandayız. Ve katmanlar arası zorluk farkı gerçekten fazla. 3. Katmanda bariyerimiz ucu ucuna dayansa bile 4. bir katman varsa onu aşamayacağız"

"Tüm bunların üzerine dişli bir rakipler karşılaşırsak gücümü tam anlamıyla kullanmam mümkün olmayacak. İşte o zaman büyük bir sorunumuz var demektir"

Sereina o ana dek durumun ne kadar ümitsiz olduğunu anlamamıştı. Böyle bir soru sormasa daha iyi olacağını düşünüyordu.
Ukon' un alattıklarına bakılırsa ilerisi gerçekten çok tehlikeli görünüyordu.
"Belki de geri dönmeliyiz"

Ukon gülümsedi. "Acele etme. Gelecek süprizlerle doludur. Belki de bazı gizemli teknikler biliyorumdur"

Sereina titredi. "Umarım biliyorsundur"

Patikayı takip etmenin kötü bir fikir olduğuna karar kıldıktan sonra Sereina tekrardan rotasız bir şekilde hareket eden Ukon' u takip etmeye başladı.

Kısa bir süre sonra Sereina yeniden konuştu.
"Hey! Bir mezara bastın!" dedi korkuyla.

"Göremiyorum ki. Mezara basıp basmadığımı nasıl bilebilirim? Eminim ölüler beni affedecektir"

"Umarım burası hayaletli değildir"

"Merak etme. Hayalet olsaydı anlardım. Burası sadece lanetli"

"Bu hiç de rahatlatıcı değildi..."

Bir anda Ukon durdu. Sakin bir şekilde gözleri açık düşünüyor gibiydi. Sereina bu tereddüt karşısında şaşırmış gibiydi. Daha önce yolunu bulmaya çalışırken zorlanmamıştı.
Ukon bir süre bekledikten sonra kafasını Sereina' ya doğru çevirdi.

"Birini seçecek olsaydın yavaş yavaş artan acıyı mı yoksa bir anda büyük ve güçlü bir acının bedeninden geçip gitmesini mi seçerdin?"

"Alışmam mümkünse yavaş yavaş olan acı daha uygun görünyor"

"Tamam"

Ukon kafasını tekrar öne çevirdi ve bir anda sol çaprazına doğru yürümeye karar verdi.

"Hey!!!"

Sereina, Ukon' un şaka yaptığını umuyordu. Söyledikleri hiç de iç açıcı değildi ve acı çekmeyi gerçekten istemiyordu.

Aslında Ukon, o anda bir çift yol ayrımına düşmüş ve gideceği yolu şansla seçmeye karar vermişti. Yazı tura atmayı yapamayacağı için bu şans işini Sereina' ya bırkamış ve onun seçtiği yoldan devam etmeyi tercih etmişti. Yalnızca Sereina seçtiği yoldan habersizdi.

Karanlığın ortasında ve mezar taşlarının arasında bir süre daha yürümeye devam ettiler. Ukon' un kaşları çatılmış olsa da yönünü bulmakta büyük bir sıkıntı çekmiyordu.

Yüzünde korku veya tereddüt yoktu. Gecenin bir yarısı mezarlığın ortasında bulunan güçlü bir yaratığın hazinesini çalma fikri onu pek etkilemişe benzemiyordu. Hatta yüzünde korkutucu bir sakinlik vardı.

"Bu heykeller de nedir?"

Karşılarında taş stünların üzerine dikilmiş iki heykel çıkmıştı. Sereina bunları gördüğü anda oldukça şaşırdı.
Stünun üzerinde duran hayvan heykeli, oldukça vahşi görünüyordu boyları fazla uzun olmasa da dişleri uzundu. Dört ayağının üzerinde duruyordu. Arka ayaklarını bükmüş, ön ayaklarını dik tutmuş bir biçimde, bir muhafız görüntüsü vermekteydi. Bir çift kanadı vardı ve şeytani gözleri tam olarak Ukon ve Sereina' nın üzerine bakıyor gibiydi. Uzun boynuzları geriye doğru kıvrılmıştı. Bir heykel olarak yapan kişi oldukça iyi bir iş çıkarmış ve istediği duyguyu tam anlamıyla hissettirmeyi başarmıştı.
Bu stünlar üzerinde duran iki heykel, çeşit cehennem tazısına benziyorlardı.

"Sereina, geri çekil!" diye bağırdı Ukon bir anda.

Ancak Sereina' nın tepki göstermesini beklemeden onu geriye doğru çekti.
Bu ani hareketle birlikte onlarca adım  çekildiler ve hemen yere yattılar.

Ukon herhangi bir oluşumun meydana gelmesini beklese de uzun bir süre boyunca hiçbir şey olmadı. Ukon rahat bir nefes verdikten sonra tekrardan doğruldu.

"Bu heykellerin ruhunu hissedebiliyorum. Bunlar canlı. Ve tahminimce oldukça güçlüler. Birebir karşılaşmada hiçbir şansımız olmazdı."
Dedi Ukon fısıldayarak.

Sereina az önce ölüme ne kadar yaklaştığını düşününce ürperdi. Az daha güçlü bir çift düşmanla yüzleşmek üzerelerdi.
"Ne yapacağız?"

"Düşünmeme izin ver"

Ukon kafasını indirdi ve düşünmeye başladı. Bu heykellerin içinde mühürlü ruhlar vardı ve eğer Ukon' un teorisi doğruysa düşmanlara saldırmak üzere programlanmışlardı.
Ölümcül niyet!
Bu iki heykel ölümcül niyeti hissedebiliyor olmalıydı!
Başta saldırmamalarının sebebi yalnızca bir heykel olarak düşünmüş olmalarıydı.
Eğer heykellerin sınırını geçmiş olsalardı bu heykeller onlara saldıracaktı.

Görünüşe göre bu heykelleri yenmek için üstündeki tüm art niyeti temizlemiş olman gerekiyor.

Ancak art niyetini tam anlamıyla sıfırlamak Urd gibi bir intikamcı için imkansız olmalı. Zihni ve anıları sayısız insanın ölümüyle doluyken art niyet nasıl gizlenebilir? Evet, Ukon kesinlikle bunu minimuma indirebilirdi, ancak bu heykeller insanlardan farklı olarak zihnin ve kalbin derinliklerine bakabilen özel bir ruhla mühürlenmiş koruyucu canlılardı. Onları kandırmak bir insanı kandırmaktan çok çok daha zor olurdu.

Yanında bulunan Sereina da bu iş için pek uygun görünmüyordu. Zira bir intikamcının tüm art niyetini gizlemesi mümkün olamazdı.

Burası ilerlemek için bir test alanıydı. Bu muhafızları geçebilmek için temiz bir kalp ve tamamen iyi niyetli duygular gerekliydi ancak bu gereklilik ikisinde de yoktu.

Tabiki Ukon' un pes etmek gibi bir niyeti de yoktu.

Eğer testi doğal yeteneğinle geçemiyorsan geriye kalan tek seçenek hile yapmaktı!

Bu muhafızları kandırmak mümkün değildi. Yani seçenek, muhafızları bileşenini ortadan kaldırmaktı.

Görünüşe göre test alanı tam iki heykelin ortası. Aynı zamanda iki heykelin arasından geçtiğin anda 3. Katmana çıkıyor olmalısın.

Daha öncesinde saldırmadıklarına göre 3. Katmana geçiş noktası testin tamamlandığı ve muhafızların kararını verdiği yer olmalı.

Yani çizgiye basana kadar sana saldırmayacaklar.

O anda dek Ukon' un çıkarımları bu yönde olmuştu. Bu bilgileri zihninde toparladıktan sonra geçmeleri için bir yol bulması çok da zor olmadı.

"Buldum" dedi kafasını Sereina' ya çevirerek.

Sereina heyecanla Ukon' a döndü.

"Bu iki heykelin ruhlarını çalacaksın!"

------- 0 -------

Bölümün sonu.

Evet gençler sonraki bölüm kimin kafası gitsin :D

Şaka bir yana birkaç bölüm sonra kitap artık rastgele ilerlemekten çıkacak. O zaman daha sabit bir konuda ve eğlenceli bölümler göreceğimizi umuyorum.

Yorum ve oylarınız için bir kez daha teşekkürler.

Bu bölüm de artık first alan arkadaşlara gelsin. Seviliyorsunuz :D



Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum