Karanlık Algı: Bölüm 2- Doğru Karar


'Karanlık. Şu anda sahip olduğum tek şey. Tüm bilgilerim ve tecrübelerim karşılığında benden gözlerimi almış gibi görünüyor.

Ancak bu benim kararlılığımı durduramaz. Yeterli güce ulaştığımda gözlerimi geri alabilirim. Ve gözlerime kavuştuğumda aradığım kişiyi bulabilirim. Tek ihtiyacım olan şey zaman.'

Urd sessizce kendisiyle konuştuğu sırada onu ellerinde tutan kişinin gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Üzüntüden değildi. Mutluluktandı. Ona baktığında hiçbir sorun görülmüyordu. Çok uslu ve sakin bir bebekti.

Gözleri tuhaf da olsa bakması huzur ve zevk veriyordu. Bunlar onun hayatında gördüğü en güzel gözlerdi ve onun kendi oğluna aitti. Parlak turuncu gözler...

"Senin adın Ukon. Ukon Tobie. Cennetin lütfu ve Göklerin kanatları anlamına geliyor. Sen cennetin bana verdiği bir lütufsun Ukon"
Şefkat, sevgi, mutluluk... Bir annenin o anda sahip olabileceği en iyi duygular içine toplanmıştı.

"Oğlum!"

O anda odayı bir erkek sesi kaplamıştı. Urd göremese de oldukça yakışıklı bir adam odaya girmiş ve endişeyle ona seslenmişti.

Bu kişi onun babasıydı. Hızla annesinin yanına yaklaştı. O sırada elinde tuttuğu bebeği gördüğünde içini mutluluk ve sevinç kaplamıştı.
Güzel eşine ve elindeki çocuğa baktığında evlendiği ve baba olduğu için bir kez daha mutlu olduğunu hissetti.

Annesi bebeği ona uzattığında, ona nasıl davranacağını bilemeyen bir ifadeyle baktı ve tereddütle elini uzattı. Ukon' un annesi bu ifadeyi görünce gülümsedi.

Bebeği eline alan adam, onun gözlerine baktığında şaşkınlıkla donakaldı. Bu, turuncu gözler... Ne kadar güzel ve ilgi çekici. Parlıyor ve insanın içini huzurla dolduruyor...

Başta gözlerine baktığında endişeliydi. Ancak zamanla bu endişe kendini huzur ve sakinliğe bıraktı. Bunlar bir insanın sahip olabileceği en sıradışı ve en güzel gözler olmalıydı.

Kendi gözü de kahverengi olmasına karşın açık renkliydi. Karısının gözü elaydı ancak gerçekten güzel görünüyordu.

Bu gözlere baktığında, onun oğlu olduğuna dair en ufak bir tereddüt etmedi. Böyle güzel gözler, yalnızca karısından gelebilirdi.

Bu ufak bebek, sakinlik ve huzurla, parlak turuncu gözlerini kocaman açmış, şirin bir ifadeyle ona bakıyordu.

'Bu bir baba olma hissi mi?'

Garip duygularla yüzleşen uzun boylu ve yakışıklı adam elindeki bebeğe ve yanındaki yorgunluktan yüzü beyazlamış olmasına rağmen güzelliğinden ödün vermemiş olan karısına baktı. Ve içten bir şekilde kocaman gülümsedi.

**** 3 yıl sonra ****

Urd, yeni adıyla Ukon' un önünde annesi ve babası oturuyordu.

O ana dek çocuklarını tamamen bir dahi olarak görmüşlerdi. Daha 2 aylıkken anlaşılabilir sesler ve kelimeler çıkarmaya başlamış, gittikçe geliştirmiş ve çok kısa bir sürede konuşmayı öğrenmişti.

Yürümeye başlamasının ise eksik kalır hiçbir yanı yoktu. Şu anda sorunsuz bir şekilde yürüyebiliyor, konuşabiliyor, yemek yiyebiliyor ve temel tüm ihtiyaçlarını ailesinin yardımı olmadan karşılayabiliyordu.

Üstün zekasını ailesi hemen fark etmişti. Anne, baba ve Ukon' dan oluşan 3 kişilik küçük bir evdi burası. Yoksul sayılmasa da varlıklı da değildi. Evin ihityaçlarının karşılanacağı kadar kazançlı bir evdi burası.

3 yıl boyunca ailesi, Urd' a binlerce yıldır hissetmediği kadar şefkat ve sevgi göstermişti. Kaybettiği duyguları geri kazanan Urd için bunlar inanılmaz şeylerdi ve bunca zaman boyunca sakatlığını ailesine bile fark ettirmemeyi başarmıştı.

Ancak artık bunu saklamaması gerektiğine inanıyordu ve bu konuyu açmak için onları karşısına almıştı.

"Anne, baba"

"Efendim oğlum"

"Bunca zamandır sizin fark etmediğiniz bir soruna sahibim. Bunu anlamamanız normal. Çünkü şu ana kadar yeterince ihtiyaç duymamıştım ve tanımlama kabiliyetine sahip değildim"

"Ne demek istiyorsun?"
Babası, onun mantıklı ve ileri bir zekası olduğunu çok önce anlamıştı. Ona sanki bir bebek gibi muamele etmiyorlardı ve bu tamamen içgüdüsel olmuştu.

Oğlunun şu anda ciddi olduğunu biliyordu ve neden bahsettiğine dair hiçbir fikri yoktu. Ancak oğlunun söyledikleri kesinlikle ciddi gibi görünüyordu.

"Elini kullanarak bir sayıyı işaret eder misin?"

Kısa bir zaman sonunda Urd derin bir nefes verdi.

"Anladığım kadarıyla gösterdiğin rakamın kaç olduğunu anlayabilecek yeteneklerden yoksunum"

"Ne?!" Annesi ve babası aynı anda sesli bir şekilde Ukon/Urd' a bakarak şaşkınlıkla bağırmışlardı.

"Sizin sahip olduğunuz görme yeteneği, bende yok"

Mutlak sessizlik...
Kimse bir ses çıkarmaya cesaret edememişti. Ukon, anne ve babasının tepksini beklerken diğer ikisi ne diyeceğini bilemediği şaşkınlık ifadesiyle donakalmışlardı.

"Bu imkansız. Yemek yiyebiliyor veya yürümekte kesinlikle zorluk çekmiyorsun"
Bunu söyleyen babasıydı ve oğlunun yanlış anlıyor olmasını umuyordu. İnkar etmek tek seçeneğiymiş gibi geliyordu. Onun kör olduğunu 3 yıl boyunca nasıl anlayamazlardı?

"Uzun zamandır bu evdeyim ve evin her köşesine dokundum. Tüm alanı ezberledikten sonra kalan eksikliği kulaklarım sayesinde kapattım."

Ukon' un annesi elini ağzına koymuş şaşkın bir ifadeyle gözünden yaşlar akıyordu. Kendi oğulları! Nasıl kör olduklarını anlayamamışlardı?

3 yıl boyunca bu küçük çocuk körlüğünü mükemmel bir şekilde örtbas etmişti.

Ne büyük israf...

Bu üstün zekalı çocuk görme sakatı olarak doğmuştu. Bu dünya çok acımasız bir yerdi. Her dakika ve saniye birileri işkenceye uğruyor ve öldürülüyordu. Kör bir çocuk ne kadar süre hayatta kalabilirdi ki?
Aileler sakat çocukları anında terk ederdi. Tüm hayatı boyunca insanlara yük olacak bir çocuk, yaşamayı hak etmezdi.

Cennetin lütfu adını verdikleri bu küçük çocuk hayatı boyunca onlara bir yük olarak yaşayacaktı.

Babası yıllarca oğlunun büyüdüğü zamanların hayalini kuruyordu. Şimdi tüm bu hayaller imkansız gerçeklikten başka bir şey değildi.
Ne kadar üstün zekalı da olsa kitap okuyamadıktan veya çalışmalar yapmadıktan sonra bu zekanın ne önemi vardı?

Asker veya savaşçı olması da mümkün değildi. Gelişim teknikleri uygulayabilecek olsa da düşmanı göremedikten sonra ne fayda!

Annesi hıçkırıklar ile ağlarken babası elini annesinin omzuna koydu ve düşünceler içerisinde Ukon' a baktı.

Şuan sadece sessizlik hakimdi. Kimse çıt çıkarmaya cesaret edemiyordu. Sadece annesinden duyulan ağlama hıçkırıkları duyulabilirdi.

"Üzgünüm"
Urd hafif ve nazik bir sesle bunu söyledikten sonra kendi odasına gitti.

Oğullarının görme sakatı olduğunu duyan hangi aile üzülmez ve umutsuzluğa düşmezdi. Bu acımasız dünyada güçlü zayıfı ezerdi. Ve zayıfın hayatta kalma hakkı bile yoktu.

Kör biri bu zincirin en zayıf halkası ve en alt tabakasıydı. Sadece hayatı boyunca yük olurdu. Bu dünyada sakat çocuklar, kendi ailesi tarafından terk edilirdi. Bu nedenle etrafta sakat doğup büyüyen kimseyi göremezdiniz. Çünkü o ana dek hepsi ölmüş olurdu. Bu bir kesinlikti. Şimdi anne ve babasının önünde zorlu bir karar süreci vardı.
Çok sevdikleri üstün zekalı ancak görme sakatı oğullarını kaderlerine terk edecekler miydi?

Şüphesiz bunu yaparlarsa kimse onları suçlamazdı. Tek yapmaları gereken hiç çocukları olmamış gibi davranmak ve ondan ayrılmaktı.
Her şeye baştan başlayabilirlerdi. Yeni bir hayat, başka bir çocuk. Sadece 3 yıldan vazgeçmeleri gerekiyordu.

O anda ikisinin de zihinlerinde aynı şey belirdi.
Çocukları diğer tüm yaşıtlarından daha zekiydi.
Ukon, bu zamana kadar kör olduğunu zaten biliyordu ve onlara belli etmemek için büyük bir çaba harcamıştı. Sokağa atılsa dahi, hayatta kalabileceğine inandığı yaşa geldiğinde sakatlığını ailesine söylemişti.

Yani bu sözleri söylerken ailesinin onu sokağa atma ihtimalinin yüksek olduğunu zaten biliyordu.

İkisinin de akıllarından geçen bunlardı. Bu düşünceler zihinlerini kurcalarken gözlerinden damlaların düşmesine engel olamadılar.

#

Bir süre geçtikten sonra Ukon' un babası ayağa kalktı ve eşine bakarak başını sallası. İki de hiç konuşmasalar da düşündüklerini anlamışardı. Gözleri sulu kanlanmış bir halde Ukon' un odasının önüne geldiler.

İkisi de derin bir nefes aldı. Bir karar vermeleri gerekiyordu ve bunun için zamana ihtiyaçları vardı. Ne yapmaları gerektiğinden emin değillerdi. Ancak şu an için yapılabilecek en iyi şey Ukon' u görmekti.

Kapıyı tıklattıktan sonra yavaşça açtılar. Gıcırdayarak açılan kapı karşısında öylece bakakaldılar.

Karşılarında ise boş bir yataktan ve açık bir pencereden başka bir şey yoktu.

İkisi de Ukon' un yaptığını anlamışlardı.

Ukon onlardan nefret etmek istemiyor ve onlara zarar vermek istemiyordu.
Kararları ne olursa olsun hayatları boyunca mutlu olamayacaklardı. Ve Ukon bunları biliyordu.
Ancak bu kararı veren kişi Ukon olursa işler değişirdi.

Ukon onları zor bir durumda bırakmamak için kendi isteği ile habersiz bir şekilde evden kaçmıştı.

Bu çocuk bir anne ve babadan daha olgun ve şefkatli davranmıştı.

Odada kalan iki kişinin de gözlerinden sayısız yaşlar akıyordu. Hüzün. Umutsuzluk. Trajedi.

3 yaşındaki görme sakatı olan oğulları sokakta bir başına kalmıştı...

*******



Gerçekten psikolojik ve dram yüklü bir bölüm oldu ve beni sıktığını söyleyebilirim. Eh. Dünyanın işleyişini ve Urd' un hayatını tasarlamak için bu bölüm gerekliydi.

Umarım ileride eğlenceli ve heyecanlandırıcı bölümler yazabilirim.

Ayrıca bu bölüm de kısa oldu xd. Ama sonraki bölüm uzun. :D

Lütfen görüşlerizi yorumlarınızla belirtmeyi ve hikayeyi oylamayı  unutmayın. :)






Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum