Karanlık Algı: Bölüm 19- Ruh Hırsızı


Ukon' un ruhu yavaşça bedeninden ayrılırken ruhuyla kendisine bağlı olan ruhsal iplikler uzuyor ve dalgalanıyordu.

Ruhu, bedeninden ayrıldığında sessizce Sereina' nın söyleyeceklerini bekledi.
Kendi ruhunu göremediği için Sereina' nın cevabını merak ediyordu.

"Gözlerin onu neye benzetiyor?"
Diye sordu Ukon.

Sereina' nın ruhunda olduğu gibi olmayacağına, ruhunun kendisine benzemeyeceğine emindi. Onun gözleri göremiyordu. Bu sebeple bilinci kendi kendine bir ruh oluşturacak ve görsel olarak bedeninden farklı olacaktı.

"Bu..."

Ukon, Sereina' nın sesinden bir tuhaflık olduğunu anlamıştı.

"Dediğin gibi sana benzemiyor."
Sesine bakılırsa üzerindeki şoku hala atlatamamıştı.
"Sen. Gerçekte sen kimsin?" diye sordu yavaşça Sereina.

Ağzından bu sözler çıkarken Ukon oldukça şaşırdı. Neden böyle bir şey söylemişti?

"Gözlerin ne görüyor?!"

Ruhu gerçekte ne üretmişti?

"Sana benzemiyor" dedi tekrardan Sereina.

"Onu zaten biliyorum. Neye benzediğini soruyorum!!"

Sereina uzun bir süre sessiz kaldı. Daha sonra betimlemek için şu sözleri kullandı:
"Bir adam. Kral mı? Uzun boylu, yirmili yaşlarda gibi. Oldukça yakışıklı. İhtişamlı ve otoriter bir görüntüsü var. Çok güçlü görünüyor. İlk bakışta bir kral veya imparator hissi veriyor. Uzun siyah düz saçları var. Ama gözleri turuncu değil. Bir şekilde kederli bakan, kahverengi gözleri var. Beyaz ve kaliteli kıyafetler giymiş. Kolunda bir dövme var."
Söyledikleri karşısınsa Ukon şaşkına dönerken Sereina Ukon' un ruhuna yaklaştı ve dövmeyi daha yakından inceledi.

"Bir kuzgun mu? Güneşi arkasına alan bir kuzgun, gözlerini kısmış ve saldırma duruşu almış. Kafasında beyaz bir miğfer var. Bir de bu kuzgunu ıskalayan oklar var. Ama okların uçları yeşil-"

Tam o anda renklerin Ukon için birşey ifade etmediğini hatırladı. Onun için herşey siyahtı.

Tabiki Ukon' un düşünceleri çok farklıydı.
O Sereina' dan kat kat daha fazla şaşırmıştı.
Öyleki sırtından soğuk terlerin aktığını hissediyordu.

En nihayetinde Sereina' nın bahsettiği ruh... Ukon' un geçmiş hayatındaki görüntüsüne benziyordu.
Urd' a benziyordu.
Dövmeyi tanımladığında Ukon anlamıştı.

Bu ruh... Onun önceki hayatındaki haliydi.

1.90 boy, uzun düz siyah saçlar, beyaz kıyafetler ve yakışıklı bir yüz.
Ve bir kuzgun dövmesi...

Bu Urd!

"Aslında yüzün onu oldukça andırıyor. Büyümüş halin ruhuna mı işlemiş? Ama gözleri kahverengi."

Bu kendisiydi. Ama büyümüş hali değil. Geçmişteki hali.

'Bu imkansız olmalı!'

'Bu imkansız!
Ruh katletme sanatıyla birlikte ruhumu parçaladım.
Düzlem değişimiyle birlikte anlayışım da değişti. Gözlerim de göremediğine göre, bilimcimin önceki görünüşümü ruhuma aktarmasına imkan yok! Tam anlamıyla imkansız!
Bu ruh artık var olamaz!
Nasıl karşımda dikiliyor olabilir?!'

'Kızın yalan söylemesine imkan yok! Önceki görünüşümü bilmiyor. Ayrıca ruhunu kontrol ettim, karanlık içinde değil. Yani söyledikleri doğru olmalı'

Birkaç saniye içinde Ukon, sonuca ulaşmayı başardı.

'Düzlem değişimi sırasında birisi ruhuma müdahale etmiş olmalı!
Tanrılardan biri yada belki başka biri.
Ama birisi mutlaka ruhuma müdahale etmiş!'

Nedenini bilmese de Ukon, birisinin ruhuna müdahale ettiğini anlamıştı. Üstelik son derece güçlü biri olmalıydı. Aslında bir tanrı bile birinin ruhu değiştirebilecek kadar güce sahip olabilir miydi emin olamadı.
Ruh katletme sanatından sonra parçalanan ruhu birleştirmek ve onu tekrardan bir bedene yerleştirmek.
Kulağa imkansız gibi geliyor...

Ama birinin yaptığı kesindi. Neden veya ne amaçla bilinmez. Ama kesin gerçek, itraz edilemezdi.

"Bilincim kendi kendine bir görüntü oluşturmuş. Dikkate almaya değer birşey yok"
Diyerek yalan söyledi Ukon. Aslında ruhun görüntüsü oldukça önemliydi. Gelecekte, bu bazı şeyleri değiştirebilirdi.

"Anlıyorum"
Sereina, ruhu Ukon' un bedenine geri girmeden önce son bir kez daha baktı.

Ukon' un bilincinin böyle bir kral görüntüsünü nasıl oluşturabileceğini merak etti. Üstelik yüzü yakışıklı ve görünüşü ihtişamlıydı.

Geçmişte, Urd, ölümsüzlüğün kapısını araladığında yirmiyedi yaşındaydı. Ve binlerce yıl boyunca bu yaşın görüntüsü hiç değişmemişti.

İki zihnin düşüncerle dolu olduğu o anda ışıldamalar azalırken ruhu, Ukon' un bedenine geri çekildi.

Ukon sessizce düşünmekteydi. Böyle zahmetli bir şeyi yapacak kadar güçlü kişi kim olabilirdi? Ve neden yapmış olabilirdi?
Bu, Ukon' un geleceğinde neleri değiştirecekti?

"Ruh hırsızı!"

Ukon bir anda düşüncelerini istemeden dışarı vurdu.

"Ne?"

Ukon' un sessiz kaldığını gören Sereina tekrardan konuştu.

"Az önce ruh hırsızı dediğine eminim. Ruh hırsızı da nedir?"

Ukon konuşmadan önce bir süre bekledi.
"Ruh hırsızları. Nadiren insanlarda ortaya çıkan lanetli bir yetenek. Meditasyon sırasında etraftan ruhsal güç topluyorsun öyle değil mi? Bunu yaparken cansız nesnelerin ruhundan bir parça koparıyorsun.
İşte ruh hırsızları bundan farklıdır. Ruhundan bir parçasını koparmaz. Ruhunun tamamını alır ve kendi ruhuna ekler.
Bu da yaşayan veya yaşamayan herkesin ruhunu kapsar." diye açıkladı Sereina' ya.

Sereina bu konu üzerine merakla sordu. "İnsanların ruhlarını da mı çalabilirler?"

"Evet. Hemde kazandığın tüm anlayışlarla birlikte. Şimdiye kadarki tüm gelişimin onun ruhuna ekleniyor. Böyle insanlar çok güçlü ve tehlikeli olurlar. İnsanların ruhlarını çalan, ruh hırsızları..."

Geçmişte Urd, onlarla savaşmıştı ve neredeyse ölüyordu. Düşman edinilmemesi gereken tipler. Hatta düşman edinilmese bile uzak durulması gereken tipte insanlardı bunlar.

"Ruhum çalınırsa bir daha ruhsal gücü kullanamaz mıyım?"

"Ruhun çalınırsa ölürsün!"

Sessizlik!

Sereina bu ani cevap karşısında şaşırdı. Gerçektende lanetli bir yetenek. Güçlenmek için bir başkasının canını almak! Kesinlikle normal değil!

'Geçmişteki anlayışlarım gözlerim olmadıkça kullanılamaz. Yani eski gücümü bir ruh hırsızına mı vermek istiyorlar?'
Diye düşündü Ukon içten içe.

"Bir ruh hırsızı olup olmadığımı nasıl anlayabilirim peki? Bir test falan mı var?"
Diye sordu Sereina merakla.

" Test? Hmm. Aslında oldukça basit. Az önce ruhumu çıkardığım sırada buna dokunabiliyorsan bir ruh hırsızı yeteneğin var demektir"

Sereina kafasını aniden kaldırdı. Gözleri bir anda büyümüş ve açılmıştı. "Ne?"

"Ne oldu?"

"Az önce... Ruhunun koluna dokundum... Dövmesine bakarken. Kolundan tuttum"
Dedi şaşkınlıkla.

O anda sadece Sereina değil Ukon da şok içerisindeydi.
' Saçmalama! Bu yeteneğin ne kadar nadir olduğunu bilseydin nefes almayı keserdin. Ve sen bana ruh hırsızı yeteneğin olduğunu mu söylüyorsun?!'

"Emin misin?" diye sordu Ukon kuşkuyla.

"Ruhunu bir kez daha dışarı çıkarabilir misin?"

Ukon kafasını salladı ve elini tekrardan alnına ve göğsüne koydu. Bir an sonra ruhu dışarı çıktı.

Kudretli görünen ruh, bir kez daha Ukon' un bedeninden ayrılmıştı.

Sereina tereddütle yaklaştı ve Urd görünümlü ruha doğru elini uzattı. Ve kolunu yakaladı.
Dokunabiliyor! Gerçekten de dokunabiliyordu!

Urd' un kolundan tuttu ve çekiştirmeye başladı.
"Hey. Gerçekten dokunabiliyorum"

Ukon bunu hissedebiliyordu.
'Bu kız gerçektende bir ruh hırsızıymış! Ne şaşırtıcı bir hakikat!'

Bu çekiştirme üzerine Urd görünümlü ruh, yavaşça kafasını çevirdi ve Sereina' ya baktı.

"Aaahhh"

Sereina korkuyla çığlık attı. Hemen ruhun kolunu bıraktı ve geriye doğru sıçradı. Köpek gören bir kedi gibiydi.

"Ruh... Ruhun bana baktı!!! Hareket etti!!"

Ukon elini indirdi ve ruhu yeniden bedenine girdi.
"Onu çekiştirirsen tabikide tepki verir" diye açıkladı Ukon sakinlikle.

"Ruhlar canlı mıydı?!"

" Canlı olmadıklarını mı sanıyordun?"

"Evet!"

"Bu bir kenera. Gerçekten de ruh hırsızı yeteneğin var gibi görünüyor. Bu gerçekten büyük bir tesadüf oldu"

Sereina ellerini beline koydu ve gururla gülümsedi.
"Yani şimdi istersem senin ruhunu çalabilir miyim?"

"Hahaha. Bu kadar basit olduğunu mu sandın. Evet. Gerçekten de ruhumu çalmayı deneyebilirsin. Ancak şunu unutma. Hiçbir güç sana fedasız öylece verilmez. Sana bunun lanetli bir yetenek olduğunu söylemiştim." dedi Ukon gülerek.

Sereina bir süre düşündü.
"Başkalarının ruhunu alarak güçlenmenin kötü bir şey olduğundan bahsediyorsundur diye düşünmüştüm. Bir laneti mi var?"

Ukon yaklaştı ve sağ elinin işaret parmağını Sereina' nın alnına koydu.
"Başkalarının ruhunu çalabildiğin gibi, başkaları da senin ruhunu çalabilir."

"Ne??"
Sereina şaşkınlık ve korkuyla geri çekildi.

"Ruhumu çalmayı deneyebilirsin ama başarısız olursan seninki gider. İşte laneti buradan geliyor"

"Olamaz!!"

Sereina gerçek bir ruh hırsızıydı. Ancak onun başkalarından çalabildiği gibi, başkaları da ondan ruhunu çalabilirdi. İnsanlar bunu öğrenirse, onu avlamak için gelmeleri uzun sürmezdi.
Gerçekten de bir lanet!

"Ruhumu benden almaya çalışmazsın öyle değil mi?" diye sordu Sereina kuşkuyla.

"Senin düşük seviyeli ruhuna ihtiyacım yok. Zaten alsam bile kullanamam. Unuttun mu? Benim gözlerim yok"
Diye yanıt verdi Ukon korkutucu bir sakinlikle.

"Oh. Anlıyorum"

Ukon sessizce, Sereina' nın eğer Ukon' un içindeki ruhun gücünü bilseydi ne yapacağını düşündü.
Eğer ruhunu çalmayı başarsaydı yalnızca onun hayatı değil, ülkenin, belki de dünyanın seyri değişebilirdi.

Ukon Sereina' nın potansiyelinin farkındaydı. Ruhsal güce olan aşırı yatkınlığının yanı sıra bir ruh hırsızı yeteneğine sahipti.
Bir kaplana kanat vermek gibiydi.
Ve eğer Ukon onu eğitirse gelecekte dişli bir ejderha olacaktı.

Şu andan itibaren anlayış konusunda azıcık ilerleme gösteremese bile başkalarının ruhunu çalarak ve yatkınlığını kullanarak oldukça güçlü olabilirdi.

'Belki de müttefik edinmek iyi olur' diye düşündü Ukon içinden.
Bu kadar genç ve masum bir kızın gelecekte düşmanı olarak pozisyon alması pek de olası değildi.

"Temelini biraz daha değiştirsek iyi olacak. Ruh hırsızlarına öğretilen temeller farklı değerler içerir. Şanslısın. Potansiyelini açığa çıkarabilecek çok çok sınırlı insanlardan biriyim. Eğer eski ustan seni eğitmeye devam etseydi bir darboğaza yakalanacak ve anlayışını azıcık geliştiremeden ölüp gidecektin"

Sereina bir kez daha Ukon' un göremediğini unutmuş, mutlulukla kafasını aşşağı yukarı sallıyordu.
Sonuçta on yaşındaki bir kızın tepkileri çok da anlamlı sayılmazdı.

" Şimdilik kafanı toprağa göm ve uyu. Yarın uzun bir yol kat edeceğiz ve bununla birlikte eğitimin seni tüketecek. Dinlenebildiğin kadar dinlen"

"Tamam"
Sereina yere çömdü. Daha sonra yere uzanmadan önce uzun bir süre öylece kaldı ve yere baktı.

"Ne oldu?"

"Kafamı-"

"-Bu sadece bir deyim!" diye azarladı Ukon, Sereina' nın lafını keserek.

"Oh. Anladım" dedi ve kolunu kendine yastık yaparak yere uzandı.

Ukon sessizce bağdaç kurdu ve meditasyon yapmaya başladı.
İçinde, geçmişten gelen ruhu, Urd' un uyumakta olduğunu hissedebiliyordu. Geçmişte onu parçalamıştı. Ancak garip bir şekilde Urd görünümlü ruh, buna kızmamış ve gücünü Ukon' a vermeye devam etmişti.

Ruhlar daima affedicidir. İyi de olsan kötü de olsan seni her daim arkandan destekleyen en iyi ortağın. Kendi ruhun. En yalnız olduğun anda her zaman içinde bir yerde senin için ağlayan ve duyguları kendi bedenine hapsolmuş olan ruh.

Ruhların yaşadığını ve kendi düşünceleri olduğunu bilen gerçekte kaç kişi vardı?
Sayısı gerçekten az.

Peki ruhlara hak ettiği kadar değer gösteren kaç kişi vardı?
Böyle birinin yaşadığını sanmıyorum.

Binlerce yıl önce gizemli bir adam şöyle söylemişti:

"Ruhların konuşamadığını mı sanıyorsun? Bu yanlış. Sen iyi dinlemiyorsun!"

Ancak arafan geçen uzun yılların ardından Urd, hiçbir zaman ruhunun sesini duymayı başaramamış ve zamanla buna olan inancı sönmüştü.

Güneş bir kez daha yükselmekteyken Ukon, yavaşça Sereina' yı dürtükledi.
"Uyan seni ruh hırsızı. Yola çıkma zamanı"

"Açııım"

Evet. Sereina' nın uyandığında söylediği ilk söz aç olduğuydu.

"Merak etme. Yiyecek birşeyler topladım. Seveceğine eminim"

Sereina mutlulukla doğruldu ve kör ustasının onun için hazırladığı bohçayı açtı.

Dürülmüş. Bir yaprağın içinde et ve birçok ot türü ve değişik küçük baharatımsı şeyler vardı. Bunun dışında yuvarlak toplar vardı. Ezilmiş bazı değişik renkteki şeyler elle yuvarlanarak köfte gibi yapılmışa benziyordu.

Sereina daha önce böyle bir yemeği hiç görmemişti. Görünüşü pek iç açıcı görünmese de bir dilencinin seçme hakkı olmazdı.
Gözlerini kapayarak bunları ağzına attı ve yavaşça çiğnedi.
Tadını hissettikten sonra baştaki haline göre biraz daha hızlı çiğnemeye başladı.

"Ah. Aslında tadı hiç de fena değilmiş. Bunun içinde ne var?"

Ukon kafasını kaldırdı. " Bazı insanlar cehaletin mutluluk olduğunu söyler" dedi gülümseyerek.

Sereina o anda Ukon' un sıradan bitki kökleri yediğini ve kendisine verilen şeylerden hiçbirini yemediğini gördü.

Gözleri büyürken çiğnemeyi kesmişti...

------- 0 -------

Bölüm sonu.

Bugün başka yb atmayı düşünmüyodum ama yine de bir istisna yapiyim.
Yarınki sınavda napıcaz bilmiyorum :D

Lütfen hikayeyi oylamayı ve yorum atmayu unutmayın.






Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum