Karanlık Algı: Bölüm 18- Kendini Öğrenci İlan Eden Kız
"Lütfen beni eğit"
"Hayır"
"Lütfen"
"Hayır"
"Usta...!"
" Git kendine yaşlı ve kendini zeki sanan bir usta bul. Kimse kör ve küçük bir çocuğun ustası olmasını istemez"
"Beni eğit usta!"
Ukon karşısındaki bu küçük kız karşısında tamamen çaresiz hissetti. Söylediklerini dinlemiyor ve sadece istediklerini kabul ettirmeye çalışıyordu.
"Neden seni eğitmemi istiyorsun?"
Dedi Ukon karşısındaki kıza dönerek.
"Tabiki güçlü olmak için... Usta!"
"Cevabını beğenmedim. Bu yüzden seni eğitmeyeceğim"
Ukon tabiki bu sözleri karşısındaki garip kızın azmini kaybetmesi ve gitmesi için söylüyordu.
"Beni eğit!"
"Hayır!"
"Ama lütfen..."
" Hey baksana... Habire lütfen demek, istediğini zorla kabul ettirmez. Ayrıca görme sakatı olan bu beden, bir usta olmaktan aciz."
"Bir ustayı usta yapan saygınlığı ve bilgisidir!"
Bu sözleri söylerken bir saniye tereddüt etmiyor ve Ukon' un cevabının hemen ardından konuşuyordu. Az önceki çekingen tavrı kendini ısrarcı bir kişiliğe bırakmıştı.
Ne değişken bir ruh hali böyle.
Ukon arkasına döndü ve arenanın çıkışına doğru yürümeye başladı.
Arkasına bakmadan tekrardan konuştu.
"Evine git"
Sereina hemen arkasından koşmaya başladı.
"Benim evim yok."
"... Usta"
Ukon' un alnında bir damar belirmeye başlamıştı.
"Habire bana usta demen de bir işe yaramayacak"
Sereina' nın adımları durdu. Ukon sessizce ilerleken arkasından baktı.
"İntikam." Diye seslendi arkasından.
"İntikam alabilmek için güçlü olmak istiyorum"
Ukon kafasını çevirdi.
"İntikam mı?"
Sereina sessizce başını salladı.
" Bu konularda iyisin öyle değil mi? İntikam almam için beni eğit!"
'Bu konularda iyi miyim?
Saçmalama!
Şimdiye kadarki alamadığım tek intikam az önce giden ve evrenin başlangıcından beri var olan antik bir kötülük.
Şimdiye kadar sayısız kez nefretim beni ele geçirdi ve gözümü kanla boyadı!
Ancak düşmanımı her defasında öldürmeyi başardım.
Ben intikam konularında iyi değilim.
Ben intikamın ta kendisiyim!'
Ukon yerinde ifadesiz bir şekilde uzun bir süre bekledi.
Sereina, bu kör çocuğun vereceği cevabı heyecanla bekliyordu. Şimdiye kadar hayatta kalması için bir amacı yoktu.
Ama bu çocukla karşılaştıktan sonra içindeki intikamcı ruh uyanmıştı.
Ten Klanının kökü kazımadan ruhunun dizginleneceğini sanmıyordu.
Ne olursa olsun kanla alınan borç kanla ödenmeliydi!
Bu uğurda yaşıt bir çocuktan ders almak zorunda olsa bile, onu ustası yapsa bile önemli değildi.
Bir intikamcıyı bir intikamcı eğitmeliydi!
"...Lütfen."
Dayanılmaz bir sessizlik oluşmuştu.
Bir süre boyunca ne Ukon ne de Sereina konuştu.
Daha sonra sessizlik, bir adım sesiyle bozuldu.
Ukon arkasını dönmüş çıkışa doğru ifadesizce yürüyordu.
Sereina bir süre sadece Ukon' un sırtını izlemekle yetindi. Ardından kendi kendine kafasını salladı ve peşinden koşar adımlarla Ukon' u takip etmeye başladı.
****
Kısa bir süre içerisinde arena binasından oldukça uzaklaşmışlardı. Sereina hala sessizce yürümeye devam eden Ukon' u takip etmekteydi.
İçindeki şaşkınlığın büyümesine engel olamıyordu.
Bu çocuk yürürken veya yolunu bulurken neredeyse hiç zorluk çekmiyordu. Öyle ki ruhsal enerjiui kullanamasa ve zaten bilmese onun kör olduğunu anlaması imkansız olacaktı.
'Göremediğinden eminim. Ancak görme eksikliğinin üstünü örtebiliyor. Daha önce hiç böyle biriyle karşılaşmamıştım. Gerçekten tuhaf!'
Daha sonra etrafında yürümekte olan insanların adımlarının seslerini fark etti. Ve kendi adım sesini!
'Yönünü duyma yetisi sayesinde mi buluyor?'
'Bu gerçekten mümkün mü?'
Çıkan seslerin yankılarından etrafın krokisini zihninde oluşturmak!
Ne büyük bir algı kapasitesi!
Ancak büyük bir açık!
'Sessiz bir alanda oldukça aciz bir duruma düşecek. Ayrıca eğer sesten hızlı bir saldırı ile karşılaşırsa bunu savunması gerçekten mümkün olacak mı?'
Daha sonra kafasını kaldırarak önünde sessizce yürümekte olan Ukon' un sırtını gördü.
'Yada belki... Bu açığı kapamanın bir yolunu buldu?!'
Ukon' un çevresindeki gerçek, insanları her zaman şaşırtacaktır. Geçmişte, ona Urd denildiği zamanlarda, onu diğer insanlardan ayıran en büyük özelliği gücü veya yeteneği değildi. Bu güce ulaşmasını sağlayan üstün zekasıydı.
Daima kendi açıklarını buluyor ve ekisiklerini kapatacak şekilde planlar yapıyordu.
Savaşlar için sakladığı sayısız koz vardı. Ve saniyeler içinde yaptığı plan ve hesaplamalar daima onun istediği gibi gelişiyordu.
Sinsi, kurnaz bir tilkinin aklı ve dev bir ejderhanın gücü.
Urd' un geçmişi entrika ve trajedilerle doluydu.
Ölümsüzlüğü, yanında sayısız acıyı ve kederi de birlikte getirmişti. Ve bununla birlikte de pişmanlıkları. Sonsuz yaşam, sonuz pişmanlıkları da yanında getirir.
Çektiği acılar unutlur, mutluluklar unutlur, hüzünler unutulur ama pişmanlıklar daima onunla kalır. İşte bu yüzden buna pişmanlık deniyor. Unutulamadığı için...
Kim bilir? Belki de Urd' un kendi ölümsüzlüğünden nefret etmesinin nedeni budur...
"Nereye gidiyoruz?" Dedi Sereina
"Seni bilmem. Ben şehrin dışına gidiyorum"
Diye cevap verdi Ukon.
"Şehrin dışı mı? Ortak yolların dışı tehlikeli yaratıklarla dolu. Eğer güçlü bir tanesine denk gelirsek yem olmaktan öteye gidemeyiz"
"Güçlü bir tanesine denk gelmek... Bunun bir şans işi olduğunu mu sanıyorsun?
Eğer öyleyse ben şansımı değiştirebiliyorum demektir"
Sereina bir cevaptan daha hiçbir şey anlamamıştı. Söyedikleri tamamen deli saçması gibi geliyordu. Ancak bir şekilde ardında yatan derin bir anlam var gibiydi.
"Peki neden şehrin dışına gidiyoruz?"
"Biraz Kuzeyde, unutulmuş bir mezarlıkta yoğun ruhsal enerji saçan ve korkutucu görünümlü karanlık bir hayalet iblisin yaşadığını ve yaklaşan herkesi kaçırdığını duydum. Güçlü uzmanları bile yaklaşmıyormuş"
"Hayalet iblis mi?"
"Tamamen ruhsal enerjiden var olan korkutucu iblisler. Eğer bu doğruysa iyi olur. Hayalet iblisler oldukça güçlüdür. Ancak normalde hareketlidirler ve belirli bir yerde ikamet etmezler. Eğer bir mezarlıkta yaşıyorsa, nedeni oraya zorla bağlanmış olması olabilir. Bu da demek oluyor ki orada bir yerde koruması gereken bir hazine var."
Sereina şaşırdı. İnsanlar uzak duruyorsa ve güçlü uzmanlar bile ondan kaçıyorsa kesinlikle iyi bir nedeni olmalıydı. Ve kimse orada bir hazine olduğu öngörüsünde bulunmamıştı. Ancak Ukon bundan oldukça emin görünüyordu.
Bu iblisi geçerek hazineye ulaşabilecek bir yolu biliyor olabilir mi?
Sereina ürperdiğini hissetti.
Burası bir mezarlıktı ve karşılarında güçlü bir iblis vardı.
"Bunu sana kim söyledi?"
"Biri bana söyledi demedim. Yalnızca duydum dedim. Kulaklarım iyi duyuyor"
Sereina tekrardan sessizleşmeyi seçti. Bu renkli şehir geçmişte onun için iyi bir yerdi. Ancak ailesini kaybettikten sonra o renkler solmuş ve sadece gri, kederli bir yere dönüşmüştü.
Onun için şehirden ayrılmak çok da zor olmayacaktı.
****
Uzun süren saatler sonunda şehirden ayrılmışlardı ve çoktan hava kararmıştı.
Ukon adımlarını giderek yavaşlattıktan sonra durdu ve yere oturdu. Geceleri yol almak iyi bir fikir sayılmazdı. Heleki bu coğrafyada gündüz hareket etmek çok daha akıllıca bir seçim olurdu.
Şehirden ayrılmak çok zor olmamıştı. Muhafızlar şehirden çıkanlara fazla dikkat göstermezdi. Sürekli olarak mütecilet ve tüccarlar zaten şehirler arası gezer dururdu. Girişlerde kontroller yapılsa da büyük bir ordu gelmediği sürece kapılar indirilmez ve girişler kapatılmazdı.
Bu düzlemde yaşayan sınırsız insan ve çok sayıda imparatorluk vardı. Ukon başta küçük bir düzleme geldiğini düşünüyordu. Ancak biraz araştırma yaptıktan sonra düzlemin tahmin ettiğinden çok daha büyük olduğunu fark etti.
Bu düzlem antik bir yerdi ve diğerlerinden yüzlerce hatta binlerce kat daha eskiydi. İçerisinde sayısız gizemi ve sayısız güçlü insanı barındırıyordu.
Ukon, bir kez daha tanrıların onu neden buraya getirdiğini anlamadı. Gerçekten de bu antik karanlığı öldürmek için mi bu düzleme getirilmişti?
Ayrıca bu kötücül karanlık neden bu düzleme gelmişti?
Burada istediği şey neydi?
Buranın büyüklüğü göz önüne alındığında aradığı kişiyi bulması zor olacak gibi görünüyordu.
Geçmişte, en çok borçlu hissettiği kişi... 10 yaşımını ona hizmet etmeye adasa, bu borç ödenebilir miydi?
Muhtemelen hayır.
Geçen sayısız yılların içinde tanıştığı sayısız insan arasından en çok borçu hissettiği kişi, onun değer verdiği kişiydi.
Ve şimdi onu bir kez daha görme şansı verilmişti.
Bu olana kadar onun ruhunu bu bedenden kimse alamazdı.
"Peki beni ne zaman eğitmeye başlayacaksın?"
Ukon kafasını çevirdi. Bu kız hala burda mıydı?
Çaresizce ayağa kalkerken derin bir nefes verdi.
"Hadi. Bana en güçlü saldırını yap. Nelerin varmış görelim"
Geçmişe baktığında Urd' un hiç öğrencisi olmamıştı. Aslında kimse ondan bunu istememişti. Belkide sıradan insanlar için fazla ulaşılmaz biriydi.
"Emin misin? Ölebilirsin bak"
"Senin saldırınla öleceksem boşuna yaşıyorum demektir."
"Hmph"
Sereina kızgınlıkla ayağa kalktı ve arenada aldığı kılıcı kınından çıkardı.
Önceki ustasının ona öğrettiği duruşu alcak şekilde bir adımını öne doğru kıvırdı. Hafif bir şekilde eğilerek ruhsal enerjisini hissetmeye başladı. Şimdiye kadar gördüğü kılıçların hepsini zihinde canlandırırken ruhsal enerjisini yabaşça kılıcına aktardı. Savaş gücünü arttığını hissediyordu.
"Geliyor!"
Ani bir hareketle kılıcını savurdu.
*Hoop*
Ukon sıradan bir şekilde kılıcını kaldırdı. Savurmaya bile tenezzül etmemişti.
Gelen ruhsal saldırı, Ukon' un kılıcına çarptı ve bir anda dağıldı. Sanki bir kağıt kılıca yaklaşınca ikiye ayrılıyormuş gibi bir görüntü ortaya çıkmıştı.
Ukon' un tek yaptığı kılıcı göyüzüne bakacak şekilde dik tutmaktı. Ve geken saldırı karşısında hiç telaşlanmamış ve kılıcını zerre oynatmamıştı.
Sereina şaşkınlıkla saldırısının dağılmasını izledi.
"Bunu nasıl yaptın?!"
Diye sordu yüksek sesle.
"Hmm. Ruhsal enerjin gerçekten yoğun ve fazla. Ama anlayışın kıt. Sana yüzlerce kılıç göstermiş olmalılar. Yine de gelişme sağlayamamışsın. 3 yada 4 yıllık eğitimin sonucunda ruhsal enerjin çok fazla olsa da sadece böyle bir saldırı yapabilmek... Kılıcın sadece kesebildiğini falan sanıyor olmalısın. Ama merak etme sorun sadece sende de değil. Ustan gerçekten berbatmış. Temel eğitime fazla kafayı takmış ve seni ileriki aşamaya sokarken birçok noktayı kaçırmış."
Şok!
Sadece saldırısına bakarak geçmişi görmek!
Eksik noktasını anlamak ve yetenekli olduğu nokta konusunda çıkarım yapmak!
Gözleri yalnızca karanlığı görmesine rağmen tüm bunları anlaması başlı başına imkansız olmalı.
Aslında gözleri olsa bile anlaması imkansız olmalı!
Sanki içini okumuş gibiydi!
"Güçlenmek için ne yapmam gerek?" Diye sordu Sereina çaresizce.
"Ruhsal enerjiye karşı olan yatkınlığın gereğinden yüksek derecede fazla. Buda anlayışını tıkıyor. Ciddi anlamda güçlenmek istiyorsan ustanın sana öğrettiği herşeyi unutmalı ve en baştan başlamalısın"
Söyledikleri çok sertti. En baştan başlamak mı? 3 yıllık çalışmadan bahseditoruz. Nasıl kolayca unutlup baştan başlanılabilir?
"Şimdi anladıysan gidebilirsin"
Sereina bu sözler üzerine fazla düşünme fırsatı olmadan cevap verdi.
"Beni en temelden eğit usta"
Ukon karşısındaki kendini öğrenci ilan eden kıza karşı aciz hissetti.
Yetenekliydi ama yetenek bazen kendi potansiyelini tıkayabilirdi. Bu da tam öyle bir durumdu. Ruhsal enerjiye olan aşırı yatkınlığı potansiyelini düşürmüştü.
Bu kız hayatı boyunca bu saldırıdan güçlü bir anlayış üretemeyecekti. Hal böyleyken intikam gibi bir şansı asla olmayacaktı.
Bunu değiştirebilecek tek öğretmen Ukon' un kendisiydi.
Ukon tekrardan derin bir nefes verdi.
" Adın nedir?"
"Sereina. Usta Ukon"
Ukon bir süre Sereina' ın gücü üzerinde düşündü. Daha sonra tekrardan konuştu.
" Temellerin fazla eksik ve yanlış yerlere değinilmiş. Ruhsal gücün ne kadar faslaysa temellerin o kadar fazla olmalı. Durumuna bakılırsa seni ben bile eğitsem temeli aşman en az iki yılını alacak"
Sereina kafasını salladı. Ancak Ukon' un göremediğini hatırlayıca sesli olarak cevap verdi.
"Anlıyorum. Lütfen usta. Temelleri bana öğret"
"Elindeki kılıca uzun bir süre ihtiyacın olmayacak"
Daha sonra Ukon kafasını gökyüzüne doğrı kaldırdı.
Sereina da aynı şekilde gökyüzüne baktı. Ukon' un göremediği aydınlık dolunaya ve parlak sayısız yıldızlara göz gezdirdi.
" Herkesin bahsettiği ruhsal gücün gerçekte ne olduğunu biliyor musun?"
"İçimizde bulunan ve artan güç" diye cevap verdi hızlıca.
"Alakası yok!"
Daha sonra tekrardan konuştu.
" Ruhsal güç.
Bedenin fiziksel ve zihinsel olarak iki yapıdan oluşur. Fiziksel olarak bedenin kemiklerden, kandan, organlardan, sinirlerden, yağlardan, kaslardan ve deriden oluşur.
Zihinsel olarak bedenin ise düşüncelerin ve aklından oluşur.
Yani seni oluşturan şey vücudunun yanı sıra düşüncelerindir.
Hem fiziksel hemde zihinsel olarak gelişmek her insanda görülebilir.
Ancak ruhsal güç bu iki yapının dışında kalır. Ruhsal gücün kaynağı adında da geçtiği gibi ruhundur"
"Ruhunun yapısını sana göstermeme izin ver. Daha iyi anlayacaksın"
Ukon, Sereina' nın yanına doğru yürüdü.
"Meditasyon pozisyonuna geç"
Sereina bağdaç kurarak yere oturdu.
Ukon onun arkasına geçti.
"Önüne dön"
Sereina önündeki ufka doğru bakarken Ukon sol eliyle Sereina' nın kafasına, sol eliyle sırtına dokundu.
"Ruhsal enerjini içinde hissetmeye çalış. Ve onu ittirdiğimde direnme"
Sereina pek anlamasa da ruhsal enerjisini hissetmeye çalıştı. İçinde dalgalanan enerjiyi hissediyorken Ukon bir anda kafasına ve sırtına doğru baskı yaptı.
Ruhsal gücünün bedeninden ayrıldığını hisseden Sereina oldukça şaşırdı.
"Neler oluyor?"
*Hnnn*
*Tak*
Sereina bir anlık gözünü kapamanın ardından tekrar açtı.
Karşısındaki kişiye baktığında şaşkınlıktan bayılmak üzereydi.
Karşısında... Kendisi duruyordu!
"Sakın hareket etme. Formasyonu bozmak istemeyiz"
"Bu... Ben miyim?" Dedi Sereina şaşkınlıkla.
Tabiki o anda Ukon' un göremediğini çoktan unutmuştu.
Karşısında dolunayın parlaklığında ışıkldayan kendini görüyordu. Renkliydi ama saydamdı. Sanki elini usatsa içinden geçecek gibiydi.
Karşısında bağdaç kurmuş olan kendisine bakıyordu...
Bedeninden çıkan ve karşısındaki şeye doğru uzanan hareketli ip şeklinde bağlar vardı.
Sereina ve saydam Sereina birbirine bağlıydı.
"Bu senin ruhun"
"Ruhum mu?"
"Bunca zamandır kullandığın ruhsal gücü ondan ödünç alıyordun. Ruhun sana kendi gücünü veriyordu ve sen bunu kılıcına ekleyerek saldırı yapıyordun.
Ona dikkatli bak. Ve sakın unutma. En yalnız olduğun anda bile yanında ve sana kendi gücünü vermeye her zaman hazır.
Ancak sen de ona birşeyler vermelisin. Böylece aldığın borcu ödeyebilesin."
"Ona ne vereceğim?"
"Anlayamadın mı?"
Sereina sessizce düşündü. Bunca zamandır içinde hissettiği enerji bizzat ruhuydu. Ruhu, kendisine güç veriyordu.
O da ona güç vermeliydi.
"Canlı veya cansız. Görebildiğin her şeyin bir ruhu vardır. Toprak, su, kılıç, tahta, hava. Aklına gelebilecek her şey.
Şimdiye kadar etraftan ruhsal enerji toplayarak kendi ruhunu güçlendirdin. Aslında yaptığın şey, cansız nesnelerin ruhlarından bir parça alarak kendi ruhuna aktarmaktı. Daha sonra kullanmak için ruhuna ekledin. Ve zamanı geldiğinde ondan geri alarak saldırı yaptın"
Ukon ellerini çektiğinde Sereina' nın ruhu bedenine geri çekildi.
"Aslında yapman gereken tek şey, ruhundan bir parça kopararak yeni bir ruh yaratmak. Yarattığın bu yeni ruhu anlayış gücün olarak adlandırıyoruz"
Sereina sessizce öğrendiklerini düşünüyordu.
Ruhsal gücün kaynağının gerçek anlamda ruhu olduğunu hiç düşünmemişti. Belki de ustası bile bunu bilmiyordu. Ona yalnızca içinde bir enerji olduğunu söylemişlerdi.
" Muhtemelen benim ruhum seninki gibi görünmüyor"
"Nasıl yani?" Diye sordu merakla Sereina.
"Herşey gözlerinin ne gördüğü ile ilgili. Sana göstereyim"
Ukon bir eline göğsüne diğerini alnına yerleştirdi ve bir anda ittirdi.
Sessizce ruhunun bedeninden çıkmasına izin verdi.
Şimdiye kadar ruhunu görmesi mümkün olmamıştı ve Sereina' nın yapacağı yorumu merak ediyordu.
Tabiki Sereina, o anda ağzını açamayacak kadar şaşkın bir duruma düşmüştü.
-------- 0 ---------
Bölüm sonu.
Söyleyebileceğim fazla bişey yok :D
Yorum ve oylarınız için hepinize teşekkür ederim. Hikayeyi okuyan okuyucuların olduğunu bilmek iyi bir his ^^
Comment Now
0 yorum