Grondia İkinci Kitap: Bölüm 7 Konuş

Grondia İkinci Kitap: Bölüm 7 Konuş


Yuo' nun ölümün eşiğindeki bedeni, tıpkı sonbaharda dökülen yapraklar gibi narince yere düştü. Kalbinin olduğu yerdeki yaradan ve ağzından akan kan gittikçe artıyordu. Isal gördüğüyle birlikte bağırarak ağlamaya başladı. Hıçkırıkları ve bağırışları çevrede yankılanırken arenaya sessizlik hakimdi. Öyle ki Ryuu bile konuşmak istemiyordu. Bir zamanlar en değer verdiği kişiyi kendi elleriyle ölüme yollamıştı.
'' Hadi gidip babamla uğraşalım Ryuu! ''
'' Ama ben yüzme bilmiyorum yaaaa! Ryuu korkuyorum! ''
'' Bu uçurum bence bizim olsun. Sadece bize özel bir yer olsun Ryuu. Ve sonsuza kadar hep buraya gelelim! ''
Daha nice konuşmaları zihninde yankılanırken anılar bir bir gözünün önünden geçiyordu. Her bir anısı özel ve değerliydi. Mesela bir keresinde beraber buldukları uçurumun başında saatlerce oturmuş ve sadece bahçelerdeki ağaçlardan yürüttükleri erikleri atıştırarak zaman geçirmişlerdi. Bir başka anısında beraber gölde yüzüyorlardı. Daha yeni yüzmeyi öğrenmiş olan Yuo o kadar korkak ve tatlıydı ki! Diğer anılarında da içten içe hüzünleniyordu. Yaşadıkları uzun ve acıklı bir film gibiydi. Mola verme şansın olmadan izlediğin bir film...
Yuo' nun ölümüyle birlikte çevrede ölüm sessizliği oluşmuştu. Isal bile bir kaç dakika sonra ses çıkaramaz hale gelmişti. Herkes susuyordu. Ne yaşanacağından hiç birinin haberi yoktu. Hatta Ryuu bile ne yapacağını bilemez hale gelmişti. İşte o anda öfkesine yenik düşen Isal ayaklandı. Kızarmış gözleriyle Ryuu' ya nefretle bakmaya başladı. İlk defa birisini sevdiğini hissetmişti ve o kişiyi de gözleri önünde kaybetmişti. Yaşadığı acı kelimelerle tarif edilemeyecek kadar büyüktü. Gözünü kan bürümüş haline bürünmeden önce Yuo' nun başına geldi. Kucağına tıpkı bir meleği alıyormuş gibi dikkatle aldıktan sonra olabildiğince Ryuu' dan uzağa götürdü. Boyutsal yüzüğünden çıkardığı bir battaniyeyi yere yayarken Yuo' yuda dikkatle üzerine yatırdı. Battaniye kandan kıpkırmızı kesilirken Isal bir kez daha Yuo' nun atmayan kalbini kontrol etti. Sonuç gene aynıydı. Yuo bu dünyadan göçmüştü...
 Isal geri dönülemez bir yola girmenin ucundaydı. Boyutsal yüzüğünden kurukafa desenleriyle işlenmiş ince bir kılıç çıkardı. Yemyeşil renkteki bu kılıcın üzerine zehir sürüldüğü belliydi. Ryuu savunma duruşu alırken Isal' ın ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu. Gerçekten ne planlıyor olabilirdi? O böyle düşünedursun Isal' ın çok farklı planları vardı. Boyutsal yüzüğünden çıkarttığı dört hapı ağzına attı. Bu dört hapta vücut geliştirmeyle alakalı ve asla aynı anda alınmaması gereken haplardı. Bir tane de iksir çıkardıktan sonra duraksamadan içti. Bir süre sonra bedeninden garip sesler çıkmaya başlamıştı. '' Ejderha Dönüşümü. '' Bedeni değişim geçirirken önceki savaş moduna girdi. Ryuu bunu beklediği için şaşırmadan kılıcını kaldırarak saldırı pozisyonu aldı. Isal' ı ezip geçecekti.
Isal yaralı bir aslandan farksızdı. Gözü hiç bir şeyi görmediğinden sadece öfkeyle hareket ediyordu. Ryuu' ya karşı saldırıya geçtiğinde de bir sürü açık bırakmıştı. Ryuu düşünmeden saldırmaya başladı. Isal' ın her darbesini karşılarken bulduğu açıklardan saldırıya geçiyordu. On ve ya on beş nefes süresi boyunca devam eden bu durumda Ryuu, Isal' den hiç darbe almamış üzerine dört beş defa Isal' i tehdit eden saldırılar gerçekleştirmişti. Isal' ın zırhı kuvvetli olsa da Ryuu' nun dağları parçalayacak kudretindeki saldırılarına karşı dayanması zordu. Her aldığı saldırıyla aklı dengesini biraz daha kaybetmiş, daha hırçınlaşmıştı. 
Ryuu yeterince uzattığını düşündüğü için daha güçlü saldırmaya karar verdi. Isal' ın göğsüne kesik atmak için uzattığı iki kılıcını  aynı anda engellerken boştaki eliyle Isal' ın çenesine güçlü bir yumruk savurdu. Ryuu' nun yumruğunun gücü Isal' i acıdan bağırtmıştı. Lakin şeytana dönmüş Isal nasıl olurda pes ederdi?  Gerilemeden Ryuu' nun kılıcıyla kenetlenmiş kılıçlarına gücünü aktararak Ryuu' nun gerilemesini sağlamaya çalıştı. Çabası tıpkı bir dağı oynatmaya çabalayan ayının hırsından farksızdı. Ryuu' yu bir adım bile geriletmesi imkansızdı. '' Bu işi fazla uzattım. '' Aniden Ryuu kılıcını yana doğru ittirerek Isal' ın kılıçlarını boşa çıkardı. Isal' ın dengesini kaybetmesiyle birlikte acımasıca savurduğu kılıcı havayı inleterek Isal' ın bedeniyle buluştu. Devasa kılıç herhangi bir acıma niyetine sahip değildi. Isal' ın bedenindeki zırhı parçalara ayırırken kan kusturdu. 
Isal metrelerce uçtuktan sonra arenanın duvarıyla buluştu. Bedeninde bir sürü kırık vardı. Eğer ki zırhı bu kadar dayanıklı olmasaydı bedeninin ikiye ayrılması çokta zor değildi. Acı ve ölüm korkusu bilincini kendine getirirken Ryuu'ya saldırırsa öleceğinden emin olmasını sağlamıştı. Tek bir yanlış hareketi ölümle sonlanırdı. Doğrulmak ister gibi yerden destek alırken belli etmeden cebindeki küreyi kırmaya çabaladı. Lakin cebi boştu! Yüzü endişeyle kasılırken belli olmayı unutarak elini cebine attı. Cebi gerçekten boştu! '' Bunu mu arıyorsun? '' Ryuu elini kaldırarak bilye gibi bir taşı gösterdi. '' S-sen nasıl?! '' Ryuu keyifle sırıttı. '' İlizyonlarla uğraşmak istemiyorum Isal. Şimdi artık kaçma şansının olmadığını anladın mı? '' Ryuu elindeki taşı boyutsal yüzüğüne attı. Böyle bir taş illaki işine yarardı.
'' Lütfen Ryuu bırak beni. Zaten Yuo' yu elimden aldın ve bana yaşama amacı bırakmadın. Lütfen. '' Ryuu sırıtmayı keserek ciddileşti. '' Benim öfkemi üzerine çekmen hataydı Isal. Seni bağışlamamı isteme bile. '' Ryuu, Isal' ın başında tıpkı cellat gibi bekleyerek son sözlerini söylemesini bekledi. '' O zaman sana olan bu nefretimin asla bitmeyeceğinden emin ol! Kesinlikle ailem intikamımı alacak! '' Ryuu anlayışla kafasını salladı. Havaya kalkan ağır kılıç kusursuz bir kesişle Isal' ın kafasını bedeninden ayırdı...
Ryuu işini bitirdiği için havaya zıplayarak kanatlarını etkinleştirdi. '' Gidiyoruz. '' Dostlarına ve ustasına baktıktan sonra devre dışı bariyeri geçerek yanlarına indi. Arenadaki  bir kişi bile onlara engel olmamıştı. Hepsi biliyordu ki onlar daha güçlüydü. Arenadan ayrıldıktan sonra at arabasına bindiler. Geri dönme konusunda bu sefer aceleci değildiler. Yavaş yavaş ilerlerken Ryuu ağzını bile açmadan gözlerini kapatmış sözde uyuyorum imajı vermişti. Lakin Toun işi bu kadar basit bırakmayacaktı. Ryuu' nun karnına bir yumruk attıktan sonra beklemeye başladı. Ryuu yediği yumrukla homurdanarak gözlerini açtı. '' Bir rahat bırak ama be! '' Toun ciddi durunca Ryuu' da homurdanmayı kesti. 
'' O kız, Yuo dediğin senin sevdiğin kız değil miydi? '' Toun' un sorusuyla Ryuu kesinlikle cevap vermek istemediğini belirtmek için kafasını çevirdi. Lakin Toun ısrarcıydı. '' Bana cevap ver Ryuu. '' Toun' un tavırları karşısında herkes Ryuu' nun cevabına dikkat kesilmişti. '' Çok mu cevap istiyorsun? EVET LAN EVET! Hayatımı adamayı düşündüğüm kızdı o! Sırf onu kurtarayım diye acılara katlanarak güçlendim ben! Sonuç ne ha? Kısa zamandır tanıdığı birisi için beni sattı! '' Dolan gözlerini sertçe sildi. '' Ne yapmamı istiyorsun lan benden ha? Umursamamak kolay mı? Ona zarar gelmesin diye hayatımı silmeye karar verdim lan ben! Asla yapmayacağım dediğim şeyleri yaptım! Şimdi ise benim ellerimde canını vermişken nasıl olmamı bekliyorsun? '' İçinde tuttuklarını dışa vurduğu için hafif bir rahatlama hissetse de bu yaşadıklarının ağırlığını değiştirmiyordu. 
Herkes Ryuu' nun dedikleriyle donakaldı. Gerçekten böyle bir şeyi hayal bile edememişlerdi. '' Söyleyin ne yapayım ha? '' Ryuu' nun yorgun sesi yaşadıklarını kaldıramadığını özetliyordu. Ağlamamak için dirense de gerçekten sınırındaydı. '' Üzgünüm kardeşim. ''Toun sıkıca Ryuu' ya sarılırken işi uzattığı için kendine sövüyordu. Ryuu ise Toun' un omzuna koyduğu kafasıyla rahatlamaya çalışıyor daha fazla tutamadığı göz yaşlarını serbest bırakıyordu...
/Bu bölümü uzun yazamadım. Gerçekten içimden hiç gelmedi yazmak. Neden böyle bilemiyorum ama inşallah yazma isteğim hemen gelir. Yoksa bugün başka bölüm gelmez:/ Bu arada 60k olmuşuz Bu beni gerçekten sevindirdi. Zaten toplu bölüm atmamın sebebi buydu :P

Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum