Güneş yavaş yavaş ufukta kaybolmaya başlamıştı. Son parlaklıkları çevreyi aydınlatırken çoktan şehirdeki dükkanlar kapatılmış, şehir halkı evlerine dönmüştü. Sokaklarda yabancılar ve evsizler dışında kimseler kalmamıştı. Sokaklardan birisinde sırtındaki peleriniyle ilerleyen birisi vardı. Siyah pelerini karanlıkla uyum sağlamış insanların onu zor fark etmesini olağan hale getirmişti. Sırtında devasa bir kılıç taşıyordu. Buz mavisi gözleri boş bakışlarla çevresini tarıyordu. O günün üstünden bir ay geçmesine rağmen hala gözleri düzelmemişti. İyileşmek için yapması gereken son derece kolay olsa da getirdiği yan etkilerde çok fazlaydı.
Bu kişilik rahat ilerlemesine rağmen gergindi. Buraya büyük babasıyla konuşmak için gelmişti. Yeşil Dağ Şehri... Eski ve artık sevmediği anılarla dolu şehir. Öfkesine rağmen rahat tavırlarını bozmadan ilerlemeye devam etti. Onu gören kişiler ya pelerininden dolayı ya da soğuk bakan gözlerinden dolayı bakışlarını üzerinde fazla tutmaya cesaret edemiyorlardı. Sonuçta Yeşil Dağ şehri çok küçük bir yerdi ve güçlü insanlar azınlıktaydı. Tehlikeli birisi kesinlikle kışkırtılmamalıydı.
Sonunda duran pelerinli genç, Ranz Ailesinin mülküne bakmaya başladı. Büyük bir araziydi gözünün önünde. Sabahtan çiseleyen yağmur çevrenin hoş bir kokuyla sarılmasını sağlamıştı. Yerler güneşin son ışıklarının su parçalarından sekmesiyle parlak bir görüntüye sahipti. Pelerinin şapkasını çıkaran genç hüzünlü bir tebessümle göremediği etrafa bakındı. Bu genç Ryuu' dan başkası değildi.
Sadece karanlığı gören gözlerine rağmen görüntüyü anılarından canlandırabilmişti. Hafifçe enerjisini yayarak belli bir alan içindeki her yeri ezberledi. Sanki görebiliyormuş gibi ilerlemeye başladı. Bu yöntemi diğer kendisinden öğrenmişti. Ayrıca ona bir isim vermesi gerektiğini düşündüğünden beraber Kyru olmasına karar vermişlerdi. Kyru' nun öğrettiği bu teknik sayesinde sanki görüyormuş gibi hareket edebiliyordu. Tekniğin sırrı enerjini tamamen yayarak çevredeki ufak bir ayrıntıyı bile fark etmekteydi. Bundan sonra görmemesi bir şey değiştirmiyordu. Lakin bu tekniğinde bir zayıflığı vardı. Sadece genel itibariyle çevresini fark etmesini sağlıyordu. Çok çabuk gerçekleşen olayları fark edemiyordu. Ya da renk gibi belirteçleri.
Ryuu daha fazla beklemesinin gereksiz olduğunu bildiğinden hareketlendi. Adımlarını dikkatle atarken takılmamak için direniyordu. Bir kaç kez tökezlese de düşmemeyi başarmıştı. Hala alışamamıştı. Gözlerine o kadar güvenirken bir anda onları kaybetmek attığı adımları zayıflatmıştı. Yine de pes edecek birisi değildi. Gözlerini geri almak için hayatını riske atmaktan çekinmeyecekti.
Ryuu' yu ilk gören ondan nefret edenlerdendi. Hgako denilen bu kişi ondan bir yaş büyüktü. Güç seviyesi 1. Seviye Temel Kaynak alemindeydi. '' Bakıyorumda klanın çöpü geri dönmüş. '' Keyifli sırıtışıyla Ryuu' nun bedenini inceledi. Gözlerine gelene kadar bir şey hissetmese de gözleriyle karşılaştığında şoka uğramadan edememişti. Onun gözlerinde bir sorun vardı. Gözlerinin görmesine izin veren kaynak damarlarında enerji akışı yoktu. Yüzünde keyifli bir sırıtma belirdi. Hoşuna gitmişti. '' Üstüne görme özürlüsü olarak dönmüşsün ha. Gerçekten bu kadar yüzsüz olacağını düşünmemiştim. '' Ryuu' nun yakışıklı yüzünü ve kaslı vücudunu gördükçe içinde artan kıskançlığa daha fazla dayanamayan Hkago eskisi gibi Ryuu' ya zorbalık yapacaktı. Ryuu' nun göremeyeceğini bildiğinden hızlı bir yumruk savurdu.
Ryuu çok hızlı gerçekleşen şeyleri fark edemezdi ama Hkago' nun yumruğu onun için değil hızlı bir hareket olarak zor sayılıyordu. Hafifçe eğilerek yumruğun boşa çıkmasını sağladı. Eski zamanlardan kalan hıncını almanın zamanı geldiğini düşünüyordu. '' Demek ailenin çöpü ha? Sen ne cüretle bunu söylemeye cesaret ediyorsun? '' Kaynak enerjisi sınırlama olmadan bedenini sarmalamaya başladı. Ortaya çıkan gücün şiddeti kontrolsüzce çevrede yayılıyordu. Yeryüzü kaynak aleminin sınırlandırılmadan yayılan baskısına karşı nasıl olurda basit bir Temel Kaynak Alemindeki biri karşı koyabilirdi? Hkago boylu boyunca yere devrilirken korkudan bilincini kaybetmişti bile...
Ryuu' nun baskısını hisseden Ranzlar bir bir dışarı fırlamıştı. Hepsi savaşa hazır dursa da karşılarında Ryuu' yu görmeyi beklemiyorlardı. Düşünceleri yaşlı bir adamı görmekten yanaydı. Ryuu' yu gördükleri anda donakaldılar. Üzerine gözlerinin görmediğini hissettiklerinde daha fazla şaşıramayacak hale gelmişlerdi. Tian Ranz ise sakince ilerliyordu. Ryuu' nun durumunu görse de korkmamış ya da endişelenmemişti. '' Hoşgeldin torunum. '' Sakin konuşması çevredekilerin ilginç bir olay olmadığından emin olmasını sağlamıştı. Hepsi Ryuu' nun gücüne şaşırsa da mühre sahip birisinin çabuk güçlenmesi beklenmedik değildi.
Hkago yerden kaldırıldıktan ve insanlar dağıldıktan sonra Ryuu büyük babasına yaklaştı. Dedesi dibine kadar geldikten sonra genişçe sırıtarak Ryuu' ya sarıldı. ''Özlettin kendini bacaksız. '' Ryuu' da özlemle dedesine sarıldı. Gerçekten birbirlerini özlemişlerdi. '' Bende seni özledim dede. '' Sesinden taşan özlem duygusuyla, Tian Ranz daha sıkı sarıldı. Değer verdiği torununu özlemişti. Lakin onun burada olmaması gerektiğini biliyordu. Sarıldıktan sonra onu gönderecekti. '' Ryuu seninle uzun uzun konuşmak istiyordum ama gitmen lazım. '' Tian Ranz endişeli olduğunu kusursuz biçimde belli etmesede karşısındaki Ryuu' ydu. Ses tonundaki ufak bir değişimi bile ilgiyle dinleyen kişiden bahsediliyordu.
'' Neden endişelisin dede? '' Dürüstçe sordu. Dedesinin ona yalan söylemeyeceğine emindi. İhtiyar torununun sorusuyla saklamasının imkansız olduğunu fark etti. '' Heart ismini çok kullandın torunum.'' Ryuu kaşlarını çattı. Bu ona ne tür bir zarar verirdi ki? '' Heart Ailesinin yok olmasında öncülük eden Yeryüzü Mutlak Hüküm Klanı araştırmak için bir ekip göndermiş. Sırayla klandaki herkesi araştıracaklar. Şuanda dinlenmelerini fırsat bilerek kaçmalısın. '' Ryuu, zihninde beliren intikam duygusunun somut varlığıyla kalbinin sıkıştığını hissetti. Öfkesi kontrol edilemeyecek biçimde şahlanan bir attan farksızdı. Gözleri bir şeytanınki gibi parlarken açıkça intikam istediğini belirten sesiyle konuştu. '' Neredeler dede? Hangi evde? ''
Ranz Ailesinin sınırlarında orta büyüklükte bir ev vardı. Bu ev diğer evlerden daha lüks eşyalarla döşenmişti. Göze daha hoş duruyordu. Dışı ince tahtalar ve kalın taşlarla dizayn edilmişti. İçi gayet ferahtı. Salonda rahat olduğu bir bakışta belli olan bir kaç koltuk ile yemek masası vardı. Üç odaya sahipti. Mutfağı salonla birleşik tasarlanmıştı. Evin içerisinde koltuklara yayılmış üç kişi vardı. Birisi gözlerini kapatmış kestiren genç bir adamdı. On altı yaşına yeni basmış duran bu genç son derece yakışıklıydı. Uzun saçları arkadan toplanmıştı. Yüzü hafif toplu olsa da bu ona yakışmamak yerine tatlılık katmıştı. Yanında oturarak kitap okuyan kişi de aynı yaşlarda duruyordu. Kısa kesilmiş saçları ona sert bir hava katmıştı. Gözleri normalden büyük olduğundan sert yapısına rağmen son derece tatlı bir görüntü oluşturuyordu. Çenesinde küçük bir top sakal vardı. Bedeni diğerlerine göre daha kaslıydı.
Son kişi ise elindeki mızrağı bilemekle uğraşıyordu. Keyifli sırıtışı yaptığı işten zevk aldığını belirtiyordu. Yüzü diğerlerine göre daha sönük kalıyordu. Dağınık saçlar, yamuk bir burun ve gözünün üzerindeki yara izi. Yine de diğerlerinden daha güçsüz durması da kabul edilemezdi. Onlardan bir ya da iki yaş büyük gösteriyordu. Üçlü buraya yapmaya geldikleri görevden sıkılsalarda şikayet etme şansları yoktu. Sadece bir heyecan etmeni arıyorlardı. Ve aradıkları etmende gökleri titretecek öfkesiyle ilerlemekte olan Ryuu' dan başkası değildi...
Üçlü sessizce otururken büyük bir patlamayla birlikte evin duvarı yıkıldı. Üçlü böyle bir şey beklemese de savaşın içinde büyüdüklerinden hemen toparlanmışlardı. Silahlarını ellerine alırlarken gelenin kim olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Kim onlara saldıracak kadar aptal olabilirdi? '' Siz! Kesinlikle öldünüz! '' İçeri dalan Ryuu duraksamadan en yakınındakine saldırdı. Ne şanstır ki bu patlamanın etkisiyle uyanan gençten başkası değildi. Daha kendine gelememişken Ryuu' nun savurduğu devasa kılıcına karşı koyamadı. Bir topun ağzından çıkan mermi gibi yüksek hızla uçarak duvara çarptı. Çarptığı yeri parçalayıp geçen genç evden dışarıya uçmuştu. '' Hyu! '' Arkadaşlarının uçmasıyla birlikte aynı anda bağıran ikili nefretle Ryuu' ya baktılar. Elinde mızrağı olan yerinde beklemeyi keserek Ryuu' ya saldırdı. Ryuu kısa bir süre izlediğinde onun gözlerinin görmediğini fark etmişti. Ani bir saldırıyla onu şaşırtacaktı. Gizemli hareket tekniğiyle yerinden kayboldu.
Ryuu karşısındaki ikiliden birisinin kaybolduğunu hissettiğinde çok kısa bir süreliğine ihtimalleri düşündü. Toun' un sözleri aklına gelirken hızla kolunu kırarak arkasına doğru kılıcını savurdu. Devasa kılıç havayı inletirken mızrağını Ryuu'ya saplamaya hazırlanan genci hazırlıksız yakalamıştı. Ryuu' nun bu kadar hızlı tepki vermesine olanak vermeyen genç dikkatli davranmayarak hayatının hatasını yaptığının farkında değildi. İki tonluk kılıç bedeniyle buluştuğunda diğer arkadaşından daha sefil biçimde uçuşa geçmişti. Kırılmış kapıdan geçerek evin dışındaki çimlere uçtu. Acı dolu bir çığlık atarak durmayı başardı. İç organları tamamen altüst olmuştu. Bedeninin içindeki kan çılgıncasına çalkalanıyor, kalbi normalden on kat hızlı atıyordu. Yaşadığı acıdan dolayı sinirleri oynarken görme yetisine sahip olmayan birisi tarafından aşağılanmanın ağırlığını omuzluyordu. Öfkesi gözünü döndürürken kükreyerek yere düşürdüğü mızrağını kavradı. '' SENİ YOK EDECEĞİM! ''
Ryuu son kişiye saldırmaya hazırlanıyordu ki dışarıdan gelen aura dalgasıyla sırıtarak arkasını döndü. Bağırışın ardından sırıtışı daha da genişlerken içeride kalanı umursamadan dışarı çıktı. Açıkça dışarıda duranın daha güçlü olduğu belliydi. '' Gücünün yeteceğine inanıyorsan dene! '' Kılıcını yanda tutarak meydan okumasını kabul ettiğini gösterdi. Karşısındaki rakibi mızrağına sıkıca yapışarak açık aramaya koyuldu. Ryuu' nun bir sürü açık bıraktığını fark etse de az önce aldığı darbe bunların bilerek bırakılmış boşluklar olduğunu gösteriyordu. Devasa kılıcın engin gücünden şans eseri bir kez kurtulsa da bir dahakine sadece şansına güvenemezdi. Gücünü toplarken Ryuu' ya baskı kurmak için etrafına yaymaya başladı.10. Seviye Yeryüzü Kaynak Alemi! Ryuu' dan tam dört seviye yüksekti. Lakin bu Ryuu için önemsizdi. Ryuu üzerine tutulan baskıyla 6. Seviye Yeryüzü Kaynak Alemindeki gücünü kısıtlamadan serbest bıraktı. Gücü rahatça rakibinin gücüne karşı koyuyordu. Aralarındaki dört alemi önemsemiyordu bile. Ryuu' nun gözünde basit bir basamak taşı gibiydi. Sadece öfkesinin dindirmesine yarar sağlayacaktı.
Ryuu ilk harekete geçenin o olmayacağına emin olduğunda, kılıcını yatay olarak savurarak havada bükülmeler meydana getirdi. Kılıcının harmanladığı ultra güçlü rüzgar büyük bir hızla rakibinin üzerine geldi. Rakibi üst düzey savaş eğitimleri aldığından kesinlikle böyle bir hamleyle yenilecek birisi değildi. Üç adım geriye zıpladıktan sonra üzerine gelen rüzgarı mızrağıyla dört hamlede kesti. '' Dörtlü Rüzgar Kesiği. '' Sessizce fısıldarken rüzgarı kestiği kısımda meydana gelen titrek bir enerji birden patlayarak Ryuu' nun saldırısını boşa çıkardı. Ryuu rakibinin kullandığı garip tekniğe dikkat etmesi gerektiğini zihnine not ettikten sonra daha güçlü biçimde kılıcını savurarak havayı tekrar kaosa sürükledi. Diğerinden daha güçlü ilerleyen rüzgar bu sefer neredeyse bir kasırgaya dönüşmüştü.
Rakibi aynı duruşu alırken bir adım geri çekildi. Mızrağını çevik hareketlerle kusursuzca savurarak rüzgarı bir kez daha biçti. '' Yedili Rüzgar Savunması. '' Aynı şekilde fısıldaması üzerine titrek bir enerji patlayarak Ryuu' ya sekti. Bir kaç nefes alış süresi içinde gerçekleşen bu olay Ryuu' nun son anda tepki vererek kılıcını zıt yönde savurmasıyla rakibinin de saldırısını boşa çıkarmıştı. İkisi de birbirine bir üstünlük sağlayamamıştı. Ryuu gerginleşmese de rakibi kesinlikle tehlikede olduğunu hissetmişti. '' Kimsin sen? '' Bu göreve gönderilirken en güçlü Ranz' ın kesinlikle Doğal Kaynak Aleminde olan Tian Ranz olduğundan emindi. Kimdi bu?
Ryuu kılıcını indirerek sorusunu yanıtladı. '' Aradığınız kişiden başkası değilim. Aileme hesap sormanın bedelini ödetmek için sizi ziyarete geldim. '' Ryuu' nun cevabıyla rakibi kesinlikle anlamıştı. '' Demek sen Ryuu Heart' sın. Tahmin etmeliydim. Aramızdaki seviye farkına rağmen bu kadar güçlü olman. Hımph bende Khulu. '' Ryuu bir şey demeden bekledi. Konuşma gereği duymamıştı. Khulu Ryuu' nun beklediğini görünce daha fazla uzatmadan saldırıya geçti. Aradıkları kişi ayaklarına gelmişken fırsatı kaçıramazdı. Mızrağını altta tutarken yıldırım gibi Ryuu' nun iki metre önünde belirdi. Mızrağını çarprazdan savururken hedefi Ryuu' nun boynuydu.
Ryuu havadaki titreşimleri enerjisiyle hissettiği anda gölge adımlarını kullanarak iki adım geri çekilmişti. Mızrak önündeki görüntüsünü biçtiği anda harekete geçti. Patlayan bir yanardağının öfkesiyle savurmuştu kılıcını. Khulu üzerine gelen kılıcı gördüğü anda sonunu tahmin edebilmişti. Şans bu sefer onun yanında değildi. '' PATRON! '' Aniden kendisini ittirerek önüne atılan şekil kendisine gelmesi gereken darbeyi kafa kafaya karşıladı. Lakin Ryuu' nun kol kuvveti sayılmadığında bile kılıcın iki ton ağırlığındaki darbesi Yeryüzü Kaynak Alemindeki birini zorlarken üzerine Ryuu' nun bilek gücü de eklendiğinde beş tona yakın bir güç ortaya çıkmıştı. Bu darbeyi nasıl olurda 8. Seviye Yeryüzü Kaynak alemindeki genç karşılayabilirdi?
Araya giren gencin savunması kırılırken acı çığlığı eşliğinde kemiklerinin çoğu kırıldı ama Ryuu' nun kılıcındaki güç daha bitmemişti. Ufak bir zayıflama göstergesi bile olmadan araya giren bedeni ikiye böldü! Ve durmadan devam ederek ilerideki dağa doğru devasa bir rüzgar gönderdi. '' GÜÜÜÜÜM! '' Kulakları sağır eden bir patlama eşliğinde darbeyle karşılaşan dağ yarısına kadar çökmüştü! Ne akıl almaz bir kuvetti bu! Elli metre uzunluğundaki dağın yarısını yıkmayı başarmıştı!
Khulu bağırarak ikiye ayrılan arkadaşının başına geldi. Gözyaşları gözlerine akın ederken hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya başladı. '' Hayır Jkum hayır! Lütfen ölme lütfen! Sen böyle ufacık bir yarayla ölecek biri misin?'' Yakarışları Jkum' un gözlerini kapatmasıyla birlikte daha da artmıştı. Arkadaşının ağzından ve kopan bedeninden akan kana rağmen sanki onun yarası hafifmiş gibi düşünsede o da biliyordu. Arkadaşı çoktan öbür dünyaya olan yolculuğuna çıkmıştı.
Khulu nefret ve öfkeyle ayağa kalktı. Tüm bedeni titriyordu. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleri, sanki bir iblisin gözleriymişçesine parlıyordu. '' Seni asla affetmeyeceğim! '' Titreyen elleriyle kavradığı mızrağını bir saniye bile bekletmeden Ryuu' ya fırlattı.Çok yakından fırlattığı mızrak Ryuu' nun kafasını hedefliyordu. Ryuu kılıcını kaldırarak geliş yolunu hissettiği mızrağı kafasına çarpmak üzereyken engelledi. O anda mızrakla dikkati dağıldığı için üzerine atılan Khulu' yu fark edememişti. Gözlerinin eksikliğini bir kez daha hissederken karnına yediği dizle içindeki havayı istemsizce dışa verdi. Homurdanarak kılıcını yere bıraktı. Yüzünü hedefleyen yumruğu tutarken alttan sağlam bir yumruk çıkardı. Eli Khulu' nun bileğiyle durdurulurken yüzüne yediği kafayla küfrederek geriledi. Boynunu kütletmenin ardından tekrardan saldırıya geçen Khulu' yu karşıladı. Belini hedefleyen tekmeyi iki eliyle tutarken kafayla cevap verdi. Bırakmadığı bacağı yüzünden Khulu' nun yere düşmesini sağlamıştı. Ayaklanmasını beklerken yüzünden eksik olmayan keyifli sırıtışı yerini almıştı.
Khulu kendine geldiğinde öfkesi yüzünden düşünmeden Ryuu' ya saldırdı. Havaya zıplarken sol ayağı havayı dövdü. Ryuu hamlesini önceden sezip yana çekilmişti. Khulu darbesinin boşa çıkmasını düşünmeden saldırıya devam etti. Ryuu' nun çenesini hedefleyen yumruğuyla aynı anda diz kapağına doğru ters taraftan bir tekme çıkardı. Ryuu elini düz tutarak yumruğu bileğiyle karşıladı. Dizine gelen tekmeyi ise savunmak yerine hızlı bir tekmeyle karşıladı. Yumruğu engellenen Khulu dizine aldığı tekme darbesiyle birlikte dengesini kaybetmişti. Ryuu bulduğu fırsatı değerlendirerek acımadan suratına tekmeyi indirdi. Ryuu' nun darbesiyle kontrolünü tam anlamıyla kaybeden Khulu bağırarak yere yıkılmaktan başka bir şey yapamadı. Öfkeden aklına hiç bir teknik gelmiyordu. Ryuu' ya karşı savaşma şansı yoktu.
Zar zor nefesler almaya başlamıştı. Ağrıyan göğsü nefes almasını zorlaştırıyordu. '' Öldür beni. Zaten arkadaşlarımı kaybetmişken yaşamam bir şeyi değiştirmeyecek. Ama unutma ki kanım yerde kalmayacak ve intikamım alınacak. '' Ryuu Khulu' ya son sözlerini söylemesi için zaman verdikten sonra kılıcını kavrayarak kaldırdı. '' Sana yaşattıklarımdan bir pişmanlık duymuyorum. Emin ol ailemi korumak için başvurabileceğim en iyi yol bu. Sana kişisel bir kinim yok. Eğer sen aileme tehlike oluşturmasaydın seninle aramda bir kin yoktu. Umarım öbür dünyada arkadaşlarını bulursun. '' Ryuu kaldırdığı kılıcını tereddüt etmeden indirdi. Geniş bir kan çizgisi toprakta belirirken Khulu son nefesini vermişti...
Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm
Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm
Comment Now
0 yorum