Grondia İkinci Kitap: Bölüm 19 Sezon Finali Part 2
Rezian' ın bedeni büyük bir hızla yere doğru uçuşa geçmişti. Bedenin düşüş hızı hiçte küçümsenmeyecek kadar fazlaydı. Savaş tanrıçası gözleriyle takip ederken aşırı hızlı bir figür aniden ortaya çıkarak bedeni havada yakaladı. Savaş tanrıçası havadaki figürü gördüğü anda narin kaşlarını çatmıştı. '' Nasıl kendine bu kadar çabuk geldin? '' Ryuu durgun bir su gibi bakan gözleriyle savaş tanrıçasının sorusunu yanıtsız bırakmaya karar verdi. '' Rezian... Ben o kadar işe yaramazım ki... Neden sevdiğim herkesi kaybediyorum? '' Yavaşça ağlamaya başladı. Göz yaşları birer ikişer yanaklarından akarken Rezian' ın yüzüne damlamaya başlamışlardı.
'' Önce ailemi kaybettim. Sonra Yuo' nun gerçek yüzünü gördüm. Bu kadar acı yeter dediğim an Met' i kaybettim. Şimdi de hem Draken' ı koruyamadım hem seni! Neden gökler bana karşı bu kadar acımasız? '' Kapattığı gözleriyle bağırdı. '' NEDEN! '' Hıçkırıkları ağlamasıyla birlikte şiddetlenirken tüm öfkesi kendineydi. '' Sana kızdım ama hepsi sana değer verdiğimdendi... En azından sana bunu söylememe izin verseydin! '' Yürek parçalayan ağlaması tüm hislerini ortaya döküyordu. '' Hiç kimseyi koruyamıyorum ha Rezian? Değer verdiğim herkes yavaş yavaş ölüyor ve tek suçlu benim. Sizi koruyamayacak kadar güçsüz olduğum için lütfen beni affet. ''
Savaş tanrıçası önündeki olaya şaşkınlıkla bakıyordu. Ne kadar çok ölüm görmüş olsa da hiç birinde bu kadar içten ağlayan birisiyle karşılaşmamıştı. Donmuş kalbi bile üzüntüyle dolmuştu. Rezian' ı kendi elleriyle öldürmese de ölümüne sebebiyet vermişti. Onun yüzünden ölmüştü. Savaş tanrıçası o gün ilk defa bir ölümün ağırlığı altında eziliyordu. Sert mizacının altına gömdüğü duyguları yüzeye çıkmak için büyük bir savaş verirken sadece bakabiliyordu. O hayatında ilk defa bir savaşı kazandığı için pişmandı...
Rezian' ın yüzüne düşen her bir gözyaşıyla birlikte Ryuu' nun ağlaması yavaşlıyordu. Ryuu' nun içini kaplayan yalnızlık hissi adeta somutlaşarak canını acıtmaya başlamıştı. '' B-b-ben tam bir aptalım! '' Kendi kendine bağırırken kesilmeyecekmiş gibi duran hıçkırıklarını durdurmaya çabaladı. '' İşe yaramazın tekiyim işte! Sevdiklerimi bile koruyamıyorken yaşamamın ne anlamı var ki? '' Sesi gittikçe azalırken ağlamayı bıraktı. Rezian' ın bedenini aşağıya süzülüp nazikçe toprağa yatırdı. Tekrar havaya yükselirken savaş tanrıçasının karşısında durdu. Boş bakışları savaş tanrıçasına kilitlenirken sesini çıkarmadan gözlerinde kendini kaybetmeye başladı. '' Neden? Neden sevdiklerime zarar vermek zorundaydınız? Bana ne yapacağınız umrumda bile değil! NEDEN SEVDİKLERİME ZARAR VERDİNİZ? '' Sesi gittikçe yükselirken öfkesi de daha büyük bir hızla parlamaya başlamıştı. '' BELKİ ŞİMDİ GÜÇSÜZ OLABİLİRİM AMA HEPİNİZİ ÖLDÜRECEĞİM! HER ŞEYİMİ VERMEM GEREKSE BİLE KESİNLİKLE HEPİNİZİ ÖLDÜRECEĞİM! ''
Çorak bir arazide siyah bir geçit belirirken devasa ejderha uçarak geçitten çıktı. Anında bedeni yere yığılırken sessizce yatmaya başladı. Devasa bedeni yavaşça küçülmeye başlamıştı. Yaklaşık bir insan boyutuna geldiğinde küçülmesi durmuştu. Sırt üstü yatan bu kişi siyah saçlara ve aynı şekilde siyah bilye gibi gözlere sahipti. Yüzü kusursuzdu. Bedeni ne fazla kaslı ne de fazla zayıftı. Sanki insanları büyülemek için özenle yaratılmış bir tanrıydı. '' Kim düşünebilirdi ki o veledin farkında olmadan beni çağırabileceğini. Sanırım Karanlık Tanrı aramıza koyduğu gizli bağın gücünü hafife almış. '' Kadifemsi sesi büyüleyiciydi. '' Tüm enerjimi bedenini yenilemek için emdin. Umarım bunu boşa çıkarmazsın Ryuu... '' Ejderha daha fazla yorgunluğa dayanamazken gözlerini kapatarak derin bir uykunun kollarına kendini bırakmıştı...
Ryuu' nun bedeni gri renkli bir enerjiyi etrafına toplamaya başladı. Bu enerjiyi nasıl kullanacağını bilmese de içinden bir ses çok fazla güçlü olduğunu söylüyordu. O kadar güçlüydü ki tüm bedeni çılgıncasına savaşma isteğiyle dolup taşıyordu. Gözlerinin rengi bir kez daha değişim geçirirken göz bebeklerinin kenarları gri üç halkayla sarmalanmıştı. Saçları bedenini çevreleyen enerjinin gücüyle dikleşmişti. Bakışları keskinleşirken savunma pozisyonu alan savaş tanrıçısına karşı saldırmak için hazırlandı./Savaş Tanrıçası galp ben :D/ '' GEL! ''
Savaş tanrıçasının bağırışının üzerine Ryuu bağırarak saldırıya geçti. Sırtındaki kanatlarını hızlı hızlı çırparken topladığı gücünü yumruğunu aktararak savaş tanrıçasına vurdu. Yumruğu savaş tanrıçasının avucuyla engellenirken kafasına doğru bir tekme geldi. Ryuu bakmadan kolunu kaldırırken tekmeyi tuttu. Çekerek tüm gücüyle yere doğru fırlattı. Savaş tanrıçası ufak bir dalgınlıkla karşı koyamayıp sertçe zemine çarpmıştı. Hemen durduğu yerden kalkarken yere inip kafasına tekme atan Ryuu' nun üzerine doğru hızlı bir adım attı. İkisi de göz göze gelirken savaş tanrıçası güçlü bir kafa atarak Ryuu' yu geriye yıktı.
Ryuu yerden destek alarak bedenini havaya kaldırdı. Yere düşmeden önce sağ tekmesine yüklediği tüm gücüyle savaş tanrıçasının omzuna vurdu. İkisi de yeri boylarken ayağa fırlayan ilk Ryuu olmuştu. Savaş tanrıçası da takiben ayaklanmıştı. Saf dövüş gücü yerine daha sert olmalıydı. Mor bir enerji bedenini sarmalarken kızıl saçları uçuşmaya başladı. Hafifçe eğilirken savunma pozisyonu aldı. Avuç içleri karşıyı gösterirken Ryuu' nun her saldırısına karşı durabilecek durumdaydı.
Ryuu rakibinin ciddileştiğini anlasa da içinde korkudan eser yoktu. Elini açarken Draken' ın ortaya çıkmasını bekledi. Bir iki saniye hiç bir şey olmazken anılar hızla zihnine dolmuştu. Kalbindeki acı kendini belli etmişti. Belindeki Draken' ın kabzasına baktıktan sonra onu yüzüğüne koydu. Bu işi elleriyle bitirecekti. Hızlı olmaya karar vererek savaş tanrıçasının çenesine doğru bir yumruk attı. Yumruğu yola çıktığı anda savaş tanrıçası avuç içiyle Ryuu' nun bileğine vurmuştu. Hamlesi boşa çıkarken saldırma sırası savaş tanrıçasındaydı. Boştaki eliyle Ryuu' nun karnına bir avuç içi vuruşu gerçekleştirdi. Tok bir sesle birlikte Ryuu karnına çarpmak üzere olan eli bileğinden yakalamıştı.
Savaş tanrıçası elinin yakalanması üzerine hareket etmedi. Ryuu' nun soğuk bakışlarına bakarken herhangi bir duygu arıyordu. Açıkça öfke ve üzüntü görse de bir türlü nefreti göremiyordu. '' Neden benden nefret etmiyorsun? '' İstemsizce ağzından kaçan sözler yüzünden içinden kendini azarlamaya başladı. '' Tek nefretim kendime karşı. Onu da göstermek için gözlerim yetersiz. '' Ryuu' nun kısık sesi kendini ağlamamak için tuttuğunu gösteriyordu. "Rezian'ı koruyamayarak sadece kendi güçsüzlüğümü kanıtlamış oldum. Başkasında suç aramam gereksiz."
Ryuu'nun her bir sözü acı doluydu. Tüm nefreti kendine çevrilmişti. Nefret öfkesinden de hızlı ruhunu tüketiyordu. Bu gidişle duygularını kaybetmek hafif kalacaktı. Çoğu insan Ryuu'nun yaşadıklarını yaşasa kendini öldürürdü ama Ryuu'nun içinde güçlü bir alev devamlı yanıyor ve pes etmesine izin vermiyordu. Öyle ki bu alev her yaşadığı acı olayla beslenerek daha da büyüyor daha da güçlü parlıyordu. Karanlık Lordun bile fark edemediği bu alev parçası mora dönmeye başlamış rengiyle çılgınca yanmaya başladı. Yavaşça Ryuu'nun bedenine tümden yerleşiyordu....
Ryuu beklemenin anlamsız olduğunu hissettiği an kaldırdığı eliyle savaş tanrıçasına yumruk atmak istedi. Elini çevreleyen gri enerji parlarken savaş tanrıçası da hızlı tepki vererek Ryuu' nun daha da dibine girerek karnına dirsek atmıştı. Ryuu' nun dağılan dikkati bir saniyelik ufak bir boşluk bırakmasını sağlamıştı ve savaşçı prenses kesinlikle bunu fark etmişti. Bir savaşta ufak bir dikkatsizlik bile ağır yaralanmanı hatta ölmeni sağlayacak kadar tehlikeliydi. Şimdiyse Ryuu ufak da olsa ölümcül bir hata yapmasını sağlamıştı!
Ryuu, savaş tanrıçasının elini bıraktığı anda açıkta kalan çenesine çarpan yumrukla geriledi. Refleks olarak gözünü kapatmıştı ki savaş tanrıçasının topuğu karnına çarptı. Ryuu geriye uçtuktan sonra takla atarak durdu. Dudaklarının kenarından sızan kanı bileğine sildiği gibi ayağa kalktı. Bedenini sarmalayan gri enerji gittikçe artmaya başlamıştı. Saldırmak için hazırlanıyordu ki devasa bir patlamayla birlikte saraydan kırmızı bir alev sütunu patlak verdi. ''KARANLIK TANRININ LANET KÖPEĞİ NE CÜRETLE BANA BUNU YAPARSIN! ''Allowe' nin öfkeden kudurmuş hali savaş tanrıçasını endişelendirmişti. '' Seni salak napıyorsun?! Bizi fark etmelerini mi istiyorsun? ''
Cehennem tanrısı öfkesine yenik düşmüş şekilde Ryuu' ya yöneldi. '' Demek enerjisini sana devretti. O ZAMAN SENİN CANINI YAKACAĞIM!'' Açıkça gözlerinden taşan öfkeyle harekete geçti. Elindeki devasa kılıcı acımasızca savururken Ryuu' yu ikiye bölmeyi amaçladığı belliydi. Ryuu alışkanlık olarak Draken' ı kavramak istedi ama eli boşluğu tutmuştu. Tekrardan dağılmanın eşiğine gelen dikkatiyle birlikte geriye zıpladı. Saldırı önünde patlarken alevler çevreye yayıldı. Ryuu ateşsel su alevlerinin yapısı gereği asla alevden korkmamıştı. Şimdiyse bedenindeki ejderhanın enerjisi ve alev üzerindeki kontrolü de eklenince Allowe' nin alevleri gözüne korkutucu gelmemişti. Ne varki Allowe' nin alevleri de bizzat cehennemin gücünü taşıyordu! Nasıl olurda güçsüz olabilirdi?
'' Çekil! '' Savaş tanrıçası bağırarak Ryuu' nun önüne atlarken alevlerin arasından fırlayarak kılıcını savuran Allowe' nin saldırısını kafa kafaya karşıladı! Sırtına yanlamasına saplanan kılıçla dudaklarının kenarından kan sızarken kıpırtısız beklemeye başladı. Devasa kılıç sırtında saplandığında büyük bir yara açmıştı. Yarası hızla kanarken Ryuu kocaman açılmış gözleriyle üzerine kapanmış savaş tanrıçasına baktı. Küçük dudaklarının kenarından sızan kan Ryuu' nun yüzüne damladığında tüm bedeni endişeyle titremişti.
'' Neden beni kurtardın? Biz düşmanız ama sen... '' Savaş tanrıçası ufak bir tebessümle Ryuu' ya baktı. '' Ben savaş tanrıçasıyım. Rakibim de düşmanım da olsa asla aşağılanmasına izin vermem. Dövüşüme başkası da karışamaz. Sence bu yeterli değil mi? '' Cehennem tanrısı kılıcını kendine doğru çekerken biraz geriledi. Yaptığını fark ettiğinde içini korku kaplamıştı. Savaş tanrıçasının öfkesini biliyordu ve bu bedenini titretiyordu. Resmen uyuyan devasa canavarı rahatsız etmişti!
'' Değil! Nasıl böyle aptalca hareket edebilirsin ki? Yeterince benim yüzümden birileri acı çekti! Şimdi birisi daha benim yüzümden acı çekiyor! NEDEN HERKESE ZARAR VERİYORUM?!'' Ryuu' nun gözünden yaşlar süzülürken hüzün dolu sesiyle fısıldadı. '' İstemiyorum. Artık birileri benim yüzümden zarar görmesin...'' Ryuu' nun hüzünlü sesi savaş tanrıçasının içini parçalamıştı. Bedenindeki acıya rağmen elini kaldırarak Ryuu' nun yanağına koydu. '' Böyle bir kaderi yaşayabilmek cesaret ister. Sen gördüğüm en cesur kişisin. '' Nazik sesiyle konuşması o kadar etkileyiciydi ki Ryuu sadece dolan gözleriyle bakabiliyordu. " Şimdi bu işi bana bırak. Daha sonra senden özür dileyeceğim. '' Son kez Ryuu' nun gözlerine baktıktan sonra arkasını döndü. Mor enerji yarasındaki kanamayı durdurmaya çalışırken cehennem tanrısına dikkatle bakmaya başladı.
Ryuu, Savaş Tanrıçasının sırtındaki yarayı gördüğü anda içine dolup taşan vicdan azabıyla dayanamayacağını anladı. Gözleri kararlılıkla dolup taşarken gri enerji daha da yoğunlaşmıştı. Yerinden kalktığı gibi savaş tanrıçasının elini tutarken arkasına çekti. '' Sonra ne yapacaksan yaparsın ama şimdi intikamımı alacağım! '' Ryuu' nun kararlı sesi ve ifadesi o kadar belirgindi ki savaş tanrıçasına cevap şansı vermemişti. Gittikçe yoğunlaşan enerjisi rüzgarı ağlatan bir uğultu oluşturmaya başlamıştı. '' Demek bana karşı çıkıyorsun ha velet! Seni ezip geçiceğim! ''
Cehennem tanrısı içten içe sevinmişti. Savaş Tanrıçasının öfkesinden korkuyordu ama şimdi en azından Ryuu ile rahatça ilgilenebilecekti. Devasa kılıcını kaldırırken öfkeyle kükredi. Yerinden fırlayıp kılıcını savurduğunda, Ryuu yapmaması gereken bir şeyi yapmaya karar vermişti. Kafa kafaya karşılayacaktı! Tüm enerjisi sağ kolunda toplanırken öldürme isteğiyle dolup taşan kılıca karşı yumruk attı. Gri enerjinin yoğunluğu yüzünden ortaya çıkan uğultuyu bile ikiye katlayan, yırtılmaya benzeyen bir ses Ryuu' nun yumruğundan feraget etti.
'' GÜÜÜÜM! ''
Devasa bir patlama olurken hem cehennem tanrısı hem de Ryuu yerinden kımıldamamıştı. Güçlü rüzgar dalgaları çevredeki tozları kaldırırken ortalık bir toz bulutuyla sarmalanmıştı. '' RYUU! '' Savaş tanrıçası gerilemek zorunda kalırken toz yüzünden eliyle yüzünü kapatmıştı. Ryuu' nun kesinlikle yaralandığından emindi. Böyle bir güce karşı sadece elinde topladığı saf güçle karşı koymak delilikten başka bir şey değildi. Cehennem tanrısının gücü de düşünüldüğünde bu kesinlikle çılgınlıktı!
Toz yavaşça dağıldığında savaş tanrıçası şaşkınca gözlerinin kocaman büyümesine ve ağzının açılmasına engel olamadı. Yerde devasa bir çukur vardı ve Ryuu bilinçsizce içinde yatıyordu! Cehennem Tanrısı ise ayakta dursa da kocaman açılmış gözleriyle garip bir korkuya kapılmıştı.
'' Çat ''
Elindeki devasa kılıcın üzerinde küçük bir çatlak belirmişti.
'' Çatırt, çatırt, ÇATIRT! '' /Efsane efeklerim:D /
Bir çatlak daha belirirken diğer çatlakla birleşti. Çatlaklar hızla artarken tam ortasına geldiğinde diğer çatlakları gölgede bırakan büyük bir çatlak belirdi. Devasa kılıç sessizce yatağında ölümü bekleyen bir ihtiyar gibiydi. Ne kaçma şansı vardı ne de isteği... Son bir çatlamayla birlikte devasa kılıç paramparça olmuştu. Yere parçaları düşerken hiç kimse konuşamıyordu.
Cehennem tanrısı istemsizce dizlerinin üzerine düştü. Kılıcının parçalarına boş gözlerle bakarken zorlukla yutkundu. '' O-o saldırı t-ttamamen beni öldürmeye niyetliydi... Eğer kılıcım olmasaydı... '' Belki Cehennem tanrısı Draken' ı kırmıştı ama Ryuu intikamını alırken cehennem tanrısının kılıcını paramparça etmişti!
/Part 2' de bitti. Sıra part 3' te. O ne zaman gelir bilemiyorum ama. Hayırlısı diyorum sadece :D
Kaydol:Kayıt Yorumları (Atom)
First zaaaaaa
Yorum yapan daha yok ki :D
Eline sağlık yazar güzel ve üzüntülğ bir bölümdü
Eline sağlık. Bölüm için teşekkürler. ...
Teşekkür ederim
Rica ederim :)
Bıktım ama artık şu partlardan.Gerekirse 1 ay bölüm atmayın ama yinede part olmasın.Her şey yarım kalıyor
İyi bölüm dü
Ya ben yinede o tanrıça bozuntusunu öldürmek istiyorum.Ruhu karanlık lorca birleşsin ve öldürdüm o pislikleri.Zincirleri de kırsın.Hepsi ölsün.