Ryuu arenadan ayrılmak yerine meditasyon yapmaya başladı. Meditasyon yaparken farklı hissettiğini biliyordu. Bu farklılığı anlayana kadar kesinlikle rahat edemeyecekti de. Bedenine dolan ve damarlarında dolaşan enerji her zamanki gibiydi. Bir farklılık hissedemiyordu. Durumuna baktığında seviye atlamasına az kalmıştı. Belki seviye atlarsam anlayabilirim düşüncesiyle sadece yükselmeye odaklandı.
Ryuu sabaha kadar meditasyon yaparak büyük bir ilerleme kaydetmişti. Yinede seviye atlamaya sandığından uzak olduğunu fark etmesi uzun sürmemişti. Bu durum sinirlerini bozsa da yapabileceği bir şey yoktu. Bu durumun cübbesiyle alakalı olduğundan emindi ama neden böyle bir şey hissettiğini anlayamıyordu. İyice çıldıracak kadar düşündükten sonra sonunda sinirlenmeye başladığını hissettiği için yüzüğünden Draken' ı çıkarttı. Devasa kılıç ortaya çıktığında arenayı boğucu bir aura çevrelerken Ryuu oluşturduğu iki alev kopyasıyla dövüşmeye hazırlandı. Alev kopyalarının gücünü yükseltebileceği kadar yükseltmişti. En azından biraz zorlanmak istiyordu.
Savaş başladığı anda büyük patlama sesleri duyulurken Ryuu hızlı hareketlerle devasa kılıcını savuruyordu. Her savuruşu havayı inletiyor,rüzgarı ağlatıyordu lakin karşısındaki iki alev kopyası saldırılarına dayanabiliyorlardı. Ryuu üzerine gelen alev kopyalarıyla dövüşürken meditasyon yaparken hissettiği garip hissi bir kez daha hissetmeye başladı. Öfkesi çığırından çıkacak kadar artarken saldırıları binlerce kat şiddetlendi. Öyle ki alev kopyaları karşı koyamıyor sadece Ryuu' nun saldırılarıyla savruluyorlardı. Ryuu iki kopyanında yok olduğunu fark ettiğinde nefes nefese durdu. Bu garip his herneyse bedenini karıncalandırıyor ve sanki derisi kendine ait değilmiş gibi rahatsız olmasını sağlıyordu. '' Sanırım çıldıracağım.'' Kılıcını boyutsal yüzüğüne koymak yerine sırtına asmaya karar verdi. Önce üzerini değiştirdi sonra da ustasının ona verdiği kemerimsi şeyi üzerine geçirirken kılıcını sırtına astı. Tabi devasa kılıcı iki buçuk metreden biraz daha fazla olduğu için sorun yaşıyordu. Yinede durumun üzerine gitmezken arenadan ayrıldı.
Kopyalarla dövüşürken farkında olmadan bir saat geçirmişti. Tamamen aydınlanan havayla birlikte her zamanki gibi akademide hayat erken başlamıştı. Bir şehir gibi olan akademi de herkes gelişmek ve daha iyi yerlere gelmek için çabalıyordu. Bazısı güçlü kişileri takip ederken bazısı kendi yolunu çizmeye çalışıyordu. Ryuu' da kendi yolunu çiziyordu. O diğerleri gibi çalışmıyor direk olarak uyguluyordu. Neler olacağını dikkatle planlamıyordu. Zihni yaşadığı durum anında ne yapacağını buluyordu. Bu riskli bir yol olsa da Ryuu bu yolda yürümekten vazgeçmemişti.
Ryuu ilerledikçe arkasından sarkan devasa kılıcı ve attığı her adımla hafifçe zeminde çatlaklar oluşturmasından dolayı insanlar garip ifadelerle onu izliyordu. Turnuvada bir kez gördükleri bu figürü çok tanımasalarda hakkında dedikodular duymuşlardı. Bu dedikodulardan birisi de Isal hakkındaydı. Söylenenlere göre bu figür Isal' ın bastığı düğünü basmış ve Isal' ı acımasızca katletmişti. Isal' ın gücünü bilen bir kaç kişi bunun yalan olduğundan emin olsa da Ryuu' nun gücünü bilemeden konuşamıyorlardı. Sadece meraklı ifadelerle bakıyorlardı. Lakin bir kişi dişlerini birbirine bastırarak sıkarken öfkesini saklamakta zorlanıyordu. Kimsenin duyamayacağı sesinde gizli bir nefret okunuyordu. '' Emin ol en büyük acıları yaşattıktan sonra ölmene izin vereceğim Ryuu Heart.''
Ryuu sonunda dükkana geldiğinde dükkan sahibi gülümseyerek karşısına çıktı. ''Hoşgeldiniz efendim. Maskeniz az önce tamamlanmıştı. Başka bir isteğiniz var mı?'' Ryuu kafasını iki yana sallarken ustasının verdiği kartla maskenin ücretini ödedi. '' Buyrun efendim.'' Dükkan sahibi özel olarak yaptığı maskeyi gururla uzattı. Maske çok ince işlenmişti. Siyah bir kurt kafası şeklinde tasarlanmış bu maske aşırı detaylıydı. Bakan kişi karanlıkta gerçek bir kurtla karşı karşıya olduğunu bile sanabilirdi. Ryuu maskeyi boyutsal yüzüğüne attıktan sonra dükkandan ayrıldı. Hoşuna gitmişti maske. Ödediği paraya da değiyordu.
Ryuu ikinciye iksir dükkanına girdiğinde dükkan sahibi saygıyla yanına gelmişti. '' Hoşgelmişsiniz efendim. Bugün ne istemiştiniz?'' Ryuu dün çok fazla iksir harcadıklarından biraz daha alması gerektiğine emin olmuştu. Birde yenilenme haplarından almalıydı. İksir kadar hızlı olmasalarda işlevleri çok iyiydi. '' İki yüz şişe Yenilenme iksiri ve en azından 6.seviye bir simyacının elinden çıkmış olan yüz Beden Hapı istiyorum. Ve bir de elinizdeki tüm kızıl yılan papatyalarını da istiyorum. '' Dükkan sahibi gözlerinin bir kez daha faltaşı gibi açılmasına engel olamamıştı. Dükkanında çok fazla kızıl yılan papatyası vardı. Yani Ryuu' nun ödeyeceği miktar yüz şişe yenilenme iksiri alabilecek kadardı! Ve bunun yanında istediği haplar ve iki yüz şişe iksirle ödeyeceği miktar kesinlikle dükkan sahibinin bir arada görmediği bir paraydı. '' Hemen hazırlıyorum efendim. '' Dükkan sahibi, Ryuu' yu sorgulama cesaretine sahip olmadığından sadece hızla istediklerini yerine getirmişti.
'' Buyrun efendim. '' Ryuu istediklerini yüzüğüne koyarken kartı uzatarak ödemeyi yaptı. Ustası ne kadar zengin anlamasa da aldıkları bu karttan çok minik bir harcama olarak gözüküyordu. Bu özel kartların içindeki paradan ne kadar harcadığını görmeni sağlayan bir sistem vardı. Kartın üzerindeki siyah düzlem yavaşça beyazlıyordu. Ve Ryuu' nun yaptığı devasa harcamalar sadece bir nokta kadar yeri beyazlatmıştı! Ne büyük zenginlikti bu böyle? Ryuu ustasının bir kez daha anlaşılamayacak kadar gizemli olduğuna karar vermişti. Böyle bir zenginliğe ve güç seviyesine sahip olmak herkesin en büyük hayaliydi.
Ryuu sonunda demircinin dükkanını gördüğünde sakince içeri girdi. Kapıyı açtığında gene aynı boğucu havayı fark ederken bir kılıç üzerinde uğraşan demirciyi gördü. Bakışları kılıca kaydığında içinde ufak bir hayranlık oluşmuştu. Yıldırım şeklinde tasarlanmış bu kılıç o kadar güzel duruyordu ki! Ayrıca ağır görünmemesi Ryuu' nun yapacağı efsunun dikkat çekmesini önleyecekti. '' Hoşgeldin genç adam. İstediğin kılıcı bitirmek üzereydim bende. '' Ryuu' nun sırtındaki kılıcı gördüğü anda yüzünde bir hayranlık ifadesi oluştu. Sadece kılıcın görebildiği kısımları bile onun efsane olduğunu anlamasını sağlamıştı. O kadar kusursuz dursa da demirci tahmini ağırlığının iki ton olduğundan emindi. Bunu sadece bakarak ve demirci hisleriyle düşünerek fark etmişti.
'' İki tonluk bir kılıcı kullanmak zor olmuyor mu?'' Sorusunu sorduğu anda pişman olmuştu. Efsunlamayı bilen bu çocuğun kesinlikle normal olmadığını biliyorken sorduğu soru çok saçmaydı. Özür dilemek için ağzını açmıştı ki Ryuu tebessüm ederek konuşmasına engel oldu. '' Önemli değil özür dileme. Hadi kılıcı biran önce bitir. '' Demirci onaylarken üzerinde son dokunuşları yapması gereken kılıçla ilgilenmeye başladı. Çekicinin efsunu sayesinde normal bir demiri dövüyormuş gibi çalışabildiği magma taşını güzel bir şekle sokmuştu. Ryuu' nun istediği gibi tırtıklar ekleyerek kılıcı bir şahesere dönüştürmüştü. Bir iki kez daha çekicini güçle indirdikten sonra sıcak magma taşını suya soktu. Soğuması normalden bir kaç kat daha uzun sürse de soğuduğunda mükemmel sayılabilecek görüntüsü ortaya çıkmıştı. Magma taşının rengini aldığından siyah ile ara noktalarda kırmızı çizgiler baskındı. Üzeri pürüzlü olsa da sapı son derece parlak ve güzeldi. '' Sadece basit işler. '' Küçük bir keski çıkartırken fazlalıkları almaya başladı. Elinden geldiğince keskiyle işini hallettikten sonra özel bir metali kılıca sürterek tamamen pürüzsüz ve keskin bir hal almasını sağladı.
Sonunda kılıcı tamamen pürüzsüz hale getirdiğinde isteğine ulaşmıştı. Geriye kalan tek şey bir kaynak malzemesi olması için kaynak gücü aktarımıydı. '' İyi izle genç adam. Bu bir demircinin asıl görevidir. '' Dolabından çıkardığı enerjiyle parlayan yumruktan biraz daha küçük bir taşı önüne koydu. Elindeki çekiç üç kez taşa vurduktan sonra taşın geriye büyüklü küçüklü parçaları ve tozları kalmıştı. '' En önemli şey tozları ne kadar küçültebildiğindir ama sadece üç kere vurabilirsin. Daha fazla vurursan hiç bir işe yaramaz. '' Kalan parçaları ve tozları bir kupanın içine koyduktan sonra direk ateşe tuttu. Ryuu ilk fark etmese de sonradan fark ettiği kupanın da magma taşından yapılmış olduğuydu. ''Magma taşından yapılma bir kupanın içinde hiç bir şey yapmana gerek kalmadan erimesini sağlamak. Zekice. '' Demirci, Ryuu' nun tespitiyle gülümsedi. Ryuu' nun zekasına hayran kalmıştı. Kendisi babasından ilk gördüğünde bir şey anlamamış ve saçma tahminlerde bulunmuştu.
Kupanın içindeki taşın tamamen eridiğinden emin olduğunda kupayı ateşten çekti. İçindeki sıvıyı yaklaştırırken biraz önce kılıcın üzerine kazıdığı boşluklara yavaş ve dikkatli hareketlerle sıvıyı dökmeye başladı. Ryuu, demircinin tamamen odaklandığını fark ettiği için sessizce izlemekle yetindi. Gerçekten işinde ustaydı. Demirci sonunda tüm sıvıyı akıttığında kılıç parlarken Ryuu kaynak enerjisi hissetmeye başladı. Yeryüzü Kaynak Alemine kadar yükselen bu enerji durduğunda Ryuu kılıcın bittiğini anlamıştı. '' Bir bilince sahip değil ama bilince sahip bir kılıçla aynı güçte.'' Ryuu kafasının karıştığını hissetti. '' Ne demek istiyorsun? '' Sorusuyla birlikte demirci bilge edasıyla anlatmaya başladı. '' Muhtemelen sen kaynak alemleriyle adlandırılan kılıçların hepsinin bilince sahip olduğunu ve yenilerinin üretilemeyeceği sanıyorsun. Lakin bu yanlış. Gerçekte aslında kaynak alemiyle adlandırılan kılıçlar bu şekilde üretilir. Ve onlarca kullanıcı tarafından kullanıldıktan sonra bilince sahip olur. İşte kaynak kılıçlarının doğası budur! ''
/Doldurma bir bölümün sonuna geldik. Şimdi kısa bir haber vereyim. Yarın veya cumartesi üç dört bölüm atmayı planlıyorum. Eğer bir aksilik çıkmazsa haftasonu Leon-Draw' ı da yayınlayacağım. Bir sıkıntı çıkmaz dileğiyle. Toplu bölümler cumartesi gelecek olursa cuma bölüm yok ha :/
Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm
Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm
Comment Now
0 yorum