/Geldik finale! Bol bol sövmeniz için yazıyorum bu bölümü. Bundan sonra hayatımı korumak için koruma tutacağıma emin olabilirsiniz :D hade bakem/
Ryuu ayağa kalktığı anda devasa bir ağırlık arenanın üzerine çöktü. Çoğu kişi nefes bile alamayacak hale gelmişti. '' Sizi öldüreceğim! '' Ryuu' nun olamayacak kadar kalın bir ses herkesin kanını dondurdu. Devasa kılıç havada uçarken Ryuu' nun açtığı eline oturdu. Tozu dumana katarak yerinden fırladı. Isal üzerine gelen saldırıya karşı ejderha kılıçlarını çarprazlama tutarak tüm gücüyle savunmaya geçti. Karşıladığı darbenin gücüyle bir ayak boyu yere gömülmüştü. Dişlerini sıkarken bağırarak Ryuu' yu ittirmeye çalıştı. Ryuu yarasının iyileşmemesi yüzünden dengesini kaybederek kılıcını yana kaydırmıştı. Bu Isal için büyük fırsattı. Kılıçlarını kaydırarak yana atladı. Ryuu' nun kılıcı boşluğa düşmüştü. Dengesini kaybetmesinin etkisiylede Isal' ın karşı saldırısını engelleyemedi. Sırtındaki yaranın üzerine gelen darbeyle birlikte acılı bağırışı yankılandı.
Isal tekrar saldırıya geçecekti ki Ryuu'nun savurduğu kılıçla arenanın duvarına fırladı. Canı önceki darbelerine göre daha fazla acımıştı. Yükselen öfkesiyle tüm gücünü kılıçlarına yükledi. Ruh Zırhı bedeninden ayrılırken sadece kılıçlarında yoğun bir katman şeklinde toplandı. '' Öl artık! Yıkımın İşareti! '' Kılıcını görülemeyecek hızlara ulaşırken Ryuu' nun sırtındaki yaranın olduğu yere çok büyük bir kesik daha ekledi. Ryuu' nun kükremesi arena da yankılanırken kılıcını rastgele savurmaya başladı. Isal için fazla basit hareketlerdi bunlar. Darbelerinden sıyrılarak aynı yere bir kez daha saldırdı. Son saldırısıyla birlikte Ryuu daha fazla dayanamayıp yere yıkıldı.
Ryuu yere yıkıldığı anda Isal rahat bir nefes alabilmişti. Artık ölmenin eşiğinde olduğuna emindi. Ejderha dönüşümünü ve Ruh Zırhını kapatmak için hazırlanıyordu ki Ryuu' nun bağırışıyla arkasını döndü. '' Zihinsel Bulut Kuyruğu! '' Isal ne olduğunu anlayamadan karnına çarpan devasa kılıçla arenanın duvarına bir uçuş daha gerçekleştirdi. Diğer aldığı darbelerin on katından daha sertti bu darbe. Bir avuç kan kustu. '' Nasıl ölmedin hala?! '' Sınırına ulaşmıştı artık. Çıldırıyordu.
Ryuu bedenini sarmalayan Göksel Kuyruk ve Zihinsel Bulut Kuyruğu sayesinde eski halinden bin kat daha iyi durumdaydı. Yarası büyük hızla iyileşirken gücü de katlanarak artıyordu. Ama bir türlü bilinci yerine oturmamıştı. Gelip gidiyordu. Sadece herkesi öldürmek istiyordu. Ve en yakınında Yuo vardı...
Isal, Yuo' nun çığlığıyla kendine geldi. Kalbi çılgınlar gibi atarken resmen uçarak Ryuu' nun karşısına fırladı. Devasa kılıcı tek eliyle karşılamak gibi tehlikeli bir harekete kalkışırken sol elindeki kılıcıyla Ryuu' nun karnına saldırdı. Büyük bir çınlama sesi gelirken kemik kırılma sesi tüm arenada yankılandı. İki acı çığlıkla beraber Ryuu ve Isal gerilediler. Isal sağ elinin kırıldığına emindi. Sağ eli karşılığında Ryuu karnında yarısı çoktan iyileşmiş bir yara bırakabilmişti. Ruh Zırhı iyileşme hızını arttırsa da kırık koluna bir şey yapamazdı. Aklına gelen en mantıklı fikirle diz çöktü. '' Lütfen affet bizi Ryuu. Yuoyla beraber gitmemize izin ver. '' Yuo' da yanına koşarak secde etti. '' Lütfen Ryuu! Arkadaşlığımız uğruna. ''
Ryuu az da olsa yerine gelen bilinci ile öfkeyle kükredi. '' Sizi öldürmeyeceğime inandınız mı?! '' Devasa kılıcını kaldırarak saldırıya geçti. Isal şansına söverek hemen doğruldu. Sağ elini istediği gibi kullanamasa da duraksamadı, Ryuu' yla kılıçlarını çarpıştırmaya başladı. Her saldırısında Ryuu' nun basit bir hareketiyle engelleniyordu. Kendisi ise Ryuu' nun saldırısını engellemek için tüm gücüyle savaşıyordu. Belki yedi saldırısı Ryuu' nun bir saldırısına eşitti.
Ryuu' nun yukarıdan savurduğu kılıcıyla Isal dengesini kaybetti. Mecburen uzattığı kırık eline çarpan kılıçla birlikte acıyla uludu. Kolu paramparça olmuştu. Kemikleri belli oluyordu. Ryuu' nun bacağına attığı tekmeyle ayakta duramadan yere yığıldı. '' Ölmeye hazır mısın? '' Isal artık korkudan ağlamaya başlamıştı. Altında bir ıslaklık hissederken yavaşça ayaklarının altı sırılsıklam kesildi. Ölüm korkusundan altına işemişti. Seyircilerin arasında gülüşmeler gelse de Ryuu' nun kafasını kaldırmasıyla anında sustular. Ryuu' nun bakışlarını üstlerine yönelttiğinde nefes alamıyacak hale gelmişlerdi.
Ryuu bakışlarını seyircilere yönelttiği anda Isal arkasındaki parlaklığı fark etti. Parlak çelik büyük hızla Ryuu' nun boynuna ilerliyordu. Yuo' nun fırsattan istifade saldırısı başarıya ulaşmıştı.Ryuu tepki bile veremeden parlak çelik boynuyla buluştu. Lakin bir sorun vardı. Ryuu' nun savunmasına karşı Yuo' nun çöp gücüyle savurduğu hançer ufak bir zarar bile verememişti. Parçalara ayrılan hançerle Ryuu' nun yüzünde sadist bir gülümseme belirdi. '' Beni arkamdan bir kez daha mı vuruyorsun Yuo? '' Dirseğiyle arkasına vurmasıyla birlikte Yuo' nun zayıf korunması cam gibi kırılmıştı. Çığlık atarak geriledi. Eli karnını tutarken dizlerinin üzerine çökmüştü.
Ryuu, Yuo' nun başına canını alacak melekmiş gibi dikildi. Tek eliyle yanaklarını sıkarak ağzını açtı. O kadar ruhsuzlaşmıştı ki Yuo' nun ağlamasını bile hissetmiyordu. '' Sence benim yerimde Ternia olsa ne yapardı Yuo? Sana tecavüz ederdi değil mi? '' Yuo' nun konuşmasına izin vermeden eğilerek kafasını yaklaştırdı. '' Şimdi sana tecavüz etmemi ister misin? Ya da bunu Isal' ın yapmasını istersin değil mi? Tabi ona tecavüz denmez rızan var. '' Eline yüklediği kuvvetle baskısını arttırdı. Yuo yanağının acısıyla boğuk bir çığlık attı. '' Ternia ölmeyi hak etmezdi ha! Benim olana el sürmeye kalktı o! Sadece bu bile başlı başına ölmesi için yeterli! '' Yuo' yu ittirerek yere düşmesini sağladı.'' Yuo! '' Isal' ın zayıf bağırışıyla Ryuu' nun sırıtışı daha da büyüdü.
'' Söylesene Isal sana dokundu mu? Benim kıyamadığım tenini kirletti mi? '' Eli Yuo' nun giysisini yırtmak için uzandı. Yuo karşı bile koyamıyordu. Göğsündeki dekolte bölmesinden yırtmak üzereydi. Bir anda başına giren sancıyla donakaldı. '' Napıyorum ben? '' Kendi kendine mırıldanarak Yuo' yu bıraktı. Geriye doğru bir adım atarak Yuo' dan uzaklaştı. Elleri titremeye başlamıştı. Dizlerinin üzerine çöktü. Duyguları karmaşaya düşmüştü. Bir yanı çılgınlar gibi bağırarak Yuo'yu öldürmesini söylüyordu. Bir yanı ise derhal buradan uzaklaşmasını söylüyordu. Zihni zaten karmaşa içindeyken düştüğü ikilemle iyice kafayı yemişti.
Isal kalan gücünün kırıntılarıyla ayağa kalktı. Ayakları titriyordu. Kırık kolu seğiriyor, acele etmesi gerektiğini belli ediyordu. Ruh zırhı yok olmuştu bile. Ejderha dönüşümü yok olmanın eşiğindeydi. Nihai hamlesini vurmaya hazırlanıyordu. Ejderha dönüşümünün son gücünü kullanmak için sol kolundaki kılıç dışında dönüşümünü yok etmişti. Kılıcı korkunç bir sesle değişim geçirmeye başladı. Düz yapısı değişirken üstünde ince dikenler belirdi. Uç tarafı bükülerek kancamsı bir hale büründü. Boyu artarak bir metreden bir buçuk metreye ulaştı.
Isal kalan gücünün kırıntılarıyla ayağa kalktı. Ayakları titriyordu. Kırık kolu seğiriyor, acele etmesi gerektiğini belli ediyordu. Ruh zırhı yok olmuştu bile. Ejderha dönüşümü yok olmanın eşiğindeydi. Nihai hamlesini vurmaya hazırlanıyordu. Ejderha dönüşümünün son gücünü kullanmak için sol kolundaki kılıç dışında dönüşümünü yok etmişti. Kılıcı korkunç bir sesle değişim geçirmeye başladı. Düz yapısı değişirken üstünde ince dikenler belirdi. Uç tarafı bükülerek kancamsı bir hale büründü. Boyu artarak bir metreden bir buçuk metreye ulaştı.
Değişim geçirmiş kılıcıyla birlikte Isal, en güçlü tekniğini kullanarak atıldı. "Kara Hilal!" Ryuu başını tuttuğu için tamamen savunmasızdı. Yanlamasına savrulan kılıç hiç bir savunmaya takılmadan Ryuu'nun boynuna ilerledi. Bir saldırıda Ryuu'yu öldürmek istiyordu!
Kılıç yüksek hızla ilerlemeye devam etse de Ryuu için zaman durmuştu. Tekrar beyaz alanın içindeydi. Diğer kendisi ciddi ifadesiyle kendisine bakıyordu. "Büyük bir hata yaptın Ryuu. Duygularını kontrol altına alman lazımdı ama sen ne yaptın? Onların esiri oldun." Kolunu hafifçe oynatmasıyla zincirlerden birisi sanki samandan yapılmış gibi kırıldı. "İlk zinciri kırdığında kıpırdayarak yerinden oynamasına izin vermedim. Sana bir şans verdim lakin sen şansını boşa kullandın."
Öyle yüksek sesli bir kırılma sesi geldi ki herkes sağır olduklarını sandı. Bu ses o kadar kuvvetliydi ki şehrin etrafındaki ormanda yaşayan canlılar bile korkuyla kaçışmıştı. Acılı bir bağırış sesi bastırarak ortaya çıktı. "Ahhhhhh!" Lern sesi duyduğu anda zihnini kaybetmiş gibi sayıklamaya başlamıştı. Duyuları onu yanıltmıştı. Kırılan ilk zincir değildi. İkincisiydi!
Ryuu' nun çevresini saran koyu bir küre belirmişti. Bu küre tam olarak Ryuu'yu içine alıyordu. Isal' ın savurduğu kılıç küreye çarptı. Camdanmış gibi duran küre çok narin duruyordu. Lakin Isal' ın kılıcıyla çarpıştığı anda ince bir çatırdama sesiyle Isal' ın kılıcını parçalamıştı! Isal şaşkınlıkla geri çekildi. Yuo' yu umursamadan arkasını dönerek kaçmaya başladı. '' ISAL?! '' Yuo arkasından bağırsa da tepki vermedi.
'' Geri dön. '' Isal duyduğu sesle bacaklarının tamamen kilitlendiğini hissetti. Kendi isteği olmadan arkasını döndü. Koyu renkli küre kaybolmuştu. Isal damağının kuruduğunu hissetti. Ryuu' nun ona diktiği gözleri karşısında bir kez daha altını ıslatmıştı. Sadece bir şeytanın sahip olabileceği gözlerdi bunlar! Bazı yerleri kahverengiyken bazı yerleri kırmızıydı. Gözlerinin yanında damar gibi şişmiş çizgiler vardı. Koyu kahverengi bir ışıkla parlıyordu bu çizgiler.
Isal bacaklarına söz geçiremiyordu. Yavaş yavaş Ryuu' ya doğru ilerliyordu. '' Kim gitmene izin verdi? '' Ryuu' nun sesindeki baskısı bile Isal' ın kanını dondurmaya yetmişti. '' Cezanı çekmeden kim gitmene izin verdi ha! '' Bağırarak kılıcını havaya savurdu. Ortaya çıkan devasa rüzgarla birlikte Isal boğuk bir çığlık atıp metrelerce uçtu. Kaburgalarından bir kaçının kırıldığına emindi. Ağzına gelen kanla birlikte dişlerinin bir kaçını da tükürdü. Nefesini toplamaya çalışıyordu. '' Sana çektirmek istediğim acıları hayal bile edemezsin ama şükret uzun süre bu bedende gücümü kullanamam. Sıradaki saldırımla birlikte öleceksin. Son sözün ne? ''
Isal şansının olmadığını biliyordu. Bu alanda Ryuu dokunulmazdı. O ne isterse o olacaktı. '' Pişmanım. Ve Yuo seni seviyorum. '' Ryuu yavaşça önüne geldiğinde gözlerini kapatarak beklemeye başladı. Kurtuluşu gerçekten yoktu. Ryuu ağır kılıcını sürükleyerek önüne geldiğinde temiz bir ölüm için hazırlandı. Kolunu gererek kılıcı savurmak üzereydi. İşte o anda Isal' ın duaları kabul olmuş olmalı ki büyük bir patlama arenanın üzerinde oluştu. İhtiyar Lo' nun Ryuu' nun gücü yüzünden kırılan bariyerinden geçen birisi arenaya düştü. İhtiyar Lo arenaya fırlayacaktı ki Ryuu' nun hoşnutsuz sesiyle durmaya karar verdi. '' İşime karışıyorsunuz. '' O kadar soğuk söylemişti ki duyan kişiler bir kalbi olduğunu sorgulardı.
Arenaya düşen kişi gücünü kullanarak doğruldu. Normal bir bedene sahipti. Yüzü çokta yakışıklı değildi. Damarları sinirden şişmişlerdi. '' Kapa çeneni velet! Ölümünü aramıyorsan derhal kaç! '' Adam Gökyüzü Aleminin 8. Seviyesindeki gücünü salarak Ryuu' yu korkutmak istedi. Bilmiyordu ki Ryuu' nun gerçek gücünü hayal dahi edemezdi. '' Hala pes etmeyecek misin Yotrin? Anla artık benimle boy ölçüşemessin. '' Uçarak arenaya birisi daldı. Ryuu' yu tehdit eden adama sırıtarak bakıyordu. İsmi Yotrin olan dişlerini sıkarak bağırdı. '' Sadece bir kaç saldırın başarılı oldu diye çok seviniyorsun Hkal. Emin ol başka saldırın işe yaramayacak! '' Hkal denen sırıtarak gücünü yaydı. 9. Seviye Yeryüzü Kaynak Alemindeydi.
'' Birisi de beni dinlese be! '' Ryuu bağırarak Yotrin' e atıldı. Yotrin beklemediği saldırıyı görünce önemsizce gücünün ufak bir kısmını kullanan bir yumruk attı. Yumruğu yoldayken büyük hata yaptığını anlamıştı ama çok geçti. Büyük bir patlama sesi eşliğinde sahadaki tozlar uçuştu. Kimse ne olduğunu göremiyordu. Sonunda tozlar dağıldığında şok edici bir sahneyle karşı karşıyaydılar. Ryuu yerinden bile kıpırdamamıştı. Lakin Yotrin için aynı şey geçerli değildi. On beş adım geriye uçmuştu ve sağ eli seğiriyordu. İçinden söverek Ryuu' ya doğru yavaşça yürümeye başladı. '' Kendini çok mu büyük görüyorsun velet? Şimdi bu babacığın sana kısa bir ders verecek. Şu işi halledeyim sana da dönücem Hkal. '' Kendisine bıkkınca bakan Hkal' e sırıttıktan sonra Ryuu' nun karşısında durdu. '' Şimdi Gökyüzü Kaynak Alemindeki bir uzmanın gücüne tanık olacaksın. Beni sinirlendirdiğin için ölürsen bile umrumda olmaz. ''
Ryuu keyifle sırıttı. '' Acele etsen iyi olur. Sıkılıyorum. '' Yotrin sinirle elini yumruk haline getirdi. '' Meteor Kıran Yumruk! '' Ryuu üzerine gelen yumruğu umursamamıştı bile. Draken' ı yere bıraktı. Devasa kılıç yeri parçalarken Ryuu ışık hızında bir yumrukla Yotrin' i karşıladı. Yumruğu o kadar hızlıydı ki Yotrin görememişti. Sadece yumruğunun üstüne yüklenen gücü hissedebilmişti. Bu hissettiği güç çok fazlaydı. Yalnızca gerilemesini sağlamamış ağzına kan dolmasını sağlamıştı. Çenesinin kenarından sızan kanı silerken öfkeyle bağırdı. '' Haddini aştın! Aşırı Meteor Darbesi! '' Yumruğunun üzerine yeşil bir aura toplanmıştı. En güçlü saldırılarından birisiydi bu.
Ryuu üzerine gelen yumruğu dikkate bile almıyordu. Hkal göz bebeklerinin kocaman olduğunu hissetti. Bu saldırı karşısında o bile dikkatli olmazsa ağır yaralanırdı. Ama karşısındaki genç yumruğa bile bakmıyordu. Yumrukla bedeni arasında bir kol uzunluğu fark kaldığında Ryuu harekete geçti. Geriye çektiği yumruğunun etrafını koyu mor alevler kaplamıştı. Ayrıca bedenin sarmalayan ikinci kuyruğunda yüklediği güçle birlikte yumruğunun üstünde siyaha yakın renkte bir katman oluşmuştu. Ryuu gücünü geri çekmeden şimşek gibi yumruğunu savurdu. İki yumruk çarpıştığında arenayı sallayan bir deprem oluştu. Açıkça kemik kırılma sesi ve acı dolu bir bağırış duyulmuştu. Lakin kimsenin beklemediği şekilde bu bağırış Gökyüzü Kaynak Alemindeki Yotrinden gelmişti!
Yotrin metrelerce uçarak arenanın duvarıyla buluşmuştu. Kolu tamamen parçalanmıştı ve Ryuu' nun alevi yüzünden yanarak kömürleşmişti. Yotrin acıdan ağlıyordu. Hkal' la bile dövüşürken böyle bir acı yaşamamıştı. Ondan bir alem düşük birisi tarafından düştüğü durum hem rezil olmasını sağlamıştı hem de kolundan olmasını. '' Hkal bir kez bana yardım et ve onu öldür! '' Hkal kıpırtısız dururken hareketlendi. '' Eğer yüzüğünü bana verirsen neden olmasın? '' Yotrin'le kavga etme sebebi başından beri yüzüktü. Bu yüzüğü takan kişi gücünü istediği gibi saklıyordu. Çok değerli bir hazineydi. '' Al şunu da öldür lanet olasıyı! '' Yotrin canının acısı ve intikam isteği yüzünden düşünemiyordu bile. Parmağındaki yüzüğü direk çıkarttı. Eli açık bekleyen Hkal' e fırlattı.
Yüzüğü eline alan Hkal '' Sonunda! '' diye bağırmadan edemedi. '' Şimdi sözümü tutacağım. '' Yotrin gibi aptal değildi. Ryuu' nun güçlü olduğundan emindi. Boyutsal yüzüğünden çift taraflı baltasını çıkardı. '' Barbar Öfkesi! '' Yaptığı saldırıların hızını ve etkisini güçlendiren tekniğini aktifleştirdikten sonra hızla saldırıya geçti. Çok ani ve beklenmedik bir saldırı gerçekleştirmişti. Aşağıdan yukarı doğru savurduğu baltası karşısında Ryuu tehdit altında bile hissetmedi. Elini uzatarak kılıcını kavradı. Saplandığı yerden çekerken düz tutarak baltayı karşıladı. Kılıcının metal yüzeyine çarpan balta gürültü yaparak geri sekti. Hkal bir saniye bile beklemeden baltasını Ryuu' nun kafasına savurdu. Diğer saldırısından farklı olarak daha hızlı savurmuştu. Ryuu kılıcını kaldırarak karşılık verdi. Bir çınlama eşliğinde balta tekrar sekti. Ve Ryuu göremeden karnına doğru harekete geçti. Neyse ki refleksleri çok iyiydi de gölge adımlarını kullanarak sıyrılabilmişti.
Balta havayı kestiği anda Hkal gürleyerek yanına geçmiş olan Ryuu' ya döndü. '' Barbarın Öfkesi! '' Baltasını şimşekler çevrelerken havaya kaldırdı. Devasa bir şimşek Ryuu' yu hedef alarak arenaya düşmüştü. Arenadakiler kısa süreliğine kör olmuş, kulakları duyma yetisini kaybetmişti. Şimşeğin etkisi geçtiğinde kılıcını havaya kaldırmış ve hiç bir yara almamış Ryuu sırıtıyordu. '' Diğerinden güçlü ve zekisin. Yine de yeterli değil! '' Yerinden fırlayarak kılıcını üç farklı yönden şimşek gibi savurdu.
Ağır kılıç kullanıcılarının en büyük eksiği hızlarıydı. Savunmada bu açık kapatılabilse de saldırı da zordu. Ryuu ise sanki önemsiz bir şey yapıyormuş gibi ağır kılıçla üç hızlı saldırı yapmıştı. Bu nasıl bir dahilikti? Hkal iki saldırıyı engellemeyi başarsa da üçüncü saldırıya yetişememişti. Göğsünde patlayan rüzgar ve saldırının şiddettiyle dokuz adam boyu geri çekilmek zorunda kaldı. Saldırı sonrası nefesi kesilmişti. '' Nasıl bu kadar güçlüsün sen? '' Kaynak gücüyle savunmasına rağmen göğsünde dayanılmaz bir ağrı kol geziyordu. Muhtemelen göğüs kafesinden bir iki kemiği kırılmıştı. Sinirleri gerilmiş durumdaydı. Ryuu' nun tüm gücünün bu kadar olmadığına emindi. Tedbirli olmalıydı.
'' Gökyüzünün Kralının Çalıntı Tekniği: Yıldırım Efsunu! ''Arenaya ikinci bir şimşek düştü. Bu sefer düşen şimşek Hkal' ın üstüne düşmüştü. İkinciye kör olanlar küfürler yağdırsalarda heyecanlıydılar. Yıldırımın etkisi geçtiğinde Hkal' ın baltası tamamen değişim geçirmişti. Bir tarafı küçülmüşken diğer tarafı genişlemişti. Üzerinde parlayan mavi işlemeler belirmişti. '' Hadi şimdi karşıla bakalım! '' Eski hızının üç katı hızla yerinden fırladı. Ryuu tepki veremeden dibine girmiş, baltasını savurmuştu bile.
Ryuu kafasını koparmak için ilerleyen balta karşısında soğukkanlılığını kaybetmemişti. Draken' ı şimşek hızında kaldırarak baltayı engelledi. Hkal saldırısı engellensede beklemeden saldırmaya devam etti. Seyirciler saldırıların çoğunu göremeselerde Ryuu' nun hasar almadığını görebiliyorlardı. Ağızları açık kalmıştı. Çoğu Ryuu' ya tezahurat ediyordu. Ryuu bağırışlara aldırmadan sadece savaşa odaklanmıştı. Biliyordu, az vakti kalmıştı. '' Bu kadar oynadığım yeter. '' Soğukça konuştuktan sonra savunmayı bırakarak saldırıya geçti. Hiç bir saldırısı merhamet içermiyordu. Zorba ve acımasızdı. Karşısında eğer balta olmasaydı rakibinin hiç şansı yoktu ama ağır kılıca karşı ufak bir şansa sahip olan tek silah baltaydı. En az ağır kılıç kadar güçlü saldırılar yapabilir. Savunmada da aşağı kalmazdı.
Ryuu gücünü arttırdıkça Hkal köşeye sıkışıyordu. Aldığı üç ya da dört darbe yüzünden bacaklarında kuvvet kalmamıştı. Ryuu' ya karşı kazanamayacağından emindi. '' Dur! '' Bağırsa da Ryuu durmadı. Güçlü bir darbeyle baltasını uçurdu önce. Sonra da durmadan göğsünde devasa bir kesik açtı. Hkal bağırırken çoktan pişman olmuştu. Ölmeden önce sadece Yotrine sövmeye vakit bulabildi...
Hkal öldüğünde Ryuu parmağındaki iki yüzüğü çıkarttı. İkisini de boyutsal yüzüğüne attıktan sonra Yotrin' e döndü. Bıraktığı yerde acıyla ağlıyordu. Sıra ona gelmişti. Vakit kaybetmek gibi bir düşüncesi yoktu. Kılıcına gücünü aktararak üzerine fırlattı. İki tonluk kılıç adeta havayı yararak ilerledi. Hedefine çarptığında acı bir çığlık arenayı kaplamıştı. Ryuu yüzündeki sırıtışıyla Yotrin' in yanına geldi. Onunda yüzüğünü aldıktan sonra kılıcını eline alıp sürüklemeye başladı.
'' Isal,Isal, küçük Isal. Sıra sonunda sana geldi. '' Adeta ölüm meleği gibi Isal' ın önünde dikilmeye başladı. '' Zaten son sözlerini söylemiştin sadece geber. '' Devasa kılıç havaya kalktı. İndiğinde rüzgarla birlikte genç bedeni de yarmıştı. Isal' ın bedeni ikiye parçalandığında Yuo sefilce bağırdı. Ölüm artık ona gelmişti. Ryuu kılıcını sürükleyerek ilerlemeye başladı. Her adımı yavaş ve bir o kadar da eziyetliydi. Süresi dolmak üzereydi. Yuo' nun başına dikildiğinde yüzünde iğrenme vardı. '' Son bir sözün var mı? '' Sakin sesiyle sordu. Üzüntü hissetmiyordu. Yuo' yla aralarında tek bağ gerçek Ryuu' ydu. Kendisi Ryuu' nun içinde yattığından anılarını bilmiyordu.
'' Sadece şunu bil Ryuu. Senden nefret ediyorum. '' Havaya kalkan devasa kılıç büyük şiddetle indi. Gücünden dolayı yer bile parçalanmıştı. Ryuu üzerine sıçrayan kana son kez baktıktan sonra İhtiyar Lo' ya döndü. '' Şimdi bilincimi kaybedeceğim. Üç ay boyunca lanetle uğraştığım yere götür. Yoksa gerçek Ryuu zarar görebilir. '' Son sözlerini söyledikten sonra gözleri kararmıştı. Ryuu ani biçimde sözlerini söyleyip bayılınca İhtiyar Lo endişeyle arenaya daldı. Neyse ki endişelenmesini gerektirecek bir şey yoktu. Ryuu çok güç harcamaktan zayıflamıştı. İhtiyar Lo tek kelime etmeden Ryuu' nun kılıcını aldı. Ardından Ryuu' yu sırtına attıktan sonra havaya zıplayarak uçmaya başladı. Kısa sürede seyircilerin görüş alanından çıkmıştı...
Met ve Rezian büyük bir kapıya ulaştıklarında nefes nefeseydiler. Met çok hızlı gitmenin etkisinde kalmıştı. Rezian ise yorulmuştu. " Sonunda!" Rezian zorla konuşup Met' i indirdi. Kapıyı Kutsal Salondan aldığı anahtarla açtı. Gün ışığı içeri dolunca bir kaç saniyeliğine görüşlerini kaybettiler. Met ellerini gözüne siper ederek dışarı çıktı. Küçük çam ağaçlarının olduğu bir ormandaydılar. Tatlı çam kokusu Met'in burnuna doldu.
" Hızlı ol Met. " Rezian durduğunu görünce uyarma gereği duymuştu. Kaynak süzülme tekniğini kullanarak yavaşça havalandılar. Met havaya yükseldiği anda tüm hızıyla harekete geçti. Rezian da arkasında kalmamıştı.
" Hızlı ol Met. " Rezian durduğunu görünce uyarma gereği duymuştu. Kaynak süzülme tekniğini kullanarak yavaşça havalandılar. Met havaya yükseldiği anda tüm hızıyla harekete geçti. Rezian da arkasında kalmamıştı.
Arenaya sonunda ulaştıklarında Met son hız insanların üstüne uçtu. '' Ryuu? '' Gözleri hızla insanları tararken Ryuu' ya benzer birini bulmaya çalışıyordu. Lakin çabası tamamen boşaydı. '' Boşuna arama. '' Toun' un umursamaz sesini duyduğunda uçmayı keserek indi. '' Ne demek istiyorsun? Ryuu burada olmalıydı! '' Gözleri dolmuştu bile. Toun karşısındaki tanrıçaları kıskandıracak güzellikteki kıza dikkatle baktı. Anında aklına Ryuu' nun dediği ortağı gelmişti. '' Sen Met misin? '' Ciddiyetini bozmamıştı. Ryuu' nun ortağı olsa da tavrı değişmeyecekti sonuçta. Met karşısındaki kişinin Ryuu' yu tanımasıyla heyecanlandı. '' Evet ben Ryuu' nun ortağıyım. Kendisi nerede? '' Toun kafasını iki yana salladı. '' Geç kaldın. Kendisi ortalığı birbirine kattıktan sonra bilincini kaybetti. En son ustası onu alıp ayrıldı. Üzgünüm. ''
Met' in gözlerinden istemsizce inci tanesi gibi parlak gözyaşları akmaya başladı. Eliyle ağzını kapatırken daha fazla konuşmadan uçmaya başladı. Havada bekleyen Rezian' ın yanına geldiğinde onunda durumu bildiğinden emin olmuştu. '' Üzülme Met. Babamı bulalım hadi. '' Rezian Ryuu' yu göremediği için hayal kırıklığı yaşasa da korktuğu başına gelmediği için sevinmişti de.Şimdi geriye kalan tek işi babasını bulmaktı. Zihinsel bağını kullanarak yerini tespit etmeye çalıştı.
'' Boşuna çabalama evlat çoktan oradan ayrıldım. '' Rezian zihinsel bağdan babasının dediklerini duyunca şaşırdı. Neden onları beklememişti? '' Geç kaldığınız için üzgünüm ama yapabileceğim bir şey yoktu oğlum. Şimdi Ryuu' ya yardımı olabilecek bir şey var mı diye araştırıyorum. '' Rezian mırıldanarak onayladı. Babasının ayrılması mantıklıydı. '' Sana son bir şey söyleyeceğim oğlum. Ryuu' nun kırılan birinci zinciri değildi bu. İkinciydi. Daha dikkatli olmamız lazım. Met' i direk eğitmeye başlamalısın. '' Rezian kalbinin şiddetle attığını hissetti. İkinci zincir kırılmıştı! Yani bu Ryuu' nun kontrolünü gün geçtikçe kaybettiğini ve yakında içindeki canavarın uyanacağını gösteriyordu! '' Hemen baba. '' Rezian babasının cevap vermeyeceğinden emin olunca Met' e döndü. '' Acilen geri dönüyoruz. Artık seni benim eğitme zamanım geldi... '' Başka bir konuşma olmadan geri dönüş yoluna çıktılar....
'' Uyan Ryuu. '' Ryuu zihninde yankılanan sesle bilincinin açıldığını hissetti. Neden her yeri acıyordu? Anılar hızla aklına dolarken diğer kendisinin yaptıklarını fark etti. Acımasızca davranmıştı ve ne düşüneceğini bilemiyordu. '' Düşünmeyi sonraya bırak. ''Verilen emirle düşünmeyi kesti. '' Sadece iyileşmeye odaklanman lazım. Gücümü bedenin kaldırmakta başarılı olsa da üzerinde çok fazla yük bindi. Ayrıca Ruh Zırhı ve İkinci Kuyruğun gücüyle bedenin en azından altı aylık derin bir uykuya yattı. Bu sürede kendini geliştirmen lazım. ''
Ryuu iyice kendisine gelmesiyle neden gözlerini açmadığını düşündü. Gözlerini ilk açtığında hiç bir şey göremedi. Bir kaç kez kırpıştırsa da başarısızdı. Sadece sonsuz karanlık vardı. Neler oluyordu böyle? Hemen eliyle gözünü ovuşturdu. Diğer Ryuu hareketlerini görse de sesini çıkarmadı. '' Neden göremiyorum? '' Kendi kendine mırıldandı. Gözlerinde acı falan hissetmiyordu ama neden göremiyordu. '' Benim mi görüşümde sorunum var çevrem mi karanlık? '' Diğer Ryuu biraz daha sessiz kaldı. '' Cevap ver bana. Neden göremiyorum? '' Sonunda üzgün bir kahkaha duyuldu. '' Benim ortaya çıkmamın bedelsiz olacağını mı düşünüyordun? Gözlerine karşılık ben ortaya çıktım. ''
Ryuu kalbinin atmadığını hissetti. Hayat durmuştu sanki. Bir daha göremeyecek miydi? Met' i,babasını,dedesini,Toun' u, Yura' yı, dostlarını, dünyadaki güzellikleri... Sakat mıydı artık o? Belki bir daha dövüşemezdi bile. Kör birisi ne yapabilirdi ki? Ruh algısı bile bir yere kadardı. '' Göremeyecek miyim? '' Yıkılması ya da umutla doğrulması bu soruya bağlıydı. Lakin cevabını alamadı. '' Otur ve meditasyon yapmaya başla. Cevabını daha sonra vereceğim. '' Ryuu bir şey demeden oturdu. Konunun burada kapanmadığına emindi....
Gökyüzünün Kralı acıyla yatıyordu. Lanetin etkilerini üzerinden atamamıştı. Bugün Ryuu' nun yaptıklarından sonra bedeni rahatlasa da zihni gergindi. Onu gerginleştiren iki şey vardı. Birisi Ryuu' nun durumuydu. Onun kesinlikle görme yetisini kaybettiğine emindi. Nasıl geri kazanacağını bilemiyordu. Mistik Üstat olsa da gözlerin inceliğini değiştiremezdi. En hassas organdı gözler. Ufak bir yanlışta sonsuza dek kullanılamaz hale gelebilirlerdi. '' Ryuu' nun gözlerine ne olacak? '' Milena merakla sordu. O da Ryuu' nun gözlerini kaybettiğini hissetmişti. '' Bilemiyorum Ryuu. Göksel Kuyruğumun iyileştiremeyeceği tek yara gözden alınan yaradır. Ryuu' nun yarası normal bir yarada değil. Aşırı güçten dolayı gözlerini feda etti. ''
Milena bıkkın bir nefes verdi. '' Hiç akıllanmayacak değil mi? Hayatını tehlikeye atmayı bırakması lazım ama umursamıyor bile. '' Gökyüzünün Kralı acı acı güldü. '' Bu bana eskiyi hatırlattı. Seninle ilk tanışmamızı. '' Milena da güldü. Gerçekten ilk tanışmaları çok güzeldi.'' Ah o zamanlar Ryuu' dan farkım yoktu. Sırf arkamdasın diye herkese kabadayılık taslıyordum. '' Gökyüzünün Kralı patisine yatan Milenaya içten gülümsemesini sergiledi. '' Sanırım senden daha güçlü olabilecek potansiyele sahip sadece Ryuu var. '' Milena da içten içe bunu düşünüyordu. Eğer Ryuu üçüncü kuyruğu aktive edebilirse kendisiyle aynı seviyeye ulaşmış olurdu. İsterse Milena' nın yerine geçerek sonsuz yaşama sahip olabilirdi. Tabi bu seçimi yaparsa Milena yok olacaktı. '' Üzülme Milena. Ryuu' nun kişiliğini biliyorsun. Kesinlikle böyle bir seçim yapmaz. '' Milena da bundan emindi ama içine düşen kuşkuya karşı gelemiyordu. '' O kadar çok insan türü tanıdım ve aynı cümleyi defalarca kurdum Gökyüzünün Kralı. Artık herhangi bir güven duygusuna sahip değilim... ''
Ryuu iki direnç boyunca meditasyon yapmıştı. Gözlerini geri açtığında hiç bir şeyin değişmediğini fark etti. Hala göremiyordu. Belki de meditasyon yaparsam düzelir. O yüzden bana bunu dedi diye düşünerek meditasyon yapmaya kaldığı yerden devam etti. Yedi direnç daha geçtikten sonra Ryuu tekrardan gözlerini açtı. Yine karanlık... Bir kez daha meditasyon yapmaya başladı. Yirmi direnç sonra aynı şey tekrarlandı. Elli direnç geçtiğinde bile bir şey değişmemişti. Doksan direnç,yüz kırk direnç,iki yüz direnç,dört yüz elli direnç,altı yüz doksan direnç, bin direnç. Hiç bir değişiklik yoktu. Hala göremiyordu.
'' Neden meditasyon yapıyorum? '' Diğer kendisinin bir yere gidemeyeceğini biliyordu. Görmese de orada olduğunu da hissediyordu. '' Neden sabırsızsın? '' Ryuu dayanmakta neden zorlandığını bilmese de gerçekten zordu. '' Çünkü görme yetimi geri kazanmak istiyorum. '' Göremeden yaşayabileceğine emin değildi. '' Hala anlayamadın ha. Ben sana meditasyon yap derken kararlarını düşünmen için zaman veriyordum. Hatalarını anlaman için. Sense boşa geçirdin. Tekrar meditasyon yapmaya başla. Her şeyi anlayıncaya kadar da beni rahatsız etme! '' Ryuu konuşamadığını hissetti. Kendisine fena çıkışmıştı. Sırıtmadan edemedi. '' Çok dengesizsin yahu! Önce düşünme de sonra neden düşünmedin diye azarla!''
Ryuu bir cevap beklemeden meditasyon yapmaya başladı. Düşünceleri yavaşça son yaptıkları üzerinde dönmeye başlamıştı. Vicdan azabı hissi damarlarında dolaşmaya başladı. Bu hisse kalbi nefretle karşılık verse de yetersizdi. Yuo' yla geçirdiği zamanlar aklına geldi. Neden ihanet etmişti ona? Ne olursa olsun onu öldürmesi gerekli miydi? Kendi kendini sorgularken dört dirençlik zaman geçmişti. Düşünceleri yavaş yavaş şekillenerek oturmuştu. Vicdan azabı hissi pişmanlıkla birlikte kalbinden silindi. Pişman olmasını gerektirecek hiç bir şey yoktu. Yaptıklarını yerindeydi.
Dokuz direnç daha geçtiğinde Ryuu meditasyonu bıraktı. Zihni bir su gibi durgunlaşmıştı. Görmeyen gözlerine rağmen hareketleri pürüzsüz bir ahenk içindeydi. Önce eğilerek diğer kendisine minnet duyduğunu belirtti. '' Her şeyi iyice düşündüm ve anladım. Şimdi söyler misin? '' Diğer Ryuu memnun kalmıştı. Ryuu' nun hızlı kavramasından memnundu. '' Pişmanlık duymadığını ve vicdan azabı hissetmediğini görüyorum. Gerçekten bu duygularında emin misin? Çünkü eğer bir kez vicdan azabını arkanda bırakırsan dönüşü olmaz. '' Ryuu kararlıydı. Yolu bir savaşçının yoluydu. Vicdan azabına ihtiyacı yoktu. Kendini öldürtmek istemiyorsa tabi. '' O zaman sana uzun bir eğitim vereceğim. Bedenin iyileşene kadar görme yetisine sahip olmadan yaşamayı öğreneceksin. '' Ryuu kafasını kaldırırken duyularına güvenerek diğer kendisinin yüzüne baktığını umdu. '' Gözlerim için iyileşme şansı yok mu? '' Diğer kendisi son derece derin bir nefes aldı.
Comment Now
0 yorum