Grondia Bölüm 49 Yok et! Herşeyi!Herkesi!

Grondia Bölüm 49 Yok et! Herşeyi!Herkesi!


Lern arenanın uzağında korku dolu gözlerle Ryuu' yu izliyordu. O şans eseri Ryuu' nun aurasını hissetmişti. Yapması gerekenleri bırakarak Ryuu' nun aurasını takip etmiş ve arenaya gelmişti. Yaşananları gördükten sonra sinirlense de karışmaması gerektiğini biliyordu. Ama Ryuu' nun sırtından aldığı darbenin üstüne bayılmasıyla tüm hisleri tehlike diye bağırmıştı. Üstün gücü anında neler olduğunu hissetmişti. 
Zihin bağlantısıyla oğluna seslendi. '' Rezian! '' Acele etmeliydi. Yoksa yaşananları durdurmaya gücü yetmezdi. Rezian babasının sesiyle elindeki kitabı bırakıp zihin bağlantısına odaklandı. '' Efendim baba. '' Meraklanmıştı. Sonuçta babası gittiği günden beri haber vermemişti. '' Met nerede? '' Lern gittikçe daha da endişeleniyordu. Ryuu' nnun durumu iyiye gitmiyordu. '' Kutsal Salonda eğitim yapıyor baba. Ne oldu bu kadar endişelisin? '' Lern oğlunun cümlesiyle rahatlamak yerine gerilmişti. '' Hemen Met' le birlikte Beyaz Anka Şehrine gelin. Gelince durumu anlayacaksınız. '' Rezian Met' i çağırmak için hareketlendi. '' Ama baba Ku- '' Rezian oğlunun sözünü kesti. '' Biliyorum Kutsal Salonda rahatsız edilmemeli ama konu Ryuu. Mührü kırılıyor. '' 
Rezian duyduklarıyla babasının endişesinin yersiz olmadığını anlamıştı. Koşmaya başladı. '' Ryuu' nun mührünün kırılması ama imkansıza yakın! Sadece birinci zincir için binlerce kişi hayatını feda etti! '' Rezian' ın sözlerinden sonra Lern bir süre konuşmadı. '' Baba cevap ver bana! '' Rezian sabırsız olunca Lern daha fazla dayanamadı. '' O zincirler çok güçlü olabilir ama hiç düşündün mü neden o kadar güçlü zincirler Ryuu' yu mühürlüyor? '' Rezian hala anlamamıştı. '' Çünkü Ryuu' nun gücü çok fazla? '' Lern iç çekerek yanıtladı. '' Çünkü Ryuu' nun içinde bir şey yatıyor. Kesinlikle benim anlayamadığım güçte bir şey. Ve uyanmak üzere. Ryuu' yu mühürleyen zincirler çok güçlü olabilir ama Ryuu' nun içindeki şeyi sadece uykusundayken engelleyebiliyor. Eğer uyanırsa hiç bir anlamı kalmayacak. ''
Rezian kalbinin buz kestiğini hissetti. Aklına hiç böyle bir şey gelmemişti. Mistik seviyedeki birisinin gücünü kaybederek oluşturduğu zincirlerin gücünü hayal edemiyordu. Peki o zincirlerin basitçe kürdan gibi olduğunu sayan canavar hakkında ne düşünebilirdi? '' Baba uyanmasını nasıl engelleriz? '' Lern düşünmeye devam etsede aklına pek bir şey gelmemişti. '' Ryan bile Ryuu' nun karşısına çıksa engelleyemeyiz. Lakin geciktirebiliriz. Met' le Ryuu arasında İlrik Tenal'ın bağı var. Yani Ryuu' nun ihanet ve öfkeden yıkılmış benliğini kurtarabilir. '' Rezian Kutsal Salonun kapısına gelmişti. Kapıyı açmadan önce kısık sesle mırıldandı. '' Zaten kurtaramazsa sonumuz gelmiştir. ''
Met bir seneye yakın zamandır Kutsal Salonda inzivaya çekilmişti. Yemeden içmeden meditasyon yapıyordu. Gücü hızla gelişmiş Gökyüzü Kaynak aleminin zirvesine yükselmişti. Biraz daha çabalarsa Ruhsal Kaynak Alemine merdiveni dayamış olacaktı. Kapının çalınmasıyla meditasyonu bıraktı. Rezian' ın dediğine göre Kutsal Salondayken rahatsız etmek yasaktı. Öyleyse kim çalıyordu kapıyı? '' Gir. '' Bağırarak kapıyı çalanın içeri buyur etti.
Rezian kapıyı çarparak salona daldı. Bu yaptığı büyük saygısızlık olsa da şuan hiç bir şey umrunda değildi. '' Çabuk hazırlan Met. '' Met' e emir verdikten sonra Kutsal Salonun sonunda kalan malzeme dolabına yöneldi. '' Ne oluyor ya? Sen dememiş miydin Kutsal Salona aniden dalınmaz ve içerideki kişi rahatsız edilmez diye? '' Met' in isyanını umursamadan dolabı açtı. Üç gösterişli kılıçla bir yay ve sadak karşısındaydı. '' Gel şuraya ve kılıç seç. Acele et bence çünkü başı dertte olan Ryuu. '' Met Ryuu dendiği anda kalbinin korkuyla çarptığını hissetti. Neden Ryuu' nun başı dertteydi ve Rezian bunu nerden biliyordu? Soru sormayı es geçip Rezian' ın yanına geldi. Dolabın içindeki üç kılıca baktı. 
İlk kılıç çok inceydi. Sanki kılıç olarak kullanmak asıl amaç değildi. Açık gri rengindeydi. Kabzasında kristal işlemeler vardı. Hoşuna gitmişti. Eline almak için uzandı. Kabzasını tuttuğunda çok hoş bir his içini gıdıkladı. Yumuşacıktı. '' O elinde tuttuğun Gri Kuğu. Çok özel bir kılıçtır. Diğer kılıçlara benzemez bile. Her savuruluşunda üstün esnekliği sayesinde daha kıvrımlı ve okunması zor hamleler yapar. Ustalaşmak zordur ama diğer iki kılıcı güç konusunda ezer geçer. '' Met elindeki kılıcı bir kaç kez savurdu. Yaptığı hamleler şaşırmasını sağlamıştı. Kılıcı savurduğunda inceliği ve esnekliği sayesinde bükülerek beklenmeyen yerlerden saldırmasına olanak tanıyordu. Çok hoşuna gitmişti. Hemen beline taktı. '' Bir tane daha alabilir miyim? '' Rezian biraz düşündükten sonra onayladı. Nasıl olsa o okçuydu. Kılıca ihtiyacı yoktu.
Met diğer kılıcı eline aldığında dağı taşıyormuş gibi hissetti. Hiç keskin tarafı yoktu ama tek savuruşuyla rakibini parçalara ayırırdı. Met taşırken bile gücünü hissetmişti. Tamamen siyaha boyanmıştı kılıç. Kabzasında küçük, mavi bir taş vardı.'' Dağın Kılıcı deniyor ona. Aile de onu seçen hiç kimse olmadı. '' Met onayladı. Böyle bir kılıcın çok eksiği vardı. Hızını düşürüyordu bu da onu hızlı kılıç kullanıcıları karşısında çöpe dönüşüyordu. Yerine geri koyarken üçüncü kılıca uzandı. 
Üçüncü kılıcı eline aldığı anda bedeni yıldırım çarpmış gibi titredi. Bu kılıç diğerlerine benzemiyordu. Yıldırım motifi şeklinde tasarlanmıştı. Kabzası diğer ikisinde olduğu gibi yumuşak değil tam tersi sertti. '' Yıldırımın Kalbi adı. Son derece güçlü ve yıldırımları kullanmana olanak sağlıyor. Ama güçlü olduğu kadar zayıf yönüde büyük. Yıldırımlar sana da zarar veriyor. Ve şekli itibariyle yıldırımları üzerine çekmen çok normal. '' Met diğer iki kılıcın kendisine uymadığına emindi. Yıldırımın Kalbini yerine bıraktıktan sonra Rezian' a baktı. Elindeki yeşil yayla meşgüldü. Yeşil yay uzun ve ince motiflerle işlenmişti. En uç noktaları bıçak gibi sivriltilmişti. Ortasında oku takmak için bir çıkıntı vardı. Teli gergindi. Sırtına astığı sadakta okların yeşil tüyleri gözüküyordu.
'' Seçtiysen çıkalım. Beyaz Anka Şehrine ulaşmak için özel bir yol kullanacağız. En fazla bir buçuk saatimizi alır. Dinlenme şansımız olmayacak ve yol yorucu olacak. Elinden geldiğince dayan. '' Rezian, Met' in kılıcını seçtiğini görünce dolabı kapattı. Eğilerek dolabın altındaki çekmeceyi açtı. Çekmecenin içinde iki anahtar vardı. Birisi tamamen gümüştü. Üzerinde yakuttan ince işlemeler vardı. Yılan motifiyle düzenlenmişti. İkincisi ise altındı. Ejderhaya benzer bir şekli vardı. Diğeri gibi süslere sahip değildi. Rezian gümüş olanı alıp çekmeceyi geri kapattı. Açmadan önce söktüğü kiliti de taktıktan sonra hazırdı. Şimdi yer altına ineceğiz. Seni ben taşıyacağım. Hızıma dayanamayacak olursan söyle ki yavaşlıyayım. Ama bil yavaşladığımız her saniye Ryuu' nun hayatından gidiyor.. '' Sözleriyle birlikte Met kalbinin burkulduğunu hissetti. '' O zaman yavaşlama! '' Bağırarak Rezian' ın açtığı kapıdan yeraltına inen merdivenlere atıldı...
Rezian' ın kucağındayken Met bedeninin parçalanacağına emindi. Çok hızlı gidiyorlardı. Lakin söz konusu Ryuu' nun hayatı olunca sesini çıkaramıyordu. '' Az kaldı Met dayan!'' Rezian, Met' in durumunu bilse de susmasını takdir etmişti. Gerçekten Ryuu için her şeye katlanıyordu. Met dişlerini daha fazla sıkarak susmayı tercih etti. '' Geliyoruz Ryuu. Sadece bekle.. '' İçinden geçirdikleriyle birlikte yolculuğun bitmesini beklemeye başladı...
Beyaz Anka Şehrinin arenasında...
Zaman donmuş gibiydi. Kocaman arenada yere yığılan genç bedenin çarpma sesi yankılandı. Öyle bir sessizlik oluşmuştu ki kimse bir şey yapamıyordu. Bir yanda kaç yıldır tanıdığı kişiyi on aydır tanıdığı kişiye tercih eden Yuo ve yanında duran Isal vardı. İkisi de pişman değildi. Diğer yanda yere yığılmış beden... '' Gerçekten üzgünüm Ryuu. Ama Isal bana senden daha büyük umut verdi. '' Soğuk ve pürüzlü ses, çıt çıkmayan arenada yankılandı. Toun öfkeden kuduruyordu. Arenaya atlamak için defalarca hareketlenmişti ama Yura tarafından durdurulmuştu. '' Bekle be şurda! Ryuu bu kadar basit bir darbeyle ölür mü sanıyorsun! Sadece onun intikamını almak için doğrulmasını bekle! '' Yura' nın bedeninden Toun' u aşan öfke dalgaları yayılsa bile kendini tutuyordu. Biliyordu Ryuu kalkıcak ve onlara gününü gösterecekti.
'' Buraya kadar mıydı? '' Ryuu gözlerini açtığında tekrar sonsuz beyazlığın içindeydi. Bu sefer yürümesine gerek kalmadan direk diğer kendisinin karşısındaydı. '' Buraya kadar mıydı Ryuu? Pes mi edeceksin? '' Kaşları çatıldı. Son yaşadıkları aklına dolmuştu. Kalbi öfkeyle çarpmaya başladı. O kadar öfkeliydi ki sonsuz beyazlık titremeye başladı. '' Hayır! '' Bağırarak yere vurdu. '' Hiç bir şey  bitmedi Ryuu. Kalk ayağa ve beni iyi dinle. '' Dolu gözleriyle kendisine baktı. '' Kalk ayağa! '' Baskıcı bağırışla birlikte zıplayarak ayağa kalktı. '' Bu kadar basit misin sen be? Yaşadıkların boşuna mıydı!? Şimdi doğrulmak ve intikamını almak zorundasın! ''
Arenanın ortasındaki bedenin ağzı yavaşça kıpırdamaya başladı. İlk mırıldanmasını herkes fark etse de hiç bir şey duyamamışlardı. Isal, Yuo' yu arkasına alarak saldırmak için hazırlandı. '' Son sözlerini mi söylüyorsun Ryuu?'' Bağırarak Ryuu' ya yaklaştı. Lakin Ryuu geldiğini fark etmemişti bile. Tekrar mırıldandı. Ardından daha güçlü bir sesle bir kez daha. Daha yüksek sesle bir kez daha! Daha da yüksek sesle bir kez daha! Taki herkes sözlerini duyana kadar. Ve ayağa kalkmadan önce son kez tekrarladı.
'' Yok et! Her şeyi! Herkesi! ''
/Eveeeeeeeeeeeeeet sövüşlerinizi duyar gibiyim!
Böyle yerde bırakılır mı be?
Ryuu ne hale düştü ?
Yuo neden bu kadar çok küfür yedi?
Met yetişebilecek mi?
Merak ediyorsanız finalde görüşmek üzere!

Önceki Bölüm -- Sonraki Bölüm

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum