Genç adam Grodia savaş akademisine geldiğinde direk olarak evine yöneldi. Arkadaşlarıyla konuşmak istiyordu. Evin önüne geldiğinde sırıtarak kapıyı açtı. '' Toun ben geldim! '' Bağırarak içeri girmişti ki donakaldı. Claudiayla Toun öpüşüyorlardı! Ryuu' nun sesini duyduklarında anında kızararak ayrılsalar da Ryuu' nun kahkahalarının hedefi oldular. '' Tamam adamım ben çıkayım siz işinizi halledin. '' Ryuu kahkaha ata ata dışarı çıkmaya çalıştı. '' Ryuu gel şuraya! '' Toun seslenince Ryuu geri döndü. '' Claudia Nataliye haber vermeye gider misin? '' Toun Claudia' yı gönderdikten sonra sıkıca Ryuu' ya sarıldı. '' Endişelendirdin beni be. Onu bunu geçersek haberler iyi. Isal yaptığına pişman olduğundan özür dilemeye geldi. '' Ryuu biraz şaşırmıştı. '' Neden böyle bir şey yaptı bilmiyorum ama onunla hesaplaşmam gerekiyor. Özür diledi diye onu affedeceğimi beklemesin. '' Toun' un kaşları çatıldı. '' Ryuu neyden bahsediyorsun. O çok güçlü. Ayrıca sen üç aydır neredeydin? '' Ryuu koltuğa oturmasını işaret ettikten sonra kendisi de oturdu. '' Eğitmen Lo'yla konuştum. Beni öğrencisi olarak aldı ve Kadim Loul Kılıcını kullanana kadar beni eğiteceğini söyledi. Onunla beraber ayrıldıktan son akademinin arkasındaki Kadim Ormana gittik. Yaklaşık bir ay boyunca güçlenmem için çalıştıktan sonra bir şey keşfettik... '' Ryuu duraksadı. Olayları anlatmak bile zordu. '' Ailemden kalan kılıcın normal olmadığını öğrendim. Üzerinde garip bir yazı vardı. Normal bir yeryüzü kaynak kılıcı değildi. İçinde lanet barındırıyordu. Kendi kendime laneti engelleyen yapıyı bozdum. Ustama haber vermeden.. '' Ryuu o an yaşadığı acıları nasıl anlatacağını bilemiyordu. '' Önce lanet bedenimi ele geçirdi. '' Ryuu kanatlarını sakladığında üzerine geçirdiği gömleğini çıkardı. Sırtını Toun' a gösterdiğinde Toun neredeyse çığlık atacaktı. '' Ryuu sırtın lanet yüzünden mi bu halde? '' Ryuu' nun soluk bir sembol vardı. İçe doğru kıvrılan sarmallardan oluşmuş bir daire şeklindeydi. Koyu mora kaçan rengi ürkütücüydü. '' Evet. Bu lanetlendiğimin işareti. Bu laneti yensem de etkileri devam ediyor. Aslında bana büyük yardımı dokundu. Gücüm, lanetin gücünü ele geçirmemden dolayı arttı ama artık gücümü istediğim kadar net kontrol edemiyorum... '' Ryuu Toun' a söylemese de Lanetin eskisi sadece tek bir gücünü etkilemişti. Ama bunu saklamak zorundaydı.
'' Peki Ryuu vücudun ne durumda? Sanırım lanet seviye atlamana engel olmuş. '' Ryuu gömleğini geri giydi. '' Hala ağrılarım olsa da yakında iyileşirim. '' Ryuu Toun' un varsayımını cevapsız bıraktı. '' İyi o zaman. Merak ettiğim bir şey var üç ay içinde herhangi bir şey yedin mi? '' Ryuu hayır anlamında kafa salladı. '' Lanet yüzünden bedenim öldü. Eğer ustamın yardımı olmasaydı gerçekten ölmüştüm. Üstün bir teknikle ruhumu bedenime mühürledi. Onun sayesinde bedenim tekrardan hayata döndü. Yani yemek yeme şansım olmadı. '' Toun çalan kapı sesiyle birlikte ayaklandı. '' Bekle ben açarım. '' Ryuu geriye yatarken hafifçe ağrıyan bedenini dinlendirmeye koyuldu. '' Ryuu! '' Natalinin mutlu sesini duyunca Ryuu ayaklandı. '' Merhaba Natali. '' Sakince, üzerine atlayan Natali' ye karşılık verdi. '' İyisin, sen gerçekten iyisin. Ben çok endişelenmiştim. '' Natali sessizce ağlamaya başlamıştı. Ryuu omzunu ıslatan gözyaşlarıyla ne yapacağını bilemedi. '' Sakin ol Natali. Hiç bir şeyim yok. Ağlama lütfen. '' Ryuu, nazik hareketlerle Natali' yi kendinden ayırdı. Parmakları yumuşak hareketlerle pürüzsüz tenindeki gözyaşlarını silmeye başladı. Toun ve Claudia onları izliyordu. '' Çekinmeyin ya isterseniz biz de çıkalım hatta. '' Toun' un dalga geçen sesiyle birbirlerinden ayrıldılar. Natali hemen kendini koltuğa attı. Ryuu kıkırdayarak yerine oturdu. O utanmasa da Natali kıpkırmızı kesilmişti.
'' Pekala ben çok açım. Yemekler ellerinizden öper. '' Ryuu arkasına yaslanırken ayaklarını masaya uzattı. Yemek yedikten sonra Isal ile konuşmaya gidecekti. Hala unutamamıştı o anki ezikliğini. '' Ama Ryuu bize kilitliyorsun yemek işlerini ! '' Natali hemen karşı çıksa da Claudia kolundan tutup mutfağa çekiştirince cevap veremedi. Ryuu ve Toun birbirlerine bakıp aynı anda kahkahayı patlattılar. '' Ben anlattım sıra sende. Ne yaptın bakalım üç ay? '' Ryuu ve Toun keyifli keyifli sohbet etmeye başladılar...
Koyu güneşin altında, simsiyah giyinmiş birisi yürüyordu. Yaklaşık olarak yirmi beş, yirmi altı yaşında duruyordu. Uzun bir pelerini vardı sırtında. Çıplak göğsü, savaş yaraları ve izlerle doluydu. Yüzünde bıraktığı hafif kirli sakalı, çenesinin kenarındaki pençe izini kapamaya çalışıyor gibiydi. Karanlıktan bile siyah gözleri insana sadece bakarak en büyük korkuyu yaşatabilirdi. Elinde uzun kapkara bir kılıç taşıyordu. Kılıç dört metre civarıydı. Yere sürterek götürdüğünden, sürttüğü yerler paramparçaydı. Biçimli burnu ve gür kaşlara sahipti. Saçları omuzlarına kadar geliyordu. Hemen peşinden sol elinde tuttuğu zincire bağlı bir ejderha geliyordu. Ejderha normalde son derece görkemli dursa da şuan çok sefildi. Koyu yeşil tonlarındaki pulları yer yer kırılmış ya da dökülmüştü. Görkemli olması gereken kanatlarında devasa boyutlarda yırtıklar vardı. Gözleri yorgun ve umutsuzdu. O Mistik bir Kral olmasına rağmen karşı koyma şansı bile yakalayamamıştı. Kim olduğu belirsiz bu adam yedi yüz ton civarındaki devasa ejderi rahatlıkla peşinde sürükleyebiliyordu. Ejderha kurtuluş umudu olmadığını biliyordu. Böyle güçlü birisinin onu avlama nedeninden emin olamasa da muhtemelen onu yüksek fiyatlara satma peşindeydi.
Bir süre daha ilerledikten sonra durduklarında ejderha yorgun gözlerle çevresini inceledi. O onu almak isteyen insanlar beklerken karşılaştığı görüntü ruhunu kaybedecek kadar korkmasını sağladı. Her yerde ejderha kemikleri vardı. Binlerce hayır milyonlarca! Düzenli bir şekilde sıralanmıştı hepsi. Belli bir sıralama vardı aralarında. Ufak bir uyumsuzluk bile görülmüyordu. Kim olduğu bellirsiz adam konuşmaya başladığında ejderha ruhunun acıyla inlediğini hissetti. Sesi gür ve keskindi. Sadece tınısı bile canlıları korkudan öldürebilirdi. '' Bugün koleksiyonuma yeni birisi katılacak. Onu sevdiniz mi çocuklar? '' Adam kemiklere dönerek konuşmaya devam etti. '' Ah Kolm sen sevmedin mi? O zaman senin seveceğin birisi haline getireyim! '' Adam deliler gibi kahkaha atmaya başladı. Ejderha bedenini korkudan titrediğini hissediyordu. Umutsuzca kaçmaya çalışacaktı ki kanatlarında hissettiği acıyla yerine sabitlendi. Adam kanatını yerinden sökmüş ve diğer kanadını, kendi kanadıyla yere mıhlamıştı. Sefil bir bağırış sergiledi. Adamın kahkahaları daha da artarken bu sefer uzun ön ayağına uzandı. '' Bakalım etin lezzetli mi? '' Bacağından büyük bir ısırık aldı. Ejderhanın sefil bağırışları eşliğinde acele etmeden, sadece kemikleri kalana kadar bacağını yedi. Ejderhanın her çığlığı, çektiği acıyı anlamanıza izin verecek kadar sefildi. '' Pek lezizmişsin. Ama biraz yağlı geldi. Ejderhaların en kaslı bölgesi kuyrukları derler. Bunu test etmeme izin verir misin? '' Adam kanlar içindeki elleri ve yüzüyle vahşice kuyruğunu tuttu. Tek çekişte kuyruğuyla beraber kaburga kemiklerini de bedeninden ayırmıştı. Ama garip şekilde ejderha hala yaşıyordu. Acının her bir zerresini de hissediyordu. '' Bak ne dicem. Eşit bölüşelim. Ben kuyruğunun yarısını yerken diğer yarısını da sen ye. Ama uyarıyorum kemiklere zarar verirsen sana yapacaklarımı hayal dahi edemezsin! '' Ejderhanın önünde beliren adam koskoca kuyruğu rahatça ikiye böldü. Kemiklerin üzerinde ufak bir çizik oluşmasına bile izin vermemişti. Ejderha acısından tepki veremese de kuyruğunu asla yemeyecekti. Ağzına uzatılan kuyruğu sert bir hareketle ıssırak kemiklerin kırılmasını sağladı. Öfkeden çıldırmış gözleri adama dönmüştü ki az önceki acıların yanında hiç kalan bir acı hissetti. Karnı tamamen ikiye yarılmıştı. Düz ve kusursuz bir kesik karnından kopuk kuyruğuna kadar uzanıyordu. Organlarının çoğu yere düşerken adamın sinirli sesini duydu. '' Seni uyarmıştım! '' Bir kesik de sırtında belirdi. Kanı patlayarak etrafına yayılmaya başladı. Çığlıkları daha da sefil bir hal aldı. Bir çığlığı daha yayılırken iki kanadı da kopmuştu. '' Canlı canlı yanmanın nasıl olduğunu merak eder misin? '' Karnındaki kesikten keskin bir acı yükselirken ardı arkası kesilmeyen çığlıklarına yeni bir tanesi daha eklenmişti. Karnı sıcaktan eriyecek duruma gelmişti. Organlarının çoğu ateşe dirençli olsa da, adamın ateşleri onları çıra gibi tutuşturuyordu. '' Soru bir. Çok sıcak bir şeyi aniden dondurursak ne olur? '' Karnındaki ateş anında sönerken kan dondurucu bir soğuk hissi yayıldı. Çektiği acılar binlerce kat daha da güçlenmişti. '' Bilemedin mi ? Ben anlatıyım ani tepkimeye girdiği için yüksek ağrılar çekmeni sağlar ve donan yer büyük bir hızla parçalanır. '' Çığlıklarının duyulmasını engelleyecek kadar büyük bir çatlama sesi yayıldı. Karnındaki donmuş yerler parçalanıyordu. '' Gözlerini çok beğendiğimi söylemişmiydim. Onlardan bir heykel yapabilir miyim? '' Ejderhanın kafasının üstünde beliren adam vahşi gülümsemesiyle birlikte iki büyük gözü çıplak elleriyle söktü. Ejderhanın çığlıkları artık yeri göğü inletiyordu. '' Ölmek istediğini biliyorum ama daha seninle işim bitmedi. Kalbine ulaşasıya kadar çok uzun süre beraber olacağız. Hahahaha '' Ejderhanın sefil çığlıkları devam ederken adam iğrenç kahkahasıyla ejderhanın çığlıklarını bile bastırıyordu. Her hareket edişinde ejderhanın bedeninden bir yer daha ağır zarar görüyordu.
Üç gün boyunca adam dinlenerek işkence ediyordu. Bilerek duruyor ve ejderhanın acılarının azalmasını bekliyordu. Azaldığı anda ise yeni bir işkence yöntemi kullanıyordu. '' Evet benim şirin oyuncağım. Bu sefer sıra kalbine geldi. Senin için çok güzel bir yöntem düşündüm. '' Ejderhanın karşısına geldiğinde gülerek onu incelemeye başladı. Ejderhanın vücudunda sağlam bir yer kalmamıştı. Tüm dişleri sökülmüştü. Pulları teker teker yolunmuş, derisi yüzülmüştü. Belki de tek zarar görmeyen yer kalbiydi. Adam sırtına tek hamlede zıpladı. Parçalanmış sırtını yararak kalbini yanına indi. '' Senin için özel hazırladığım son. Kalbine dört şişe saplayacağım. Ölmeyeceksin merak etme. Bu özel şişelerin içinde kanla temas ettiğinde yavaş yavaş ve acı çekerek ölmesini sağlayan bir zehir var. Sapladığım yer tam kalp kapakçıklarının kesiştiği yerler olacak. Her kan pompaladığında şişe biraz daha zarar görecek. Ne kadar dayanıcak acaba? '' Yeni bir kahkaha tufanı başlarken şişeleri özenle sapladı. Saatler geçtikçe şişe yavaş yavaş kırılmaya başlamıştı. En sonunda şişe tamamen kırıldığında zehir ejderhanın kanıyla buluştu. Ejderha zayıf çığlığıyla birlikte yavaş yavaş ruhunu teslim etti.
Bu süre boyunca sessiz adam gülümseyerek ayağa kalktı. '' Ah güzellerim sonunda kardeşiniz aranıza katılabilecek! Onu mutlulukla selamlayın! ''
Manyak karakterimize merhaba deyin :D Sadist tarafım birazcık kendini göstermiş olabilir.
Acaba kim bu karanlıktaki adam?
Ryuu ve Isal ne yapıcak?
Comment Now
0 yorum