Bölüm 75 - Yılan Atası



Haru karşısında gördüğü iki sarı gözden sonra bir saniye bile beklemeden Hotaru Lin'e "Kaç!" diye bağırarak geriye doğru kaçmaya başladı. Az önce bütün güçlerini ortaya koyarak yaptıkları devasa saldırı Yaokai Bölgesi'ni yok edebilecek düzeyde bir güce sahipti. Fakat bu değişik yılan garip bir büyülü bariyerle bu saldırıyı etkisiz hale getirmişti. Saldırının yıkıcı gücünden geriye sadece oluşturduğu hava basıncı kalmıştı.


Hotaru Lin Haru'nun sözlerini duyduktan sonra niyetini anlayarak hemen ondan farklı bir yöne doğru koşmaya başladı.


Güçleri tükenmiş olsa da hala dev yılana karşı sayı avantajına sahiplerdi. Dev yılan zıt yönlere kaçan iki kişiden Haru'yu takip etmeyi seçmişti. Çünkü Haru aynı zamanda Hotaru Lin'e kaç diye bağırarak dev yılanın dikkatini çekmişti.


Dev yılan biraz önce ki saldırıyı engellemeyi başarsa da düşmanlarını küçümsememesi gerektiğini anlamıştı. Çünkü binlerce yıllık hayatında sadece üç kez bu kadar büyük güçte bir saldırı almıştı. Fakat biraz önce aldığı saldırı diğer iki saldırıdan çok daha ürkütücüydü. Diğer saldırıların aksine son aldığı saldırı içinde birçok elementin saf gücünü barındırıyordu.


Bu yüzden bu saldırı aslında kendi yönünden hayatı boyunca düşmanlarından aldığı en büyük saldırıydı. Neyse ki dev yılan aynı zamanda Yılan Atası'nın gücüne sahipti. Her canavarın binlerce yıl boyunca varlıklarını sürdürmelerini sağlayan güçlü bir atası olurdu.


Bu ata o bin yıl içinde en güçlü olan canavardan seçilirdi. Canavar ataları aynı zamanda büyük bir güce sahiplerdi.


Çünkü binlerce yıl boyunca varlıklarını devam ettiren diğer canavar atalarının gücünü ve bilgeliğini taşırlardı. Canavar atalarının en önemli görevi kendi soylarının devamlılığını sağlamaktı. Bunun için oldukça güçlü oluyorlardı. Bir canavar atasının ölmesi o bin yıl içinde ölen canavar atasının türünde ki canavarların neslinin tükenme noktasına gelmesini sağlardı. Hatta bu gezegenin tarihinde sırf canavar ataları öldürüldüğü için yok olan onlarca tür canavar vardı. Haru ve Hotaru Lin bunlardan tamamen habersizdi.


Dev yılan Haru'ya tam atılacağı sırada Haru'nun tehlikede olduğunu fark eden Hotaru Lin zeminde bulduğu bir taşı yılanın kafasına fırlattı.


Dev yılan öfkeyle tısladıktan sonra olduğu yerde yarım tur dönerek kuyruğu ile Haru'ya sertçe vurdu. Bunun sonucunda tamamen savunmasız olan Haru en az yirmi metre kum zemin üzerinde takla atarak sonunda bir kum tepesinin içine gömüldü.


Haru canı şiddetli bir şekilde yansa da bir an bile duraksamadan boyutsal yüzüğünün içinden üç tana enerji kristali çıkardı. Kanyona geldiğinden beridir kaynak canavarlarının enerji kristallerini topluyordu. Sıradan bir insana göre enerji kristallerini çok daha hızlı özümseyebildiği için gücünün bir kısmını bu enerji kristalleri ile yenileyebilirdi.


Hotaru Lin'in tehlikede olduğunu bildiği için elinden geldiğince acele ediyordu.


Sıradan insanlara göre daha güçlü olan bedeni olmasa dev yılanın kuyruk darbesi ile ömrü boyunca sakat kalacağından emindi. Çünkü dev yılanın kuyruğu bile oldukça güçlüydü. Haru gücünü biraz yenileyince hemen kum tepesinin içinden çıkarak Yolan Adımları tekniğini kullandı.


Bu sırada dev yılan Hotaru Lin'e doğru tehditkâr bir şekilde sürünerek yaklaşıyordu. Hotaru Lin'in artık koşacak hali bile kalmamıştı. Çaresizce durduğu yere çökerek aynı zamanda hızlı nefesler alarak dev yılanın yanına yaklaşmasını izledi. Haru Yolan Adımları tekniği ile dev yılanın kuyruğuna doğru koşarken aynı zamanda boyutsal yüzüğünden Wulkar'ı çıkartarak kaynak enerjisi ile aktif hale getirdi.


Wulkar'ın yılanın güçlü derisine zarar veremeyeceğini bilse de gözlerine zarar verebileceğini düşünüyordu.


Amacı yılanın görüşünü azaltarak yarı kör bir hale getirmekti. Sonra ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Dev yılan kuyruğunun üzerinde kafasına doğru koşmaya başlayan Haru'yu hissedince hemen Hotaru Lin ile ilgilenmeyi bıraktı.


Haru düz bir doğrultuda dev yılanın kafasına doğru koşsa da bu oldukça kısa sürdü. Çünkü dev yılan onu fark ettiği anda bütün bedeni ile yerde yuvarlanmaya başladı. Haru iki kez düşecek gibi olduktan sonra son anda kendini dengeleyerek yılanın kafasına doğru koşmaya başladı. Tam dev yılanın başının üzerine ulaştığı sırada düşmemek için durmak zorunda kaldı. Dev yılan ise tam olarak bu fırsatı bekliyordu.


Haru başının üzerinde durduğu anda bütün kuvveti ile başını önce aşağıya indirmiş sonrada sertçe yukarı kaldırmıştı.


Bu hareketle birlikte hazırlıksız olan Haru yukarı savrulmuştu. Yaklaşık yüz metre kadar gökyüzüne yükselmişti. Hotaru Lin çaresiz bir şekilde bu sahneyi izliyordu. Haru'ya yardım etmeyi çok istese de yerinden kalkacak gücü bile kalmamıştı.


Haru gökyüzüne doğru fırladığı anda hazırlıksız yakalandığı için Wulkar elinden düşmüştü. Yılan Haru'yu havaya fırlatınca başını yukarı doğru kaldırarak ağzını sonuna kadar açmış ve onu havada yakalayarak tek hamlede yutmaya hazırlanmıştı. Haru çaresizce yılanın açılan devasa ağzına doğru düşüyordu. Wulkar ise Haru'nun elinden düştükten sonra dev yılanın ağzının içine düşmüştü.


Haru Wulkar'ın dev yılan tarafından yutulduğunu görünce oldukça öfkelenmişti.


Sonunda havadayken üç enerji kristalini özümsemeyi tam anlamıyla bitirdiği için biraz güce kavuşmuştu. Bu gücü kullanarak aurası ile kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklandı. Bunun sonucunda bedeni tam dönüşüm geçirerek Tmyrin Ejderi formuna geçti.


Haru'nun tek güvencesi Tmyrin Ejderi'ne olağanüstü bir savunma sağlayan yeşil pullardı. Havadan zemine doğru düşen Haru'yu yılan zarif bir hareketle havada kaptı. Haru yılanın ağzının içine girdiği anda dev yılan ağzını kapatarak iki güçlü dişiyle Haru'yu öldürmek istedi. Fakat dev yılanın dişleri Tmyrin Ejderi'nin yeşil pullarını delecek güçte değildi. Tıpkı Haru'nun silahı olan Wulkar'ın dev yılanın dış derisini delemeyeceği gibi dev yılanda dişleri ile Haru'nun yeşil pullarını delemezdi. Çünkü kaynak canavarlarının savunmaları genelde bedenlerinin dışında olurdu.


Haru'nun savaş formu olan Tmyrin Ejderi'de olağanüstü savunma gücü ile bilinen bir kaynak canavarıydı.


Dev yılanın iki büyük dişide Haru'nun yeşil pulları ile temas ettiği anda çatlayarak kırıldı. Dev yılan Haru'nun dönüşüm geçirebileceğini düşünmediği için dikkatsiz davranmış bunun sonucunda en çok zehir salgıladığı iki dişi kırılmıştı.


Dev yılan dişlerinde ki acıyla birlikte Haru'yu öldürmeden yutmanın oldukça tehlikeli olacağını düşündüğü için dışarı tükürmüştü. Bir kaynak canavarının en zayıf noktası bedeninin içiydi. Dev yılan kırılan dişleri yüzünden oldukça acı çekiyordu. Aynı zamanda midesinin derinliklerinde bedenine batan sivri bir şey canını fena şekilde yakıyordu. Dev yılan çektiği acı yüzünden tıslamaya başlamıştı.


Haru ise dev yılan tarafından tükürüldükten sonra tekrar kum zeminin içine yapışmıştı.


Tmyrin Ejderi'nin pulları dev yılanın dişlerinden hasar almasa da dişler kırıldıktan sonra ortaya çıkan zehirden fazlasıyla hasar almışlardı. Haru öncekilere göre daha büyük bir acı çekmeye başlamıştı. Dev yılan bir Yılan Atası olduğu için zehrinin gücü oldukça fazlaydı.


Haru'nun üstün savunmaya sahip yeşil pulları bile bu zehrin yakıcı ve öldürücü etkisini tam anlamıyla yok edemiyordu. Bir damlası bile yüz binlerce kişiyi öldürecek olan zehirle Haru'nun bedeni neredeyse tamamen kaplanmıştı. Yeşil pullar zehrin ölümcül etkisini yok etse de yakıcı etkisini engelleyememişti. Bunun sonucunda tıpkı güçlü bir asidin içinde erimek gibi Haru'nun yeşil pulları yavaş yavaş zehrin etkisi ile eriyordu.


Haru Wulkar'ın dev yılan tarafından yutulduğunu görünce aklına bir fikir gelmişti.


Çektiği acının da etkisiyle kalan bütün gücünü Wulkar'ın içinde ki kırmızı yıldırımlara odakladı. Wulkar ile aralarında ruh bağı olduğu için birbirlerinden çok uzaklaşmadıkları sürece onu istediği gibi kontrol edebiliyordu.


Dev yılanın midesine yakın bir yere saplanmış olan Wulkar'ın ucundan bir anda kırmızı yıldırımlar çıkmaya başladı. Dev yılanın dış derisi için kaşındırıcı bir etkiye bile sahip olamayacak kadar güçsüz olan bu kırmızı yıldırımlar dev yılanın içinde korkunç bir acı veren yakıcı bir silaha dönüşmüştü. Kırmızı yıldırımlar dev yılanın içini yavaş yavaş yakarak bedeninde ki su oranını azaltıyordu.


Dev yılan çektiği acıların üzerine kırmızı yıldırımlarda eklenince tiz sesle tıslamaya başlamıştı.


Binlerce yıllık ömrü boyunca ilk kez bu kadar büyük bir acı çekiyordu. Bu acı onu öldürmekten çok uzak olsa da tahammül edilebilecek bir acı değildi. Haru Tmyrin Ejderi formunda olsa da yeşil pullarının erimesinin acısını fazlasıyla hissedebiliyordu.


Dönüşüm bittiği anda insan bedeni bu zehir tarafından anında yok edilirdi. Fazla zamanı kalmadığını bilen Haru kendini kumların üzerinde hızlıca yuvarlamaya başladı. Bedenini kaplayan zehrin büyük bölümü kumlara bulaşıyordu. Zehirle temas ettikleri anda sarı ve parlak renkli olan kumlar siyah renkli garip bir balçığa dönüşüyorlardı. Haru arkasında çirkin siyah bir iz bırakarak bir süre kumlarda yuvarlanmaya devam etti. En sonunda bütün bedeninde ki zehri kumların yardımıyla temizlemeyi başardı.


Daha sonra hemen aurası ile kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklanmayı bıraktı.


Haru ilk kez kalbinde ki kaynak canavarının ruhunun zayıfladığını hissetmişti. Anlaşılan Tmyrin Ejderi formu ağır bir yara almıştı. Ne kadar sürede yenileneceğini bilmese de uzun bir süre tekrar onu kullanamayacağına emin olmuştu.


Savaş formu neredeyse yok olacak noktaya gelmişti. Haru bir ruh avcısı olmasa şu ana kadar kesinlikle ölmüştü. Dev yılan Wulkar yüzünden çok büyük bir acı çekiyordu. Bu acının etkisi ile yere kıvrılarak bir top haline gelmişti. Dev yılanın bütün bedeni titriyordu. Haru dev yılanın şu an için zararsız olduğuna kanaat getirince hemen Hotaru Lin'in yanına koştu. Hotaru Lin güçsüz düştüğü için az önce yaşanan olayların yarısında kendisinden geçerek bayılmıştı. Haru Hotaru Lin'in durumunun iyi olduğunu anlayınca dev yılana doğru döndü.


Dev yılan çaresiz ve acı dolu gözlerle ona bakıyordu.


Haru ise bir an önce bir şey yapması gerektiğini biliyordu. Şu anda bütün gücünü Wulkar'ı dev yılanın içinde aktif tutmak ve kırmızı yıldırım yaymak için kullanıyordu. Fakat gücü tükendiği anda dev yılandan kaçışlarının olmayacağını biliyordu.


Şu an dev yılandan kaçmak için bir fırsatları olsa da Haru Wulkar'ı geride bırakamazdı. Fakat burada kalmayı seçerse belki de hem kendisi hem de Hotaru Lin ölümle yüzleşecekti. Haru ne yapabileceğini düşünmeye başladı. Hafıza sarayında ki bilgileri hızlıca inceleyerek bir plan kurmaya çalıştı. Fakat ortaya çıkan sonuç bir hiçti. Dev yılanın içinde büyük bir korku hakimdi.


Şu anda karşısında ki insanın insafına kaldığının tamamen farkındaydı.


Yılan Atası seçimi daha elli yıl gibi kısa bir süre önce olduğu için önlerinde ki dokuz yüz elli yıl boyunca bir daha olmayacaktı. Onun burada ölmesi demek yılan türü bütün kaynak canavarlarının soylarının tükenmesi veya oldukça azalması demekti.


Kaynak canavarları soylarına ve sayılarına göre belli bölgelere sahip canlılardı. Kaynak canavarları kendilerine bölge seçerken bu bölgenin içinde oldukça güçlü bir enerji kaynağı olmasına dikkat ederlerdi. Bu enerji kaynakları genelde içlerinde büyük enerji ve güç barındıran kadim hazineler olurdu. Haliyle bu bölgelerin yakınında olan kaynak canavarları fazladan enerjinin etkisi ile kısa sürede güçlenirlerdi.


Yılan tipi kaynak canavarlarının elinde içinde büyük kadim hazineler barındıran iki bölge vardı. Bu bölgelerde ki yılanlar diğer kaynak canavarlarına üstünlük sağlayarak bölgenin kontrolünü ellerinde tutuyorlardı. Bu sayede daha hızlı gelişip güçleniyorlardı.


Fakat bugün burada ölürse soyları artmaya devam edemeyeceği için belki bir sonra ki Yılan Atası seçimine kadar soyları tükenmezdi.


Yine de sahip oldukları iki değerli bölgeyi kesinlikle kaybederlerdi. Yılanların güçsüz düşmesini bilen diğer kaynak canavarlarının onlara saldırmaması gibi bir şey söz konusu bile değildi. Yılan Atası oldukça zor durumdaydı. Onun için çok büyük bir aşağılanma olsa da karşısında ki insanın kendisini öldürmemesi karşılığında ona kölelik yapmaya bile razıydı. Bin yıl daha yılanların iyi kaderini koruması gerekiyordu.


Ona göre yılanlar gibi asil ve güçlü olan bir soy yok olmamalıydı. Bunun için kararını vererek konuşmaya başladı.


Dev yılan Haru'ya "Dur insan. Ben iki bin yıldır var olan bütün yılan türlerinin ve soylarının başı ve Yılan Atası olan Büyük Yılan Hofus'um. Beni öldürmemek için ne istiyorsun?" dedi. Haru yılanın konuştuğunu görünce istemsizce irkildi.


Bu yılan söylediklerine bakılırsa oldukça önemli bir yılan olmalıydı. Haliyle bu kadar güçlü olması normaldi. Haru bir kaza sonucu sırf Wulkar'ı elinden düşürdüğü için dev yılanı etkisiz hale getirdiğine inanamıyordu. İçinde bulunduğu zor durumdan kurtulmak için bir fırsat bulmuştu. Bu fırsatı bir an önce değerlendirmek için aklına gelen tek şeyi yapması gerekiyordu.


İlk önce Wulkar'ı geri almalı ve Hotaru Lin ile buradan özgürce ayrılmalıydı. Öncelik sırasında bunlar vardı.


Ayrıca bu dev yılanın yani Hofus'un Yüz Bin Diken Kanyonu'nun dibinde durmasının mutlaka bir nedeni olmalıydı. Haru'ya göre en mantıklı neden oldukça güçlü bir hazineyi korumasıydı. Bir fırsatını bularak bu hazineyi ele geçirebilirse güçlenebileceğine fazlasıyla inanıyordu.


Bunun için dev yılana aklında ki tüm planları güvenceye almak adına "Benimle Ruh Bağı yaparsan seni öldürmem. Ayrıca bana koruduğun hazineyi de vermen lazım" dedi. Haru bunları söylerken bir yandan da yılanın tepkilerini ölçüyordu. Hofus ölmekten ve yılan soyunu bekleyen kötü kaderden kurtulabileceğini öğrendiği anda hemen "Teklifini kabul ediyorum insan. Ruhundan bir parçayı bana aktar" dedi.


Bunun üzerine Haru hemen Hofus'un yanına giderek elini sarı derisinin üzerine koyup ruhundan bir parçayı onun bedenine aktardı.


Hofus'ta aynı şekilde kendi ruhundan bir parçayı Haru'nun bedenine aktardı. Bu sayede Haru ilk ortağına kavuşmuş oldu. Artık Yılan Atası Hofus ile ortaktı. Haru bu ortaklığı bozana kadar bundan sonra ikisinin kaderi birbirine bağlıydı.


Hofus Ruh Bağı tamamlandıktan sonra Haru onun acısını hissetmeye başladığı için hemen Wulkar'ın kırmızı yıldırımlarını durdurdu. Aynı zamanda Wulkar'a gönderdiği kaynak enerjisini keserek sap haline gelmesini sağladı. Bu sayede Wulkar Hofus'un bedeninden ayrıldı. Hofus hemen Wulkar'ı tükürerek içinden çıkardı. Çektiği acının etkisinden kurtulamadığı için hala Wulkar'a korku dolu gözlerle bakıyordu.


Yeni ortağının ruhundan aldığı bir parça ile onu tanımıştı. Hofus Haru'nun gerçek kimliğini keşfedince kelimenin tam anlamıyla şok oldu.


Yılan Atası olan güçlü yılanlar nadiren birileriyle ortaklık kurarlardı. Fakat bugüne kadar hiçbiri Haru kadar güçlü bir ortağa sahip olamamıştı. Hofus Haru'nun gerçek gücünü görünce yeni ortağına saygı duymaya başladı. Aynı şekilde Haru'da hafıza sarayı sayesinde Hofus'un ruhundan aldığı parça ile Yılan Ataları'nın bütün bilgeliğine ve tarihine sahip olmuştu. Öğrendiği bazı bilgiler ileride işine yarayabilirdi.


Bu işlem bittikten sonra Hofus küçülmeye başladı. Devasa boyu normal bir yılana ulaşana kadar küçülmeye devam etti.


Daha sonra bu normal yılan kıvrılarak küçülmeye devam etti. En sonunda küçülme işlemi bittiğinde geride yılan şekli olan bir bileklik kalmıştı. Bu bileklik altın gibi sarı bir şekilde parlıyordu. Haru bu bilekliği yerden alarak sağ bileğine taktı.


Bileklik kolu ile uyumlu bir hale gelerek onu kesinlikle rahatsız etmeyecek bir şekle büründü. Haru hafıza sarayında ki yeni bilgiler sayesinde bu bilekliğin ortağının bedeni olduğunu biliyordu. Haru bu bilekliğe seslenerek ortağını çağırdığı anda dev yılan yani namı değer Yılan Atası Hofus bütün gücü ve haşmetiyle ortaya çıkacaktı. Haru bilekliği bileğine taktığı anda onun durumunu hissetmeye başlamıştı.


Hofus aldığı yaralar yüzünden kendini yenilemek için dinlenmeye ve yenilenmeye çekilmişti.


Bunun anlamı tıpkı Tmyrin Ejderi formu gibi yeni ortağı Hofus'uda bir süre için kullanamayacaktı. Wulkar'ı yerden alarak boyutsal yüzüğünün içine koyduktan sonra Haru Hotaru Lin'in yanına giderek onunla ilgilenmeye başladı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum