Bölüm 71 - Aksaklıklar



Hotaru Lin Çalı Kırbacı Zehri yüzünden tıpkı Haru gibi halüsinasyon görüyordu. Zehrin içinde barındırdığı güçlü etkiye Haru'nun bedenine göre daha zayıf olan bedeni ve Haru'dan daha fazla miktarda zehirlenmesi eklenince uzun bir süre uyanamaması normaldi. Hotaru Lin hiç hatırlamak istemediği o günü yüzlerce farklı şekilde halüsinasyon olarak görüyordu.


Bir seferinde cadı olduğu için suçlanarak yakılıyor, başka bir seferinde canlı canlı toprağa gömülüyor, bir başka seferde hala nefes alıyorken derisi yüzülüyordu. Sonu birbirinden farklı biten halüsinasyonlar Hotaru Lin'in her seferinde daha çok üzülmesini sağlıyordu.


Bedeninde ki zehir ona oyun oynasa da Hotaru Lin bunların farkında değildi.


Haru hafıza sarayı sayesinde gerçek ve halüsinasyon arasında ki farkı ayırt edebiliyordu. Hotaru Lin ise gördüğü halüsinasyonları gerçek sandığı için her seferinde daha fazla üzülüp kendini kahrediyordu. Zehrin etkisiyle devam eden yüzlerce farklı halüsinasyondan sonra Hotaru Lin bu sefer Haru'nun öldürüldüğü bir halüsinasyon gördü. Bu halüsinasyonda sırf onun yüzünden Haru ölüyordu.


Bir başka seferinde kolunu, sonra ki seferde aklını kaybedip delirme noktasına geliyordu.


Öyle ki gördüğü birbirinden acımasız halüsinasyonlardan sonra Hotaru Lin'in ruhu tükenme noktasına gelmişti. Artık halüsinasyonlarda karşısına ne çıkarsa çıksın aldırmıyor ve görmezden geliyordu. Halüsinasyonun içinde gözlerini açmaya korkar bir hale gelmişti.


Hotaru Lin gözlerini açmamak için ne kadar direnirse dirensin en sonunda gözlerini açmak zorunda kalmıştı. Bu sefer karşısında gördüğü kişi bir insan değildi. Aksine onun hapsedildiği zaman mağarada ki siyah gölge haliydi. Siyah gölge derin bir karanlık ve boşluk hissi veriyordu. Hotaru Lin etrafı kontrol etmek için başını çevirdi. Fakat garip bir şeyi fark etti. Zemine alışık olduğundan daha yakındı.


Hotaru Lin hareket etmeye çalıştı. Fakat dizlerine kadar toprağın içine gömülü olduğu için en ufak bir hareket yapamamıştı.


Bu sırada gittikçe ona doğru yaklaşmaya başlayan siyah gölge yanına geldi. Hotaru Lin siyah gölgeye bakarken görebildiği tek şey siyah gölgenin karanlık ile şekil değiştiren pençesi olmuştu. Daha ne olduğunu anlayamadan bu pençe göğsüne acımasızca saplanmıştı bile.


Hotaru Lin artık bütün umudunu kaybettiği için en ufak bir direniş göstermiyordu. Siyah gölge bu sırada önünde dönüşümü geçirmeye başlamıştı. Dönüşüm bittiği zaman karşısında duran siyah gölge yok olmuş yerine Haru belirmişti. Haru'nun bir eli göğsünü yararak bedeninin içine girmişti. Hotaru Lin o sırada boğazından yükselen kanı zorlukla yutmuştu. Bedenine gittikçe yayılmaya başlayan acı onu iyice zor bir duruma sokmuştu. Hotaru Lin son bir gayretle başını dik tutarak Haru'nun yüzüne bakabildi.


Az sonra öleceğini bilse de kendini öldüren kişinin yüzünü son bir kez görmek istemişti.


Kalbi Haru'nun asla böyle bir şey yapmayacağını söylese de zehrin etkisi ile bulanmış olan mantığı yapabileceğini hatta şu an yaptığını söylüyordu. Hotaru Lin karşısında ki kişinin Haru'ya benzese de aslında kesinlikle benzemediğini fark etti.


Evet karşısında ki kişi Haru'ydu. Fakat öldürme arzusu ile dolu olan içleri kan kırmızı olan gözler öfkeyle ve kinle kasılmış olan damarlar ve yüz kaslarında ki o çarpık ifade ile tanıdığı Haru ile uzaktan yakından bir alakası yoktu. Hotaru Lin sadece gözlerini kapatarak huzurlu bir ölüm beklediği sırada göğsünü yarmış olan Haru'nun eli aniden kalbini kavradı. Hotaru Lin kan kaybından dolayı gittikçe hissiz düşen bedeni ile arasında ki bağın yavaşça kopmaya başladığını hissetti. Bu sırada Haru'nun eli kalbini sertçe kavrayarak bedeninden söktü.


Hotaru Lin beyaz bir ruh şeklinde gökyüzüne doğru yükselirken hemen altında ki zeminde yere devrilen etrafa oluk oluk kan fışkırtan bedenini ve elinde tuttuğu kalbi yere atarak ayağı ile ezen Haru'yu gördü. Ölmek, yaşamak o kadar önemli değildi.


Fakat değer verdiği birinin kendi kalbine bu şekilde davranması onu derinden yaralamıştı.


Bir halüsinasyon daha bitti. Fakat Hotaru Lin artık herhangi bir halüsinasyon görmüyordu. Ya da görmediğini düşünüyordu. Gökyüzünde ruh şeklinde yükseldikten sonra bulutları geçmiş ve aniden karanlık bir yere ulaşmıştı.


Karanlığın içinde kısıtlı hareketlerle sürüklenirken hiçbir şey göremiyordu. Tek yapabildiği içinden dakikaları saymaktı. Bir dakika, beş dakika, on dakika, yüz dakika, sekiz yüz dakika, iki bin beş yüz dakika, on bin dokuz yüz elli altı dakika, yüz bin yedi yüz elli sekiz dakika, bir milyon dakika ne kadar sayarsa saysın değişen hiçbir şey yoktu. Sonsuz ve dipsiz karanlığın içinde kapana kısılmıştı.


Hareket edemiyordu sadece boşlukta bilmediği bir güç tarafından sürükleniyordu.


Körden bir farkı kalmamıştı. Çünkü gözlerinin içine işleyen saf karanlık yüzünden hiçbir şey göremiyordu. Hotaru Lin bir süre sonra dakika saymayı bırakmıştı. Çünkü sonsuzluk gibi uzun gelen bir zamandan sonra var olduğunu bile hissedemez bir hale gelmişti.


Karanlığın içinde yıllarca bir noktaya doğru sürüklendikten sonra nihayet karanlıktan yavaş yavaş kurtulmaya başlamıştı. Önce ufacık bir nokta olan sarı bir ışık görmüştü. Onca yıllık karanlıktan sonra ışık görünce bunun bir yanılsama olabileceğini düşünmüş ve üzerinde durmamıştı. Fakat gördüğü o ufak nokta büyüyerek bir yüzük boyutuna ulaşmıştı. Hotaru Lin ışığa kavuştuğu için delicesine sevinmişti.


Işığı gördüğü için bu kadar sevineceği aklına gelmezdi. Gittikçe yaklaştığı ışık kaynağı önce bir insan boyuna daha sonrada büyük bir dağ boyutuna ulaşmıştı. Hotaru Lin gittikçe hızlandığını hissettiği için bir sorunla karşı karşıya olduğunu düşünmüştü.


Bu düşüncesinde haksızda sayılmazdı. Öncesinde his duygusunu kaybettiği ruhu garip sayılabilecek bir sıcaklık hissi kazanmıştı.


Bu sıcaklık hissi başlangıçta rahatlatıcı ve güven vericiyken zaman ilerledikçe ve ışık kaynağına yaklaştıkça önce boğucu daha sonrada acı verici olmuştu. Işık kaynağı ruhunu yaklaştıkça daha çok sıcaklığa boğuyor bu yüzdende ruhu gittikçe daha fazla yanıyordu.


Başlangıçta dayanılabilir düzeyde olan acı ışık kaynağı bir gezegen boyutuna ulaşınca dayanılamaz hale gelmişti. Hotaru Lin kısa sürede bütün görüşünü kaplayan ve görüşünün dışına çıkan devasa ışık kaynağının dibine kadar gelmişti. Acı duygusu bütün ruhunu ele geçirmişti. Hotaru Lin önce karanlıktan dolayı kör olmuştu. Şimdiyse ışık kaynağı yüzünden kör olmuş durumdaydı.


Işık o kadar güçlüydü ki gözlerini kapatsa bile göz bebeklerine acı veriyordu.


En sonunda ışık kaynağı ile ruhu temas etti. Önceki çektiği acıyı yüze katlayacak bir acı çekmeye başladı. Çünkü devasa ışık kaynağı bütün ruhunu parçalayarak yok ediyordu. Bu acıya dayanamayan Hotaru Lin artık çığlık atmaya başlamıştı.


Işık kaynağının içinde paramparça olduğu sırada gözleri bir kez daha açılmıştı. Hotaru Lin gördüğü halüsinasyonlardan sonra zaten berbat bir haldeydi. Gözlerini açtıktan sonra karşısında ilk gördüğü kişi Haru olunca aklına onun kalbini söküşü gelmişti. Hotaru Lin içgüdüleri tarafından ele geçirilen bedeni ile hiç düşünmeden ses tipi bir büyü oluşturmuştu. Bu büyüyü ses tellerinde topladıktan sonra aniden ağzını açarak bağırmaya başlamıştı. Fakat normal bir bağırmanın aksine ses telleri titreşirken hazırladığı büyüyü dışarıya tiz bir ses olarak yayıyordu.


Haru odada çığlık sesini duyduktan sonra kimseyi önemsemeden Hotaru Lin'in yanına gitmişti. Hotaru Lin'in gözlerini açtığını görünce sevinmişti. Fakat bu sevinci yarıda kesilmişti. Çünkü Hotaru Lin'in yüzü aniden korku ve acıyla kasılmıştı.


Daha sonrada aniden değişik bir şekilde bağırmaya başlamıştı. Haru böyle bir sesi ilk kez duyduğu için bu işte bir gariplik olduğunu anlamıştı.


Fakat ikinci gelen ses dalgası ile birlikte bir anda arkasında ki duvara uçmuş ve duvara sertçe çarpmıştı. Haru ayağa kalkmaya çalıştığı sırada gözü odanın kapısına takıldı. Kraliyet doktoru Gui Gouchen ilk ses dalgasında kulaklarından gelen kanla birlikte kendinden geçmişti.


Doğu Aslan Krallığı'nın kralı ise bir adım kadar geriye savrulmuş ve bir dizinin üzerine çökmüştü. Fakat Haru'ya göre daha iyi bir durumdaydı. Haru zorlukla ayağa kalkarak Hotaru Lin'i durdurmak için harekete geçtiği sırada geç kaldığını fark etti. Çünkü Hotaru Lin'in ağzından yayılan üçüncü ses dalgası ona doğru geliyordu. Bu ses dalgasının daha güçlü olduğunu hisseden Haru hemen odanın duvarına yapışarak bütün kaynak enerjisini önünde bir bariyer oluşturmak için kullandı. Bedeni bu kadar dayanıklı olmasa tıpkı Gui Gouchen gibi kendinden geçerdi.


Üçüncü dalgaya hazırlıksız yakalanan Doğu Aslan Krallığı'nın kralı arkasında ki beş muhafızla birlik odanın dışında ki koridorun duvarına sertçe yapışmışlar ve kendilerinden geçmişlerdi. Haru'nun önünde ki enerji bariyeri paramparça olmuş ve bütün bedeni odanın duvarına yapışmıştı.


Haru ses dalgasının gücü ile duvarın arasında sıkıştırılmaya başlamıştı. Neyse ki Hotaru Lin o sırada güçsüz düşerek kendinden geçmişti.


Durumun kötü olduğunu fark eden Haru hiç düşünmeden Hotaru Lin'i omzuna atmıştı. Wulkar'la aralarında ki bağ sayesinde sarayın koridorlarında dolaşarak ikisine ait eşyaları bulmuştu. Bütün eşyaları hızlıca boyutsal yüzüğüne depoladıktan sonra boyutsal yüzüğü parmağına takmıştı. Bir an önce bu saraydan kaçmaları ya da kaçmaya çalışmaları gerekiyordu.


Haru krala bir hikâye uydurmuş olsa da Hotaru Lin'in yaptıklarından sonra bu hikâye bir işe yaramazdı. Hotaru Lin çok büyük miktarda bir güç ortaya çıkarmıştı. Haru onun daha önce bu tarz bir büyü kullandığını görmemişti. Aklının içinden "Daha ne kadar sırrın var acaba" diye geçirdi.


Hotaru Lin ile İnci Başkenti'nden çıkmak istiyorsa bunu ancak bir şekilde başarabilirdi.


Bunun için hiç düşünmeden sarayın zeminine doğru omzunda ki Hotaru Lin ile birlikte koşmaya başladı. Sarayın mahzenine kadar ama yavaş ama hızlı olan koşusunu nihayet bitirmişti. Önüne çıkan muhafızlardan ya saklanmış ya da Wulkar ile onları etkisiz hale getirmişti.


Sarayın zemininde ki mahzene ulaştıktan sonra Hotaru Lin'i yere bırakmıştı. Aurası ile kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklanmıştı. Bu sayede hemen Tmyrin Ejderi formuna geçmişti. Fakat daha fazla güce ihtiyacı olduğu için hemen Kadim Azarath Savaş Formu'nu kullandı. Dönüşümü bittikten sonra elde ettiği yeni gücü kullanmaya başladı. Aklında ki plan gayet basitti.


Yukarıdan yani yeryüzünden kaçamıyorsa o da yer altından kaçacaktı. Kadim Azarath Savaş Formu'nun var etme ve yok etme gücü ona bu konuda çok yardımcı olacaktı. Haru saray mahzeninin duvarında beş metrelik bir toprağı aniden yok etti.


Daha sonra yok ettiği toprağı mahzene inen merdivenlerin önünde tekrar oluşturdu.


Bu işlemi arka arkaya tekrarlayarak İnci Başkenti'nin surlarını aşan ve nereye çıktığını bilmediği bir tünel oluşturdu. Tünelin ucu her yere çıkabilirdi. Fakat bu durumda fazla şansı yoktu. Şimdilik mahzenin girişi toprakla kapatılmıştı.


Fakat çok yakında sarayda ki muhafızlar mahzenin girişinde ki toprağı kazmaya başlarlardı. Bu olmadan önce Haru'nun İnci Başkenti'nden ayrılması gerekiyordu. Aurası ile kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklanmayı bıraktı. Tekrar insan haline döndükten sonra Hotaru Lin'i yeniden omzuna aldı ve yeni açtığı tünelde koşmaya başladı. Birkaç kez karanlık tünelde takılıp yere düşse de tünelin sonuna varmayı başardı. Şimdi tek yapması gereken şey Wulkar'la önünde ki çıkışı açmak ve buradan kurtulmaktı.


Haru Wulkar’la tünelin çıkışını açtıktan sonra Hotaru Lin'i tünelin çıkışında yere bıraktıktan sonra tünelden dışarıya çıktı.


Hotaru Lin'in güvende olması için bu şekilde hareket ediyordu. Tünelin çıkışı ormanlık bir alana açılmıştı. Fakat Haru tünelin içindeyken yön duygusunu kaybettiği için şu anda İnci Başkenti'nin hangi yönünde olduğunu bilmiyordu.


Haru Hotaru Lin'i tekrar omzuna alarak tünelden dışarıya çıkardı. Daha sonrada tünelin çıkışını peşinden gelenleri yavaşlatmak için Kadim Azarath Savaş Formu'nu kullanarak kapattı. Tünelin çıkışını kapattığı şey on metre boyunda bir kaya parçasıydı. Bu kaya parçasını o tünelden itmekte parçalamakta çok vakit alacağından Haru'ya yeterli zamanı sağlayacaktı.


Haru hiç zaman kaybetmeden omzunda ki Hotaru Lin ile birlikte yarım yamalak görebildiği surlardan uzağa doğru koşmaya başladı.


Uzun bir süre koştuktan sonra büyük bir ağacın gövdesine dayanarak biraz mola verdi. Hotaru Lin'i yere bırakarak durumunu hızlıca gözden geçirdi. Bu sırada unuttuğu bir şeyi hatırladı. Hemen boyutsal yüzüğünden çıkardığı güçlü iplerle Hotaru Lin'i bağladı.


Bu durumda bunu yapmak zorundaydı. Çünkü Hotaru Lin bilmediği bir sebepten dolayı kendine saldırmıştı. Haru şu an ki durumuyla Hotaru Lin'in tekrar kendisine saldırmasını göze alamayacağı için böyle hareket etmek zorundaydı. Hotaru Lin'in ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladıktan sonra yaptığı garip büyüye karşı bir önlem olarak ağzını da sıkıca bağladı. Daha sonra boyutsal yüzüğünden biraz erzak çıkardı.


En son ne zaman yemek yediğini bile hatırlamıyordu. Bu zehirlenme işi bütün planlarını mahvetmişti.


Ayrıca Hotaru Lin'in başına açtığı sorunlar doğal olarak Haru'nun onun faydalı mı yoksa zararlı mı olduğunu sorgulamasını sağlamıştı. Aslında böyle bir düşünceye sahip olmasa da Doğu Aslan Krallığı'nın kralı ile hiç düşünmediği bir bağ kurmuştu.


Bu bağı ilerletmenin bir yolunu bulsaydı kısa sürede kralın güvendiği bir kişi olabilirdi. Aynı zamanda Doğu Aslan Krallığı'nda bir savaş okuluna girerek güçlenebilirdi. Fakat Hotaru Lin onun bütün planlarını krala saldırarak bozulmasını sağlamıştı. Haru Doğu Aslan Krallığı'ndan elde edeceği faydaları kaybettiği gibi birde onları kendine düşman etmişti. Kralın peşine adam takacağından emindi.


Kim ne derse desin bu topraklarda oldukça avantajsız bir konumdaydı.


Doğu Aslan Krallığı'nın kralı tek emri ile bütün krallıkta onları aratabilirdi. Bu olursa Haru'nun ormanlarda yaşamaktan başka şansı kalmazdı. Yapabileceği başka bir şey olmadığı içi aklına tek bir şey geliyordu. O da insanların gitmeye korktuğu bir yere gitmek ve orada güçlenmek.


Neyse ki Doğu Aslan Krallığı'nda böyle bir yer vardı. Haru zamanında okuduğu kitaplardan dolayı Doğu Aslan Krallığı hakkında yüzeysel sayılabilecek bilgilere sahipti. Bu bilgilerden biride nerede olduğunu bilmese de Doğu Aslan Krallığı'nda bulunan Yüz Bin Diken Kanyonu'ydu. Bu yer içinde çok güçlü kaynak canavarları barındıran aynı zamanda çok büyük tehlikelere ev sahipliği yapan bir yerdi.


Kanyonun içinde onlarca ve yüzlerce metre derinliğinde olan bir sürü çukur vardı. Bu çukurların içinde bulunan sivri dikenler yüzünden kanyonun adı Yüz Bin Diken Kanyonu'ydu. Haru'nun Doğu Aslan Krallığı içinde bildiği en tehlikeli yer burasıydı.


Hotaru Lin yüzünden artık güçlenene kadar bu kanyonda yaşamak ve avlanmak zorundaydı.


Neyse ki yalnız değildi. Bu tehlikeli yolculukta Hotaru Lin'de onun yanında olacaktı. Haru daldığı düşüncelerden ağaca yasladığı Hotaru Lin'in çırpınmasıyla birlikte çıktı. Hotaru Lin bağlarından kurtulmaya çalışırken öfkeli bir ifade ile Haru'ya bakıyordu.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum