Haru'nun gördüğü şey mağarayı aydınlatacak kadar parlak sarı renkte uzun saçlar oldu. Beyaz ışık dağılmaya yüz tuttuğu sırada Haru'nun bugüne kadar gördüğü en güzel kadın ortaya çıktı. Yuvarlak bir yüz, küçük bir burun, hafifçe iri olan ve parlayan siyah renkli gözler ve dolgun dudaklar ile birlikte gerçekten güzel bir kadındı. Teni oldukça beyazdı. Kadının görünüşü saf bir görüntü oluşturuyordu.
Haru kadının güzelliğine gerçekten kapılmıştı. Fakat sadece bir saniye sonra içinde ki bütün iç güdüleri reddederek başını çevirmek zorunda kaldı. İç güdüleri ile bugüne kadar girdiği en büyük savaşa girmişti. Bütün iç güdüleri kadına bakmasını söylese de Haru inatla bakmıyordu.
Çünkü kadının üzerinde hiçbir kıyafet yoktu. Haru üzerinde bir kıyafet olmasa da Tmyrin Ejderi formunda olduğu için bir sorun yoktu.
Fakat iç güdülerine bakılırsa burada durmaya devam edemezdi. Haru hiçbir şey demeden mağaradan ayrıldı. Mağaranın sağ tarafında gördüğü ormanlığa doğru koştu. Kadını o şekilde bırakması büyük bir kabalık olsa da bunu yapmak zorundaydı.
Hemen ikisi içinde kıyafet bulması gerektiğini bildiği için ormanlık alanı hızlıca geçerek açıklık alana çıktı. Bir seviye olsa da Yolan Adımları tekniği onun hızını arttırmasını sağlamıştı. Tmyrin Ejderi formu da belli bir çevikliği ona sağlıyordu. Bu iki güç sayesinde açıklık alana çıkmış ve koku duyusuna güvenerek ormanda yolculuk etmeye başlamıştı. On dakikalık bir koşunun ardından büyük bir tarım arazisi bulmuştu.
Kare şeklinde bölünen yüzden fazla tarım alanı ufka kadar uzanıyordu. Anlaşılan burası büyük bir şehrin tarım alanıydı.
Alanda bulunan sayılamayacak kadar çok çiftlik vardı. Haru bir çiftliğin içine gizlice girdi. İnsanlara görünmemek için çok büyük bir çaba harcadıktan sonra çiftliğin içinden ikisi içinde kıyafet buldu. İsmini bilmediği kadın için üzeri renkli çiçeklerle dolu bir elbise ve içlik almıştı.
Kendisi içinde keten bir pantolon ile keten bir gömlek ve hasır bir şapka almıştı. Bir çiftlikten aldığı kıyafetlerin çeşitliliği olmasını bekleyemezdi. Kıyafetleri aldıktan sonra bulduğu bir süt kovasını ve biraz ekmeği yanına aldıktan sonra çiftlikten gizlice ayrıldı. Fakat onu fark eden çiftçiler korkudan çığlık atarak kaçmaya başladılar. Halan beş metre boyunda bir Tmyrin Ejderi'ydi.
Yüzünün çirkinliğini de hesaba katarsak kaçmaları son derece normaldi.
Haru orada daha fazla kalmayarak hızlıca mağaraya geri döndü. Boşta kalan bir eli ile mağaraya dönerken biraz odun toplamıştı. Keskin pençeleri ile odunları kesmek sorun olmamıştı. İşini tamamlayıp mağaranın girişine ulaştı.
Bakışlarını yere çevirerek mağaranın içine girdi. Aynı zamanda da "Sana kıyafet ve birazda yemek getirdim. Neredeysen ortaya çık" dedi. Neyse ki kadın onu duyduğu için ortaya çıkmıştı. Fakat karşısında yere bakan utangaç bir Tmyrin Ejderi görünce kadın kahkahalarla gülmeye başladı. Haru düştüğü durumdan dolayı bildiği en okkalı küfürleri içinden etmekle meşguldü.
Kadın bir süre güldükten sonra elinde ki kıyafetleri almıştı. Haru kıyafetleri ve erzakları bırakınca kendi kıyafetlerini alarak mağaranın derinliklerine ilerledi. Yeterince uzaklaştıktan sonra aurasını kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklamayı bıraktı.
Bu sayede dönüşümün etkileri yok oldu. Haru eski bedenine dönünce çıplak olduğu gerçeği ile yüzleşti.
Bu durumda o kadın siyah gölge olsa da Tmyrin Ejderi formuna geçmeden önce onu çıplak olarak görmüştü. Haru böyle bir şeye alışık olmadığı için gerçekten zor bir durumdaydı. Bu gezegende onu çıplak gören ilk kişi o kadındı.
Şimdi o kadının yüzüne nasıl bakacağını gerçekten merak ediyordu. Haru kadınla geçirdiği zamandan sonra gerçekten utangaç olduğunu fark etmişti. Fakat haksızda sayılmazdı. Bu konularda en ufak bir deneyimi yoktu. Ko olduğu zamanlardan beridir karşı cinsle en ufak bir etkileşimi olmamıştı. Bu gezegende yaşadığı birkaç anı olsa da bu son yaşadığı olay hepsinden fazlaydı.
Haru üzerine kıyafetlerini geçirdikten sonra kadının yanına geri döndü. Kadın mağaranın bir köşesine oturmuştu.
İrice olan parlak siyah gözleriyle doğrudan ona bakıyordu. Haru kadının bakışlarından rahatsız olduğu için bakışlarını yere indirmişti. Mümkün olduğunca çabuk bir şekilde yemek yemek ve kadının bildiği köye giderek hepsini öldürmek istiyordu.
Bütün eşyaları hala o köydeydi. Haru Wulkar'a kavuşana kadar rahat edemeyecekti. Haru kadının bakışlarını önemsememek için büyük bir çaba harcayarak topladığı odunlar ile bir ateş yaktı. Bir parça ekmek alarak yanında getirdiği süt kovasının içine ekmeği batırarak yemeye başladı. Haru'nun kadınla konuşmak gibi bir planı yoktu. O anı unutmak için elinden geleni yapıyordu.
Fakat unutması mümkün değildi. İlk kez nefret ettiği lanet olası hafıza sarayı yüzünden o anı hep hatırlayacaktı.
Kadın bakışlarını uzun bir süre boyunca onun üzerine diktikten sonra "Benim adım Hotaru Lin senin adın ne" dedi. Haru kadının kulağa hoş bir ahenk gibi gelen sesini duyduktan sonra kurduğu savunmaların birer birer yıkıldığını hissetmeye başladı.
Çok dirense de bir süre sonra "Benim adım" dedi ve duraksadı. Düşündüğünden daha büyük bir sorunun içine düşmüştü. Bu kadına bir Ko olduğunu söylemişti. Bu gezegende hakkında ki gerçeği bilen ilk kişi bu kadın olmuştu. Haru uzun süredir üzerinde taşıdığı bu yükü birisiyle paylaşmış olmaktan mutluydu. Fakat sırrının güvenliğinden emin olmak zorundaydı.
Bu kadına güvenip güvenemeyeceği ciddi bir sorundu. Haru gerçek ismini kadına açıklarsa neler olacağını düşünüyordu.
Hala ona kadın dese de aslında isminin Hotaru Lin olduğunu öğrenmişti. İsminin kendine uygun bir ahengi vardı. Haru Hotaru Lin'e ben Güney İntikamcı Krallığı'nın kralıyım derse karşılaşacağı tepkiyi düşünüyordu.
Bu gezegene sürgün edilen bir Ko'nun Güney İntikamcı Krallığı'nın kralı olduğunu duymanın şaşırtıcı olacağı kesindi. Gerçi kadın uzun süredir bu mağaradaydı. Belki de Güney İntikamcı Krallığı'nı bile bilmiyor olabilirdi. Haru en büyük sırrını Hotaru Lin'e verdiği için ya ona güvenmek ya da onu öldürmek zorundaydı. Fakat onu öldürmeyi gerçekten istemediği için ileride bir sorun yaşasa bile ona güvenmeyi seçmişti.
Sonuçta o da ruhu ve bedeni hapsedilerek asırlar boyunca bu mağarada kalmıştı.
Bu durum yüzünden ona duyduğu sempati sırrını paylaşmanın verdiği ağır yükten kurtulduğu için daha da yükselmişti. Haru ne iyisinin Hotaru Lin'e her şeyi açıklamak olduğuna karar verdi. Hotaru Lin'e "Benim ismim Haru Xsukwainen fakat bu gezegende Haru Johun olarak biliniyorum. Johun benim ustamın soy adıdır. Ben Haru Johun Güney İntikamcı Krallığı'nın kralıyım. İntikamcı ordusunun yöneticisiyim" dedi.
Hotaru Lin karşısında ki gencin içine düştüğü durum yüzünden eğleniyordu. Fakat aynı zamanda ona büyük bir minnettarlık hissediyordu.
Bu genç onun asırlar süren esaretinden özgür kalmasını ve ruhu ile bedenine tekrardan kavuşmasını sağlamıştı. Hotaru Lin bu yüzden Haru'ya yardım edecekti. Sonuçta asırlardır sahip olduğu tecrübe sayesinde Haru'nun bunları açıklamasının ne demek olduğunu gayet iyi biliyordu.
Açıkçası ona güvenmiş ve her şeyini söylemişti. Hotaru Lin bunun için Haru'ya güvenmemek adına bir sebep göremiyordu. Haru yarım kalan konuşmasına devam ederek "Gördüğün gibi sana güvenerek bugüne kadar kimseye söylemediğim sırrımda dahil olmak üzere her şeyimi anlattım. Lütfen beni bunun için pişman etme" dedi. Hotaru Lin bunun üzerine "Seni pişman etmem yakışıklı, merak etme" dedi ve göz kırptı.
Hotaru Lin bulduğu fırsattan yararlanarak Haru'ya sataşıyordu. Haru ise Hotaru Lin'in sözlerinden sonra ne yapacağını şaşırmıştı.
Bildiği en iyi savunma yöntemi saldırmaktı. Fakat Hotaru Lin onun hiç tecrübesi olmayan bir yerden vuruyordu. Hafıza sarayında bütün evrenlerin sırlarını barındıran bilgiler olsa da bu konuda bilgisizdi. Haru en sonunda Hotaru Lin'i kışkırtmaya karar verdi.
Sonuçta siyah bir gölgeyken onun fazlasıyla sinirini bozmuştu. Haru bunun için Hotaru Lin'e "Yakışıklı olduğumu onaylamana ihtiyacım yok. Ben gerçekten yakışıklıyım. Bunu herkes bilir. Fakat sen ne yazık ki benim göz zevkimi bozuyorsun. Hiç kendine baktın mı? O yüzünde ki şeye daha fazla bakarsam az önce yediklerimi çıkartacağım" dedi. Hotaru Lin Haru'nun sözlerini duyduktan sonra tam anlamıyla çıldırmıştı. İki eli ile yüzünü yokluyor aynı zamanda "Hani nerede, nerede" diyordu. Haru ise onun çırpınışını gördükten sonra gülmeye başlamıştı.
Uzun zamandan beridir böyle neşeyle gülmüyordu. Hotaru Lin Haru'nun kendisine bir oyun oynadığını anladığı anda sinirlenmişti.
Öyle ki beyaz olan teni kıpkırmızı olmuştu. Haru Hotaru Lin'e kırmızılığın yakıştığını düşündüğü sırada Hotaru Lin ona bir büyü yapmıştı. Haru iç güdülerine uyarak büyüyü gördüğü anda kaçmaya başlamıştı. Akıllı adam yenebileceği düşmanla savaşan adamdır.
Haru'nun Hotaru Lin'i yenmesine imkân yoktu. Biliyordu ki Hotaru Lin onunla karşılaştıktan sonra sürekli olarak kazanacaktı. Haru'nun tek amacı zarar almamaktı. İstese çok rahatlıkla karşılık verebilecek olmasına rağmen Hotaru Lin'i kızdırmayı sevmişti. Hotaru Lin büyüsünü tamamladığı anda ellerinden çıkan bir yıldırım topu ona isabet etmişti.
Kırmızı yıldırımlar ile korunan bedeninin normal bir yıldırımdan hasar almasının hiçbir yolu yoktu. Haru buna rağmen Hotaru Lin'e bir oyun oynamak istediği için kendini sanki yıldırım topundan hasar almış gibi yere attı. Yere düştüğü anda iki avucu ile yerden toprak almıştı.
Hotaru Lin ise Haru'ya zarar verdiği düşüncesi ile büyük bir endişe duymuş hemen yanına koşmuştu.
Haru hareketsiz bir şekilde yerde yatıyordu. Fakat Hotaru Lin Haru'yu kontrol etmek için yüz üstü çevirdiği sırada Haru iki elinde ki toprağı doğrudan Hotaru Lin'in güzelim sarı saçlarına geçirdi. Hotaru Lin "Ayy..." diye bir çığlık attığı sırada Haru yerden zıplamış ve mağaraya doğru koşmaya başlamıştı. Hotaru Lin neler olduğunu anlayınca daha fazla sinirlendi. Yüzü kırmızının daha koyu bir tonuna ev sahipliği yapmaya başlamıştı. Mağaraya doğru koştuğu sırada Haru son kozunu hazırlamış bir şekilde onu bekliyordu.
Elinde aldığı iki toprak parçasını Kahrın Yedi Katı tekniğinin birinci katı olan suyu kullanarak ıslatmış ve o toprakların çamur haline gelmesini sağlamıştı. Bu gezegende öğrendiği bir şey varsa o da kadınların güzelliklerine önem verdikleriydi.
Haru bu çamur toplarını bir tehdit unsuru olarak kullanmayı düşünüyordu. Hotaru Lin yanına ulaşınca hemen ellerini kaldırdı.
Hotaru Lin Haru'nun ellerinde ki çamurları görünce durmak zorunda kaldı. Saçlarına bulaşan toprak ve toz yüzünden sinirli olmasına rağmen çamuru yemeyi hiç istemiyordu. Fakat intikamını almadan durması mümkün değildi. Bunun için yeni bir büyü hazırlamaya başladı.
Bir yandan da "Teslim oluyorum, lütfen o çamurları bana atma" dedi. Haru Hotaru Lin'in dürüst görünüşüne inandığı için çamur toplarını yere bıraktı. Fakat bu aslında büyük bir hataydı. Çünkü Hotaru Lin gizlice hazırladığı büyüyü hemen Haru'ya fırlattı. Haru hazırlıksız yakalandığı için fırlatılan büyü tarafından vuruldu. Bir anda bedenini saran karıncalar her tarafında gezinmeye ve onu ısırmaya başladılar.
Haru karıncalardan dolayı elleri ile bedenine vurmaya başladı. Aslında istediği anda kırmızı yıldırımlar ile bedenini sarıp hepsini kızartabilirdi.
Fakat Hotaru Lin'in kazanmasına izin vermek istiyordu. Haru en başından beridir iç güdüleri sayesinde ne yaparsa yapsın kazanamayacağını bu yüzden biliyordu. Haru aslında onu çok az rahatsız eden karıncalar ile biraz savaştıktan(!) sonra Hotaru Lin büyüsünü iptal etmişti.
Hotaru Lin yüzüne zafer gülümsemesini takınırken Haru ise derin düşüncelere dalmıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Hazırsan beni şu köye götürmeni istiyorum" dedi. Bunun üzerine Hotaru Lin'de ciddi bir ifadeye büründü. Asırlar süren esaretinin intikamını onu esir edenlerin soyundan alacaktı. Hotaru Lin öyle değilmiş gibi görünse de aslında çok tehlikeliydi. Tarihin ilk büyücülerinden birisi olması onu diğerlerine göre oldukça güçlü kılıyordu. Ayrıca asırlardır iç içe olduğu lanet büyüsü sayesinde her türlü lanet büyüsünü ustalıkla yapabilecek seviyedeydi.
Hotaru Lin önde Haru arkada Hsun Hsuba Köyü'ne doğru yola çıktılar. Haru bu sefer köyü tam anlamıyla yıkacaktı.
Tmyrin Ejderi formuna bürünerek dart ve ok saldırılarında korunacaktı. Ateşleri ile hepsini canlı canlı yakacak ve intikamını fazlası ile alacaktı. Köyün yakınlarına ulaştıkları zaman Hotaru Lin ani bir hareketle Haru'nun kolunu tuttu.
Daha sonra ona "Bu benim için çok önemli, lütfen bunu bana bırakır mısın" dedi. Haru tamda intikamını alacağı sırada Hotaru Lin'den gelen isteği duyunca mutsuz bir şekilde "Olur" dedi. Her şey bir yana Haru Hotaru Lin'in içine düştüğü durumu gayet iyi anlıyordu. Onun durumu kendisi ile Ko'lar arasında olanlara benziyordu. Ko'lardan alacağı intikamı başkasına bırakmayı nasıl kabullenemezse Hotaru Lin'de kabullenemiyordu. Haru'nun bu kabile ile aralarında sorun olsa da bunu Hotaru Lin'e bırakmak en doğrusu olacaktı.
Hotaru Lin yaptığı bir büyü ile sırtında lanetli büyüden oluşan iki tane kanat oluşturdu.
Fakat büyüyü yapmaya devam etti. Bunun sonucunda siyah gölge gibi olan fakat canlı bir savaş formuna büründü. Oldukça korkutucu bir yüzü ve çirkin pençeleri vardı. Ayakları yoktu. Bunun yerine sırtında ki kanatları ile havada uçuyordu.
Haru bu savaş formunu gördüğü anda analiz yeteneği ile kendi savaş formu olan Tmyrin Ejderi'nden daha üstün olduğunu anladı. Kendi savaş formu ona sadece savunma ve hız sağlıyordu. Oysa Hotaru Lin'in kullandığı savaş formu ona büyü gücü ve uçma avantajı sağlıyordu. Haru büyülerin ne kadar güçlü olabileceğini birçok kez deneyimlemişti. Namanlar da aslında bir çeşit büyücüydü.
Aslında büyücülerin üst formu olarak kabul edilseler de yıkım güçleri inanılmazdı. Dört tanesi onun krallığını yok edebilecek güçteydi.
Bunun için Haru son zamanlarda büyünün gücüne daha fazla saygı duyar olmuştu. Kendisi tam anlamıyla bir savaşçı olsa da gücü her zaman takdir ederdi. Hotaru Lin yeni savaş formu ile birlikte köyün içine daldı. Haru hemen aurası ile kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklandı.
Tmyrin Ejderi'ne dönüştüğü anda köyün içine girerek kırmızı yıldırımlarının verdiği hissi takip etmeye başladı.
Haru Wulkar'la ruh bağı ile bağlı olduğu için onun yerini hissedebiliyordu. Kırmızı yıldırımların verdiği hissi takip ederek önüne gelenlere ve ona saldıranlara zarar vermekten özellikle kaçındı. İlk işi eşyalarının bulunduğu kulübeye girmek oldu. Boyutsal yüzüğü, ticaret bilekliği ve diğer eşyalarını aldıktan sonra köyün meydanına gitti. Çukurlarda hapsedilen canlı olan on kişiyi kurtardıktan sonra onlarla birlikte köyden ayrılarak köyün hemen yanında ki tepeye çıktılar. Haru aurası ile kalbinde ki kaynak canavarının ruhuna odaklanmayı bıraktı.
Tekrardan insan formuna döndükten sonra köyü yok eden lanet büyüsünü yanında ki insanlarla birlikte izlemeye başladı.
Comment Now
0 yorum