Haru gözünü açtığı anda elinde bir boyutsal yüzük tuttuğunu gördü. İçinde bulunduğu oda ona oldukça tanıdık geliyordu. Kendini biraz toparladıktan sonra içinde bulunduğu odanın Fonsia Şehri'nde ki sarayın bir odası olduğunu hatırladı. Fakat bu mümkün değildi. Sarayın yok olması gerekiyordu. Haru elinde ki boyutsal yüzüğü sertçe duvara attıktan sonra odadan dışarı fırladı.
O anki panik hissi ile sarayın koridorlarında koşmaya başladı. Aslında ölü olması gereken birçok kişiyi bu sırada fark etti.
Onun telaşını fark eden İntikamcı askerleri peşinden gelmeye başlamışlardı. Haru sarayın dışına çıktığı anda koşmayı bıraktı. Hafıza sarayı sayesinde rüya görmediğini biliyordu. Dışarıda esen rüzgârı hissediyordu. Fakat bunun olmaması gerekiyordu.
Bir anda eline baktı. Gerçekten de boyutsal yüzüğü ve ticaret bilekliği üzerindeydi. Haru yaşadığı anın gerçekliğini kavramanın tek bir yolu olduğunu biliyordu. Hemen boyutsal yüzüğünden Wulkar'ı çıkarttı. Sap halinde ki Wulkar'ın az miktarda gönderdiği kaynak enerjisi sayesinde aktif hale gelmesini sağladı. Bir anda iki keskin ucu ve kırmızı yıldırımları ile Wulkar ortaya çıkmıştı.
Haru Wulkar'ın gücünü ve kırmızı yıldırımlarını hissedebiliyordu. Şu anda içinde bulunduğu an gerçekten yaşanıyordu.
Şu an yaşadıkları gerçekse diğerlerinin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çünkü o süre boyunca yaşadığını gerçekten hissetmişti. Öldüğü zamandan Arithor'un bedenine girdiği zamana oradan da arenada ki katliama kadar her şeyi gerçekten yaşamıştı.
Fakat aynı anda iki farklı gerçeklikte birbirinden zaman olarak farklı olan anlarda nasıl yaşadığını çözemiyordu. Bildiği kadarıyla böyle bir şey mümkün değildi. O zaman nasıl olmuştu da hala Fonsia Şehri'nde şu anın içinde bulunurken yüz binlerce yılı farklı bir gerçeklikte yaşamıştı. Haru hafıza sarayı olmasa yaşadıklarının çoğunu unutacağını biliyordu. Fakat hafıza sarayı sayesinde her detayı hatırlıyordu.
Kaybettiği zaman ki öfkesini, değer verdiği şeylerin yok olmasından sonra onlara duyduğu özlemi, içine düştüğü çaresizliği ve yalnızlık hissini unutması mümkün değildi. Haru sarayın kapısında durup Wulkar'ı aktif hale getirdiği sırada İntikamcı askerleri onu izliyorlardı.
Haru içinde bulunduğu gerçeklikte yaşadığı için gerçekten mutluydu. Çünkü değer verdiği her şey bu gerçeklikteydi.
Fakat böyle bir şeyin nasıl olduğu konusu onun aklını kurcalıyordu. Haru aklına rağmen hisleri ile hareket ederek derin bir nefes aldıktan sonra arkasında ki İntikamcı askerlerine tek tek sarılmıştı. Yaşadıkları onun için gerçekten zordu. Sahip olduklarının değerini daha iyi anlamıştı. Adamlarının bağlılığından daha fazla onlara bağlanmıştı. Ayzu, Burain, Hinu, Zhimu, Ken, Chin, Kwan, Hyun, Iseul, Tmon, Kysara, Ranun ve Asling kısacası Onüçler Konseyi hala hayattaydı. Evi olarak gördüğü Yaokai Bölgesi yok edilmemişti.
Fakat içinde bulunduğu tehditti gayet iyi anlamıştı. Boyutsal yüzüğün depolama sınırını arttırmak için depolama alanını aşırı enerji ile doldurması büyük bir sorun ortaya çıkartıyordu. Bunu yaptığı takdirde değer verdiği her şey yok oluyordu.
Yine de yüz bin küsur yılın ardından adamlarını diriltip intikamını alabiliyordu.
Tabi ki bir şeyin kesin olarak farkına varmıştı. O da yükseliş uykusundan sonra kişiliğini kaybettiği gerçeğiydi. Duyguları istemediği sürece ondan uzaklaşmıştı. Oysa istese bile bu duygular ancak yapmacık olurdu. Asla gerçeğinin yerini tutamazdı. Sonra ulaştığı kutsal güç onun diğer insanlarla ve Ko'larla birlikte olmasına izin verecek bir şey değildi. Çünkü o kutsal güçle birlikte hem insanlıktan hem de Ko'luktan çıkacaktı.
Aksine hiçbirinin ulaşamayacağı üstün bir mertebeye terfi edecekti. Fakat değer verdikleri ile asla eskisi gibi olamayacaktı.
Çünkü sonsuz yaşamı boyunca onları ölümsüz yapıp yaşamaya devam etse bile sadece birkaç milenyum içinde bütün evrenin dengesini bozacaktı. Birisini sevip onunla evlense ve çocukları olsa sonsuz yaşamı boyunca hepsini ölümsüz yapacağı için sorunlar ortaya çıkacaktı.
Haru değer verdiği şeylerin kaybına dayanamayacağı için bu şekilde hareket edecekti. Fakat onun kanını taşıyan ölümsüz soyu sadece birkaç yüz yılda diğerlerinin üzerinde hakimiyet kuracak ve sahip olabildikleri her şeyi ele geçireceklerdi. Öyle ki birkaç milenyum içinde ölen insanlarla birlikte sadece onun soyu tamamen insanlığın devamı olacaktı. Eğer bir Ko ile birlikte olmayı seçerse aynısı geçerli olacaktı.
Belki de sonsuz yaşamı içinden birden fazla kişiyi sevecekti. Böyle bir şey ise yaradılışın dengesini bozup onu tamamen yok edene kadar sürecekti. Bu kadar büyük bir gücün olmamasının nedeni vardı. Bu güce sahip olan kişi sonsuzluğu boyunca hiçbir şeye değer veremez ve kimseyle birlikte olamazdı.
Haru böyle bir yaşamı kesinlikle kabul edemezdi. Onun istediği aksine bütün bu yıkımlardan uzakta bir aileye sahip olmaktı.
Tabi ki intikamını alacaktı. Fakat bunun tek yolu bu değildi. Eğer kutsal güce sahip olmayı seçerse bir kez kaybetmenin acısını yaşadığı değer verdiği her şeyi bu sefer sonsuza kadar kaybedecekti. Onların orada olduğunu bilse de asla ulaşamayacaktı.
Bu ise sadece ona sahip olacağı sonsuz yaşamında ıstırap getirirdi. Bunun için boyutsal yüzükle oluşan bu kırılma noktasında bir seçim yapması gerekiyordu. Ya değer verdiklerini ve belirsiz olan geleceğini seçerek şansını deneyecekti. Ya da kutsal gücü ve belirli olan geleceği seçerek sonsuza kadar kendini her şeyden soyutlayacaktı. O zaman farkında olamasa da boyutsal yüzüğü odanın duvarına fırlatarak aslında seçimini yapmıştı. Fakat şu an olsa yine aynı şeyi seçerdi. Hiçbir zaman onun isteği sonsuz güç ve sonsuz hayat olmamıştı.
Sadece intikamını alabilecek kadar güçlenmeyi ve intikamını aldıktan sonrada değer verdikleri ile birlikte sonunda biten mutlu bir yaşamı arzuluyordu. Seçiminden mutlu olsa da hala aynı anda nasıl iki ayrı gerçeklikte yaşadığını sorguluyordu.
O sırada hafıza sarayının içinde ki Kadim Azarath'ın "Efendim iki ayrı gerçeklikte yaşamanızı sağlayan bendim. Normalde geleceği görmek çok büyük bir güç gerektirse de benim gücümün yanında lafı olmaz. Ben aynı zamanda sizin o gelecekte yaşamanızı sağladım. Bunun sebebi sürekli olarak kontrol ettiğim geleceğinizde ki en önemli iki yol ayrımından birine ulaşmış olmanızdır. Bunun için kendi gücümü kullanarak size seçiminize göre olacakları gösterdim. Seçim yapmak size kalmış fakat size gösterdiğim geleceği seçmediğiniz için bunun bir bedeli olacak" diyen sesini duydu.
Haru aklında ki soruya bir yanıt bulduğu için mutluydu. Fakat bedelin ne olacağını merak etmişti.
Bunun için Kadim Azarath'a "Ödeyeceğim bedel nedir" diye sordu. Kadim Azarath "Ödeyeceğiniz bedel bedeninizde ki güçle yapılacak. Yaşadığınız gerçeklikte ki bedel ödenene kadar bedeninizde ki güç kalıcı olarak yok olacak" dedi.
Haru daha bir şey diyemeden bedeninde ki gücün onu terk ettiğini anladı. Sadece birkaç saniye içinde o kadar güçsüz düşmüştü ki önce dizlerinin üzerine çökmek daha sonrada bayılmak zorunda kaldı. Onu yakın bir mesafeden izleyen İntikamcı askerleri hemen ona yardım ederek sarayın içine taşıdılar. Saraya çağırılan doktorlar onu incelemelerine rağmen bir sorun bulamadılar.
Aradan geçen bir günün ardından Haru gözüne tanıdık gelen bir tavana bakarken kendine gelmişti.
Kadim Azarath ile son konuştuklarını hatırladığı için hemen kendisini kontrol etmeye çalıştı. Fakat buna gerek kalmadan Kadim Azarath'ın "Efendim ödemeniz gereken bedeli ödediniz. Bu bedel karşılığında savaşçı, büyücü, simyacı ve ruh avcısı seviyelerinizin tamamı ile bütün teknik seviyelerinizi kaybettiniz. Ayrıca sahip olduğunuz güçler yok edilmesin diye bedelin bir bölümünün karşılığı auranızın gücünden alındı. Şu anda auranız eskisine göre yüzde doksan oranında daha güçsüz. Şu an ki halinizle savaşçı, büyücü, simyacı ve ruh avcısı güçleriniz bir seviyedeler. Aynı şekilde sahip olduğunu bütün tekniklerde bir seviyeye gerilediler. Bunun haricinde bir kaybınız yok" dedi.
Haru duydukları karşısında şaşkınlığa düşmüştü. Fakat hafıza sarayı ile biraz hesaplama yapınca bu işten oldukça karlı kurtulduğunu anladı.
Diğer gerçeklikte büyük bir çoğunluğu uyku ile geçse de yüz bin küsur yıl yaşadığı için bunun bedeli oldukça fazla olmalıydı. Aurasının yüzde doksanını kaybetse de sahip olduğu bütün güçler ve tekniklere bir şey olmamıştı. Onları baştan geliştirmesi sorun olmazdı.
Elde ettiğin milyonlarca ruhu kaybetse de anlaşma yaptığı kaynak canavarının ruhu hala onunla bağlıydı. Bu yüzden onun güçlerini eskisi kadar güçlü olmasa da istediği gibi kullanabilirdi. Zaten önemsediği şey güç kaybetmek değildi. Aksine şu an ki gerçekliğe dönebildiği için oldukça mutluydu. Fakat çok büyük sorunları olduğunun da farkındaydı. Namanlar diğer geleceğinden aktif rol oynasalar da hala büyük bir tehdit oluşturuyorlardı.
Boyutsal yüzüğün içine enerji depoladığı diğer geleceğinde boyutsal yüzüğün çekim alanına çekilmekten son anda kurtardığı kadın aslında gökyüzü namanıydı. Şu anda gökyüzü namanı onunla aynı sarayda bulunuyordu.
Haru namanların gücünü oldukça iyi kavradığı için yapması gereken tek şeyin bir an önce buradan uzaklaşmak olduğunu ve bir süre için ortadan kaybolması gerektiğini biliyordu. Namanlar hala tam olarak kavrayamadığı bir sebepten dolayı onun peşindeydiler. Üstelik en güçsüz dört naman bile krallığının tamamını içinde ki her şeyle birlikte yok edebilecek güçteydi.
Değer verdiği şeyleri korumanın tek yolu onlardan uzaklaşmaktan geçiyordu.
Diğer gerçekliğinde ki o kadar yıldan sonra büyük bir özlem içerisinde olsa da onların zarar görmemesi her şeyden daha önemliydi. Haru güç seviyelerini kaybettiği için şu an ki haliyle oldukça güçsüzdü. Fakat hala aurasına Wulkar'a ve Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniği ile bağlı olduğu kaynak canavarının dönüşüm yeteneklerine sahipti. Sadece bir süre için her şeyden uzaklaşması ve gücünü geliştirmesi gerekiyordu. Gücün intikam için bir araç değil değer verdiklerini korumak için bir amaç olması gerektiğini anlamıştı.
Bunun için kendine geldikten sonra odasına gelenlerin bulması için bir mesaj bıraktı.
Bu mesajda Burain'e İntikamcı ordusunu krallığın başında olmadığı üç yıl içinde en az beş katına ulaştırmasını, Ayzu'ya bütün planlarını bıraktığı çalışmaya hazır enerji motorunu Yaokai Bölgesi'nde ve üç yıl içinde bütün krallıkta çalıştırmasını, ikisi dışında Onüçler Konseyi'nin geri kalanlarına krallığın her anlamda üç sene içinde kıtanın üstünde yenilmez bir güce dönüştürülmesini emrettiği bir içerik vardı.
Bu içeriğin dışında değer verdiklerine duyduğu özlemi ve üç yıl sonra mutlaka geri döneceğini o gün geldiğinde bir daha ayrılmamak üzere bir arada olacaklarını yazıyordu. Mesajın en sonuna ise "İntikam almak değer verdiklerini korumaktır" yazısını eklemişti.
Bütün namanları ortadan kaldırana kadar krallığına geri dönmesi söz konusu değildi.
Bu kadar tehlikeli bir düşmanın hedefiyken krallığına dönmesi sadece krallığını ve değer verdiklerini hedef haline getirirdi. Haru'nun düşmanını yenene kadar ortadan kaybolmaya ihtiyacı vardı. Bunun için mesajı yazdıktan sonra saraydan gizlice ayrılmıştı. Fonsia Şehri'nin içinde üzerine basit bir yolcu kıyafeti geçirmiş ve sarayın ahırından beyaz bir at almıştı.
Zaten ticaret bilekliğinde yeteri kadar altını ve boyutsal yüzüğünde malzemesi vardı.
Ayrıca artık özlemini çektiği Wulkar'a sahipti. Yolculuğu boyunca karşılaşacağı tehlikelere karşı onu kullanabilirdi. Böylece Haru güçlenmek için çıktığı bu yolculukta Fonsia Şehri'nden ayrıldı. Bu kıtada doğrudan gitmediği çok az yer vardı.
Doğu Aslan Krallığı bu yerlerin çoğunu içinde barındırıyordu. Çünkü Kuzey Kaplan Krallığı'na, Batı Panter Krallığı'na ve Güney İntikamcı Krallığı'na gitmiş olmasına rağmen Doğu Aslan Krallığı'na hiç gitmemişti. Bunun için Fonsia Şehri'nden ayrıldıktan sonra atını doğuya doğru sürdü. Bir süre atı ile ormanlık alanda yolculuk ettikten sonra bir nehrin yakınlarında mola verdi.
Atını bir ağaca bağladıktan sonra Wulkar'ı eline alarak aktif hale getirdi. Kılıcını kullanmayı özlemişti.
Yolculuğu için kaynak canavarlarında bulunan enerji kristalleri oldukça işine yarardı. Bu enerji kristalleri ile biraz meditasyon yaparak daha hızlı gelişmesi mümkündü. Doğu Aslan Krallığı'na vardığı zaman orada bir savaş okuluna girmeyi düşünüyordu.
Bu savaş okulunda yeteneklerini hızlıca geliştirebilir ve daha fazla teknik öğrenebilirdi. Zaten üç yıl gibi bir zamana sahipti. Bu zamanın en az iki yılını savaş okulunda harcamayı düşünüyordu. Tabi ki Doğu Aslan Krallığı'na Haru Johun olarak gidemezdi. İsmi Güney İntikamcı Kralı olarak bilindiği için tıpkı Kuzey Kaplan Krallığı'nda kendine taktığı Erith ismi gibi yeni bir isim bulmak zorundaydı.
Ayrıca bir soy adı da bulması gerekiyordu. Sonuçta gelişimi sırasında ortaya çıkmayı göze alamazdı.
En kötü senaryoda krallığı büyük bir tehdit altında kalırsa istediği zaman geri dönebilir ve başına geçebilirdi. Bu yolculuk için yanına Serith'i alamamış olsa da bindiği beyaz attan da memnundu. Yaşadığı tecrübenin sonucunda en ufak şeyden bile mutluluk duyar hale gelmişti.
Düşünceleri başlı başına birkaç kez değişmişti. Fakat Haru şimdi ki halinin eski haline göre daha iyi olduğunun farkındaydı. Artık yeni bir amacı vardı. Değer verdiklerini elinden geldiğince koruyacaktı. Eskiden bekletmeyi göze alamadığı intikamı artık ikinci plandaydı. Bu zamana kadar hep ilk amacı alacağı intikam olsa da aslında intikamından çok daha önemli şeyler olduğunu fark etmişti.
Wulkar ile ormanlık alana girerek avlanmaya başladı. Aslında yaptığı eylem avlanmaktan çok katliamı andırıyordu.
Çünkü ormanın içinde kaynak enerjisine sahip olmayan gördüğü her hayvanı Wulkar ile acımasızca öldürüyordu. Bazıları kırmızı yıldırımların üstün yakıcı gücü ile karşılaşırken bazılarının gördüğü son şey Wulkar'ın keskin ucu oluyordu.
Haru kendince avlanma dediği bu eylemi bitirdikten sonra avladığı bütün hayvanları bir yere topladı. Kısa sürede onlarca hayvanı avlamıştı. İşe yarar olanların kürklerini ve etlerini almıştı. Ayrıca bir aslandan aldığı yeleyi boyutsal yüzüğünde ki bıçağı kullanarak şekillendirmiş ve kolsuz bir başlık haline getirmişti. Aslanın kafasının olduğu kısma kendi kafası giriyordu. Yelesi ise sırtından aşağı doğru uzanıyordu.
Haru bu işleri hallettikten sonra daha fazla zaman kaybetmemek için atının yanına geri döndü.
Avladığı hayvanlardan geriye kalanlar ormanda ki diğer vahşi hayvanlara ziyafet sunarken o beyaz atının sırtında hafif dağlık arazide, esen rüzgarla dalgalanan aslanın yelesi ile birlikte doğuya doğru olan yolculuğuna devam etti.
Comment Now
0 yorum