Uzun süre boyunca demirci atölyesinde ki Haru'dan haber alınamayınca Valdor Haru'nun rahatsız edilmemek konusunda ki emrine rağmen demirci atölyesine girdi. İçeri girdiği anda gördüğü ilk şey yüzünden hemen belinde ki kılıca eli gitmişti. Çünkü demirci atölyesinin kapıya yakın olan duvarında içeri doğru bir göçük oluşmuştu. Valdor herhangi bir tehditte karşı etrafı incelerken yerde ki kanı fark etti.
Gözleri kısa bir süre içinde Haru'nun yerde ki bedenine kilitlenen Valdor yaşadığı o anlık şoktan dolayı olduğu yerde kaldı.
Birkaç saniyenin ardından kendini topladıktan sonra hemen Haru'ya yardım etmek için yanına koştu. Haru'nun durumunun ağır olduğunu anlayan Valdor hemen diğerlerine haber verdi. Adamları çok kısa bir sürenin ardından etrafına toplanmışlardı.
Hiçbiri ne yapacaklarını bilmedikleri için bir türlü harekete geçemiyorlardı. Aralarında doktor olan birisi yoktu. Bu durumu duyan bir maden işçisinin tavsiyesi üzerine Haru'yu Taş Höyük Kasabası'na götürmeye karar verdiler. Madene gelen işçileri taşıyan at arabasının arkası hemen hazırlandı. Haru'nun bedeni tahtadan yaptıkları taşınabilir bir sedyeye konduktan sonra at arabasının arkasına yerleştirildi.
Valdor her türlü duruma karşı yanına aldığı dokuz kişiyle birlikte Taş Höyük Kasabası'na doğru süratle yola çıkmıştı.
Haru Taş Höyük Kasabası'na daha hızlı ulaşabilsin diye iki atın çektiği at arabasına güçlü iki at daha eklenmişti. Ayrıca arabanın içinde ağırlık yapan her şey boşaltılmıştı. Haru yapacakları hızlı yolculukta daha kötü bir hale gelmesin diye üzerinde yattığı sedye ile birlikte at arabasına sabitlenmişti.
Bunun haricinde dokuz tane daha at hazırlanmıştı. Valdor at arabasını sürerken diğerleri at arabasına eşlik ediyorlardı. At arabasını yavaşlatacak ağırlıktan kurtulmak için yanlarına dokuz adet daha at almışlardı. Valdor süratle sürdüğü at arabasını aynı zamanda çok sarsmamaya dikkat ediyordu. Haru'nun durumunu daha kötü hale getirecek her türlü hareketten kaçınıyordu.
Valdor elinden geldiği kadar hızlı bir şekilde Taş Höyük Kasabası'nın önüne varmayı başardı.
Kapıda ki muhafızların kontrolünün ardından süratle kasabaya girerek Ryou Jo'nun evini aramaya başladılar. Ryou Jo'nun adresini bilmedikleri için önlerine gelen birkaç kişiye adres sordular. Kimisi onların görünüşlerine bakarak dalga geçmiş kimisi de ciddiye almamıştı.
Valdor en sonunda kılıcı ile bir tanesinin kıyafetine yeni bir cep yaptıktan sonra Ryou Jo'nun malikanesinin adresini öğrenmişlerdi. Süratle at arabasını malikanenin önüne süren Valdor ve adamları malikanenin önünde Ryou Jo'nun korumaları tarafından durduruldular. Sürekli zaman kaybettiklerinden dolayı iyice sinirlenen Valdor kılıcı ile karşısında ki korumalara saldırmamak için kendisini zor tutuyordu.
Adamlarının da ondan bir farkı yoktu. Neyse ki Ryou Jo onları tanımıştı. Bu yüzden malikaneye girebilmişlerdi.
Valdor Haru'nun durumunu Ryou Jo'ya anlattı. Ryou Jo kendisini Arithor'a karşı her şeye rağmen borçlu hissettiği için kasabada ki en iyi doktorun çağırılmasını emretti. Arithor Taş Höyük Kasabası'nda gizemli ayrılışından beri iyice ünlü hale gelmişti.
Hem kapıda ki muhafızların hem de Ryou Jo'nun korumalarının bazıları yüzünden kasabada sadece bir saat içinde Arithor'un geri döndüğü ve yaralı olduğu haberi yayılmıştı. Arithor'un ağır yaralı olduğu haberi ailesine ulaşınca annesi bayılarak kendinden geçmişti. Babası ise annesi ile ilgilendikten sonra doğruca Ryou Jo'nun malikanesine doğru yola çıkmıştı. Tabi ki bu haberi duyan birçok insan malikaneye akın etmişti.
Bunun sonucu olarak Ryou Jo'nun malikanesinin ön tarafı büyük bir insan kalabalığı ile dolmuştu.
Beklenen doktor gelince hemen Haru'nun yanına alındı. Doktor kapsamlı bir şekilde Haru'yu inceledikten sonra kötü haberi orada bulunanlara iletti. Dış yaralanmalar ve yanıklar şifalı bitkilerle iyileştirilse bile iç kanamanın iyileştirilmesi mümkün değildi.
Bu iç kanamanın iyileştirilmesi için güçlü bir şifa büyüsü veya iyileştirme iksiri yapabilecek birisine ihtiyaçları vardı. Taş Höyük Kasabası'nda bu yeterlilikte olan tek kişi Gül Şövalyeleri Okulu'nun baş elderiydi. Ryou Jo hemen baş elderin çağırılması için birilerini gönderdi. Fakat buna gerek kalmadan aralarında baş elderinde olduğu bir büyük bir grup malikaneye girdi. Klan büyükleri ve bazı zenginlerden oluşan grubun içinde Gül Şövalyeleri Okulu'nu temsil etmek için baş elderle birlikte beş elder daha Ryou Jo'nun malikanesine gelmişlerdi.
Hemen Haru'nun bulunduğu odaya alınan baş elder Haru'yu dikkatle inceledi.
İncelemeyi bitirdikten sonra ellerine topladığı saf enerjiyi Haru'nun bedeni üzerinde gezdirmeye başladı. Bu sayede bir çeşit şifa büyüsü uygulayabiliyordu. Haru'nun kollarında, bacaklarında ve göğsünde gezdirdiği elleri ile büyüyü bitirdi.
Bir kez daha baş elder Haru'nun büyüden sonra ki durumunu inceledi. Ortaya çıkan sonuç etkili olsa da yetersizdi. Baş elderin yaptığı büyü kırık kemikleri ve bazı küçük kas yırtılmalarını onarsa da iç kanama hala devam ediyordu. Üstelik kan ciğerlerinde toplanmaya başlamıştı. Baş elder Ryou Jo'dan istediği bazı malzemeleri söylemişti. Yapacağı iksir için gerekli olan bu malzemeler süratle kasaba eczanesinden temin edilmişti.
Baş elder elinden geldiği kadar hızlı bir şekilde çalışarak iksiri yarım saat içinde yapmayı bitirmişti.
Fakat hala büyük bir sorunları vardı. İksir iç kanamayı durdursa bile Haru'nun ciğerlerine toplanan kanın çıkartılması gerekiyordu. Beş elder doktorun iğnelerinden birini alarak doğrudan Haru'nun sağ tarafına batırdı. İğnenin akciğerine giren ucu ile birlikte fazla kan çekilmeye başlandı.
Aynı işlem sol tarafı içinde yapıldıktan sonra baş elderin yaptığı iksir Haru'ya içirildi. Haru hala kendine gelmemiş olsa da artık yapılacak bir şey kalmamıştı. O zamandan sonra uzun bir bekleyiş süreci başladı. Ryou Jo belli kişiler dışında Arithor'un odasına kimsenin girmemesini emretmişti. Fakat bu emri verirken Haru'nun adamlarını unutmuştu. Valdor Haru'nun odasına girmek istediğinde engellendiği anda yanında ki dokuz kişi ile birlikte kılıcına sarılmıştı. Kapının önünde ki dört korumaya katılan diğer korumalar ile birlikte kılıçlar çarpışmaya başlamıştı.
Neyse ki kılıç seslerini fark eden Ryou Jo hemen olay yerine gitmiş ve sorunu çözmüştü.
Haru'nun adamlarının odaya girmesi için yeni bir emir verildikten sonra malikânenin içinde ortalık durulmuştu. Fakat dışında olaylar büyümeye devam ediyordu. Arithor'u görmek isteyen önemli, önemsiz bütün kişiler Ryou Jo'nun emri ile engelleniyordu.
Malikaneye ulaşmaktan annesi ile ilgilendiği için geç kalan Arithor'un babası engellenenler arasındaydı. Öyle ki oğlunu görmek için korumalara aldırmadan malikaneye girmeye çalışmıştı. Fakat hastalığından dolayı onun simasını tanıyan çok az kişi olduğu için korumalardan biri tarafından karın boşluğuna sokulan bir kılıç ile ağır bir şekilde yaralanmıştı. Bu olay Ryou Jo'ya hemen haber verildi.
Başta kötü niyetli olarak düşündükleri kişinin aslında Arithor'un babası olduğunun ortaya çıkması ile birlikte olaylar değişik bir boyuta ulaştı.
Ryou Jo Arithor'un babasını yaralayan korumayı hemen zindana attırmış ve malikanede ki ayrı bir odada Arithor'un babası ile ilgilenilmesini emretmişti. Ryou Jo aldığı son haberden sonra neredeyse sinir krizi geçirecekti. Hala kendini Arithor'a borçlu hissederken yaşanan son olay onu bitirmişti.
Neyse ki aradan geçen üç saatin ardından Arithor'un babası hayati tehlikeyi atlatmıştı. Fakat bu doğrudan olmasa da dolaylı olarak sebep olduğu şeyi değiştirmezdi. Tabi ki bu olay kasabada ki halk tarafından duyulmuştu. Oldukça ünlü olan Arithor'un birde yaralı olduğu haberinden sonra birçok kişi onun için üzülmüştü. Fakat babasının Ryou Jo'nun adamları tarafından yaralandığı haberi ortaya çıkınca bu üzgünlük öfkeye dönmüştü.
Öyle ki çok kısa sürede birçok kişi ellerine geçirdikleri her türlü alet ve meşalelerle Ryou Jo'nun malikanesinin önüne akın etmişlerdi.
Belki de ilk kez Ryou Jo'nun halk içinde ki itibari büyük bir risk altındaydı. Bu durumu bir fırsata çevirmek isteyen Ryou Jo'nun düşmanları halkı gizlice kışkırtmaya ve örgütlemeye başlamıştı. Haru Arithor kimliği altında bir kez daha Taş Höyük Kasabası'nı karıştırmayı başarmıştı.
Bu olaylardan sonra Ryou Jo halkın önünde kasaba meydanında bir konuşma yapmış ve yaşanan talihsiz olayı anlatmıştı. Ryou Jo'nun anlattıklarından sonra halkın öfkesi Arithor'un babasını yaralayan korumaya toplanmıştı. Ryou Jo suçlu olduğu tartışılır olmasına rağmen kasaba halkının isteği üzerinde zindana attırdığı korumayı kasaba meydanında idam ettirmiş ve halka istediğini vermişti.
O gecenin sabahında Haru bilincini geri kazanarak gözlerini açmıştı. Bir anda yaşadığı dejavu hissi onu hareketsiz bırakmıştı.
Yabancı bir tavana bakarak uyandığı ilk seferi değildi. Bu gezegene ilk geldiğinde ve sonrasında bu duyguyu çokça yaşamıştı. Başını zorlukla çevirerek içinde bulunduğu odayı incelemeye başladı. Sade eşyalarla döşenmiş görünürde hiçbir özelliği olmayan tek kişilik küçük bir odadaydı.
Yattığı yataktan kalkmak istediği sırada göğsünde hissettiği acı ile tekrar yatmak zorunda kalmıştı. Ayrıca acıya hazırlıksız yakalandığı için kısık bir şekilde inlemişti. Fakat bu inleme sesi Haru'nun bulunduğu odanın kapısının önünde nöbet tutan ve arada onu kontrol eden Valdor tarafından duyulmuştu. Hemen odaya giren Valdor Haru'yu uyanık görünce oldukça mutlu olmuştu.
Haru'nun uyandığı haberi malikanede duyulduktan sonra ziyaretçileri odasına gelmeye başladı.
İlk önce baş elder odasına gelmiş ve durumunu kontrol etmişti. Önceden hazırladığı bir iksiri Haru'ya içirmiş ve dinlenmesini tavsiye ederek odadan ayrılmıştı. Daha sonra diğer dokuz adamı odasına gelmiş ve onu ziyaret etmişti. Hepsi Haru'yu iyi durumda gördükleri için mutluydu.
En son odasına Ryou Jo gelmişti. Onun buraya getirilişinden başlayarak gelişen bütün olayları anlatmış en sonunda da babasının durumundan bahsetmişti. Haru duydukları karşısında gerçekten öfkelenmişti. Kendisinin yüzünden masum bir insan zarar görmüştü. İşte buna katlanması mümkün değildi. Üstelik bu insan içinde bulunduğu bedenin eski sahibinin babasıydı. Haru bir anlamda onlara karşı kendini sorumlu hissediyordu.
Bunun için öfkelenmesi oldukça doğaldı. Babasını yaralayan korumanın öldürüldüğü haberini aldıktan sonra öfkesinin çok küçük bir bölümü yok olsa da hala fazlasıyla öfke ile doluydu. En son bu kadar öfkelendiğinde yüzlerce kişiyi acımasızca öldürmüş ve demirden bir heykel yapmıştı.
Bu öfkesinin büyük bir bölümü Ryou Jo'ya odaklanmıştı. Hatta kendine Ryou Jo'yu öldürmemek için birçok kez hâkim olması gerekmişti.
Neyse ki aradan geçen birkaç günün ardından Arithor'un babası kendine gelmişti. Haru Valdor'a verdiği emir ile madenden otuz kişinin kasabaya çağırılmasını sağlamıştı. Bu gelen otuz kişinin ikinci bir emre kadar Arithor'un ailesini koruması emredilmişti.
Haru Ryou Jo'dan aldığı çelik mühürü bu adamların liderine vermişti. Artık ona ihtiyacı yoktu. Planı golemin yok olması ile birlikte başarısızlığa uğradığı için Büyük Naman Krallığı içinde itibar kazanmanın farklı bir yolunu bulması gerekiyordu. Haru kendini topladıktan sonra madenden elde ettikleri kaynağın çok büyük bir bölümünü Valdor'a bıraktı. Ayrıca Valdor'a madene ve ailesine sahip çıkmasını emretti.
Haru'nun bu olayın merkezine gitmesi gerekiyordu. Yani doğrudan Naman Sarayı'na gidecekti.
Ryou Jo'nun malikanesinden ayrılmadan önce Valdor'la son kez vedalaşmıştı. Daha sonra ona "Güneşin ufka değdiği yer. Bu bizim gizli kodumuz olacak. Sonunda bu kodu taşıyan bir mesaj alırsan veya sana bu kodu söyleyen birisiyle görüşürsen benden olduğunu anlarsın" dedi.
Valdor son bir kez kafa salladıktan sonra yanından ayrıldı. Haru yanına bir kesenin içinde yüz altın ile beline astığı bir kılıçla sırtına astığı bir kalkan almıştı. Ayrıca içinde erzak ve ateş yakmasını, odun kesmesini, sağlayacak bazı malzemeler almıştı. Bu malzemelerin içinde oldukça keskin bir bıçakta vardı. Fazla bir şeye ihtiyacı yoktu. Kılıcı ve iyi talihi yapacağı yolculukta ona yeterli olurdu.
Ryou Jo'nun yanından ayrılmadan önce onunla yalnız kaldıkları bir anda uzunca konuşmuştu.
Ona Valdor'a ve diğer adamlarına yardımcı olmasını ve ailesine sahip çıkmasını söylemişti. Ayrıca ona kendisine büyük bir şekilde borçlandığını ve bir gün bu borcu almak için geri geleceğini söylemeyi ihmal etmemişti.
O gün geldiğinde ailesinin ve adamlarının durumunun bu borç üzerinde iyi veya kötü şekilde etkili olacağını ise konuşmasına eklemişti. Ryou Jo'nun özürlerini geri çevirmiş ve malikaneden tek başına ayrılmıştı. Valdor'un at arabasına bağladığı dört attan ikisini yanına alarak Taş Höyük Kasabası'ndan ayrılarak yola çıktı. Büyük Naman Krallığı'na Dunlain Kalesi, Yaorath Bölgesi ve Kuzey Başkenti'nde unutamayacakları zararlar vermiş olsa da hala intikamından oldukça uzaktı. Bütün Büyük Naman Krallığı destekçileri ölene kadar intikamı bitmeyecekti.
Başlangıçta Kuzey Başkenti'ne giderek Belany üzerinde ki etkisini kullanmayı düşünüyordu.
Fakat yeterince güç sahibi olmadığı sürece bunu yapması saçma olurdu. Naman Sarayı'nda belli bir statüye ulaştıktan sonra bir soylu olarak Kuzey Başkenti'ne gidecek ve Belany'i o zaman kullanacaktı. O zamana kadarda kaybettiklerinin acısını yaşaması için onu bırakacaktı.
Başlangıçta değer verdiği ve önemsediği Belany ailesi ile birlikte Büyük Naman Krallığı'nın yanında yer aldığından beridir düşmanı haline gelmişti. Ona ihtiyacı olduğunu bilmese asla öldürmekte tereddüt etmezdi. Bu kıtada yaşayan milyonlarca insanı öldürmesi gerekse bile onun için ölen her İntikamcı askerinin intikamını alana kadar durmayacaktı. Bu uğurdu bütün insanları karşısına almaya hazırdı.
Büyük Naman Krallığı'nı destekleyen herkesi yok edecekti. Ayrıca Büyük Naman Krallığı'nı kanlı bir şekilde tarihten silecekti.
Çıktığı bu yolculukla gezegende ki en büyük katliamlardan birinin başlamasına sebep olduğunun farkında bile değildi. Bir kez daha evrenin her noktasında olduğu gibi belli amaçlar uğruna kan akacak ve birileri ölecekti. Doğanın kanunu yaşamak ve ölmek üzerine kuruluydu.
Haru'nun intikam hırsı göz önüne alındığında bu kaçınılamazdı. Bugüne kadar yaptığı işkenceler içerisinde en kötüsünü doğa namanı olacak o kadına yapmayı planlıyordu. Ona yapacağı işkenceler o kadar korkutucu boyutta olacaktı ki bu işkenceyi görenler akıl sağlıklarını kaybedecek noktaya geleceklerdi. Haru içinde ki Ko yanını bu gezegene geldiğinden beridir ilk kez ortaya çıkaracaktı.
Kuşkusuz evrenin her noktasında yıkıcı olduğu gibi Ko yanının etkisi bu gezegende de oldukça yıkıcı olacaktı.
Belinde ki kılıca üzgün bir şekilde bakarak Taş Höyük Kasabası'ndan ayrıldı. Arithor'un bedeninden yaşadığı süre boyunca iki şeyin yokluğunu sürekli olarak çekmişti. Birincisi kaybettiği İntikamcı askerleriydi. İkincisi ise bu gezegende yaptığı ilk silah olan Wulkar'dı.
Wulkar gibi bir kılıcı kullandıktan sonra beline bu ilkel kılıcı asmak onu üzüyordu. Fakat kayıplar her zaman vardı. Bu kayıplar için kendini harap etmek yerine bundan ders çıkarmak gerekirdi. Haru'da bir ders çıkarmıştı. Kaybetmek ve kazanmak önemli değildi. Önemli olan kaybettiklerini geri kazanabilmek, kazandıklarını elinde tutabilmek ve ne olursa olsun hep ileriye gidebilmekti.
Comment Now
0 yorum