Hemen demirci atölyesinin kapısını açan Haru en iyi adamlarından biri olan Valdor ile karşılaştı. Valdor Haru'ya "Misafirimiz var, gelmeniz gerekiyor" dedi. Haru misafirin kimliğini merak ettiği için aceleyle demirci atölyesinden ayrıldı. Madenin kapısına ulaştığı zaman Ryou Jo ve adamları ile karşılaştı. Kılık kıyafetlerine bakılırsa avlanmaya çıkmış gibiydiler. Haru adamlarına verdiği bir işaretle silahlarını indirmelerini sağladı.
Ryou Jo onun için hala önemli olan Taş Höyük Kasabası'nın başıydı. Onunla düşman olmayı istemezdi.
Haru Ryou Jo'yu incelemeye başladı. Ava çıkmış bile olsalar kasabadan oldukça uzaktaydılar. Ayrıca dağlık alana avlanmaya gelmek yerine çok rahatlıkla ormanda avlanabilirlerdi. Üstelik madenin yerini nasıl buldukları da büyük bir merak konusuydu.
Anlaşılan adamları kasabadan alışveriş yaparken takip edilmişti. Haru bu durumda bilinmeyenler çok olsa da Ryou Jo'yu tehdit olarak görmüyordu. Yine de gardını indirmedi. Yaşadığı onca olaydan sonra gardını indirmemeyi öğrenmişti. Bu sırada Ryou Jo uzun süren sessizliği bozarak "Arithor! Sonunda yeniden karşılaşabildik. Görmeyeli fazlasıyla güçlenmişsin" dedi.
Haru Ryou Jo'yu bozmayarak "Sizinle tekrar görüşebilmekte güzel efendim. Buyurun içeride misafirim olun. Sizinle konuşacağım öze şeyler var" dedi.
Haru'nun adamları daha önceden adını Arithor olarak bildikleri için buna şaşırmamışlardı. Fakat Haru'nun birisiyle efendim diyerek konuşmasına şaşırdılar. Haru Ryou Jo ile birlikte madenin içine girdi. Ryou Jo adamlarına işaret verdiği için dışarıda beklemeye başladılar.
Haru'da Valdor'a başıyla bir işaret vererek madenin boşaltılmasını sağladı. Bunu bilerek yapmıştı. Klasik av ekipmanları giymiş yirmi kişinin aksine her biri bir kılıç, bir kalkan ve bir yay kullanan çelik zırhlara ve savaş donanımına sahip yüz adam madenin kapısına konuşlanmıştı. Bu bir anlamda Haru'nun güç gösterisiydi. Ryou Jo'nun adamları Haru'nun adamlarını görünce şaşkınlığa ve korkuya kapılmışlardı.
Yüz kişi olsalar da ciddi bir savaş gücü oldukları kesindi. İçlerinden bazıları Büyük Naman Krallığı'nın askeri birliklerini görmüş olmalarına rağmen böylesine düzenli ve güçlü duran bir birlikle karşılaşmamışlardı. Üstelik hem yay hem de kılıç kullanabiliyorlardı.
Valdor Haru'nun niyetini anladığı için adamlarını ellişer kişiden iki gruba böldü.
Bir grup saldıran taraf olurken diğer grup savunan taraf olacaktı. Saldıran tarafta ki elli kişi yaylarını ellerine alarak sırtlarında ki sadaklarından aldıkları okları savunan elli kişiye atmaya başladılar. Bu sırada onlarda kalkanları ile bir savunma hattı kurdular.
İçlerinden bazıları atılan oklar yüzünden ciddi olmayan yaralar alsalar da eğitim durmadı. Haru son zamanlarda onlara verdiği eğitimin düzeyini arttırmıştı. Gücünü gizleyerek dikkatlice yaptığın saldırılar ile güçlenemezdin. Bunun için Haru kasti olarak öldürmeye izin vermiyordu. Fakat eğitimler sırasında yaralamak serbestti. Bu yüzden adamları eğitimlerde daha dikkatli oluyordu.
Öyle ki savaş zamanlarında rakiplerine karşı en ufak bir boşluk vermiyorlardı.
Elli kişi bir süre sonra ok atmayı bırakarak savunmada ki elli kişiye karşı saldırıya geçti. Savunma hattı açılarak silahlarını çekti. Çok kısa bir zamanda herkes birine karşı savaşmaya başlamıştı. Kılıç çarpışmaları tok kalkan seslerine ve arada duyulan acı çığlıklarına karışıyordu.
Bir kişiye üstünlük sağladığın zaman o kişi savaştan çekiliyordu. Bu şekilde savunma takımı saldıranları birer birer eleyerek on kişi kalmalarına rağmen eğitimin kazanan tarafı olmayı başardılar. Valdor eğitimi bitirdikten sonra az önce birbirine acımasızca saldıran ve yaralayan kişiler birbirlerine sarılmış ve gülerek konuşmaya başlamışlardı. Sanki az önce savaşan kişiler onlar değildi.
Yaralı olanlar arkadaşlarından aldıkları yardımla toparlanmıştı. Valdor dağılmalarını söylemediği için hazır bir şekilde bekliyorlardı.
Ryou Jo'nun adamları ise gördükleri karşısında tam anlamıyla korkuya kapılmışlardı. Öyle ki aralarından bazıları savaşa katılmayı ve savunan tarafa yardımcı olmayı bile düşünmüşlerdi. Neyse ki komutanları diğerlerine oranla uyanık birisiydi.
Bu yüzden onların eğitim yaptıklarını anlamış ve bunu diğerlerine söylemişti. Fakat hiçbiri daha önce böyle şiddetli bir eğitim görmedikleri için şaşkındı. Bu adamların yaptıkları eğitimi gördükten sonra başkalarına eğitim yaptıklarını söyleyemezlerdi. Çünkü yaptıkları eğitim bu adamların yaptığı eğitim ile kıyaslanamayacak kadar gülünçtü. Yaptıkları eğitim sırasında birçoğunun kanı akıyordu.
Dışarıda bunlar olurken içeride ise çok daha farklı şeyler oluyordu.
Haru Ryou Jo'nun habersiz gelişini bir fırsata çevirmeye karar vermişti. Maden çalışmaya başlasa da iş gücüne ihtiyacı vardı. Eğer Ryou Jo ile anlaşabilirse kasabadan işçi kiralayabilir ve yüksek miktarda ham madde üretebilirdi.
Ayrıca Taş Höyük Kasabası'nda ürettikleri ile ticaret yapması ona daha fazla para kazandırırdı. Tabi ki ticaret izni alması ve belli bir vergi ödemesi gerekiyordu. Fakat Haru Ryou Jo ile bu sorunları aşacağına inanıyordu. Bunun için konuşmaya başlayarak "Efendim gördüğünüz gibi burası benim işlettiğim bir maden. Daha çok kısa bir süre olsa da fazlasıyla ilerleme kaydettik. Gördüğünüz gibi madeni korumak benim için bir sorun değil. Ayrıca madenin içinde yaşam alanları da var. Tek ihtiyacım olan madende kazı yapabilecek insan gücüdür" dedi.
Ryou Jo ise madenin içine girdiğinden beridir şaşkınlıkla etrafını izliyordu.
Arithor'un kasabadan ayrılması onu sıkıntıya sokmuştu. Ne olursa olsun kendini Arithor'a karşı borçlu hissediyordu. Bunun için Arithor'a dair bir iz arıyor fakat bir türlü bulamıyordu. Arithor'un ailesini gizlice korumaya aldığı için ailesi oldukça rahattı.
Tüm bunları Arithor'a duyduğu minnet yüzünden yapıyordu. Kasabaya gelen yeni yüzler artınca bundan şüphelenen Ryou Jo adamları takip ettirmişti. Kasaba eskiden olduğu gibi çok ziyaret edilen bir yer olmadığı için şüphelenmekte haklıydı. Ryou Jo bu adamların casus olabileceğinden şüpheleniyordu. Fakat takip sonucu bu adamların Arithor ile çalıştıklarını öğrenmiş olmuştu.
Üstelik takip edenlerin verdiği rapora göre Arithor büyük bir madene sahipti.
Ryou Jo bunun üzerine avlanmaya gider gibi adamları ile hazırlanmış ve madeni ziyarete gelmişti. Madende kısa sürede Arithor'un yaptıklarını gördükten sonra onunla iş yapmaya karar verdi. Bunun için Arithor'a "O zaman sana gerekli iş gücünü sağlayabilirim. Ayrıca üreteceğin kaynakları Taş Höyük Kasabası'nda benim güvencem altında pazar fiyatından yüksek bir şekilde satılmasını sağlayabilirim" dedi.
Haru'nun düşündüğü şey bundan farklı olsa da Ryou Jo'nun desteğini alırsa iki tarafta bu işten daha çok kazanç elde ederdi.
Bunun için Haru "O zaman madende çalışacak işçiler konusunda anlaştık. Üretilen ham maddeyi de doğrudan size vereceğim. Fakat bu işten ne kadar kazanç sağlamayı düşündüğünüzü sorabilir miyim efendim" dedi. İşe başlamadan önce bazı şeyleri netleştirmesi gerekiyordu.
Ryou Jo biraz düşünür gibi olduktan sonra "Elde edilen toplam kazancın yüzde onunu istiyorum. Fakat bunun karşılığında üretilen bütün kaynaklar benim güvencem altında olacak. Yani bu işten herhangi bir kayıptan dolayı zarar etsek bile bu zarar sana yansımayacak. Ayrıca bundan sonra ihtiyacın olan her konuda benim tam desteğimi alacaksın" dedi. Haru konuşmanın başında yüzde onu duyunca morali bozulsa da konuşmanın devamında oldukça mutlu olmuştu. Ryou Jo'nun ona önerdiği şey her konuda tam desteğiydi.
Ryou Jo Taş Höyük Kasabası'nda oldukça önemli birisiydi. Onun desteği bir anlamda Taş Höyük Kasabası'nın desteğini kazanmak anlamına geliyordu. Haru böyle bir teklif için değil yüzde on yüzde otuzu bile düşünmeden verirdi.
Çünkü bu teklif onun planlarının daha da hızlanmasını sağlayacaktı.
Arkasında Ryou Jo'nun desteği olduktan sonra Taş Höyük Kasabası'nda kimse ona karşı durmaya cesaret edemezdi. Arithor'un anılarına göre Ryou Jo daha önce kimseye tam desteğini vermemişti. Arithor bunca yıldan sonra Ryou Jo'nun desteğini alan tek kişiydi. Taş Höyük Kasabası'nda güç kazanmak için gerek klan liderleri gerekse önemli zenginler bu desteği Ryou Jo'dan almaya çalışmıştı.
Kimisi ona ailesinden evlenmesi için kızlarını kimisi ise oldukça değer verdiği zenginliklerini teklif etmişti.
Fakat Ryou Jo hepsini reddetmişti. Çünkü vereceği desteğin ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Buna rağmen bugün bu desteği Arithor'a önermişti. Ryou Jo Arithor bu teklifi kabul ederse ona borçlu kalmayacağını biliyordu. Zaten bu yüzden böyle davranmıştı.
Hem bu sayede önemli bir kazanç elde etme fırsatı bulacaktı. Haru ikinci kez düşünmeden "Peki efendim bu teklifinizi kabul ediyorum. İşçiler ne zamana gelir ve kaç kişi olacak" dedi. Ryou Jo bunun üzerine "İlk etapta yüz işçi yarın madene gelmiş olur. Maden büyüdükçe bu sayının katlanarak artacağından şüphen olmasın. Yalnız işçilerin çalışma ücretlerini sen ödeyeceksin" dedi.
Haru bunun üzerine "O zaman hazırlıklarımı hemen yapmaya başlayayım. İşçilerin ücretleri konusunda sıkıntınız olmasın efendim" dedi.
Ryou Jo Arithor'la biraz daha konuştuktan sonra adamlarını da yanına alarak madenden ayrıldı. Fakat madenden ayrılmadan önce Haru'ya çelik bir dikdörtgen nesne verdi. Bu nesnenin ortasında Jo ailesinin mühürü bulunmaktaydı.
Haru bu nesnenin önemini gördüğü anda anlamıştı. Bu nesne sayesinde Ryou Jo'nun desteğini aldığı kesinleşmiş oluyordu. Bu nesnenin üzerinde ki mühürü görenler onunla ters düşmekten korkar hale geleceklerdi. Haru Ryou Jo madenden ayrıldıktan sonra bu nesneyi bir iple boynuna astı. Daha sonra görünmesin diye kolyeyi kıyafetinin altına soktu. Adamlarını madene toplayarak çalışmalara başladı.
İlk etapta madende ki yaşam alanları yeniden düzenlendi. Haru'nun bütün adamları tek bir yaşam alanına toplandılar.
Herkes kendi eşyasını bu yaşam alanına taşıdıktan sonra madende ki değerli bütün zenginlikler bir araya toplandı. Bu altınların ve eşyaların hepsi demirci atölyesinin bir bölümüne yerleştirildi. Daha sonra bütün bu eşyaların bir envanteri çıkartıldı.
Demirci atölyesinin bir kısmı geçici cephaneliğe çevrilerek kılıçlar, kalkanlar, yaylar, sadaklar ve zırhlar buraya yerleştirildi. Deri, demir ve çelik olan savaş ekipmanları cephaneliğe tek tek yerleştirildikten sonra bunlarından bir envanteri çıkartıldı. Bütün bu kayıtlar Valdor'a emanet edildi. Valdor grup için hayati önem taşıyan bu eşyalardan sorumlu olacaktı. Bundan sonra madende ki kazı ekipmanlarının bir envanteri çıkartıldı. Haru madene gelecek işçilere güvenmediği için böyle bir yol izlemeyi uygun görmüştü.
Kazı ekipmanlarının kayıtları on kişiye teslim edildi. Bu on kişi işçilere her gün verilen ve o günün akşamında geri alınan ekipmanların güvenliğinden sorumluydular. Yaşam alanlarını da içeren büyük bir alanda Valdor'un komutasında otuz kişilik bir grup beşer kişilik gruplar halinde devriye gezeceklerdi.
Ayrıca bu otuz kişi demirci atölyesinin önünde belirli aralıklarla düzenli olarak nöbet tutacaklardı.
Geri kalanlar bitki ve kaynak canavarı avı ile eğitimlere hız kesmeden devam edeceklerdi. Haru ise madenin içinde işleri hızlandırmak için bir şeyler düşünüyordu. Madenin bütün kollarına elde edilen çelik ile raylar yapacaklardı. Bu rayların üzerine konulan bir araba ile işler hızlanacaktı.
Çıkarılan ham maddeler belli bir alanda toplanacaklardı. Bu ray sistemi sayesinde madende ki kazı çalışmaları aksamayacaktı. Haru bu planı aklında başarıyla oluşturduktan sonra demirci atölyesine kapandı. Yoarath Bölgesi'nde olan yıkımdan sonra neler olduğunu merak ediyordu. Ayrıca golemi kullanarak başka bir yıkım projesine daha başlayacaktı. Üstelik bu sefer aklında çok daha güzel bir plan vardı.
Başarılı olabilirse Büyük Naman Krallığı ordusu ile dalga geçmiş olacaktı.
Golemi kontrol etmesini sağlayan ortak ara yüze eldivenleri ve ayakkabıları giydikten sonra bağlandı. Haru golemi Yoarath Bölgesi'nin yıkıntılarının önüne götürdü. Ayrıca savunma moduna geçirerek gizlilik modundan çıkmasını sağladı.
Golemin sebep olduğu yıkımlar yüzünden krallığın orduları çoktan harekete geçmişti. Haru golemi görünür bir şekilde bıraktığı için golemin hala Yoarath Bölgesi'nde olduğu haberleri yayılmıştı. Bunun sonucunda Haru'ya oldukça uzun gelen üç saat içinde eski Kuzey Kaplan Krallığı'nın kralının en önemli generallerinden biri olan şimdiyse Büyük Naman Krallığı'nda oldukça büyük bir itibar kazanan General Ain Rhomir komutasında yüz bin kişilik bir ordu golemin karşısına gelmişti.
Haru Ain Rhomir'i eski Kuzey Kaplan Krallığı'nda ki başarılarından dolayı biliyordu.
Haru'nun saygı duyduğu ender düşmanlarından birisiydi bu general. Oldukça yetenekli birisi olmasına rağmen Haru'yla ikisi karşı taraflardaydı. Eski düşmanlarından birini bulunca daha çok sevindi. Bu planı başarılı olursa Ain Rhomir'i ortadan kaldırabilirdi.
Haru planının ilk aşaması için golemi saldırı moduna geçirdi. Golemin iki kolunda ki on altı zincir tok bir ses çıkartarak yere çarptı. Bu sesle birlikte askerler saldırı pozisyonu almışlardı. Haru golemin gücüne güvense de düşmanını küçümsememesi gerektiğini biliyordu. Bunun için düşmanına hak ettiğini verirken aynı zamanda dikkatliydi. Karşısında ki yüz bin kişi oldukça güçlüydü.
Haru'nun yok ettiği bir kale ve bir bölgenin gücü bu ordu ile karşılaştırılamazdı.
Bunun için Haru golemin bacaklarında ki delikleri kullanarak altında ki toprağı ve kayaları içine çekmeye başladı. Bunlar içinde toza dönüştürüldükten sonra göğsünün üzerinde ki üç delikten dışarı püskürtülüyordu.
Büyücüler hemen kendilerini koruyacak bir bariyer yaparak bu toz fırtınasından kurtuldular. Fakat geri kalanlar şiddetli toz yüzünden öksürmeye başlamışlardı. Öyle ki enerjilerini doğru kullanmayı bilen birkaç kişi haricinde ordunun çoğu kör hale gelmişti. Haru bu fırsatı kaçırmayarak golemin iki kolu ile de saldırmaya başladı. On altı zincir her darbede tozun biraz daha çamura dönmesini sağlıyordu.
Çünkü ortaya çıkan kan toza yapışarak onu çamurlaştırıyordu. Haru bu şekilde düşman ordusunun üçte birini tamamen katletti.
İlk şaşkınlıklarını atlatan büyücüler bir araya gelerek yaptıkları toplu bir rüzgâr büyüsü ile alanda ki tozu dağıttılar. Golem bir kez daha ürkütücü görünüşüyle ortaya çıkmıştı. Ain Rhomir golemin kıpkırmızı gözlerle doğrudan kendisine baktığını görünce içinde bir korkuya kapıldı.
Bu korku hissini savdıktan sonra adamlarına saldırı emri verdi. Havada uçan binlerce ok, binlerce çeşitli element büyüsü ve binlerce mızrak doğrudan goleme çarptı. Haru tam olarak bunu bekliyordu. Bu saldırılar ona hiç zarar vermese de kendini demirci atölyesinde yere attı. Aynı anda Yoarath Bölgesi'nin önünde ki golemde yere düşmüş ve hareketsiz bir şekilde kalmıştı.
Bir süre saldırıya devam etseler de goleme en ufak bir zarar verememişlerdi.
Ain Rhomir atından inerek golemin gözlerini kılıcı ile kör etmek istemişti. Fakat kılıcı golemin gözlerine yaptığı ilk darbede kırılmıştı. Düşman ordusu goleme zarar veremeyince onu binlerce zincirle bağladılar. Daha sonra yaptıkları tahtadan bir iskelenin üzerine yerleştirdikleri bağlı golemi binlerce atın çektiği iskele ile birlikte aldıkları emire uyarak Büyük Naman Krallığı'nın Kuzey Başkenti'ne götürmeye başladılar.
Bu sırada ortak ara yüzü kullanan Haru'nun yüzünde planının ilk aşamasını başardığı için büyük bir gülümseme vardı.
Comment Now
0 yorum