Bölüm 6 - İdam Kararı
Yeni bedeninde hissettiği güçlü enerji ile bir an için ne yapacağını şaşırdı. Bu enerji o kızdan geliyordu. Tıpkı ormanda ki enerjinin aynısıydı. Fakat bu sefer Haru daha güçlü olduğunu hissediyordu. Haru geçen seferkinin aksine hemen bir şeyler yapmazsa bu enerjiye dayanamayıp diz çökmek zorunda kalacaktı. Yapabileceklerini düşündüğü sırada bedeninde ki kemiklerden gelen çatırdamaları fark etti.
Kızın üstünde uyguladığı enerji hemen bir şeyler yapmazsa bedenine büyük zararlar verecekti.
Haru ne kadar üstün savaş yeteneklerine sahip olsa da bu kıza zarar verirse başına çok büyük bir bela alacağını biliyordu. Bunun için ne yapacaksa bu kıza zarar vermeden yapacaktı. Haru hemen simyacı cübbesinden dayanıklılık iksirini çıkartarak içti.
Bu iksir yeni bedenine geçici bir süre için dayanıklılık artışı sağlıyordu. Haru iksiri içtikten sonra kızın enerjisine karşı daha rahat hareket etmeye başlamıştı. Biraz zorlansa da eskisi kadar zorlanmadığı açıktı. Haru cübbesinden bu sefer boyut küçültme iksirini çıkardı. Bu iksir normalde içildiği zaman uzun süreli bir etkiye sahip oluyordu. Fakat herhangi bir şeyin üzerine dökülerek de kullanılabiliyordu.
Tabi ki bu durumda etkisi oldukça azalıyordu. Fakat Haru için o süre fazlasıyla yeterli olurdu.
Haru bedeninde kıza yaklaştıkça artmaya başlayan baskıya rağmen durmadan kızın yanına gitti. Kızın yanına gittiğinde elinde ki iksiri kimsenin engellemesine izin vermeden kızın üzerine döktü. Kız bir anda küçülmeye başladı.
Taht salonunda ki diğer herkes bu olayı izlerken Haru yerde ki ufacık kızı incitmemeye özen göstererek eline aldı. Kız küçülünce onu baskılayan enerji de küçülmüştü. Önceden bütün bedenini neredeyse yere çökmek zorunda bırakan enerji artık parmaklarına garip bir his vermenin ötesine gidemiyordu. Kral bir anda tahtından kalkarak "Bu ne cüret!" diye bağırdı.
Haru cübbesinden çıkardığı hız iksirini içerek kimsenin karşı koymasına izin vermeden taht salonundan hızlıca çıktı.
Saraydan kaçamayacağını bildiği için bir şeyler düşünmeye başladı. Tek başına bu kadar kişiye karşı durması mümkün değildi. Üstelik her an elinde ki ufaklık(!) eski haline dönebilir ve ona zarar verebilirdi. Kullanmak istemese de görünmezlik iksirini kullanmak zorundaydı.
Mecburen cübbesinden çıkardığı görünmezlik iksirini içti. Elinde ki ufaklığı da boş iksir şişelerinin birinin içine sokarak kapağını kapatmadan cübbesinin içine koydu. Görünmezlik iksirinin süresi en fazla on dakikaydı. Bir an önce saklanmanın bir yolunu bulmalıydı. Taht odasının önünden ayrılarak kralın yatak odasını aramaya başladı. Yapabileceği başka bir şey yoktu.
Çünkü peşinde olan yüzlerce muhafız ve askerin bakacakları en son yer kuşkusuz kralın yatak odası olurdu.
Zaten oraya herkesin girme yetkisi bulunmazdı. Haru beş dakika boyunca kralın odasını aramış sonunda bulmuştu. Fakat oldukça büyük bir sorunu vardı. Kapıda iki muhafız vardı. Görünmez olmasına rağmen odanın kapısını açarsa fark edileceğini biliyordu. Yanında ki boş iksir şişelerinden birini çıkartarak odanın bulunduğu koridora doğru fırlattı.
Tam düşündüğü gibi yere düşüp kırılan şişe muhafızların dikkatini çekmişti. Haru'nun vakti azalıyordu. Tam kurtulduğunu düşündüğü sırada muhafızlardan biri sesin geldiği yere bakmaya gitti. Fakat diğeri hala kapıda bekliyordu.
Çok az zamanı kalmışken kapıda bekleyen muhafız Haru'nun bütün umutlarını yıkmıştı. Yapabileceği tek bir şey vardı.
Bunu yapmayı ne kadar istemese de yapmak zorundaydı. Kızın üzerinde kullandığı boyut küçültme iksirini kendi üstüne döktü. Birkaç saniye içinde kapıda bekleyen muhafız Haru için bir dev haline gelmişti. Haru o kadar küçülmüştü ki kapının altından geçebilecek hale gelmişti.
Kız cübbesinin içinde olduğu için o da onunla beraber küçülmüştü. Fakat kız ilk seferde iksiri Haru'dan önce kullandığı için, ondan önce eski haline geri dönecekti. Yani roller değişecek bu sefer kız büyük Haru ufak olarak kalacaktı. Üstelik kızı küçülttükten sonra kendisine karşı büyük bir öfke besleyeceği de belliydi. Haru kralın yatak odasına girince ufak boyu yüzünden bir ezilme tehlikesiyle karşı karşıya gelmemek için kralın yatağının altına girmişti. Boyu iki kat küçülmüş olan kızı cübbesinden çıkardı.
İksir şişesinden de çıkartarak kızı elinde tutmaya başladı. Görünmezlik iksirinin etkisi çoktan bitmişti. Birazdan boyut küçültme iksirinin de etkisi bitecek ve kız eski haline gelecekti. Haru kız eski haline geldiği anda ondan kaçamayacağını bildiği için huzursuzdu.
Dayanıklılık iksirinin ve hız iksirinin etkileri bitmişti.
Ufak haldeyken kız onun üstünde enerjisini kullanırsa görebileceği zararı hayal bile edemiyordu. Kız bir anda büyümeye ve eski haline gelmeye başladı. Haru kızın büyümesini fark edince aklına yatağın altında oldukları geldi. Eğer kızı dik tutarsa zarar görebilirdi. Bunun için kızı yatay şekilde yere bıraktı. Kız birkaç saniyenin ardından eski boyutuna ulaşmıştı. Haru ise hala ufaktı.
Kız bir anda öfkelenerek enerjisini yaymaya başladı. Haru ufacık bedeniyle üzerine gelen enerji dalgasına karşı koyamadığı için geriye savruldu. Ufacık haliyle belki de yüzlerce metre geriye savrulup sert bir şeye çarparak kendinden geçmişti.
Yatağın altında çıkan kız yorgun düştüğü için saldığı aurasını geri çekti.
Yere eğilerek tüm bunlardan sorumlu olan genci aradığı sırada biraz arkasında yere düşmüş ve kendinden geçmiş bir şekilde o gencin eski boyutuna ulaştığını gördü. Kız babasının yatak odasında olduğunu anlamıştı. Bu gence iyi bir ders vermek istiyordu. Fakat önce uyanmasını beklemek zorundaydı. Bunun için Kraliyet Boyutsal Yüzüğü'nden ip çıkartarak genci bağladı.
Boyutsal yüzüklerin en değerlisi Kraliyet Boyutsal Yüzüğü'ydü. Çünkü 1000x1000'lik bir alana sahipti ve aşırı nadirdi.
Bu boyutsal yüzük sadece kraliyet ailesine üye olan kişilerde bulunurdu. Bundan sonra sırasıyla soylu, zengin ve rütbeli boyutsal yüzükleri gelirdi. Soylu Boyutsal Yüzük 100x100'lük bir alana sahipti ve krallıklarda ki soylular tarafından kullanılırdı.
Boyutsal yüzükler aynı zamanda takan kişinin statüsünü belirlediği için kendi statünün üstünde boyutsal yüzük kullanmak büyük bir suçtu. Soylu Boyutsal Yüzüğü'nü sıradan birisi kullanamazdı. Aynı şekilde bir soyluda Kraliyet Boyutsal Yüzüğü'nü kullanamazdı. Soyludan sonra Zengin Boyutsal Yüzüğü gelirdi ve 10x10'luk bir alana sahipti. Bu boyutsal yüzüğü sadece zengin olanlar kullanabilirdi.
En son Rütbeli Boyutsal Yüzüğü gelirdi. Bu boyutsal yüzük 1x1'lik bir alana sahipti ve sadece orduda ki üst rütbeli askerler tarafından kullanılırdı. Kız genci iyice bağladıktan sonra başka çaresi olmadığı için onu boyutsal yüzüğüne gönderdi.
Daha önce birçok defa saraydan kaçtığı için tırmanmakta uzman olmuştu.
Ses çıkarmamaya özen göstererek sarayın bahçesine indikten sonra onu endişeyle arayan muhafızların eşliğinde babasının yanına gitmişti. Aklında ki plana uyarak o gencin kendisini küçülttüğünü ve kaçırmaya çalıştığını başarılı olamayınca da kaçtığını söyledi.
Babasının ve annesinin boğucu sorularından ve telkinlerinden kurtulduktan sonra kendisini odasına atmıştı. O gencin yaptığı şey oldukça zekiceydi. Hatta neredeyse başarılı bile olacaktı. Aslında kız güçlü bir büyücü olduğu için o genci yanına yaklaşmasına izin vermeden etkisiz hale getirebilirdi. Fakat bir anlık bir dalgınlıkla genci bir yerlerden tanıdığını düşündüğü için bir şey yapamamıştı.
Genç yanına geldiği zamanda o zamana kadar görmediği şekilde parlayan güzel gözleri karşısında nutku tutulmuş gence karşılık verecek fırsatı bile bulamamıştı. Bunun için pişman olmuştu. Fakat iş işten geçmişti.
Hala gencin amacının ne olduğunu düşünüyordu. Onu küçültse bile bu saraydan kaçamazdı.
Fakat zarar vermek istese bunu kolayca yapabileceği kesindi. Odasına geldiği zaman kapısını sıkıca kilitlemişti. Daha sonra da baygın halde ki genci boyutsal yüzüğünden çıkarmıştı. Gencin vücudunu kontrol eden kız başının arka kısmının kanadığını fark etti.
Gencin bağlarının sıkı olduğundan emin olduktan sonra odasından çıkarak kapıyı gencin üzerine kilitledi. Bir şekilde gizlice iyileştirme iksiri bulması gerekiyordu. Bu iksiri de sadece sarayın baş simyacısının simya tezgâhından bulabilirdi. Fakat baş simyacı huysuz birisi olduğu için simya tezgâhının başından ayrılmazdı. Kız iyileştirme iksirini nasıl alacağını düşünmeye başladı.
Sonuçta o genç onun yüzünden zarar görmüştü. Genç ufak bir haldeyken aurasını yayması pek akıllıca bir hareket olmamıştı.
Gencin kendisini bir iksir şişesine koymasına ve küçültmesine sinirlense de aynı zamanda ona zarar verdiği için üzülmüştü. Aslında kimseyi önemsemeyen bir yapıya sahipti. Hele ki tanımadığı birisini hiç önemsemezdi. Ne kadar kabul etmek istemese de o gençten etkilenmişti.
Bu sırada elleri ve ayakları sıkıca bağlı bir halde güçlükle kendine gelen Haru nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Sarayın odalarından birinde olduğu belliydi. En son hatırladığı şey o kızın onu etkisiz hale getirerek yakalamasıydı. Fakat neden bir zindanda değil de bir odada bağlı olduğunu anlayamıyordu. Ne kadar denerse denesin bağlardan kurtulamıyordu.
Üstelik kendine geldiğinden beridir başı ve vücudunun çeşitli yerleri, özellikle sırt bölgesi feci şekilde acıyordu.
Bağlarından kurtulabilse simyacılık cübbesinden iyileştirme iksirini içerek tüm acılarından kurtulabilirdi. Fakat o kadar sıkı bağlanmıştı ki en ufak bir hareket bile yapamıyordu. Bir an önce buradan kurtulmak ve Zhimu'nun yanına gitmek istiyordu.
O kadar zamandan sonra başına böyle bir şey gelmesi büyük şanssızlıktı. Fakat verdiği karardan memnundu. Yine olsa yine o kralın önünde eğilmezdi. Ne kadar kabul etmek istemese de kendini farklı olduğuna inandırsa da sonuçta o bir Ko'ydu. Üstelik sıradan bir Ko değil Ko Hanedanı'nın prensiydi. Sürgün edilmesi bu gerçeği değiştirmiyordu. Ondan aşağıda birisinin önünde asla eğilmezdi.
Haru ne kadar uğraşırsa uğraşsın kurtulamayacağını anlayınca odada beklemeye başladı.
Bir süre sonra odanın kapısında çevrilen anahtarın sesini duyunca gözlerini kapatarak hareketsiz beklemeye başladı. Odaya giren kim olursa olsun baygın olduğuna inandırmak zorundaydı. Bu sırada kız baş simyacının simya tezgâhından iyileştirme iksiri almaya çalışmıştı.
Fakat baş simyacıya yakalandığı için başarılı olamamıştı. Neyse ki baş simyacı huysuzluk etmemiş ve ona kendi hazırladığı bir iyileştirme iksiri vermişti. Kız koyu yeşil renkte ki iksiri almış ve odasına gelerek kapının kilidini açıp içeriye girmişti. Daha sonra da odanın kapısını kilitlemişti. Gencin tıpkı bıraktığı gibi baygın olduğunu görünce onun için üzülmüştü.
Baş simyacıdan öğrendiği gibi elinde ki iksiri yerde ki baygın gencin üzerine boşaltmıştı.
Haru üzerine boşaltılan iksirler birlikte gözünü açmıştı. Üzerine boşaltılan bu iksir bir çeşit kapı iksiriydi. Kapı iksirleri bir yer kapı olarak belirlendikten sonra iksir kullanılınca o kişi nerede olursa olsun onu kapı olarak belirlenen yere ışınlayan iksirlerdi.
Haru bu iksiri bilmesine rağmen yapabilmekten çok uzaktı. Çünkü bu iksiri anca yedinci seviye simyacı ve üstü olan simyacılar yapabiliyordu. Yapabileceği hiçbir şey olmadığını bildiği için kapı olarak belirlenen yere ışınlandı. Baş simyacı prensesin gizlice iyileştirme iksiri almasından işkillendiği için ona iyileştirme iksiri yerine kendi yaptığı kapı iksirini vermişti.
Kapı olarak belirlediği alansa simya tezgâhının bulunduğu odada ki dev kafesti. Prenses iyileştirme iksirini kendisi için kullansa gizlice almaya kalkmaz doğrudan isterdi. Fakat gizlice almaya çalıştığına göre başkası için kullanacaktı.
Üstelik o kişi her kimse prensesin herkesten gizlemek istediği için önemli birisi olmalıydı.
En azından prensesin sevgilisi olabilirdi. Baş simyacı huysuz olduğu kadar aynı zamanda kötü karakterli bir insandı. Prensesin gizlice iş çevirmesini kaçırmamıştı. Çünkü kralın onu ödüllendireceğini biliyordu.
Tüm bunların üstüne prensesin herkese rezil olma ihtimali de cabasıydı. Baş simyacı kafesin içinde prensesi kaçırmaya çalışan genci görünce neye uğradığını şaşırdı. Demek prenses kendisini kaçıran kişiyi iyileştirmeye çalışıyordu. Üstelik bu genç sözde çok iyi bir simyacı olduğu için kral tarafından ödüllendirilecekti. Baş simyacı eline geçen fırsata oldukça sevinmişti.
Hem gençten kurtulacak hem prensesin sıradan birini kendisini kaçırması için tuttuğunu etrafa yayınca prenses bütün soylulara rezil olacak tüm bunların üstüne gerçekleri(!) ortaya çıkardığı için kral tarafından ödüllendirilecekti.
Hemen kralın huzuruna giderek olayları bire bin katarak krala anlattı.
Aynı zamanda gencin prensesin bir aşığı olduğunu ve prensesin isteği ile birlikte kaçmaya çalıştıklarını da eklemeyi ihmal etmedi. Kral anlatılanlar karşısında o kadar öfkelendi ki baş simyacı kralın öfkesinden korktuğu için bir köşeye sinerek olayları izlemeye başladı. Kralın emriyle muhafızlar prensesi odasından taht salonuna getirmişlerdi. Bir yandan da zincirlenmiş Haru'yu taht salonuna getirdiler.
Bu haber baş simyacının katkısıyla bütün saraya yayıldığı için soylular hemen taht salonunda ki taş basamaklarda yerlerini aldılar.
Öyle ya Kuzey Kaplan Krallığı'nın prensesinin sıradan bir gençle saraydan kaçmaya çalışması görülmüş şey değildi. Saray bin bir türlü dedikodu ile çalkalanıyordu. Kral Haru'yu umursamadan doğrudan kızıyla konuşmaya başladı.
Kızına "Tüm bunlar ne demek oluyor, anlatılanlar doğru mu?" dedi. Kız baş simyacı tarafından tuzağa düşürüldüğünü anlamıştı. Üstelik o gencin kendisini kaçırmaya çalıştığını söylediği için gencin ölümüne sebep olacaktı. Aslında yalanda sayılmazdı. Genç onu kaçırmaya çalışmıştı. Fakat kız gencin öldürülmesine göz yumamazdı. Bunun için tüm suçu üstlenecekti.
Babasına "Bu genci beni kaçırması için tuttum. Onun benim emrimi dinlemekten başka hiçbir suçu yok. Lütfen onu değil beni cezalandırın" dedi. Kral kızının tanımadığı sıradan bir genci korumasından baş simyacının anlattıklarından sonra şüphe duydu.
O sırada Haru konuşarak "Yalan söylüyor, onu kaçırmaya çalıştım. Onun hiçbir şeyden haberi yoktu" dedi.
Kral gencinden kızını korumak için öldürülmeyi göze almasından sonra ikisinin arasında bir şey olduğundan emin oldu. Kızı bu zamana kadar dik başlı ve başına buyruk olmuştu. Kral kızını sevdiği için bu hallerine göz yummuştu. Fakat sıradan bir gençle görüşmesine izin veremezdi. Eğer bu haber duyulursa diğer krallıklara ve kendi halkına rezil olurdu. Kral örnek bir ceza vermeliydi.
Çünkü aynı şeyin bir daha tekrarlanmasını istemiyordu.
Kızını umursamadan doğrudan gence bakarak "Kızımı kaçırmaya çalıştığın için iple asılarak bir saat sonra idam edileceksin" dedi. Haru kızı koruduğu için memnun olmuştu. İple asılmayı çok önemsemiyordu. Çünkü ruhu sürgünde olduğu için yok olamazdı. Bu bedenden ayrılmak zorunda kalsa da kendine yeni bir beden bulabilirdi.
Ne biçim sürgün bu bende istiyorum böyle sürgün edilmek hem gezegendeki en zeki kişisin hem ölümsüz keyfine göre yaşa işte niye kasıyon