Bölüm 58 - Savaş ve Ölüm



Haru düşman yerleşim yerine oldukça dikkatli bir şekilde girdi. Yerleşim yerinin yakınlarında ki savaş yüzünden alarm verilmişti. Çadırlardan fırlayan silahlı düşmanlar pusuya düşen arkadaşlarına yardım etmek için yerleşim yerini terk etmişti. Haru gizlendiği yerden durumu kontrol edince esirlerin korunması için geride on tane nöbetçi bıraktıklarını anladı. Elinde ki kılıç ile gizlice tahta kafeslerin olduğu alana geldi.


Fakat buraya gelince aniden durdu. Kafası kesilen ve düşman tarafından alınan beş kişinin yüzü şu anda ona bakıyorlardı.


Düşmanları beş adamından kestikleri kafaları tahta kafeslerin üzerine asmışlardı. Haru bu görüntü karşısında gerçekten öfkelenmeye başladı. Daha fazla saklanmayı gereksiz gördüğü için elinde ki kılıçla saklandığı yerden çıktı.


Kafeslerin etrafında ki on tane nöbetçi onu fark edince silahlarını çekerek saldırıya geçtiler. Haru elinde ki kılıcı ustalıkla bir tur etrafında çevirdikten sonra savuma pozisyonuna geçti. Düşmanları sayıca üstün olduğu için ilk darbeyi onlara bırakmıştı. Haru'nun savaş yeteneği onlardan yüksek olsa da aynı zamanda savaşırken kendini savunmak zorundaydı.


Düşmanın harekete geçtiğini gördüğü anda gardını korumaya başladı.


Bu sırada gelişmiş hisleri sayesinde tehlikede olduğunu hissederek yüksek refleksleri sayesinde elinde ki kılıç ile ona doğru gelen bir oku ikiye böldü. Haru artık gizlenmenin bir anlamı kalmadığını bildiği için "Valdor şimdi" diye bağırdı.


Yerleşim yerinin etrafında saklanan on kişi Haru'nun bağırması ile birlikte her yönden harekete geçerek dikkatleri Haru'nun üzerine toplanmış olan düşmana arkadan saldırdılar. Bu sırada Haru kendine gelen bir kılıç darbesini engellemiş ve elinde ki kılıcı düşmanının bedenine saplanmıştı. Gelişmiş hisleri sayesinde kendine doğru gelen bir okun varlığını hissederek az önce öldürdüğü düşmanı önüne siper etmişti.


Bu sayede ok düşmanının bedenine saplanmıştı. Yüksek konumu nedeniyle okçu olan düşman büyük sıkıntı çıkartıyordu.


Diğerleri yerdeyken iki kişi tahtadan kulelerin üzerinden ok atıyordu. Haru elinde ki kılıcı bütün gücü ile kendisine ok atan düşmana fırlattı. Havada birkaç tane tam tur ve bir tanede yarım tur dönüşün ardından fırlattığı kılıç düşmanının bedenine saplandı.


Okçu aldığı darbe ile birlikte tahta kuleden düşerek etkisiz hale geldi. On nöbetçi olmasına rağmen çadırlarda olan yaralı düşmanlar yüzünden sayıları bir anda artmıştı. Haru dikkatsiz davrandığı için adamları zor bir durumda kalmıştı. Bir an önce esirleri silahlandırıp yerleşim yerinin önünde ki adamlarına yardıma gitmezse hepsinin ölmesine yol açardı. Bunu bildiği için hızlıca hareket ederek rakiplerini biçmeye başladı.


Haru ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu şekilde zamanında başarılı olamayacağını anladı.


Bunun için Valdor'a "Adamlarınla birlikte esirleri serbest bırak ve hepsini yanımızda ki silahlarla silahlandır" dedi. Valdor savaşmayı bırakarak adamları ile birlikte tahta kafeslere doğru harekete geçtiler. Önünde çoğu yaralı olan otuz kişilik bir grup vardı.


Neyse ki ok kullanan iki kişi savaş sırasında devreden çıkartılmıştı. Haru şu an ki durumu ile kırmızı yıldırımları açığa çıkarmadan bu otuz kişi ile dövüşmeyi düşünemezdi. Savaş yeteneği ne kadar iyi olursa olsun sahip olduğu bedeninde bir sınırı vardı. Fakat Valdor esirleri silahlandırana kadar onları oyalayabilirdi. Tahta kafeslerin önünde ki tek engel elinde bir kılıç tutan Haru'ydu.


Otuz kişi tahta kafeslerin önünde ki adamları görünce ikinci kez düşünmeden saldırıya geçtiler.


Haru elinde ki kılıcı şimşekleri kıskandıracak bir hızda kaldırarak daha ne olduğunu anlamadan kendisine en yakın olan düşmanın başını tek darbede koparmıştı. Hemen arkasından bir diğerinin bedenine kılıcını saplamış ve düşmanları daha ne olduğunu anlamadan iki kişiyi devre dışı bırakmıştı.


Tahta kafeslere doğru hücum eden yirmi sekiz kişi arkadaşlarının ölümünü görünce önemsemedikleri bir kişinin ne kadar tehlikeli olduğunu anladılar. Bunun için hemen Haru'nun etrafını kuşattılar. Haru ucundan kanlar damlayan kılıcı ile her birinin hareketlerini gözlüyor ve hafıza sarayı sayesinde analiz ediyordu. Arkasından hissettiği darbe ile birlikte hemen kılıcı ile otuz derecelik bir açı ile dönerek kendini korumuştu.


Bu sırada ona ikinci bir saldırı yapmak isteyen düşmanını boşta kalan eli ile tek bir yumrukta geriletmeyi başarmıştı.


Savaşçı veya büyücü olamasa da sahip olduğu bedenin kas gücü Ko ruhu sayesinde sıradan insanlardan daha yüksek bir seviyedeydi. Tabi ki bu avantajı sadece güç sahibi olmayan biri karşısında etkiliydi. Bu adamların içinde bir tane savaşçı veya büyücü olsa ne kendisinin ne de adamlarının bir şansı kalmazdı.


Gerileyen adamın şaşkınlığından faydalanarak elinde ki kılıcı almayı başarmıştı. Bu sayede elinde ki iki kılıç ile savunması daha üst düzeye gelmişti. Aslında bir kişinin kılıç yeteneklerinde ustalaşmadan iki silahı kullanması tehlikeliydi. Çünkü savaşta verilen en ufak bir boşluk ölüme yol açardı. Fakat Haru hafıza sarayında ki bilgiler ve önceki tecrübeleri sayesinde rahatlıkla iki silahı kullanabilecek düzeydeydi.


Haru düşmanları ile tek başına savaşırken Valdor ve adamları ölmüş düşmanlarının üzerinde ki anahtarı arıyorlardı.


Tahta kafesleri güç kullanarak açmaya çalışsalar da başarılı olamamışlardı. Valdor oldukça hızlı bir şekilde tahta kafeslerin anahtarlarını ararken adamlardan birisi "Anahtarı buldum, işte burada" diye bağırarak tuttuğu bir anahtarlığı havaya kaldırdı.


Valdor hemen adamın elinde ki anahtarı alarak kafeslerin kapısını tek, tek açtı. Açılan beş kafesten yüz kişi dışarı çıktı. Aralarında kadınlar, ufak çocuklar ve yaşlılarda vardı. Valdor hızlıca bir karar vererek savaşabilecek durumda olanları bir kenara ayırdı. Kafesten kurtulmuş olsalar da daha hiçbiri özgürlüklerini kazanamamıştı. Savaşabilecek kırk kişi Valdor'un yanında ki adamların getirdiği silahlarla ve ölen düşmanların silahları ile silahlandırıldı. Buna rağmen sadece otuz kişiye yetecek kadar silah vardı.


Valdor yanında ki adamlardan beşini diğer altmış kişilik esir grubunu vadinin dışında güvenli bir bölgeye götürmeleri için gönderdi.


Yanında kalan kırk kişilik esir grubu ve dört adamıyla birlikte Haru'nun çevresinde ki sayısı gittikçe artan düşmana doğru hücuma geçtiler. Bu sırada Haru kendine sürekli olarak her yönden gelen darbelere karşı savunma yapıyordu.


Bulduğu boşluklardaysa elinde ki kılıçlardan biriyle düşmanlarından birini öldürmekten kaçınmıyordu. Birkaç dakika içinde yüzlerce darbe alsa da bedeninde üç beş kesikten ve omuzunda orta halli bir sıyrıktan başka bir şeyi yoktu. Bu süre içinde beş kişiyi öldürmeyi başarmıştı. Daha önce öldürdüğü iki kişi ile birlikte düşmanlarının sayısı yirmi üçe inmişti. Haru savaşmaya devam ederken bir anda kendine yönelen saldırıların büyük ölçüde azaldığını fark etti. Durumu kontrol edince adamlarıyla birlikte yaklaşık kırk kişilik bir grubun düşmana saldırdığını gördü.


Üzerine gelen onlarca darbe ortadan kalkınca elinde ki iki kılıç ile tam bir kasaba dönmüştü.


Önüne geleni biçerek durmadan düşmanlara saldırıyordu. Haru'yla birlikte kırk altı kişinin baskısı yirmi üç kişilik düşmanın işini bitirmişti. Zaten çoğu önceden yaralı oldukları için girilen saldırı takaslarında kolayca devre dışı bırakılmışlardı.


Bu süre boyunca yirmi üç kişilik düşman tamamen ölürken beş esir ve bir adamı da bu savaşta ölmüştü. Haru ölümler yüzünden üzülse de hiç durmadan saldırıya geçme emrini verdi. Haru'yla birlikte kırk kişilik grup yerleşim yerinden çıkarak önlerinde ki savaşa doğru koşmaya başladılar. Yerleşim yerinde bunlar olurken pusunun olduğu yerde daha farklı olaylar oluyordu.


Kurulan pusu ile birlikte hazırlıksız olan düşmana altmış tane ok atılmıştı. Bu oklardan elli tanesi hedefini bulurken kalan on tanesi kalkanlar veya zırhlar tarafından engellendiği için başarısız olmuştu. Altmış kişilik grubun başında olan Yrogas ilk darbede elli düşmanın ölmesini sağlamıştı.


Yerleri belli olduğu için temkinli bir şekilde ok atışını sürdürmüşlerdi. Fakat düşman askerleri pusuya düştüklerini anladığı için savunmaya geçmişlerdi.


Düşmanın sahip olduğu güçlü zırhlar ve geniş kalkanlar yüzünden ok atışları başta ki etkisini gösterememişti. Yalnızca beş düşman askeri öldürülmüştü. Yrogas bunun üzerine adamlara kılıçlarını kuşanmalarını söyledi. Çekilen kılıçlar ile birlikte altmış kişi önlerinde ki altmış beş düşman askerine saldırdılar. Düşman askerleri başlangıçta sadece yüz yirmi kişiydi.


Fakat atılan oklar yüzünden elli beş kişiyi kaybetmişlerdi. Bunun yüzünden sayıları altmış beş kişiye düşmüştü.


Yrogas savunmada ki düşmanın üzerine bütün adamları ile birlikte saldırmış ve onları oldukça zor bir durumda bırakmıştı. Düşman askerleri güçlü baskı yüzünden savunmadan çıkamaz bir hale gelmişlerdi. Bu üstünlük düşman yerleşim yerinden destek gelene kadar sürmüştü.


Fakat gelen elli kişilik destek ile birlikte Yrogas iki düşman grubunun arasında kalmıştı. Haru'dan öğrendikleri kontrollü geri çekilme stratejisi ile bu durumdan kurtulmak istese de aralarından on kişi ölmüştü. Geri çekilme sırasında beş düşman askeride adamları ile aynı kaderi paylaşmıştı. Yrogas'ın elli kişilik kuvvetine karşılık karşısında gelişmiş ekipmanlara sahip yüz on kişilik bir düşman kuvveti vardı.


Yrogas kalkan taşıyanları öne geçirse de ellerinde ki kalkanlar kaliteli olmadığı için kötü bir durumdaydı.


Haru'nun verdiği eğitimden yola çıkarak en az kayıpla en çok kazanç politikasını izliyordu. Adamlarına saldırı emri vermesi demek çoğunun katledilmesi anlamına geliyordu. Ellerinden ki basit kalkanlar dışında hiçbiri bir zırha sahip değildi.


Bunun için alacakları ilk ölümcül darbede etkisiz hale gelirlerdi. Yrogas diğerleri gibi Haru'nun planını bildiği için savunmaya geçti. Bu sefer üstünlük düşman askerlerindeydi. Yüz on kişilik düşman askerleri bir anda savaş naraları atarak saldırıya geçtiler. Yrogas son anda adamlarını arka arkaya ikişer kişi olacak şekilde sıraladı. Ön tarafta kendisiyle birlikte yirmi beş kalkan taşıyan adam vardı.


Onların hemen arkasında silahları ile bekleyen bir grup vardı.


Yrogas daha önce Haru'dan öğrendiği bir savaş hilesine başvuracaktı. Düşman askerleri öldürme arzusu ile savunmalarını düşürmüş bir şekilde kendilerine doğru koşuyorlardı. Bunun için Yrogas arkada ki yirmi beş adamın yayları ile hazır olmasını söyledi.


Düşman grubunun hareketlerini izleyerek savunmalarının ve düzenlerinin iyice dağıldığına karar verdiği anda "Eğilin" diye bağırdı. Bunu duyan önde ki yirmi dört adam Yrogas ile birlikte eğilerek bir dizlerinin üzerine çöktüler. Ellerinde ki kalkanları öne doğru siper ettikten sonra diğer ellerinde bulunan kılıçları kalkanın üzerine ucu düşmana dönük bir şekilde koydular.


Bu sırada onlarla birlikte eğilen arkada ki yirmi beş okçu hazırlanmış yayları ile birlikte ayağa kalktı.


Düşman askerleri bunu görünce kalkanlarını kaldırmak isteseler de çok geç kalmışlardı. Aynı anda gerili yaylardan bırakılan yirmi beş ok düşman askerlerinden yirmisinin bu dünyada ki varlığını silmeyi başarmıştı. Kalan beş tanesinden üçü hedefine ulaşamamış diğerleri de engellenmişti.


Bunu gören düşman askerleri saldırıyı durdurarak yan yana gelmişler ve geniş kalkanları ile önlerine set çekmişlerdi. Ok atışları devam etse de düşman grubundan kimseyi öldürmeyi başaramamışlardı. Organize olan düşman askerleri büyük bir düzen içinde saldırıya geçtiler. Yrogas adamlarını tekrar ayağa kaldırarak bir savunma hattı kurmalarını sağladı. Düşmanın hatasını bir fırsata çevirerek aralarından yirmi kişiyi öldürmüş olsalar da sayıları doksan kişiydi. Oysa Yrogas kırk dokuz adama sahipti.


Düşman grubu onlardan daha gelişmiş savaş ekipmanına sahip olmalarına rağmen neredeyse onların iki katı bir fazlalığa sahiplerdi.


Yrogas düşmanını şaşırtmak için elinde ki seçeneklerin bittiğini görünce kılıcını sıkıca tutmaya başladı. Artık kılıcından ve yüreğinden başka bir dayanağı yoktu. Şu durumda geri çekilmesi mümkün değildi. İnandığı tanrılara Haru'nun zamanında yetişmesi için dua etmeye başladı.


Fakat daha duasını bitiremeden savaş başlamıştı. Düşmanın ağır kalkan darbeleri ile birlikte savunma hattı anında yarılmıştı. İkiye bir dövüşler başlamıştı. Bir adamına karşılık iki düşman askeri düşüyordu. Yrogas önünde ki düşman askerini öldürdükçe bir diğerine geçiyordu. Adamların arasında iki kılıcı kullanabilen sayılı kişilerden biriydi. Bu üstünlüğü ona savaşta çok yarar sağlıyordu.


Hem kendi adamlarından hem de düşman askerlerinden insanlar ölmeye başlamıştı.


Savaş gittikçe kötü bir hale gelirken Yrogas düşman yerleşim yerinden gelen grubu fark etti. Bu grupla birlikte savaşı kazanma umutlarının kalmadığına inanmaya başlamıştı. Çünkü bu grubun düşmanın tarafında yer aldığını düşünüyordu.


Fakat düşman sandığı grubun içinde Haru'yu fark edince büyük ölçüde rahatlamıştı. Artık iki tarafta doksan kişiye ulaşmıştı. Fakat Haru'nun planı sayesinde düşman iki tarafın ortasında kalmıştı. Acımasızca süren savaş bütün düşman askerleri katledilene kadar devam etti. Savaştan sonra Haru'nun elinde otuz esir ve kırk adamı kalmıştı. Yirmi kişi ise bu savaşta hayatını kaybetmişti.


Haru ölenler için üzülse de başarılı olduğu için mutluydu. Artık maden projesinin ve planlarının önünde bir engel kalmamıştı.


Hemen harekete geçen Haru büyük bir mezar kazılmasını ve odun toplanmasını emretti. Kendi adamları gömülürken düşman askerleri yakılacaktı. Sebep oldukları yıkımdan sonra bu dünyada bir mezarı bile hak etmiyorlardı.


Mezar kazıldıktan sonra bütün adamları içine gömülmüştü. Mezarın yerini beli edecek bir işaret üzerine konduktan sonra diğerleri savaş alanında ki her türlü ganimeti toplamaya başladılar. Zincir zırhlar, kılıç ve kalkanlar, savaş baltaları, yaylar, deri ve çelik miğferler, zırhlı eldivenler ve botlar dahil olmak üzere savaş alanında ki bütün ganimet toplanmıştı. Ayrıca bol miktarda erzakta ele geçirmişlerdi.


Haru düşman askerlerinin yakılmasını sağladıktan sonra düşman yerleşim yerine girdi.


Yapılan aramalarla birlikte yerleşim yerinden ele geçirilen her türlü işe yarar eşya ve ganimet önceki toparlananlarla birlikte madene götürüldü. Bunun ardından Haru yerleşim yerinin yakılarak yok edilmesini sağladı.


Yerleşim yerinin etrafına döşenen taşlar sayesinde alevler fazla ilerleme imkânı bulamayacaklardı. Bütün bu işler bitince Haru adamlarıyla birlikte madene geri döndü. Ona bağlı olan kırk beş adamı ile birlikte doksan esirin hepsine daha önce adamlarına sunduğu teklifi sundu. Gitmek isteyenlere on altın vererek uğurladı. Geriye kalan elli beş kişi ile birlikte sayıları yüze ulaşmıştı.


Haru getirilen eşyaların yerleştirilmesini sağladıktan sonra herkesin uyumasını sağladı. Ertesi gün yeni bir sabaha uyanacaklardı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum