Bölüm 57 - Dik Durmak



Haru sabahın erken saatinde kalkmış ve adamlarını da kaldırmıştı. Eğitimin ilk günü doğan güneşle birlikte başlamış oluyordu. Haru beş kişiyi madenin içinde bırakarak kalan yetmiş kişi ile birlikte madenden ayrıldı. Geçen gün onlara verdiği kısa eğitim ile bitki avına çıkmışlardı. Haru bu sefer onlara müdahale etmeden gelişimlerini izleyecekti. Yerine göre hatalarını göstermekten kaçınmayacaktı.


Ormanın yeterince içlerine geldikleri anda Haru hepsine "Dağılın ve size öğrettiğim bitkileri arayın. Bitki avı bitene kadar yemek yemek yok" dedi.


O sabah kendisiyle birlikte kimse bir şey yememişti. Ellerinde ki erzak oldukça az olsa da bunun sebebi Haru'nun onların her duruma karşı hazırlıkla olmasını istemesiydi. Duruma göre aç kalmayı öğrenmek zorundaydılar.


Herkes dağılınca Haru elinde ki yüzük sayesinde topları ile ilgilenmeye başladı. Bu şekilde geçen bir saatlik sürenin ardından adamlarından birkaçı yanına geldi. Haru gelenlerin getirdikleri bitkileri incelemeye başladı. Büyük ölçüde büyülü ve şifalı bitki toplamış olsalar da aralarında sıradan bitkilerde vardı. Anlaşılan bazıları yeterince dikkat etmemişti. Hemen onları çevresine toplayarak hatalarını gösterdi.


Daha sonra hepsine "Gördüğünüz gibi hatalı bitkileri toplamışsınız. Bu grup tekrar ormana girerek bitki toplayacak ve bu işi hatasız yapana kadar buna devam edecek" dedi. Adamların yüzlerinde hayal kırıklığının izleri olsa da hepsi ormana geri girdiler. Haru bilerek onlara bu şekilde davranıyordu.


Hata yapmamayı yapılan bir hatanın sadece onları değil diğerlerini de etkileyeceğini öğrenmeleri gerekiyordu.


Aradan zaman geçtikçe hepsi birer ikişer yanına gelmeye başladılar. Arkadaşlarının başına gelenlerden sonra hatalı bitki toplayan kişi sayısı neredeyse yok gibiydi. Haru tam incelemeyi bitireceği sırada hatalı bir bitkinin büyülü bitkilerin arasında olduğunu gördü.


Tam oraya doğru ilerleyeceği sırada bitkilerin yanında bulunan adamlardan bir tanesi Haru hariç kimseye fark ettirmeden bitkiyi alarak ağzına attı. Haru bu hareketi gördükten sonra hiçbir şey demeden madene doğru yürümeye başladı. Büyülü ve şifalı bitki öbeklerini sırtlayan adamlar onu takip etmeye başlamıştı. Haru adamlarının birbirlerine destek olmalarından memnun olmuştu.


O bitkiyi yutan adam hiçbir çıkarı olmamasına rağmen sırf arkadaşı bir kez daha ormana girmesin diye ona yardımcı olmuştu.


Bunu Haru'dan gizli yapması kötü bir şey olarak görülse de niyetinin iyi olması yüzünden Haru önemsememişti. Çünkü adamları birlikte olmanın bir olmanın ne demek olduğunu anlamaya başlamışlardı. Madene gittikten sonra iyi bir yemek yemeyi hak etmişlerdi.


Güneşin gökyüzünden tam tepelerine ulaştığı sırada sırtlarında ki yüklerle birlikte madene vardılar. Hepsi biraz sonra yemek yiyecekleri için mutluydu. Fakat bu mutluluk madenin içine girene kadar sürdü. Madenin içine girdiklerinde geride bıraktıkları beş kişinin başsız cesetleri ile karşılaştılar. Aralarından en hızlı tepki veren kişi Haru'ydu. Hemen yerde ki cesetleri kontrol etmeye başladı.


Boyunlarında ki kesiği dikkatli bir şekilde inceleyince beş kişinin de balta türü bir silahla öldürüldüğünü anladı.


Ayrıca bedenlerinde ki çürüklere ve morluklara bakılırsa ölmeden önce şiddetli bir şekilde dövülmüşlerdi. Haru uzun zamandan sonra kapıldığı öfkeden dolayı bedeni titremeye başladı. Anlaşılan güvenli sandığı bu yer yeterince güvenli değildi.


Üstelik onları silahsız bir şekilde geride bırakmak onun isteğiydi. Haru o sinirle "Valdor, yanına on kişi al ve toplanan bütün bitkileri kasabada sat. Elde edilen bütün para ile kılıç, yay ve kalkan al" dedi. Valdor seçtiği on kişi ile birlikte hızlıca madenden ayrıldı. Adamların hepsi ölen arkadaşları için savaşacaklarını anlamışlardı. Bir araya gelmelerinin üzerinde çok az bir zaman geçse de hep birbiri ile bir aile haline gelmişti.


Haliyle beş kardeşlerini kaybettikleri için hepsi öfke ve intikam arzusu ile doluydu.


Haru adamların kalan kısmına madende kalmalarını emrettikten sonra madenden ayrıldı. Hemen madenin çevresinde ki izleri dikkatli bir şekilde incelemeye başladı. Adamlarının çoğu ayaklarına sandalet veya yırtık bez parçaları giyiyorlardı.


Bazıları ise çıplak ayakları ile yürümek zorundaydı. Haru bu gerçeği bildiği için madenin çevresinde ayak izleri aramaya başladı. Çok geçmeden çizme ve bot izleriyle dolu olan bir alanı keşfetti. Üstelik bu alanın olduğu yerde çimlerde ezilmişti. Haru alanı dikkatli inceleyince kan damlalarını fark etti. Anlaşılan adamları içlerinden birini yaralamayı başarmıştı. Bir kez izlerini bulduğu için hemen takibe başladı.


Taş Höyük Kasabası'nın tam aksi yönünde giden izleri bir saat boyunca izledi. İzler onu dağın arka tarafında kalan bir vadiye götürdü.


Bu vadinin ortasında bez çadırlardan oluşan bir yerleşim yeri vardı. Haru izleri takip ederek yerleşim yerine oldukça yaklaştı. Bu sırada fark edilmemeye özen gösteriyordu. Çadırları dikkatli bir şekilde saydıktan sonra yüz tane çadır olduğunu fark etti.


Ayrıca çadırlardan başka büyük tahta kafeslerde bu yerleşim yerinin ortasında bulunuyordu. Haru kafeslerin içinde ki kişilerin sayısını bilemese de kabaca bir tahminle otuz kişiden fazla olduklarını hesaplamıştı. Haru bu sefer çadırların boyutlarını incelediğinde iki kişilik çadırlar olduklarını anladı. Bu hesaba göre en az iki yüz kişilik bir düşmanla karşı karşıyaydılar.


Haru bu düşmanla doğrudan savaşırsa kazanma şansının olmadığını anlamıştı.


Elinde yetmiş kişi olsa da bu yetmiş kişi savaşmayı bilmiyordu. Çoğu kısa bir süre önce köle olduğu için güçsüzdü. Oysa düşmanları büyük olasılıkla savaşan ve güçlü savaş teçhizatına sahip olan kişilerdi. Madenin yeri ortaya çıktığı için bu düşmanı ortadan kaldırana kadar onlara rahat yoktu.


Haru gerekli keşfi yaptıktan sonra vadinin arazi yapısını incelemeye başladı. Hafıza sarayı sayesinde bulunduğu şartlarda ki en iyi savaş planını oluşturduktan sonra oradan ayrılarak madene geri döndü. O keşif yaptığı sırada Valdor görevini tamamlamıştı. On bir adam sırtlarında ki savaş teçhizatı ile madene geri gelmişlerdi. Haru düşmanını bir an önce yok etmek istese de bunu yapmaktan acizdi.


Çünkü onlara savaşmayı öğretmesi gerekiyordu. Getirilen silahları dikkatli bir şekilde kontrol etti.


Anlaşılan Valdor biraz aşırıya kaçmıştı. Yüz kılıç, otuz kalkan ve elli tane yay vardı. Ayrıca yay sayısından saha fazla içi ok dolu sadakta almıştı. Ellerinde ki bu silah ile çok fazla kişiyi silahlandırmak mümkündü. Haru aklında ki plana göre hareket etmeye başladı.


Öncelikle adamlarına yay kullanmakta yetenekli olan otuz kişinin öne çıkmasını istedi. Otuz kişi öne çıkınca onları madenin kollarından birine götürdü. Meşaleler yakıldıktan sonra Haru yüz metre uzağa erzakları arasında bulunan beş elmayı dizdi. Bu otuz kişinin her biri arka arkaya beş elmayı vurana kadar yay ile ok atmaya devam edeceklerdi. Haru onlara gerekli yay ve sadağı bırakınca diğerlerinin yanına döndü.


Kalan kırk kişinin yirmişer kişilik iki gruba ayrılmasını istedi. Gruplar ayrılınca alınan silahlardan her birinin istediklerini almalarına izin verdi. Kimisi iki kılıç alırken kimisi bir kılıç bir kalkan almayı tercih etmişti.


Aralarında sayıları azınlıkta olsa da tek bir kılıç almayı tercih edende vardı.


Üzerlerinde zırh olmadığı için bir savaş öncesi kimsenin yaralanmasını istemediği için dikkatli hareket etmek zorundaydı. Alınan kılıçlardan birisini eline alarak onlara temel saldırı hareketlerini göstermeye başladı. İki grupta sırayla boş bir alana doğru temel saldırı hareketlerini yapmaya başladılar. Bir saatlik bir sürenin ardından temel saldırı hareketlerini iki tarafta kavrayınca bu sefer temel savunma hareketlerine geçtiler.


Haru eline aldığı iki kılıç ile onlara temel savunma hareketlerini gösterdikten sonra saldırmaya başladı. Testi geçmek için beş dakika boyunca silahlarını düşürmeden dayanmaları gerekiyordu. İlk turda daha saliseler içinde birçoğu silahını kaybetmişti.


Haru onları zorlamak istemediği için kendini büyük ölçüde geri çekerek saldırı uyguluyordu.


Fakat buna rağmen içlerinden sadece beş kişi otuz saniyeden fazla dayanabilmişti. Bu şekilde devam eden turların ardından yaklaşık beş yüzüncü turda her biri Haru'ya birer dakika dayanabilir hale geldiler. Haru onlara kısa bir mola verdirdikten sonra gruplardan birinin savunma diğerinin saldırı yapmasını istedi. Savunan grup açık vermemeye çalışacaktı. Saldıran grupta rakibin açık vermeye zorlayacaktı.


Hem savunan hem saldıran taraftan başarılı olanlar bir yana başarısız olanlar bir yana geçeceklerdi.


Haru onları yeteneklerine göre ayırarak hepsi birbiri ile denk olana kadar saldırı ve savunma yapmalarını sağlayacaktı. İki grubun saldırı takasları bitince bu sefer roller değişecekti. Saldıranlar savunmaya geçerken savunanlar saldıracaktı.


İkinci saldırı takasının bitmesinin ardından üç gruba ayrılacaklardı. İlk grup hem saldırıda hem savunmada kazananlardan oluşacaktı. İkinci grup bir saldırı takasında kazananlardan oluşacaktı. Üçüncü ve son grupta hiç kazanamayanlardan oluşacaktı. Bu üç grup kayıtları tutulduktan sonra ortada sadece iki grup kalana kadar yirmişer kişilik rastgele iki gruba ayrılıp saldırı takası yapmaya devam edeceklerdi.


En sonunda ortada iki grup kalınca bu sefer hepsi hem saldırıda hem savunmada rakiplerini yenene kadar saldırı takasına devam edeceklerdi.


Tutulan kayıtlarda her birinin ismi en az bir kere geçene kadar bu sürecekti. En sonunda hepsi iki takasıda başarı ile bitirince eğitimleri bitecekti. Eğitim sonunda hepsi temel saldırı ve savunma yapabilir hale geleceklerdi. Bu sayede savaşta bir şansları olacaktı.


Tabi ki eğitimlerinin biten kısmı sadece ilk aşamasıydı. İkinci aşamaya geçmeden önce kırk kişi diğer otuz kişi ile yer değiştirecekti. Kırk kişi madenin kolunda atış çalışması yaparken atış çalışması yapmış olan otuz kişi onların geçtiği saldırı takası eğitimden geçeceklerdi. İki tarafta ilk aşamayı bitirince bir araya gelecekler ve ikinci aşamaya geçeceklerdi. İkinci aşama temel saldırı ve savunma taktiklerini kapsıyordu.


Haru onları belli arazi koşullarında test ederek temel savaş stratejilerini ve temel savaş hilelerini öğrenmelerini sağlayacaktı.


İkinci aşamada başarılı bir şekilde bittikten sonra üçüncü ve son aşamaya geçilecekti. Bu aşamanın amacı beşer kişilik gruplar halinde bir kaynak canavarı avlamaktı. Silahtan başka hiçbir yardım almadan ormanda kalacaklardı.


Kendi erzaklarını ormandan temin etmek zorundaydılar. Haru en iyi eğitimin gerçek bir düşmanla savaşırken yapılacağına inanıyordu. Bu yüzden onları hazırladıktan sonra kaynak canavarlarını avlamaya gönderecekti. Beş kişilik gruplardan her biri başarılı olduktan sonra nihayet aklında ki planı uygulayarak düşmanlarını ortadan kaldıracaktı. Ayrıca hızlandırılmış savaş eğitimi ona birçok fayda sağlayacaktı.


Bunlardan ilki adamlarının madeni savunabilir hale gelecek olmasıydı. İkincisi eğitimleri sırasında toplanan şifalı ve büyülü bitkiler ile avlanan kaynak canavarları sayesinde hızlıca madeni geliştirebilecek olmalarıydı.


Üçüncüsü ise yapacakları savaşın sonucunda başarılı olurlarsa iyi bir ganimeti ele geçirecek olmalarıydı.


İki yüz düşmanın savaş teçhizatı ve yerleşim yerlerinde ki erzakı küçümsenecek bir miktarda değildi. Ayrıca yerleşim yerinde ki eşyalar sayesinde madenin içinde ki yaşam alanının konforu artacaktı. Tüm bunlara ek olarak sahip oldukları değerli her şey onların olacaktı. Bu adamların yağmacılık ve hırsızlık yaptığını var sayarsak küçümsenemeyecek bir hazineye sahip olmalıydılar.


Haru bu avantajların dışında azalan adam sayısı yüzünden orada hapis edilenleri kurtarmayı ve onları da kendi adamları arasına katmayı amaçlıyordu. Ayrıca vadinin dağların arkasında kuytu bir köşede olması ona mükemmel bir geri çekilme noktası oluşturmasını sağlıyordu.


Madene topları sayesinde yapacağı bir tünel ile bu vadiye bir kaçış noktası ayarlayabilirdi.


Umutların tükendiği o noktada madenin içinde kapalı kalmaktansa vadiye çekilmek oldukça güvenli olurdu. Ayrıca vadide su kaynağı da vardı. Bunun haricinde yapacakları avcılık ile erzak ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü karşılayabilirlerdi. Vadinin verimli toprakları yüzünden o alana tarım arazisi bile yapabilirlerdi. Bunların hepsi ileriye dönük planlar olsa da şimdiden Haru'nun aklında yer etmişlerdi.


Haru bu vadi sayesinde madenin daha hızlı gelişeceğini düşünüyordu. Bunun için adamlarını hızlıca savaşa hazırlamaya başladı.


Sadece bir hafta gibi bir sürede yetmiş kişi üç eğitim aşamasını da başarıyla bitirmişti. Haru her birini test etmişti. Artık iki dakika boyunca Haru'nun karşısında dayanabiliyorlardı. Haru'nun gücü normal insanlarla kıyaslanamayacağı için adamları düşündüğünden daha yetenekli olmuştu.


Savaş güçleri en güçsüz İntikamcı askeri ile bile yarışamayacak olsa da girecekleri savaş için yeterli olurdu. Haru eğitimlerin bitmesinin ardından madenin içinde ki değerli olan her türlü eşyanın ve erzakın dışarıya taşınmasını söyledi. Maden boşaltılınca ortaya çıkan bütün eşyalar ormanın içine dikkatlice saklandı. Bu iş bitince Haru adamları ile birlikte dağın arkasında ki vadiye doğru harekete geçti.


Artık savaşma zamanları gelmişti. Fakat uygulayacağı taktikle daha çok savaşmak yerine avlanacaklardı.


Vadiye ulaştıkları zaman Haru adamlarını otuzar kişiden oluşan iki gruba böldü. İlk grubu vadinin doğuya bakan kısmında ki ağaçlara ve çalılara dikkatli bir şekilde yerleştirdi. İkinci grubu da vadinin batıya bakan kısmında ki ağaç ve çalılara yerleştirdi.


Bu altmış kişi saldırının ilk aşamasında ok kullanacaklardı. İkinci aşamada kılıçları ile savaşacaklardı. Haru'nun planı aslında basitti. Tek başına düşman yerleşim yerine sızarak nöbetçilerden birini öldürecek ve kafasını kesecekti. Tabi ki bu fark edildiği zaman adamlar madende kafasını kestikleri beş kişiyi hatırlayacaktı. İntikam almak için hemen harekete geçecek ve savaşa hazırlanacaklardı.


Yerleşim yerinden çıkarak madene doğru hareket ettikleri zaman Haru'nun adamlarının gizlediği yere varacaklardı.


Çalılarda ve ağaçlarda gizlenen altmış kişi habersiz düşmana bir anda aralıksız ok atışı gerçekleştirmeye başlayacaklardı. Düşman pusuya düştüğü için ilk saldırıda fazlaca bir kayıp vereceklerdi. Bu sırada adamları yayları bırakarak kılıçlar ile ortada ki düşmana saldıracaklardı.


Haru ise kenara ayırdığı on adamıyla birlikte yerleşim yerinin çevresinde gizlenecekti. Düşman grup yerleşim yerinin dışında arkadaşlarının savaştığını görünce destek olmak için yerleşim yerinden ayrılacaklardı. Haru ise bu fırsatı kullanarak yanında ki on adamıyla birlikte esirleri kurtaracak ve onları silahlandıracaktı. Altmış adamı bu süreç boyunca baskı altında kalacak olsa da esirlerle birlikte artan sayıda bir savaş gücü ile birlikte düşmana karşı son bir taarruza geçeceklerdi. İki taraftan kuşatılan düşman bu savaş karşısında ya teslim olacak ya da ölecekti.


Haru plana uygun hareket ederek adamlarını yerleştirdikten sonra kendisini takip edecek olan on kişiyi de yerleşim yerinin etrafında gizledi. Daha sonra tek başına düşman yerleşim yerinin içine savaş planının ilk aşamasını uygulamak için gizlice yola çıktı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum