Bölüm 56 - İşleyen Demir



Haru planını hazırladığı günden itibaren maden projesine başlamak ve gerekli olan parayı bulmak için çalışmalara başladı. Her gün düzenli olarak kasabanın etrafında çıktığı bitki ve kaynak canavarı avları sayesinde ortalama düzeyde para kazanmaya başlamıştı. Kasaba içerisinde belli bir statüye sahip olduğu için artık insanlar tarafından tanınır hale gelmişti. Haru bir ay boyunca hiç aksatmadan bu şekilde çalıştı.


Bir ayın sonunda planına başlamak için yeterli parayı toplayınca kasabada ki köle tacirlerini dolaşmaya başladı.


Güçlü kölelere ihtiyacı vardı. Madenin oluşumunu sahip olduğu toplar sayesinde hızlıca sağlasa bile madenin içinde ki kaynakları zarar vermeden çıkartmak için insan gücüne ihtiyacı vardı. Aynı zamanda madeni koruyacak ufak bir güvenlik gücüde gerekiyordu.


Bu sebeple Haru'nun güçlü ve eğitimli insanlara ihtiyacı vardı. Elinde ki altının büyük bir kısmı ile seksen tane köle almayı başarmıştı. Bu kölelerin bazıları güçsüz olsa da Haru bunu önemsemiyordu. Çünkü kısa sürede onları istediği hale getirecekti. Haru iç içe geçmiş iki halkanın ortasına içi dolu bir yıldız damgası yaparak bu damganın kölelere damgalanmasını sağladı.


Bu büyülü damga yüzünden Haru'nun her istediğini yapmak zorundaydılar. Haru kasabada kaldığı süre boyunca köleler için vergi vermek zorunda kalacaktı. Ayrıca kölelerin her türlü ihtiyacı ile ilgilenmesi gerekecekti.


Bunun için köleleri aldığı anda kasabadan kölelerle birlikte ayrıldı. Kölelere vereceği eğitim için bu gerekliydi.


Haru kasabadan ayrıldıktan sonra kölelerin hepsini bir yere topladı. Onları parayla satın almış olsa da özgürlüklerini kısıtlayarak onlara iş yaptırmayı kesinlikle düşünmüyordu. Zaten kölelik damgalarını da bu yüzden yaptırmıştı. Haru hepsini toparlayınca onlara "Hepiniz kölesiniz. Sizlere biçilen kader köle olmanız. Ama ben ama başka birisi hiç fark etmez. Paraya sahip olan sizin hayatlarınıza da sahip olur. Fakat ben sizin hayatlarınızı istemiyorum. Bunun için şimdi, burada hepinizi kölelikten azat ediyorum" dedi.


Sözleri biter bitmez kölelerin boynunda ki büyülü kölelik damgası kayboldu.


Haru onları azat ettiği için artık hepsi özgür insanlardı. Aralarından çoğu kaçmak istese de içlerinde ki merak dürtüsüne engel olamadıkları için kalmayı tercih ettiler. Hepsi Haru'nun neden onları o kadar para ödedikten sonra serbest bıraktığını merak ediyordu.


Haru hepsini azat ettikten sonra sözlerine devam ederek "Artık hepiniz kendi hayatlarına sahip özgür insanlarsınız. Bir çoğunuz sizi neden azat ettiğimi merak ediyorsunuzdur. Ben insanların haksız yere köleleştirilmesine karşıyım. Bunun için sizi serbest bıraktım. İstediğiniz zaman gitmekte özgürsünüz. Ailenizin yanına veya yaşadığınız yere gitmekte özgürsünüz. Hatta hepinize istediğiniz yere ulaşmanız için on altın vereceğim. Fakat gideceğim bir yer veya beni bekleyen bir ailem yok diyorsanız. O zaman kalın ve benimle birlikte çalışın" dedi.


Bir süre için kimse olduğu yerden hareket edemedi. Hepsi teklifin inanılmazlığı karşısında şaşkına düşmüştü.


Hayatlarının ve kaderlerinin karardığını özgürlüklerinin yok olduğunu umutlarının tükendiğini düşünürlerken özgürlüklerini geri kazanmışlar ve yeni umutlar edinmişlerdi. Her şeyden önce kararmış kaderleri bir günde değişmişti.


Aralarından sıska olan biri bir adım öne çıkarak "Benim gidebileceğim bir yer ve ailem yok bize ne iş öneriyorsun" dedi. Haru bunun üzerine ona "Çok büyük planlarım var. Planlarımdan daha fazla para kazanmaya ihtiyacım var. Sizlere önereceğim şey aslında bir iş değil. Aksine benim yanımda yer almanızdır. Bir iş değil birçok iş yapacağız. Sizlere şimdilik fazla bir şey vaat edemesem de düzenli olarak yemek haftalık olarak ödenen ücret ve alacağınız eğitim ile güçlenme imkânı vaat edebilirim" dedi.


Daha sonra sanki bir şeyi unutmuş gibi sözlerine devam ederek "Unutmayın güçlüler hayatta kalır. Güçsüzler yok olurlar. Ben size güçlü olmayı öğreteceğim" diye ekledi. Haru'nun konuşmasından sonra bir süre kimse bir şey demedi.


Haru onların teklifini düşündüklerini anladığı için beklemeyi uygun gördü.


O sırada aralarından biri ortaya çıkarak "Ben size yaptığınız her şey için teşekkür ederim. Fakat beni bekleyen bir karım ve iki çocuğum var. Bunun için gitmek zorundayım. Üzgünüm" dedi. Tam gitmeye hazırlandığı sırada Haru çantasından çıkardığı bir keseyi ona attı.


Adam keseyi havada yakaladıktan sonra şaşırdı. Gitmeyi tercih etmesine rağmen Haru ona on altını vermişti. Üstelik onu satın alırken de zarar etmişti. Buna rağmen ona özgürlüğünü vermekten ve serbest bırakmaktan kaçınmamıştı. Adam duygulu bir sesle "Gerçekten bana çok büyük bir iyilik yaptınız. Bunun için size hayatım boyunca borçlu olacağım. Çok teşekkür ederim" dedi ve Haru'nun önünde eğilmeye çalıştı.


Fakat Haru onu engelleyerek ona "Artık hür bir insansın. Kimsenin önünde eğilmek zorunda değilsin. Yolun açık olsun" dedi.


Adam kendini toparlayarak sarsak adımlarla oradan ayrıldı. Ona hayatı boyunca yapılan en büyük iyiliği uzun süre aklından çıkaramayacaktı. Haru diğerlerine bakmaya başladı. Kalan yetmiş dokuz kişi biraz önce yaşananlar karşısında daha beter bir şaşkınlığa düşmüşlerdi.


İçlerinden dört kişi daha çıkarak üzgün olduklarını belirttikten sonra gitmeleri gerektiğini söylediler. Haru onlara da çantasından içinde on altın bulunan bir kese verdikten sonra onları yolcu etti. Kalan yetmiş beş adam bu sahneyi gözleri şaşkınlıktan açılmış bir şekilde izlediler. Dünyada böyle bir insanın kalmış olacağına hiçbiri inanmıyordu. Fakat gözlerinin önünde yaşanan olay gerçekti.


İçlerinden biri çıkarak yüksek sesle "Bugüne kadar bana yapılan en büyük iyiliği yaptın. Üstelik beni tanımıyorsun bile. Sadece benim değil burada bulunan herkesin sana büyük bir iyilik borcu var. Bu iyilik borcuna karşılık bundan sonra senin yanında olacağıma, her tehlikeyi seninle birlikte karşılayacağıma, seninle mutlu olup seninle üzüleceğime her şeyden önce seninle ölüp seninle öldüreceğime beni ben yapan her şey uğuruna yemin ederim" dedi. Hemen arkasından da bir dizinin üzerine çöktü.


Bunun ardından Haru onun kalkmasını sağlayamadan orada bulunan yetmiş beş adam aynı yemini tekrarlayarak bir dizlerinin üzerine çöktüler.


Haru bu sahneyi görünce başarılı olduğunu anladı. İnsanları hala tam anlamıyla çözemese de bir şeyden gayet emindi. İnsanların bağlılıkları oldukça güçlü oluyordu. İstese hepsini satın aldıktan sonra onları köle olarak çalıştırır hatta masraf olmasın diye beslenmelerini bile kısıtlardı.


Fakat hiçbir zaman onların sadakatine sahip olamazdı. İlk zor duruma düşüşünde onlardan göreceği şey ihanet olurdu. Fakat onların bağlılığını ve sadakatini kazandıktan sonra zor durumda kalsa bile güven duyabileceği birilerine sahip olurdu. Bunun için bugün bu şekilde hareket etmişti. Çünkü insanların hayatlarını, zenginliklerini ve umutlarını almaktansa bağlılıklarını almanın daha iyi olduğunu anlamıştı.


Haru düşüncelerine ara vererek "Bundan sonra bende dahil olmak üzere kimsenin önünde diz çökmeyeceksiniz. Burada ki insanlar bundan sonra bir ailedir. Ailenin her bir üyesinin canı bir diğerine emanettir. Ya birlikte tok yatar ya da birlikte aç kalırız" dedi.


Kısa bir duraksamanın ardından kaldığı yerden devam ederek "Ama hep birlikte kalırız" diye ekledi.


Önünde ki yetmiş beş kişi ayağa kalktıktan sonra hazırlıklara başlandı. Kısa sürede dört ağacın sınır oluşturduğu bir halkanın dışına ucu sivrileştirilmiş çitlerle bir kamp alanı kurulmuştu. Toplanan çalı çırpı ile halkanın ortasında büyük bir ateş yakılmıştı.


İçlerinden birinin avladığı geyik ateşin üzerinde pişirilmişti. Haru'nun az miktarda ki erzakı ile birlikte kamp alanında ki herkes karnını doyurmuş ve o gece diğer aile üyeleri ile tanışmışlardı. Hepsi kısaca hayat hikayelerini anlatmışlardı. Haru dinlediği bazı hikayelerden gerçekten etkilenmişti. İçlerinden birinin babası olacak kişi aldığı onlarca kadın köleyi hamile bırakarak çocuklarını köle olarak satıyordu. Üstelik bu iş için adamlarını bile kullanıyordu. Haru bunu duyunca o adamı ve diğerlerini intikam listesine dahil etti.


O gece aile üyelerinin bazılarının başına gelen kötü olayların ortaya çıkmasından sonra bol, bol intikam yemini edildi.


Hepsi birbiriyle kardeşçe anlaştılar. Bazıları teselli edildi. Birkaçı ile dalga geçildi ve eğlence unsuru oldular. Komik olaylar anlatıldı. O gece kamp ateşinin başında Haru ile birlikte yetmiş beş adam yeri geldi güldüler yer geldi intikam yeminleri ettiler yeri geldi türküler söylediler. Haru söylenen bir türkünün sözlerinden oldukça etkilenmişti. Türkünün ismi Yalnız Yolcu'ydu. Türkü içeriği ile sanki onu anlatıyordu. Özellikle nakarat kısmı Haru'nun aklına takılmıştı.


Yalnız yolcu aştı dağları, geçti nehirleri.
Yalnız yolcu durmadı hiç hep daha ileri gitti.
Yalnız yolcu düştü fakat hep kalkmayı bildi.
Geceler karanlık şafaklar aydınlık saçarken,
Yalnız yolcu hep yolunda ilerledi.


Haru bu nakaratı sürekli aklında tekrarlıyordu. Türkünün sözleri onun yaşadıklarından izler taşıyordu. Dağlar, nehirler yerine evrenler ve galaksiler aşsa da yalnız bir yolcuydu. Asla pes etmeyip hep başarmayı arzuladı. Büyük yıkımlar ve acı kayıplar yaşasa da amaçlarını asla unutmadı. Yıllar, yılları aylar, ayları günler, günleri güneş, ayı kovalasa da o hep ilerledi.


Bu sözler onu yansıtıyordu. Sürgün edilmiş oradan oraya dolaşan yalnız bir yolcuydu.


Kaderinin büyük mü küçük mü olduğunu umursamıyordu. İntikam tek amacı haline gelmiş hem kaderinin hem de isteklerinin önüne geçmişti. Kamp ateşinin çevresinde yetmiş beş kişi uykuya daldılar. Çimlerin üzerinde sert ve kıvrımlı zeminde en ufak bir örtüye sahip olmadan yatıyorlardı.


Fakat hepsi mutluydu. Çünkü hem özgürlüklerini hem de birbirini destekleyen yeni bir aileyi kazanmışlardı. Haru o gece uyumadı. Aklında planları ve onu destekleyen bu yetmiş beş adamı düşünüp durdu. Onların kendisi yüzünden zarar görmesine bu sefer izin vermeyecekti. Aklını meşgul etmeye çalışsa da Yalnız Yolcu hafıza sarayının en derinlerine kazınmış ve asla unutamayacağı bir iz bırakmıştı.


Ertesi sabah herkes uyanınca Haru içlerinden beşine çantasından altın vererek istediği malzemeleri almalarını söyledi.


Kamp alanı toplanana kadar beş adam kasabaya gitmiş ve istenen malzemeler ile geri dönmüşlerdi. Haru'nun istediği malzemelerin çoğu yirmi kişiye yetecek ölçüde inşaat malzemesiydi. Biraz erzak ile birlikte bol miktarda demir ve bir tane biley taşı aldırmıştı.


Bu malzemeler yüzünden elinde ki altın tamamen bitmişti. Yine de ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşıladığı için memnundu. Malzemeler geldikten sonra herkese dağıtıldı. Bazıları ağaçları keserken bazıları onları istene yere götürecekti. Birkaç kişi kesilen ağaçları budayacaktı. Daha sonra ağaçlar testere ile ikiye yarılacak ve alınan iplerle birlikte birbirine bağlanacaktı.


Haru'nun verdiği ölçülere göre bunlar hazırlanırken Haru ise maden çalışmalarına başlayacaktı.


Kasabaya yakın bölgeleri ruh formundayken incelediği için nereye gitmesi gerektiğini biliyordu. Gittiği yer kasabanın kuzeyinde kalan üç sıradağın bulunduğu bir alandı. Fakat bu alanda birçok kaynak canavarı olduğu için insanlar bu alana kolay, kolay gelmezdi.


Sık ağaçların çevrelediği yabani ormanlık alan ve tehlikeli kaynak canavarları yüzünden bu alanın yakınlarında yol bile yoktu. Haru maden işine başlamak için bu alanı uygun görmüştü. Sıradağların olduğu alana ulaşınca ortada ki dağın zemininden yer altına doğru çaprazlamasına inen bir tüneli topları sayesinde oluşturmaya başladı. Bu sırada tünelin içinde yürüyerek yer altına inmişti.


Üç saat gibi bir sürede Haru madenin girişinden itibaren adamlarının ve kendisinin yaşayabileceği büyük bir yaşam alanı oluşturmuştu.


Bunun haricinde yaşam alanına bağlanan madenin girişini ve madenin dağın altında her yöne dağılan kollarını da oluşturmuştu. Yaptığı düzen sayesinde madende ki kazılar ilerledikçe üç dağın içinde maden açmak ve ham madde çıkarmak mümkün olacaktı.


Haru kabaca yaşam alanlarını ve madenin kollarını oluştursa da hala üzerinde çalışılması gerekiyordu. Tünellerin içine destekler yapılmalıydı. Şu an için tünel ayakta dursa da en ufak bir sarsıntıda çökerdi. Desteklerden sonra tünellerin ışıklandırılması ve yaşam alanlarının düzenlenmesi gerekiyordu. Ayrıca tünel içine Haru'nun açtığı özel odaya bir demirci atölyesi kurulacaktı.


Haru bu atölye sayesinde madenden çıkan kaynaklar ile adamları için en iyi kılıçları üretecekti.


Aynı zamanda üretilen fazla silahlarda ham maddeler ile birlikte satılacak ve bu satıştan gelir elde edilecekti. Haru'nun madende işi bitince adamlarının yanına dönerek hazırlıkları kontrol etti. Verdiği ölçülere göre desteklerin hazırlandığını görünce onları madene götürdü.


İki saatlik bir çalışmanın ardından desteklerin tamamı yerleştirilmişti. Ayrıca yaşam alanına tahtadan yataklar ve eşyalar yapılmıştı. Hatta hepsinin etrafına toplanacağı büyük bir toplantı masası bile yapılmıştı. Bunların haricinde madenin giriş kolları desteklenmişti. Ayrıca yaşam alanından madene giden yolun başına bir harita kazınmaya başlanmıştı. Bu harita maden ilerledikçe gelişecekti.


Harita sayesinde madende kaybolmak gibi bir sorun ortadan kalkacaktı.


Hazırlıkların tamamı bittikten sonra ellerinde bir şeyler olsa da eksikleri oldukça fazlaydı. Onlara madenin girişini koruyacak sağlam bir kapı, kurulacak demirci atölyesi için malzeme, yaşam alanları ve yemek pişirmek ile yataklar için malzemeyle birlikte bolca kazı malzemesi lazımdı.


Şu an için ellerinde yirmi kişiye yetecek kadar kazı malzemesi vardı. Madenin ve yaşam alanlarının ihtiyaçları oldukça fazlaydı. Bunun için Haru eğitimi yarından başlayarak hızlandırmaya karar verdi. O gece madenin içinde onlara şifalı ve büyülü bitkilerle ilgili bir ders verdikten sonra herkesin erkenden uyumasını sağladı. Ertesi gün oldukça büyük bir bitki avına çıkacaklardı.


Haru bu av sırasında onlara eğitim vermeyi ve tecrübe kazandırmayı amaçlıyordu.


Bu eğitim maden açılmadan önce adamların hepsi tecrübe kazanana ve güçlenene kadar aralıksız sürecekti. Eğitim boyunca bitkilerden ve kaynak canavarlarından elde edilen gelir maden ve yaşam alanlarının geliştirilmesi için harcanacaktı.


Kurulacak demirci atölyesi ile Haru adamların yarısına demirciliğin inceliklerini öğreterek silah yapmalarını sağlayacaktı. Kalan yarısı ise belli saatler boyunca madende ham madde çıkartırken geri kalan zamanlarda askeri saldırı ve savunma taktikleri öğreneceklerdi. Maden ortaya çıktıktan sonra korunması tamamen bu adamların gücüne bağlıydı. Eğitimler devam ettikçe hem güç hem de ekipman bakımından gelişeceklerdi. Haru'nun tahminlerine göre en geç üç ay içinde iyi bir sonuca ulaşacaklardı.


Haru bu süre boyunca yermiş beş adamı ile yetinmeyerek eğitimler sırasında elde edilen gelirle daha fazla köle alacak ve onlara da adamlarına sunduğu seçeneği sunacaktı. Gitmek isteyenleri bırakırken kalmak isteyenleri eğitecekti.


En fazla üç ay gibi bir sürede hem insan sayısı hem elde edilen güç hem de parasal yönden büyüyecek ve adını Büyük Naman Krallığı'na duyuracaktı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum