Bölüm 52 - Yeni, Yine, Yeniden



Artık krallıklar dönemi bitmişti. Namanlar yaşadıkları acı kayıp sonucunda sadece bir kişi kalmışlardı. Doğa namanı öfkesi ile bütün Güney İntikamcı Krallığı topraklarını geçilmesi imkânsız sık ormanlık bir alana çevirmişti. Diğer üç krallık ise aynı gün doğa namanı tarafından yıkılmıştı. Fakat sadece yönetimleri yıkılmıştı. İnsanlar Güney İntikamcı Krallığı'nda olduğu gibi hiçbir zarar almamıştı.


Doğa namanı üç krallığı bir araya getirerek bütün kıtaya hükmedecek Büyük Naman Krallığı'nı kurmuştu.


Kimse onun gücüne ve otoritesine karşı gelmeyi düşünmemişti. Güney İntikamcı Krallığı'nda ki yıkımı gördükten sonra krallar kendi istekleri ile yönetim haklarından vazgeçmişlerdi. Her biri Büyük Naman Krallığı'nın ordusunda basit generaller olmuşlardı.


Fakat buna rağmen mutluydular. Güney İntikamcı Krallığı'nın başına gelen akıbete uğramaktansa general olmak onlar için bir ödül gibiydi. Güney İntikamcı Krallığı'nın yıkılmasının üzerinden tam olarak bir buçuk yıl gibi bir süre geçti. Bu bir buçuk yılda eski Güney İntikamcı Krallığı'nın toprakları yasak bölge haline gelmişti. O bölgenin genel adı Yasak Orman'dı. Artık büyük savaşlar yaşanmadan insanlar bir arada yaşayıp işlerine bakabiliyorlardı.


Büyük Naman Krallığı'nın baskıcı yönetimi insanları rahatsız etse de hiçbiri buna karşı çıkacak cesareti gösteremiyordu. Aradan geçen bir buçuk yılın ardından kızgın bir ruh uykusundan uyanmayı başarmıştı. Aldığı ruhsal hasarı yenileyebilmişti. Haru konak olarak içinde bulunduğu bedenden dışarı süzüldü. Bedeni yok olmadan önce ruhunun tutunmayı başardığı şey yavru bir tavşandı.


Aradan geçen bir buçuk yılın ardından yavru tavşan büyüme dönemine girmişti.


Haru kendine geldiği anda ilk yaptığı şey hafıza sarayını kontrol etmek oldu. Hafıza sarayı sayesinde başına gelen bütün olayları tek, tek inceledi. Fakat işe yarar bir şey bulamadı. Haru bilmediği bu yerde ruh halinde olsa bile Kadim Azarath sayesinde yeniden eski bedenine kavuşacağını düşünüyordu. Fakat Kadim Azarath'ın varlığını hissedemiyordu. Haru buna oldukça şaşırmıştı.


Yapabileceği başka bir şey olmadığı için bir an önce kendine yeni bir beden bulması ve ordusuna ulaşması gerekiyordu. Başına gelen bunca şeyden sonra o kadının destekçilerinden alması gereken büyük bir intikam vardı. Kendine uygun bir beden bulmak için havaya yükseldi.


Fakat biraz yükseldikten sonra hissettiği ani acı ile olduğu yerde kaldı.


Bilmediği bu yerin hafıza sarayı sayesinde Güney İntikamcı Krallığı olduğunu anlamıştı. Fakat göz alabildiğince her yerde sık ormanlık bir alan vardı. Şehirler, köyler ve kalelerin hepsi gitmişti. Haru ani bir korku duygusuyla hafıza sarayı sayesinde Yaokai Bölgesi'ne doğru uçtu. Yaokai Bölgesi'nin üzerine geldiği zaman ilk kez pes etmeyi düşündü. Evi olarak gördüğü bölge tamamen yok edilmişti.


Üstelik içinde ki her şeyle birlikte. Bir anda Haru'nun aklına ustası Zhimu, Emilia, Ayzu, Burain, Hinu, Ken, Chin, Kwan, Hyun, Iseul, Tmon, Kysara, Ranun ve Asling geldi. Değer verdiği bu kişilerin hepsi yok olmuştu. Artık onları göremeyecekti.


Yıllarca emek verdiği krallığı, gözü gibi baktığı İntikamcı ordusu, büyük umutlarla yaptığı enerji motoru ve daha niceleri artık yoktu.


Haru bir ruh olmasına rağmen duyduğu acı, öfke, çaresizlik hissi ile güçlü çığlıklar atmaya başladı. Canı yanıyordu. Bir ruh olmasına rağmen ruhu acıyordu. Duyduğu bu acının bir Ko iken ruhu bedeninden söküldüğü zaman duyduğu acıdan daha fazla olduğunu biliyordu.


Acının da türleri vardı. Fiziksel acı her zaman için daha zayıftı. Bir insan veya Ko fiziksel acıya zorda olsa dayanabilirdi. Fakat manevi acıya dayanmak oldukça zordu. Birçok kişi bu acı yüzünden delirirdi. Haru bütün ormanda ki canlıları kaçıran ve duyanları dehşete düşüren acı çığlıklarını atarken aklında sadece üç kelime yankılanıyordu. Bunlar "Kan, İntikam ve Ölüm" kelimeleriydi.


Bir ara insan öldürmemek için kendi intikamına insanları dahil etmemeyi bile düşünmüştü.


Çünkü o zaman alacağı intikam Ko'ları barındırıyordu. Fakat yaşananlardan sonra ona, generallerine, intikamcı ordusuna, Güney İntikamcı Krallığı'na ve içinde yaşayan insanlara zarar veren ve zarar verenleri destekleyen herkesten intikamını alacaktı.


Artık büyük intikam listesine insanları da dahil etmişti. Masum olanlar hariç hepsinin canını alana kadar durmayacaktı. Üstelik insanlardan alacağı intikama öncelik verecekti. Çünkü bu sefer sadece kendi intikamını değil onu destekleyen ve bu uğurda ölen, zarar gören herkesin intikamını alacaktı. Haru attığı onlarca acı dolu çığlığın ardından son bir kez evi olarak gördüğü bölgenin üzerinde uçtu.


Daha sonrada bütün kıtayı incelemek için oradan ayrıldı. Haru özellikle büyük yerleşim yerlerinden uzak bir yer arıyordu.


Yeni bir beden bulduktan sonra kendini geliştirecek ve intikamını alacaktı. Haru hala çok güçsüz olduğunu anlamıştı. Bu gezegende gelişmeye çalışarak bir yere varamayacağı açıktı. Gezegende ki ulaşılabilir en büyük güç bile bir Ko'nun gücü ile yarışamazdı.


Haru bir an önce güçlenmek ve intikam almak istiyorsa biraz hile yapmak zorundaydı. Bu zamana kadar gezegene teknolojiyi kontrollü olarak getirmişti. Bu sayede teknolojinin büyük avantajlarının düşmanlarının eline geçmesini ve kendine karşı kullanılmasını engellemişti. Zaten Haru kendi teknolojisine karşı kolayca durabilirdi. Fakat destekçilerini koruyamayacağı için bu yoldan uzak durmuştu.


Çünkü kaybedebileceği çok şey vardı. Oysa şimdi hepsini kaybetmişti. Artık kaybedebileceği hiçbir şey yoktu. Çünkü sahip olduğu hiçbir şey kalmamıştı. Bu yüzden teknolojiyi kullanmaktan çekinmesine gerekte yoktu.


Haru hafıza sarayında ki bilgiler sayesinde çok kısa bir sürede güçleneceğine emindi.


Artık basit silahlarla değil, teknoloji ile geliştirilmiş silahlarla oynamanın vakti gelmişti. Artık savaşlarında insan kullanmayacaktı. Sadece teknolojinin gücünü kullanacaktı. Haru kıtanın üzerinde gezerken içini acıtan birçok şey gördü.


Anladığına göre bütün kıta tek bir krallıkta birleşmişti. İnsanların konuşmalarından anladığı kadarı ile bu krallık ve krallığı destekleyen herkes onun intikam listesindeydi. Haru yaptığı basit bir hesapla bile oldukça fazla kişiyi öldürmesi gerektiğini anladı. Krallığın merkezinden uzak bir noktada kıtanın kuzey batı kısmında denizle birleştiği yerde ufak bir kasaba buldu.


Bu kasaba eski Barı Panter Krallığı ile eski Kuzey Kaplan Krallığı arasında ticaret yapan tüccarların uğrak noktasıydı. Bir kısmı denize yakın olduğu için bütün tüccarlar ve yolculuk yapan kişiler bu kasabayı tercih ediyordu. Çünkü tehlike her zaman karadan geliyordu.


Yürüdükleri yolun bir yanı deniz olunca insanların pusuya düşme oranı oldukça azalıyordu.


Bunu bilen insanlar her zaman bu ulaşım yolunu tercih ediyorlardı. Fakat Büyük Naman Krallığı ile birlikte bu yol kullanılmaz olmuştu. Krallığın kanunlarına göre her türlü suçun cezası ölümdü. İnsanlar Güney İntikamcı Krallığı'nın başına gelenlerden sonra bırakın hırsızlık yapmayı nefes almaya bile korkar bir hale gelmişlerdi. Bunun için krallığın içinde ki bütün yollar güvenliydi.


Haliyle insanlar deniz kenarından giden uzun yolu tercih etmektense kısa yolu tercih ediyorlardı.


Bu yüzden Büyük Naman Krallığı'nın kurulması ile birlikte bu kasaba önemini kaybetmişti. Kimsenin uğramadığı sıradan bir yerleşim yerin haline gelmişti. Yapılan ticaretin geliri olmayınca kasaba bir buçuk yıl içinde önemli ölçüde güç kaybetmişti.


Haru bu kasabaya gelince nihayet krallıktan uzak bir yer bulabildiği için memnun oldu. Hemen kasabanın üzerine alçalarak kullanabileceği bir beden aramaya başladı. Haru saatlerce aramasına rağmen kasabada kullanabileceği bir beden bulamadı. Tam vazgeçerek başka bir yere gideceği sırada kasabadan ayrılan beş kişilik bir grup gördü. Yapabileceği bir şey olmadığı için çaresizce grubun peşine takıldı.


Beş kişilik grup kasabadan ayrılarak ormana girdiler. Haru gruba biraz yaklaşınca beş kişiden fazla olduklarını anladı.


Beş kişilik küçük grubu yirmi kişilik başka bir grup belli olmayacakları bir mesafeden takip ediyorlardı. Haru başlangıçta önde ki grup ile arkada ki grup arasında bir savaş olacağını düşünmüştü. Fakat onları biraz izleyince arkada ki yirmi kişilik grubun önde ki beş kişilik grubu koruduklarını anladı.


Haru izlemeye devam etti. Bir süre sonra önde ki beş kişilik grup ormanın içinde farklı yönlere doğru gitmeye başladılar. Haru onları izleyince ormandan büyülü ot toplamaya geldiklerini anladı. Çünkü aralarından bazıları ot toplamaya başlamıştı. Beş kişi ayrılında arkada ki yirmi kişide beşe ayrıldılar. Dört kişilik grupların her biri önlerinde ki bir kişiyi geriden takip etmeye başladılar.


Haru ormanda biraz havaya yükseldikten sonra geniş bir açıdan hepsini izlemeye başladı. Haru beş grubu da dikkatlice inceledikten sonra ormanın içlerine doğru ilerleyen üçüncü grubu izlemeye başladı. Grupların arasında ki mesafe açıldıkça Haru hepsini göremez olmuştu.


Bunun için kendine bir hedef belirledi. Ormanın iç kısımlarında tehlike daha fazla olduğu için o grubu takip etmeye başladı.


Eğer içlerinden biri ölürse onun bedenine geçecekti. Ormanın oldukça içlerine ilerleyen üçüncü grubun önünde ki kişi bir anda çığlık attı. Haru biraz alçalarak yakından baktı. Grubun önünde çığlık atan kişi aslında on beş yaşında bir çocuktu.


Haru analiz yeteneği sayesinde çocuğun neden çığlık attığını anlamıştı. Çocuk bir çeşit yarı bilince sahip bitki türünde bir canavarı uyandırmıştı. Anlaşılan ormanın içi tehlikeli canavarlar ile doluydu. Çocuğun çığlığı ile birlikte arkasında onu takip eden dört kişi çocuğa doğru koşmaya başladılar. Haru ilk bakışta hiçbirinin güç sahibi olmadığını anlayabildi. Dört kişi bitki canavara karşı bellerinde ki kılıçları çektiler.


O sırada uykusundan uyandırıldığı için kızgın olan bitki canavarı hemen köklerini bağlı olduğu topraktan çıkartarak devasa bir boyuta ulaştı.


Boyu on beş metreyi geçiyordu. Bir anda bitki canavarın gövdesinden onlarca üzerinde kırmızı dikenler olan dallar filizlenmeye başladı. Bitki canavarın gövdesini saran yeşil bir hare sayesinde filizlenen kırmızı dikenli dallar kısa sürede büyümeye başladı.


Haru daha önce bu tarz bir canavar görmemiş olsa da ilk bakışta bu insanların canavara karşı bir şansları olmayacağını biliyordu. Bitki canavarı üst kısmının açılması ile birlikte ortaya çıkan çarpık dişli ağzıyla önünde korkudan çığlık atan çocuğu tek hamlede bütün olarak yuttu. Bunu gören diğer dört kişi ise korkudan yutkunmaktan başka bir şey yapamadılar. Buna rağmen dört kişi kılıçları ile bitkilere saldırıya geçtiler.


Fakat bitki canavarının aniden dallarını uzatması ve üzerinde ki kırmızı dikenleri onlara fırlatması sonucu başarısız oldular.


İçlerinden birisi şans eseri o sırada bir taşa takılarak yere düşmüş ve kendinden geçmişti. Buna rağmen kılıcı elindeydi. Oysa kalan üçü yüzlerce zehirli kırmızı dikenin bedenlerine isabet etmesi sonucu çoktan ölmüşlerdi.


Aslında bitki canavarının dikenlerinin felç edici etkisi vardı. Fakat yüzlerce diken bir araya geldiğinde içlerinde barındırdıkları felç edici zehir ölümcül boyutlara ulaşıyordu. Bitki canavarı ölen üç kişiyi yuttuktan sonra bayılan son kişiyi de yuttu. Bu sırada sesleri duyan diğer gruplar önlerinde ki dört çocuğun güvenliğini sağladıktan ve onları dört kişi ile kasabaya yolladıktan sonra bitki canavarının olduğu yere geldiler.


İçlerinden birisi yerde ki kanı ve kırmızı dikenleri fark ettiği anda hemen diğerlerini uyardı.


Bu sırada onların farkına varan bitki canavarı sindirim yapmak için uykuya dalacağı sırada rahatsız edildiği için öfkelendi. Tekrar kırmızı dikenlerin oluşması için bedeninin yeşil bir hare ile kaplanmasını sağladığı sırada insanların hepsi korkudan arkasına bile bakmadan kaçtı.


Neyse ki bitki canavarı toprağa sağlam köklerle bağlıydı. Aksi halde hiçbirinin kaçmak için en ufak bir şansı olmazdı. Bitki canavarı tekrar eski boyutuna gelerek köklerini toprağa sapladıktan sonra sindirim yapmak için uykuya daldı. Haru bitki canavarının cesetleri yuttuğunu görünce büyük bir umutsuzluğa düştü. Fakat tam o sırada aklına bir fikir geldi. Bitki canavarı onları bütün olarak yuttuğu için hala bir umudu olabilirdi.


Yapacağı şey biraz tehlikeli olsa da Haru'nun başka şansı yoktu. Ruh formu ile ilerleyerek bitki canavarının içine girdi.


Bitki canavarının içi oldukça kötü bir manzaraya ev sahipliği yapıyordu. Hatta bazı yerler çürümeye başlamıştı. Haru bitki canavarının midesine ulaştığı zaman bitki canavarının midesinde bulunan beş kişiyi dikkatle inceledi.


Çocuk ve bir adamın dışında kalan üçünün bedeni kullanılamaz hale gelmişti. Haru çocukla adamın bedenini incelediğinde ikisinin de karnında büyük bir delik olduğunu fark etti. Anlaşılan bu delik onları yutan bitki canavarı tarafından oluşturulmuştu. Haru bedenleri yaralanmış olsa da adamın veya çocuğun bedenine girebilirdi. Sahip olduğu ruh gücü sayesinde içine girdiği beden bir sefere mahsus olarak yenilenirdi. Aynı zamanda ruhu eskisi kadar güçlü olmasa da hala içine girdiği bedene birtakım güçler kazandıracak kadar güçlüydü.


Haru uzun bir süre düşündükten sonra adamın bedenine girmeye karar verdi. Bir çocuğun bedenine girerek zaman kaybedemezdi.


Onun birçok şeye ulaşması gerekiyordu. Bunu yapması için statüye sahip olmalıydı. Bir çocuğun ve bir adamın statüleri karşılaştırıldığında kuşkusuz adamın statüsü daha ağır basardı. Oysa çocuk toplumda birçok yönden engellenirdi.


Haru bu kararı vererek adamın bedenini daha dikkatli incelemeye başladı. Adam yirmi beş yaşında bir bedene sahipti. Bedende herhangi bir kusur yoktu. Bitki canavarı ile karşılaşmamış olsa daha uzun yıllar yaşayabilirdi. Adamın omuzlarına gelen siyah gür saçları, sert bir yüz ifadesi, hafif kepçe olan kulakları, daha önceden kırıldığı belli olan hafif öne doğru çıkık bir burnu ve sağ yanağında bir kılıç yarası olan yüzü vardı. Haru adamın gözlerine baktığı zaman siyah renkli olduklarını gördü. Tam anlamıyla kararını verdikten sonra adamın bedenine girdi.


Aynı anda yeni bedeni gelişim sürecine girdi. Haru yeni girdiği bedende bir süre bilincini kaybetti. Bu süre boyunca adamın ismini ve hayatında ki her şeyi anılarına erişim sağladığı için öğrendi. Haru'nun yeni bedeni her anlamda gelişmeye başladı.


Bedeninde ki bütün hücreler büyük bir gelişime girdiler.


Bunun sonucu olarak daha güçlü kaslara, daha sağlam kemiklere, daha dayanıklı iç organlara, daha fazla kana ve reflekslerini büyük ölçüde arttıran kuvvetli sinirlere sahip oldu. Bu sırada gözleri, kulakları ve derisi de geliştiği için duyuları önemli ölçüde gelişim gösterdi.


Eski bedenine kıyasla daha zayıf bir gelişim olsa da sıradan insan bedenlerine göre hala güçlü bir gelişimdi. Haru kendine gelir gelmez hemen bitki canavarının midesinden çıkmak için bir yol aramaya başladı. O sırada bedenini kullandığı adamın elinde sıkıca tuttuğu kılıcı fark etti. Şansı bir kez daha ona yardımcı olmayı seçmişti. Hemen kılıç ile bitki canavarının içini yarmaya başladı. Çok kısa bir sürede içten verdiği ağır zararlarla bitki canavarını öldürüp ölü çocuğun bedeni ile birlikte gün ışığına çıkmayı başardı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum