Bölüm 48 - Zindandaki Yolcu



Haru ne şiddetli baş ağrısını ne de bedeninde ki küçük yaraları önemsiyordu. Onun asıl önemsediği şey kendi yaptığı bir silahla etkisiz hale getirilmiş olmasıydı. Başlangıçta sadece o görevlilere geçici zararlar verecek ve görevinden alacaktı. Fakat son yaptıklarından sonra onlarla birlikte bütün ailelerini öldürecekti. Geçilmemesi gereken bazı sınırlar vardı. Oysa bu görevliler o sınırı geçmişlerdi.


Haru elini kontrol ettiği zaman bezin hala sarılı olduğunu gördü. Diğer kolunda ki ticaret bilekliği alınmış olsa da boyutsal yüzüğü duruyordu.


Hiçbiri böyle bir yolcunun oldukça değerli olan bir boyutsal yüzüğe sahip olacağını düşünmedikleri için eline sarılı bezi çıkarma gereği duymamışlardı. Haru Wulkar'a ulaşma imkanına sahip olduğu için buradan istediği zaman çıkabilirdi.


Wulkar için zindanın demirden parmaklıkları önemsiz bir ayrıntıydı. Fakat Haru gördüğü tüyler ürpertici şeyler yüzünden burada bir süre daha kalmaya karar verdi. Burada ki görevliler onu tanımıyor olsa da Yasak Kütüphane'yi koruyan İntikamcı askerleri onu tanıyordu. Wulkar sayesinde istediği anda onlara ulaşabilirdi. Buna rağmen bu görevlilerin kendisine ne yapacağını merak etmişti.


Acaba ona nasıl bir ceza vermeyi düşünüyorlardı. Haru bekleyecekti. Bazı gerçekleri öğrendiği zamansa kendisine reva görülen cezanın yüzlerce katını onlara verecekti. Şimdilik gördüğü her şeyi aklına not ediyordu. İçinde devasa bir öfke olmasına rağmen kontrolünü kaybetmemişti.


Fakat bu şekilde devam ederse oda yakındı. Haru boyutsal yüzüğünden çıkardığı yiyeceklerden yiyerek karnını doyurdu.


Ne zamandır burada olduğunu bilmese de onu aç bıraktıklarını aklına not etti. Kendisine bunu yapanları misliyle aç bırakacaktı. Haru boyutsal yüzüğü sayesinde karnını doyurmuş olsa da bu onları ceza vermemesi için bir engel değildi.


Başına gelenlerden sonra yapacakları yüzünden şimdiden kendini bir cezalandırıcı gibi hissediyordu. Anlaşılan bazı konularda gerekli özeni göstermemişti. Fonsia Şehri bile bu haldeyken krallığın diğer şehirlerinin ne halde olduğunu düşünemiyordu. Artık krallıkta aktif rol almasının vakti gelmişti. Bundan sonra büyük küçük demeden karşılaştığı bütün suçların cezasını bizzat kendisi verecekti.


Haru zindanda düşünceleri ile geçirdiği belirsiz bir zamandan zindanın kapısını açan görevli ile birlikte düşüncelerinden sıyrılmıştı.


Görevli hiçbir şey demeden Haru'nun yanına gelmiş ve kolları ile ayaklarına demir prangalar takmıştı. Haru tüm bu süre boyunca hareketsiz bir şekilde durmuş ve görevlinin yüzüne bakmıştı. Bu görevliye üzerine taktığı demirlerin onlarca kat daha ağırlarını bizzat takacaktı.


Görevli işini bitirince Haru'nun koluna girerek onu sürüklemeye başladı. Haru anladığı kadarı ile Jamian'ın veya Onüçler Konseyi'nin görevlendirdiği bir görevlinin karşısına gidiyordu. Ne olursa olsun bu prangalar hala ona bir engel teşkil etmediği için rahattı. İstediği zaman bu prangalardan kurtulabilir ve Wulkar'ı kullanabilirdi. Görevlinin götürdüğü yere uysal adımlarla gitti.


Bir süre sonra önde Haru olmak üzere bir odaya girdiler. Haru zindandan çıktıkları anda eski sarayda olduklarını anlamıştı.


İntikamcı askerleri bu sarayın en üst katında bulunuyorlardı. Yani onlara ulaşması oldukça kolaydı. Haru girdikleri odada genç gibi görünen bir kadınla karşılaştı. Analiz yeteneği sayesinde kadının en az otuzlu yaşlarında olduğunu anlamıştı.


Fakat oldukça genç bir görünüşe sahipti. Haru aklında ki ceza çetelesine bu kadına vereceği cezayı eklemek için bekledi. Sistem oldukça basitti. Bu kadın kendisine ne ceza verirse yüzlerce mislini ona verecekti. Önüne getirildiği kadın ona iğrenircesine baktıktan sonra sanki bir duvara okuyormuş gibi elinde ki kâğıtta yazan Haru'nun işlediği suçları(!) okumaya başladı.


Kadın normal bir ses tonu ile Haru'ya hiç bakmadan "Fonsia Şehri'nin girişinde POAD görevlilerine saldırmak, şehir yöneticisi olan Jamian'a hakaret etmek ve Güney İntikamcı Krallığı kralının yasalarına uymamak suçlarından suçlu bulundunuz" dedi.


Haru duyduğu son cümle karşısında kendine zor hâkim olmuştu.


Demek birileri onun adına yasa çıkaracak kadar işi ileriye götürmüştü. Öfkesi o kadar artmıştı ki içindekilerle birlikte bütün bir şehri yakmayı bile düşünüyordu. Kadın bu sırada yöneticisi Jamian'a övgüler yağdırıyordu. Haru konuşmanın o kısmında kendi düşüncelerine dalmıştı. Daha sonra kadının "Bu yüzden cezanız yönetici Jamian'a o sizi lütufta bulunup azat edene kadar ona kölelik etmektir" dedi.


Haru o anda hem kadının hem de çok daha fazlasını yapacağı Jamian'ın ceza çetelesine yeni bir ceza eklemişti.


Madem istedikleri kölelikti bunu vermemek ayıp olurdu. Fakat Haru bununla sınırlı kalmayacaktı. Şu an hepsinin cezasını kesmişti. Onun aklına takılan tek şey İntikamcı askerlerinin bu işin neresinde olduğuydu. Bu kadar olayı fark etmemeleri mümkün değildi.


Mutlaka bazı şeylerin farkına varmış olmalıydılar. Eğer bunun için bir şey yapmamışlarsa onları da cezalandıracaktı. Onüçler Konseyi'ne bu durumu bildirmeleri gerekiyordu. Ya da doğrudan müdahale etmek zorundaydılar. Eğer tüm bu yaşananları izlemekle yetindilerse Haru onlara öyle bir ceza verecekti ki binlerce yıl sonra bile verdiği ceza anlatılacaktı. Bu insanların böyle davranmasını bir noktaya kadar anlayabilirdi.


Fakat kendi askerlerinin böyle davranmasını asla anlayamazdı. Şu an tek düşündüğü askerlerinin durumuydu.


Aslında bu işe verecekleri cezayı görene kadar devam etmeyi planlıyordu. Fakat son düşüncelerinden sonra askerlerinin durumunu öğrenene kadar devam etmeyi uygun buldu. Hem bu sayede daha fazla cezalandırılacak kişi bulabilirdi.


Anlaşılan bu şehrin komple bir arındırmaya ihtiyacı vardı. Haru kadınla işi bittiği için odadan çıkarılmıştı. Odadan çıktığı anda yanında ki görevliyi tek darbe ile etkisiz hale getirmiş ve üstünde ki prangalardan kurtulmuştu. Şimdi yapacağı iş bir güvercin bulmaktı. Hala bu ilkel iletişim metodunu kullandığına inanamasa da bir süre daha buna mecburdu. Fakat çok yakında kendi iletişim cihazlarına sahip olabilecekti.


Haru bir güvercin bulduktan sonra bacağına doğrudan Onüçler Konseyi'ne iletilmek üzere bir mesaj yazdı ve güvercini yolladı.


Daha sonra ise etkisiz hale getirdiği görevlinin yanına giderek demir prangaları üzerine tekrar geçirdi. O sırada oradan geçen bir grup POAD görevlisi Haru'yu ve yerde ki görevliyi fark ettiler. Yerde ki görevli kendine geldiği zaman doğrudan Haru'ya zarar vermek için ileri atıldı.


Fakat konuyu önceden anlayan diğer görevliler tarafından engellendiler. Yöneticileri Jamian kuşkusuz kendi kölesinin zarar görmesinden hoşlanmayacaktı. Bunun için ona zarar vermek isteyen görevliyi uzaklaştırdılar. Bu sırada iki görevli onu tekrar zindana geri götürdü. Haru zindanda yaşanacak olayları beklemeye başladı. Aradan çok kısa bir zaman geçmesine rağmen güvercin mesajı Onüçler Konseyi'ne ulaştırmıştı.


Gelen mesaj bütün konseyin endişe etmesine sebep olmuştu. Haru'dan gelen mesajda bir milyon İntikamcı askeri ile Fonsia Şehri'nin kuşatılmasını emrediyordu. Fakat şehirden karşılık verilmedikçe savaşa girilmemesini önemle belirtiyordu.


Mesajın içeriğini ve sebebini tam manasıyla anlamasalar da şehrin kuşatılmasını istemek oldukça önemli bir olaydı.


Haru'dan gelen mesajla birlikte konsey tüm çalışmalarına ara vermişti. Yaokai Bölgesi'nde ki her türlü çalışma durmuştu. İntikamcı kışlasında silahlandırılan bir milyon İntikamcı askeri kuşatma için hazırdı. Kuşatma için bütün hazırlıklar bitse de Onüçler Konseyi'nde ciddi bir tartışma baş göstermişti. Tartışmanın amacı kuşatma ordusuna kimlerin katılacağıydı. Doğrudan Haru'dan gelen mesaj yüzünden hepsi Haru'nun ordunun başında olacağını düşünüyordu. Çünkü bu zamana kadar bütün savaşlarda orduya liderlik etmişti.


Durum böyle olunca hepsi Haru'ya bu savaşta eşlik etmek istiyordu.


Fakat krallığı tamamen başı boş bir şekilde bırakamazlardı. Bunun için bazılarının geride kalması gerekiyordu. Oysa Haru ile birlikte savaşabilecek olmak hepsinin istediği bir şey olduğu için kimse kalmaya gönüllü olmuyordu. Bir tek Zhimu bu tartışmaların dışında kalmıştı.


Uzun tartışmalardan ve son anda geri dönülen kavga girişimlerinden sonra Burain, Ayzu, Hinu, Chin, Ken, Iseul, Kwan ve Hyun'un kuşatma ordusuna liderlik etmesine geri kalanların her an destek olmak için hazır bir şekilde geride kalmalarına karar verilmişti. Sekiz general bir milyon askerle birlikte süratle Fonsia Şehri'ne doğru yola çıktılar. Bir süre sonra şehre ulaşarak bütün şehri kuşattılar.


Fonsia Şehri ikinci defa İntikamcı ordusu tarafından kuşatılıyordu. Şehrin kuşatıldığı fark edildiği zaman büyük bir kargaşa çıkmıştı.


Şehirde yaşayan halk çıkacak bir savaştan dolayı korku içindeydi. Bu sırada eski sarayda da büyük bir telaş hakimdi. Hepsi Güney İntikamcı Krallığı'na bağlı görevliler başta Jamian olmak üzere neden İntikamcı ordusu tarafından kuşatıldıklarını merak ediyordu.


Jamian bu durumdan oldukça korksa da hemen devreye girerek birkaç kişiyi onlara göndermiş ve doğrudan şehre davet etmişti. Fakat kuşatma kaldırılmamıştı. Şehirden kimsenin çıkmasına ve kimsenin içeri girmesine izin verilmiyordu. Bu sırada Haru zindanda hepsinin telaşı karşısında büyük bir mutluluğa kapılıyordu. Bu mutluluk çok yakında vereceği cezaları düşündüğü içindi.


Haru'nun bu şekilde davranmasının bir sebebi vardı. İnsanların gerçek yüzleri ya ölüme ya da güce yaklaştıkları zaman ortaya çıkardı.


Bu gerçeği bilen Haru onları ölümlerinin yaklaştığına inandırmayı seçmişti. Sonuçta oldukça uzun bir süre bekleyerek Jamian'ın kölesi olmak gibi bir niyeti yoktu. Üstelik daha Yasak Kütüphane de yapması gereken bir araştırma vardı.


Bakalım kimler ona karşı savaşmayı seçecek kimler onun yanında yer alacaktı. En çok merak ettiği şey ise o elli İntikamcı askeriydi. Jamian'ın yanında yer alıp almayacaklarını gerçekten merak ediyordu. Bugün bir kez daha İntikamcı'ların lideri olduğunu kanıtlayacaktı. Kendisine kötü davrananlardan alacağı intikam oldukça sert olacaktı. Haru zindanda düşünceleri ile meşgulken bir kez daha rahatsız edildi.


POAD görevlilerinden on kişilik bir ekip bütün esirleri serbest bırakıyor ve ellerine bir kılıç veriyorlardı.


Anlaşılan Jamian savaşmayı seçmişti. Hatta bu uğurda oldukça kötü davrandığı esirleri kullanacak kadarda alçalmıştı. Haru zindandan çıkarıldığı anda tıpkı diğer esirler gibi eline sıradan kılıcı aldı. Daha sonra hepsi sarayın önüne çıkarıldı.


Sarayın önünde esirlerden, ellerinde silahlar olan sıradan halktan ve POAD görevlilerinden bir sürü kişi vardı. Haru bütün insanları incelemesine rağmen İntikamcı askerleri ile karşılaşmamıştı. Askerlerini birçok konuda hatalı görse de en azından ona olan bağlılıklarından hala emindi. Jamian arkasında ki POAD görevlileri ile birlikte saraydan dışarı çıktı. Herkes toplandıktan sonra Jamian konuşmasına başladı.


Jamian etrafında ki insanlara yüksek sesle "Kalkın, uyanın, kendinize gelin. Dışarıda hepimizi öldürmek için bekleyen bir çapulcu ordusu var. Üstelik kendilerine İntikamcı'lar diyorlar. Ne kadar acınası değil mi? Bugün bizlerin bu çapulcuları tarihe gömeceğimiz gündür" dedi.


Haru Jamian'ın sözlerinin ardından sakin kalmakta oldukça zorlanarak gittikçe kabaran ceza çetelesine bir ceza daha ekledi.


Bu meydanda ona karşı savaşmayı düşünen herkes cezalandırılacaktı. Haru az sonra alacağı intikamın mutluluğunu yüzüne yansıtmadan Jamian'a hitap ederek "En önde ben savaşabilir miyim" dedi. Kuşkusuz bir esirin en önde savaşmak istemesi hepsini etkilemişti. Jamian onu bir süre övmüş ve örnek göstermişti. Daha sonrada en önde savaşmasına izin vermişti. Meydanda ki bütün ordu Fonsia Şehri'nin dışına çıktı.


Jamian özellikle ordunun en gerisinde kalmıştı. Bütün ordu çıktıktan sonra şehrin kapıları tekrar kapatılmıştı.


Bütün İntikamcı ordusu şehirden çıkan ordunun önünde ki kişi karşısında şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuşlardı. Hepsi birileriyle savaşacaklarının bilincindeydiler. Fakat hiçbiri liderleri Haru ile savaşacaklarını düşünmüyorlardı.


Sekiz generali ve bir milyon asker donup kalmıştı. Haru tek başına hiç acele etmeden iki ordunun ortasına kadar yavaş adımlarla yürümüştü. Kendi ordusundan kimse savaşmıyordu. Onlara doğru elinde kılıçla yürümesine rağmen karşılık vermek için en ufak bir harekette bulunmuyorlardı. Haru onlara ne yaparsa yapsın hepsi bu duruma rıza gösterirlerdi. Ona olan bağlılıkları bu kadar güçlüydü.


Jamian'ı ve onun tarafında ki insanları şaşırtacak bir olay oldu. Bütün İntikamcı ordusu askerleri silahlarını kınlarına geri koydular.


Buna ordunun korkulan generalleri de dahildi. Haru ise istediği mesafeye gelince ordusuna tebessüm ederek baktı. Yaptıkları bu hareketle bile ona karşı savaşmayacaklarını göstermişlerdi. Haru aniden olduğu yerde durdu ve elinde ki kılıcı yere attı.


Jamian ve onun ordusunda ki insanlar şaşkınlık içinde olanları izliyorlardı. Haru durduğu yerde elinde ki bezi sıyırdı ve boyutsal yüzüğünü ortaya çıkardı. Daha sonrada boyutsal yüzüğünden bugün kanla yıkanacak olan Wulkar'ı çıkardı ve kaynak enerjisi ile aktif hale getirdi. Wulkar'ı gören bütün POAD görevlileri neye uğradıklarını şaşırdılar. Hepsi eğitimleri sırasında krallarının sahip olduğu silahı duymuşlardı.


Şimdi o silahı bir esirin elinde görmek hepsinin şoka uğramasına neden oldu.


Böyle bir silahın başkası tarafından çalınamayacağına göre esir sandıkları o kişi ancak Güney İntikamcı Krallığı'nın kralı olabilirdi. Bu gerçeği fark edenler tarifi imkânsız bir dehşete kapıldılar. Hepsi o esirin gerçekte kim olduğunu anlamıştı. Geri kalanlarsa hala gaflet uykularından uyanamamışlardı.


POAD görevlileri Haru'nun kimliğini anladıkları anda ellerinde ki kılıçları yere atmışlar ve kendi hayatları için yalvarmaya başlamışlardı. Jamian ise bu olanların hiçbirine anlam veremiyordu. Haru gür bir sesle "Ben Güney İntikamcı Krallığı'nın kralı Haru Johun'um. Başta Jamian ve POAD görevlileri olmak üzere sizler hem bana hem de kararlarıma karşı geldiniz. Şu birkaç günde Fonsia'nın ne kadar yozlaştığını daha iyi anladım. Bana yaptığınız her şeyin cezası yüz misli daha ağır bir şekilde olacaktır. İntikamcı ordusu askerleri, alanda bulunan herkesin silah tuttukları ellerini kesin" dedi.


Haru'nun emrini alan ve onun için savaşacak olmanın verdiği huzurla rahatlayan İntikamcı askerleri karşı koymaya çalışanları hızlıca etkisiz hale getirmişti. Hepsi yakalanmış ve sıkıca bağlanmıştı. Daha sonra Haru'nun emri üzerine kılıç tuttukları elleri kesilmek sureti ile bedenlerinden ayrılmıştı.


Fonsia Şehri'nin önünde ki meydan bir anda yüzlerce kesik elle dolmuştu. Haru ise daha yeni başlıyordu.


Esirler arasından şehre girişte kendisine zarar veren iki görevliyi ve zindanda kendisini prangalayan görevliyi bir kenara ayırdı. Daha sonra Fonsia Şehri'nin içine askerlerini göndererek elli İntikamcı askerini ve kendisine kölelik cezası veren kadının bulunmasını emretti. Kısa süre sonra elli İntikamcı askeri ve ona kölelik cezası veren kadın getirilmişti. Haru elli askeri bir köşeye ayırdıktan sonra elinde ki Wulkar ile üç POAD görevlisine ve korkudan titreyen kadına acımasızca gülümsedi.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum