Bölüm 47 - Yabancı Yolcu



Haru krallığın ihtiyaçlarını karşılayacak kadar çok miktarda parayı bulması için krallıklar arasında arz ve talep oluşturması gerekiyordu. Bu yapacağı şey rakiplerini güçlendirecek bir şey olsa da istediği miktarda ki paraya başka türlü kavuşamazdı. Aslında yapacağı şey basitti. Hafıza sarayında ki bilgileri kullanarak bu gezegende eksik olan bir şeyi yapacak ve bunu satarak bol miktarda altına kavuşacaktı.


Yalnız bunu yaparken gezegende ki dengeleri bozmamaya özen göstermeliydi.


Başlangıçta bir iksir formülü yaparak satmayı düşünmüştü. Fakat iksir işi hem zor hem de çok zaman alan bir işti. Haru'nun o kadar zamanı yoktu. Bunun için daha kısa zamanda halledebileceği şeyler yapmak zorundaydı. Üstelik Haru bireysel değil krallıklar için iş yapmak istiyordu.


Haru'nun aklında ki plan oldukça büyük bir boyuta sahip boyutsal bir nesne yapmak ve bu nesneyi diğer krallıklara çok yüksek altın miktarına satmaktı. Gezegende ki boyutsal yüzükler yapılması imkânsız olan büyülü eşyalar arasındaydılar. Haru son teknoloji imkanlara sahip olsa bile böyle bir nesneyi çok uzun süre boyunca yapabileceğini düşünmüyordu. Onun amacı boyutsal yüzüklerden birini geliştirmekti.


Gezegende ki boyutsal yüzüklerin en fazla sahip oldukları alan bin metre kareydi.


Bu alan çok büyük gibi görülse de bütün gezegende oldukça az olması sebebiyle oldukça değerliydiler. Daha küçük alanlara sahip boyutsal yüzüklerse daha ucuzdu. Haru ucuz bir boyutsal yüzük alıp içinde ki boyutsal alanı şu anda en büyük sınır kabul edilen bin metre karenin üzerine çıkarmak istiyordu.


Bu sayede krallık orduları savaşa giderken silah ve malzeme sıkıntısı çekmekten kurtulurdu. Çünkü tek bir geliştirilmiş boyutsal yüzükle bütün ordunun erzakı, savaş donanımı ve sağlık ekipmanları taşınabilirdi. Savaşa giden ordular bu yükten kurtuldukları zaman hem savaş meydanına yorulmadan gitme imkânı bulurlar hem de erzaklarını korumak gibi ekstra bir iş yapmaları gerekmezdi.


Çünkü ordunun komutanı dışında kimsenin ulaşamayacağı bir yerde eşyaları korunuyor olurdu.


Aynı şekilde ordu savaşta geri çekileceği zaman değerli eşyalarını geride bırakmak zorunda kalmazdı. Böylesine önemli bir eşya kuşkusuz bütün krallıkların aradığı şeydi. Haru bu geliştirilmiş boyutsal yüzükten sadece bir tane yaparak açık arttırma usulü ile satacaktı.


Diğer krallıklar böylesine önemli bir eşyanın rakiplerinin eline geçmesini istemedikleri için eşyanın değeri oldukça yükselecekti. Boyutsal yüzüğü kim alırsa alsın Haru bu işten karlı çıkacaktı. Üstelik Güney İntikamcı Krallığı içinde bir tane geliştirilmiş boyutsal yüzük yapacağından eşit konumda olacaklardı. Daha sonra Haru ikinci hatta üçüncü bir açık arttırma bile yapabilir bu eşya ile çok fazla altın kazanabilirdi.


Bulduğu fikir gerçekten güzel olsa da ortada büyük bir sorun vardı. Haru sıradan bir boyutsal yüzüğü nasıl geliştirebileceğini bilmiyordu.


Hafıza sarayında boyutsal eşyalarla ilgili bir bilgi yoktu. Bunun için araştırma yapması gerekiyordu. Haru krallığın eski başkenti olan Fonsia'nın yolunu tuttu. Fonsia Şehri'nde eskiden kraliyet ailesinin ikamet ettiği şimdiyse krallığın işleri için kullanılan sarayda oldukça ünlü olan Yasak Kütüphane bulunuyordu.


Haru savaştan sonra bu kütüphaneye kimsenin dokunmasına izin vermeden mühürlenmesini sağlamış ve kütüphaneyi korumakla görevli elli kişilik küçük bir İntikamcı grubu bırakmıştı. Daha önceden bu kütüphaneden Yerin Yedi Katı tekniğini almış bu sayede Kahrın Yedi Katı tekniğine kavuşmuştu. O zamandan beridir bu kütüphanenin önemini daha iyi anlamıştı.


Yasak Kütüphane bütün krallıklarda oldukça bilinen bir yerdi. Kütüphaneye eski kralın zamanında bile sadece kralın ve konseyin erişim izni vardı.


Buna rağmen bazı gizli bölümlerine bugüne kadar kimsenin ulaşamadığı rivayet edilirdi. İsmine Yasak Kütüphane denmesinin sebebi bütün gezegende sadece bir avuç insanın erişim izni olmasından kaynaklanıyordu. Eski kralın zamanında bile kütüphane sıkı bir şekilde korunurdu.


Bunun sebebi Güney Krallığı ilk kurulduğundan beridir ve kuruluşunun ardından çeşitli hanedanların yönetiminde Kartal Hanedanı’na kadar bulunan her türlü eserin bu kütüphanede toplanmasıydı. En azından üç bin yıllık bir tarih bu kütüphanede yatıyordu. İlk kraldan son krala kadar her şey bu kütüphanedeydi. Krallığın bütün kayıtlarının tutulduğu devasa bir bölüme bile sahipti.


Bu yüzden Güney Kartal Krallığı eskiden tarihi ile övünürdü. Çünkü hemen hemen bütün tarihi bilgilerine sahiplerdi.


Yasak Kütüphane de bu ve buna benzer oldukça değerli eserler olduğu için herkesin arzusu buraya giriş izni elde edebilmekti. Haru bir nevi İntikamcı hanedanını temsil ederek krallığın yönetimini ele geçirdiği zaman bu kütüphaneye sadece o erişebilir hale gelmişti.


Fakat bu zamana kadar hiç ihtiyaç duymadığı için bu kütüphane ile ilgilenmemişti. İnsanlarla ilgili yeteri kadar bilgiye sahip olduğunu düşünüyordu. Buna rağmen şimdi o kütüphaneye ulaşmak için yola çıkmıştı. Neyse ki kütüphane oldukça iyi korunduğu için bir sıkıntı yoktu. Kütüphanenin içinde olduğu saray yeni kurulan POAD birliklerinin kışlası haline gelmişti.


Sarayın üç katına POAD birlikleri sahipti. Üst katlarda da krallığın yönetimi ile ilgili önemli görevler yapan insanlar çalışıyordu.


Bu insanların tek görevi şehir ile ilgili bütün bilgileri doğrudan şehrin yöneticisine ulaştırmaktı. Bu yöneticide Onüçler Konseyi'ne rapor vermek zorundaydı. Bu sayede Onüçler Konseyi Yaokai Bölgesi'nden bütün krallığı yönetebiliyorlardı. Yasak Kütüphane sarayın en üst katında bulunuyordu.


Bu katta eski kralın yatak odası ve taht odası da vardı. Katta ki değerli eşyalar yüzünden bu katın tamamı mühürlenmişti. Sadece İntikamcı askerlerinin bu kata giriş izinleri vardı. Onlarda Yasak Kütüphane'yi korumak için görevli olan askerlerdi.


Haru bu kadar tedbirin ardından kütüphaneye bir zarar geleceğini düşünmüyordu. Fakat uzun zaman bakımsız kaldığı için bazı sorunlar çıkabilirdi.


Haru bu kütüphanenin bakımını düzenli olarak yaptırmayı aklına not etti. Bütün umudu bu kütüphanedeydi. Boyutsal eşyaları geliştirmenin bir yolu bu kütüphanede bile olmazsa başka hiçbir yerde olamazdı. Haru Fonsia Şehri'nin kapısına ulaştığı zaman yolculuk için yanına aldığı atın sırtından indi. Şehirde ki düzeni görmek ve incelemek için farklı bir kılığa bürünmüştü.


Birçok işi aynı anda yapmayı seviyordu. Fonsia Şehri'ne Güney İntikamcı Krallığı'nın kralı olarak değil basit bir yolcu olarak gelmişti.


Yanında üstüne giydiği ucuz kıyafetlerden, kısa bir yolcu kılıcından ve atından başka bir eşyası yoktu. Bu sayede hem gerekli araştırmalarını yapacak hem de şehrin işleyişini gözlemleyecekti. Yeni oluşturulan POAD birliklerinin şehri ziyarete gelen basit(!) bir yolcuya nasıl davranacaklarını merak ediyordu.


Atından indikten sonra şehrin kapısında bekleyen iki POAD görevlisine doğru yürümeye başladı.


Sardığı elini bir yokladıktan sonra görevlilere doğru döndü. Son zamanlarda kılık değiştirirken boyutsal yüzüğü yüzünden birçok defa fark edilmişti. Bunu engellemek için sanki eli yaralıymış gibi boyutsal yüzüğünün üzerini sarmıştı.


Diğer elinin bileğinde ise ticaret bilekliği bulunuyordu. Tıpkı boyutsal yüzüğü gibi bu bilekliği de yanından ayırmıyordu. Şu anda bilekliğin içinde yedi yüz bin altın vardı. Bu altın kuşkusuz birçok iş için büyük bir miktardı. Haru her türlü ihtimale karşı yanına bir miktar altın almıştı. POAD görevlilerinin yanına ulaştığı zaman görevlilerden birisi onu durdurdu. Görevli Haru'ya "Nereden geliyorsun yolcu?" dedi.


Haru Yaokai Bölgesi'nden geldiğini söylerse kendini açık edeceğini düşündü. Çünkü herkes Yaokai Bölgesi'ne giremezdi.


Krallığın yönetimi Yaokai Bölgesi'nden yapıldığından beridir bölge oldukça elit bir yer haline gelmişti. Krallığın her yanından zenginler bu bölgede bir yer alabilmek için birbirleri ile yarışmışlardı. Aslında Haru'nun ve Onüçler Konseyi'nin ortak kararı ile şehirlere girişler basitti.


Şüpheli bir durumu olmadığı sürece herkes bu şehirlere hiçbir ücret ödemeden girebilirdi. Haru şehirlere giriş ücretini kral olduğundan beridir kaldırmıştı. Aslında bunun amacı şehirlerine daha çok insan çekmekten başka bir şey değildi. Haru Güney İntikamcı Krallığı'ndan olmadığını söylemeyi düşündü. Zaten üzerinde ki yolcu kıyafeti buna uygundu. Bakalım POAD görevlileri yabancı birisine karşı nasıl davranacaklardı.


Haru görevliye "Ben Batı Panter Krallığı'nın Hanbolua Şehri'nden buraya geldim" dedi.


Özellikle sorulandan fazla bir bilgi vermemeye dikkat etmişti. Bu sayede POAD görevlilerinin yabancılara karşı nasıl bir tutum içinde olduklarını görecekti. Onunla konuşan görevli sözlerinden sonra sıkkın bir surat ifadesine büründü.


Haru iki görevlinin de bütün hareketlerini takip ediyordu. Görevli suratsız bir şekilde ona baktıktan sonra "Buraya gelmende ki amaç nedir yolcu. Ayrıca ismini de söyle" dedi. Belli ki görevli onun önemli biri olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Aslında karşısında birçok kişinin görmeyi hayal ettiği Güney İntikamcı Kralı olduğunu bilse kekelemekten konuşamaz hatta heyecandan bayılabilirdi.


Haru'yu İntikamcı ordusunun askerleri hariç oldukça az kişi görüyordu. Kralla görüşme talebinde bulunanlar kim olursa olsun geri çevriliyordu.


Kralla konuşmak isteyen kişilerin ulaşabildikleri en üst nokta Onüçler Konseyi'ydi. Bu konseyle de sadece önemli mesele hakkında konuşacaklarda konuşabiliyorlardı. Bu sebeplerden dolayı Haru'yu tanıyan kişi sayısı oldukça azdı.


Haru bu durumu kendi avantajı için kullanıyordu. Madem karşısında ki görevli kendisiyle oynamak istiyordu. O zaman Haru onun oyununa eşlik edecekti. Görevliye "Benim ismim Qintin belli bir soyadım yok. Hiçbir aileye mensup değilim. Buraya sadece eski Güney Kartal Krallığı'nın sarayını görmek ve eski başkentinde ki eserleri incelemek için geldim" dedi.


Bu sayede hem oldukça sıradan biri olduğunu söylemiş oldu. Hem de görevlilerin eski krallık hakkında ki tutumlarını öğrenme fırsatını yakalamış oldu. Bilerek eski krallıktan bahsetmişti. Bakalım bu iki görevli nasıl bir tepki verecekti.


Az önce kendisiyle konuşan görevli sanki mümkünmüş gibi suratını daha da ekşiterek Haru'ya baktı.


Haru ise onların tüm hareketlerini not ediyordu. Şehrin kapısında karşılaştığı bu hareketten sonra şehirde kaldığı süre boyunca gizliliğini bozmamaya karar verdi. Anlaşılan burada düzeltilmesi gereken bazı şeyler vardı. O zamana kadar onunla konuşmaya görevli bir adım öne çıktı.


Daha sonrada "Şehre girişler şu an için yasaktır. Fakat bize yardımcı olursan bizde sana yardımcı oluruz" dedi. İşte bu sözler tamda Haru'nun öngördüğü sözlerdi. Demek ki emrine rağmen şehirlere girişlerde insanlardan ücret almaya cesaret edenler vardı. Üstelik onun şehrine girişi yasaklayacak kadar gözü dönmüş kişilerde vardı. Haru sorunun düşündüğünden daha büyük olduğunu anladı.


Görevliye "Şehre girişi yasaklayan kişi kimdir. Ayrıca benden ne yardımı istiyorsunuz" dedi.


Özellikle sert bir ses tonu kullanarak bunları söylemişti. Hangi densizin ondan emir almadan şehrine girişi yasakladığını öğrenmek istiyordu. O kişi ile bizzat kendisi ilgilenecekti. Bu sırada görevli ona "Şehre girişleri yasaklayan kişi şehrin yöneticisi Jamian'dır" dedi.


Bu sırada konuşmalardan sıkılmış olacak ki diğer görevli söze girerek "Eğer bize on altın vererek yardımcı olursan bizde senin şehre girmene yardımcı oluruz" dedi. Haru iki görevlinin sözleri ile de öfkelenmişti. Demek onun adına yöneticilik yapan Jamian ondan emir almadan şehre girişleri kafasına göre yasaklıyordu. Bu da yetmezmiş gibi şehre girişlerde ücret alınmamasını emrettiği halde bu görevliler kendisinden ücret talep etmişti.


Buna sinirlenen Haru "Siz neyin ücretinden bahsediyorsunuz. Güney İntikamcı Krallığı'nın kralının emriyle tüm şehirlere girişler ücretsizdir. Ayrıca şehirlere girişleri sadece kral yasaklayabilir. Tüm bunlarda ne demek oluyor" diye çok yüksek bir sesle bağırdı.


Bu görevliler farkında olmasalar bile oldukça büyük bir tehlikeyi uyandırmışlardı.


Uyandırdıkları bu tehlike yani Haru'nun gazabı birilerine zarar verene kadar geçmeyecekti. Fakat bundan habersiz olan görevlilerden biri Haru'yu iyice sinirlendirecek olan o sözleri söyleyerek "Kral bu şehrin yönetimini Jamian'a vermiştir. Bizlerde Jamian'dan emir alırız. Yani Jamian şehre girişleri istediği gibi yasaklayabilir. Bizlerde ücret talep edebiliriz. Şikâyetin varsa git kralla konuş" dedi ve arkadaşıyla birlikte gülmeye başladı. Haru en son bu kadar sinirlendiğinde onu önünde zorla yere çöktüren Yukia'yı işe yaramaz hale getirmişti.


Görevlilerin ona bakarak gülmeleri zaten oldukça gerilmiş olan sinirlerinin iyice gerilmesini sağlayarak kopma noktasına getirmişti.


Bu görevlilere oldukça aydınlatıcı içinde Wulkar'ıda içeren bir ders vermek istese de kendini tuttu. Şehrin kapısında durumun bu kadar kötüyken içinde nelerle karşılaşacağını hayal bile edemiyordu. Anlaşılan krallık düşündüğünden daha kötü bir durumdaydı.


Elini ticaret bilekliğine atarak içinden çıkardığı on altını kapıda ki görevliye verdi. Ne kadar sinirlense de şimdilik bunları unutacaktı. Fakat zamanı geldiğinde hepsinin hesabını soracaktı. Haru atının tutarak şehrin kapısına doğru yürümeye başladı. Tam kapıdan geçeceği sırada görevlilerden biri onu omzundan tutarak durdurdu.


Haru iyice sinirli olduğu için bir şey yapamamanın çaresizliğiyle dişlerini sıkarak kırma noktasına gelmişti.


Görevli onu durdurduktan sonra yüzüne sağlam bir yumruk atmasına sebep olacak konuşmasını yaparak ona "Sadece senin için giriş ücreti on altındır. Eğer atında şehre girecekse o zaman bir on altın daha vermen gerekiyor. Ayrıca az önce ki saygısızlığın için biz değerli POAD birliğinin görevlilerinden özür dilemeden bu şehre giremezsin" dedi ve Haru tüm gücüyle sıktığı yumruğunu görevlinin suratına geçirdi.


Kendisini tutmasının da bir sınırı vardı. Zamanında Kuzey Kaplan Krallığı'nın kralının önünde diz çökmeyen Haru şimdi bu soysuz görevlilerden özür mü dileyecekti. Üstelik bunların kralı olduğu halde. Görevli son hareketiyle geçilmemesi gereken o sınırı geçmişti.


Haru görevliye vurduğu yumruğu ardından tam ikincisini vurmak için hareketlenmişti ki sırtında bir acı hissetti.


Anlaşılan görevlilerden birisi onun sırtına vurmuştu. Haru arkasını dönerek o görevliye haddini bildirmek istedi. Fakat o anda hareket edemediğini fark etti. Bedeni ne kadar güçlü olursa olsun formülünü kendisi yaptığı geçici felce neden olan bir iksire karşı çaresizdi.


Anlaşılan görevli elinde ki sopaya küt başlı ucu takarak Haru'ya vurmuştu. Haru hareket edememenin verdiği çaresizlikle yerinde kalırken ondan yumruk yiyen görevli dağılmış suratıyla zorlukla ayağa kalktı. Haru hala büyük bir öfke ile rakibine bakıyordu. Görevli elinde ki sopayı geriye çekerek sertçe onun başına doğru savurdu. Haru istese bu saldırıyı engelleyebilirdi.


Bedenini hareket ettirememesi sadece tekniklerini kullanmasını engelliyordu.


Fakat Wulkar sayesinde hala kırmızı yıldırımları kullanabilirdi. Yine de Haru oldukça ileri görüşlü birisiydi. Burada kimliğini açık etmektense o darbeyi yiyerek gizli kalmayı tercih ederdi. Çünkü bu şehirde kökten değişmesi gereken şeyler ve yok olması gereken kişiler vardı.


Haru başına aldığı ağır sopa darbesi ile kendinden geçmiş ve bayılmıştı. Bedeni ne kadar güçlü olursa olsun hala bir insan bedeniydi. Haru bayıldıktan sonra görevliler bir süre daha onun bedenine sopa darbeleri savurmuşlardı. Haru gözünü zorlukla açtığı anda bedeninde hafif acılara ve şiddetli bir baş ağrısına sahip olduğunu fark etti. Fakat bundan da önemlisi zindana hapis edilmiş olduğunu fark etti.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum