Haru Damon'un kazanmasını sağladıktan sonra oyunların ikinci aşaması bitmişti. İkinci aşamada puanlar hesaplanmıştı. Üçüncü aşama yarın başlayacaktı. Damon tek bir darbe ile düelloyu kazandığı anda Haru'nun gerçek amacını anlamıştı. Fakat iş işten geçmişti. Artık arka plan kâğıdını kabul etmekten başka bir çaresi yoktu. Çünkü bu kâğıdı reddetmek Haru'nun onuruna gölge düşürürdü.
Damon ise böyle bir şeyi yapamayacağı için kâğıdı kabul etmek zorunda kalmıştı.
Rakibinin ne kadar ince düşündüğüne bir kez daha şaşırmıştı. Zaten Haru onu sıklıkla şaşırtmayı beceriyordu. Fakat bu son düelloda öncekilerden daha fazla şaşırmasını sağlamıştı. Haru hemen pes etmeyerek onu küçümsememişti.
Aksine onu kışkırtmış ve ondan güçlü bir darbe alarak yenilmişti. Bu sayede dışardan izleyenlere onun kendisinden güçlü olduğu mesajını vermiş aynı zamanda arka plan kâğıdını almaya zorlamıştı. Bu sayede savaş hayvanını kurtardığı için ona olan borcunu arka plan kâğıdı ile savaş hayvanını kurtardıktan sonra kaybettiği zaferi ise ona hediye ettiği zafer ile ödemiş ve bütün borçlarını sıfırlamıştı.
Damon böylesine zekâ gerektiren bir hamle karşısında gerçekten afallamıştı.
Haru tüm bunları yaparken kendisi çok akıllı olduğunu düşünmesine rağmen iş işten geçene kadar neler olduğunu anlamamıştı. Bu durum onun gözünü korkutmuştu. Babasının Haru üzerinden güç elde etmek istediğini biliyordu.
Fakat Haru'nun ne kadar akıllı ve sinsi hareket eden bir yapıya sahip olduğunu gördükten sonra şimdiden babasının başarısız olacağını anlamıştı. Bu durumda elinde ki altın değerinde ki arka plan kâğıdı ile Haru'nun zamanı gelince desteğini alabilir ve babasının ölmesini beklemeden tahta geçebilirdi. Artık yaşlı babasının tahtta ki süresinin dolduğunu düşünüyordu.
Ayrıca Haru'nun kız kardeşi ile evlenecek olması ikisinin daha da yakın ilişkiler kurmasına neden olacaktı.
Damon ileriyi gören bir insandı. Haru'nun kısa sürede oldukça güçleneceğini biliyordu. Zaten basit bir askerden namı bütün krallıklarda duyulmuş bir birliğin yöneticisine yükselmek herkesin yapabileceği bir şey değildi. Anladığı kadarıyla Haru'nun durmaya niyeti yoktu.
Kendisi de amaçları doğrultusunda her şeyi yapabilecek ve asla pes etmeyecek bir konumdaydı. Bu durumda ikisi de durmadığı için bir gün karşı karşıya gelme ihtimalleri olacağı çok açıktı. Damon şimdiden Haru'nun desteğini alırsa karşı karşıya gelmektense farklı düşmanlara karşı birleşerek daha büyük bir güç haline gelebilirlerdi. Bunun için son yaşananlardan dolayı mutlu olmuştu.
Haru ise yarışma alanından ayrılmış ve kendine gelen mesajları almak için Dört Sınır Kasabası'na gitmişti.
Kasabaya gittikten sonra kendisine gelen üç mesajı almış ve sakin bir köşeye çekilmişti. İlk mesaj Hinu'dan gelmişti. Mesajda Zarmuth Bölgesi'nde düzenin sağlandığı ve Zarmuth'un Aslanları adıyla bilinen isyancı grubun etkisiz hale getirildiği yazıyordu.
Ayrıca mesajın devamında bölgenin artan gelir seviyesinden ve ordu bilgilerinden bahsediliyordu. Haru bu bölgenin üç ay içinde beş yüz bin İntikamcı askerine ulaşacak bir orduya sahip olacağını anlamıştı. Hinu'nun mesajını okuduktan sonra Burain'den gelen mesajı okumaya başladı. Mesajda Yaokai Bölgesi'nde düzenin sağlandığı bölgenin gelirinin büyük ölçüde arttığı yazıyordu. Ayrıca iki ay içinde Chin, Kwan, Ken ve Hyun'un orduda generallik yapabileceğini Iseul'un ise generallik yapabileceği gibi aynı zamanda yönetici olabileceğini yazmıştı.
Üç aylık bir sürede Yaokai Bölgesi'nde beş yüz bin İntikamcı askeri savaşa hazır hale gelecekti.
Haru en son Ayzu'dan gelen mesajı okudu. Mesajda Traqai Bölgesi'nde düzenli gelir artışı sağlandığı ve bölgede yaşayan sivil halkın sayısında sürekli artış görüldüğü yazıyordu. Mesajın devamında üç ay içinde beş yüz bin kişilik ordu sınırına ulaşacak kadar asker yetiştirileceği yazıyordu.
Ayzu son olarak mesajın sonuna ek bir bölüm koymuştu. Bu bölümde sebep belirtmeksizin yaptığı hatadan dolayı özür diliyor ve bir an önce asıl görevine geri dönmek istediğini belirtiyordu. Haru Iseul'un üç ayın sonunda yönetici olarak Traqai Bölgesi'ni yönetebileceğini anlamıştı. Ken ve Chin'i Burain'in yanına ordu generali olarak atayıp Kwan ve Hyun'u Iseul'un yanına ordu generali olarak atardı.
Böylece iki bölgede de işler sorunsuz bir şekilde hallolurdu. Ayzu Kysara ve Tmon'la birlikte isyanda aktif rol oynayabilir ve isyandan sonra krallıkta ki yönetimde görev alabilirlerdi. Mesajlar bittikten sonra Haru hepsini boyutsal yüzüğüne kaldırıp kalacağı hanın yolunu tuttu.
Yarın Krallık Oyunları'nın son günüydü. Ondan sonra ki gün ise Batı Panter Krallığı'na giderek prenses ile evlenmesi gerekiyordu.
Haru handa uyumayı ne kadar denese de gözüne uyku girmediği için handan ayrıldı ve ıssız ormanın yolunu tuttu. Bedeni nedensiz yere oldukça güçlü bir öfke ile doluydu. Haru ormana girince ağaçları ve taşları yumruklamaya başladı.
Canı yansa da öfkeden dolayı bunu hissedemiyordu. Bir süre sonra daha da öfkelendiğini hissederek kırmızı yıldırımları kullanarak yumruk atmaya başladı. Çevresinde ki ağaçlar yüzlerce parçaya ayrılıyor kayalar ise un gibi ufalanıyordu. Haru içinde gittikçe büyüyen öfkeden dolayı mantıklı düşünme yetisini geçici bir süre için kaybetmişti. Kırmızı yıldırımlarla attığı yumruklar parçalanmış ağaçları yakmaya başladı.
Haru başta ateşleri önemsemese de kısa sürede ateşler birleşerek büyük bir orman yangınının başlamasına sebep oldu.
Çevresinde gittikçe büyüyen ateşle birlikte kendine gelen Haru Kahrın Yedi Katı tekniğini kullanarak oluşturduğu su ile ateşleri söndürmeye başladı. O kadar çok ateş vardı ki hepsini söndürmek için saatlerce uğraşması gerekmişti. Ateşler sabaha doğru sönmeye yüz tutmuştu.
Haru Kahrın Yedi Katı tekniğini bir gecede arka arkaya bu kadar çok kullandığı için tekniğin ikinci seviyesine ulaşmasını sağlamıştı. Artık su ile birlikte toprağı da kullanabilecekti. Tabi ki ikisini aynı anda kullanması mümkün değildi. Bunun için kullanmak istediği gücü seçmesi gerekiyordu. Teknik ikinci seviyeye ulaştığı anda birinci seviyede oluşturduğu suyun gücüde buna bağlı olarak artmıştı.
Haru orman yangınının söndüğünden emin olunca ormana verdiği zarara göz ucuyla bakıp yarışma alanına gitmek için oradan ayrılmıştı.
İçinde ki öfkenin büyük bir kısmını dindirmeyi başarsa da hala içinde ortaya çıkmaya her an hazır olan bir öfke vardı. Yarışma alanına vardığında izleyicilerin ve diğer yarışmacıların çoktan orada olduğunu görmüştü. Aralarından bir tek Fahar yoktu.
Ağır bir şekilde yaralandığı için yarışmadan çekilmek zorunda kalmıştı. Yarışma alanına dört tane oldukça güçlü olan kaynak canavarı getirilmişti. Aralarından en güçsüzü bile bir kasabayı rahatlıkla yok edebilecek kadar güçlüydü. Damon ilk sırada olduğu için kurada kendisine düşen kaynak canavarı ile savaşmış ve onu yenmişti. Chen ise ikinci sırada çıkmış ve kurada kendisine düşen kaynak canavarı ile uzun süre savaşmıştı. Fakat bir türlü kaynak canavarını yenmeyi başaramamış ve bir süre sonra güçsüz düştüğü için pes etmişti.
Son sıra Haru'daydı. Haru hepsi birbirinin aynı gibi görünse de güç seviyeleri farklı olan üç kaynak canavarını inceledi.
Daha sonra oyunun yöneticisine sağ kalan üç kaynak canavarı ile aynı anda dövüşmek istediğini söyledi. Her canavar fazladan puan kazandırdığı için Haru kazanırsa doğrudan oyunların birincisi olacaktı. Bunun için diğerlerini ikna etmek adına pes ederse yarışmadan çekileceğini açıklamıştı.
Kısa bir tartışmanın ardından Haru'nun bu isteği kabul edilmişti. Haru üç kaynak canavarı ile dövüşmek için arenaya çıkmıştı. Serith hala tam iyileşemediği için bu savaşta ona destek olamayacaktı. Haru Wulkar'ı, kırmızı yıldırımları ve Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini hala kullanamıyordu. Çünkü Gölge Tarikatı oyunları izliyordu. Fakat ikinci seviyeye geçmiş olan Kahrın Yedi Katı ve Yolan Adımları tekniğini kullanabiliyordu. Ayrıca bağlı olduğu ruhun özelliklerinden birini savaş anında devreye sokabilirdi.
Tüm bunlara ek olarak hala tam anlamıyla dindiremediği bir öfkeye sahipti.
Hemen bağlı olduğu ruhun özelliği olan yeşil pulları kullanmaya başladı. Bedenini saran yeşil pullarla birlikte dayanıklılığı oldukça artmıştı. Boyutsal yüzüğünün içinden iki tane basit kılıç çıkartarak eline aldı. Daha sonra Yolan Adımları'nı kullanarak canavarlara doğru atıldı.
Bütün öfkesi tekrardan dirilmiş ve onu ele geçirmiş gibiydi. İlk kaynak canavarının yanına ulaştığı zaman Kahrın Yedi Katı tekniğini kullanmaya başladı. Bu sefer su yerine toprağı kullanmayı seçmişti. Elinde ki basit kılıçlar toprağın gücü sayesinde oldukça sertleşmiş ve her darbede olduğundan daha ağır hasarlar vermesini sağlamıştı. Haru iki elinde ki kılıçlar ile kaynak canavarının etrafında dönerek onun bedenine kesikler açmaya başlamıştı.
Bu sırada diğer kaynak canavarları etrafını sararak bir çember oluşturmuşlar ve onu çemberin ortasına almışlardı.
Haru ise yeşil pullar sayesinde kaynak canavarlarının saldırılarından etkilenmediği için kontrolsüz bir öfke ile aralıksız saldırılarına devam ediyordu. Ne izleyiciler ne de önünde paramparça olmuş kaynak canavarı cesetleri umurundaydı.
İçinde tuttuğu her şey sanki bir anda dışarı çıkmış gibiydi. Büyük bir duygu patlaması yaşıyordu. Doğduğu günden beri başına gelen kötü her şey için öfkeleniyordu. İçinde ki nefret, intikam hırsı, öfke gibi hisler bir anda gün yüzüne çıkmıştı. O kadar büyük bir sorgulama haline girmişti ki ne yapacağını şaşırmıştı. İlk kez neden doğduğunu, neden bunları yaşamak zorunda olduğunu sorguluyordu.
Ailesi tarafından neden sürgün edildiğini merak ediyordu. Bu gezegende ne işi olduğunu düşünüyordu.
Önünde yaşayan bir tane kaynak canavarı kalmamasına rağmen Haru hala onlara iki kılıcı ile birden saldırıyor, cesetlerini kesip parçalıyordu. Bardağı taşıran son damla derler ya hani, Haru'nun başına gelenlerden sonra ne bardak kalmıştı. Ne de onu taşıran damla.
Ruhsal olarak o kadar büyük bir çöküntü içine girmişti ki Kadim Azarath bile bunu hissederek uykusundan uyanmıştı. Normalde sadece oldukça büyük bir tehlike anında uyanacak şekilde uykuya yatmıştı. Fakat Haru'nun ruhunda ki büyük değişiklikler onu uyanmaya zorlamıştı. Haru'nun ruhu onu çok kısa bir an için olsa da kontrol etmişti. Çünkü başka türlü Haru'nun hissettiklerini hissetmesi mümkün değildi.
Kadim Azarath hissettiği duygulara anlam verememişti. Ona göre duygular saçmaydı. Sadece zayıflık getiriyorlardı.
Fakat var olduğu andan beri ilk kez duyguları hissetmişti. Bu duygular Haru'nun içinde ki duygulardı. Kadim Azarath duyguların yoğunluğu karşısında belki de ilk kez ne yapacağını şaşırmıştı. Anlık bile olsa içinde ki his oldukça kötüydü.
Haru'nun bu hissi sürekli hissettiğini düşününce ona üzülmeden edemedi. Çünkü bu yük çok ağırdı. Asırlardır hapis olmak bile bu yükün yanında basit bir çizik yarası gibi kalırdı. Kadim Azarath Haru'ya "Artık durmalısın" dedi. Haru Kadim Azarath'ın sesini tanıdığı için önünde kıymaya dönmüş ceset parçalarını kesmeyi bıraktı. Kadim Azarath'ın sesi bedeninde ki kötü hissi geçirmese de kaybettiği kontrolünü geri kazanmasını sağlamıştı. Haru elinde ki kılıçlara baktı. İkisinin de üzeri simsiyah kaynak canavarı ile kaplanmıştı.
Sadece kılıçlar değil bedeninin çok büyük bir bölümü de siyah kanlarla kaplıydı. Haru elinde ki kılıçları yere attı. Kontrolünü kazandığı anda açığa çıkan kötü duyguları ruhunun en derin noktasına kilitledi. Tekrar kontrolünü kazanmanın verdiği rahatlamayla etrafına baktı.
Binlerce insanın olduğu alan o kadar sessizdi ki onlarca metre ileride ki ormandan gelen yaprakların hışırtı sesi duyuluyordu.
İzleyiciler ve yarışma adayları dâhil herkes sessiz bir şekilde duruyorlardı. Başlangıçta Haru'nun üç kaynak canavarı ile aynı anda dövüşecek olması izleyicilerin çılgınca tezahürat yapmasına sebep olmuştu. Hatta kaynak canavarlarının hepsi ölünce tezahüratlar hat safhaya ulaşmıştı.
Fakat Haru'nun hala kaynak canavarlarının cesetlerini kesmeye devam etmesiyle tezahüratlar birer birer azalmış sonunda yok olmuştu. İzleyicilerin tamamı parçalanmış cesetleri ve akan siyah kanı gördükçe neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Çünkü Haru'nun yaptığı savaşmaktan çok farklı bir şeydi. En sadist kasap bile böylesine bir şeyi yapamazdı. Cesetlerde bir damla bile siyah kan kalmamıştı.
Çünkü Haru hepsini cesetlerden ayırmayı başarmıştı. Kanın çokluğu ve neredeyse tamamen kanla kaplı olan bedeni ile Haru eskisi gibi etkileyici değil aksine korkutucu duruyordu. Bir süre kimse ağzını açıp tek kelime etmeye cesaret edemedi.
Bu zamana kadar birçok kanlı savaşa girmiş askerler bile Haru'nun ortaya çıkardığı vahşetten etkilenmişlerdi.
Bir süre sonda oyun yöneticisi Haru'nun Kraliyet Oyunları'nda birinci olduğunu ilan etti. Haru kimseye hiçbir şey demeden yarışma alanını terk ederek kaldığı hana gitti. Dört Sınır Kasabası'nda onu görenler yolunu değiştiriyordu. Haru hana korkutucu bir giriş yaptıktan sonra kimseyi önemsemeden odasına çıkarak temizlendi. Her zaman boyutsal yüzüğünde taşıdığı temiz kıyafetlerden üzerine giydi.
Daha sonrada geldiği gibi tek bir şekilde hem handan hem de Dört Sınır Kasabası'ndan ayrıldı.
Oyunları kazandığına göre iki kralı da memnun etmişti. Fakat onu bekleyen birçok işi varken gereksiz bir saniyeyi bile burada harcayamazdı. Serith hala savaşamayacak kadar yaralı olsa da yola çıkabilecek durumdaydı. Haru onu yormamak için üzerine binmemişti.
Yanında Serith ile birlikte Yaokai Bölgesi'ne doğru yola çıktı. İsyanı yöneteceği bölge kuşkusuz Yaokai Bölgesi olacaktı. Fakat bundan öte hazırlanması gereken başka bir şey vardı. O da kendi düğünüydü. Batı Panter Krallığı kralının dediği gibi oyunlar bittiği için prenses ile düğünü yapılacak ve evlenecekti. Prenses bundan sonra Yaokai Bölgesi'nde kalacaktı. Haru'nun bunun için hazırlık yapması gerekiyordu.
Ayrıca isyan zamanı onu Yaokai Bölgesi'nden bir şekilde uzaklaştırmanın yolunu bulmalıydı.
Sonuçta isyan başarısız olursa prensesin düşmanın eline düşme tehlikesi bulunuyordu. Prenses onun için bir görevden başka bir şey değildi. Yine de o görevine sadık birisiydi. Üstelik Damon'a borcunu ödemiş olmasına rağmen hala kendisi için yaptıklarını unutmamıştı.
Onun kız kardeşini her şeye rağmen korumak zorundaydı. Sonuçta prenses ona emanetti. Uzun sayılabilecek bir yolculuğun ardından Yaokai Bölgesi'ne ulaştı. Burain ve rütbelileri onu karşılamak için bölgenin hemen dışında bekliyorlardı. Haru genel bir selamlaşmanın ardından Burain'in yanında generallik ve yöneticilik eğitimi alan ilk birlik üyelerini kontrolden geçirdi.
Üç ay içinde hepsinin hazır olacağına emin olmuştu. Her ihtimale karşı Iseul, Kwan ve Hyun'u yanına alarak Batı Panter Krallığı'na doğru yola çıktı. Artık şu düğünü aradan çıkarmanın vakti gelmişti. Iseul'u özellikle yanına almayı seçmişti.
Çünkü ona ve bundan sonra onun generalleri olacak Kwan ve Hyun'a bu yolculuk sırasında biraz tecrübe kazandırmayı umuyordu.
Comment Now
0 yorum