Bölüm 36 - İnsani Duygular



Haru prensesin bir anlaşma yapmak istemesini anlayışla karşılıyordu. Fakat prensesin kendini ondan üstün görmesine katlanamıyordu. Prensese sert bir ses tonu ile "Seninle evlensek bile bu zoraki bir evlilik olacak. Sana dokunmak gibi bir niyetim asla yok ve olamazda. Olurda evlenirsek istediğini yapmakta özgürsün" dedi. Prensese istediğini verdiğini düşünüyordu.


Prenses Haru'nun sözlerinden sonra diyecek hiçbir şey bulamamıştı.


Aslında hayatında ikinci defa aşağılanmış hissediyordu. İlkinde Haru'nun önünde zorla diz çöktüğü için o şekilde hissetmişti. Şimdiyse herkes onun güzelliğini överken Haru ona dokunmaya bile tenezzül etmeyeceğini açıkça belli etmişti.


Prensesin böyle bir niyeti olmasa da oldukça gurur kırıcıydı. Haru prensesin bir cevap vermediğini görünce oradan ayrılmıştı. Kafasını dinlemek ve planlarını düşünmek için sakin bir yere gitti. Asker alımları bütün bölgelerde arttırılmış olsa bile en az iki aydan önce eğitimlerini tamamlayamazlardı. Eğitimsiz asker savaşta bir işe yaramayacağı için Haru en az iki ay boyunca planlarını ertelemek zorundaydı.


Ayrıca böyle büyük çaplı bir isyanın oldukça iyi koordine edilmesi gerekiyordu.


Haru Güney Kartal Krallığı'nın haritasını hafıza sarayı sayesinde boyutsal yüzüğünden çıkardığı bir kâğıda aynen çizmişti. İsyanın planını dikkatli hazırlaması gerekiyordu. Krallığın her şehrinde, kasabasında ve köyünde onu destekleyen destekçileri vardı.


Bu destekçiler bütün şehirlerde aynı anda isyan çıkartarak daha önceden Zarmuth Bölgesi'nden gönderilen silahlarla silahlanacaklar ve şehir garnizonunda ki orduları etkisiz hale getirmeye çalışacaklardı. Büyük bir isyan bütün krallıkta başlayınca kral herkesten yardım isteyecekti. Haru Batı Panter Krallığı'na Traqai Bölgesi'nden haber göndererek Güney Kartal Krallığı'na yardım edilmemesini isteyecekti.


Kral Haru'nun desteğini kazanmak için istediğini yapacaktı.


Bu sayede Güney Kartal Krallığı'nın kralı sadece Kızıl Birlik'ten ve İntikamcı Birliği'nden destek isteyebilecekti. Haru bunu bir fırsata çevirerek kralın isteğini kabul edecek ve üç bölgede ki bütün İntikamcı askerlerini krallığın tamamında ki yerlere sözde isyanı bastırmaları için gönderecekti.


Fakat bu askerlerin asıl amacı gittikleri yerlerde isyanı desteklemek ve Güney Kartal Krallığı ordusu ile Kızıl Birlik ordularına karşı savaşmaktı. Haru bu strateji ile krallığın her tarafına askerlerini yaymış olacaktı. Bu sayede isyanın birinci aşaması tamamlanacaktı. İkinci aşamada İntikamcı Birliği krallığın genelinde yönetimi ele geçirmeye başlayınca kralın orduları ile Kızıl Birlik orduları tek bir noktaya toplanacaktı.


Tabi ki toplanacakları nokta büyük bir ihtimalle sarayı içinde barındırdığı ve daha gelişmiş bir savunmaya sahip olduğu için Başkent Fonsia olacaktı. Haru onların çekilmesi sayesinde başkent dışında ki krallığın her noktasını ele geçirmiş olacaktı.


İşin güzel yanı tüm bunlar plan başarılı bir şekilde uygulanırsa bir gece vakti başlayıp ertesi gün öğlene doğru bitmiş olacaktı.


Daha diğer krallıklara isyan haberi gitmeden Haru başkent hariç her yerin sahibi olacaktı. Fakat ikinci aşama asıl bundan sonra başlayacaktı. Haru başkentin etrafını İntikamcı ordusu ile kuşatacaktı. Bu sayede şehirden kimse çıkamayacaktı.


Ayrıca dört bir yanda bekleyen okçular sayesinde şehirden güvercinle haber gönderilemeyecekti. Başkent ihtiyaçlarını çevre şehirlerden sağladığı için zor bir duruma düşecekti. Şehrin içinde ki destekçileri ambarları yakıp su kuyularını zehirleyeceklerdi. Bu sayede korunmak ve bir araya gelmek için kapandıkları başkentin içinde çaresiz bir şekilde kalacaklardı.


En fazla üç gün sonra su bulamadıkları için ya teslim olacaklar ya da güçten düşmelerine rağmen başkentten çıkarak saldırıya geçeceklerdi.


İki durumda da Haru zayıflamış düşmanı yenmiş olacağı için başkenti kısa sürede ele geçirecek ve bütün krallığın kontrolüne sahip olacaktı. Bu sırada büyük ihtimalle Kuzey ve Doğu ittifakı saldırmak için krallığın sınırına ordu yollamak isteyeceklerdi.


Fakat Kuzey Kaplan Krallığı'nı Gölge Tarikatı sayesinde etkisiz hale getirecek ve kendi iç işleri ile uğraşmalarını sağlayacaktı. Öte yandan Doğu Aslan Krallığı'na Batı Panter Krallığı'nı musallat edecekti. Batı Panter Krallığı'nın ordularının sınırlarından geçmesine izin verecek ve Doğu Aslan Krallığı'nı tam anlamıyla kuşatmalarını sağlayacaktı. Bu sayede zaferini düşman ittifakın zayıflaması ile taçlandırmış olacaktı.


Tabi ki iş krallığı ele geçirmekle bitmiyordu. Kocaman krallığın iyi bir şekilde yönetilmesi ve isyanlar sonucu çıkan hasarın telafi edilmesi gerekiyordu. Birliğin gittikçe büyüyen hazinesi sayesinde krallık kısa zamanda eskisinden iyi bir düzene ve refaha kavuşturulacaktı.


Haru önünde ki haritada önemli yerleri işaretleyerek notlar alıyor ve ordunun nasıl dağıtılacağını yazıyordu.


Bu haritayı sadece generalleri ile paylaşacaktı. Bu sayede herkes ne yapacağını bilecek ve planda bir aksilik yaşanmayacaktı. Haru işini bitirince haritayı boyutsal yüzüğüne koymuş ve kalacağı hana giderek meditasyon yapmaya başlamıştı.


O gün dinlenmeden sabaha kadar meditasyon yapmıştı. Sabah olunca Serith ile ilgilenmiş ve yarışma alanına gitmişti. İlk gün sadece dört yarışmacının gücünün ölçülmesi ile geçmişti. İkinci gün ise karşılaşmalar başlayacaktı. Karşılaşmalar bire bir dövüşler şeklinde ekip üyeleri arasında yapılacaktı. Dört yarışmacının ekip üyeleri birbirleri ile düello yaptıktan sonra puanlamaya geçilecekti.


Ne kadar çok ekip üyesi düelloda kazanırsa o kadar çok puan alacaktı.


İkinci aşamada bu dört yarışmacı birbirleriyle bire bir düello yapacakları. Onların düellosunun kazananları yüz puan alacaktı. Oysa ekip üyeleri zafer kazandığı zaman sadece bir puan alacaktı. İkinci aşamada puanlar tekrar hesaplanacak ve finale geçilecekti.


Final rastgele seçilen ve gücüne göre daha fazla puan kazandıran güçlü kaynak canavarlarının dövüşü ile sona erecekti. Kura ile hangi kaynak canavarı hangi yarışmacıyla dövüşeceği belirlendikten sonra kaynak canavarları ile dövüşler başlayacaktı. O günün sonunda tüm aşamalardan toplanan puanlar hesaplanacak ve kazanan kişi belli olacaktı. Haru ekibinde ki birçok güçlü kişi sayesinde bugün iyi bir puan kazanacağına emindi.


Ekibinde ki iki kral başta olmak üzere herkes bire bir düellolara sırası geldiğinde katılmaya başladı.


Haru ise görünürde onları izliyor gibi görünse de aslında hala aklında ki planı şekillendirmekle meşguldü. Alanda iki yüz düello aynı anda yapılıyordu. Bu sayede gün sonunda bütün ekip üyeleri birbirleri ile savaşmış olacaktı.


Her yanda dört dönen hakemler ise bütün düelloları izleyip kazananın ismini not alıyorlardı. Gün sonunda alanda ki bütün düellolar bitmişti. Haru ise sonuçların açıklanacağını anda yarışma alanına odaklanmıştı. Fahar Lionuen'in ekibi seksen yedi puan almıştı. Chen Tigreon'un ekibi doksan iki puan almıştı. Damon Westerian'ın ekibi doksan beş puan almıştı. Haru rakiplerinin puanını öğrendikten sonra kendi puanına odaklandı. En son onun ekibinin kazandığı puan açıklanmıştı. Ekibi tam olarak yüz iki puan almayı becermişti.


Kuşkusuz bunda ekibinde ki kralların ve ordu generallerinin payı büyüktü.


Bazı soylularda kazandıkları zaferler sayesinde bu puanın artmasını sağlamıştı. İkinci aşama yarın başlayacağı için Haru oyunların düzenlendiği alandan ayrıldı. Dört Sınır Kasabası'na giderek güvercin ile üç bölgeye de mesaj gönderdi.


Bu gönderdiği mesajların hepsi birbirinin aynısıydı. Haru tüm bölgelerin son durumu ve ordularında ki asker sayısı hakkında detaylı malumat istemişti. Bu mesajların cevapları yarın büyük bir ihtimalle gün sonuna kadar eline ulaşmış olurdu. Haru şu an oyunlarda yarışsa da hala birliğinin son durumunu ve başlatacağı büyük isyanı düşünüyordu. Alacağı risk büyüktü. Başarılı olursa büyük bir krallığın kralı olacaktı.


Fakat başarısız olursa artık bütün krallıklar tarafından tanındığı için gezegenin bu kıtasında barınamaz ve başka bir kıtaya gitmesi gerekirdi.


Ayrıca kaç yıldır emek verdiği bu oluşuma baştan başlaması gerekirdi. Haru şu an yirmi bir yaşındaydı. On sekiz yaşında bu gezegene sürgün edildiğinden beridir yaklaşık olarak üç yıldır bu gezegende yaşıyordu. Bu üç yılın tamamını intikamı için geçirmişti.


Şimdi üç yıllık süreyi ve bu sürede verdiği o kadar emeği kaybetmek istemezdi. Fakat risk almadan da başarılı olmasının imkânı yoktu. Son zamanlarda gittikçe bağlandığı İntikamcı Birliği'ni kaybetmeyi kaldırabileceğini sanmıyordu. Çünkü bir Ko iken varlığını pek hissedemediği duyguları bir insan bedenindeyken kendini hissettirmeye başlamıştı. Öfkeyi, nefreti, bağlılığı, sevgiyi çok daha fazla hisseder olmuştu.


Tüm bu değişiklikler onun kendisini sorgulamasını sağlamıştı. İnsanları hala ilkel bir ırk olarak görse de bazı gerçeklerin farkına varmıştı.


Evet, insanlar tek başlarına hiçbir işe yaramayan ilkel canlılardı. Fakat birkaç milyon insan bir araya geldiği ve doğru yönlendirildikleri zaman yapamayacakları şey yoktu. Ko'ların aksine insanlar kendi türlerine oldukça bağlıydılar. Tıpkı Ko'lar gibi çıkarlarını düşündükleri doğruydu.


Fakat Ko'ların aksine en nefret ettikleri düşmanları ile bile aralarında anında bir bağ oluşabiliyordu. Oysa Ko'lar koca evrenleri büyük galaksileri o kadar uzun yıllardır yönetiyorlardı ki kendi ırklarına olan bağlarını unutmuşlardı. Ko'ların her biri itiraf etmese de kendini türdeşlerinden bile daha üstün görüyorlardı. Bu onların genlerinde olan bir şeydi. Fakat insanlar zor durumlarda bir araya gelmeyi her zaman başarıyorlardı. Üstelik gördüğü birçok savaşta öleceklerini bilseler bile korkusuzca savaşıyorlardı.


Oysa Ko'lar en güçlü ırk olsalar da öleceklerinden emin oldukları anda kaçmayı tercih eden bir yapıya sahipti.


Çünkü bir Ko'nun içinde ki engellenemez kibir onun ölmemesi için her türlü aşağılık yola başvurabilir hatta bu uğurda kendi türdeşlerinin ölümüne bile yol açabilirdi. Haru insanlarla vakit geçirdikçe iki ırk arasında ki farkı daha iyi anlıyordu.


Şu an kendisini iki ırk arasında bir köprü olarak görüyordu. Çünkü ruhu bir Ko ruhu bedeni ise bir insan bedeniydi. Bu birleşim sayesinde insan gibi yaşayan bir Ko ve bir Ko gibi düşünen bir insan oluyordu. Bir Ko olduğu için hala onların bazı özelliklerine sahipti. Bu özellikler onun ruhunun derinliklerine kazınmıştı. Fakat bedeni sayesinde gittikçe daha fazla insanlaşmaya ve sivri Ko yönleri törpülenmeye başlamıştı.


Önceden herhangi bir şeye bağlılığı yoktu. Fakat insani yönleri geliştikçe bazı şeylere bağlılık duymaya başlamıştı.


İntikamcı Birliği ve birliğin önemli generalleri ile kendi rütbeli ekibi bağlılık duyduklarından bazılarıydı. Sonra kabul etmek istemese de bu gezegene bağlılık duymaya başlamıştı. Çünkü gezegenin her köşesinde yeni bir maceraya atılma fırsatı vardı.


Oysa Ko Gezegeni Ko soylularının ve kralının mutlak kontrolü altındaydı. Sürekli rutin işleyen bir yaşam tarzı ve kendine biçilen görevi bir ömür boyu yaparak onların izin verdiği ölçüde yaşamayı Haru tekrar düşünemezdi. Çünkü insani yönleri geliştikçe özgürlüğün tadını almıştı. Bir daha şartlar ne olursa olsun kimse tarafından kısıtlanmaya niyeti yoktu. Başlarda bu değişimleri fark ettiği zaman inkâr etmeyi seçmişti.


Fakat hafıza sarayı sayesinde inkâr ettiği şeylerin gerçek olduğunu biliyordu.


Daha sonra bununla zoraki bir şekilde yaşamayı öğrenmişti. Fakat zamanla bu gerçeği kabullenmişti. Haru insani yanı sayesinde bir Ko'ya göre daha geliştiğini hissediyordu. Ko'lar için tek gelişim yolu güçlenmeyle alakalıydı. Oysa Haru duygusal yönden bir Ko'ya göre oldukça gelişmişti.


Haru aklında ki düşüncelere bir süre ara vererek kalacağı hanın yolunu tuttu. Handa ki odasına girdiği zaman yatağa yattı. Geçen geceyi meditasyonla geçirdiği için bu gece gücünü toplamak için uyumak zorundaydı. Yarın üç büyük düelloya çıkacaktı. Aklında ki düşünceleri geri plana çekebildiği anda derin bir uykuya daldı. Ertesi sabah uyandığı zaman handa bir şeyler yiyerek Serith'in yanına gitti.


Bugünkü düellolarda Serith'i kullanabilirdi. Çünkü yarışma adayları düellolarda bir savaş hayvanı kullanabilirdi.


Büyük ihtimalle diğer krallıkların yarışmacıları da savaş hayvanı kullanacaktı. Haru Serith'e sahip olduğu için kendini şanslı hissetti. Savaş alanına Serith'le giden Haru alanı inceledi. Ekipler oyunlarda ki görevleri bittiği için dağılmış ve izleyicilerin arasına katılmıştı.


Yarışma alanında ki üç yarışmacıya dikkatle bakmaya başladı. Fahar'ın yanında gür altın yeleleri olan büyük bir aslan vardı. Chen'in yanında aslan ile aynı boylarda olan bir kaplan duruyordu. Damon'un yanındaysa tıpkı Haru'da olduğu gibi bir panter vardı. Bu panter Serith ile neredeyse aynı güçteydi. Haru ilk etapta ki yardımlarından dolayı Batı Panter Krallığı'nın oyunlarda ki temsilcisi olan Damon Westerian'a karşı yapacağı düelloda pes edecekti. Bu sayede doğrudan Batı Panter Krallığı ile savaşmayacağının sinyalini verecekti.


Aldığı bu karar ona kazanabileceği yüz puanı kaybettirse de Haru bunu umursamıyordu.


Haru ilk dövüş olan Fahar ve Chen'in dövüşünü izledi. Dövüşü ezici bir üstünlükle Fahar kazanmıştı. Daha sonra Chen Damon ile dövüşmüştü. Chen dövüşü kazanmıştı. Haru dövüşlere fazla ilgi göstermeden kendi sırasının gelmesini bekledi. En sonunda ilk dövüşünün sırası gelmişti.


İlk dövüşü Chen'e karşı olacaktı. Haru Chen'in Kuzey Kaplan Krallığı'nı temsil ettiğini biliyordu. Düello başladığı anda Haru Yolan Adımları tekniği ile Kahrın Yedi Katı tekniğini eş zamanlı kullanarak Ko savaş stili ile Chen'e aralıksız saldırmaya başladı. Önce sağ sonra sol sonra tekrar sağ yumrukla en sonunda rakibinin göğsüne doğru savurduğu tekme ile düzenli saldırılarına aralıksız devam etti.


Chen bir büyücü olduğu için yakın saldırılara karşı dezavantajlı durumdaydı.


Haru'nun saldırı kombosuna karşılık tek yapabildiği düzenli savunma yapmaktı. Haru rakibine hasar veremediğini fark ettiği sırada Chen savunmayı bırakarak "Cehennemin Karanlık Alevleri" diye bağırdı. Elinde ki en güçlü tekniği kullanarak düellonun kısa sürede bitmesini umuyordu.


Haru Chen'in sözlerinden sonra etraflarını saran karanlık alevlere baktı. Bu alevler rakibini etkilemiyormuş gibi görünüyordu. Oysa çember gittikçe daralırken kendisi bu alevlerden etkilenmeye başlamıştı. Alevler tüm bedeninde yanıklara sebep oluyordu. Hemen bir şeyler yapmazsa bu alevlerin onu yakacağını anlamıştı. Wulkar'ı ve Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini Gölge Tarikatı yüzünden kullanamıyordu.


Yolan Adımları ile bu karanlık alevlerin içinden çıkması mümkün değildi.


Henüz ustası Zhimu'nun bulmayı çok istediği uçmayı sağlayan iksirin formülünü yapamadığı için uçarak kaçması mümkün değildi. Alevlerin arkasından gelen seslere baktı. Serith rakibinin savaş hayvanı olan kaplanı etkisiz hale getirmiş alevlerin içinden geçmeye uğraşıyordu.


Fakat alevler onu her seferinde yaktığı için acı dolu sesler çıkartıyor fakat sahibine ulaşmak için çabalamaktan vazgeçmiyordu. Karanlık alevler en sonunda bedenini sarmaya başladığında Haru işe yarayacağından emin olmasa da bir şeyi denemeye karar verdi. Dantianında ki tüm gücü Kahrın Yedi Katı tekniğine yönlendirmişti. Bu sayede bedeninin su ile kaplanmasını sağlamıştı.


Bu su karanlık alevleri söndürmeye yeterli olmasa da en azından alacağı hasarı en aza indirecekti. O sırada karanlık alevler tamamen bedenini sardı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum