Bölüm 32 - Beyaz Sakallı Rahip



Haru bedeninde ki ateş ve rüzgârın enerjisine yoğunlaştığı anda gri odanın içinde bir anda rüzgâr esmeye başladı. Oda tamamen kapalı bir yer olduğu için bu rüzgârın esmesi normalde mantıksızdı. Fakat rüzgârın kaynağı bizzat Haru'nun bedeni olduğu için mantıklı hale geliyordu. Rüzgârla birlikte oluşan ateş, rüzgârın yönlendirmesiyle odanın etrafında dev bir hortum haline gelmişti.


Ateş rüzgârla birlikte odanın etrafında dönüyor aynı zamanda odanın ortasına doğru gittikçe daralıyordu.


Tüm bunlar olurken Haru odada ki varlığından kopmuş bedeninde ki dingin rüzgârı ve yakıcı alevi hissediyordu. Bu his muhteşem bir şeydi. İçinde ki enerjiye yoğunlaştıkça odada ki ateş ve rüzgâr daha fazla güçlenmeye başlamıştı.


Bir süre sonra önce rüzgâr sonrada ateş canavarın bedenini sarmış ve onu yok etmişti. Haru hala içinde ki enerjiye yoğunlaştığı için bunların farkında değildi. Daha sonra bir anda içinde ki enerjiyi kaybetmişti. O şaşkınlıkla gözünü açtığında kendini çölde Bilge Sansomar'a bakarken bulmuştu. Haru henüz idrak edemese de yedinci katı geçmeyi başardığı için sınavı geçmişti.


Bilge Sansomar gri odada gördüğü üzeri kırmızı işlemeli parşömeni Haru'ya uzatmıştı. Haru parşömeni büyük bir dikkatle alıp boyutsal yüzüğünün içine koydu. Bilge Sansomar'ın olduğu yere tekrar baktığında onu karşısında göremedi. Aniden ortadan kaybolmuş gibiydi.


Haru geçirdiği büyük sınavın ve çölde olmanın verdiği yorgunluğa rağmen Serith'in sırtına atlamıştı.


Artık Gökyüzünün Yedi Katı tekniğini bulduğuna göre önce Güney Kartal Krallığı ve İntikamcı Birliği ile ilgili haberleri alacak daha sonrada Gölge Tarikatı'na doğru yola çıkacaktı. Serith'e yeniden kavuşmanın sevinciyle hızlıca Güney Kartal Krallığı sınırına gitti. Sınıra yakın olan bir handa onu tanıyan ağzı sıkı destekçilerinden birinden en son haberleri dinlemeye başladı.


Fakat duydukları hiç iç açıcı şeyler değildi. Güney Kartal Krallığı iki aylık yokluğunda önceden kesin olarak hallettiği Doğu Aslan Krallığı ile olan sınır tartışması yeniden alevlenmiş üstelik iki tarafta savaşacak hale gelmişti.


Kral İntikamcı Birliği'nin başında ki Burain'den destek istemiş Burain ise iki yüz bin kişilik ordu ile sınıra gitmişti. İntikamcı Birliği Burain'in çabaları sayesinde iki ayda yüz yirmi bin kişiden iki yüz elli bin kişiye ulaşmışlardı. Haru son alınan askerlerin bağlılığından tam anlamıyla emin olamasa da Burain'e ve diğer generallerine olan inancı tamdı. Onları böyle günler için yetiştirmişti.


Sonuçta kendisinin olmadığı durumlarda birliği yönetecek kişilerin olması lazımdı.


Haru Doğu Aslan Krallığı ile yaşanacak olan savaşı şu saatten sonra engellemenin bir yolu olmadığını anlamıştı. Anlaşılan onun yokluğunu fırsat bilen Doğu Aslan Krallığı topraklarını genişletmek için savaşmayı göze almıştı. Fakat onlara kim olduğunu tekrar hatırlatması gerekecekti.


Haru doğrudan oraya gidemezdi. Aslında gitse savaşı kolaylıkla kazanmalarını sağlardı. Fakat gittiği anda açığa çıkardı. Tekrar gizlenmesi ise çok uzun süreceği için Gölge Tarikatı'nın peşine düşemezdi. Gökyüzünün Yedi Katı tekniğini elde ettikten sonra diğer teknikleri bulamamayı göze alamazdı. Çünkü tekniklerin peşinde olduğu öğrenildiği anda oldukça büyük olaylar çıkardı.


Peşinde olduğu Gölge Tarikatı ise gizlenir bu sayede teknikleri bulma umudunu kaybederdi.


Tüm bu sebeplerden dolayı İntikamcı Birliği'nin yanında olmayı istese de ne yazık ki olamazdı. Fakat onlara destek olabilirdi. Doğu Aslan Krallığı, Batı Panter Krallığı ile ezeli düşmandı. Eğer Batı Panter Krallığı'nın desteğini alabilirse savaşı kazanırlardı.


Zaten Batı Panter Krallığı, Doğu Aslan Krallığı ile savaşmaya hayır demezdi. Tek ihtiyaçları olan savaşmaları için ufak bir teşvikte bulunmaktı. Haru ticaret bilekliğinde ki kırk beş milyon altından kırk milyon altını çıkartmıştı. Bu altınları bir milyon altına aldığı büyülü bir sandığın içine koymuştu. Sandığın içi tıpkı boyutsal yüzükler gibi olduğundan daha büyüktü. Haru bu sandıkla beraber yazdığı bir mesajı Batı Panter Krallığı'nın kralına yollamıştı. Haru'nun ticaret bilekliğinde dört milyon altın kalmıştı. Fakat buna değerdi.


Çünkü İntikamcı Birliği'ne yardım etmek için değil kırk milyon altın yüzlerce milyon altın vermeye razıydı.


Yine de bir gerçek şuydu ki o kadar altını yoktu. Bu işi de hallettikten sonra destekçisi ile vedalaşıp Serith'in sırtında Kuzey Kaplan Krallığı'na doğru yola çıkmıştı. Artık Gölge Tarikatı'nı bulması ve ellerinde olduğu düşünülen Cennetin ve Cehennemin Yedi Katı tekniklerini alması gerekiyordu.


Batı Panter Krallığı sarayına ulaşan sandık ve sandıkla birlikte gelen mesaj büyük bir şaşkınlıkla karşılanmıştı. Mesaj kaybolduğu söylenen İntikamcı Birliği lideri Haru'dan geliyordu. Mesajda Güney Kartal Krallığı'na, Doğu Aslan Krallığı ile yapacağı savaşta destek olmaları halinde Yaokai Bölgesi'nde Batı Panter Krallığı tüccarlarından hiç vergi alınmayacağı ve olası bir durumda İntikamcı Birliği'nin bir defaya mahsus olmak üzere desteğini alabilecekleri yazıyordu. Ayrıca ordunun savaş masrafları için kırk milyon altın gönderilmişti.


Batı Panter Krallığı'nın kralı uyanık bir adamdı. İntikamcı Birliği'nin bir defa olsa bile desteğini almak, ayrıca Yaokai Bölgesi'nde bütün tüccarlarına vergi muafiyeti sağlamak onun için oldukça büyük bir avantaj haline gelirdi.


Son zamanlarda Yaokai Bölgesi'nde yaptıkları ticaret krallığın oldukça büyümesini sağlamıştı.


Birde bu ticarete vergi ödemezlerse oldukça hızlı büyüyebilirlerdi. Ayrıca ilerde zor bir duruma düştüklerinde İntikamcı Birliği'nin desteğini alarak o zor durumdan kurtulabilirlerdi. Tüm bunların üstüne birde ezeli düşmanlarını yenme ve zayıflatma ihtimalleri vardı.


Ayrıca bu savaşta Güney Kartal Krallığı ile müttefik olacakları için verecekleri kayıplar oldukça azalacak ve başarı ihtimali artacaktı. Kral ikinci kez düşünmeden ordunun hazırlanmasını emretti. Ordunun yeni istikameti Doğu Aslan Krallığı ile Güney Kartal Krallığı'nın sınırıydı. Ayrıca kral Güney Kartal Krallığı kralına Haru'nun mesajını ve savaşta yanlarında olacaklarını bildiren bir mesaj göndermişti.


Güney Kartal Krallığı'na bu mesaj ulaştığı zaman büyük bir sevinç yaşanmıştı.


İntikamcı Birliği liderleri Haru'nun hala sağ olduğunu ve onları desteklediğini gördükleri için sevinmişlerdi. Güney Kartal Krallığı kralıysa yeni müttefikleri sayesinde bu sınır tartışmasını bir fırsata çevirebilir ve topraklarını genişletebilirdi.


Bunun için oldukça mutlu olmuştu. Üstelik yeni müttefikleri sayesinde oldukça az sayıda kayıp vereceklerdi. Kral tüm bunları sağlayan Haru'ya bir kez daha minnettar oldu. Haru onu düştüğü zor durumdan kurtarmıştı. Haru'nun Batı Panter Krallığı kralına gönderdiği mesajı okuduğu için İntikamcı Birliği'ne seksen milyon altın göndertmişti. Bu sayede Haru'nun verdiği altından daha fazlasını birliğine vermiş oluyordu.


Aslında bu seksen milyon altın böyle bir olay için oldukça azdı. Fakat savaş zamanı hazinenin dikkatli kullanılması gerekiyordu.


Kral savaştan sonra İntikamcı Birliği'ne ele geçirdikleri topraklardan yeni bir bölge vermeyi ciddi, ciddi düşünmeye başlamıştı. Bu sayede İntikamcı Birliği Doğu Aslan Krallığı ile olan sınırlarını korurdu. Ayrıca birliğin güçlenmesini sağladığı için daha önemli şeylerle ilgilenebilirdi.


Kuzey Panter Krallığı hala oldukça güçlü bir düşmandı. Güney Kartal Krallığı ile aralarında yaşanan ciddi bir düşmanlık vardı. Bu iki krallık şu an için sakin gibi görünseler de her an büyük bir savaş çıkabilirdi. Kral bunun için Kuzey Kaplan Krallığı'na odaklanmak istiyordu. Diğer meseleleri İntikamcı Birliği'ne devredebilirdi. Bu sayede kuzeyle yapılacak olan savaşta eli güçlenmiş olurdu.


Güney Kartal Krallığı'nda bu gelişmeler yaşanırken Haru Kuzey Kaplan Krallığı'nın sınırlarına yaklaşmıştı.


Erith adını kullanarak Kuzey Kaplan Krallığı'na girdikten sonra Loan Şehri'nden uzak durmaya özen göstererek Gölge Tarikatı'nı aramaya başladı. Genelde tüccarları takip ediyor ve hanlarda onlara içki ısmarlayarak sarhoş olmalarını sağlıyordu.


Bu sayede Gölge Tarikatı ile ilgili öğrenebileceği her şeyi öğreniyordu. Bu tarikat anlatılanlara göre kutsal saydıkları bir toteme tapıyorlardı. Ayrıca üyelerini oldukça dikkatli seçen karanlık bir tarikattı. Krallığın içinde varlıkları bilinse bile kimse adlarını anmaya cesaret edemiyordu. Haru ise anca insanları sarhoş ettikten sonra bir şeyler öğrenebiliyordu. Fakat öğrendikleri oldukça yetersizdi.


Bu şekilde tarikata ulaşması mümkün değildi. Haru bu durumda onlara ulaşamıyorsa onların kendisine ulaşmasını sağlamalıydı.


Bu düşünce ile kılık değiştirerek bir rahip kılığına girdi. Serith'i kendinden uzaklaştırdıktan sonra krallığın içinde ki Bomar Ormanı'nın hemen önüne yapay bir sunak yaptıktan sonra oraya çökerek meditasyon yapmaya başladı. Bu iş için beyaz bir sakal bile takmıştı.


Ormanın hemen önünde ki ticaret yolundan geçen tüccarlar bir sunağın içinde meditasyon yapıp ibadet eden rahibi görünce şaşırmışlardı. Rahip ile ne kadar konuşmaya çalışırlarsa çalışsınlar bir başarıya ulaşamamış gördükleri ile yetinip ticaret yapacakları şehirlerin yolunu tutmuşlardı. Gittikleri her yerde sakalı yüzünden beyaz sakallı rahibi anlatmışlardı. Başta insanlar için ilginç bir olaydan başka bir şey değildi.


Fakat her zaman olduğu gibi dedikodu bir kez başlamıştı. Bire bin katılarak anlatılan hikâyeler bir hafta gibi sürede krallıkta yankılanmaya başladı.


Her derde şifa olan, güçsüzleri güçlü, düşkünleri normal yapan beyaz sakallı rahip bir anda ilginç olmaktan çıkıp insanların umut bağladıkları bir şeye dönüşmüştü. Bomar Ormanı'nın önüne binlerce insan gelerek sunağında ibadet edip meditasyon yapan rahibi izlemeye ve ona adakta bulunmaya başladılar. Haru aradığı kişilere ulaşana kadar bu şekilde devam etmeye kararlıydı.


Rahip kimse ile konuşmadan ibadet ve meditasyon yaptıkça orayı ziyaret eden insanlar rahibin sunağının çevresine sunaklar yaparak onunla birlikte ibadet etmeye başlamışlardı. Bir yol gösterici, her derde deva olarak gördükleri rahip herkesi etkiliyordu.


Haru planın istediği kıvama ulaştığını gördüğü anda Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini kullanarak bir metrelik bir güç küresi oluşturdu.


Güç küresini gören insanlar başta oldukça korkmuşlardı. Fakat kısa süreden sonra giderek artan sayıda rahibin etrafında toplanmaya başladılar. Haru her gün tekniği ile güç topunu bir metre daha büyütüyordu. İnsanlar ise bunu rahibin etrafında ki müritler artıkça daha da güçlendiğine ve rahibin kutsallığına yordukları için daha bir şevkle ibadet ediyorlardı.


Bu sayede önce yüzler sonra binlerce insan Haru'nun etrafında toplanmaya başladı.


Güç küresi şimdiden on sekiz metreye ulaşmıştı. Haru dengeyi sağlamak adına etrafında ki binlerce kişiden azar azar güç yok ediyordu. Bu sayede denge sürekli sağlanıyordu. Beyaz Sakallı Rahip kısa sürede o kadar meşhur oldu ki başka krallıklardan bile insanlar gelmeye başladı.


Tüm bu haberlerden sonra Kuzey Kaplan Krallığı'nın kralı ordusunu da alarak Bomar Ormanı'na gitti. Başta sadece bir şarlatan olarak düşündüğü rahibin hemen üstünde ki güç küresini gördüğü anda ne kadar yanıldığını anlamış ve orada rahibin önünde secde etmişti. Kralın ordusu da rahibin önünde secde etmişlerdi. Sonra ki günlerde bizzat Kuzey Kaplan Krallığı'nın kralının beyaz sakallı rahibe secde etmesi oldukça çok konuşulan bir konu haline gelmişti. Kralın bile kutsallığını kabul ettiği bu papaz kimdi.


İnsanlar on binleri bulan sayıda Haru'nun çevresinde sunaklar oluşturmuş ibadet ediyorlardı.


Haru ise onların bu aptallıklarına içten içe gülüyordu. Her geçen gün amacına biraz daha yaklaşıyordu. Gölge Tarikatı onun kutsallığını duydukları anda ona ulaşacak ve tarikatlarına davet edeceklerdi. Haru ise bu sayede onları bulmuş olacaktı.


Üstünde ki güç topu yirmi altı metreye ulaşmıştı. Güç topu büyüdükçe çevresinde ki insan sayısı da artıyordu. Kral bizzat onun bulunduğu alanın kutsal olduğunu açıklamıştı. Haru intikam almak istediği kralın önünde secde etmesinden son derece memnun olmuştu. Daha önce böyle bir şeyi düşünmediği için hayıflanıyordu. Yirmi yedinci güne ulaştıklarında alana siyah rahip cübbeleri giyen otuz kişi geldi.


Haru bu kişilerin aradığı kişiler olduğunu biliyordu. O yüzden onlara ufak bir gösteri sunmaya karar verdi.


Wulkar ile bağlı olduğu için onu eline almadan da kırmızı yıldırımlarını kullanabiliyordu. Bunu kullanarak bütün bedeninin kırmızı yıldırımlar ile dolmasını sağladı. Kırmızı yıldırımları gören siyah cübbeli rahipler diğerleri gibi önünde secde ettiler.


Haru onları etkilediğini anladığı anda bu sefer alanda ki on binlerce kişinin gücünü emerek hemen üstünde ki güç küresinin elli metreye kadar büyümesini sağladı. İnsanlar gördükleri karşısında nutku tutulmuş bir şekilde secde ediyorlardı. Rahiplerden beş tanesi alandan ayrıldı. Büyük ihtimalle diğerlerine haber vermeye gidiyorlardı. Haru bu gelenlerin sadece gözlemleme amacı ile geldiğini biliyordu.


Eğer asıl önemli kişiyi etkilerse tarikata davet edilirdi. Tabi ki bunun için onun kutsallığına(!) inanmaları gerekiyordu.


Bir saat sonra yaklaşık dört yüz siyah cübbeli rahip alana gelmişti. Haru beklediği fırsatın geldiğini anladığı anda üstünde ki güç küresinin boyutunu yüz metreye çıkarmıştı. Dengeyi korumak için gereken gücü etrafında ki insanlardan yok etmişti.


Ayrıca bedenini saran kırmızı yıldırımların gökyüzüne çıkmasını sağlamıştı. Gökyüzü koyu bir siyaha bürünürken bulutların arasında çakan kırmızı yıldırımlar oldukça etkileyiciydi. Haru onlara gökyüzünü kontrol edebildiğini göstererek kutsallığına(!) inanmalarını sağlamıştı. Yüz metrelik güç küresini ve siyah bulutların arasında çakan kırmızı yıldırımları gören siyah cübbeliler tek tek secde etmeye başladı.


En son liderleri de önünde secde ettiği anda Haru bu işin tamam olduğunu düşündü.


Artık kendine gelecek olan daveti beklemeye başlaması gerekiyordu. Fakat bu kadar zaman konuşmadığı için konuşması lazımdı. Bir anda üstünde ki güç küresini gökyüzüne doğru yolladı. Kırmızı yıldırımların arasında patlayan güç küresi ortaya korkunç bir ses ve güçlü bir ışık çıkarmıştı.


Bir süre sonra kırmızı yıldırımları bedenine geri çağırdı. Gökyüzünden yüzlerce kırmızı yıldırım bedenine çarpmaya başladı. İnsanlar beyaz sakallı rahibin yıldırımların çarpmasıyla kesinlikle öldüğünü düşünüyordu. Çünkü hiç kimse böyle bir yıldırımdan kurtulamazdı. Fakat yıldırımların çakması bitince hiç zarar görmemiş beyaz sakallı rahibi gören insanlar onun bir melek ya da tanrı olduğunu düşünmeye başlamışlardı.


Haru kırmızı yıldırımlar ve güç küresi ortadan kalktıktan sonra yıldırımlar yüzünden kül olmuş sunağın olduğu yerde ayağa kalkmıştı.


Herkes beyaz sakallı rahibin ayağa kalktığını görünce hem şaşırmış hem de sevinmişti. O kendileri için gönderilen güçlü bir titandı. Daha bir şevkle ibadet etmeye ve secde etmeye başladılar. Haru ise içinden onların bu haline kahkahalar atarken dışından oldukça sakin ve korkutucu bir ses tonuyla "Ben hepinizin çobanlığını yapmak için gönderilen melek aynı zamanda bir titan olan Erith'im" dedi.


Erith'in sesini duyanlar ibadet etmeyi ve secde etmeyi bırakmış doğrudan söyleyeceklerini dinlemeye başlamışlardı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum