Bölüm 23 - Görev Ödülleri
Haru kalbimi feda ediyorum dediği anda kaynak canavarının ruhu kalbine girdi. Haru bir anda çektiği acı ile dizlerinin üzerine çöktü. Bundan nefret etse de şu anda kalbinde ki acı yüzünden yapabileceği bir şey yoktu. Acı o kadar yoğundu ki bir an, çok kısa bir an vazgeçmeyi bile düşündü. Fakat aklına alacağı intikam gelince dişini sıkarak acıya direnmeye devam etti.
Acı bitmeye yüz tuttuğunda hemen ayağa kalktı. Onun için endişelenen grup üyeleri çoktan yanına gelmişlerdi.
Haru kaynak canavarının kopuk kafasını boyutsal yüzüğüne koyduktan sonra Konza grubu ve kendi grubuyla birlikte madenleri terk ederek Yaokai Şehri'nin yolunu tutmuşlardı. Sorunsuz bir yolculuktan sonra bir hafta gibi bir sürede Yaokai Şehri'ne geri dönmeyi başarmışlardı.
Böyle önemli bir görevden sağ dönmeyi başararak gruplar şehrin girişinde coşkulu bir şekilde karşılanmıştı. Hemen dış halkaları geçerek birinci halkanın olduğu yere geldiler. Halkanın içinde ki Kızıl Birlik kalesine girdikleri zaman coşkulu bir topluluk tezahüratlarla onları karşılamıştı. Kızıl Birliğin ana binasına gittikleri zaman Ayzu'yu ve İntikamcı Yoldaşlar Grubu'nu fark etti.
Hepsi dik bir duruşla onları bekliyordu. Haru bir süre grubuna gururla baktıktan sonra Ayzu'ya sarıldı.
Ayzu onun güvenini boşa çıkarmadığı gibi bu güvene ve çok daha fazlasına layık olduğunu göstermişti. İki İntikamcı grubu da görevleri başarı ile tamamlamışlardı. Haru bir sorun olmadığını düşündüğü sırada Ayzu'nun grubu arasında sıkıca bağlanmış olan Konza üyesini fark etti.
Kim olduğunu bilmese de bir sorun yaşayacakları kesindi. Fakat Ayzu'nun sebepsiz yere böyle bir şey yapmayacağını bildiği için içi rahattı. Dhurial Konzanın Kalbi Grubu'nun liderinin İntikamcı grubunun arasında bağlı şekilde esir olduğunu görünce öfkelenmişti. Öfkeli bir şekilde onu işaret ederek "Bu da ne demek oluyor" diye bağırmıştı. Haru onun bu tavrına sinirlendiği için kendini sıkmaya başlamıştı. Bu kadar hassas bir ortamda ters bir hareket yapmak istemezdi. Fakat o adam bir kez daha bağıracak olursa o grubun alayını öldürmekten kendini alıkoyamazdı.
Haru Dhurial'e dönerek "Benim yöneticim bir şey yaptıysa mutlaka haklı bir sebebi vardır. Öyle değil mi Ayzu" demişti.
Ayzu konuşmaya dâhil olarak bağlı adamı işaret edip "Bu adam kamp alanında ki çadırda uyuduğum sırada beni bağlayarak bana tecavüz etmeye kalktı. Kamp alanında ki askerlerde bu duruma şahittir" dedi. Haru bunu duyunca zorlukla dizginlediği öfkesi serbest kalmıştı.
O kadar öfkelenmişti ki öfkesi her şeye zarar verebilir bir hale gelmişti. Dhurial Ayzu'nun konuşmasından sonra oldukça tedirgin olmuştu. Böyle bir suçun duyulması bile onların adını kirletirdi. Ayrıca Haru ile kurmak istediği yakınlık o salak yüzünden hayal olmuş görünüyordu. Özellikle madende ki o savaştan sonra onun yanında yer almak için her şeyi yapmaya hazırdı. Fakat bu şansını kaybetmiş görünüyordu.
Sakin ve suçluluk dolu bir sesle "O hainin cezasını ben veririm. Ayzu hanım lütfen içten özürlerimi kabul edin" dedi.
Fakat Haru'nun o adamı kimseye bırakmaya niyeti yoktu. Sert ve öfkeli bir sesle "Onun cezasını ben vereceğim" dedi. Daha sonrada öfkeli bir şekilde bağlı adama doğru yürümeye başladı. İntikamcı Yoldaşlar Grubu'nun üyeleri yöneticilerini görünce direk kenara çekilmişlerdi.
Haru adamın yanına gittikten sonra ellerinde ki bağları çözmüş ve ona bir kılıç uzatmıştı. Adam ve çevrede bu olayı izleyenler şaşkınca Haru'ya bakarken Haru "Sana onurunu kurtarmak için bir şans vereceğim. Kılıcı al ve benimle savaş ya beni öldürerek onurunu kurtar ya da bir erkek gibi öl" dedi. Dhurial bu duruma karışmaması gerektiğini çoktan anlamıştı.
Normalde ne olursa olsun bir Konza grubu üyesinin başka birisi tarafından cezalandırılmasına izin veremezdi.
Fakat bu durum oldukça hassastı. Adamının işlediği suç oldukça yüz kızartıcıydı. Sadece onu değil bütün Konza grubunun adını karalamıştı. Ayrıca böyle bir suça o da tolerans gösteremezdi. Üstelik Haru'ya karşı gelmeyi göze alamazdı.
Tüm bu sebeplerden dolayı adamının Haru tarafından cezalandırılmasına ses çıkarmamış olayı izlemekle yetinmişti. Haru'nun onu direk öldüreceğini düşünüyordu. Fakat onu direk öldürmeyip bilakis onurunu kurtarması için eşit koşullarda bir şans vermesi ne kadar adaletli bir insan olduğunu gözler önüne seriyordu. Onun yerinde kendisi olsa böyle davranamazdı.
Çevrede ki izleyenlerin hepsi Haru'nun bu hareketini takdir etmişti.
Zaten adamın suçunu duydukları anda onu linç etmek istemişlerdi. Fakat Haru bu işi kökten çözmüştü. Adam kılıcı eline alarak saldırı pozisyonuna geçti. Haru Wulkar'ı çıkarmaya bile tenezzül etmedi. Asil kılıcının böyle bir şerefsizin adi kanıyla ıslanmasını istemiyordu.
Bu işi eski çağlarda ki gibi elleriyle halledecekti. Onu parçalara ayıracak dayanılmaz acılar çektirecekti. Burada herkese İntikamcı grubuna hata yapmanın bedelini gösterecekti. Ayzu Haru'nun onun için bizzat dövüşmesinden etkilenmişti. O koskoca iki grubunda yöneticisiydi. Kendisi ise sadece onun adına alt grubun başında duran birisiydi. Fakat o buna rağmen onun için dövüşmeyi göze almıştı.
Fakat silahlı rakibinin karşısında silahını çıkarmamasını tedirginlikle izlemişti.
Yöneticisine bir şey olmasını göze alamazdı. O hepsini bir araya getiren, güçlendiren ve onlara uğrunda ölebilecekleri bir amaç veren kişiydi. Bir an için oraya çıkıp yöneticisinin vazgeçmesini sağlamayı düşündü. Fakat onun gözlerinde ki öfkeyi görünce bundan vazgeçti.
İçten içe vadideyken bu şerefsizin cezasını vermediği için pişmanlık duymaya başlamıştı. Yöneticisine en ufak bir şey olursa bunun suçlusu kendisi olurdu. Haru karşısında ki insan müsveddesini bir süre inceledikten sonra savaş narası atarak üzerine koşmuştu. Yolan Adımları sayesinde adam daha ne olduğunu anlayamadan Haru onun arkasına geçerek omuriliğine güçlü bir yumruk atarak geçici felç olmasını sağlamıştı. Adam külçe gibi yere yığılırken Haru adamın eline güçlü bir tekme attı.
Tekme ile birlikte adamın elinde ki kılıç öteye fırlamıştı. Ayrıca elinde ki kemiklerin hepsi oluşan basınçtan dolayı kırılmıştı.
Haru adamın acı dolu haykırışlarını büyük bir zevkle dinledikten sonra haykırışları azaldığı sırada diğer eline de bir tekme savurdu. Adam öncekinden daha şiddetli bir şekilde acı dolu bir çığlık attı. Haru adamın göğüs kafesine adı ardına üç yumruk savurdu.
Her yumrukla birlikte adamın göğüs kafesi içine çöktü ve tüm kemikleri kırıldı. Haru hızını alamamış olacak ki adamın iki bacağına da ardı ardına iki tane tekme savurdu. Bu tekmelerle birlikte adamın bedeninde ki kemiklerin büyük bir kısmı un ufak olmuştu. Adamın çığlıkları ortalığı inletiyordu. Herkes büyük bir tedirginlikle Haru'yu izliyordu. Hepsi daha ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyorlardı.
Haru artık acıdan uyuşmaya başlayan adamın bedeninin üzerine eğildi. Birbiri ardına vurduğu darbelerle adamın yüzünün şekil değiştirmesini sağladı. Daha sonra dantianında ki gücün tamamını sağ koluna aktardı. Adamın yerde ki bedenini sol eli ile tutarak kaldırdı.
Sol eliyle tuttuğu bedenin kalbine sağ eliyle atabileceği en güçlü yumruğu attı.
Yumruk o kadar şiddetliydi ki Haru'nun yumruğu adamın bedenine girmişti. Haru sağ eliyle adamın bedeninin içinde ki kalbi sökerek bedenden dışarı çıkardı. Adam çoktan ruhunu teslim etmiş bir şekildeydi. Elbette ki bu ruh aynı zamanda ruh avcısı olduğu için Haru'nun kalbine girmişti. Haru işi bitince elinde ki kalbi adamın bedeninden uzağa fırlattı. Sağ elinde ki kanlara tiksinir bir ifade ile baktı.
Dhurial dâhil herkes Haru'nun adamı cezalandırma yöntemi karşısında şaşırmıştı.
Hiçbiri böylesine acımasızca bir ölüm beklemiyorlardı. Üstelik bu ölümün onurlu olup olmadığı tartışılırdı. Haru İntikamcı grubunun bütün üyeleri ile birlikte oradan ayrıldı. Grup binalarına girip geride bıraktıkları yüz kişiyle selamlaştılar.
Herkes temizlenip kendisine gelmek için odalarına çekildi. Bu sırada diğerleri grupların getirdiği ganimeti çoktan grup deposuna koymuşlardı. Bütün ganimetler ana binada saklanıyordu. Görevler sonucunda bir kayıpları olmadığı gibi iki görevi de başarmışlardı. Hepsinin mutlu olması beklenirdi. Fakat yaşanan bu olay zaferlerine gölge düşürmüştü. Haru bütün grubun içinde bu konudan bahsedilmesini yasaklamıştı.
Aslında böyle bir olaya izin verdikleri için alt grup üyelerine de kızgındı.
Fakat o adama yaptıklarından sonra bir nebze sakinleştiği için bir şey dememişti. Fakat yakın zamanda hepsini uyaracaktı. Ayzu gibi birini her zaman bulamazdı. Onun bu grupları yönetecek insanlara ihtiyacı vardı. Bunun için ona bir şey olmasını göze alamazdı.
Temizlendikten sonra biraz rahatlayan Haru bütün grubunu bir araya toplayarak onlara azar niteliğinde bir uyarı yapmıştı. Bir daha buna benzer bir olayın yaşanmamasını oldukça uygun(!) bir dilde belirtmişti. Daha sonrada Ayzu, rütbeli ekibini ve kendi rütbeli ekibini yanına alarak Kızıl Birliğin ana binasına gittiler. Dhurial ve rütbelileri de binanın önüne gelmişlerdi.
Dhurial Haru'ya "Yaşananlar için gerçekten üzgünüm, umarım bu durum aramızda ki ilişkiyi bozmaz" dedi.
Haru şu an için hala biraz öfkeli olsa da onun bu işte bir suçu olmadığını biliyordu. Yine de adamlarını daha dikkatli seçebilir veya kontrol edebilirdi. Bunun için biraz sinirli bir ifade takındı.
Daha sonra ona "Bu işte doğrudan bir suçun olmadığının farkındayım. Adamlarının hareketlerine daha dikkat etmelerini öneririm. Bir daha buna benzer bir olay yaşanırsa aramızda ki ilişki kalıcı olarak biter" dedi. Dhurial Haru'nun sözlerinden sonra belirgin bir ölçüde rahatlamıştı. Az daha salak bir adam yüzünden her şeyi kaybediyordu. Fakat ipin ucundan dönmeyi başarmıştı.
Haru'ya "Tekrar yaşananlardan dolayı özür dilerim. Bir daha bu ya da buna benzer bir olayın yaşanmayacağına emin olabilirsiniz" dedi.
Daha sonrada arkasını dönerek adamları ile birlikte yürümeye başladı. Haru arkasından "Nereye gidiyorsun, görevlerin ödülünü alacağız" dedi. Dhurial ona "Yaşananlardan dolayı ödülde ki hakkımızdan vazgeçiyoruz" dedi. Haru böyle bir şey kabul edemezdi.
Aslında yarardan çok zarar getirseler de kendisine yapılan iyiliği asla unutmazdı. Grup turnuvasından çekildikleri için turnuvadan aldıkları para ile bu kadar gelişmişlerdi. Onun için Haru onların hakkını teslim edecekti. Kızıl Birlik binasına girerek görevliye önce görev kâğıtlarını sonrada görevin bitirildiğine dair kanıt olan mühürlü kâğıdı ve kaynak canavarının başını teslim etmişlerdi.
Haru kaynak canavarının oldukça büyük olan enerji kristalini kendine almıştı.
Görevli X seviyeli iki görevin kâğıdını ve görevlerin başarıldığına dair kanıtları görünce şaşırdı. Kısa bir süre önünde ki belgeleri teyit ettikten sonra kaynak canavarı avlama görevinin ödülü olan on milyon altın ile üstün kademeli teknik almışlardı.
Haru tekniğin ismine baktığı zaman değişik bir ismi olduğunu gördü. Tekniğin ismi Gyuza'nın Kemikleri'ydi. Toplam üç seviyesi olan bir büyücü tekniğiydi. Rakibini ilk seviyede kilitleyerek bir süre hareketsiz bırakıyordu. İkinci seviyede kilitlediği süre boyunca rakibinin gücünü emiyordu. Tekniğin mükemmel hali olan üçüncü seviyede ise kilitlenen rakibi geçici olarak kör ediyordu.
Oldukça değerli bir tekniğe benzeyen tekniği Haru boyutsal yüzüğüne koydu.
On milyon altın ödülünü de ticaret bilekliğine koymuştu. İkinci X seviyeli görev olan kervana eşlik etme görevi içinse yedi buçuk milyon altın sikke ile güçlü bir enerjiye sahip aynı zamanda bir kaynak silahı olan yay vermişlerdi.
Haru yayı boyutsal yüzüğüne altınları da ticaret bilekliğine koydu. Tekniği kendine saklayarak yayı ve görev ödülü olan altınların yarısı olan sekiz milyon yedi yüz eli bin altını Dhurial'e yolladı. Böylece onlara olan borcunu da ödemiş oluyordu. Grup binalarına geldikleri vakit Ayzu'yu kendi odasına çağırarak Gyuza'nın Kemikleri tekniğini ona verdi. Ayzu tekniği kabul etmek istemese de Haru'nun ısrarı sonucu almıştı.
Haru sekiz milyon altını ticaret bilekliğine sakladıktan sonra yedi yüz elli bin altını iki grup üyelerine eşit bir şekilde dağıttırmıştı.
Bu sayede grup üyelerine de görev ödüllerini vermiş oluyordu. Daha sonra ana binalarının sağ tarafında olan üç katlı binayı dört milyon altına almıştı. Daha sonra bir milyon altına bu binanın içini çok güzel bir şekilde döşemişlerdi. Binayı yüz elli kişilik olacak şekilde ayarlamıştı.
İlk iki kata yüz elli kişi rahatça sığıyordu. Üçüncü katıda üretim atölyesi olarak ayırmıştı. Grup içinde simyacılıkla ilgilenenler için bu kata büyük bir simya laboratuvarı kurmuştu. Burada bütün grubun ihtiyacı olan iksirler yapılacaktı. Bu sayede grup bu iksirleri dışarıdan almaktan kurtulmuş olacaktı. Haru binanın girişine İntikamcı Seyyahlar Grubu yazdırmıştı. Daha sonrada bu grubu Kızıl Birliğin ana binasına giderek resmileştirmişti. İkinci alt grubunun yöneticisi olarak kendi rütbeli grubunun ve Ayzu'nun da fikrini alarak Burain'i seçmişti.
Burain gayet güçlü bir savaşçıydı. Aynı zamanda oldukça kibar bir erkekti. Haru'ya olan bağlılığı had safhadaydı.
Haru Burain'i İntikamcı Seyyahlar Grubu'nun yöneticisi yapmıştı. Daha sonrada onun için hazırda bulundurduğu rütbeli grubunu ona vermişti. Başvurular değerlendirilmiş ve dikkatle seçilen yüz elli kişi yapılan testlerin sonucunda gruba alınmıştı.
Yan yana olan üç bina arasında ellişer kişi olarak bölüşülen bu yüz elli kişi kıdemli kişiler tarafından eğitilerek iki ayda grup için ideal üyeler haline getirilmişlerdi. Sayıları dört yüz elli kişiyi bulmuştu. Grup hazineleri fena sayılmazdı. Ayrıca gün geçtikçe Kızıl Birlik kalesinde daha çok söz sahibi oluyorlardı. Altı kişi ile başlayan İntikamcı grubu dört yüz elli kişi olmuştu.
Hepsinin sağ bileklerinde grup işaretleri olan alevler içinde yanan bir ayakkabının dövmesi vardı.
İki aylık sürede bir bütün olarak çıktıkları görevlerden sonra aralarında ki uyum inanılmaz bir boyuta ulaşmıştı. Ayrıca üçüncü binanın üst katında ki simya laboratuvarı çalışmaya başlamıştı. Bu şekilde hem grubun iksir ihtiyacı karşılanmış hem de fazla iksirlerden altın kazanılmış oluyordu.
Kızıl Birlik kalesinin içinde ki çarşıda iksir satışı konusunda ki en büyük payı onlar devir almıştı. Bu sayede grubun hazinesine düzenli olarak altın giriyordu. İki haftada bir çıkılan görevlerle birlikte hazine her geçen hafta daha çok büyüyordu. Kısa zamanda bu kadar büyük yükselişleri herkesin dikkatini çekmişti. Kızıl Birlik kalesinde ki herkes onlara yanaşmaya ve bir ilişki kurmaya çalışıyorlardı.
Çünkü kalenin içinde oldukça güçlü bir arka plan haline gelmişlerdi. Konza grubu bile onları karşısına almaktan çekiniyordu. Bu durumda diğerleri ne yapabilirdi ki?
Comment Now
0 yorum