Bölüm 15 - Kızıl Turnuva



Kızıl Turnuva'nın başlama zamanı geldiği için Yaokai Şehri'nin bütün halkalarında bir telaş hâkimdi. Kızıl Turnuva'ya katılacak askerler hazırlanırken bir yandan da turnuva alanı düzenleniyordu. Bu turnuvayı izlemeye Güney Kartal Krallığı'nın kralı ve ailesi ile birlikte soylularda geldiği için turnuva Yaokai Şehri'nin en iyi yeri olan birinci halkada yapılacaktı.


Haru turnuvaya tamamen hazırdı. Diğer katılımcılarla birlikte birinci halkaya getirilmişlerdi.


Birinci halkanın güzel binaları ve lüks eşyaları göz kamaştırıyordu. Tabi ki Haru bu lüksün yüzlerce kat fazlasını Ko Gezegeni'nde gördüğü için bundan etkilenmemişti. Fakat diğer katılımcıların ağızlarının suyu akmıştı. Haru dördüncü halkada ki koşullarından memnundu.


Fakat iş güç kazanmaya gelince rahatlığının bir önemi kalmıyordu. İlk işi bir şekilde krallığın en önemli ve güçlü birliği olan Kızıl Birliğe katılmaktı. Daha sonra Kızıl Birlik içinde rütbe kazanarak krallıkta sözü geçen bir asker olmak istiyordu. Sonra bir şekilde Güney Kartal Krallığı'nın yönetimini ele geçirecekti. Tabi ki bunun tek yolu güçlü bir isyandan geçiyordu.


Haru Kızıl Birliğe geçtiği anda kendine yandaş toplayarak şu an ki yönetimi devirip başa geçmeyi planlıyordu.


Çünkü bütün gezegenin yönetimini ele geçirmek istiyorsa önce güçlü bir orduya sahip olmalıydı. Turnuva büyük bir arenada yapılacaktı. Arenanın çevresinde yüksekliği gittikçe artan üst üste on iki sıra vardı. Bu sıralar bir elips şeklinde ortada ki dövüş alanının çevresindeydi.


Kızıl Turnuva çok kapsamlı bir etkinlik olduğu için günlerce süren bir etkinlikti. Turnuvanın ilk aşamasında beş yüz katılımcıyı arenanın ortasına koydular. Öldürmediğin sürece rakiplerini istediğin gibi etkisiz hale getirebilirdin. Amaç turnuva için çok yüksek olan katılımcı sayısını güçsüzlerden temizleyerek turnuvayı izleyen önemli misafirlere iyi bir gösteri hazırlamaktı.


Bunun için arenada beş yüz kişiden yüz kişi ayakta kalana kadar dövüşeceklerdi.


Öldürmek dışında her şey serbestti. Haru diğerleri ile birlikte alana çıkınca eline normal bir kılıç aldı. Böyle önemsiz bir eleme aşaması için kılıcının gücünü ortaya çıkarmayı düşünmüyordu. Bu tarz elemelerde en mantıklısı kenara çekilerek beklemekti.


Zaten tecrübesiz ve güçsüz olanlar arka, arkaya elenmeye başlayacaktı. Belli bir sayıda güçlü insan kalınca asıl savaş o zaman başlayacaktı. Bunun için Haru gücünü harcamayı düşünmüyordu. Turnuvaya katılan otuz Kızıl Birlik askeri bir araya gelerek grup oluşturmuş herkesi teker teker avlıyorlardı. Bir süre herkes birbirine saldırırken artık geriye gelen üç yüze yakın kişi Kızıl Birlik askerlerine saldırmaya başlamıştı.


Çünkü diğerlerinin sayısı hızlıca azalırken Kızıl Birlik askerleri bir tane bile kayıp vermemişlerdi.


Haru kenarda bekleyerek daha fazla bir şey elde edemeyeceğini anlayınca iki grubun arasına girdi. Birbirleri ile savaşan iki grupta savaşı bırakarak Haru'ya bakmaya başladı. Kızıl Birlik askerlerinden bir tanesi Haru'ya doğru saldırıya geçti.


Asker büyük ihtimalle bir savaşçıydı. Çünkü uzun bir kılıç taşıyordu. Büyücüler hançer, kama gibi kısa silahları tercih ederdi. Haru kendisine doğru gelen Kızıl Birlik askerini Yolan Adımları tekniğini devreye sokarak hızlıca arkasına geçmiş ve ense köküne vurduğu kılıcın sapı ile etkisiz hale getirmişti. Arenada ki Kızıl Birlik askerlerinden biri kendinden geçtiği için elenmişti.


Kızıl Birlik askerleri basit bir eleme aşamasında kayıp verdiklerini görünce sinirlenmeye başladılar.


Bu durum onlar için çok büyük bir utanç kaynağıydı. Dördüncü halkadan birisi bir Kızıl Birlik askerini basit bir eleme aşamasında etkisiz hale getirmişti. Bunu hazmedemeyen diğerleri doğrudan Haru'ya saldırıya geçtiler.


Kızıl Birlik'ten olmayan diğerleri de Haru'nun yanında yer alarak Kızıl Birlik askerlerine saldırmaya başlamışlardı. Çünkü Haru'nun gücünü anlamışlardı. Eğer Haru'yu koruyabilirlerse daha fazla Kızıl Birlik askerini etkisiz hale getirerek turnuvada kazanma şanslarını arttırabilirlerdi. Ne kadar güçlü olursa olsun bir Kızıl Birlik askerindense dördüncü halkadan bir askeri rakip olarak tercih ederlerdi.


Bunun için Haru'yu korumaya başladılar. İki grup birbirine öncekinden daha şiddetli bir şekilde saldırmaya başladılar.


Eleme aşaması bittiğinde otuz Kızıl Birlik askerinden geriye yirmi yedi asker kalmıştı. Haru üç Kızıl Birlik askerini etkisiz hale getirmeyi başarmıştı. Tabi ki bunun için diğerlerinden yardım almıştı. Şu an ayakta kalan yirmi yedi Kızıl Birlik askeri, yetmiş iki katılımcı ve Haru vardı.


Turnuvanın ilk aşaması bitmişti. Geriye kalan yüz kişiyi ertesi gün bire bir karşılaşmalar bekliyordu. Bu yüz kişi bire bir düellolar yapacaklardı. Bu düelloların kazanan elli kişi bir sonra ki aşamaya geçeceklerdi. Bu aşamada on kişilik beş gruba ayrılacaklardı. Bu gruplar birinci halkanın içinde turnuva için yapılan bir labirente sokulacak ve labirente gizlenmiş bir eşyayı arayacaklardı.


Tabi ki bu labirent birçok tehlike ile doluydu. Eşyayı bulan ilk grubun içinde olan on kişi bir sonra ki aşamaya geçerken kalan kırk kişi elenecekti. On kişi bir sonra ki aşamada bire bir dövüşler yaparak beş kişiye düşeceklerdi.


Turnuvanın son aşamasında bire bir dövüşlerin kazananı olan beş kişi arenada aynı anda dövüşeceklerdi.


Ayakta kalan son kişi turnuvanın kazananı olacaktı. Birçok ödülün yanında Kızıl Birliğe katılma şansını elde edecekti. Haru kılıcını mümkün olduğu kadar gizlemeyi düşünüyordu. İyice zor bir durumda kalmadıkça kılıcını kullanmayacaktı.


Böylece diğer rakipleri onun sıradan ve güçsüz olduğunu düşüneceklerdi. Bu durum Haru'nun işine gelirdi. Ertesi gün yüz kişi bire bir dövüşlerde rakipleri ile eşleştirilmişti. Haru'nun arenada sıranın kendisine gelmesini beklerken bir yandan da düello yapanları izliyordu. İlk gün on düello yapılmıştı. Haru sıra kendisine gelmediği için hepsini izlemişti. Bu on düelloda on kişi elenmiş rakipleri olan on kişide kazanmıştı.


İkinci, üçüncü, dördüncü günlerde sıra Haru'ya gelmemişti. Haru sabırla her gün yapılan on düelloyu izlemiş ve rakiplerini hafıza sarayı sayesinde analiz etmeye başlamıştı. Dördüncü günün sonunda kırk düello yapılmıştı.


Beşinci gün son on düello yapılacak ve kazanan elli kişi sonra ki aşamaya geçeceklerdi.


Haru bire bir dövüşlerin son günüde yapılan düelloları izleyerek sırasını beklerken bir şey fark etti. Fark ettiği şey Yukia Nosu adlı bir Kızıl Birlik askeriydi. Bu asker doğu kampında bedenine acı çektirerek yere çökmesini sağlayan kırmızı kıyafetli kadındı.


Turnuvanın duyurusuna bakılırsa Kızıl Birlik'te oldukça yüksek bir rütbedeydi. Haru kadına öfkeyle bakmaya başladı. Onu intikamını almak için yerde ararken gökte bulmuştu. Fakat düello yaptığı rakip kendisi olmadığı için bu aşamada onunla savaşamazdı. O zamana kadar çoğunlukla ilgisiz kaldığı turnuva bir anda en önemli amacı haline gelmişti. Tabi ki bu amaç acımasızca intikam almaktı.


Haru özellikle Yukia'ya odaklanarak saldırı kombolarını ve kullandığı teknikleri hafıza sarayına depoladı. Özellikle ona yoğunlaşarak her hareketini analiz ediyordu. Düello bittiği zaman tahmin ettiği gibi Yukia kazanmıştı.


Kadın göründüğünden daha güçlüydü ve rakibin çok kısa sürede etkisiz hale getirmişti.


Haru bunları düşünürken turnuva sunucusunun "Sırada ki dövüş dördüncü halka doğu kampından Haru Johun, rakibi ise ikinci halkadan soylu Nizeth ailesinin üyesi olan Feung Nizeth arasında olacaktır" diyen sesini duydu. Sonunda sıra kendisine geldiği için arenanın ortasına ilerleyerek rakibini beklemeye başladı. Feung Nizeth arenaya gelerek tam karşısına çıktı.


Haru rakibini incelemeye başladı. Feung iki metre boyunda her tarafından kas fışkıran, elinde bir metrelik oldukça ağır bir gürz tutan bir savaşçıydı. Haru rakibinin oldukça güçlü aynı zamanda bir dev gibi olmasından oldukça yavaş olduğunu anladı.


Rakibinin darbelerinden kaçmayı başarırsa onu etkisiz hale getirebileceğini düşünüyordu.


Bu dövüş için kılıcını kullanmayı düşünmüyordu. Çünkü Yukia'ya kılıcı ile yapacağı şeyler vardı. Elinde ki ilkel silahı şöyle bir çevirerek ağırlığını tarttı. Sonra bu ilkel kılıcı kullanmasına gerek olmadığını düşündüğü için kılıcını yere attı. Bu aslında ince bir savaş hilesiydi. Rakibi etrafta bu kadar izleyici varken silahsız birine kendi silahı ile saldıramayacağı için o da silahını bırakmak zorunda kalacaktı.


Tabi ki bu durum Haru'nun işine gelecekti. Haru rakibinden daha hızlı olduğunu düşünüyordu.


Bunun için rakibinin saldırı kombosunu analiz ederken onu aynı zamanda yoracak ve boş bir anını bekleyecekti. Beklediği boş anı yakaladığında tek darbe ile bu düelloyu bitirmeyi planlıyordu. Feung rakibinin silahını yere attığını görünce öfkeden çılgına döndü.


Rakibi onu silahsız yenebilecek kadar küçümsemişti. Turnuvayı izleyen bu kadar kişiye karşı onu küçük düşürmüştü. O böyle bir şeyi affedemezdi. Hemen rakibi ile eşit olmak için elinde ki bir metrelik gürzü yere attı. Artık o da rakibi gibi silahsızdı. Daha sonra içinde saklayamadığı kadar büyük bir öfkeyle kendinden küçük görünen rakibine doğru koşmaya başladı.


Haru tam tahmin ettiği gibi rakibinin silahını bırakmasına sevinmişti.


Yolan Adımları tekniğini devreye sokarak kendisine doğru koşan Feung'u atlattı. Feung hızlıca onun yanına gelerek arka, arkaya yumruklar savurmaya başladı. Haru ise hız tekniği sayesinde bu yumruklardan kolayca kaçıyordu. Bu şekilde bir süre darbelerden kaçınmaya devam etti.


Rakibini iyice yorduğunu düşünen Haru dantianında ki gücün büyük bir kısmını sağ yumruğuna toplayarak rakibinin analiz ettiği kombosunu üzerinde uygulamasını bekledi. Feung'un kombosu neredeyse boşluksuz ve oldukça hızlı bir komboydu. Rakibinin sürekli savunmaya geçmesi için zorladığından saldırı yapmasına fırsat tanımıyordu. Haru bu kombonun dördüncü darbesinde bir boşluk bulmuştu.


Bu boşluk Feung dördüncü darbede sol yumruğunu attıktan sonra sağ tarafında böbreklerinin olduğu kısımda bir boşluk meydana geliyordu.


Bunun sebebi beşinci darbesini sağ yumruğunu gererek atıyor olmasıydı. Haru bu boşluğa vurmayı başarabilirse rakibini etkisiz hale getirebilirdi. Artık onunda kendi kombosunu uygulamasının zamanı gelmişti.


Feung dördüncü darbeden sonra aynı boşluğu verince Haru sağ yumruğunu rakibinin sağ böbreğinin olduğu yere geçirmişti. Feung aldığı darbe ile birlikte gerdiği sağ yumruğu havada kalmıştı. Haru rakibinin bir anlık dalgınlığından istifade ederek Feung'un çenesinin altına güçlü bir yumruk geçirdi. Daha sonra da rakibinin yüzüne doğru çok hızlı bir şekilde yumruk atmaya başladı.


Bu sefer savunmaya geçmek zorunda kalan taraf Feung olmuştu. Çünkü Haru en ufak bir boşluk vermeden muhteşem bir kombo ile rakibine aralıksız saldırıyordu. Haru önce sağ, sonra sol, sonra tekrar sol yumruğunu Feung'a geçirerek kombosuna devam ediyordu.


Bir anlığına hızını düşürerek kombosunu oldukça yavaş bir hale getirdi.


Yine bir savaş hilesine başvurarak rakibini kandırmayı amaçlıyordu. Feung bu tuzağa düşerek rakibinin yorulduğunu ve dikkatinin dağıldığını zannetti. Bunun için Haru'nun yavaşlayan kombosunun arasından sıyrılarak Haru'ya güçlü bir yumruk atmaya çalıştı. Fakat Haru bu anı beklediği için hemen Feung'un açığa çıkan yüzüne önce sağ, sonra sol, sonra tekrar sol yumruğunu hızlıca geçirdi.


Feung yediği balyoz gibi ağır darbelerle birlikte ayakta zor dururken Haru kombosunun son vuruşuna hazırlandı. Bu vuruş rakibine doğru tek ayak üzerinde havaya sıçrayarak bedenini tam tur havada döndürüp güçlü bir tekme atmaktı.


Şu an ki dövüş stili tamamen Ko savaş stilinden oluşuyordu.


Sersemlemiş rakibinin önünde tek ayağı ile havaya sıçrayarak bedenini tam tur havada çevirip, dantianından yolladığı enerji ile güçlendirdiği tekmesini Feung'un suratına attı. Tekme ile birlikte iki metrelik dev rakibi en az üç metre geriye savrularak yere devrildi. Bir daha da yerden kalkamadı. Haru düşündüğünden daha fazla enerji harcamış olsa da muhteşem kombosu ile rakibini etkisiz hale getirmişti.


Haru'nun dövüşünün ardından yapılan düellolarla birlikte içinde Haru'nun da bulunduğu elli kişi bir sonra ki aşamaya geçmişlerdi.


Haru günün yorgunluğuyla katılımcılar için ayrılan binaya girerek kendi odasına çıktı. Odasında ertesi gün için meditasyon yapıp dantianını enerji ile doldurduktan sonra yattı. Turnuvayı kazanmaktan daha çok önemsediği şey Yukia'dan intikamını almaktı.


Bunun için güçlü olmak zorundaydı. Haru kendisi için düzenlenen oyunlardan habersiz bir şekilde uyuyordu. Oysa kazanan elli kişilik grubun içinde olan dokuz kişilik Kızıl Birlik askerleri ve askerlerin içinde ki en yüksek rütbeli olan Yukia aralarından üç askerin eleme aşamasında elenmesini sağladığı için Haru'yu etkisiz hale getirmenin planını kuruyorlardı.


Bunu yapmak için yarın ki labirent müsabakasında hakeme yüksek miktarda rüşvet vererek Haru'nun dokuz Kızıl Birlik askerinden oluşan takıma gelmesini sağlayacaklardı. Böylece Kızıl Birlik askerleri ve Haru aynı takımda olacaklardı.


Dokuz Kızıl Birlik askeri bir araya gelerek labirentte uygun ortamı buldukları anda Haru'yu etkisiz hale getirerek turnuvadan elenmesini sağlayacaklardı.


Ertesi gün bir sonra ki aşamaya geçilmiş elli kişi onar kişiden oluşan beş gruba ayrılmıştı. Haru Yukia ve Kızıl Birlik askerlerinin olduğu gruba denk düşmüştü. En istemediği şey yine başına gelmişti. Diğer kişiler gruplaşa hareket ederken Haru onlara olan düşmanlığı yüzünden tek başına hareket etmek zorunda kalacaktı. Bütün gruplar labirente girerek kazanmalarını sağlayacak eşyayı aramaya başlamışlardı.


Kimseye eşyanın ne olduğu söylenmemişti. Haru labirente girer girmez Yolan Adımları tekniği ile diğerlerinden ayrılmıştı.


Labirentte ki tuzaklar oldukça tehlikeli ve gelişmiş olsa da Haru'ya zarar vermekten çok uzaktı. Çünkü bu tuzaklar ona çok ilkel ve basit geliyordu. Ko Gezegeni'nde aldığı tuzak eğitimi yanında bu tuzaklar onun için bir hiçti.


Zaten Ko'ların nesillerden beridir birbirlerine aktardıkları bilgiler sayesinde her türlü tuzak hakkında bilgi sahibiydi. Bunun için labirenti duraksamadan geçip labirentin ortasında olan kayıp eşyayı bulmayı başarmıştı. Bu eşya ağzı mavi bir iplikle bağlanmış olan bir torbaydı. Haru torbayı aldığı gibi labirentten dışarı çıkmıştı. Bu aşamayı Haru sayesinde Kızıl Birlik askerleri kazanmıştı.


Artık turnuva gittikçe sona doğru yaklaşırken Haru'dan ve içlerinde Yukia'nın de bulunduğu dokuz Kızıl Birlik askerinden başka kimse kalmamıştı. Bundan sonra ki aşama bire bir dövüşlerdi.


Kızıl Birlik askerleri kura çekilip birbirlerine rakip oldukları anda rütbesi düşük olan askerler pes etmişlerdi.


Böylece geriye sadece Haru ve turnuvaya katılan Kızıl Birlik askerlerinin en yüksek rütbelisi olan Yukia kalmıştı. Turnuva sunucusunun "Bire bir dövüşlerin sonuncusu dördüncü halka doğu kampından Haru Johun ve Kızıl Birlik'ten en yüksek üçüncü rütbeli Yukia Nosu arasında olacaktır" sesini duyan Haru belinde ki kırmızı kılıç sapına uzandı.


Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum