Bölüm 13 - Güney ve Batı
Haru güney kampının toplanma alanına ulaşmak için ormanda güneye doğru yönelmiş hiç dinlenmeden yoluna devam etmişti. Güney kampının toplanma alanına vardığı zaman terk edildiğini gördü. Anlaşılan güney kampı askerleri batı kampının toplanma alanına taşınmışlardı. Haru boş alandan mola vererek ne yapacağını düşünmeye başladı.
Doğu kampı askerleri sekiz kuzey kampı askerinin cesedi ile karşılaşınca ve Haru'nun yokluğunu fark edince ilk gidecekleri yer batı kampı olacaktı. Çünkü büyük ihtimalle intikam isteyeceklerdi. Haru'nun kaybolmasını ve kuzey kampı askerlerinin öldürülmesinden onları sorumlu tutacaklardı.
Haru batı kampına şimdilik saldırmayı düşünmüyordu. Tekniğini kimsenin öğrenmesine izin veremezdi.
Kendi takım arkadaşlarına saldıramayacağı için onların yanında tekniğini kullanmayı göze alamazdı. Bunun için ormanın içinde tek başına saklanarak iki grubun birbirleri ile sürekli savaşmasını ve iyice zayıf düşmesini bekleyecekti. Kendi kampında ki bütün askerler öldüğü veya iki gruptan biri yenildiği zaman ortaya çıkacak ve onlarla savaşarak ellerinde ki bütün enerji kristallerini alacaktı.
Bu sırada boş durmadan ormanda kaynak canavarı avlayacak ve enerji kristali toplayacaktı.
Dantianı sayesinde Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini üç kez kullanabiliyordu. Bu sayede karşısına büyük bir grup çıkmadığı sürece bütün kaynak canavarlarını öldürebilecek bir güce sahipti. Ormanda araştırma yapmak için gezmeye başladı.
Hafıza sarayı sayesinde gezdiği yerleri bir daha unutmuyordu. Böylece kaynak canavarı ormanını kafasında haritalandırıyordu. Ormanı dikkatle inceliyor stratejik noktaları ezberliyordu. Ayrıca kendisi için oluşturduğu dinlenme alanının yüz metrelik civarına çeşitli tuzaklar kuruyordu. Artık yalnız olduğu için korunmasız bir anda saldırı almayı göze alamazdı. Orman türlü tehlikelerle doluydu.
İki grubunda gelemeyecekleri kadar derin bir kısma dinlenme alanını ve çevresine tuzaklarını kurmuştu.
Bu alanda güney kampı askerlerinin toplanma alanında kalan birkaç eşyasını ve kendi yaptığı eşyaları barındırıyordu. Bu eşyalar arasında çeşitli boylarda sivri tahtadan mızraklar, yemek pişirmek ve tüketmek için birkaç tahtadan eşya ve tehlike anında üzerine çıkarak bir ağacın tepesine ulaşabileceği tahtadan bir merdiven vardı. Ormanın çok büyük bir kısmını haritalandırmayı başarmıştı.
İki gruba ne olduğunu bilmiyordu. Fakat şu an için onları önemsemiyordu. Her gün düzenli olarak kaynak canavarı avına çıkıyor elde ettiği enerji kristallerini dinlenme alanında depoluyordu. Bu şekilde günler geçti.
( 18 gün sonra )
Haru geçen günlerle birlikte sayısı elli olan enerji kristallerinin sayısını yüz yetmiş iki taneye çıkarmıştı. Tekniği sayesinde karşısına çıkan kaynak canavarlarını bir, bir öldürmeye başlamıştı. Haliyle bir süre sonra ormanın bulunduğu kısmında kaynak canavarı sayısı önce azalmış sonra ise tamamen bitmişti. Kaynak canavarları ormanın diğer bölümlerine doğru göç etmişlerdi.
Haru kimseyle karşılaşmayı göze alamadığı için ormanın bulunduğu bölgesinden ayrılamıyordu.
Kaynak canavarları sayesinde beslenme gibi bir sorunu yoktu. Onu düşündüren tek şey geriye kalan yüzlerce enerji kristalini nasıl bulacağıydı. Bir şekilde kaynak canavarlarını ormanın belli bir kısmına hapis etmenin bir yolunu bulsa tekniği sayesinde hepsini öldürebilirdi.
Fakat bunu nasıl yapacağı konusunda bir fikri yoktu. Enerji kristallerini koyduğu torbadan çıkartıp saydığı bir gün aklına bir fikir geldi. Bu fikir oldukça riskliydi. Ya eğitimi kazanmasını ya da kaybetmesini sağlayacak kadar riskliydi. Haru aklına başka bir fikir gelmediği için aklında ki planı uygulamaya koyuldu. Önce üç kez üst üste Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini kullanarak ortaya altı tane bir metrelik güç küresi çıkardı. Bu küreleri bir araya getirerek altı metrelik bir güç küresi elde etti.
Bu küreyi deneme yapmak amacıyla dinlenme alanından uzak bir noktada toprağa gönderdi.
Amacı bu kürenin toprağı yarıp yaramayacağını anlamaktı. İlk yaptığı denemede toprak az da olsa yarılmıştı. Fakat yetersizdi. Bundan daha fazlasına ihtiyacı vardı. Bir süre meditasyon yaptıktan sonra Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini üç kez daha kullandı.
Bu sefer önünde ki altı tane enerji kristalinin içinde ki gücü yok ederek dengeyi sağlamıştı. Her enerji kristali bir tane güç küresine denk geliyordu. Bu sefer aynı şeyleri arka arkaya uygulayarak on iki metrelik bir güç küresiyle deneme yaptı. Bu güç küresini oluşturmak için çok zorlanmıştı. İkinci denemesinde toprağın istediği boyutta ve derinlikte yarıldığını fark etti.
Aklında ki plan toprağı belli bir hat boyunca yararak ormanı önce iki sonra da dört parçaya bölmekti.
Toprak yarıldığı için kaynak canavarları üzerinde bulundukları parçalardan diğer parçalara geçemeyeceklerdi. Bu sayede kısıtlı bir alanda kalacaklardı. Haru o alanların hepsini gezerek bulduğu kaynak canavarları öldürecekti.
Bu planın bir diğer artısı da iki grubun bulunduğu parçadan diğer parçalara geçemeyecek olmasıydı. Böylece Haru özgürce ve birilerine yakalanma korkusu olmadan ormanda istediği gibi gezecekti. Tabi ki bu sınırları oluşturmak için elinde ki enerji kristallerinin büyük bir kısmından vazgeçmek zorunda kalacaktı. Fakat başarılı olursa buna değeceğinden emindi.
Bir hafta boyunca sınırları oluşturmak için uğraştı. Bu bir haftada meditasyondan ve teknik kullanımından başka bir şey yapmadı.
İşini bitirdiği zaman elinde otuz iki tane enerji kristali kalmıştı. Fakat ormanı dört parçaya bölmeyi başarmıştı. Parçalardan birinin üzerinde birbirine düşman olan iki grup vardı. Böylece diğer üç parça Haru'nun kullanımına açılmıştı.
Şimdi tek yapması gereken diğer parçalara geçmenin bir yolunu bulmaktı. Bunun için iki gün uğraşarak ve tekniğini kullanarak ağaçlardan oluşan bir köprü yapmıştı. Bu köprünün alt kısmına yaptığı dört tekerlek ile taşınabilir hale gelmesini sağlamıştı. Böylece gittiği yerlere köprüyü de götürdüğü sürece diğer parçalara sorunsuz bir şekilde geçecekti. Parçaların arasında oluşturduğu yarıkların boyu beş metre olduğu için Haru bir kaynak canavarının oradan geçebileceğine ihtimal vermiyordu.
Fakat diğerleri savaşmazlarsa tıpkı Haru gibi bir köprü yaparak diğer parçalara geçiş yapabilirlerdi.
Haru bu ihtimal yüzünden olabildiğince acele ediyordu. İçinde bulunduğu parçada bir tane bile canlı kaynak canavarı kalmamıştı. Yaptığı avlar sayesinde şu an doksan enerji kristaline sahipti. Haru köprü sayesinde bir sonra ki parçaya geçerek orada avlanmaya başlamıştı.
Bu avlar ve yaptığı meditasyonlar sırasında altıncı seviyeye ulaşmıştı. Bu sayede Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini dört kez kullanabilir hale gelmişti. Zor durumlarda enerji kristallerini güç kürelerine çevirmekten çekinmiyordu. Bu şekilde ikinci parçanın üzerinde ki bütün kaynak canavarlarını avlamıştı. Artık elinde iki yüz seksen beş tane enerji kristali vardı.
Haru ormanın üçüncü parçasına geçmişti. Bu parça aynı zamanda ormanda ki kaynak canavarlarının çok büyük bir kısmının içinde olduğu parçaydı. Çünkü hepsi bu parçaya göç etmişti. Haru bu kısımda zorlanacağı için farklı bir yol izlemeye karar verdi.
Kaynak canavarları bir aradayken aşırı güçlüydüler. Fakat sayıları azalınca kolayca yeniliyorlardı.
Bunun için Haru içinde olduğu üçüncü parçayı enerji kristallerinin içinde ki gücü tekniği ile kullanarak sekiz parçaya böldü. Dört diklemesine dörtte yanlamasına böldüğü parça da mecburen kaynak canavarları da bölünmek zorunda kalmıştı.
Kaynak canavarları bölünmesine rağmen Haru için hala büyük bir tehdit oluşturuyorlardı. Bunun için Haru onların olduğu parçalara geçmeden uzaktan güç küreleri ile saldırmakla yetiniyordu. Bu sayede üç parçayı tamamen temizlemişti. Elinde ki enerji kristalleri sürekli artmasına rağmen aynı zamanda tekniği için kullandığından bir yandan da azalıyordu. Haru enerji kristallerinin çok azalmamasına dikkat ediyordu. Çünkü eğitimi kazanması için bin enerji kristali bulması lazımdı. Şu an elinde beş yüz seksen sekiz tane enerji kristali vardı.
Yarısından çoğunu toplamış gibi gözükse de sekiz parçadan kalan beş parçayı temizlerken büyük bir kısmını harcayacaktı. Bu şekilde geçirdiği dokuz günden sonra ormanın iki düşman grubun içinde bulundukları parça hariç bütün parçalarını kaynak canavarlarından temizlemeyi başarmıştı.
Artık elinde ki enerji kristalinin sayısı sekiz yüz yetmiş beşe ulaşmıştı. Bulması gereken yüz yirmi beş enerji kristali kalmıştı.
Bu enerji kristallerini bulabileceği tek yerse ormanın girmediği tek parçasıydı. Bu parça aynı zamanda üzerinde iki düşman grubun olduğu parçaydı. Haru bu parçaya girdiği anda tekniğini görülme riskinden dolayı kullanamazdı.
Tekniği olmadan hem insan hem kaynak canavarlarına karşı savaşması çok zordu. Fakat eğitimi kazanmak için bunu yapmaya mecburdu. Ne ormana verdiği büyük zararı ne de öldürdüğü yüzlerce kaynak canavarını umursuyordu. Tek umursadığı şey eğitimi kazanmaktı. Köprüsünü son kez kullanarak düşman grupların bulunduğu parçaya geçti. Daha sonra da köprüsünü parçalayarak yok etti.
Bu parçadan başarıya ulaşana kadar çıkması mümkün değildi.
Bunun için artık o köprüye ihtiyacı kalmamıştı. Ormanın içinde gizlenerek ilerlemeye ve içinde bulunduğu parçayı haritalandırmaya başladı. Bu sayede bir kez geçtiği yeri bir daha unutmuyordu. Bu şekilde parçanın içinde gezdikten sonra havanın kararmasıyla birlikte bir ağacın üstüne çıkarak uyumaya başladı. Gelişmiş duyuları sayesinde en ufak bir sesi bile duyduğu için bir sorun yoktu.
Uykusu sırasında duyduğu değişik sesler ve acı dolu çığlıkla birlikte hemen gözlerini açarak etrafı incelemeye başladı. Gözleri diğer duyuları ile birlikte geliştiği için karanlıkta oldukça iyi görebiliyordu. Bir süre sonra üç ateş parçasını fark etti.
Bu parçalar kendisine doğru yaklaşıyordu. Haru üzerinde bulunduğu ağacın daha üstte ki dallarına ses çıkarmadan tırmanmaya başladı.
Duyduğu ses bir kaynak canavarına ait olsa hemen hallederdi. Fakat yanlarında ateş taşımalarında onların insanlara ait olduğunu anlamıştı. Hangi gruba ait olduklarını öğrenene kadar mecburen saklanması gerekiyordu. Doğu kampı askerlerinden birileri varsa onları öldüremeyeceği için ortaya çıkarak tekniğini kullanamazdı. Fakat batı veya güney grubundan askerler varsa o zaman onlara saldırabilirdi.
Çünkü tekniğinin ortaya çıkması gibi bir ihtimal yoktu. Sonuçta ölüler konuşamazlardı.
Haru ağacın altına gittikçe yaklaşan grubu fark etti. Grupta ki kişiler sarı kıyafetler giyiyorlardı. Haru onların doğu kampı askerleri olduğunu anlamıştı. Bu yüzden onlar buradan gidene kadar saklanmak zorundaydı.
Hızlıca onları inceledikten sonra iki şeyi fark etti. Sayıları on iki olan doğu kampı askerleri yedi kişiye düşmüştü. Üstelik içlerinden biri ağır yaralıydı. Haru hafıza sarayında ki anatomi bilgileri sayesinde yaralı olan askerin çok geçmeden öleceğini anlamıştı. Doğu kampı askerleri böylece kendisiyle birlikte yedi kişi kalacaklardı. Karşı grup en son yirmi kişiydi.
Eğer sayılarında büyük bir azalma olmadıysa oldukça tehlikedeydiler.
Bunun için Haru doğu kampı askerleri bulunduğu ağacın altından uzaklaşır uzaklaşmaz hemen batı kampı askerlerinin toplanma alanına gitti. Gece vakti olduğu için nöbetçiler dışında hepsi uykuda olmalıydı. Bu şekilde onları etkisiz hale getirme şansı artıyordu.
Haru batı kampının toplanma alanına yaklaştığı sırada diğerlerini koruyan on tane nöbetçi fark etti. Tekniğini kullanarak hepsini aynı anda etkisiz hale getirmesi mümkün değildi. İçlerinden biri öldüğü anda diğerleri alarm durumuna geçerlerdi. Üstelik tekniğini gören bir asker ormana kaçarsa Haru çok büyük bir sorunla karşı karşıya kalırdı. Bunun için onlara saldırmadan izlemeye başladı.
Her iki saatte bir aralarından iki kişi nöbet değiştiriyordu. Bu sayede alanda sürekli en az sekiz nöbetçi kalıyordu.
Bu savunmayı kim hazırladıysa oldukça iyi bir iş çıkarmıştı. Haru ne yaparsa yapsın bu işi sessizce halledemeyeceğini anladı. Onlara fazla yaklaşmadan yere arka arkaya on beş tane enerji kristalini belli aralıklarla dizdi. Daha sonra da bulunduğu yerden bir taş parçasını nöbetçilere attı.
Nöbetçiler taş parçasının atıldığı yere doğru harekete geçtiler. Bu sayede toplanma alanı kısa bir an için olsa da savunmasız kaldı. Haru toplanma alanına sızarken nöbetçiler yerlerde bir sürü enerji kristali buldukları için mutlu olmuşlardı. Hatta açgözlülüklerinden daha fazlasını aramak için ormana dağılmışlardı. Haru askerlerin savunma planını yapan kişiden daha az zeki olmalarına memnun olmuştu.
Çünkü on beş tane feda ettiği enerji kristaline karşılık şu an elinde bir torba dolusu enerji kristali vardı.
Haru toplanma alanında herkesin uyumasından faydalanarak enerji kristallerini sakladıkları yeri bulmuş ve bütün enerji kristallerini ele geçirmişti. Torbada ihtiyacı olan yüz kırk enerji kristalinden çok daha fazlası olduğu için görevini tamamlamıştı.
Artık elinde iki torba dolusu enerji kristali vardı ve sayıları bini geçiyordu. Haru kaynak canavarı ormanından çıkmak için ormanın sınırına doğru yürümeye başladı. Kendisi ormandan çıktığı anda onunla birlikte doğu kampı askerleri de eğitimi kazanmış olacaklardı. Bu enerji kristalleri Haru'ya büyük bir avantaj sağlayacaktı. Bunların bir kısmını sağ kalan doğu kampı askerlerine verecekti.
Bunu onlara borçluydu. Çünkü onlar olmasa kuzey kampı askerlerine esir düştüğü sırada öldürülmüş olurdu.
Öldürülmek onun için sorun değildi. Fakat planlarını geciktirdiği bir gerçek olduğu için ölmeyi tercih etmiyordu. Haru kaynak canavarı ormanından dışarı çıktığı anda ormanın dışına kurulan büyük çadırlarla karşılaştı.
Bu çadırlarda her kampın askerleri ve müdürleri vardı. Ayrıca Kızıl Birlik'ten bazı askerlerde bu mücadeleyi izlemeye gelmişti. Haru elinde ki iki torba dolusu enerji kristalini karşısına çıkan görevliye teslim etti. Daha sonra da çadırların ortasında bulunan büyük alanda beklemeye başladı. Torbalar alana boşaltıldığı anda yüzlerce değişik renklerde parıl, parıl parlayan enerji kristalleri gecenin karanlığına bir nebze olsun ışık saçmıştı. Alanda ki çoğu kişi enerji kristallerini hayranlıkla süzerken görevli tarafından hepsi sayıldı.
Sayım bittiği zaman Haru'nun getirdiği enerji kristali sayısının bin beş yüz yirmi sekiz tane olduğu görüldü. Bu gerçekten büyük bir miktardı. O gece eğitimin kazananı doğu kampı ilan edildi.
Sabaha kadar ormana giren birçok asker diğer askerleri kaynak canavarı ormanından çıkardılar.
Doğu kampı askerleri sayıları az olmasına rağmen eğitimi kazandıklarını ve öldüğünü sandıkları Haru'yu karşılarında görünce neye uğradıklarını şaşırdılar. Haru orada sağ kalan yedi doğu kampı askerinin her birine yüz tane enerji kristali verdi. Elinde sekiz yüz yirmi sekiz tane enerji kristali kalmıştı. Doğu kampının diğer askerleri ve müdürü tarafından tebrik edilen Haru'nun aklında ki tek şey Kızıl Turnuva'dan önce yeni silahını yapmak ve silah güçlendirme iksiri ile güçlendirmekti.
Comment Now
0 yorum