Bölüm 11 - Kadim Azarath
Haru duyduğu sese nasıl cevap vermesi gerektiğini düşünüyordu. Fakat daha cevap vermeye fırsatı olmadan ses ona "Ben her türlü gücün efendisi, gücü var eden veya yok eden Kadim Azarath'ım. Sen benim sonsuzluğum da ki yeni duraklardan birisin. Her türlü enerjiye ve güce hükmetme gücü yani ben şu an senin emrindeyim. Fakat seni uyarıyorum dengeyi bozarsan yok olursun." dedi.
Haru o kadar şaşırmıştı ki ne yapacağını bilmiyordu. Hiç gücü olmadığına inanıyordu. Hatta bunun yüzünden sürgün edilerek bu ilkel gezegende yaşamak zorunda bırakılmıştı. Oysa şimdi ona gelmiş geçmiş en üstün güç ona emrinde olduğunu söylüyordu.
Bu durum Haru için bile oldukça büyük bir olaydı. Ko'ların nesillerden beridir yaptıkları bilgi aktarımında ki bilgileri araştırmaya başladı.
Hükmetme gücü ile ilgili bir şeyler bulmayı umuyordu. Fakat en ufak bir şey bulamadı. Bu sırada yeni kullanıcısının konuşmayacağını anlayan Azarath kaldığı yerden devam ederek "Sana her şeyi anlatmam mümkün değil, fakat bedenin gelişmemiş bir ırka ait olsa da ruhun üstün bir ırka ait olduğu için hafıza sarayına bu bilgileri yükleyebilirim. Bunun için beni kabullenmen gerek" dedi.
Haru Azarath'ın söylediklerini biraz düşündükten sonra bir zarar görmeyeceğini aksine aklında ki soruların çözüme kavuşacağını düşünerek "Seni kabul ediyorum Kadim Azarath" dedi. Bu sözlerinin ardından bulunduğu yerden ayrılarak bilincine geri kavuştu.
Meditasyonu bilincine kavuştuğu anda bozulmuştu. Zaten birkaç saniye sonra da gittikçe artan şiddette baş ağrısı çekmeye başladı.
Sanki içeride beynini milyonlarca kez arka arkaya bıçaklıyorlardı. Haru ne kadar direnmek istese de çektiği baş ağrısı yüzünden oluşan acı onun diğer insanlara göre onlarca kat fazla olan acı eşiğini geçerek bayılmasını sağladı.
Haru bayıldığı sırada Azarath kendisiyle ilgili bütün bilgileri ve hükmetme gücünün neler yapabileceğini belirten bilgileri Haru'nun hafıza sarayına zorla yerleştiriyordu. Bu işlem zorla yapıldığı için Haru aktarılan bilginin boyutu arttıkça daha fazla acı çekiyordu. Azarath evrenlerin başlangıcından beri var olan ve büyük yok oluşa kadarda varlığını sürdürecek olan kadim bir güçtü.
Bu yüzden sayısı bir evrende ki bütün gezegenleri dolduracak kadar çok efendisi olmuştu.
Evrenin başlangıcından beridir yaşanan bütün olayları, savaşları, yıkımları ve yeniden yapılışları biliyordu. Şimdi bundan önceki ve bundan sonra ki her efendisine yaptığı gibi yeni efendisine de sahip olduğu tüm bilgiyi aktarıyordu.
Tabi ki bu bilginin boyutu korkunçtu. Zaten onu yani hükmetme gücünü kullanmanın çok ağır bedelleri vardı. Birçok efendisi bu bedellerin altında ezilmişti. Kimisi intihar etmiş, kimisi de benliğini kaybederek delirmişti. Yeni efendisi kendi şansızlığına bütün evrenlerin arasında ki en gelişmemiş ırklardan birinin bedenindeydi. Bu beden o kadar zayıftı ki şu an ki gücünün yüzde birini bile kullanamazdı.
Bunun için efendisi güçlenene ve daha gelişmiş bir bedene kavuşup kendisini kontrol edebilecek hale gelene kadar ona efendisi olduğunu söylemeye gerek duymuyordu. Hatta Azarath yeni efendisinin de tıpkı birçokları gibi delirenler kervanına katılacağını düşünüyordu.
Azarath bu zamana kadar sarı bir güç topu şeklinde kaldığı formunu yeni efendisinin kendisini kabul etmesiyle birlikte kaybetmişti.
Artık efendisinin ruhuyla bütünleşmiş formsuz bir hale gelmişti. Efendisi ölene kadarda bu şekilde kalmaya devam edecekti. Efendisinin ruhuyla birleştiği anda onunla ilgili tüm gerçekleri kim olduğunu, ne amaçladığını öğrenmişti. Çünkü ikisi de artık bir bütün olmuştu. Azarath tıpkı efendisi gibi içinde bulundukları bedeni yetersiz buluyordu. Bu beden onun gücünün en ufak bir kısmına dayanamazdı.
Bu durumda efendisinin kendi gücünü kullanmasına engel oluyordu.
Ne kadar yapmak istemese de bu gücü şartlandırmak zorundaydı. Çünkü tam gücünü efendisi kontrol edemezse ortaya çıkacak yıkım içinde bulundukları evreni bile yok edebilirdi. Böylece o yeniden güç özünün içine hapis olarak yeni efendisini beklerdi.
Fakat bunu beklemek oldukça sıkıcı olduğu için mümkün olduğunca bir daha güç özünün içine dönmek istemiyordu. Bu yüzden yeni efendisinin yok olmamasını sağlayarak aralarında ki bağın kaybolmamasını sağlamalıydı. Yeni bir evren ve yüz binlerce çeşitli ırkı var edecek bir potansiyeli olmasına rağmen güç özü tarafından ve oradan kurtulduğu zamanlarda efendileri tarafından sınırlandırılmak onu öfkelendiriyordu. Yeni efendisini de yetersiz görse de içinde ki büyük intikam hırsının işine yarayacağını fark etmişti.
Sahip olduğu gücü şartlandırarak efendisinin anlayabileceği bir forma sokmalıydı.
Bunun için sahip olduğu gücün yüzde birini yeni efendisinin hafıza sarayında ki bilgilerinden öğrendiği, şu an üzerinde bulundukları gezegen de kullanılan bir tekniğe çevirdi. Bu tekniğe kendi ismini verdi. Çünkü içinde ki güç ile oluşmuş bir teknikti.
Aslında kendisine kalsa bir savaş formu şeklinde olmayı tercih ederdi. Fakat efendisinin sahip olduğu beden bunu bile kaldıramaz anında binlerce parçaya ayrılarak yok olurdu. Bunun için mecburen en ilkel şartlandırmalardan biri olan teknikle yetinmek zorunda kalmıştı. Teknik tamamen oluştuğu zaman ismini efendisinin hafıza sarayına yerleştirdi.
Daha sonra da yapacak başka bir işi kalmadığı için efendisinin ruhunun gerilerine çekilerek büyük bir tehlike anında ortaya çıkmak üzere derin bir uykuya daldı. Haru gözünü açtığı zaman odasına giren ışığı fark etti.
Başı şiddetli bir şekilde ağrıyordu. Kendini biraz toparlayınca yaşadığı şokla olduğu yerde donarak kaldı.
Çünkü hafıza sarayı beş yüz kat daha fazla büyümüş ve gelişmişti. Hafıza sarayını bu kadar fazla bir şekilde dolduracak bilgiyi nasıl bulduğunu hatırlamıyordu. Kendini biraz zorlayınca bir şeyler hatırlamaya başladı. Aklına gelen son şey Kadim Azarath'ı kabul ettiğiydi.
Sonrası derin bir karanlıktı. Hafıza sarayında ki bilgileri hızlı bir şekilde tarayan Haru neye uğradığını şaşırdı. Çünkü var olan bütün evrenlerin geniş bir tarihi şu anda hafıza sarayındaydı. Bu bilgiler tek başına bir evreni içinde ki her şeyle birlikte satın almasına yeterdi. Tabi ki bunun için bu bilgileri satabileceği gelişmiş bir ırka ait galaksi sisteminde olmak zorundaydı.
Bilgileri biraz daha inceleyen Haru hükmetme gücünü ve potansiyelini öğrendiği zaman öncekinden daha fazla şaşırdı. Bu güç geliştirilirse satın almasına gerek kalmadan bir değil milyonlarca evreni baştan var edebilirdi.
Fakat incelemelerine devam ettiği sırada Kadim Azarath'ın dengeyi bozmakla ilgili söylediklerinin ne anlama geldiğini çözdü.
Evrende her şey muhteşem bir denge içinde kurulmuştu. Bu dengenin bozulması kitlesel bir yok oluşun başlamasına sebep olurdu. Bunun için hükmetme gücüyle bir şeyler yapacağı zaman dengeyi kurmak zorundaydı. Yani bir gezegeni var ediyorsa başka bir gezegeni yok etmek zorundaydı. Aynı şey bir ırk için hatta gezegenin içinde ki bir taş için bile geçerliydi.
Hükmetme gücüyle bir taşı yok ediyorsa başka bir taşı var etmeliydi. Yoksa o ufacık taş bile dengeyi bozardı. Haru hafıza sarayında ki bilgileri inceledikçe bu gücün hem potansiyeli hem de dengeyi kurmazsa oluşturacağı tehlike karşısında hayrete düşüyordu.
Hafıza sarayını incelemeyi bitirdiği sırada ilginç bir isim buldu.
Bu isim Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme'ydi. Haru bunun Kadim Azarath ile bir ilgisi olduğunu anlamıştı. Fakat bu ismin hafıza sarayında ne işi olduğunu çözemiyordu. İsmi incelediği sırada hafıza sarayında ki bilgileri taramayı bitirmişti.
Tarama bittiği zaman aslında ismini öğrendiği şeyin on tane seviyesi olan bir teknik olduğunu anlamıştı. Haru hafıza sarayında ki bilgiler sayesinde Kadim Azarath'ın ona hükmetme gücünün çok küçük bir bölümünü kullanabilmesi için bir teknik şeklinde verdiğini anladı. Çünkü Haru'nun hafıza sarayında ki bilgiler doğruysa ki Haru doğru olduğuna emindi. Bu güç şu an sahip olduğu bedeni toz haline getirerek yok ederdi.
Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniği şu an birinci seviyedeydi. Bu seviyede teknik büyüklüğü bir metreyi geçmeyen küre şeklinde ki bir gücü yok etmesini ve var etmesini sağlıyordu. Tabi ki her durumda dengeyi kusursuz bir şekilde korumak zorundaydı.
Teknik asıl gücün çok küçük bir parçası olduğu için gücü şekillendirmek ve olmayan bir şeyi var etmek mümkün değildi.
Asıl hükmetme gücüyle bir evren bile var edilebilirken bu tekniğin onuncu seviyesine gelmeden herhangi bir nesneyi bile var etmek mümkün değildi. Ancak saf gücü oluşturmak ve yok etmek mümkündü. Bu güce bir şekil vererek herhangi bir nesneye döndüremiyordu. Haru bu gücün çok tehlikeli olduğuna karar verdiği için gerçekten zor durumda kalmadığı sürece kullanmamaya karar verdi.
Hafıza sarayını incelemeyi bitirince odasından çıkarak diğer binada ki sınıfa gitti.
Her şey bir yana aklında hala kırmızı kıyafetli kadın ve önünde zorla çökmesi vardı. Eski haliyle ne kadar kabullenmek istemese de o kadından intikam alamayabilirdi. Çünkü basit bir intikam uğruna asıl amacını riske atardı.
Fakat şimdi ki haliyle eğer Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini geliştirip kendine güçlü bir silah yapabilirse o kadından ve o kadın gibi olan nicelerinden intikam alabilirdi. Bunları düşünürken aklına bu tekniği silah güçlendirme iksiri için kullanabileceği geldi. Öyle ya bu iksiri güçlendirmek için gerçekten güçlü bir enerji barındıran materyallere ihtiyacı vardı.
Oysa şimdi bu materyallere gerek kalmadan elinde büyük miktarda gücü var edecek bir teknik vardı.
Tek düşünmesi gereken var ettiği kadar gücü nasıl yok edeceğiydi. Bu gücü başka bir yerden bulamayacağı için kendinde ki gücü yok edecekti. Bu tekniğin şu an için ortaya çıkmasını göze alamazdı. Çünkü hala kendini savunabilecek kadar güçlü değildi.
Belki on kişiye karşı durabilirdi fakat daha fazla olurlarsa yapabileceği hiçbir şey olmazdı. Bunun bilincinde olduğu için mecburen silah güçlendirme iksirinin etkisinin kalıcı olması için kendi bedeninde ki gücün bir kısmını yok edecekti. Böylece denge bozulmayacak ve silah güçlendirme iksiri kalıcı etkiye sahip olacaktı. Haru Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini kullanmaya başladı.
Tam istediği gibi bir metrelik beyaz bir ışık küresi oluşmuştu. Bu küre saf güçten oluşuyordu. Haru bu kürenin içinde ki gücü cebinden çıkarttığı silah güçlendirme iksiri şişesine yönlendirdi. Küre iksir ile birleştiği anda beyaz ışık dağılarak yok oldu.
Haru ışığın dağılmasının ardından elinde ki iksir şişesini kontrol ettiği zaman iksirin formülünün değişime uğradığını ve etkisinin kalıcı olduğunu fark etti. Notai Kolyesi sayesinde iksirleri tanımlayabiliyordu. Şimdi işin kötü olan kısmına sıra gelmişti. İksir şişesini cebine attıktan sonra tekrar Kadim Azarath'ın Adıyla Hükmetme tekniğini kullandı ve bedeninde ki gücü yok etmeye başladı.
Bir metrelik güç küresine denk gelen gücü bedeninden kalıcı olarak yok ettikten sonra tekniği kullanmayı bıraktı.
Bedeninde dantian gelişimi sırasında oluşan iki güç deposu içinde ki enerji ile birlikte yok olmuştu. Ayrıca Haru'nun üç seviye olan dantianı içinde ki bütün gücün çekilmesiyle birlikte tekrar bir seviye dantian haline gelmişti.
Bedeninde ki güç ucu ucuna bir metrelik güç küresine denk gelmişti. Haru bedenen gerilemiş olsa da silah güçlendirme iksirinin kalıcı etkiye sahip olması yüzünden çok mutlu olmuştu. Çünkü birçok amacına yaklaşmaya başlamıştı. Aslında yeni yapacağı silaha bu teknik ile güç kazandırmayı düşünse de karşılığını ödeyebileceğinden çok emin değildi. Bunun için şimdilik bu konuyu bir kenara bıraktı.
Dantianı bir seviyeydi ve tamamen boştu. En kısa zamanda meditasyon yapması ve dantianına enerji yüklemesi gerekiyordu. Savaşçılar enerjiyi bedenlerini güçlendirmek için kullansalar da dantianlarına belli miktarda enerjiyi depolamak zorundaydılar.
Çünkü kullandıkları teknikleri aktif hale getirmek için bu enerjiye ihtiyaç duyuyorlardı.
Haru kimsenin kendisini görmediğinden emin olduktan sonra ana binaya girmiş ve sınıfına girerek sırasına oturmuştu. Dün yaşanan olay ve öncesinde olan düello herkes tarafından duyulduğu için o gün Haru üzerine yönelen bakışlara aldırmadan derslere girmişti.
Hafıza sarayında ki yeni bilgilerle beraber doğu kampının kütüphanesinde okuduğu yüzlerce kitaptan sonra derslere girmesinin gereksiz olduğuna kanaat getirmişti. Çünkü derslerde bildiği şeyler anlatılıyordu. Haru bunu bir zaman kaybı olarak gördüğü için derslere mümkün olduğunca az girerek doğu kampının bahçesinde bulunan eğitim aletleri ile bedenini geliştirmeye odaklanmıştı.
Bir savaşçı olmayı tercih ettiği için cılız bedeninin en kısa zamanda fiziksel güce ulaşması lazımdı.
Bu şekilde çalışma yaparak, bedenini geliştirerek, bir yandan da kendisi için yapacağı silaha katacağı materyallerin isimlerini ve özelliklerini araştırarak tamı tamına üç ay geçirdi ve toplu olarak yapılan kaynak canavarı avlama eğitiminin zamanı geldi.
( 3 ay sonra )
Kaynak canavarı avlama eğitimi Yaokai Şehri'nde ki tüm askerlerin ait oldukları halkaya ve kampa göre yılın belirli zamanlarında yaptıkları bir eğitim türüydü. Bu eğitimde her kamptan belli bir grup asker seçilerek kaynak canavarları ile dolu olan bir ormana gönderilirdi. Bu ormanda hem kaynak canavarlarını öldürerek enerji kristallerini toplamak hem de diğer kampların askerleri ile savaşmak zorundaydılar.
Üstelik eğitim boyunca aynı kamptan olan kişilerin birbirlerini öldürmeleri dışında her şey serbestti.
Eğitimin sonunda bin enerji kristalini toplayarak ormandan çıkan ilk kişi ve o kişinin ait olduğu kamp eğitimi kazanırdı. Ödül olarak da topladıkları enerji kristallerinin onlarda kalmasına izin verilirdi. Bu sayede eğitimin kazananı olan kamp üyeleri hızlı bir şekilde gelişirlerdi.
Bunun önemi çok büyüktü. Çünkü yıl sonunda yapılacak olan Kızıl Turnuva öncesinde gelişmek ve güçlenmek için mükemmel bir fırsat sunuyordu. Haru eğitime katılmak için doğu kampında aday olmuş ve kamp müdürü tarafından seçilmişti. Haru ile birlikte seçilen yirmi kişilik bir grup diğer üç kampın yirmişer kişiden oluşan gruplarına ve kaynak canavarlarına karşı savaşmak üzere ormana sokulmuşlardı. Bu ormandan bin enerji kristalini tamamlamadan çıkmak, çıkan kişinin ait olduğu kampta dâhil olmak üzere eğitimi kaybettirdiği için kimse ne olursa olsun eğitimi kazanmadan ormandan çıkmayı göze alamıyordu.
Çünkü kaybetmek Yaokai Şehri'nde büyük bir utanç kaynağıydı. Haru ve doğu kampını temsil eden on dokuz kişi kaynak canavarı ormanına doğu kısmından girdiler.
Büyük bir tepenin üstüne savunma alanlarını ve çadırlarını kurdukları sırada güçlü bir kükreme sesi duydular.
Comment Now
0 yorum