Urd. Yaşayan her canlının kralı. Mutlak bilgeliği ve zekası sayesinde besin zincirinin en tepesine oturmuş olan yegane insan. Herkese ve her şeye tepeden bakmasına hiçbir insanın karşı çıkamayacağı bir kişi.
Çoktan 6000 yaşına gelmişti. Yılları bazen mutlu, bazen üzgün, bazen kızgın geçmişti. Şimdi ise depresifti...
Tüm değer verdiği her şeyin zaman içinde yok oluşunu sabırla gözlemledi.
Şu an ise tüm o dostlarına katılmak için kendini öldürebilecek olan bildiği en güçlü tekniği vücuduna uyguluyordu.
<Ruh Katletme Sanatı>
Bedeninde herhangi bir hasar görünmese de içeride ruhu büyük acılar çekiyordu. Daha önce işkencelere mağruz kalmıştı. Ancak bu, şimdiye kadar hissettiği en büyük acıydı. Çığlıkları bedenini terk ederken tüm gökyüzünde yankılandı.
Ancak bu çığlıklar, zayıf ve güçsüz değildi. Aksine aynı gökyüzüne bakan tüm canlılar çığlıkları atan kişinin gücü karşısında ürperdiler.
Yer ve gök, Cennet ve cehennemin sallandığı hissediliyordu.
Nihayetinde bilinen en güçlü teknik, bilinen en güçlü kişinin ruhuyla çarpışıyordu...
Çığlıklar acınası değildi. Aslında bu sesin sahibinin tüm kudreti ve gücü anlaşılıyordu. Acıdan çığlık atan birine saygı duyabilir misiniz?
Tüm bunlardan sonra, yalnızca bu tekniğin gücünün kabuslarınıza giremeyeceğini umut edebilirsiniz.
Bu sesin sahibi ki, sadece çığlıklarıyla depremler oluştuyor, tüm yaşayan canlıların kalplerine mutlak saygı ve korku yayıyordu.
Sesi duyan her insan, tek dizinin üstüne çöktü. Nerede veya nasıl bir durumda olursa olsun tek dizinin üstüne sağ ellerini koyarak saygılarını belli eden ifadelerini yaparak göyüzüne baktılar.
Sayıları milyarlara ulaşabilecek kadar çok insanın yaptığı bu hareket yüksekten bakıldığında mükemmel görünüyordu.
Urd, öyle bir insandı ki, ölmeden önce sesini herkese duyurmuş ve herkesin kendisine karşı saygı ile eğilmesini sağlamıştı. Hiçbirinin yüzünde tereddüt yoktu!
Tüm bu insanların arasında ondan hoşlanmayan, sevmeyen veya tiksinen insanlar muhakkak ki vardı. Ancak düşman bile olsalar, o, saygı duyulması gereken bir insandı. Ve ölümü sırasında, bu hareketin yapılması gerektiğine inanmışlardı.
O andan itibaren muhakkk ki o Dünya için, devir değişecekti...
Urd ruhunun parçalanışını sabırla bekledi ve sonunda gökyüzündeki bir bilinç birikintisi olarak kendisine saygısını sunarak eğilen milyonlarca insana baktı. Yıllardır ilk kez tebessüm ettiğini hissetti.
"Uzun zaman oldu..."
Urd kensini ile konuşan kişiye baktı. Tabiki bu Tanrı' dan başkası olamazdı.
"Evet. Çok, çok uzun bir süre oldu"
Sesi huzurluydu. Artık pişmanlık duyduğu veya üzüntü hissettiği bir şey kalmamış gibi görünüyordu.
"Benim düzlemimde uzun bir süre geçirdin ve büyük işler başardın. Biraz daha sabırlı olabilseydin daha da gelişebilirdin ama sanırım bu, senin için yetti."
"Kesinlikle."
"Ne yazıkki senin için kötü haberlerim var. Bilgi birikimin ve tecrübelerin o kadar yoğun ve fazla ki ortadan öylece kaybolması imkansız. Ancak yaptığın şey benim düzlemimde daha fazla durmanı engelliyor."
"Anlıyorum. Yani tekrardan doğmam gerekli. Bu defa bedenim ölümlü olacak ve ölebileceğim"
"Dediğin gibi. Başka bir tanrının himayesindeki düzlemde yeniden hayat bulacaksın. İyi haber şu ki, zamanın senden çaldığı tüm o duygular sana geri verilecek."
"Bunun için diğer düzlem tanrısına minnettarım"
"Sana bir iyilik daha yapmak istiyor. Hayatta en değer verdiğin kişinin ruhu sonsuzluk nehrinden çıkarılıp seninle aynı gün tekrardan doğdurulacak. Anıları ve hafızasına sahip olmasa da o tamamıyla aynı kişi olacak."
"Ne?! Bunu gerçekten yapacak mı?!" Urd yıllardır ilk kez heyecanlı hissediyordu. Birçok insana değer vermişti. Ancak yalnızca biri ilk sırayı kapabilirdi ve ve bu kişi diğerlerine açık ara fark atmayı başarmıştı.
Urd bu haber karşısında nasıl heyecanlanmazdı?
"Evet. Ancak heyecanlanman için çok erken. Milyarlarca insan arasından yalnızca tek bir kişiyi arıyorsun. Onu gerçekten bulabileceğine inanıyor musun?"
Bu objektif ve eleştirel ses Urd' un azmini kıramamıştı. "Bunu yapabileceğime eminim!" Sesindeki azim kolayca işitilebilirdi.
"Tamamen yabancı olan bu yeni düzlemde kaderin temiz, yolun açık olsun"
Urd, sonsuzluk akışının içine girdiğini hissederken etraftaki renkleri göremiyordu. Her şey o anda değişiyor, farklılaşıyordu.
Bu hissi daha önce yaşamamış oşan Urd için bu yeni bir deneyimdi. Ancak adapte olması kolaydı. Binlerce yılın bilgeliği ve birikimi onu korkusuz biri yapmıştı.
Zamanın aktığını, uzayın hareketlendiğini ve zihninin dalgalandığını hissetti. Bunların doğal veya normal durumlar olmadığını biliyordu. Sanki 'gerçeklik' algısı karmaşa içine düşmüştü.
Akışın içinde sürüklenirken maddesel bir varlık değildi. Tek sahip olduğu zekası, bilgileri, tecrübeleri ve anılarıydı. Tam anlamıyla soyut bir varlıktı.
Sonsuzluğun içinde bilinçsizce aktığını hissettiği belirsiz bir zaman sonra Urd, zihninin derinliklerinde bir ses duydu.
"Hoş geldin Urd, benim düzlemime..."
Dünya üzerinedeki hiçbir varlığa bakma fırsatı olamadn hızla ilerledi ve bir binaya yöneldi. Sanki orada hiçbir şey yokmuşçasına duvardan geçerek odalardan birine girdi.
Bunu isteyerek yapmıyordu. Yalnızca bilincinin oraya doğru çekildiğini hissediyordu.
Odanın içerisinde 3 kadın vardı. Biri karnı şiş bir şekilde yatakta acı içerisinde yatıyor, diğerleri ona yardımcı olmaya çalışıyordu.
Urd, hiç duraksama olmadan kadının karnının içine çekildi. Maddeleştiğini hissettiği o anlarda, yataktaki kadına destek olanlardan birinin ona dokunduğunu hissetti.
Garip bir koku ve cıvık bir sıvı hissediyordu. Bedenine havanın temas ettiği anda nefes alamadığını hissetti. Ciğerleri havasızlıktan boğuluyordu!
Tamamıyla refleks olarak ağlamaya başladı. Ağlama sesiyle birlikte, bunun bir bebeğe ait olduğunu anlamıştı. Tam o anda, yeni doğan bir bebekti Urd.
"Bir oğlan"
Ağladığında ciğerlerinin açıldığını ve nefes alabildiğini hissetti ve yalnızca birkaç saniye içerisinde ağlamayı kesti.
Bedenindeki yapışkan ve tuhaf sıvı gerçekten tuhaf hissettiriyordu. O anda doğum yaptıran kadınlardan biri onu alarak sıcak suya soktu ve bedenini yıkamaya başladı.
Vicudunun temizlendiğini hisseden Urd rahatladı. Hemen ardından sıcak ve tüğlü bir şeyin temasını hissetti. Bu bir battaniyeydi ve kurulanıyordu.
Gözleri ilk kez açıldığında, ona bakan iki kadın anında yüzleri şaşkınlıktan kasılmaya başlamıştı.
Doğum yapan kadın, diğer iki kadına baktığında korku ve tereddütle sordu.
"Ne? Oğlumun bir sorunu mu var?"
Sesindeki telaş, şefkat ve korku rahatlıkla hissesilebilecek düzeydeydi. Kalbi çok hızlı bir şekilde çarpmaya başlamıştı. Gelecek haberi duymak isteyip istemeyeceğinden emin değildi.
"Hayır. Sadece... Gözleri... Çok tuhaf"
"Bana verin!" Dedi telaşla. Bu kişi yeni doğan Urd' un annesiydi.
Onu eline aldığı anda gözleri açık ve kocaman göz bebekleriyle ona bakıyordu. Bu göz bebekleri gerçekten tuhaftı. Tamamiyle turuncuydu. Açık kahverengi gibi değildi. Sanki bir ateş böceği gibi ışık yayıyordu. Ancak bu parlayan turuncu gözler gerçekten tuhaf görünüyordu. Başka bir ifadeyle söylersek bu gözler bir insanın hayatı boyunca görebileceği en güzel gözlerdi...
Ancak üç kadının dışında orada şaşkın olan biri daha vardı. Bu kişi de Urd' un ta kendisiydi. Çünkü seslerini duyduğu kişiler ona tanımsız geliyordu.
Önünde yalnızca mutlak ve sonsuz karanlık vardı...
'Ben, kör müyüm?!'
----- o ------
Hikayemin ilk bölümüne hoş geldiniz.
İlk bölüm kısa olsa da sonraki bölümleri daha uzun tutmaya çalışacağım.
Kısaca karakterimiz yeni bir dünyada gözlerini açtı ve hikayesi burada başlamış oldu.
Karakterin okuyucuyu gaza getirip heyecanlandırdığı kitapları seviyorsanız okumaya devam etmenizi öneririm.
Kör olma konusunda ise, her karakterin bir kusuru olmalı. Kör bile olsa insanları tatmin edecek ve sakatlığını aratmayacak bir karakter yapmaya çalışacağım.
Fazla spoiler vermek istemediğimden siz okuyucuları sonraki bölüme havale ediyorum.
Yorum ve görüşlerini belirterek hikayeyi oylamayı unutmayın lütfen :D
(!_!)
Ek not: Ukon ismi (Yukon) olarak telafuz ediliyor. Eğer isterseniz ismi yazıldığı gibi okunan şekilde değiştirebilirim.
Comment Now
0 yorum