Angoria Bölüm 77

Angoria Bölüm 21: Açık Arttırma


Yan Suo tarafından verilen sürenin ardından ikili sadece kaderlerine boyun eğebilmişlerdi.  Koskoca 10 gün nasıl geçecekti şimdi?

Kung Lao kafasını kaşırken aynı zamanda Tengri Mei’de etrafına bakınıyordu. Gözleri ışıl ışıldı, ilk kez klandan dışarıya çıkıp kontrolsüz bir şekilde şehirde gezebileceği için çok ama çok mutluydu. Kung Lao, Tengri Mei’ye bakış atmış ve az çok durumu anlamıştı. Elinin birisini hızla tutarak Tengri Mei’yle göz göze gelmişti.

‘’Hadi biraz şehri dolaşalım.’’

Tengri Mei hızla kafasını sallamıştı nasıl olurda kabul etmezdi ki? İkili, iki küçük çocuk gibi el ele tutuşarak koşmaya başlamış ve tezgahların önünde bulunan yiyeceklere, kıyafetlere ve aynı zamanda silahlara bakmışlardı.

İkilinin neşesi son derece yerindeydi, öyle çok mutluydular ki yanlarına adeta bir hastalık gibi bulaştırıyor, yanlarındaki insanları da mutlu ediyorlardı. Şehrin bir köşesi şimdiden kendi hastalıklarından muzdarip olmuşlardı. İkili şehrin doğu kanadına doğru ilerlerken Tengri Mei bir anda durmuş ve ışıl ışıl gözleri ile bir tarafa doğru bakmaya başlamıştı.

Kung Lao nereye baktığını merak etmiş ve Tengri Mei’nin baktığı yöne doğru bakmıştı. Baktığı anda gözlerinin normalden neden daha fazla ışıldadığını anlamıştı. Kendisi de baktığı şeyi son derece güzel bulmuştu ve ustalığına hayran kalmıştı.

Hayran kalınan şey bir elbiseydi. Pullar ile örtülüymüş gibi duran elbisenin iki askılı kısmı bir deri ile birleştirilmişti, elbisenin üstü mavi pula benzeyen tüyler ile çevriliydi ve gün ışığında mavi rengi daha da soluklaşarak açılıyor tıpkı eşsiz gökyüzü gibi bir hale bürünüyordu. Elbisenin karın bölgesi ince bir kemer ile sıkıştırılmıştı ve bu kemerin üstü kırmızı taşlar ile süslenmişti. Işıltısı tıpkı güneşe benzeyen taşlar insanın gözlerini cezbediyordu.

Tengri Mei’nin ağzının suyunu akıtarak ona baktığını gören Kung Lao iç çekmiş ve Tengri Mei’yi dürterek kendisine bakmasını sağlamıştı. ‘’Almamı ister misin?’’

Tengri Mei nasıl olurdu da red edebilirdi ki? Hemen hızlıca kafasını sallamış ve kendisine yapılan bu teklifi nazikçe kabul etmişti. Böylesine güzel bir teklifi kabul etmezse çok rahatsız hissederdi, gözlerinin ışıltısı halen daha geçmemişti ara ara ona doğru bakıyor ve kıyafetin halen daha yerinde olup olmadığına bakıyordu. Bu durum Kung Lao’nun oldukça hoşuna gitmişti. Hiç vakit kaybetmeden elbisenin yanına doğru ilerlemişlerdi.

Elbisenin kalitesi daha yanına yaklaştıkları anda kendisini belli etmişti. Öylesine kendisine özgü bir aurası vardı ki Kung Lao bile korkmuştu. İnsanın içini hem yumuşatan hem da kaynamasına neden olan bir şey nasıl olurdu da mevcut olurdu.  Halen daha anlam veremeyen Kung Lao bunu kendisine defalarca sormuş ancak her seferinde bilmediğini kendisine itiraf etmişti.  Elbisenin yanında on farklı bölgede on korumanın olduğunu fark eden Kung Lao daha da şaşırmıştı, bir parça elbise nasıl olurdu da yanında on uzman korumayı birlik götürürdü? Şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı.

En sonunda kendisini toplayan Kung Lao hızlıca tezgahın önündeki adamın karşısına doğru ilerlemiş ve ‘’Bu elbiseyi almak istiyorum.’’ Demişti.

Adam bu sözleri duyduğu anda bir kahkahayı eksik görmemiş ve gülerek ağlamanın nasıl bir şey olduğunu unutmuştu. Karşısında bulunan beyaz renkli tuhaf çocuk bunu almak istediğini söylüyordu ve kıyafetleri her ne kadar güzel durursa dursun bunu söylemesi bile absürttü.

‘’Bunu alabileceğini sanmıyorum evlat bence şimdiden ikilesen iyi edersin, elinde bulunan bir iki gümüşün bunlara yetmez.’’ Diyerek eli ile gitmelerini işaret etmişti. Kung Lao bu kadar emin konuşan adama karşı şaşırmıştı. Nasıl emin olabiliyordu? Kendisine bakan Kung Lao kıyafetlerinin son derece düzgün olduğunu biliyordu, kaldı ki Tengri Mei tıpkı bir su perisi gibi görünüyordu, ancak bu tezgahtar halen daha kendisini hor görebiliyordu.

‘’Neden alamıyormuşum? Beğendim ve onu alacağım!’’ diye bağıran Kung Lao etraftaki insanların gerginleşmesini ve korumaların dikkat kesilmesine yol açmıştı, korumaların sırtlarında ve kalçalarının iki yanında bulunan silahlar hafifçe titremiş ve parmakları silahlarına değecek hale gelmişti. Her an sorun çıkartan kişi öldürmeye hazırlardı.

‘’Neden satın alamazsın biliyormusun? Öncelikle bu ürün çok üst düzey bir üründür ve öyle kolayca bulamazsın, ikincisi ise sadece Elit malların satımına izin verilen Boichi Ticaret loncasının açık arttırmasına götürülecek bir üründür, sana neden satmak isteyeyim ki şimdi sadece bir iki gümüşe? Oradan kazanacağım altınların haddi hesabı yoktur.’’

Bunu duyan Kung Lao sadece şaşırmak ile yetinmişti, böylesine dürüst bir şekilde konuşup kendisini küçük düşürebilen bir tüccar zor bulunurdu. Ayrıyetten Boichi Ticaret Loncası mı? O neydi ki? Merak içerisinde kalan Kung Lao kafasını sallamış ve ‘’Söylesene bana Boichi Ticaret Loncası nedir?’’ demişti.

‘’Oh- demek Boichi ticaret loncasını bilmiyorsun. Hemen sana anlatayım çocuk, Boichi ticaret loncası Angoria’nın en büyük dört loncasından biridir. Bu eşsiz lonca son derece ender ürünleri toplar ve insanlara satar, üstelik son derece güvenilirdir. Sizlere herhangi bir dolandırıcılıkla uğraştırmaz, üst düzey insanların kullandığı bir yerdir. Ürünlerinin hepsini açık arttırma ile satarlar ve ürün size gelene kadar son derece güçlü uzmanlar tarafından korunur.’’

Kung Lao anlatılanlarla birlikte gözlerini ışıldatmıştı, böylesine güçlü bir ticaret loncası nasıl olurdu da bu kadar uzun süre ayakta kalabilirdi ki? Güçlü uzmanlar nasıl olurda bu loncayı yağmalamazlardı. ‘’Peki insanlar neden ona saldırmıyor ki? Sonuçta her insan saldırdığında yüklü miktarda para alacaktır değil mi?’’

‘’Ho-ha! Saldırmak mı? Bunu ancak rüyanda görebilirsin evlat! Boichi ticaret Loncasındaki her koruma elittir, hepsi Bilge Kaynak Aleminin son seviyelerindedir ve bunu hiçbir zaman göstermekten çekinmezler. Üstelik onların liderleri aynı zamanda kılıcın efendisi denen ‘’Loa Verel’’ adlı kişidir. Ondan nasıl olurda insanlar korkmaz?  Kendisi Terressa İmparatorluğunun, İmparatorunun kardeşi olur. Tüm insanlar onun ile iyi geçinmek ister onun ile kötü düşmek yapabileceğin en büyük hatalardan birisidir.’’

Kung Lao’nun gözleri ışıldamıştı. Koca bir imparatorluğu arkasına alan bir Ticaret Loncası mı? Kuşkusuz ki en güvenilirlerden birisiydi. Hangi aklını yitirmiş birisi koca imparatorluğa kafa tutmak isterdi ki? Şahsen Kung Lao bile bu durumdan kaçınmanın daha iyi olacağını bilecek kadar akıllıydı.

‘’Şimdi anladın mı çocuk?! Eğer anladıysan derhal buradan toz ol! Olurda eğer illaki almak istersen açık arttırmaya katıl! Hahaha’’ demiş ve gülerek ilgisini kaybetmiş bir şekilde başka yerlere bakınmaya başlamıştı.

Kung Lao böylesine bir kovulma ile birlikte içindeki ateşin daha da fazla yandığını hissetmişti. Gözleri tıpkı bir elmas kadar sağlam ve kararlıydı. Daha öncesinden vaz geçecek olsa bile artık bu mümkün değildi, ne olursa olsun o kıyafeti alacaktı.

Tengri Mei yaşanan durumu görmüş ve suratı asılmıştı. Kendisinin bile Boichi Ticaret loncasına parası yetmezdi. Hatta bırakın kendisinin olmasını klandaki birçok kişinin bu açık arttırmaya parası yetmezdi. Bu açık arttırma onların boy ölçüşeceği bir şey değildi.

‘’Madem alamıyoruz… O halde haydi başka yerlere bakalım olur mu?’’ diyerek kendisini zorunlu bir gülümseme ile gülümseten Tengri Mei, Kung Lao’ya bakmış ve elinden çekiştirerek götürmüştü.

Gezinin geri kalan kısımlarında Tengri Mei her ne kadar mutlu gibi görünse de içinde hep bir burukluğun oluşmasına engel olamamıştı. Kıyafet bir türlü aklından çıkmıyordu, öyle çok beğenmişti ki kıyafeti, onu başka birisinin giyecek olması bile onu delirtmeye yetecek düzeydeydi.

Gezileri boyunca sadece tek bir şey almışlardı. Bu aldıkları şey de sadece bir tane mekânsal yüzüktü. İşlemeleri Kung Lao’nun hoşuna gitmişti ve Kung Lao Tengri Mei’de son derece güzel olacağını düşünerek almıştı. Üstünde bulunan kırmızı taş son derece güzel bir görüntü ortaya koyuyordu ve buda Tengri Mei ile tam olarak uyuşuyordu. Kung Lao’nun ödemiş olduğu para ise bunun karşısında neredeyse hiç düzeyinde olmuştu. Sadece 10 beyaz kaynak altını tüketmişti. Bu şuan ki parası ile neredeyse bir hiçti…

Ardından elindeki mekânsal yüzükleri satmışlar ve harcamış oldukları 10 beyaz kaynak altının yerine toplamda 15 beyaz kaynak altını elde etmişlerdi. Karları hiç de küçümsenmeyecek düzeydeydi.

Bu süreç içerisinde Kung Lao açık arttırmanın ne zaman ve nerede olacağını öğrenmiş ve oraya gitmek için gerekli hazırlıklarını yapmıştı. Bu yol üstünde herhangi bir tehlikeyle karşılaşırsa yeni kılıcını kullanmaktan asla çekinmeyecekti. Yakında tamamen kendisinin olacak olan güzelliği nasıl olurdu da üzmek isterdi ki? Bu hangi erkeğin yapmak isteyeceği bir şeydi?

Akşam Vakti

Dao Yun son derece resmi kıyafetlerini giymiş ve Kung Lao’nun kalmış oldukları özel Han’ın girişinde beklemeye koyulmuştu. Genç Klan Efendisi Kung Lao onun ile açık arttırma konusunda konuşmuş ve kendisini yanında koruma olarak götürmek istediğini belirtmişti. Eğer bunu kabul ederse iki beyaz kaynak altını vereceğini de söylemeyi unutmamıştı nasıl olurdu da kabul etmezdi?

Elbiselerinin son derece özenli durması gerektiğini bilen Dao  Yun bu süreç içerisinde kıyafetine bir lekenin bulaşmasını engellemek için özenmiş ve tek bir kırışıklığı bile kabul edemez bir şekilde buraya kadar gelmişti. Hazır ol posizyonunda beklemeyi sürdüren Dao Yun kendisine deli gözüyle bakan insanları önemsememiş ve bu pozisyonda kalmayı sürdürmüştü.

En sonunda hanın kapısı açılmış ve Siyahlar içerisinde beyaz saçlı, beyaz tenli, kırmızı dudaklı çocuk dışarıya çıkmıştı. Kıyafetin üstüne işlenmiş beyaz motifler öylesine güzeldi ki Dao Yun sadece büyülenmek ile yetinmişti.

‘’Büyük klanların gücü…’’ diye mırıldanan Dao Yun arkasında bekleyen at arabasının hızla kapısını açmış ve ‘’Genç efendi!’’ diye resmi bir selam verdikten sonra hızla at arabasının kapısını açmıştı. Bu tür bir koruma görevine ilk kez çıkıyordu ve son derece heyecanlıydı daha öncesinde hiç bunları yapmamış olan Dao Yun bir çok formaliteyi bildiği halde tıpkı bir acemi gibi davranmaktan kendisini alamamıştı.

Kung Lao ise sadece gülümsemiş ve açılan kapının içine doğru ilerlemişti. Üstüne giymiş olduğu siyah kıyafetin teyze tarafından verilmiş olduğunu hatırlayan Kung Lao gülümsemiş ve tıpkı düşündüğü gibi kullanacağından ötürü sevinmişti.

‘’Nereye gideceğimizi çok iyi biliyorsun Dao Yun, arabacıya haber ver.’’ Diyen Kung Lao ilgisiz gözler ile boşluğa bakmış ve kendisini yapacağı ile ilgili motive etmişti.

Yol son derece uzun olacaktı. Çünkü yapılacak açık arttırma şehrin içinde değil tam tersi dışarıdaydı ve Yuanba Şehrinin yakınlarında özel bir alanda yapılacaktı. Kung Lao tahmini olarak 3 veyahut 4 yemek süresi süreceğini düşünmüş ve yüzüğünden çıkarmış olduğu bir kitabı okumaya koyulmuştu. Bu süreç içerisinde ise Dao Yun sürekli olarak etrafına bakarak koruma dürtüsünü açık tutmuştu.

Gecenin İlerleyen Vakitlerinde…

‘’Genç Efendi sonunda geldik!’’

Dao Yun’un söylemiş olduğu bu sözler ile birlikte Kung Lao en sonunda gözlerini kitaptan çekmiş ve etrafına bakmıştı. Camların buğulanmasından ötürü elini iki kez cama silmek zorunda kalan Kung Lao gördüğü manzara karşısında neredeyse şaşkına dönecekti.

‘’Genç efendi gelmiş olduğumuz bölgenin adı ‘’Bin yıldız ovası’’dır. Bu esrarengiz ova son derece güzeldir ve her gece şimdi gördüğünüz gibi etrafa büyüleyici ışıklarını yayar. Aşıkların son derece özel buldukları bir alandır. Söylenene göre ilk atalarımız bu bölgede kısa süreliğine yaşamış ve bu bölge içinde yıldızlardan birisini hapsetmişlerdir. Daha sonra yıldızlar arkadaşlarının bu bölgede hapsolmasıyla birlik çok üzülmüş ve her gece onun yanına gelerek ona destek olmaya başlamışlardır.’’

Kung Lao mekanın eşsiz güzelliği karşısında neredeyse büyülendiğini hissetmişti. Böylesine güzel ve iç ısıtacak bir bölgede kim yaşamak istemezdi ki? Kafasını sallayan Kung Lao vaktinin fazla olmadığını biliyordu. Tengri Mei’yi en fazla bir gece bekletebilirdi daha sonrasında tekrar yanına dönmeli ve endişelenmesini önlemeliydi.

‘’Bana açık arttırmanın yerini göster.’’

‘’Derhal! Lütfen solunuza bakınız. Beyaz taşlar ile çevrilmiş bir yol görüyorsunuz değil mi?’’

Kung Lao kafasını sallamıştı. Güzel taşlar ile süslenmiş bir yoldu bu. ‘’Efendim bu yolun karşısında görmüş olduğunuz yada göremediğiniz renkli bir çadır bulunuyor içeriye at arabasının girmesinin yetkisi olmadığı için biz dışarıdan içeriye intikal edeceğiz ondan ötürü bu kadar uzun bir yolu tercih ettik. Diğer türlü çoktan oraya varmıştık.’’

Kung Lao kafasını sallamış ve önemsememişti, son derce önemsiz bir at arabası nasıl olurdu da böylesine lüks bir alanın içine girebilirdi ki? Bunu kendisi de biliyordu.

‘’Ne kadar zamanımız var açık arttırmanın başlamasına?’’

‘’Efendim açık arttırma gece yarısından 6 yemek süresi sonrasında başlayacaktı. Şimdiden beş yemek süresini atlattık ve geriye çok az bir zaman kaldı şimdi ayrılırsak yetişebiliriz.’’ Demiş ve hızlıca kapıyı açarak karanlığın içine dalmıştı. Ardından ise elini uzatarak Kung Lao’nun gelmesini istemişti.

Kung Lao kendisine uzatılan eli red ederek hızlıca arabadan aşağıya inmişti. Gözleri arabanın ışığından ayrıldığında daha net görmeye başlamış ve çok ileride görünen çadırları görmüştü. Atlamış olduğu bir alem sayesinde görüşü daha da keskinleşmiş olan Kung Lao’nun görmemesi nasıl mümkündü?

Kung Lao hızlı bir şekilde gitmek istiyordu ancak yanında bulunan Dao Yun’un kendi hızına ayak uydurabileceğinden şüpheliydi. Normal bir yürüme hızıyla kesinlikle bir yemek süresi kadar sürecek olan bu yürüyüş Kung Lao’nun hiç ama hiç işine gelmezdi. Sonuçta elbisenin ne zaman satışa sunulacağını nereden bilebilirdi ki?

Kung Lao ellerini göğüs hizasına kaldırmış ve ‘’Dao Yun buraya gel’’ demişti. Dao Yun, genç efendinin ne yapacağını bilemiyordu bu yüzden meraklı bir şekilde Kung Lao’nun yanına doğru ilerlemişti. Kung Lao çevik bir hareket ile Dao Yun’u kucağına almış ve kısa süre içerisinde kısık bir bulanıklığa dönmüştü.

Dao Yun bu ani hızlanmaya ve ani kucaklanmaya karşı neredeyse hayrete düşmüştü. Gözlerinin bulanıklaşması ve sulanmasından ötürü neredeyse hiçbir şey göremez hale gelmişti. Daha öncesinde hiç böylesine bir hıza tanıklık etmeyen Dao Yun’un gözünde genç efendi şüphesiz büyük bir dahi olarak görünmüştü. Kim böylesine ani bir hıza ulaşabilirdi ki?

Çok değil sadece bir tütsü süresinin yarısı kadar süre içerisinde Kung Lao çadırın oldukça yakınlarında gizli bir köşeye gelmişti. Dao  Yun’u hızlıca yere indiren Kung Lao elbisesinin yukarıya kalkmış olan kıvrımını düzeltmiş ve sanki hiçbir şey olmamış gibi Dao Yun’a bakarak ‘’Arkamdan Gel.’’ Diye talimatta bulunmuştu.

[2.042]
***
Şimdi bu bölüm sizi kesmemiştir ancak yapabilecek hiçbir şeyimiz yok maalesef biraz farklılık olsun diye gidip bir açık arttırma eklemek istedim, bence çok daha iyi oldu.

Açık arttırmadan elbiseyi alabilecek mi?

Açık arttırmada neler var?

Olası bir düşman ile karşılaşabilecek mi?

Merak mı ediyorsunuz o zaman bekleyin okuyun ve öğrenin :D



Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

10 yorum

          • avatar Unknown says:

            Şimdilik eklemeye gerek yok bence ama ileride ekleyeceğiz. Sizin yorumlarınız şuan için ikisinide kapsıyor moralimizi tavan yaptırıyor