Angoria Bölüm 75

Angoria Bölüm 19: İki farklı sevinç


Gözleri neredeyse bir çift elmasa benzemiş olan Kung Lao önünde duran ölü adama bakmış ve hemen yanında köküne kadar saplanmış bir şekilde duran kılıcın farkına varmıştı. Kılıcın sapından itibaren eşsiz bir parıltı tüm çevreye yayılmaktaydı. Kahvenin tonlarında yayılan parıltı Kung Lao’nun kendisini rahat ve sıcak hissedecek bir aura yaymaktaydı. Eşsiz aurası ile kendisini dinlenmiş hisseden Kung Lao kılıca doğru ilerlemiş ve aç gözlülüğü ile bir yandan da adamın üstünü incelemeyi ihmal etmemişti.

Kulağına yeni takmış olduğu küpe yüzünden kulağının sızlayışını hisseden Kung Lao önemsiz olduğunu düşünmüş ve kılıca doğru kendisini atarak tek hamlede elini kabzasına yerleştirmişti.

Kabzanın yapıldığı malzemenin ne olduğunu bilmeyen Kung Lao yumuşak derinin ellerini kavrayışı ile birlikte şaşırmış ve kendi silahının demirimsi sapına karşı büyük bir kin duymuştu. Neden sert olmak zorundaydı ki?

Kung Lao kılıcın daha fazla toprakta durmasının anlamsız olduğunu düşünmüş ve tek hamlede çekip çıkarmak için kas gücü ile çekiştirmişti. Ancak bu yapmış olduğu şey ile birlikte kıç üstü yere düşerek sadece kendi canının acımasına neden olmuştu.

Kung Lao’nun şaşkın bakışları apar topar o bölgeye gelen Tengri Mei tarafından dikkatle incelenmişti. Tek kaşının kalkıp pür dikkat gözlerini dikmasini komik bulan Tengri Mei istemeden alçak sesli kıkırdamıştı. Gözlerinin kısılmış bir şekilde bakıp tek elini çenesine götürdüğünde ise bu kıkırdaması istemsiz kahkaya dönmüş ve gözlerinde yaşı silmesine neden olmuştu.

Kung Lao öyle çok odaklanmıştı ki Tengri Mei’nin kahkasını bile duyamayacak hale gelmişti. Şuan nasıl olurdu da odaklanmazdı? Ne şekilde denemesi gerektiğini defalarca kez düşünen Kung Lao en sonunda bunun kas gücü ile kaldırılamayacağını anlamış ve tekrar düşünmeye başlamıştı.

Qi’sini ne şekilde kullanması gerektiğini düşünen Kung Lao bir çok olay düşünmüş ancak uygulamamıştı. Bundan önce ilk olarak Qi’si ile tekrar denemeye karar veren Kung Lao eğer olmazsa diğer yollara gitmekte karar kılmıştı. Kung Lao kollarına yönlendirmiş olduğu kaynak enerjisi ile birlikte kollarının gerginleştiğini ve daha sağlam bir hale geldiğini çok iyi biliyordu. Tekrar yumuşak saptan tutmuş ve yukarıya doğru kaldırmayı denemişti.

Gücünün neredeyse zirvesini kullanan Kung Lao tüm kaynak enerjisini kollarına yöneltmiş ve şişen damarlarının, üstüne dişlerini sıkarak daha da fazla güç ortaya koymaya çalışmıştı. Ancak tüm gücü ile birlikte tükenmişliğe doğru sürüklendiğini hisseden Kung Lao ancak ufak bir kıpırdama yaratabilmiş ve en sonunda kendisini zemine bırakmıştı.

Bunun ile nasıl başa çıkabileceğini bilmeyen Kung Lao endişelenmiş ve bir yandan da meraklanmıştı. Nasıl bir hazine olabilirdi ki? Böylesine güçlü bir silah onun gözünde kesinlikle eşsiz bir hazine olmuştu. Kung Lao ne yapıp edip o kılıcı çıkarması gerektiğini hissediyordu. Onu çıkarmadan tek bir adım atmayı bile red edecek düzeydeydi.

Kafasını kaldıran Kung Lao gözleri ile Tengri Mei’yi aradı. Hemen karşısında olduğunu gördüğünde ise gülümsedi ‘’Bir süre burada kamp yapmamız gerekiyor sanırım…’’ diye giderek azalacak şekilde seslendi ve hemen sonrasında ise tekrar kafasını aşağıya indirerek düşünmeye devam etti. Ne kadar derin düşünürse düşünsün aklına tek bir fikir bile gelmemişti. Ufak beyni tüm gücü ile çalışmış ve başına ağrılara bile yol açmıştı ancak fikrin sadece tek bir kelimesini üretememişti.

Yorulan Kung Lao havaya baktığında çoktan havanın kararmış olduğunu fark etmişti. Bu kadar uzun süre düşündüğünü bile anlayamamış olan Kung Lao en sonunda yarın devam etmesinin daha mantıklı olacağını düşünmüş ve göz gezdirmiş olduğu adamın parmaklarında bulunan kırmızı renkli boyutsal yüzüğü çıkartarak içine göz atmıştı.

Kırmızı renkli boyutsal yüzük kendisine özel hafif bir ışıltı ile akşam vakti bile parıldamaktaydı. Bu sadece kırmızı renkli boyutsal yüzüklere özeldi ve nedenini kendisi de bilmiyordu. Parıldamasının hoş görüntüsü ile birlikte Kung Lao kanından bir damla yüzüğe damlatmış ve kendisine bağlamıştı. Yüzüğün içini kontrol eden Kung Lao bir miktar hayal kırıklığına uğramıştı.

Yüzüğün içinden 10 sarı kaynak altını, birkaç parça kıyafet, 2 tane kitap ve bir miktar erzaktan başka tek bir şey çıkmamıştı. Para konunda sevinen Kung Lao kendi beklentilerini yüksek tuttuğu için küfürler etmiş ancak bu konuda başka yapabileceği şey olmadığı için kaderini kabul etmişti.

Kendi mekânsal yüzüğünün içindeki tüm araç ve gereçleri kırmızı yüzüğünün içine depolayan Kung Lao boşalan yeşil mekânsal yüzüğünü ise kan bağını kopartarak tamamen kullanım dışı hale getirmiş ve yeni mekânsal yüzüğünün içine diğer yüzüklerinin yanına depolamıştı.

Kısa bir servetin üstüne konan Kung Lao bu para ile ne yapması gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Klanının ödemesi gereken 4 sarı kaynak altını ücreti bu para ile çok rahat ödeyebilir ve artakalan 6 sarı kaynak altını ile rahatlıkla geçinebilirdi. Sarı kaynak altınları ile uzun süre rahat yaşayacağı konusunda hemfikirdi. Sonuçta bu paradan başka büyük para birimi yoktu ve bu para 100 tane beyaz kaynak altınının birleşmesi ile bir tane elde edilebilecek düzeyde bir paraydı, kendisini bu gün çok şanslı hissediyordu.

Gece içerisinde Tengri Mei ile kısa aralıklarla sık sık sohbet etmişti. Tengri Mei’nin nazik mizacı ve Lao’nun yer yer uygun espirileri ile içleri ısınmış, kırmızı mekânsal yüzük içerisindeki erzaklar ile de karınları doymuştu.

Gecenin ilerleyen vakitlerinde ikili daha fazla dayanamamış ve en sonunda uykuya yenik düşmüşlerdi.

Sabah uyandıklarında güneşin tam tepelerinde olduğunu fark etmişler gözlerinin kamaşması ile birlikte iyi bir yemek yiyip ardından ise kendi planlarını uygulamak için ayrılmışlardı. Kung Lao’nun kafasında planlamış olduğu tek bir şey vardı; ki bunu yapmadan en ufak bir adım atamayacağını biliyordu. En sonunda kararını vermiş olan Lao hızlıca kafasını sallamış ve kılıcın olduğu alana giderek hızla kılıcın yanına gelmişti.

Kılıcın bulunmuş olduğu toprak zeminde elindeki çentikler ile dolu kılıcı sayesinde ufak çukurlar açmaya başlayan Kung Lao kendisini işine vermiş ve sürenin ne kadar hızlı aktığını bile fark edememişti.

Çoktan üç günü geride bırakmış ve bu süreç içerisinde boyunun yarısına gelecek bir çukur ortaya çıkarmıştı. Kılıcın büyük çoğunluğu görünür bir hale gelmişti, buda kılıcın daha fazla rahatlama etkisi yaratmasına sebep olmuş ve bundan ötürü Kung Lao yemek dışında kendisini sürekli olarak kazma işine gömmüştü.

Tengri Mei’de sürekli olarak meditasyon yapıyordu. Kendi mekânsal yüzüğünde her zaman taşımış olduğu bitkileri tüketiyor bu sayede de kaynak enerjisini yükseltiyordu. Phialamın’a akan her bitki ile birlikte daha da güçlendiğini hissediyordu. Önündeki turnuvada kendisinin de olacağını bilen Tengri Mei çok daha güçlü olması gerektiğini biliyordu. Yoksa nasıl olurda kazanma şansı elde edebilirdi ki?

Göz açıp kapatma hızında çoktan altı günü gerilerinde bırakmışlardı. Bu süreç içerisinde Tengri Mei atılım yapmaya neredeyse yaklaşmıştı. Küçük bir darboğazda olduğunu bilen Tengri Mei, Kung Lao’nun azminden etkileniyordu ve daha fazla çalışma isteği içerisine giriyordu.

Kung Lao ise bu süreç içerisinde yanına gelen kaynak canavarları dışında hiçbir şekilde kazma işleminden ayrılmamıştı. Sert toprağı kılıcı ile kazmaya devam eden Kung Lao kılıcın üzerine yeni çentikler açmış ve ömrünü büyük ölçüde düşürmüştü. Elindeki kılıca ne olacağını önemsemeyen Kung Lao kazma işleminin altı gün sürmesi ile kendi boyunun biraz üstünde bir çukur açmıştı.

Sert toprağın en sonuna ulaştığında ise derin bir çığlık atmıştı. Kılıcın üstündeki son toprak parçası da yere düşmüş ve devasa kılıç yere tok bir gümbürtü ile çakılmıştı.

 Kung Lao kılıcın toplam boyutunu gördüğünde ise ağzının açık kaldığını bile fark edememişti. Sadece kılıcın büyüleyici güzelliğine hayran olmuş ve onun olması gerektiğine karar verebilmişti.

Kılıcın sapına elini attığı anda devasa kılıcın küçülmeye başladığını hisseden Kung Lao kılıcın inceldiğini motiflerinin değiştiğini ve boyunun kısaldığını fark etmişti. Motifler yumuşak hatlardan direkt olarak sert hatlara doğru geçiş yapmış boyu ise Kung Lao’nun omzuna gelecek şekilde kısalmıştı. Kung Lao kılıcı kaldırması gerektiğini hissettiğinde ise direkt olarak kaldırabilmesi ile şaşırmış ve kolayca eline oturması ile birlikte büyülenmişti.

Sap tarafının ise yumuşaklıktan sertliğe doğru gerilemiş olduğunu fark eden Kung Lao kendisine küçük bir küfür savurmuş ve daha fazla zorlamaması gerektiğini anlamıştı. Gökler onun sert saplı bir kılıç tutmasını istiyordu.

Kung Lao kılıcı çeresinde iki defa sallamış ve iki defada da oluşan uğultu sesi ile birlikte korkmuştu. Uğultu tıpkı bir arı vızıltısını andırıyordu ve bu vızıltı tıpkı binlerce arıdan gelir gibiydi. Kung Lao daha silahın sadece sallayarak ne kadar kudretli olduğunu fark etmişti. Böylesine kudretli bir silahın eline geçmesi nasıl olurdu da onun için bir lütuf olmazdı ki?

En iyi sonucun çevresindeki cisimler ile denenmesi olduğunu düşünen Kung Lao kılıcı yanındaki kayaya doğru vurdum duymaz bir şekilde sallamıştı. Sallarken aynı zamanda Rüzgar Kesiği tekniğini kullanmış ve kesiğin doğruca kayaya ulaşmasını izlemişti.

‘’Bomm!’’

Kesik kayaya değdiği anda bir toz bulutu meydana gelmiş ve Kung Lao kısa süreli hiçbir şey göremez hale gelmişti. Öksürükler içerisinde kalan Kung Lao toz bulutunun dağılması ile birlikte gördüğü manzara karşısında ise hayretler içerisinde kalmıştı.

Daha önce görmüş olduğu devasa kayadan iki küçük kaya doğmuştu. Bunu yapan kişi Kung Lao değildi. Daha öncesinde kendi kılıcı ile bu saldırı gerçekleştirdiğinde ancak ufak bir çizik atabiliyordu. Ancak bu silah… Öylesine güçlüydü ki Kung Lao bile kontrol edemiyordu. Kendi isteğinin dışında bir güç uygulamıştı ve gücün bu kadar etkili olmasını bile kendisi belirlememişti. Kung Lao hızlıca kafasını sallamış ve ‘’Bunu şimdi kullanmasam çok ama çok iyi olur…’’ diye düşünerek elindeki kılıcı doğruca kırmızı mekânsal yüzüğünün içine yerleştirmiş ve sanki hiçbir şey olmamış gibi hızla ilerlemişti.

Tam bu esnada ise Tengri Mei bir çığlık koparmış ve hemen ardından sesini kesmişti. Kung Lao çığlık sebebini anlayamadığı için bir şey olduğunu düşünmüş ve hızla o noktaya doğru koşmuştu.

Tengri Mei’nin sırıtan suratını gördüğünde ise afallamıştı. ‘’Ne oldu? Demin çığlık atıyordun.’’ Diye saçma bir cümle kuran Kung Lao afallamış surat ifadesi ile bu durumu desteklemişti. Tengri Mei suratındaki sırıtma ile birlikte ‘’Sonunda başlangıç aleminin 9. Seviyesine çıktım!!’’ diye bağırmış ve sevincinden hızla Kung Lao’ya doğru koşarak sarılmıştı.

[1495]

***

Bölüm kısa ancak işlev görür vaziyette idare edin bu aydenin bir çok ödevi ve işi var ancak bu kadar çıkartabiliyor :D

Soru falan yok bu bölümde ancak tartışın yani bölümü :D yorumları okuyayım iyi gelir bana da :D

Yakın zamanda çok seksi şeyler olacak…


Bir sonraki bölümü mü bekliyorsun? Meraktan kuduruyormusun? O zaman bekle birader :D 



Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum