Angoria Bölüm
19: İki farklı sevinç
Gözleri
neredeyse bir çift elmasa benzemiş olan Kung Lao önünde duran ölü adama bakmış
ve hemen yanında köküne kadar saplanmış bir şekilde duran kılıcın farkına
varmıştı. Kılıcın sapından itibaren eşsiz bir parıltı tüm çevreye
yayılmaktaydı. Kahvenin tonlarında yayılan parıltı Kung Lao’nun kendisini rahat
ve sıcak hissedecek bir aura yaymaktaydı. Eşsiz aurası ile kendisini dinlenmiş
hisseden Kung Lao kılıca doğru ilerlemiş ve aç gözlülüğü ile bir yandan da
adamın üstünü incelemeyi ihmal etmemişti.
Kulağına yeni
takmış olduğu küpe yüzünden kulağının sızlayışını hisseden Kung Lao önemsiz
olduğunu düşünmüş ve kılıca doğru kendisini atarak tek hamlede elini kabzasına
yerleştirmişti.
Kabzanın
yapıldığı malzemenin ne olduğunu bilmeyen Kung Lao yumuşak derinin ellerini
kavrayışı ile birlikte şaşırmış ve kendi silahının demirimsi sapına karşı büyük
bir kin duymuştu. Neden sert olmak zorundaydı ki?
Kung Lao
kılıcın daha fazla toprakta durmasının anlamsız olduğunu düşünmüş ve tek
hamlede çekip çıkarmak için kas gücü ile çekiştirmişti. Ancak bu yapmış olduğu
şey ile birlikte kıç üstü yere düşerek sadece kendi canının acımasına neden
olmuştu.
Kung Lao’nun
şaşkın bakışları apar topar o bölgeye gelen Tengri Mei tarafından dikkatle
incelenmişti. Tek kaşının kalkıp pür dikkat gözlerini dikmasini komik bulan
Tengri Mei istemeden alçak sesli kıkırdamıştı. Gözlerinin kısılmış bir şekilde
bakıp tek elini çenesine götürdüğünde ise bu kıkırdaması istemsiz kahkaya
dönmüş ve gözlerinde yaşı silmesine neden olmuştu.
Kung Lao öyle
çok odaklanmıştı ki Tengri Mei’nin kahkasını bile duyamayacak hale gelmişti.
Şuan nasıl olurdu da odaklanmazdı? Ne şekilde denemesi gerektiğini defalarca
kez düşünen Kung Lao en sonunda bunun kas gücü ile kaldırılamayacağını anlamış
ve tekrar düşünmeye başlamıştı.
Qi’sini ne
şekilde kullanması gerektiğini düşünen Kung Lao bir çok olay düşünmüş ancak
uygulamamıştı. Bundan önce ilk olarak Qi’si ile tekrar denemeye karar veren
Kung Lao eğer olmazsa diğer yollara gitmekte karar kılmıştı. Kung Lao kollarına
yönlendirmiş olduğu kaynak enerjisi ile birlikte kollarının gerginleştiğini ve
daha sağlam bir hale geldiğini çok iyi biliyordu. Tekrar yumuşak saptan tutmuş
ve yukarıya doğru kaldırmayı denemişti.
Gücünün
neredeyse zirvesini kullanan Kung Lao tüm kaynak enerjisini kollarına yöneltmiş
ve şişen damarlarının, üstüne dişlerini sıkarak daha da fazla güç ortaya
koymaya çalışmıştı. Ancak tüm gücü ile birlikte tükenmişliğe doğru
sürüklendiğini hisseden Kung Lao ancak ufak bir kıpırdama yaratabilmiş ve en
sonunda kendisini zemine bırakmıştı.
Bunun ile
nasıl başa çıkabileceğini bilmeyen Kung Lao endişelenmiş ve bir yandan da
meraklanmıştı. Nasıl bir hazine olabilirdi ki? Böylesine güçlü bir silah onun
gözünde kesinlikle eşsiz bir hazine olmuştu. Kung Lao ne yapıp edip o kılıcı
çıkarması gerektiğini hissediyordu. Onu çıkarmadan tek bir adım atmayı bile red
edecek düzeydeydi.
Kafasını
kaldıran Kung Lao gözleri ile Tengri Mei’yi aradı. Hemen karşısında olduğunu
gördüğünde ise gülümsedi ‘’Bir süre burada kamp yapmamız gerekiyor sanırım…’’
diye giderek azalacak şekilde seslendi ve hemen sonrasında ise tekrar kafasını
aşağıya indirerek düşünmeye devam etti. Ne kadar derin düşünürse düşünsün
aklına tek bir fikir bile gelmemişti. Ufak beyni tüm gücü ile çalışmış ve
başına ağrılara bile yol açmıştı ancak fikrin sadece tek bir kelimesini
üretememişti.
Yorulan Kung
Lao havaya baktığında çoktan havanın kararmış olduğunu fark etmişti. Bu kadar
uzun süre düşündüğünü bile anlayamamış olan Kung Lao en sonunda yarın devam
etmesinin daha mantıklı olacağını düşünmüş ve göz gezdirmiş olduğu adamın
parmaklarında bulunan kırmızı renkli boyutsal yüzüğü çıkartarak içine göz
atmıştı.
Kırmızı
renkli boyutsal yüzük kendisine özel hafif bir ışıltı ile akşam vakti bile
parıldamaktaydı. Bu sadece kırmızı renkli boyutsal yüzüklere özeldi ve nedenini
kendisi de bilmiyordu. Parıldamasının hoş görüntüsü ile birlikte Kung Lao
kanından bir damla yüzüğe damlatmış ve kendisine bağlamıştı. Yüzüğün içini
kontrol eden Kung Lao bir miktar hayal kırıklığına uğramıştı.
Yüzüğün
içinden 10 sarı kaynak altını, birkaç parça kıyafet, 2 tane kitap ve bir miktar
erzaktan başka tek bir şey çıkmamıştı. Para konunda sevinen Kung Lao kendi
beklentilerini yüksek tuttuğu için küfürler etmiş ancak bu konuda başka
yapabileceği şey olmadığı için kaderini kabul etmişti.
Kendi
mekânsal yüzüğünün içindeki tüm araç ve gereçleri kırmızı yüzüğünün içine
depolayan Kung Lao boşalan yeşil mekânsal yüzüğünü ise kan bağını kopartarak
tamamen kullanım dışı hale getirmiş ve yeni mekânsal yüzüğünün içine diğer
yüzüklerinin yanına depolamıştı.
Kısa bir
servetin üstüne konan Kung Lao bu para ile ne yapması gerektiğini düşünmeye
başlamıştı. Klanının ödemesi gereken 4 sarı kaynak altını ücreti bu para ile
çok rahat ödeyebilir ve artakalan 6 sarı kaynak altını ile rahatlıkla
geçinebilirdi. Sarı kaynak altınları ile uzun süre rahat yaşayacağı konusunda
hemfikirdi. Sonuçta bu paradan başka büyük para birimi yoktu ve bu para 100
tane beyaz kaynak altınının birleşmesi ile bir tane elde edilebilecek düzeyde
bir paraydı, kendisini bu gün çok şanslı hissediyordu.
Gece
içerisinde Tengri Mei ile kısa aralıklarla sık sık sohbet etmişti. Tengri
Mei’nin nazik mizacı ve Lao’nun yer yer uygun espirileri ile içleri ısınmış,
kırmızı mekânsal yüzük içerisindeki erzaklar ile de karınları doymuştu.
Gecenin
ilerleyen vakitlerinde ikili daha fazla dayanamamış ve en sonunda uykuya yenik
düşmüşlerdi.
Sabah
uyandıklarında güneşin tam tepelerinde olduğunu fark etmişler gözlerinin
kamaşması ile birlikte iyi bir yemek yiyip ardından ise kendi planlarını
uygulamak için ayrılmışlardı. Kung Lao’nun kafasında planlamış olduğu tek bir
şey vardı; ki bunu yapmadan en ufak bir adım atamayacağını biliyordu. En
sonunda kararını vermiş olan Lao hızlıca kafasını sallamış ve kılıcın olduğu
alana giderek hızla kılıcın yanına gelmişti.
Kılıcın
bulunmuş olduğu toprak zeminde elindeki çentikler ile dolu kılıcı sayesinde
ufak çukurlar açmaya başlayan Kung Lao kendisini işine vermiş ve sürenin ne
kadar hızlı aktığını bile fark edememişti.
Çoktan üç
günü geride bırakmış ve bu süreç içerisinde boyunun yarısına gelecek bir çukur
ortaya çıkarmıştı. Kılıcın büyük çoğunluğu görünür bir hale gelmişti, buda
kılıcın daha fazla rahatlama etkisi yaratmasına sebep olmuş ve bundan ötürü
Kung Lao yemek dışında kendisini sürekli olarak kazma işine gömmüştü.
Tengri Mei’de
sürekli olarak meditasyon yapıyordu. Kendi mekânsal yüzüğünde her zaman taşımış
olduğu bitkileri tüketiyor bu sayede de kaynak enerjisini yükseltiyordu.
Phialamın’a akan her bitki ile birlikte daha da güçlendiğini hissediyordu.
Önündeki turnuvada kendisinin de olacağını bilen Tengri Mei çok daha güçlü
olması gerektiğini biliyordu. Yoksa nasıl olurda kazanma şansı elde edebilirdi
ki?
Göz açıp
kapatma hızında çoktan altı günü gerilerinde bırakmışlardı. Bu süreç içerisinde
Tengri Mei atılım yapmaya neredeyse yaklaşmıştı. Küçük bir darboğazda olduğunu
bilen Tengri Mei, Kung Lao’nun azminden etkileniyordu ve daha fazla çalışma
isteği içerisine giriyordu.
Kung Lao ise
bu süreç içerisinde yanına gelen kaynak canavarları dışında hiçbir şekilde
kazma işleminden ayrılmamıştı. Sert toprağı kılıcı ile kazmaya devam eden Kung
Lao kılıcın üzerine yeni çentikler açmış ve ömrünü büyük ölçüde düşürmüştü.
Elindeki kılıca ne olacağını önemsemeyen Kung Lao kazma işleminin altı gün
sürmesi ile kendi boyunun biraz üstünde bir çukur açmıştı.
Sert toprağın
en sonuna ulaştığında ise derin bir çığlık atmıştı. Kılıcın üstündeki son
toprak parçası da yere düşmüş ve devasa kılıç yere tok bir gümbürtü ile
çakılmıştı.
Kung Lao kılıcın toplam boyutunu gördüğünde
ise ağzının açık kaldığını bile fark edememişti. Sadece kılıcın büyüleyici
güzelliğine hayran olmuş ve onun olması gerektiğine karar verebilmişti.
Kılıcın
sapına elini attığı anda devasa kılıcın küçülmeye başladığını hisseden Kung Lao
kılıcın inceldiğini motiflerinin değiştiğini ve boyunun kısaldığını fark
etmişti. Motifler yumuşak hatlardan direkt olarak sert hatlara doğru geçiş
yapmış boyu ise Kung Lao’nun omzuna gelecek şekilde kısalmıştı. Kung Lao kılıcı
kaldırması gerektiğini hissettiğinde ise direkt olarak kaldırabilmesi ile
şaşırmış ve kolayca eline oturması ile birlikte büyülenmişti.
Sap tarafının
ise yumuşaklıktan sertliğe doğru gerilemiş olduğunu fark eden Kung Lao
kendisine küçük bir küfür savurmuş ve daha fazla zorlamaması gerektiğini
anlamıştı. Gökler onun sert saplı bir kılıç tutmasını istiyordu.
Kung Lao
kılıcı çeresinde iki defa sallamış ve iki defada da oluşan uğultu sesi ile
birlikte korkmuştu. Uğultu tıpkı bir arı vızıltısını andırıyordu ve bu vızıltı
tıpkı binlerce arıdan gelir gibiydi. Kung Lao daha silahın sadece sallayarak ne
kadar kudretli olduğunu fark etmişti. Böylesine kudretli bir silahın eline
geçmesi nasıl olurdu da onun için bir lütuf olmazdı ki?
En iyi
sonucun çevresindeki cisimler ile denenmesi olduğunu düşünen Kung Lao kılıcı
yanındaki kayaya doğru vurdum duymaz bir şekilde sallamıştı. Sallarken aynı
zamanda Rüzgar Kesiği tekniğini kullanmış ve kesiğin doğruca kayaya ulaşmasını
izlemişti.
‘’Bomm!’’
Kesik kayaya
değdiği anda bir toz bulutu meydana gelmiş ve Kung Lao kısa süreli hiçbir şey
göremez hale gelmişti. Öksürükler içerisinde kalan Kung Lao toz bulutunun
dağılması ile birlikte gördüğü manzara karşısında ise hayretler içerisinde kalmıştı.
Daha önce
görmüş olduğu devasa kayadan iki küçük kaya doğmuştu. Bunu yapan kişi Kung Lao
değildi. Daha öncesinde kendi kılıcı ile bu saldırı gerçekleştirdiğinde ancak
ufak bir çizik atabiliyordu. Ancak bu silah… Öylesine güçlüydü ki Kung Lao bile
kontrol edemiyordu. Kendi isteğinin dışında bir güç uygulamıştı ve gücün bu
kadar etkili olmasını bile kendisi belirlememişti. Kung Lao hızlıca kafasını
sallamış ve ‘’Bunu şimdi kullanmasam çok ama çok iyi olur…’’ diye düşünerek
elindeki kılıcı doğruca kırmızı mekânsal yüzüğünün içine yerleştirmiş ve sanki
hiçbir şey olmamış gibi hızla ilerlemişti.
Tam bu esnada
ise Tengri Mei bir çığlık koparmış ve hemen ardından sesini kesmişti. Kung Lao
çığlık sebebini anlayamadığı için bir şey olduğunu düşünmüş ve hızla o noktaya
doğru koşmuştu.
Tengri
Mei’nin sırıtan suratını gördüğünde ise afallamıştı. ‘’Ne oldu? Demin çığlık
atıyordun.’’ Diye saçma bir cümle kuran Kung Lao afallamış surat ifadesi ile bu
durumu desteklemişti. Tengri Mei suratındaki sırıtma ile birlikte ‘’Sonunda
başlangıç aleminin 9. Seviyesine çıktım!!’’ diye bağırmış ve sevincinden hızla
Kung Lao’ya doğru koşarak sarılmıştı.
[1495]
***
Bölüm kısa
ancak işlev görür vaziyette idare edin bu aydenin bir çok ödevi ve işi var
ancak bu kadar çıkartabiliyor :D
Soru falan
yok bu bölümde ancak tartışın yani bölümü :D yorumları okuyayım iyi gelir bana
da :D
Yakın zamanda
çok seksi şeyler olacak…
Bir sonraki
bölümü mü bekliyorsun? Meraktan kuduruyormusun? O zaman bekle birader :D
Comment Now
0 yorum