Angoria Bölüm 73

Angoria Bölüm 17: Acelesi Yok


‘’Haha! Benden kaçabileceğini mi sandın? Seni parçalarına ayıracağım ve baltama yemek olarak sunacağım!’’

Gun Chi’nin suratından çıkan gülümseme öylesine alçakça bir gülümsemeydi ki Kung Lao sırtından aşağıya inen terin varlığını hissetmişti. Ancak kendisini korkmuş olarak gösteremezdi, Kendisi eskisine nazaran oldukça güçlüydü ve bu durumda nasıl olurdu da korkabilirdi ki?

‘’Beni öldürmek mi istiyorsun? Ancak rüyanda.’’ Diyerek Kung Lao kibirli bir bakış atmış ve parmakları ile küçük düşürücü bir harekette bulunmuştu. Dudaklarındaki emin gülümsenin altına gizlemiş olduğu korkusu ile kısa süreliğine Tengri Mei’ye göz kırptı. ‘’Şuan güçsüz olursam nasıl olurda bu kızı koruyabilirim?’’ diye düşünen Kung Lao bakışlarını sertleştirdi ve karşısındaki insanlara kibirli bir surat ifadesi ile karşılık verdi. Kibrinden ötürü havaya kalkan çenesi ve gözlerindeki küçümseme ile Kung Lao tıpkı hayvanlarını izleyen bir eğitmen gibi davranıyordu.

Bir anda Kung Lao başka seslerde durdu ve etrafının çevrilmiş olduğunu fark etti. Kung Lao seslere kulak kabarttığında birbirinden farklı dört adım sesi duyduğunu fark etmişti. Kendisini çevrelemişlerdi. Kendisini çevreleyen haydutların hepsi son derece tedbirliydi, karşılarındaki çocuğun oldukça güçlü olduğunu biliyorlardı.

Kung Lao bakışların hemen yanındaki Tengri Mei’ye kaydığını çok ama çok iyi biliyordu. Hangi erkeğin gözleri böylesine çekici bir güzelliğe kaymazdı ki? Kung Lao şanslı kesimden olduğu için önemsemiyordu ancak onu ilk kez görmüş olsaydı emindi ki kendisine aşık olacaktı.

‘’Bana yakın durman en iyisi…’’ fısıldayan Kung Lao tek eli ile elini tutmuş ve hemen ardından ise kendisine gelmekte olan adamlara bakmıştı. Hepsinin yüzünde aç gözlülük, şehvet ve acımasızlık okunuyordu.

‘’Yaşamak için öldürmeyi önemsemezler…’’ diye düşünen Kung Lao haydutlarında tıpkı kendisi gibi düşündüğün fark ettiğinde tiksinme belirtisi hissetti. Zihnini berraklaştıran Kung Lao derin bir nefes aldı ve kafasından ‘’Benim hedeflerim son derece büyük!! Ben bu aşağılık haydutlar gibi değilim!!’’ diye geçirdi. Hedeflediği şey oldukça büyüktü ve bunu elde etmek için ne gerekiyorsa yapacaktı. Önceki hayatında kendisine acıyarak bakan, hoyrat gören ve kendisini kötü duruma düşüren herkesin kendisine oğullarına ve torunlarına elinden gelen en kötü şekilde davranacaktı.

Kendi hedeflerini tekrar kendisine hatırlatan Kung Lao hızlıca kafasını sallamış ve ‘’Bu kadar az kişiyle bana mı meydan okuyorsunuz! Çıldırmış olmalısınız…’’ kibrini dışarıya vurmuş ve insanları kışkırtmıştı.

‘’O kadar kibirlenme çocuk!’’

‘’Bu beş kişi senin canına okuyacak!!’’

‘’Geber!!’’

İçlerinden birisi tuzağa düşmüştü ve normal pozisyonunu bırakarak son hızda Kung Lao’ya doğru ilerlemişti. Kung Lao kendisine koşan kişi gördüğü anda sismik adımlarla hızla ilerlemiş ve adama doğru koşmuştu. Bir bulanıklık haline gelen Kung Lao tekrar göründüğünde ise adamın omuzlarına oturmuş ve iki eliyle boynunu tutmuş bir haldeydi.

Kung Lao konuşmanın anlamsız olduğunu düşünmüş ve kendisini bir an önce buradan çıkmaya zorlamıştı. Bunun için buradaki hedeflerin hepsini ya öldürmesi yada kaçması gerekecekti. Başka türlü geçmişte yapmış olduğu hatayı yaparsa nasıl olurdu da Tengri Mei’yi güvenle klanına götürebilirdi ki? Adam ne olduğunu ancak fark edebilmişti, çocuğun hızını ve geliş zamanını bile fark edememişti. Kendisi ile Kung Lao arasında oluşmuş olan bir alemlik farkın bile farkında olmayan adam hızlıca Kung Lao’yu üstünde atmak istemişti ancak Kung lao’nun bunu yapmasına izin vermek gibi bir niyeti yoktu.

‘’Whossh!!’’

‘’Crackle!!’’

Kung Lao hızla boynunu sağ tarafa doğru çevirmiş ve önce boyun kemiklerinin birbirinden ayrılmasını sağlamıştı. Kısacık sürede birbirinden ayrılan kemikler hemen ardından ise sıkışmadan ötürü kırılmış ve adamın boynunu destekleyecek hiçbir şeyin kalmamasına neden olmuştu. Kendisini destekleyecek bir boyna sahip olamayan adam ise direkt olarak denge merkezini kaybetmiş ve Kung Lao ile birlikte yere düşmüştü. Yere düşerken boynundaki kemikler boynunun iki yanında bulunan damaları delmiş ve hızla kanın içeriye doğru boşalmasına neden olmuştu.

Adam yere düşerken aynı zamanda ağzından çıkan küçük bir kanla birlikte düşmüş ve hemen ardından ise gözlerini kapatmıştı. Onun için artık yaşama şansı bulunmuyordu. Kung Lao’nun bu durumunu gören herkes karşılarında bir çocuğun mu, yoksa bir canavarın mı bulunduğundan emin değildi.

Ancak şuan için korkup kaçmaları imkansızdı ve yanlarında Gun Chi bulunuyordu. İlk kişi öldükten sonra daha da dikkatli olacak olan Gun Chi’den ötürü korkmaları için en gerekliydi ki?

Kung Lao adamın hemen belinde olan küçük kılıca bakmıştı. Kendisine ait bir silah değildi belki ancak en azından işini göreceğine inanıyordu. Kılıcı hızlıca çeken Kung Lao sağ eline almış ve nasırlı elinin tekrar kılıç tutmasından ötürü sevinmişti. Kılıcı eline aldığı anda ağırlığından tek bir gram bile hissedememesi kendisini şaşkınlığa uğratmıştı. Kısa bir göz gezdiren Kung Lao kılıcın ucunun kırıldığını ve keskin tarafının ise son derece yıprandığını fark etmişti. Çentikler bazı yerlerde o kadar derindi ki kırılmaması bile bir mucizeydi. Kung Lao tek bakışta ne kadar kötü kullanılmış olursa olsun kılıcın kaliteli olduğunu anlamıştı. Kim böylesine aptal olabilirdi diye bile düşünmemişti. Zaten aptal ölmüştü.

‘’Sen benim küçük kardeşimi öldürdün!! Ölmeye hazırlan!!’’ diyerek bağıran bir adam ne olduğunu yeni yeni bünyesinde kavramış ve ardından ise hiç düşünmeden hızla ilerlemişti. Gun Chi ise sadece izlemek ile yetinmişti, onlar bir piyondu sadece ve rakibini yormak için kullanılması gerekiyordu. Başka türlü neden onları saatlerde taşımış olmalıydı ki? Uzun zaman sonra kendisine uygun bir rakip bulmuştu ve onu öldürmek için yamayacağı bir şey yoktu. En çok arzuladığı şeydi bu..

‘’Kendisi kadar güçlü kişileri bulmak ve öldürmek…’’

Böylelikle kimse ondan güçlü olamazdı değil mi? Kafasındaki plan ne kadar kötü olmuş olsa da uygularken kas gücünü kullandığı için son derece etkiliydi. Cebinde taşımış olduğu tırnak bileziği de bundan ötürü vardı.

Rakibinin baş parmağının tırnağını çekerek kendisine bir hatıra bile ayırıyordu ve şimdi ki hedefi Kung Lao denen çocuktan başkası değildi. Sabırla avının yorulmasını bekliyordu, yorulduğunda ise avına hızla atlayacak ve işini kolaylıkla bitirecekti.

Kung Lao’nun üstüne doğru gelen adam bir anda ayağını yere doğru sokmuş ve iri bir toprak parçasını ayakları ile birlikte Kung Lao’ya doğru göndermişti. Kung Lao kendisine gelen toprak parçasına şaşırmış ancak hemen kolaylıkla hedeften kaçmıştı. Kung Lao hedeften kaçtığı sırada ikinci bir toprak parçası hızla kendisine doğru ilerlemiş ve daha Kung Lao’nun sismik adımların başlangıç ayak hareketini bile yapmasına fırsatı olmadan suratına toprak parçası çarpmıştı.

Kung Lao’nun suratına çarpan toprak parçası suratına anında dağılmış ve açık olan ağzına burnuna ve gözlerine dolmuştu. Ağzında oluşan metalik tat ve kuruluk anında etki etmiş ve gözlerinin içine giren toprak gözlerinin sulanmasına neden olmuştu. Soğuk havadan ötürü iyice sertleşen toprak çarptığı anda suratında ufak çizikler ortaya çıkarmış ve bu çizikler kırmızı bir ize dönüşmüştü. Ağzında kalan toprağı tüküren Kung Lao gözlerinin yaştan ötürü görmemesinden kaynaklı olarak etrafına sürekli bakmaya çalışmış ancak başarılı olmamıştı. Göz kapakları inatla açılmamaya direniyordu ve Kung Lao bu durumda ne yapacağını bilmiyordu.

‘’AAAHHHH!!’’ diye bir çığlık duyan Kung Lao’nun vücudu derhal sesin geldiği noktaya doğru hareket etmişti. Duruşu o tarafa doğru döndüğünde geriye kalan üç kişide hemen kendi aralarında anlaşmış ve hep birlikte Kung Lao’ya çığlıklar atarak koşmaya başlamışlardı. Bu dört insanda aynı anda bağırıyor ve Kung Lao’nun ne tarafa dönmesi gerektiğini sapıtıyorlardı.

‘’Arkanda!!!’’ diye bağıran Tengri Mei, Kung Lao’dan sonra sıranın kendisine geleceğini çok iyi biliyordu. Kung Lao’yu bu şekilde uyararak kendisini de koruduğunu düşünen Tengri Mei, yatığından son derece emindi.

Kung Lao ‘’arkanda’’ diye bağıran Tengri Mei’nin sesini duyduğu anda hızla arkasını döndü ve kılıcını derhal kaldırdı. Rakibinin kılıcını savurması ile ortaya çıkan ‘’Swist’’ sesi ile birlikte kılıcını elinden geldiğince doğru savurmayı denedi ve çentikler ile kaplı kılıcı ile adamın silahını engelledi.

‘’Çotank!’’

İki kılıcın çarpışması ile birlikte Kung Lao daha net bir duyuma sahip olduğunu fark etmişti. Hemen kaynak enerjisinin yarısını kulaklarına yönlendirmiş ve duyma kapasitesini arttırmıştı. Arttırmış olduğu duyma kapasitesi sayesinde ise adım seslerinin bile farklı olduğunu anlamış ve kendisine gelen dört kişinin de varlığının farkına varmıştı.

Kısmi olarak da olsa görebilen Kung Lao kılıç ile çarpışmış ve geriye püskürtmüş olduğu rakibine hiç vakit kaybetmeden bir rüzgar kesiği yollamış ve hemen ardından gelen bir başka rakibinin saldırısını savuşturmak için kendi silahı ile birlikte hareket etmişti.

Rüzgar kesiği çarpan adam ise kendisine hızla gelen kesiğin farkına varmış ancak ne yapacağını idrak bile edememişti. Kendisine çarpman kesik hızla önce kılıcından ardından ise vücudunun içinden geçmiş ve yok olmuştu.

Suratının hemen ortasından tüm vücuduna yapılan kısa bir kesik tam ortadan son bulmuş ve geçmişti. Adam iç çekmişti, önce kılıcı ile savunmamış olsa kesinlikle ölmüştü. Bu esnada Kung Lao kendisine saldıran iki kişiyi savunuyor ve kısacık zamanlarda rakibine yumruklar atarak onların savunmalarını düşünüyordu.

Ne kadar savaştıklarından pek emin değillerdi. Kung Lao’nun her saniye daha da iyiye giden gözleri yavaşça iyileşmeye başlamıştı ve yarı yarına görüşü düzelmişti. Bu esnada ise rakiplerden birisini daha öldürmüştü ve kalan iki kişiyle dövüşmesi çok daha kolay bir hale gelmişti.

Tüm bu savaşların olduğu sırada ise Gun Chi sadece oturmuş ve rakibini izlemişti. Rakibini öldürdükten sonra yanlarındaki güzellik ile son derece güzel vakit geçireceğinin hayallerini kurmuş ve Kung Lao’nun tekniklerini ezberlemişti. Kung Lao bir tütsü süresi sonrasında ir kişiyi daha aradan çıkarmış ve iyileşmiş görüşü ile birlikte yorgun düşmüş olan son rakibini de hızlıca kılıçtan geçirmişti. Tüm bu zaman boyunca ise Kung Lao’nun direnci önemli ölçüde azalmış ancak daha etkisini göstermemişti.

Son kişiyi de öldürdükten sonra Kung Lao doğruca Gun Chi’ye doğru bakmıştı. Dövüşten yeni çıktığı için suratı ter ve toprak içerisinde kalmıştı. Bunun deliklerinin bir tanesinden kan akıyordu. Ancak suratında pes edecek bir ifade yoktu, tam tersi özgüven ile dolu bir ifadeye sahipti.

Kibir ile özgüven arasında yürüyen Kung Lao’nun duruşu rakibi tarafından kibir olarak algılanmıştı. Rakibine gözlerini kısan Kung Lao ‘’Ne bekliyorsun? Yoksa korkuyormusun, haydi saldırsana!’’ diye bağırmış ve gözlerini daha da açarak rakibinin saldırmasını beklemişti.

Gun Chi ise kendisine olan güveninin tam olmasından ötürü sadece gülümsemiş ve ‘’Madem öyle istiyorsun… O zaman sana gerçek gücün varlığını göstereyim çocuk.’’ Demiş ve ağır adımlar ile kalkmıştı.

[1528]

***
Bölüm hiç de kısa değildi, gençler bilgisayarım gg olduğu için internet kafeye gittim ancak bu kadar yazabildim gürültüden ötürü idare edin. Aydehan babanız yine sizleri düşünüyor!!

Bu arada ilerleyen günlerde sizleri bir sürpriz karşılayabilir haberiniz olsun :D

Neyse hadi görüşürüz…



Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum